28 sonuç bulundu

Geri dön

ALLAH IN RIZASINI KAZANMAK

İnsanların birçoğu hayatları boyunca hep birşeylere hazırlık yaparlar. Daha ilkokul çağlarındayken kolejde okumak için büyük bir hırsla sınavlara hazırlanırken, bu çaba orta öğrenimin sonunda da iyi bir üniversitede öğrenim görmek için devam eder. Üniversitenin sonunda ise okulu bitirme heyecanı yerini, "Acaba iyi bir iş bulabilecek miyim?" telaşına bırakır. Daha sonraki yıllarda insanın bu uğraşısı, hep daha iyi bir iş, yükselme arzusu, daha iyi bir ev, daha iyi bir araba, daha çok mal-mülk sahibi olma silsilesi şeklinde devam eder. Hangi meslek grubundan, hangi toplumdan olursa olsunlar, insanlar sürekli birşeyler yetiştirme telaşı içindedirler. Detaylara bakıldığında bir annenin, bir iş adamının veya bir öğretmenin uğrunda çaba harcadığı konular ne kadar birbirinden farklı olursa olsun, aslında hepsi ölene kadar sürekli bir hazırlık içindedirler. İnsanlar yaşlanıp da artık ölüme yaklaştıklarında bile bu hazırlıkları devam eder. Hala emeklilik günlerini daha iyi bir sahil kenarında nasıl geçireceklerinin, torunlarının mezuniyetlerinde ne giyeceklerinin veya evlerine hangi perdeyi asacaklarının hazırlığı içinde olurlar. Bu insanların birçoğu ölüm anı gelip de Allah canlarını aldığında, arkalarında hala tamamlayamadıkları, yarım kalan işler bırakmışlardır.

Oysa bu insanların bir kısmı, hayatları boyunca yapmaları gereken en önemli hazırlığı, sonsuz ahiret hayatları için yapmaları gereken hazırlığı yapmamışlardır. Dünya ile ilgili birçok ayrıntı ve olay, onlara Allah'ı ve ahireti unutturmuş, ileride dönüp geriye baktıklarında çok pişman olacakları aldatmacalarla oyalamıştır.

Vicdan ve şuur sahibi bir insanın Allah'ın verdiği çok kısa ve geçici dünya hayatında yapması gereken en önemli hazırlık, Allah'ın rızasını kazanmak için çaba harcayarak kendisini sonsuz ahiret hayatına hazırlamasıdır. Elbette burada anlatılan mantığın yanlış anlaşılmaması da önemlidir. Zira bir insan derslerine çalışabilir, sınavlara hazırlık yapabilir veya iyi bir iş arayışı içinde olup, ev sahibi olabilir. Ancak önemli olan bunları hayatının amacı haline getirip, asıl düşünmesi gereken konuları unutmamasıdır. Tüm bunları yaparken, yaratılışının gerçek amacının Allah'a iyi bir kul olmak olduğunu bilerek yaşamalıdır.

Mümin, hayatı boyunca, Allah'ın vadettiği ve kesin olarak gerçekleşecek olan sonsuz ahiret hayatına hazırlık yapar. Dünyanın çok kısa kalınacak, geçici, birçok eksikliklerle dolu, Allah'ın birçok hikmetle yarattığı bir imtihan yeri olduğunun farkındadır. Çok kısa kalacağı bu imtihan ortamından sonra, Allah'ın canını alacağını, bunun her an olabileceğini ve ardından da sonsuz ahiret hayatının başlayacağını bilir. Sürekli olarak ahiret hayatını güzelleştirecek yollar arar. Allah'a olan imanını, yakınlığını, takvasını hep daha da artırmaya çalışır. Allah'a karşı sürekli samimi olma çabası içindedir. Her işinde Allah'ı düşünüp anar. Allah'a sürekli içten bir kalp ile yönelir. Başına ne olay gelirse gelsin en güzel şekilde sabreder. Güzel ahlaklı olma ve bu ahlakı çevresindekilere de yayma konusunda büyük bir istek ve gayret içerisinde olur. Kendisini beğenerek ve durumundan memnun olarak değil, aksine hep kendisini geliştirme çabası içinde yaşar. Allah'ın çok seveceği ve kendisinden razı olacağı bir insan olma çabası, müminin hayatının sonuna kadar sürekli artarak devam eder. Dünya hayatına razı olup, dünyayı isteyenler nasıl bu konuda ciddi ve hırslı bir çaba içinde oluyorlarsa, müminin ciddi çabası da sonsuz ahiret hayatında Allah'ın razı olduğu ve sevdiği bir kul olma yolundadır. Mümin "Dünyayı daha rahat nasıl yaşarım, dünyadaki amaçlarıma nasıl ulaşırım" yarışı içinde değil, hep Allah'ın rızasını aramada, hayır ve güzelliklerde, daha takva olmada, salih amellerde bulunma konusunda bir yarış içindedir.

Allah bir ayetinde, müminin ahiret için gösterdiği ciddi çabayı bizlere şöyle bildirmektedir:

Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider. Kim de ahireti ister ve bir mü'min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 18-19)
[color=#400000][/color]
sonumutt
Sal Nis 24, 2012 11:39 pm
 
Foruma git
Konuya git

Kaldırımlar 1

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..

Necip Fazıl Kısakürek
sonumutt
Per Nis 26, 2012 8:56 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: NE KADAR DÜRÜST DAVRANIYORUZ?

Menfaati için yalan konuşabilen insan aynı zamanda ikiyüzlü ve riyakardır. Dostluğu ve sadakati asla gerçek değildir. Bu yapıda olan insandan her türlü zarar beklenebilir
sonumutt
Per Nis 26, 2012 7:50 pm
 
Foruma git
Konuya git

ŞEMSTEN DÜŞÜNDÜREN SÖZLER

Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım ? Diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.
Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa,yazık !
Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.



Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde..
sonumutt
Cmt May 05, 2012 11:46 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: ÜÇ KÖŞELİ DİKEN..

Allah korkusu güzellikleri getirir; sevgiyi, güzelliği sağlayan her özellik Allah korkusuyla kazanılır. Allah korkusunu içinde taşıyan insan, hata yaptığında vicdanı çok rahatsız olur; Allah’a sığınır, hatasını telafi etmeye çalışır. Aczini ve Allah’a ne denli muhtaç olduğunu derinden kavrar. Rabb’ine olan boyun eğiciliği artar, vicdanına daha fazla kulak verir.

Vicdana uymak, Allah’a uymaktır. Vicdanının sesini dinleme gücü mümine verilmiştir; inkarcı buna güç yetiremez. Sürekli vicdanın sesini dinlemek cennet ehlinden olma alametidir.


sağolasın güzel konulara değindiğin için
sonumutt
Pzr May 06, 2012 9:13 pm
 
Foruma git
Konuya git

ŞEMS TEN İNCİLER

Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok, eğer, tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:
Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!

Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.


Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca ,şeyh, şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.

Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde belebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir , ne layıkıyla sevebilirsin.

Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.


Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.
sonumutt
Sal May 08, 2012 9:23 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: İÇİMDEN GELEN DUA....

Allah’ım mallarımız, canlarımız, sevdiklerimiz sana emanet. Bizleri tüm kötülüklerden, akılsızlıktan, gafletten, umutsuzluktan, vesveseden ve şerden koru ya Rabbim.

AMİN AMİN AMİN

İÇİNDEN HEP BÖYLE DUALAR GELSİN ALLAH YOLUNDAN AYIRMASIN
sonumutt
Çar May 09, 2012 8:46 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: ŞEMS TEN İNCİLER

dikkate aldığınız okuduğunuz için bn tşk ederim
sonumutt
Çar May 09, 2012 8:48 am
 
Foruma git
Konuya git

Mevlana Celaleddin Rumi Sözleri

Dilini terbiye etmeden önce yüreğini terbiye et; Çünkü söz yürekten gelir, dilden çıkar.
Ne tükenmez hazinesin ey dil! Ne devasız bir dert!
Herkesin bir derdi var; Her derdin bir acısı.. Acılarım katlanılmaz değil ama , bir de tuz basanı var..
Bin sene de okusam, Ne biliyorsun diye sorsalar bana haddimi bilirim derim.
Seni Seveni Zehir Olsada Yut , Seni Sevmeyeni Bal Olsada Unut..!
Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın.
Bırakacağın eli hiç tutma, Tutacağın eli ise hiç bırakma. Sahte sevgilere gül olmaktansa, gerçek sevgilere diken ol !!
Dediler ki: Gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Dedim ki: Gönüle giren gözden ırak olsa ne olur.
AŞK Acısı taşımayan Yürek ; Ya Deliye aittir, Ya Ölüye.
Minareden Düşenin Parçası Bulunur, Bulunur da; Gönülden Düşenin Parçası Bulunmaz ..!
Dost ise düşünme, ver ömrünü gitsin. Dost değilse, hiç bekletme yol ver gitsin.
Kabiliyetsiz olmak bir kusur değildir..Ama Karaktersiz olmak çok büyük bir kusurdur.
Aşk, ücreti ve karşılığı olmayan bir hastalıktır Aşk hükmetmez ; terbiye eder...!
Gönlümün sevmediğini gözüm neylesin .. Rabbim herkese gönülden seveni nasip eylesin..!
Her Canlının Ölümü Tadacağını,Ama Sadece Bazılarının Hayatı Tadacağını Öğrendim.Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur...
Demir gibi cahili, altın gibi bilginden daha kıymetli yapan şey, ahlâktır.
Bozuk olunca maya; ne ar tanır ne de haya.
Ne gönlümün derdini sor bana, Ne sararan yüzümü sor bana, Ne içimin ateşini sor bana, Gel gözünle gör, gel artık.
Ey sevgili.. Biz seninle bir salkımın iki aşık üzümüyken, başka şişelerde şarap olmuşuz, başka hayallerde harap
sonumutt
Per May 10, 2012 11:10 am
 
Foruma git
Konuya git

İnsanın Yaratılış Gayesi

Maddecilere göre insan, dünyaya gelir, her canlı gibi yer, içer, nefsî arzularını yerine getirir ve sonra toprağa karışır gider Yani, insan yaşamak için yaşar Basit dünyevî hedeflerin ötesinde bir yaratılış amacı yoktur O, ot gibi yaşayıp gideceğini, sonra ot gibi kuruyup yok olacağını zanneder

İslam’a göre, insanın yaratılış gayesini Allah (cc) belirlemektedir:

“Ben cinleri ve insanları sadece bana ibadet etsinler diye yarattım” (51/Zâriyât, 56)

“Sizi boşuna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (23/Mü’minûn, 115)

İnsan, yalnız yemek, içmek, gezmek tozmak için yaratılsaydı insanın herhangi bir hayvandan farkı olmazdı İnsan boş yere yaratılmamış ve başı boş bırakılmamıştır O, bir görevi yerine getirmek için yeryüzüne gönderilmiştir Kendisi gibi herhangi bir yaratığa kul, köle olmak için değil; yaratanını tanımak ve O’na ibadet etmek, dünyada Allah’ın hükmünü hakim kılmak, buna karşı çıkan engelleyici güçleri (fitneyi) bertaraf etmek suretiyle halifelik görevini yürütmek için yaratılmıştır İnsan, nefsi için değil; Allah’a ibadet etmek için, şu fâni dünya için değil; ebedî hayat için yaratılmıştır Allah'a ibadet için yaratılan insan, bu kulluğunun karşılığını hem dünyada hem ahirette alacaktır Allah'ın emirlerine itaat, dünya ve ahiret mutluluğuna sebeptir

İnsanın yaratılış sebeplerinden biri, en geniş anlamıyla yeryüzü yönetiminden sorumlu olmaktır Halife olmanın anlamı budur O halde insan, kendi toplumuna huzur ve adaleti hakim kılma görevinin yanı sıra, yeryüzünde yaşayan diğer canlıların hayatlarını devam ettirmelerinden, yeryüzündeki bitki örtüsünden, çevreden ve benzeri şeylerden de sorumludur Aslında bu görevi de, Allah'a ibadet görevinin çerçevesi içinde görülmelidir Çünkü namaz, oruç, zekât gibi şekli belirlenmiş ibadetler ve helal-haram gibi konularda Allah'a karşı görevini yerine getiren insanın, dünya hayatıyla ilgili çabaları da ibadet kapsamı içerisine girmektedir Belirlenmiş ibadetlerini yerine getirmeyen, ahlâkî kurallara riayet etmeyen kimsenin, dünyayı imar görevini yerine getirmesi ise, kendisine manevî alanda herhangi bir değer kazandırmaz Böylesi insanların hayvanlardan farkı yoktur Çünkü hayvanlar da fesat çıkarmayıp yeryüzünün îmarına hizmet ederler

Allah'ın emirlerini yerine getiren kimsenin, dünya hayatıyla ilgili çabalarının da ibadet olarak görülmesi, din-dünya ayırımını ve dine ait olan ile dünyaya ait olan gibi bir bölünmeyi de ortadan kaldırmaktadır Laiklik demek olan böyle bir ayırım, insan şahsiyetini de parçalar; kişiliğinde birtakım bozukluklara sebep olur Dünya hayatı, ahiret hayatının bir mukaddimesidir ve onunla sıkı sıkıya bağlıdır Böyle bir bakış açısı, dünya hayatını olması gereken konuma oturtmuş olur Bu takdirde dünya hayatı, aşağılık ve çirkef bir hayat değil; ahiret mutluluğunun kazanıldığı bir yerdir; kaçınılmaz bir aşamadır

İbadetler, Allah'ın onlara ihtiyaç duymasından dolayı değildir Bilakis fert ve toplum olarak, insanın kendisinin onlara ihtiyaç duymasından; fert ve toplum olarak hayatının düzene girmesi içindir Mesela, belirlenmiş ibadetlerin başında gelen namaz, insanın kötülüklerden alıkonmasını sağlar; en azından bu hedefe yardımcı olur Oruç, yine nefsin terbiye edilmesi ve insan iradesinin güçlendirilmesi; zekât, toplumda ekonomik yapının düzenlenmesi ve insandaki mal tutkusunun frenlenmesi için bir araçtır Kuşkusuz bu ibadetlerin daha başka dünyevî faydaları da vardır Esas faydaları da ahiret mutluluğuna sebep olmalarıdır Ama unutulmamalıdır ki, nice yararları olan tüm ibadetleri biz, bu faydalarından dolayı değil; Allah'ın emretmesinden dolayı, O'nun rızası için yerine getiririz [1]
sonumutt
Cum May 11, 2012 11:03 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: LİYAKAT...

Dinlemek yerine konuşmayı, öğrenmek yerine öğretmeyi, bilmiyorum yerine “sen bilmiyorsun” demeyi tercih ediyoruz.

malesef millet olarak biz bunu çok yapıyoruz , bilmediğimiz konuları ehlinden daha iyi biliyor düşüncesiyle hareket eder ve gövde gösterisinde bulunuruz
sonumutt
Çar May 09, 2012 3:20 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: DÜŞÜNMEYE DAVET..

İnanmayanlar, Allah’ın eşsiz sanatıyla yarattığı delilleri düşünmek bir yana, görmeden geçip giderler. Mümin ise, Allah’ın yarattığı delilleri görebilen insandır. Her incelikte Allah’ın gücü ve sanatı vardır; mümin görür, Rabb’ini tesbih eder ve O’na yakınlaşmaya çalışır
sonumutt
Sal May 15, 2012 11:09 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: ATATÜRK VE DİN....

Din* bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini* millet ve devlet işleriyle karıştırmamağa çalışıyor; kaste ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz


Muhammed'i bana* cezbeye tutulmuş sönük bir derviş gibi tanıttırmak gayretine kapılan bu gibi cahil adamlar* onun yüksek şahsiyetini ve başarılarını asla kavrayamamışlardır. Anlamaktan da çok uzak görünüyorlar. Cezbeye tutulmuş bir derviş* Uhud Muharebesinde en büyük bir komutanın yapabileceği bir plânı nasıl düşünür ve tatbik edebilir?
1923


Bizim dinimiz en mâkul ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabiî olması için akla* fenne* ilme ve mantığa uyması lâzımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.


mekanın cennet olsun ATATÜRK...

gene çok güzel konuyu ele almışsın yüreğine sağlık cnm
sonumutt
Sal May 15, 2012 11:04 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: MÜRŞİDİ KAMİLE ULAŞMA.......

"Ey Yüce Rabbim! Senin işin ne güzeldir!
Sen bir kulunu sevmek isteyince onu bir dostuna gönderirsin, Dostuna gönderdiklerini de seversin."
Haktan nasip almak ve sevilmek duasıyla
sonumutt
Cum May 18, 2012 10:54 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Ahlâkın Önemi ve Arındırmaya Elverişli Olması

Güzel ahlaka sahip kimselere gıpta etmek, onlar gibi olmaya gayret etmek gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Nimete kavuşmuş olanlardan, tevazu gösterene ve kendini hep kusurlu bilene, helalden kazanıp, hayırlı yerde sarf edene, fıkıh bilgileri ile hikmeti [tasavvufu] birleştirene, helale harama dikkat edene, fakirlere acıyana, işlerini Allah rızası için yapana, huyu güzel olana, kimseye kötülük yapmayana, ilmi ile amel edene ve malının fazlasını dağıtıp, lafının fazlasını saklayana müjdeler olsun.) [Taberani]
sonumutt
Per May 17, 2012 9:51 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: BİR SEVDİĞİMİZ OLMALI...

Bir sevdiği olmalı insanın, seni çepeçevre sarmış, sen tarafından çepeçevre sarılmış, tek yürek olmuş, yaşam boyu yüreği sadece senin sevginle dolmuş, aradığı her şeyi sabah orda akşam burada değil sadece ve sadece sende bulmuş, bir sana gelmiş, bir sende kalmış yüreğinin coşkusunu da yangısını da bir senle paylaşmış, ana-baba-kardeş-arkadaş-dost olmuş, ana-baba-kardeş-arkadaş dost bilmiş, bir sevdiği olmalı insanın ne isterse senden istemiş, ne verecekse sana vermiş, velhasılı bir sevdiği olmalı insanın sözlere dökülememiş, sözler yavan kalmış, yürekler birleşmiş. Tek yürek olup sessizce haykırmalı dünyaya; “İşte sevdiğim bu, tek sevdiğim, ömrümün sahibi, tek dileğim


canım yüreğine sağlık
sonumutt
Çar May 23, 2012 8:23 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: BULUTLAR AĞLAR AĞAÇLAR GÜLER.

İnsanı, yaşamı boyunca gerçek anlamda canlı, şevkli, bilinçli, şuuru açık ve teyakkuz halinde tutan imanıdır. En önemli bereket, imanın getirdiği güzel ahlak ve canlılıktır. Fedakarlık, dürüstlük, vefa; hepsi birer güzelliktir. Allah böyle insana nur verir; işlerini kolaylaştırır, yolunu açar. Karanlık toprağın altındaki kuru tek bir taneden kusursuz güzellikleri, nimetleri, devasa ağaçları çıkararak yeryüzünü bereketlendirdiği gibi, kulunu karanlıktan aydınlığa çıkarır, bereketlendirir.
sonumutt
Çar May 23, 2012 8:37 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: AHLAKIN HAKİMİYETİ.

Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar. (Al-i İmran Suresi, 103)
sonumutt
Çar May 23, 2012 8:26 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Kalp sevmekten yorulmaz....

Kalp sevmekten yorulmaz, birbirimizi Allah için sevelim. Bıkmadan, usanmadan, vazgeçmeden, karşılık beklemeden, şart koşmadan…

sonumutt
Çar Nis 03, 2013 10:15 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Herşeyin Olabilir......

insan olduğunda sen artık


insanların yüzlerine değil ruhlarına bakmaya başlarsın
sonumutt
Per Nis 11, 2013 11:42 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: İnancımızı Lütfen Kur'an ile Sorgulayalım

Kur’ân’da birçok ayette Hz. Muhammed’in müjdeleyici (beşir ve mübeşşir) ve uyarıcı (nezir ve münzir) olarak gönderildiği bildirilmektedir:
“(Ey Peygamberim!) Biz seni gerçek ile birliktemüjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.”(Fatır, 24)
“(Ey Peygamberim!) Sen ancak bir uyarıcısın.”(Fatır, 23)
“Beşir”  ve eş anlamlısı olan mübeşşir” kelimesi;iman edip salih amel işleyenleri Allah’ın rızası, cennet ve nimetleriyle müjdeleyici; “nezir” ve eş anlamlısı olan “münzir” ise, inkâr edip isyan edenleriilahî azap ve ceza ile uyarıcı demektir. Uyarıcı ve müjdeleyicilik bütün peygamberlerin ortak niteliğidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), sadece içinde yaşadığı toplumu değil, bütün insanlarıKur’ân ile uyarmakla görevlendirilmiştir: “Bu Kur’ân, bana vahyolundu ki, onunla sizi ve onunulaştığı herkesi uyarayım.”(En’am, 19)
sonumutt
Çar Kas 06, 2013 10:27 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: İnsanLarı Tanımak İçin...!!!

insanları hep tanıdığımızı zannederiz oysaki, bu konuda hep  yanılırız çünki karşımızdaki kişileri sadece onların izin verdiği, müsade ettiği kadarıyla tanırız gerçeğini asla bilemeyiz

sonumutt
Cmt Ağu 31, 2013 12:53 pm
 
Foruma git
Konuya git
cron