Emegine Kalemine Saglik Kardesim
Selam ve Dua ile
31 sonuç bulundu
31 sonuç bulundu • 2 sayfadan 1. sayfa • 1, 2
Re: ALLAH IN RIZASINI KAZANMAKYüreğinize sağlık..Güzel paylaşım olmuş..
Re: ALLAH IN RIZASINI KAZANMAKEMEĞİNİZE YÜREĞİNİZE SAĞLIK GÜZEL PAYLAŞIMINIZ İÇİN...
Re: Kaldırımlar 1Bir yaz günü... Sofra kurulmuş, yemek yenilecek... Her şey hazır... Merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek, masanın üzerindeki içi su dolu "viski şişesi"ni görünce sorar:
"Bu ne?" Cevap verir, oğlu; "Baba; soğuk su için.... Buzdolabına ancak bu şişeleri koyabiliyoruz da!..." İtiraz eder üstad: "Olmaz!.." İzaha çalışır oğlu... "Baba inan ki çok iyi temizledik, bol sabun ve kaynar sularla yıkadık." Üstad yine "olmaz" der ve şu ibretli sözler dökülür ağzından: " O halde oğlum; yarın lazımlık satan bir dükkana gideceksin ve oradan el değmemiş bir lazımlık alacak, çorbanı da bu lazımlıkla içeceksin! İçebilir misin?... Elbette içebilirsin... Hiçbir mahzuru da yok... Amma velakin; mantığın kabul etse de, ruhun kusar bu çorbayı!" Bir gün Necip Fazıl, bir üniversitede konferansa katılmış... Çıkıp herzamanki gibi Din ve Allah kavramı hakkında konuşmuş... Konuşması bittikten sonra, onunla karşıt görüşlü olan bir Prefesör, Necip Fazıl a 'Siz önceden çıkıp farklı şeyler söylerdiniz, şimdi ise o sözlerinize çelişen şeyler söylüyorsunuz... Yazdığınız şiirler hala ezberimdedir... bu ne demek oluyor? Necip Fazıl ın cevabı herkese parmak ısırtacak bir cevap olur Benim geçmişim bir çöplüktür ve çöplükleri sadece köpekler kurcalar Yüreğinize sağlık....paylaşımınız çok güzel....
Allah Kelimesinin Sirri ve GücüAllah Kelimesinin Sirri
Hollandalı bilim adamı ve psikolog Vander Hoven ALLAH kelimesini oluşturan harflerin sırrını bulduğunu açıkladı. Prof. Hoven'in hastalar üzerindeki araştırmasının sonucu ise şöyle.. Hollandalı bir psikolog olan Vander Hoven Kur’an okumanın ve ALLAH kelimesini tekrar etmenin hastalar ve sağlıklı insanlar üzerindeki etkilerini bulduğunu açıkladı. Hollandalı profesör üç yıldan beri bir çok hasta üzerinde araştırma ve çalışmasını yaparak yeni buluşuna ulaştığını söyledi. Hastalarından bazılarının Müslüman olmadığını, bazılarının da Arapça bilmediğini belirten Hoven hastalarına ALLAH kelimesini öğrettiğini söyledi. Alınan sonucun çok mükemmel olduğunu, özellikle depresyon ve tansiyon hastalarında çok daha iyi sonuçlar verdiğini belirtti. Profesör Haven ALLAH kelimesini oluşturan harflerin psikolojik hastaların üzerindeki etkilerini açıkladı. -ALLAH kelimesinin ilk harfi olan –A- harfi solunum sisteminden direk çıkıyor ve nefes almayı düzenliyor. - Damaktan söylenen –L- harfi ise, (Arapçada çıkarıldığı şekilde) dil hafifçe damağın üst kısmına dokunuyor ve çene kısa bir duraklamayla birlikte aynı işlem tekrarlanıyor.(İki –L- harfi olduğu için) Bu işlem nefes alıp vermeyi rahatlatıyor - Son harf olan –H- harfi çıkartılırken akciğer ve kalp arasında bir ilişki oluşuyor ve işlem sonucunda kalp atışları düzeliyor. Bu araştırmayı yapan Hollandalı profesör Müslüman değil, fakat İslam ilimlerine ilgi duyan ve Kur’an-ı Kerim’in sırlarını araştıran bir psikolog.
Re: ŞEMSTEN DÜŞÜNDÜREN SÖZLERAşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde..Emeğine yüreğine sağlık çok güzel bir paylaşım olmuş....
YA OLDUGUN GİBİ GÖRÜN YADA KAYBOL......BismillahirRahmanirRahim...
Evveli neyse ahiri de odur kişinin, değiştiremezsiniz... Hangi soydan, kandan geldiği mühim elbet... Lakin, "Adam gibi" değil "adam" olmak esas mesele... "Aynası iştir kişinin!" lakin görünenle yapılan birbirini tuttuğu sürece... Dalkavukluk etmek maharet ise, desenize yer yok gerçekleri söyleyene! Karabatak gibi bir görünüp bir batanlar... Hiç görünmeyin batın gitsin; tabi becerebilirseniz... Siyasi istişarelerdeki "nemelazım" düşünceli insanlar gibi "İşim yürüsün!" mantığı ile hareket eden ve boş lafla işlerini yürütmeyi başaran (!) insanlar... Hiç düşünmezler mi ki bu dünyanın bir sonu var... Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi: “Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var; Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!..” diyebilmek nasip olabilecek mi dersiniz? [Elbette Allah (c.c) kalplerdekini bilendir.] Gerçi düşünselerdi zaten bırakın bu hal ve hareketlerde bulunmayı, cesaret dahi edemezlerdi "haksız" davalarını savunmayı. Bir yandan: "Ben Müslümanım!" diye çığırtkanlık yaparak halkı kışkırtmaya çalışmak; öte yandan da samanaltından selleri aşırarak çağlayanlar oluşturmak... Hangi zihniyet bu riyayı kabullenir ki? Aslında çok uzağa bakmamalı. İktidar mücadelesi için uğraşılan ve alet edilen daha niceleri... Sözüm ona, hem sağdan hem de soldan gidilmez bir yere: Yol tektir... Çifte standartlara bakılmaz bu yolda, her ne kadar çitme savurup düşürmeye, yoldan çıkarmaya çalışanlar olsa da... Sen ya sen olmalısın ya da sadece olduğun gibi kalmalısın! Bazılarını göklere çıkarıp bir yerlere getirmek için kem küm edip kendinden, karakterinden taviz verirsen; sen diye bir şey kalmaz ortada: Sen ve o olursun, ötekileşirsin; farkına varmadan istenmeyen olursun ya da şimdiye kadar olduğu gibi -pohpohlayanları sevenler olduğu sürece- en çok aranan yüz olursun... Gün gelir devran döner, Keser döner sap döner... Ne olursan ol; "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol"(Mevlana). Onu da başaramıyorsan hiç görünme kaybol! Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun inşaAllah...Selam ve dua ile...Hacegan
GÜL MÜ ? DİKEN Mİ?BismillahirRahmanırRahim...
Ne gül sevenler gördük ki diken parmağına battığında: “Canım yandı!” diyerek sevmekten vazgeçtiler... Ya hiç sordular mı: Diken olmadan o gül nasıl gül olabilirdi? Başkasına namahrem elini değdirmemek için miydi? Yahut aslolana ulaşmak için giden yolda bir zerre miydi? Güller... Ak güller, kara güller... Alakasız ve hoyratça koparılan, her koparılışında ömürden çalan güller... Ne gülmeyi bildirir ne de solmayı başarabilir... Dikeniyle kalsalar ne olurdu ki sanki? Kökünden koparmak da neyin nesi? İncinmek, incitmek... İnsanlar da böyle olsa gerek... Neden o güzeller güzeli gülün vehminde gölgelenmekten sırf bir diken uğruna kaçınıyoruz ki? Böyledir işte insanoğlu... Senden sen olduğun için değil de kusurların olduğu için vazgeçerler, bir kalemde silmek kolay gelir, canını acıttı mı düşünür ki bunun dahası gelecektir; gaybı bilenin yalnız Allah (c.c) olduğunu unutarak... Hatırlatmak için bir çaba sarf etmek de ne kadar doğrudur, tartışılır... Ta ki Allah kendini her bir zerrede göstermiştir bu muhteşem kainattaki sayısız nimeti yaratarak -gel gör ki biline-... Güller diyorduk... Değmesin madedimin göğsüne namahrem eli! diyerek ne demek istemişti M. Akif? Bakmak mı görmek mi dersiniz bunu ona söyleten? Diken size batıyorsa bir dönüp bakmalı aynaya acaba neden hissettim battığını diye... Sahabe-i Kiram'dan Hz. Ali'nin bacağındaki okun ancak namaz kılarken çıkarılabilmesi gibi... Öyle bir bağla bağlanmıştı ki güle, sadece onun makamında iken hissetmiyordu okun (dikenin) saplanışını ve çıkarılışını... Hz. Mevlana'nın dediği gibi: "Düşüncen gül ise, sen gül bahçesisin; diken ise dikenliksin!" Peki biz neredeyiz dersiniz? Böyle bir diken ve gül... Kim istemezdi ki? Zaten bizi biz yapan da gülü dikeniyle severken onu o haliyle kabullenip teslim olmaktır... Üç/Dört yanlış bir doğruyu götürmemeli; o yanlışlar bizi doğruya, Hakk'a götürmeli... Bırakın herkesi olduğu gibi kabullenelim; gülü dikensiz, onları da kendimizi de hatasız görerek görmek isteyerek en büyük gaflete düşmekten Allah'a sığınalım: Allah bize hatalarımızı, günahlarımızı birer diken olarak verdiyse eğer, bu dikenleri aşarak güle ulaşmayı dileyelim... “Ey insanoğlu, sen de benim gibi ol! Dikenle beraber bulunduğum için neden gama düşeyim? Neden kendimi kedere salayım? Ben ki gülmeyi, o kötü huylu dikenin beraberliğine katlandığım için elde ettim. Onun vesîlesi ile âleme güzellikler ve hoş kokular takdîm etme imkânına kavuştum. Dikenle hoş geçinmek, bana daha neler neler kazandırdı!..” diyor Hz. Mevlana... Bırakın her şeyi bir kenara, gülistan olsun yollar... Güle ulaşmayı dileyelim; Hz. İbrahim gibi… Ateşe atılacağını öğrendiği halde samimi bir teslimiyetle, hiç kimseden değil de yalnızca Allah’tan medet umarak... Ve nihayetinde gülistana ulaşarak inşaAllah... “Seyrimde bir şehre vardım, gördüm sarayı güldür gül, “Sultânımın tâcı tahtı, bağı duvarı güldür gül. “Gül alırlar gül satarlar, gülden terâzi tutarlar, “Gülü gül ile tartarlar, çarşı pazarı güldür gül..” Şair Nesimi Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun inşaAllah... Selam ve dua ile...Hacegan
Re: SIKINTIDA OKUNACAK DUALARIyi günde ve Kötü Günde her Zaman Dua Sükrümüzü eksik etmemek gerek , Yüregine,Gözlerine Saglik Koray Kardesim
İÇİMDEN GELEN DUA....Bismillahirrahmanirrahim. Evren’in, canlı ve cansız her şeyin yaratıcısı büyük Allah’ım. Senin gücün karşısında tüm kainat boyun eğmiş ve seni tesbih ederken, kibirli şeytana uyup senden gaflete düşen biz aciz kullarına merhamet et affı bol, şefkatli Allah’ım.
Sen, gözlerimizi ve gönüllerimizi zenginleştir. Gözleri olup göremeyen, kalbi olup körelenlerden kılma bizi. İmandan sonra sapmaktan koru, nurunla aydınlat içimizi. Yaşamımız, ölümümüz, sahip olduğumuzu sandığımız her şeyimiz senin, benim Ganiy Allah’ım. Mülkünü biz aciz kullarına lütfettiğin için şükürler olsun sana ya Rabbim. Güzel renkleri, kokuları, tatları, kutsal kitabımızı, dinimizi, güzel peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’i biz kullarına hediye ettiğin için çok şükür Allah’ım. Tevbelerimizi, şükürlerimizi, dualarımızı, ibadetlerimizi kabul et, yanlışlarımızı düzeltmemizde bize yardım et ya Rabbim. Şeytanın ve nefsimizin şerrinden bizi koru. Bizleri güçlü, sabırlı ve ibadette kararlı kıl benim Aziz Allah’ım. Ölüm anında pişmanlık yaşatma. Ahirette nurları sağ yanlarında ve önlerinde Rabbine doğru koşanlardan olmamızı nasip et. Ateşin azabından koru bizleri. Cehennem ateşiyle değil, Allah aşkı ile yak bizleri. Adn ve Firdevs cennetlerinde, seçilmiş elçilerin ve mümin kullarınla beraber olmamızı nasip et Kadir Allah’ım. Allah’ım, senin iznin olmaksızın bir yaprak dahi düşmez. Sen “Ol” dersin ve olur. Sen izin ver, müminler dünyaya hâkim olsun, sen izin ver kötüler yok olsun, sen izin ver imanımız artsın benim Cebbar Allah’ım. Sabır ve hayırlarda mümin kardeşlerimizle yarışalım, iyiliği emredip kötülükten sakındıralım, öfkemizi yutalım, Allah sevgisi ve Allah korkusu ile yaşamımızın her anını Sana adayalım. Ne olur “Ol” de olsun Allah’ım. Hak yolunu bulmak için bize akıl ve düşünme gücü ver. Hak yolunda kalmamız için bize iman gücü ver. İnanıp salih amellerde bulunanlardan kıl bizleri. Allah’ım mallarımız, canlarımız, sevdiklerimiz sana emanet. Bizleri tüm kötülüklerden, akılsızlıktan, gafletten, umutsuzluktan, vesveseden ve şerden koru ya Rabbim. Tüm peygamberlere selam olsun! Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır ve bizi müslüman olarak öldür." (Araf Suresi, 126).Amin amin amin ecmain inşallah selam ve dua ile Hacegan.....
Re: ŞEMS TEN İNCİLERBaşına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.
Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir. GÜZEL BIR PAYLASIM TESEKKÜR EDERIM, EMEGINE YÜREGINE SAGLIK SONUMUTT KARDESIM
Re: ŞEMS TEN İNCİLERAşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.Emeğine yüreğine sağlık bu güzel paylaşım için herşey gönlünce olsun.
Re: ŞEMS TEN İNCİLEREMEGİNİZE SAGLIK...
O Geliyor O! Yollara sular dökün, bahçelere müjdeler edin, bahar kokuları geliyor O geliyor O! Ay parçamız, sevgilimiz, yârimiz geliyor. Yol verin, açılın, savulun beri durun beri, yüzü apaydınlık ak pak,bastığı yeri ardında gündüzler gibi bırakarak O geliyor O! Ay parçamız, sevgilimiz, yârimiz geliyor. Gökler yeryüzünü kapladı örttü bir anda Bir anda dört yanım misk gibi bir koku sardı Bir anda bir velvele bir kıyamet koptu cihanda O geliyor O! Ay parçamız, sevgilimiz, yârimiz geliyor. Bir anda can geldi bağlara , bağlar ışıdı Bir anda açıldı baktı bağlarda gözler Bir anda bizde ne dert kaldı ne gam ne keder O geliyor O! Ay parçamız, sevgilimiz , yârimiz geliyor. Yayından fırladı ok, hedefe ha vardı ha varacak Bahçeler selama durdu, selviler ayağa kalktı Çayır çimen yollara düştü. İşte gonca ata binmiş geliyor, biz ne duruyoruz. O geliyor O! Ay parçamız, sevgilimiz , yârimiz geliyor. Sen bizim çevremize gelirsen göreceksin ey Şems! Huyumuz sadece susmak olmuş bizim, susmak, Senin güzel gözlerin için işte canım pusuda Rahatım kaçtı benim, geceleri uykum kalmadı gitti ama Bak işte o güzel gözler yola çıkmış geliyor
LÜTFEN DİKKAT....İçinizde bir sıkıntı hissediyor, Allah’ın ilhamı olan vicdanınızın yaptığı Rahmani uyarıyı dinlemiyorsanız..
İçinizden Kur’an’a uygun olmayan düşünceler geçiyorsa... Allah’ı anma konusunda gevşeklik gösteriyorsanız... Allah’ın sınırlarını korumaya, buyruklarını yerine getirmeye özen göstermiyorsanız... Planlarınız Allah’ın hoşnutluğu dışında farklı bir amaca yönelikse... Kendi çıkarlarınız diğer müminlerin çıkarlarından daha öncelikliyse... Kendinize ya da bir başka mümine yönelik kuşkunuz/kötü zannınız varsa... Özel olduğunuzu, yerinizin doldurulamayacağını düşünüyorsanız... Yaşadığınız olaylar karşısında haksızlığa uğradığını düşünüyorsanız... Yaptığınız özverili davranışların insanlar tarafından bilinmesini, bundan söz edilmesini istiyorsanız... Sevdiğiniz bir şeyden özveride bulunmanız gerektiği halde, bahaneler üretiyorsanız... Dünya malına karşı hırsla bağlılık duyuyorsanız... Gelecek korkusu taşıyorsanız.. Kur’an’la uyarılmaya karşı tahammülsüzseniz... Allah’a, dine düşman birine karşı içinizde sevgi ve bağlılık duyuyorsanız... Kur’an okumak, dua etmek ya da salih amellerde bulunmak için vaktiniz olmadığı mazeretine sığınıyorsanız... Eğer hissettiğiniz sıkıntı buradakilere benzer bir durumdan kaynaklanıyorsa, apaçık düşmanınız şeytan yanı başınızda demektir. Tüm bu düşünceler de size değil, şeytana aittir; onun, sizi saptırmak amacıyla kalbinize fısıldadığı sözleridir. Şimdi... Neden Allah’a neden sığınmıyor, şeytanın sizi ele geçirmesine izin veriyorsunuz? Ayetteki uyarıya dikkat edelim: "Şüphesiz, kışkırtılıp-saptırılmışlardan sana uyanlar dışında, senin BENİM KULLARIM üzerinde zorlayıcı hiçbir gücün yoktur." (Hicr Suresi, 42) Allah, şeytanın kışkırtıp-saptıramadığı insanları "BENİM KULLARIM" olarak tanımlarken, siz şeytana mı aldanıyorsunuz? (Allah’tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah’ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Araf Suresi, 201) Düşünüp bildiniz... Çözüm açıktır; Allah’a sığınmak! Selam ve dua ile Hacegan..
Re: Mevlana Celaleddin Rumi SözleriKalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur...Emeğine yüreğine sağlıkkkk çok güzel bir paylaşım
Re: Mevlana Celaleddin Rumi SözleriEMEĞİNİZE YÜREĞİNİZE SAĞLIK GÜZELPAYLAŞIMINIZ İÇİN...
ANA OLMAK BİR GÜNLÜK DEĞİLDİR.....Yine geliyor anneler günü.
Çok mu, önemli diye sorarım kendime? Benim için hiç önemi yok. Çünkü anneler bir gün de anılmak için değildir. Tabi ki anne olan için derim anne olan. Düşünüyorum hayvanlarda anne oluyor. Doğan yavruyu yalayıp onun yanında olduğunu hissettirip sevgisini vererek ayağa kalkmasını sağlıyor. Mutluluğunu böyle gösteriyor. Ya! İşte ne anneler var. Çocukları için ne çok fedakarlık yapıyor geceyi gündüze katıp çalışıyor ele hizmetçilik yapıyor. Sırf çocuklarını düşünüp onlar için yaşıyor. Ana onlara denir işte. Bazı analarda var ki, önce kendi hayatını zevki sefayı düşünüyor çocuklar çok önemli değil. Seviyor görünse de, içindeki sevgi yetersiz, bırakıp gidiyor hiç düşünmeden. Nasıl yaşar, sevgiyi nerde bulur, hiç anayı özler mi, ana kokusu duymadan sevgisini tatmadan, içindeki özlemi biter mi, düşünür mü hiç bunlara ana denir mi. Bilmiyorum benim ana demeye dilim varmıyor. Ölüm olursa o bir başka gider mezarına ağlar belki, yüreği niye gittin der niye bıraktın beni belki birazcık sitem eder. Ama Allah’tandır gelen ölüm. Dualar eder bir demet çiçek koyar kabrine O anadır işte. Benim için ölmüşte olsa. Ya varlığını bilip ama hiç görmeği olanaksız olan lar ne yapsın Hayattadır anası yaşıyordur. Ne yanında var nede rüyasına girer. Sadece yaşadığını bilir. Bu anamıdır. Giderken hiç düşünmediği evladını ara sıra arasa ne olur. Aramasa ne olur Ah rabbim Doğacak çocukları ne olur analı babalı büyüt koyma yetim bırakma öksüz olmasın onlar. Analar günü de olmasın çünkü bir günlük değil ki. Ana olmak.Cennet analarımızın ayağı altındadır.Selam ve dua ile Hacegan
Re: İnsanın Yaratılış GayesiAllah'ın emirlerini yerine getiren kimsenin, dünya hayatıyla ilgili çabalarının da ibadet olarak görülmesi, din-dünya ayırımını ve dine ait olan ile dünyaya ait olan gibi bir bölünmeyi de ortadan kaldırmaktadır Laiklik demek olan böyle bir ayırım, insan şahsiyetini de parçalar; kişiliğinde birtakım bozukluklara sebep olur Dünya hayatı, ahiret hayatının bir mukaddimesidir ve onunla sıkı sıkıya bağlıdır Böyle bir bakış açısı, dünya hayatını olması gereken konuma oturtmuş olur Bu takdirde dünya hayatı, aşağılık ve çirkef bir hayat değil; ahiret mutluluğunun kazanıldığı bir yerdir; kaçınılmaz bir aşamadır.Emeğine yüreğine sağlık oldukça güzel ve anlamlı bir paylaşım olmuş.ss
Yogurt alırken dikkat.... http://www.itusozluk.com/image/yogurt_33702.jpg
YOĞURT ALIRKEN DİKKAT... SANIRIM ÖNEMLİ BİR UYARI, ANCAK NEKADAR ÖNEM VERİRİZ BİLEMEM. Yoğurt alırken artık markaya göre değil kullandığı plastiğe göre tercihinizi yapın. Maalesef aynı firma farklı marketlere farklı plastik gönderebiliyor. Daha ucuz marketlere adi plastiklerde, lüks semtlerdeki marketlere daha kaliteli plastikte gönderiyor. Ne acı. Yani ayırım yapıyor. Şimdi plastik yoğurt kaplarında, bazı firmalar artık polipropilen kullanmaya başladı. Kabın altına veya yanına baktınız zaman bir üçgen göreceksiniz; üç oktan oluşan bir üçgen. Bu geri dönüşüm işaretidir. O üçgenin içinde bir sayı yazar, 5 numara polipropilendir altında da zaten "PP" yazar. 7 yazanları almayın, 5 yazmalı. Hangi plastikler zararlı? Plastikte kanser tehlikesi... Plastikler türlerine göre sınıflandırılıyor. Bu türler 1'den 7'ye kadar numaralandırılıyor. Özellikle 3, 6 ve 7 no'lu plastiklerden uzak durmak şart! O halde hangi plastik türünün zararlı olduğunu anlamak için öncelikle numarasına bakmak gerekiyor. Herhangi bir plastik ürün alırken ilk işiniz altında bulunan numarayı kontrol etmek olmalı. Ya bağımsız ya da etrafında oklar olan bir üçgen içinde bu numarayı görebilirsiniz. Eğer ürünün altında hiçbir rakam yoksa -ki Türkiye'de özellikle pazarda satılan ürünlerde yokdaha da kötü! Numara varsa işiniz daha kolay. Peki hangi numara, hangi üründe kullanılıyor? Hangileri zararlı, hangileri değil? İşte evde kullanılan plastikleri ayırmanız için üçgen içindeki numaralar hakkında bilmeniz gerekenler: 1. PET veya PETE Polietilen içerir: Genelde su, iki litrelik alkolsüz içecekler ve yağların konduğu pet şişelerde kullanılır. Cam gibi şeffaftır. Zararsızdır. 2. HDPE Yüksek yoğunluklu polietilen: Deterjan ambalajları ve pet süt şişesinde bulunur. Zararsızdır. 3. PVC Polivinil klorid: Streç folyo, dış mekanda kullanılan eşyalar, plastik pipo, zemin malzemesi, duş perdeleri, şeffaf ve kabartmalı plastik ambalajlarda kullanılır. Zararlıdır! 4. LDPE Az yoğunluklu polietilen: Kuru temizleme ve çöp torbaları, yemek saklama kaplarında bulunur. Zararsızdır. 5. PP Poliproplen: Şişe kapakları, içecek kamışları, biberon, yoğurt kaplarında vardır. Zararsızdır. 6. PS Polistiren: Yemiş paketleri, plastik bardak-tabak, markette etin satıldığı köpük tabak, hazır paket fast food ürünlerdedir. Zararlıdır. 7. DİĞER: Bunlar birden altıya kadar kullanılan plastiklerin dışında kalanlardır. Yemek saklama kapları ve bazı pet şişelerde bulunur. Zararlıdır. 3, 6 ve 7 Bunlardan uzak durun Sağlıklı yaşam dileklerimle.
DÜŞÜNMEYE DAVET..Allah insanı en mükemmel şekilde yaratmış ve birçok üstün özellik vermiştir. Yaratılmış canlılar içinde yalnızca insan düşünme, karar alma, düşündüğünü uygulayabilme, plan yapma, sonuç çıkarma gibi üstün zihinsel fonksiyonlara sahiptir.
İnanmayanlar, Allah’ın eşsiz sanatıyla yarattığı delilleri düşünmek bir yana, görmeden geçip giderler. Mümin ise, Allah’ın yarattığı delilleri görebilen insandır. Her incelikte Allah’ın gücü ve sanatı vardır; mümin görür, Rabb’ini tesbih eder ve O’na yakınlaşmaya çalışır. Allah’ın kudretini layığıyla takdir edebilen insan, O’nun ilmini ve gücünü övüp yüceltir. Kalbi hep Rabb’i ile birliktedir. Allah’ın yaratma sanatının örneklerine yalnızca bakmaz; görür. Ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikreder, göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünür. Allah’a olan sevgisi ve korkusu artar. Çeşit çeşit çiçekleri, kara topraktan rengârenk, muhteşem kokuda ve yaprakları ütülenmiş gibi çıkaran ve baktığında insana haz aldıran Allah’tır. Sulu meyveleri kuru topraktan çıkarıp sunan, yediğinde tat alabilmesini sağlayan Allah’tır. Allah Kur’an’da birçok ayette, "düşünmez misiniz", "düşünenler için deliller vardır" ifadeleriyle insanı derin düşünmeye, tefekküre yönlendirir. Üzerinde düşünmek için ise yaratılmış sayısız “şey” vardır. Göklerde, yerde ve aralarında bulunan her şey insan için tefekkür vesilesidir. Allah, “Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır. (Nahl Suresi, 11) ayeti ve birçok ayetle tefekkür edilebilecek bazı konu başlıklarını işaret eder. Örneğin ayette söz edilen zeytin ağacı üzerinde düşünelim. Toprağa atılan bir tohumdan bir ağaç ortaya çıkar. Tohum, tahta parçasına benzeyen, ufak bir cisimdir ve içinde ait olduğu bitkinin bütün özelliklerini kapsayan bilgiler kodludur. Tohumun içinde bitkiye ait bütün bilgilerin, milyonlarca yıl saklanıyor olması sıradan bir konu olarak görülmemelidir. Dahası tohum, yıllarca bir dolapta ölü olarak yaşayabilen ancak toprağa atıldığında canlanan tek cisimdir. Toprağa ekildiğinde Allah onu yarar, filizlerinin bir kısmı kökleri oluşturmak üzere yerçekiminin etkisiyle aşağıya, bir kısmı da güneş ışığından yararlanmak için yukarıya doğru uzanır. Bir insanın yaratılışı gibi tohumdan bitkinin yaratılması da mucizevi aşamalarla doludur ve Rabb’imizin sanatının delillerindendir. Her tohum ne üreteceğini bilir; asla şaşırmaz. Örneğin yukarıda söz ettiğim zeytin tohumu, hangi cinse aitse o cins zeytini üretir. Tohumlara, taşıdıkları bilgileri yerleştiren, üstün güç ve ilim sahibi olan Allah’tır. O sonsuz ilim sahibidir ve toprağa atılan her tohum O’nun ilmiyle kuşatılmıştır. İnsan aşamalı ve derin düşündüğünde tüm bu önemli gerçeklerin bilincine varır. Diğer yandan vücudumuz 100 trilyon hücreden oluşur. Her hücremizin çekirdeğindeki kromozom adlı kılıflarda paketlenen ve bize ait tüm bilgilerin kodlu olduğu DNA molekülü, 1 milyon ansiklopedi sayfasına eşdeğerde bilgi saklar. Kromozomların toplam kalınlığı 1 nanometre yani milimetrenin milyarda biri kadarken yaklaşık 1 metre uzunluğundaki DNA molekülünün bu küçücük bölgeye sığdırılmış olması, muhteşem bir yaratılıştır. Bilimsel konuları teknik olarak bilmek yeterli değildir. Üzerinde düşünmeliyiz ki Allah’ın kudretini ve benzersiz yaratmasını hakkıyla takdir edebilelim. ... Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 69).Selam ve dua ile Allah yar ve yardımcımız olsun inşallah amin ecmain Hacegan..
Ahlâkın Önemi ve Arındırmaya Elverişli Olması3- İslam dini, ahlaka pek büyük bir kıymet ve önem vermiştir. Aslında İslam, bir ahlak ve fazilet, bir hikmet dinidir. Öyle ki, Peygamber Efendimiz buyurmuştur:
”Ben, ancak mekâkim-i ahlakı (ahlakın iyi ve güzel olanlarını) tamamlamak için gönderildim.” İslamda, insanların manevî kıymetleri, sahib oldukları ahlaka göredir. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur: ”Sizin imanca en güzeliniz, ahlakça en güzel olanınızdır.” Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) diğer bir hadis-i şerifde buyurmuştur: ”Allahü Teala’ya kullarının en sevgilisi, ahlakça en güzel olanıdır.” Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dua buyururdu: ”Allah’ım! Ben, senden sağlık, afiyet ve güzel ahlak dilerim.” 4- İnsanların ahlakı değişebilir. Çirkin huyları güzel huylara çevirmek işine “Tehzib-i ahlâk” denir. Bu değiştirme her halde mümkündür. Mümkün olmasaydı, Peygamber efendimiz: ”Ahlakınızı güzelleştirin” diye emretmezdi. Nefisleri ile mücadele eden çok kimselerin başarıya ulaşarak çok güzel huylar kazandıkları daima görülmektedir. Nefis terbiyesi (riyazet-alıştırma), hayvanlara, otlara, çiçekler ve hatta taşlara tesir edip dururken, insanlara tesir etmez mi? “Huy canın altındadır. Can çıkmadıkça huy çıkmaz,” sözü, her yönü ile doğru değildir. Bazı huyları değiştirmek güçtür; fakat imkansız değildir. Tedavi sayesinde bazı hastalıklar tesirsiz hale geldiği gibi, terbiye ve mücahede sayesinde de bazı huylar, hiç olmazsa, tesirini gösteremez bir hale gelir, güzel huyların karşısında siner kalır Selam ve Dua ile
AHLAKIN HAKİMİYETİ.Allah Kur’an’da, gelecekte gerçekleşecek olan bazı olayları haber verir. Bu olayların zaman içinde gerçekleşmesi, Kur’an’ın mucizelerindendir. Kur’an ayetlerinde bildirilen haberlerden biri de İslam ahlakının yeryüzü hakimiyetidir.
Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, Kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile. Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O’dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam’ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile. (Saf Suresi, 8-9) Allah, Kendisine ortak koşmadan, katıksızca iman edenlerin yeryüzüne mirasçı kılınacaklarını müjdeler. Kur’an’ın Allah sözü olduğunu kanıtlayan bu konudaki ayetlerden bazıları şunlardır: Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Müşrikler istemese de O dini (İslam’ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O’dur. (Tevbe Suresi, 32-33) Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz. (Kasas Suresi, 5) Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, her şeye güç yetirendir. (Ahzab Suresi, 27) Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah’tan ’yardım ve zafer (nusret)’ ve yakın bir fetih. Mü’minleri müjdele. (Saff Suresi, 13) Şüphesiz, Biz sana apaçık bir fetih verdik. Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin. Ve Allah, sana ’üstün ve onurlu’ bir zaferle yardım etsin. (Fetih Suresi, 1-3) "Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır)." (peygamberler) Fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı bozguna uğrayıp -yok oldu- gitti. (İbrahim Suresi, 14-15) Müminler, Kur’an ahlâkının dünyaya yayılması için sözlü dua ettikleri gibi fiili anlamda da dua eder; malları ve canlarını ortaya koyarak hayatları boyunca çaba içinde olurlar. De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah’tan, O’nun Resûlünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 24) Peygamberimiz(sav)’e Kur’an’ın vahyedilmesinden yaşadığımız döneme kadar, İslam ahlakı çok geniş topraklara yayılmış ancak yeryüzünün tamamında bir hakimiyet gerçekleşmemiştir. Allah’ın bu vaadinin ilerleyen yıllarda gerçekleşmesi beklenmektedir. Peygamberimiz(sav)’in hadislerinden, Kur’an ahlakının hakim olacağı dönemin ahir zaman olduğu anlaşılır. (Kuşkusuz doğrusunu Rabb’im bilir.) İnsanların özlemini duydukları bu kutlu dönemde, haktan yana üstün adalet anlayışı ve barış tüm dünyayı kaplayacak, zulüm yeryüzünden kalkacaktır. Güçlü olanın haklı 8çdeğil, haklı olanın güçlü olacağı bu dönemde toplumun her kesimindeki insanlar arasında eşitlik yaşanacak ve güven ortamı sağlanacaktır. Bütün bunların gerçekleşmesi için ayrılıklar ve farklılıklar bir yana bırakılmalı, tüm Müslümanlar "kardeş" oldukları gerçeğini hatırlamalıdırlar. Bu kardeşlik, Allah’ın büyük nimetidir, şükür vesilesidir. Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar. (Al-i İmran Suresi, 103) Kur’an ahlâkının yeryüzü hakimiyeti, Allah’ın vaadidir ve O’nun dilemesiyle gerçekleşecek olan bir olaydır. Bereketiyle, refah ve huzur dolu ortamıyla her Müslüman için çok büyük bir ödüldür, üstün bir şereftir. Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va’detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl ’güç ve iktidar sahibi’ kıldıysa, onları da yeryüzünde ’güç ve iktidar sahibi’ kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55).Allahım Recep ve Şaban ayını bizlere bereketli kıl ve bizleri Ramazan ayına ulaştır.Amin ecmain inşallah selam ve dua ile Hacegan...
BULUTLAR AĞLAR AĞAÇLAR GÜLER.Her olay, yarattığı her şeyi kontrolü altında tutan Allah’ın dilemesiyle gerçekleşir. Bulutları "ağlatan", "sıkıp suyu çıkaran" ve "bardaktan boşanırcasına su" indiren O. Dilerse bahçelerimizin ürünlerini iki kat kılan, bereketlendirip "güldüren", dilerse "solmuş, boynu bükülmüş ve kupkuru" kılan O. Bolluk, bereket, hayır ve başarıya ulaşmak istiyorsa insan, Allah’a yakın olmalı, O’nun hoşnutluğu için ve O’nun adıyla hareket etmeli. Çünkü başladığı her işte gerekli olan gücü kendisine verecek olan yalnızca Rabb’idir.
Göklerde ve yerde tüm zenginliğin gerçek sahibi Allah, dilediğine dilediği kadarını verir. Mallar, dünyada ancak kısa bir yarar ve çıkar sağlar; ahiretteki sonsuz yaşamla kıyaslayınca ne denli değersiz olduğu anlaşılır. İnananlar sahip oldukları malları kendilerine verenin Allah olduğunu unutmaz, bahşettiği nimetlere şükreder ve Allah yolunda harcarlar. Bu, gerçekten Allah’a yakınlaşmaya bir vesiledir. "... Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir.” (İbrahim Suresi,7) ayetindeki ifade şükretmenin önemini vurgular. Ve kul şükrettikçe Rabb’i artırır.... Bereketi arttıkça inanan insan ihtiyacı kadarını ayırır, artakalanını infak eder. İnfak etmenin karşılığı da bolluk ve bereket. Allah’tan uzak yaşayan insanlar, dünyadaki kıstasları hep sebep sonuç ilişkisi ile değerlendirdikleri içindir ki mallarını kimseyle paylaşmayarak, saklayıp yığarak daha zengin olacaklarını zannederler. Ancak Kur’an, "Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir.” (Bakara Suresi, 261) ifadesiyle gerçeğin, bunun tam tersi olduğunu haber verir. Çünkü Allah’ın bir mucizesidir; Allah yolunda infak eden ve sadaka veren müminlerin malları eksilmez, artar. Allah, bu samimi ibadetin karşılığını ahiretten önce dünyada da bolluk ve bereket olarak bahşeder. Gönülden yapılan sadaka ve infak ibadetlerinin, dünya hayatındaki karşılığı, bereket ve Allah’ın hoşnutluğudur. Ahiretteki karşılık ise Allah’ın rahmeti ve en güzel nimeti olan cennet. İnsanı, yaşamı boyunca gerçek anlamda canlı, şevkli, bilinçli, şuuru açık ve teyakkuz halinde tutan imanıdır. En önemli bereket, imanın getirdiği güzel ahlak ve canlılıktır. Fedakarlık, dürüstlük, vefa; hepsi birer güzelliktir. Allah böyle insana nur verir; işlerini kolaylaştırır, yolunu açar. Karanlık toprağın altındaki kuru tek bir taneden kusursuz güzellikleri, nimetleri, devasa ağaçları çıkararak yeryüzünü bereketlendirdiği gibi, kulunu karanlıktan aydınlığa çıkarır, bereketlendirir. “Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97) buyurur Allah ve İslam’ı, Kur’an’ı samimi olarak yaşayan kulunu, güzel ve sıkıntısız bir hayatla yaşatacağının müjdesini verir. O halde bereketin sırrını şöyle özetleyebiliriz: Öncelikle samimi iman; sağanak değilse de çiseliyor. Her işe Allah’ın Adıyla başlayarak bereket yağmuruyla ıslanmaya başlıyorsunuz. Yağmur için şükrettikçe Allah nimetlerini artırıyor. Biriktirmeyip paylaştıkça azalmıyor, kat kat çoğalıyor ve sırılsıklam oluyorsunuz. Kalbi Allah aşkı ile dolu olan, yaşamının temelini Rabb’inin hoşnutluğu üzerine kuran, Allah’ı sıkça anan, ibadetlerini O’na yakınlaşmaya bir yol sayan kulun üzerine yağan, "uyarılanların yağmuru" değil, Zül Celal-i Ve’l İkram’ın rahmet ve bereket yüklü nimetleridir. Allah, verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük ve ebedi nimetler vererek mükafatlandıran, ezelde bütün yaratılmışlar hakkında hayır, rahmet ve irade buyuran, sevdiğini sevmediğini ayırt etmeyerek sayısız nimetlere kavuşturandır. O, Rahman’dır, Rahim’dir. ... "Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir... (Hud Suresi, 73) Selam ve dua ile Hacegan.....
İnsanLarı Tanımak İçin...!!!Mutluyken herkes iyidir, insanları mutsuz oldukları anlarda tanırız…İnsanların belli bir dönemlerinde geniş arkadaş çevrelerine sahip olurlar. Kalabalığın çevresinde toplanması hoşuna gider. Kendini dünyanın merkezi olarak görür. Ama zaman ilerledikçe kıyımlar başlar insanların hayatında. Bu kayıplardan bir ders çıkarmak insanı olgunlaştırır. Yapılan seçimlerde daha dikkatli davranmasını sağlar. Hata bir kere yapılır. Aynı hatayı ikinci kez tekrarlamak akıllı insanların işi değildir zaten. Sözlerim akıllı insanlara. Hayatın doğası gereği onu yaşanır kılan hiç şüphesiz arkadaşlar, dostlar, aile, sevgili diye devam eden bir sürü sevgi bağıdır. Mutlu anların da bir arkadaşınızın size bir zararı ya da kötülüğü dokunmaz. Bu yönünü karşınızdaki size mutsuz olduğu anlarda gösterir. Dost dediğin zaten insanın hayatında ya bir ya da iki tanedir. Daha ileri gitmez. Siz dostlarınızın birden fazla olduğunu düşünseniz de hayat bunun doğru olmadığını size gösterecektir. Birine güvenmenin gitgide zorlaştığı dünyada çevrenizde ki insanlardan korunmak için kendi kendinize savunma metotları oluşturursunuz. Bunlardan bazıları şöyledir:Size karşı sözünü sakınan insanlardan(umursamaz)Cebinde parası varken hesap ödemekten kaçanlardan (cimri)Sizi övgü dolu sözlerle süsleyenlerden (yalaka)Bilmediği konularda biliyormuş gibi davrananlardan (cahil)Sürekli kendinden bahsedip, kendini üstün kılmaya çalışanlardan (bencil)Başkalarının arkasından atıp tutandan sonrada yüzüne gülücükler atanlardan(ikiyüzlü)Sadece mutlu olduğunuz anlarda yanınızda olanlardan (çıkarcı)Bunların hepsi bir insanı hayatınıza katarken, ona değer verirken kullanılması gereken metotlardır. Güneşli havalarda yanınızda olup da yağmurlu anlarınızda sizi terk edenlerden her zaman uzak durun…Birde güneşli havalarda gölgesi olmayan insancıklardan uzak durun...:))))
SanalKahve © Copyright 2007 - 2014 Tüm Hakları Saklıdır.
|