43 sonuç bulundu
43 sonuç bulundu • 2 sayfadan 1. sayfa • 1, 2
Göz noktanız aktifmi..Ne kadar gençsiniz..Sağlıklı ve 3. göz noktası açık olan bir kişi bu denge duruşunu gözleri kapalı iken en az 20 saniye boyunca yapabilmelidir.
Aynı anda bir kaç işi yapmaya çalışan beynimiz de çok yönlü çalışma egzersizi gerçekleştirmiş olur. Ne kadar uzun süre durursanız o kadar gençsiniz demektir. Yapamayanlar bir duvarın önünde egzersiz yapabilirler ve düşecekleri zaman duvardan destek alabilirler. Hadi bakalım şimdi gözlerinizi kapatın ve düşmeden dengede durmaya çalışın, sonuçları bu haberin altında yorum olarak bizlerle paylaşabilirsiniz. Üçüncü Göz Enerji Merkezini Yeterince Tanıyormusunuz? İki göz arasında, burun köprüsü üstünde, alnın ortasında olduğu varsayılan bu merkez, bedenimizdeki yüz, göz, burun, sinüsler, kulaklar, beyincik ve sinir merkezimizi etki alanı içine alarak burada salgı yapan ve temel bez adı verilen hipofiz bezinin etkisiyle diğer organlarla bağlantıyı sağlayarak sistemi düzenler. Özellikleri Bu merkez "kozmik bilinç"in ana merkezidir. Hayatımızla ilgili her şey düşünce, hayal ve bilinç ötesi haller burada oluşan etkilerle yönlenir. Buranın enerjisinin yoğunluğu sezgilerimizin sınırlarını belirler, bilincimizi kuvvetlendirir, bize manevî bir boyut kazandırır, dolayısıyla maddî dünyamıza da tesir eder. Olumsuzlukların arttığı, dengelerin bozulduğu, gerçeklerden uzaklaşıldığı ve bunların sonucunda yetersizlik halinde "İlahi Çizgi"den uzaklaşıp, maddiyatın ağır basmasıyla bu bölgede baş ağrılarıyla beraber asrımızın hastalığı "unutkanlığa" düşer, anlamsız ve çözülemeyen karmaşıklıklar içinde bocalarsınız. Psikolojik olarak bu merkez bir önsezinin oluştuğu, bilgilerin algılanılmasına çalışıldığı idrak etme merkezidir. Spor Danışmanı Mahmut Talha SAĞLIKLI
Stres hastalıkların temelini olusturuyor..Kontrol altına alınmayan stres, bağışıklık sistemini çökertiyor, psikolojik ve bedensel hastalıkları mıknatıs gibi çekiyor. Reanimasyon ve Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Ender Vardar, “Farkına varıp onu yönetemezseniz, stres diktatörünüz olur” diyor. Sürekli öfkelisiniz ve kafanız çok mu karışık? Karar vermekte zorlanıyor musunuz? Hep zamana karşı mı yarışıyorsunuz? Özel ve iş yaşamınızda yüksek beklentileri karşılamakta zorlanıyor musunuz? Bu dört soruya ‘kesinlikle evet’ diyorsanız, büyük ihtimalle yoğun stres altındasınız. Bu nedenle, S.O.S bayrağını çekmenizin zamanı olabilir. Çünkü bilimsel araştırmalar, stres altındaki kişilerde kalp hastalıklarının 3 kat, kalp krizinden ölüm oranın ise 5 kat fazla olduğunu gösteriyor. Uzun süreli stres, baş ağrısı, kas ağrısı, sırt ağrısı, göğüs ağrısı, mide rahatsızlıkları, ishal, kabızlık, ellerde titremeye yol açıyor. Psikolojik belirtilerde ise, stres kendini sinirlilik, endişe, depresyon, üzüntü ve asabiyet şeklinde kendini gösteriyor. HASTALIKLARIN ‘BABASI’ Reanimasyon ve Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Ender Vardar, stresi ‘hastalıkların babası’ olarak tanımlıyor. Dr. Vardar, gripten kalp damar hastalıklarına, hatta kansere kadar geniş bir yelpazede birçok hastalığın nedenlerinin başında stres geldiğini anlatıyor. “Stres bizi kronik mutsuz, kaygılı yapıp enerjimizi tüketen, yaratıcılığımızı azaltan, daha kolay hastalanmamızı sağlayan baş aktör” diyen Dr. Vardar, doktorların bile stresi yeterince iyi tanımadığını ve yönetemediğini söylüyor. MEDYA FİNANS VE TIP ÇALIŞANLARI RİSK ALTINDA Stresten arınmak için sigara, alkol, aşırı yemek yeme gibi yanlış stres savar yöntemlere başvurulduğunu hatırlatan Dr. Vardar, pek çok hastada benzer durumları gözlemlediğini vurguluyor. Stresin kilo aldırdığına, çünkü stres nedeniyle fazla salgılanan kortizol ve adrenalinin yağ oluşumuna neden olduğuna dikkat çeken uzman, stresli bir vücudu savaş durumundaki ülkelere benzetiyor. Yani, kaos olan ülkelerdeki insanlar ölmemek için nasıl un, bakliyat depoluyorsa, stres anında da vücut yağ depoluyor. Bu durumda, su içmek bile kilo aldırabiliyor. Stresle başa çıkılamadığında bağışıklık sisteminin çökeceğine vurgu yapan Dr. Ender Vardar, “Çok uzun eğitimler aldık ama, stres yönetme eğitimleri almadık. Bence öncelikle alınması gereken eğitim, stresi yönetme eğitimi olmalı!” diyor. Doktorların bile yoğun stres altında çalışmalarına rağmen, bunu yönetemediğinin altını çizen Vardar’a göre, medya, finans ve tıp alanındaki tüm çalışanların, stres kaynaklarını iyi tanımlanması şart. STRESTEN ARINMANIN FORMÜLÜ Yoğun bakım uzmanı olarak, oldukça stresli bir iş yaptığına değinen Dr. Vardar, kendi stresten arınma formülünü de açıklıyor: “Stressiz yaşam için aklımıza, ruhumuza ve vücudumuza iyi bakmalıyız. Ben her gün düzenli olarak hipnomeditasyon yapıyorum, dua ediyorum. Bunlar kendi özümle, bilinçaltımla daha iyi iletişim kurmama yardım ediyor. Haftada 3-4 gün yürüyüş yapıyorum. Sevgi dolu bir ailem olduğu için şükrediyorum. Bazen gingko biloba, sarı kantaron,ginseng, passiflora gibi bitkilerden yararlanıyorum. Sıklıkla stresi azaltan akupunktur noktalarına masajlar yapıyorum. Bu yan etkisi olmayan metotları, herkes kolayca öğrenebilir. Basitçe her iki elinizdeki işaret ve baş parmak arasında etli kısma veya el avcunuzun ortasına diğer elin başparmağı ile günde 3 kez 30 saniyelik orta sertlikte masajlar yapmanız endorfin hormonunu arttırarak stresi azaltmaya yardımcı oluyor. Sorunları daha başındayken çözmeye, ertelememeye çalışıyorum, çünkü stres biriktikçe yıkıcı etkisi daha fazla oluyor.
İmkansız SevgiliyeBugün ne yaptım biliyormusun?Papatyalar topladım senin için..Gökyüzünü izledim..Güneşin doğuşunu, sensizliğin sessiz hıçkırıyla haykırdım dağlara..Bir başkaydım bugün ey sevgili seni daha bir sevdim daha bir işledim yüreğime..Umutlar tükenmeden çaresiz bekledim seni... Sen bilmedin ne fayda..Bilme deli çocuk duyma olur mu?Ben yine aynı yollardan yürüyorum..Yine aynada gülüyorum kendime..yine ıslanıyor gözlerim sensizliğin ortasında..yine duyuyorum kuş seslerini..sen duyma beni olurmu?Ben herşeye rağmen yaşıyorum..Belki sensiz belki çaresiz ama inan mutlu bir aşığın hüznüyle yaşıyorum..Bir indi bir çıktı kayalara vuran dalgalarda yüreğim..Sensizliğin verdiği buruk acıyı çektim yine..Olsun be sevdalım sana değer..O en değerli duyguyu yaşattın ya bana senin için herşeye değer..Hayata aşka gülen alay eden beni ne hale çevirdin sen.Helal sana ey sevgili..kaçılamayacak kadar yakın, tutulamayacak kadar uzak yerdesin..bilmedin bilmeyeceksin..Sevginin yerini riyakarlığın aldığı şu yaşamda bulamadığın kadar sevgi sunmuştum sana oysa..İmkansızımsın benim, gururum, aldığım soluk ve eski fotoğraflarımdaki çocuksu gülüşsün..Sana bu kadar yakınken uzaklaran izlemek koyuyor be sevdalım..Gözlerine bakamamak,sevdiğimi haykıramamak,seni hep uzaktan izlemek inan acıların en büyüğü..Hep ben yaşatırdım bu uyguları başkasına şimi neden ben?Belki de Allah'ın cezasısın bana..Görmediğim sevgilerin intikamı belki de bu kimbilir?Belkide tutan bir ah sın sen..Ahhh sevdiğim hayatıma bedel oldun sen..Yalnız seninle kurulu bir hayattayım şimdi..Sabah uyandığımda kahvaltımsın sen..Sokaktaki yaşlı amcasın..bir kuş sesisin..attığım adımsın..kitaplarımsın..mutluluğum,hüznümsà ?n..Yaşadığım her yerdesin sen..Ahh bir bilsen..Dünya bildi sen bilmedin be eşsiz sevdalım..Oysa birlikte yaşamak vardı tüm güzellikleri..dizine yatmak ve gözlerine dalmak sonun başlangıcı olurdu belki..ve sevdiğimi haykırmak sesim kesilene kadar..Çıldırtan yalnızlığın ortasındayım şimdi..Sen nerdesin, kimlerlesin aklıma düştün be ey sevgili..yüreğimde olman yetmedi..artık çözüm getiremediğim gibisoruda soramaz oldum..ne çekilmez çileymiş aşk acısı..ne acıymış imkansız sevgiyi yalnız yaşamak..Hayata dair istediğim tek şey sensin..İlkimsin benim ve sonum olacaksınSENİ SEVİYORUM EŞSİZ SEVGİLİ...
Fast Food'ta Astım riski..Prof . Dr. Ali Baki , aşırı çikolata tüketimi, kakaolu yiyecekler, kolalı içecekler, patates kızartması, cips, ketçap, mayonez, yoğun baharat içeren fast food gıdaların astım riskini artırdığını söyledi . 12/02/2013 - 15:28 Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıklan Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Baki yaptığı açıklamada, çocuklann beslenmesinde son yıllarda giderek yaygınlaşan, hiçbir besleyici değeri olmayan bazı gıdalann zaman geçtikçe astım riskinin gelişmesine neden olduğunu belirtti. Çocuklarda görülen astımın beslenmeye bağlı artış gösterdiğini ifade eden Baki, "Dünyada fast food tüketim oranı giderek yaygınlaştı. Bunun yanında aşırı çikolata tüketimi, kakaolu yiyecekler, kolalı içecekler, patates kızartması, cips, ketçap, mayonez, yoğun baharat içeren fast food gıdalann tüketilmesi de astım riskini artırmaktadır" dedi . Almanya'nın Ulm Üniversitesi'nden Gabriele Nagel'in yapmış olduğu araştırma konularının dikkat çekici olduğunu kaydeden Baki, "20 ülkeden 812 yaşlan arasındaki 50 bin çocuk üzerinde yapılan çalışma, haftada bir veya daha fazla hamburger yiyen çocuklarda hiç yemeyenlere göre astım riskinin arttığım göstermiştir. Haftalık olarak yenilen hamburger sayısı 3 veya 3 ' den fazla ise astım riski yüzde 40 oramnda artmaktadır. Diğer bir deyimle bir şehirde hamburger yemeyen çocuklar arasında 100 çocuk astım olacaksa, aynı şehirde hamburger yiyen çocuklar arasında 140 çocuk astım olacaktır " diye konuştu. "Köyde yaşayan çocuklarda, şehirde yaşayanlara oranla astım daha az görülüyor" Prof . Dr . Baki , köyde yaşayan çocuklann , şehirde yaşayan çocuklara oranla daha az hastalandığım belirterek , şunlan söyledi: "Doğu Karadeniz bölgesinde yüz çocuktan en az 5 'i astımlıdır. Alerjik nezleyi de dikkate aldığımızda bu oran 10'a kadar yükselmektedir. Şehirde ve köyde yaşayan çocuklan karşılaştırdığımızda, köyde yaşayan çocuklarda şehirde yaşayanlara oranla astım daha az görülüyor. Bu durumun nedenlerinin başında beslenme koşullan geliyor. Köydeki çocuklar fast food gıdalardan, yiyeceklerdeki katkı maddelerinden uzak, daha doğal besleniyor. Aynca hava kirliliğine de maruz kalmıyorlar" dedi.
ONKOLOG KANSER OLURSA..Onkoloji alanında 30 yıldır çalışan bir bilim adamı ve aynı zamanda bir tıp doktoru olan Prof. Dr. Vincent Castronovo, kaderin bir cilvesi ile 2011 yılında gırtlak kanserine yakalandı ve kendi uyguladığı tedavi yaklaşımı ile bu hastalıktan tamamen kurtuldu. Prof. Dr. Vincent Castronovo kanser ve beslenme ilişkisi konusunda çalışan dünyaca ünlü Belçikalı bir bilim adamı ve tıp doktorudur. Bu yazıyı kendisi ile 12 Nisan 2012 de Belçika RTL radyosunda yapılan söyleşiden derledik. Kansere yakalandım Meslek hayatımı kansere karşı savaşmaya adadım. Bilhassa ölümlere sebep olan metastazların oluşmasını sağlayan mekanizmaların deşifre edilmesi üzerinde uzun yıllar çalıştım. 15 yıldan fazla bir süredir, bilim ve tıp dünyasında fazla üzerine gidilmeyen beslenmenin kötü huylu tümörlerin ortaya çıkmasında ve gelişmesinde oynadığı anahtar rol üzerine yoğunlaştım. Geçtiğimiz yıl, 2011 yılı Şubat ayında ben de reflüye bağlı olarak gırtlak kanseri teşhis edildi. Sonunda 30 yılı aşkın bir süredir mücadele ettiğim bu kötü hastalık beni kendi evimde yakaladı. Hem doktor hem hasta olmak Liege Üniversitesi Hastanesinden uzman bir doktor ekibi ve kendi geliştirdiğim tedavi stratejimle bu hastalıktan tamamen kurtuldum. Hastalıkla geçirdiğim bu serüvenli yolculuktan sonra, eskisinden çok daha sağlıklı bir hayata kavuştum. Ben her iki tarafı da gördüm. Hem doktor hem hasta. Tabii benim meslekten olmam ve bu konu üzerine zaten çalışıyor olmam bu hastalığı daha iyi anlamamı ve adımlarımı ona göre atmamı sağladı. Benim tedavi yaklaşımım 4 unsurdan oluşuyor: Beslenme, Egzersiz, Sevgi ve Dostluk Reflü deyip geçmeyin Bende senelerdir reflü sorunu vardı. Bunu çok önemsemedim çeşitli ilaçlarla antibiyotiklerle bunu geçiştirdim. Ancak sürekli olarak yukarı çıkan bu asit gırtlak dokusunu tahriş ediyor ve enfeksiyonlar oluşturuyor. Buradaki enfeksiyonları önlemek için aldığım antibiyotiklerle beraber gırtlak dokusundaki bağışıklık mekanizması duyarsızlaştı ve oluşabilecek bozuk genetiklik hücreleri yok edemedi. Ben kanser olduğumu son safha da öğrendim. Kanserin beslenme ilişkisi Uzun süre kanserin kalıtsal olduğu düşünüldü. Ancak kanser kalıtsal değil, çevresel etkenlere dayanan bir hastalık. Akciğer kanserinin %90 sebebi sigaradır. Bunu herkes biliyor. Mevcut kanserlerin %40 sebebi ise doğrudan beslenme ile ilişkili. Bazı kanser türlerinde bu oran çok daha yüksek, örneğin benim uzmanlık alanım olan barsak ve mide kanserlerinin %54ünün sebebi beslenme ile ilişkili. Araştırmalarımız sırasında biz şüphelendik acaba bu kansere yakalanan hastaların beslenmelerinde herhangi bir şey var mı? Daha sonra bunu bizim kanser araştırma merkezimizde inceledik. Gördük ki analiz etiğimiz hastaların tamamına yakınında bir beslenme bozukluğu var. Araştırmayı derinleştirdiğimizde bulgularımız şaşırtıcı idi. Vakaların tamamında beslenme ile kanser arasında istatistiksel olarak göze batan doğrudan nedensel bir ilişki var. Beslenme ile kanser ilişkisini şu şekilde izah edebiliriz. Beslenme bozukluğu bağışıklık sisteminin düzgün çalışmamasına yol açıyor, vücudu koruyan hücrelerin üremesi yeterli hammadde olmadığı için yavaşlıyor. Vücutta zaman zaman dış etkenlerle oluşan bozuk genetiklik hücreler yok sekteye uğramış bu bağışıklık sistemi tarafından yok edilemiyor. Şeker zehirli Çağımızdaki en büyük tehlike şeker. Bundan 100 sene önce yılda 1kg şeker tüketirken şu an sizin tüketiminiz 72kg oldu. İnsan vücudu buna alışkın değil vücuda giren bu kadar şekere karşı ne yapacağını bilmiyor. Vücutta iç iltihaplanma oluşturuyor. Bizi bugün meşgul eden pek çok hastalığın sebebi bu iltihaplanmadır. Obezitenin tıptaki adı iltihaplanmadır ve sebebi şekerdir. MS hastalığı bir iltihaplanma hastalığıdır. Beynin bazı bölgeleri iltihaplanma yüzünden dopamin üretemez hale gelir. MS hastalığının sebebi bu dopamin üretememedir. Kanserinde gelişmesi için ortamı hazırlayan bu iltihaplanmadır. Yetersiz beslenen zenginler Yetersiz beslenme yiyeceğin az olduğu fakir ülkelerin sorunu değil. Günümüzde zengin saydığımız batı ülkelerinde bir yetersiz beslenme söz konusu. Tükettiğimiz besinlerin çoğu endüstride işlenip rafine ediliyor ve faydalı her şeyden arındırılıyor. Örneğin ekmek buğdayın en faydalı olan kabuğu atılarak yapılıyor. B12, protein ve demir gidiyor geriye saf nişasta yani şeker kalıyor. İlginçtir ki gıda endüstrisinin diğer bir kolu da bu artıkları alıp bunlardan vitamin destek ürünleri yapıp bize ayrıca satıyor. Palmiye yağı zehirli Bize hayvansal yağların kötülüğünden bitkisel yağların iyiliğinden bahsedilir. Oysa bitkisel bir yağ olan palmiye yağı toksik bir yağ. Maalesef palmiye yağı gıda endüstrisinde en çok kullanılan yağdır. Bugün süpermarket raflarında gördüğünüz ve üzerinde "bitkisel yağ" yazan yiyeceklerin neredeyse tamamında palmiye yağı kullanılır. Çünkü diğer yağlara göre sıcaklığa çok dayanıklıdır. Gıdalar işlenirken uygulanan yüksek ısılı işlemlere dayanıklıdır. Bu yağ ayrıca uzun süre yapısı bozulmadan durabilir. Bu şekilde hem yiyeceklerin raf ömrü uzatılmış olur hem de fabrikada yağı depolama ve üretme maliyeti düşürülür. Son zamanlarda gıda şirketleri yaşanan ekonomik kriz yüzünden karlılıklarını koruyabilmek için maliyet düşürmeyi iyice ön plana aldılar. Örneğin diğer yağların yerine palmiye yağı kullanılması onların karlı kalabilmesine yardım ediyor. Bu yüzden daha çok şirket bu yağı kullanmaya başladı. Ben herkesi uyarıyorum bu yağ toksiktir, kanserojendir lütfen palmiye yağı bulunduran yiyeceklerden uzak durun. Henüz bu yağın kullanımı yasaklanmadı, ancak yaptığımız baskılarla Avrupa Birliği geçtiğimiz günlerde palmiye yağı bulunan gıdaların üzerinde bunun açıkça yazılması için bir yasa çıkardı. Bundan önce sadece bitkisel yağ yazıyorlardı. Bitkisel yağ dedikleri ise çoğu zaman bu palmiye yağıdır. Kanseri nasıl yendim? Önce tıbba güvendim. Ancak bununla bırakmadım beslenmemi planladım ve besin destekleri kullandım. Kemoterapi sırasında probiotikler kullandım. İnsanın barsağında bizim için vazgeçilmez olan bakteriler vardır. Bu bakterilerin bizim için hayati önemi vardır. Bunlar olmadan bazı besinleri hazmedemeyiz. Ayrıca gerekli bazı enzim ve vitaminlerin üretilmesini sağlarlar. İlginç bir nokta şu, geçtiğimiz günlerde aslında beynimiz ile barsakta yaşayan bu bakteriler arasında karşılıklı bir iletişim olduğu bulundu. Kemoterapi sırasında maalesef barsaklardaki bu bakteriler ölüyor. Bu yüzden onları yenilemek için probiotik kullandım. Probiotikler bu bakterilerin uyur halde bulunduğu kültürüdür. Bunlar barsağa yerleşir ve azalan veya yok olan barsak florasını yeniler. Bunun yanı sıra vitamin hapları aldım. Mineraller aldım. Omega-3 yağlarını düzenli olarak beslenmeme dâhil ettim. Yeteri kadar protein aldım. Kızartmaları kestim. Hepsinden önemlisi ise şeker almayı kestim. Doktorlarım çok açık fikirli idi benim getirdiğim önerileri her zaman değerlendirmeye aldılar. Böyle bir şansım oldu. İletişimim diğer hastalara göre çok daha kolay oldu. Çiğnemenin önemi Memelilerin beslenmesinin ilk ve en önemli aşaması çiğnemedir. Maalesef sosyal yaşam biçimimiz ve değişen ve rafine olan gıdalar bizleri çiğneme davranışından uzaklaştırdı. Çiğnemek bizler için biyomekanik bir olaydır ve vücutta bazı sistemleri harekete geçirir. Bunun yansıra parçalanan gıdalar kolayca hazmedilir. Barsaklarda oluşan gazların sebebi iyi çiğnememedir. Önerdiğimiz kanser tedavisi Biz merkezimizde hastalara bir kan testi yaparak hangi vitamin, mineral ve yağların eksik olduğunu tespit ediyoruz. Buna göre hastaya uygun bir beslenme planı oluşturuyoruz. Çünkü zaten bir kere yetersiz ve yanlış beslenme yüzünden insan hasta olmuş. Hastalığın tedavi sürecinde bu yanlış mutlaka giderilmeli ve vücutta eksik olan ne varsa beslenme ile yerine konulmalı. Aksi halde bir iyileşmeden söz edemeyiz. Yiyecekleri çiğneyin ve strese kapılmadan yavaş yavaş yiyin. Yemek yemeyi aceleye getirmeyin yemek için kendinize zaman ayırın. Yağlı balıkları tüketmeyi ihmal etmeyin. Ton balığı tüketin, bu balığın içinde yüksek miktarda vücut için dışardan alınması şart olan yağ asitleri bulunur. Bu yağ asitlerini vücudumuzun çalışması için gereklidir. Ancak vücutta üretemeyiz dışardan alınması gerekir. Haftada en az 3 kez yağlı balıkları tüketin. Şekerden uzak durun. Şekeri ve türevlerini (nişastalar, karbonhidratlar) hayatınızdan çıkarmaya çalışın. Hızlı şekerleri kesinlikle tüketmeyin. Brokoli tüketin. Bunun içinde kanserin metastaz yapmasını önleyen bir madde var. Yağları pişirmeyin. Yakmayın. Üzerinden duman çıkan bir yağ toksiktir. Sıcaklık yağların kimyasal yapısını değiştirip onları zehirli hale getirir. Yağı mümkünse pişmenin son aşamasında ekleyin. Brokoli ve diğer sebzeleri tüketirken bunları suda kaynatmayın. İçinde faydalı olan her şeyi suyuyla atarsınız. Tüketirken bunu ağır buharda pişirin. Yağını da sonradan ekleyin üstüne. Kanınızdaki bakırı azaltın. Bunun için ıspanak tüketin. Kızartmalardan uzak durun. Palmiye yağı ve ay çiçek yağını kullanmayın. Gülün. Profesör Dr. Vincent Castronovo kimdir Profesör Vincent Castronovo, Belçika'da Liege Üniversitesi Onkoloji Araştırma Merkezinin yöneticisi ve aynı üniversitenin tıp fakültesi bölüm başkanı. Pek çok ödül almış bir bilim adamı. Saygın uluslararası tıp ve bilim dergilerinde yayınlanmış iki yüzden fazla makalesi bulunuyor. Klinik onkoloji alanında çalışma yapan bir bilim adamı olmasının yansıra, kendisi aynı zamanda bir tıp doktoru ve cerrah. Amerika'da ulusal kanser araştırma enstitüsünde uzun yıllar çalışmış ve 1992 yılında ilk Metastaz Araştırma Laboratuvarını kurmuştur.
Sevip de kavuşamayanlarSevip de kavuşanlardan daha mutlu olan insanlardır.zaten aşkı aşk yapanda bu ayrılık ve kavuşamama olgusu değil midir? acıklı bir tarafları vardır elbet. sevip de kavuşamamak insanın içini acıtır, yüreğini dağlar. dumanlı loş bir ortam, (duruma göre meyhanedir burası, duruma göre izbe ve kasvetli bir bekar odası) belki rakı, belki bira ve elbette radyoda az önce "sevip de kavuşamanlar" için çalındığı anons edilen damardan bir şarkı...
sevip de kavuşamayanlar için madolyonun öteki yüzü, kavuşup da sevemeyenler'dir.vardır böyle bir topluluk ve madolyonun ilk yüzü barındırdığı acıya ve kedere rağmen ne kadar sahici, damardan ve asilse bu yüzü de bir o kadar renksiz, tatsız ve tutsuzdur. sevip de kavuşamayan, bir an önce sevdiğine kavuşmak ister. oysa o dumanlı kafayla farkına bir türlü varamadığı şey, sevdiğine kavuştuğu zaman kavuştuğu tek şeyin sevdiği olmayacağıdır, sevgili bereberinde bir ilişkinin, -ister flört olsun bu ister evlilik- tüm sorunları, dertleri ve tasalarıyla birlikte gelir. kritik nokta burasıdır.aşk ve tutkuyla değil ama serinkanlı ve samimi davranabilenler, bu sorunlarla başetmeyi öğrenir. altetmeyi demiyor ama. bu sorunlar hep olacaktır. mühim olan onlarla yaşamayı öğrenmektir.aşırı ihtiraslı olanların, aşkı her derde deva bir şifalı ot sananların yaşayacakları hayal kırıklığı ise onları sevip de kavuşamayanlar katından, kavuşup da sevemeyenler katına transfer eder. "kim bilir belki bu kadar sevmezdik birbirimiziuzaktan seyredemeseydik ruhunu birbirimizinkim bilir felek ayırmasaydı bizi birbirimizdenbelki bu kadar yakın olmazdık birbirimize tek problem her zaman mesafe olmaz.seversiniz ancak evlidir, seversiniz ancak yaş farkı vardır, seversiniz ancak yanlış kişidir...velhasıl iki insan birbirine aşıksa mutlaka bir sorun vardır*eğer sorun yoksa ortada aşk yoktur zaten.
Re: kedi horoz dövüşü:)koptummmmmmmmmmmm:)) :)) :))))) en sonunda başardınmııı:)) :)) :)))) Harikasınnnn:) :)) :))
Re: kedi horoz dövüşü:)tam olarak değil daha cnm üzerinde çalışmalarım devam edioo azmin elinden hiç bişey kurtulmazz
Re: veda..Ustam emeğine yüreğine sağlık nur içinde yatsın ne güzel yorumlamiş
Re: veda..Şelalemm:)) canımsınnn onun 101 hocasıyım:)) e seninde hocan olmak beni mutlu eder..Biliyorumki karşımda zeki bir öğrenci var:)) Teşekkürler..
Re: Kime Ne...Diclem :) Şellalem canımsın benimm:)) yine kahkaha attırdın bana:)) seni seviyorumm..Bızdığım benim:)) yeterki iste :)) olmıcak bişey yok:)) Teşekkürler...
Re: Kime Ne...BU DEĞERLİ ŞAİRLERİMİZİN ŞİİRLERİNİ VE YORUMLARINI BİZLERLE BULUŞTURMAN EDEBİ AÇIDAN BİR KATKIDIR... EMEĞİNE SAĞLIK ZEVKLE DİNLEDİM
Re: Kime Ne...Gönül güzelliği ve yürek sesiyle yapmiş olduğun paylaşımlarının devamini bekliyoruz ustam
Re: Sen Benim Hüzün Yanımsınİşte bu...bilmediğin değilmiş bak:)) zaman ayırman çok önemli:))
KIRMIZI BEYAZ YARİM....Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü. Işık ışık, dalga dalga bayrağım, Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. Sana benim gözümle bakmayanın Mezarını kazacağım. Seni selamlamadan uçan kuşun Yuvasını bozacağım. Dalgalandığın yerde ne korku ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver! Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar! Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter. Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün Kızıllığında ısındık; Dağlardan çöllere düşürdüğü gün Gölgene sığındık. Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı; Barışın güvercini, savaşın kartalı... Yüksek yerlerde açan çiçeğim; Senin altında doğdum, Senin dibinde öleceğim. Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim; Yer yüzünde yer beğen: Nereye dikilmek istersen Söyle seni oraya dikeyim! ARİF NİHAT ASYA
Re: KIRMIZI BEYAZ YARİM....Bayrağıma Saygım Sonsuzdur Adına nice destanlar yazılmış canımsın bayrak Ay yıldızın üzerine ne güzel de yakışmış bayrakÜlkemin her yerinde uçar dalgalanırsın bayrak Benzeri olmayan bayrağıma saygım sonsuzdur… Genç kızlar seninle gelin olmak istiyor bayrakŞehitlerin tabutlarına örtülür hep sarılır bayrak Kale burçlarına dikilmiş dalgalanırsın bayrakŞehitler kanıdır bayrağıma saygım sonsuzdur….Düğün varsa biryerde yükseklere dikilir bayrak Bayramlarda törenlerde kurtuluşta asılır bayrak Hacdan dönenler evlerine asar sallanır bayrak Manevi değerli bayrağıma saygım sonsuzdur…Gönüllüyüm istekliyim bayraktarın olayım bayrak Gücün bize güç katsın hız versin millete bayrak Bayrağa hürmetsiz kimler varsa hepsi soysuzdur Atadan emanet bayrağıma saygım sonsuzdur…
SanalKahve © Copyright 2007 - 2014 Tüm Hakları Saklıdır.
|