123 sonuç bulundu

Geri dön

Re: Yasamı ıskalamayalım...

Farkında olabilmek ne kadar önemli, her defasında bir başka yönden önemini kavrıyor insan. Hayat kocaman bir tiyatro sahnesi ve bizler o sahnedeki oyuncularız. Ancak çoğumuz oynadığımız rollerin farkında değiliz. Hayatın o hızlı koşturmacası içinde üstlendiğimizi düşündüğümüz rolleri sorgulamadan, üzerimize uyup uymadığına bakmadan öylesine yaşıyor gibiyiz. Sanki dışardan bir el bizi yönetiyormuşçasına. İşte bu nedenle de mutsuz, hayal kurmaya bile çekinen, cesaretten yoksun bireyler haline geliyoruz. Mutlu olmak için gerçekten nelere ihtiyacımız olduğunu ya bilmiyoruz ya da biliyor ama görmezden geliyoruz ki; bu daha da kötü. Çünkü o sahneye hepimiz sadece bir defa çıkma hakkına sahibiz. Bizi mutlu edecek, hayallerimizle süslenecek, kendi seçtiğimiz rolü oynamak da en doğal hakkımız. Bunun için de kendimizi çok iyi tanımalı, neler hissettiğimizi çok iyi bilmeli, duygularımız da dahil kendimizin FARKINDA OLMALIYIZ.
Turku
Cmt May 25, 2013 2:00 pm
 
Foruma git
Konuya git

Düşmeyin Yüreğinizdeki Sevda Boşluğuna...

Düşmeyin Yüreğinizdeki Sevda Boşluğuna

 

Düşmeyin Yüreğinizdeki Sevda Boşluğuna Doldurmaya Kalkmayın Bir Başkasıyla Ya Yok Atın Sevdanızı Yüreğinizden Ya da Atılmıyorsa Yaşayınız Bir Başınıza

Her Ayrılık Acısı Çeken Kişi Düşmesin Artık Sevda Boşluğuna Yararlanmaya Kalkarlar Bulunan Her Boşluktan Farkına Bile Varmıssın Düştüğünüz Bu Yoldan

Her Acı Duyan İhtiyaç Duyuyor Şevkate Şevkat Göstereni Alıyor Benliğine Zaman Geçip Gidiyor Boşluk Büyüyor Farkına Bile Varmadan Çekip Gidiyor

Bir Suçluluk Duygusu Kaplar O Zaman Seni Kendini Haklı Çıkarır Elbet Karşındaki Onu Bahane Eder Unutamadın Der Hazır Bahanesi Var Çekip Gider

Nefsinizin Oyunudur Sevda Ve Aşk Nefsinle Mücadele Et Ve Savaş Kaybettiğinde Düşme Artık Boşluğa Gözyaşlarına Yazık Ağlayıp Durma

Görmen Lazım Artık Bazı Gerçekleri Sevda Aşk Hepsi Olmuş Çıkar İşi Yönetmen Lazım Aşkı Mutluluğun İçin Yeri Gel Artık Engelle Nefsini

Şunları Şunları Yaşıyamam Deme Boşyere Günah Olduğunuda Çıkıp Bahane Etme Dinimizde Zaten Flört Yoktur Böyle Şeyler Öne Sürüp Kendine Güldürme

Her Ayrılıktan Sonra Düştüğünde Boşluğa Karşına Çıkan İlk Kişiye Sarılma O Zamanlar Doğru Kişi Gelsede Sana Zaman Geçer Yanlıştan Dönemessin Sonra

Sevda Boşluğu Diyorlar İşte Buna Turist Diyoruz Biz Boşluğu Doldurana Bugün Vardırlar Yarın Yok Olurlar Hayatın Alt Üst Olur Artık Farkına Var
 
 
 
 
 
AKIL İNSANA EN BÜYÜK MİRASTİR SAĞLIK İSE EN BÜYÜK ZENGİNLİK KIYMETİNİ BİLENE

 
 
 
Siyahin_Matemi
Per May 30, 2013 10:35 pm
 
Foruma git
Konuya git

Bir yüreğe sadece bir dost sığar...

Bir yüreğe sadece bir dost sığar
 

Bir yüreğe sadece bir dost sığar.
Çünkü o yürek zaten onundur.
Amma velakin dost diye gelenlerin post olduğunu anlamak için zaman en güzel ışıktır.
Maskeler düşer, iltifatın arkasındaki niyet kendini belli eder. Mevlana'nın etrafında hocam, üstadım, ağbim gibi dolanan çoktu. Mevlana biliyordu ki bu sözleri söyleyenler ya prestij, ya çıkar beklentili gölgelerdi.
O hiç sönmeyen bir ışık derdindeydi.
Öyle bir ışık ki cılız yellerde titremeyecek, aydınlattığı kadar aydınlanacak.
Yüreğe naz cilve yapmayacak. Kahır nedir bilmeyecek. Seni sen olduğun gibi görecek.
Işık Şems'ti. Dost Şems'ti. İyi gün de güler yüz kötü günlerde ortalıktan uzaklaşan, emanete ihmallik etmeyen bir dosttu.
Beklentisiz. Çıkarsız.
Sevgisini hürmeti ile, hürmetini muhabbeti ile süslemiş bir dosttu Şems. Mevlana'nın kendisini dostuna anlatması gerekmiyordu. O daha bir şeyi aklına getirmeden dost aşkına getirendi.
Kur'an'ın ifadesi ile" İnsana bir nimet gelirse kendinden bilir , bir aksilik olur kötülükle karşılaşırsa bana ihanet edildi" diye düşünmeyendi dost. Dost yaranma derdinde değildir, dost yama değildir ki sökülsün tel tel. Dost yanına değil yarana gelendi. Mevlana için Şems dostluğun doğudan doğan güneşiydi.
Şimdi gölgeler ve sisler arasında kalan sizler söyler misiniz var mıdır Şems misali dostunuz? Mevlana misali yüreğiniz?
 



 
Kalp
 
Siyahin_Matemi
Pts Haz 03, 2013 1:23 pm
 
Foruma git
Konuya git

BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN

Bir zamanlar bir adam yaşarmış . Bu adam bir olay neticesinde hayatını kaybeder ve karşısında sorgu suhal meleklerini görür... Seni, demişler bugünden sınava tutalım ilk olarak kolay bir soru soralım... Adam sevinmiş ve hemen kabul etmiş... Melekler sormuş bugün Allah için ne yaptın Adam soruyu gülüp tebessüm ederek başlamış anlatmaya; Bugün tüm namazlarımı kıldım, ayrıca nafile namazlarda kıldım, ramazan ayı olduğu için orocumu tuttum, ve Allah dua ettım der.... Bu sefer melek tebessumle başlamış konuşmaya , sen beş vakit namazı görevin olduğu için kıldın, Fazladan kıldığını ise cehennem korkusundan kıldın, orucunu cennetteki rahatlık için tuttun, duayıda isteklerin olduğu için ettin .... Melek tekrar sormuş bugün Allah için ne yaptın Adam yarı yıkılmış halde ;bugün sadakamı ve zekatımı verdim, helalım olmayanı almadım hatta bakmadım bıle demiş Melek aşık olunası bir tebessumle başlamız konuşmaya ; Sadakanı ve zakatını malın bereketlensin diye verdin, helalın olmayana el uzatmadın ve bakmadın cunku orocun tehlıkeye gırecek ve ıbadetını yapmamış olacaktın ,diğer bi değişle yine cehennem korkusundan der.. Melek sorar bugün Allah için ne yaptın Adam dizlerinin üstüne çökmüş ağlar vaziyette üç kez bağırarak tekrarlar ; HİÇ... HİÇ....HİÇ... sadece HİÇ... der....PEki biz bugün Allah için ne yaptık ??? ???iste bu soruyu her gun soralim kendimize!!! cevabida icimizde, kendimizde kalsin verecek bi cevabimizin olmasi DUASIYLA :'( :'(
KoRaTeS__
Pts Haz 03, 2013 4:47 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN

Evet  DOSTLAR  şöyle bir an düşünelim bakalım Allah için neler yapıyoruz neleri yapmaya çalışıyoruz ve sadece bir saniye düşünelim bugün Allah için ne yaptık cevap kocaman bir hiç değil mi? Allah her ayrı gün onun için birşeyler yapmamızı nasip etsin inşallah...  AMİNN
 
Yüreğine sağlık  korateşim
Turku
Pts Haz 03, 2013 5:10 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN


emeğine yüreğine sağlık korateş        <3 MeLTeM <3

huzun_gecesi
Pts Haz 03, 2013 6:51 pm
 
Foruma git
Konuya git

zorluk ve kolaylık......

Yüce Yaratıcımız şer gibi görünen nice işlerin içinde pek çok hayır saklamıştır. Yaşanan herhangi bir sorun karşısında acele ile isyan etmeyip, işin sonu beklenirse bu hayırlar açığa çıkar. Asıl şer, sonu kötü biten ve insanı ebedi azaba iten iştir. Doktor, hastasını kurtarmak için ameliyat ederken ona eziyet verebilir. Ancak hasta şifaya kavuştuğu zaman sevinir, şükreder. Bu misalde olduğu gibi, sonu rahmete çıkan bir şeye kötü denmez.Dünya hayatında insanın başına şu dört durumdan herhangi birisi gelebilir: Nimet, mihnet, musibet, masiyet. Başına ne gelirse gelsin, her olayın sonunu hayra ve iyiliğe çevirmek insanın elindedir. Şöyle ki, nimete ulaşınca şükretmelidir. Mihnet ve sıkıntıya düşünce sabretmelidir. Masiyeti yani günahı tövbe ve istiğfar ile temizlemelidir. Bunları yapan kul, her durumda Allah’a yaklaşmış ve başına gelen her şeyden hayırlı bir sonuç almış olur. Aksi halde, acı tatlı her şey zarar ve musibete dönüşür. Aslında sıhhat gibi, hastalık da kulun kalbini Allah’a bağlamak için verilmiştir. Zenginlik gibi fakirlik de cennete götürme sebebi yapılmıştır. Galibiyet gibi malubiyet de kula marifet ve edep kazandırsın diye takdir edilmiştir. Bütün bunların bir hesabı ve hedefi vardır. Önemli olan olaylara gönlün bakışıdır. Yani işleri tatlandıran veya acılaştıran gönüldür. Allah sevgisi ile huzur bulmuş güzel gönüller her şeyde bir güzellik arar; ağzına acı konsa onun bir derde deva olabileceğini düşünür. Günah ile kararmış ve tadını kaçırmış gönüller ise her şeyde bir kusur ve kötülük arar. Sen hangi bineğe binersin?Velilerden İbrahim bin Edhem (k.s) yaya olarak Allah’ın evi Kabe’yi ziyarete giderken yolda atlı bir zatla karşılaşır. Adam “Ey ihtiyar nereye gidiyorsun?” diye sorar. İbrahim bin Edhem (k.s) “Allah’ın evini ziyarete gidiyorum” der. Adam “Bir bineğin yok, o kadar yolu böyle nasıl gideceksin?” diye sorar. İbrahim bin Ethem “Benim birçok bineğim vardır; onlara binerek yoluma giderim” der. Adam “Nedir onlar, hani neredeler?” diye sorunca, Hazret şu cevabı verir: “Başıma bir sıkıntı gelince sabır bineğine binerim. Bir nimete kavuşunca şükür bineğine binerim. Bir musibetle karşılaşınca rıza bineğine binerim. Nefsim beni kötü bir şeye çağırınca, ömrümün kalan süresinin geçen süresinden daha az olduğunu düşünüp ondan vazgeçerim." Bunları duyan adam “Ey efendi, vallahi asıl binekli olan sensin, yaya kalan benim. Yürü, yolun açık olsun!” der. (Bursevi, Ruhu’l-Beyan, 2/157) Neyin hayır, neyin şer olduğunu tespit için aklımıza güvenirsek yanılırız. Neyin hayır, neyin şer olduğunu Allah Teala bizlere Peygamber Efendimiz (s.a.v) vasıtasıyla bildirmiştir. Akıl bize bildirilenleri doğru idrak etmek için gereklidir. Yüce Yaratıcı’nın güzel dediği şeyler güzeldir; kötü diye tarif ettiği şeyler kötüdür. Bu konuda akla düşen görev, vahye tabi olmaktır. Son hükmü akıllar vermeye kalkarsa, bir aklın ak dediğine diğeri kara der; insanlık birbirine girer, böylece kaos kaçınılmaz olur. Bu nedenle tek hakikat olan Allah’ın hükmünü koşulsuz kabul etmemiz gerekir.Bir de musibet ile masiyeti karıştırmamak gerekir. Musibet, bizim irademiz dışında başa gelen sıkıntı ve felaketlerdir. Masiyet ise, sakının diye yasaklanan fikir ve işlerdir. Bunlara kısaca haram denir. İşte dünyada kötü olan şeyler bunlardır. Başımıza gelen bir musibetten sorumlu değiliz; fakat işlediğimiz haramlardan sorumluyuz. Bir kazada bütün ailesini kaybeden kimse mesul değildir; ama ailesini yalana alıştıran, günaha bulaştıran kimse mesuldür.Başa gelen sıkıntılara isyan edilirse şerre dönüşür; fakat sabredilirse sonuçta kulun yüzünü güldürecek bir nimet olur. Her sıkıntı aslında bir rahatlığın habercisidir. Her kaybediş yeni bir kazancın başlangıcı olabilir. Çünkü yüce Allah, her zorluğun peşinde muhakkak bir kolaylığın olduğunu müjdeliyor.  (İnşirah, 5-6) Nefsimizin kötü ve sevimsiz gördüğü nice işlerin, aslında hayırlı olduğunu bildiriyor. (Bakara, 216) Kul kendisine düşeni yaptıktan sonra ilahi tecelliye, şükür, sabır, rıza veya istiğfarla mukabele etmelidir. Tüm bunların yanında insan yaşadığı musibetlerin sonunda kendisine bir nimet verilmese bile sabretmeli ve tevekkülü elden bırakmamalı. Çünkü “kul” olarak görevlerimizden biri de kadere ve kazaya imandır. Rasulullah (s.a.v) “Allah’ın kazasına rıza göstermesi, kulun mutluluk sebebidir” buyuruyor. Gerçekten de insan musibetlere sabrettiğinde başına gelenlerin etkisinden daha çabuk kurtulur. Aksi halde zihni sürekli o noktaya takılır ve kötü ruh halinden kurtulamaz, huzur ve sükunu yakalayamaz. Oysa sabreden veya rıza gösteren mümin “Hayatta iyi kadar, kötü de var” diyebilme olgunluğunu göstereceğinden kendisini olumsuz düşüncelere mahkum olmaktan kurtaracaktır. Allah hepimizi kazasına rıza gösteren salih kullarından eylesin.
Ufeyretül Abide (k.s) Allah aşkıyla çok ağlayan veli bir hanımdır. Öyle ki, ağlamaktan gözleri görmez olmuştur. Yakınlarından biri kendisine “Gözünün görmeyişi çok zor değil mi?” diye sorunca, o aşık kadın şöyle cevap verir: “Hakikati görmemek, Allah’ın emirlerindeki maksadı anlamayıp, gönül gözü kör olmak daha kötü ve zordur.” Bu vesile mübarek cuma günümüzü kutlar hakkımızda hayırlara vesile olmasını niyaz ederim selam ve dua ile Hacegan...
Hacegan__
Sal Haz 04, 2013 8:02 am
 
Foruma git
Konuya git

SANALDA DOSTLUKLAR..

Hani Dost'luklar vardır..
Hani Dost'luklar vardır..Sanalın gerçekliğini..Reelin yalanlarını bastırır...
Tam düşerken..Hiç görmediğin..Belkide çokta tanımadığın meçhul bir el tutar kaldırır seni...
 
Kimi zaman bir gece yarısı..Şiirsel bir sohbette ağlarken..
Tüm yaşanmışlığına inat..Alır götürür hüzünlere o güzel sohbet..
Kimi zaman..Kimi zaman ..Yalnızlar rıhtımının martıları olursunuz onlarla..
Uçarak özgürce kanat çırparsınız..Hayat denen prangaya inat..
Resim ..Resim..kahkahalarınızı derin bir offf..çekiş böler.. kimi zaman
Kardeş..Abi..Abla..Bacı.. bulursunuz.
Kimi zaman..Kimi zaman bir AŞK çalar kapınızı..Hiç yaşanmamış kadar yüce üstelik..
 
 
Bir tık kadar uzağındadır Dost'lar..Hasretin vuslatına bir tık kalmıştır...
Kışın yakıcı soğuğunda..Kışın yakıcı soğuğunda sıcacık bir çay dır ..Edilen sohbetler..
Bazen bir bardak buzlu rakı  alır getirir Dost meclisindeki şenliği..
Oysa alkol oranı sıfırdır..Ceza yemez..Yadırganmazsınız...
Ağlıyorsanız..Ağlıyorsanız eğer mutlaka bir içten sesle irkilirsiniz..
Neyin var..Paylaş lütfen der.. O sıcacık nefes..
Kırk yıllık Dost'luklara inattır..üç günlük paylaşım..
Hayatın yalanlarında tek gerçektir..Sanaldaki Dost'luklar kimi zaman..
Cansız silüetlerde canlılık..Açlıkta duyulan ve sunulan sofradır..O canım sohbetler..
Beklentisiz değildir elbet gösterilen çabalar..Ancak beklenti ne bir çuval dolusu maddiyat,
Nede imkansızların kucağından kurtarılıştır..
Bir Hoş Sada'dır sadece..Bir nefes mutluluk,içilen acı bir kahve tadındadır beklenti..
Riyasız yalansız paylaşımdır beklentiler..Ne kadar dürüstsen o kadar Dost'sundur..
Ne kadar doğruysan o kadar Dost'un olur..
 
Çaresizliğe..Çaresizliğe aranan çare değil..
Yorulmuşlukta alınan bir dinlenme molsıdır..
Bazen bir radyonun linkinde yaşanır..Bir ömür mutluluk..
Bazen msnden çözüm deryasına geçiştir..Paylaşımdır kısacası..
Riyasız beklentinin minumum olduğu..Üstelik..üstelik kaybedecek birşey olmadığından..
Cesurdur Dost'luklar burda..
Ülkemin bir ucunu diğer bir ucuna bağlayıp,üstelik bununla yetinmeden,ülke sınırlarını aşıp giden paylaşımdır..
Azla çoğun kardeşliğinde..İyilik ve kötülüğün çırılçıplak gözlemlendiği,herkesin kendinden birşeyler verdiği
yerde yaşanan duygular bütünüdür...Sanalda Dost'luklar...
Her güzelliğin yaşandığı kadar,kötülükleride barındıran,Ancak kısa zamanda ortaklaşa arındırılan bir paylaşımdır...
 
Hüsranla biter beklentiler bazen...
Bazende reelde bulamadığın özü bulursun.Dost'luk..İnsanlık..Hatta AŞK tan yana..
Dost meclislerinde...Dost olanlara ..Yalnızlara inat..Dost bulanlara...
Dost'luğa özüyle..Kalbiyle katılanlara..Selam olsun...
Saygılarımla...Baralcan'dan...
 
 
 DOST'luklarımızın kıymetini bilmemiz ümidiyle..
Tutku
Sal Haz 04, 2013 11:21 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: SANALDA DOSTLUKLAR..

Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın... "Nereden çıktın bu vakitte" dememeli bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; "Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan söylemeden anlamalı... Arka bahçede varlığını sezdirmeden mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli kovuklarına saklanabilmelisin. Kucaklamalı seni güvenli kolları ...dalları bitkin başına omuz yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı... En mahrem sırlarını verebilmeli en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz... Onca dalkavuk arasında bir tek o sözünü eğip bükmeden söylemeli yanlış anlaşılmayacağını bilmeli. Alkışlandığında değil sadece asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin"hak ettim" diyebilmelisin. Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi... Seni senden iyi bilen sana senden çok güvenen bir sırdaş... Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında onun gözünden gelmeli yaş..Tutku ablam emeğine yüreğine sağlık bu güzel paylaşımın için....
Hacegan__
Sal Haz 04, 2013 1:29 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: SANALDA DOSTLUKLAR..

....DOSTLUK....

Bir çiçek olmaktır dostluk , gökkuşağı renginde kaybolmalı insan derinliğinde. Bir bulut olmaktır dostluk, karanlıkları yırtarcasına beyaz, uçmalı sonsuzluğa kış yaz. Bir kahkahadır dostluk, acılara git dercesine, geleceğin gizemini yok edercesine... Ve bir kalp olmaktır dostluk; dostu için her şeyi göze alan hayat ırmağında sabırla akan. Biz seninle bir kalp olduk dostum. Öyle bir kalp olduk ki sana bakınca kendimi gördüm. Tıpkı bir elmanın iki yarısı gibi... Her konuda tamamen aynı olduğumuz gibi, bazen bir bakış yetti neler hissettiğimizi anlatmamıza, bazen sıcacık bir gülümseme yetti o üşüyen ruhumuzu ısıtmamıza. Belki yüreğimizdeki acıyı paylaşmaktı dostluk, belki üzüldüğümüzde sıcak bir kucaktı, belki de karnımız ağrıyana kadar gülmekti. Bence her şeydi dostluk.Yaşamak, sevmek, öğrenmek... İşte ben sende bunları buldum...Tutkummm...
          
  
huzun_gecesi
Sal Haz 04, 2013 3:58 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: SANALDA DOSTLUKLAR..


tutkum emeğine sağlık cnm.Bu güller benden sana en güzel dostluğumuza...                     <3 MeLTeM <3 

huzun_gecesi
Sal Haz 04, 2013 4:09 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Tevazu..incelik...güzellik...

Bütün şeref ve üstünlüğün ancak yüce Allah'ta olduğunu bilip nefsine bir üstünlük vermemek ve kibre düşmemektir.. Hakk'a karşı hayâlı, halka karşı vefâlı olmaktır.. Her insana değer vermektir..İnsanlarıküçük görmemektir..Cenab-ı Hakk'a ait nimetleri nefsinden görüp şımarmamaktır.. Herkesi hoş, nefsiniini boş görüp, kendi kusurlarını gidermekle meşgul olmaktır.
Dünyanın en kıymetli pelerininin üzerimizden hiç çıkmaması ümidi ile..
Ne güzel bir konu..Hacegan yüreğine sağlık..
 

 
Tutku
Çar Haz 05, 2013 8:15 am
 
Foruma git
Konuya git

Tevazu..incelik...güzellik...

Tevazu, müminlerin en güzel sıfatıdır. Tevazu ahlâkını zıddı ile tanımak daha kolaydır.
 
 
Kısaca tevazu, kibirli olmamaktır. Kibir, kendini beğenmek, başkalarını küçük görmektir. Kendini beğenmek aslını bilmemekten kaynaklanır; aslını bilmemek cehalet ve gafletten ileri gelir. Aslını bilen haddini bilir; haddini bilen edepli olur. Bunun için velilerden Muhammed bin Vâsî k.s ., oğlunun çalımlı ve kibirli bir şekilde yürüdüğünü görünce, onu şöyle uyarmı ştır: “Oğlum sakın aslımızı unutma! İlk günlerinde annen bir cariye, baban günahlara dalmış bir âsi , sen de anne karnında bir cenin idin. Sonumuz ise soğuk ve sevimsiz bir cenaze olacaktır. Aradaki bu kibir ve kendini beğenme niye ki ?! ” Demek ki tevazunun aslı marifettir. Marifet de Alemlerin Rabbi'ni tanımaktır. O'nu tanımak, bütün hayır ve güzelliklerin anahtarıdır. Yüce Allah kendini insan ve kainat üzerindeki tecellileri ile tanıtmış; alemi azamet, rahmet ve kudretini yansıtan bir ayna yapmıştır. Bu aynada her şey O'na ait bir tecelli, bir ilim, bir hikmet, bir sevgi ve bir değer taşımaktadır. Bu tecelliyi seyretmek, ilmi okumak, hikmeti anlamak, sevgiyi tatmak ve değerleri korumak için insan yaratılmıştır. Bunların hepsine birden marifet diyoruz. Marifetin sonu muhabbettir. Muhabbetin bir sonu yoktur, fakat onun her sevende kendini gösteren bir sonucu vardır. O da sevgiliye ait her şeyi sevmek ve ancak sevgilinin hoşnut olduğu şeyle sevinmektir. İşte tevazu, bu marifet ve muhabbettin sonucu oluşan bir haldir. Herkes marifeti kadar mütevazi , muhabbeti kadar merhametli olur. Tevazu, kul olduğunu bilip Rabbi'nin mülkünde edeple yaşamaktır. Tevazu, Hakk'ın sevdiğini sevmek, sevmediğini terk etmektir. Tevazu, Hakk'ın kullarına Hak için muhabbet ve hizmet etmektir. Tevazu, Haktan gelen her şeye gönül hoşluğu ile boyun eğip teslim olmaktır. Hadis-i şerifte şöyle buyrulmu ştur: “Kim Allah için tevazu gösterirse, Allah onu yüceltir. Kim de kendini beğenip kibir gösterirse, Allah onu alçaltır.” (Müslim, Tirmizî, Dârimî) Tevazu insanı yüceltir, fakat Allah için olursa... Allah için olan tevazu yüksek bir ahlâk olur ve insana yücelik kazandırır. Bu da iki şekilde olur: Birincisi, tevazu Hak için olmalıdır. Tevazu alçak gönüllülük, merhamet, hürmet, saygı, sadelik, nezaket, incelik, kibarlık şeklinde ortaya çıkar. Bütün bunlarda niyet önemlidir. İnsanlara gösteriş, yağcılık, korku, maddi menfaat ve başka hesaplar için gösterilen tevazu izzet değil, zillet sebebidir. Her çeşidiyle tevazu yüce Allah'ın rızası için olursa fayda verir, kulu yüceltir, sevdirir, sevap kazandırır. Yoksa kula zarar verir ve onu alçaltır. İkincisi, tevazu kulları değil, Allah'ı yüceltmek için olmalıdır. Kimde ne kıymet varsa Allah'tan geldiği bilinmelidir. Birisini severken şirke dü ş ülmemeli , insana hürmet ederken ona tapmamalı, köleyi efendi yerine koymamalı, Rab ile kulu karıştırmamalıdır. Marifet ve muhabbet sahibi kullar tevazu ahlâkıyla süslenerek yüce Rahman'ın dostu olmuşlardır. Bu ahlâkın pek çok yansıması vardır. Birkaçına işaret edelim: Yüce Rahman'ın dostları mütevazi kullar, bütün mülkün, şerefin, itibar ve kıymetin Allah'a ait olduğunu görürler. Mülk O'nundur; öyle ise bütün hamd , övgü, rağbet, hürmet, sevgi, saygı da O'na aittir, O'na layıktır. Bunu anlayan ve müşahede eden aşık , artık kendi nefsinin övülmesini, sevilmesini, halk içinde zikredilmesini ayıp ve abes görür. Birisi onu övse utanır, yüceltse sıkılır, alkışlasa iki büklüm olur, günah işlemiş gibi istiğfara sarılır. Yüce Rahman'ın dostları mütevazi kullar her varlıkta O'na ait bir tecelli ve kıymet görürler. Hiçbir yaratığı basit, değersiz ve sebepsiz görmezler. Özellikle varlıklar içinde hususi bir yeri ve görevi olan insana çok özel, itinalı ve nazik davranırlar. Herkese rahmet gözüyle bakarlar. Yüce Allah'a iman edenleri kardeşi görüp severler. Nefsi için kimseyi üzmezler. Hiçbir mümini kendinden aşağı görmezler. Çünkü hepsi yüce Rahman'a iman etmişlerdir; O'nu sevmi ş lerdir . O'nu sevenleri sevmek imanın gereğidir, aşığın görevidir. Yüce Rahman'ın dostları mütevazi kullar kâfirlere de rahmet gözüyle bakarlar, onların hidayete gelmesi için dua ederler, gönüllerine girip Hak sevgisini aşılayacak günü beklerler. Onlarla savaşları, mücadeleleri, mücahedeleri kendi nefsleri için değil, Cenab -ı Mevlâ içindir. İnanmayanlara karşı gösterdikleri vakar ve izzet de böyledir. Yüce Rahman'ın dostları mütevazi kullar hangi hayrı, ibadeti ve hizmeti yapsalar, onu nefslerine mal edip kendilerinden bilmezler. Bütün iyilikleri Allah'ın bir ikramı olarak görürler; övünmekle değil şükürle meşgul olurlar. İbadet olarak ne yapsalar az bulurlar. Amellerine bir karşılık beklemekten haya ederler. Bütün kötülük ve kusurları ise nefslerinden bilirler. Yaptıkları tövbe ve istiğfarın hemen kabul edildiğini ve günahlarının affedildiğini düşünmezler. Daima Alemlerin Rabbi Allah'tan korkarlar, kulluktaki kusurlarından utanırlar; bunun için gönlü yanık, boynu bükük ve sürekli mahzun gezerler. Yüce Rahman'ın dostları mütevazi kullar O'nun kulu olmaktan, kulu olarak anılmaktan ve kula uygun işler yapmaktan zevk alırlar. Yüce Hak için olan ve dinin edebine uyan her işi kıymetli görürler. Hizmette şahıs, iş ve yer seçmezler. Kendilerinden isteneni ve gerekeni yaparlar. Her başarıdan sonra, sevinçlerini gönülden secdeye kapanarak dile getirirler. Mahviyet sıfatları, onlar için Burak olur, onunla yükselirler. Kulluğun ve dostluğun zirvesinde olan Hz. Rasul -i Kibriya s.a.v. Efendimiz, namazdan sonra hane-i saadetine döndüğü zaman bazen ev işlerine yardımcı olur, ayakkabısını yamar, koyunlarını sağar, yorulan hizmetçisinin işine el atardı. Bir peygamber bunları yapar mı diye düşünmezdi. Ondan bu terbiyeyi alan Hz. Ebu Bekir Sıddık r.a. halife iken, mahallesinde dul ve yaşlı kadınların koyunlarını sağmaktan çekinmez ve bunu basit bir iş görmezdi. Aynı terbiye ocağında yetişen Hz. Ömer r.a ., bir taraftan alemin dört bir yanına ordular gönderirken, diğer yandan sırtına aldığı un çuvalını Medine'nin dışındaki bir fakirin evine götürmekten hiç rahatsız olmuyordu. Çünkü o Rabbi'ne aşıktı . Aşkta benlik olmaz. Sevgilinin işlerinde seçme yapılmaz. Aşık hizmet görür, hesap yapmaz. Yüce Rahman'ın dostları mütevazi kullar tevazuyu dille değil, halle gösterirler. Onlar doğruya aşıktır . Kalpleri hakka açıktır. Hak söz, güzel iş, doğru hüküm kimden gelirse gelsin, kabul ederler. En iyi ben bilirim deyip kibir yapmazlar. Kendilerine kusurlarını gösterene kin gütmeyip, Allah razı olsun derler. Şu hadisi-i şerif tevazu ahlâkını özetlemektedir: Hz. Peygamber s.a.v ., “Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez.” buyurduğunda, orada bulunan birisi: “Ya Rasulalllah , bir adam elbisesinin güzel olmasını seviyor, temiz giyiniyor; bu kibir midir?” diye sordu. Efendimiz s.a.v. şöyle buyurdu: “Allah Tealâ güzeldir, güzel olan şeyleri sever. Kibir, kendisine hak gelince burun büküp onu kabul etmemek ve insanları küçük görmektir.” (Müslim, Ebu Davud , Tirmizî , İbn Mace , Ahmed ) Kibrin sonu ateştir. Tarihte kibirli olup da yücelen, sevilen ve hayırla anılan hiç kimse yoktur. Ölüm bütün zalimlerin ve zorbaların belini kırmış, boynunu bükmü ştür. Yüce Allah, her kulundan tevazu ahlâkını istemektedir. Hak dostları asla kibirli olmazlar; üzerlerindeki heybet hayâdandır. Allah yolunda kim bir şeref kazanmı ş sa , tevazu ile kazanmıştır. Bu güzel ahlâkı elde etmek için bir ömür verilse azdır. Bunun en güzel yolu, gerçek tevazu sahibi Hak dostları ile hemdem olmaktır. Güzel ahlâk güzel örnekten alınır. Rabbimiz'in tevfik ve inayeti ile…Selam ve dua ile Hacegan.......
Hacegan__
Çar Haz 05, 2013 6:41 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Yaşam nedir...

Üç İhtiyar Misafir (Sevgi konulu bir öykü) Bir kadın, kapıdan dışarı çıktığında, bembeyaz sakallı üç ihtiyarın kendi evinin önünde oturduklarını görür 'Ben sizi hiç tanımıyorum, der Ama aç ve susuz olmalısınız Lütfen içeriye gelin de sizlere bir şeyler ikram edeyim' 'Evin erkeği içerde mi?' Diye sorar adamlar 'Hayır, der kadın Şu an evin dışında' 'O evde olmadığı sürece bizim bu eve girmemiz mümkün değil' diye cevap verirler Akşam olup kocası eve döndüğünde kadın olanları anlatır 'Peki, onlara söyleyebilir misin, der adam Ben evdeyim artık, bu eve gelebilirler' Kadın dışarı çıkıp bu kişileri içeri davet eder Ama bu defa da; 'Hepimiz aynı anda içeri girmeyiz' der yaşlı adamlar Kadın öğrenmek ister; 'Niye giremezsiniz?' İhtiyarlardan biri açıklar: 'Onun adı ZENGİN, der bir arkadaşını göstererek Diğeri BAŞARI Ben ise SEVGİ' Sonra ekler; 'Şimdi içeri gir ve kocanla konuş Hangimizi evinizde istersiniz?' Kadın içeri girip söylenenleri kocasına anlatır Adam duyduklarıyla neşelenerek; 'Ne güzel, der Madem öyle, Zengin'i içeri çağıralım ve evimizi zenginlikle doldursun' Karısı itiraz eder; 'Canım, niçin Başarı'yı çağırmıyoruz?' Bu sırada, evin diğer köşesinde bulunan gelinleri konuştuklarını duyar Koşarak gelir ve kendi fikrini söyler; 'Sevgi'yi çağırsak daha iyi olmaz mı? Evimiz sevgiyle dolar!' 'Gelinimizin teklifini dikkate alalım, der adam karısına Dışarı çık ve bizim misafirimiz olması için Sevgi'yi davet et' Kadın dışarı çıkar ve yaşlı adamlara sorar; 'Hanginiz Sevgi idi? Lütfen içeri gel ve misafirimiz ol' Sevgi ayağa kalkar ve eve doğru yürümeye başlar Fakat diğer iki yaşlı adam da onu takip ederler Kadın şaşırmış bir halde Zengin ve Başarıya sorar; 'Ben sadece Sevgi'yi davet ettim, siz niye geliyorsunuz?' Zengin ve Başarı bir ağızdan cevap verirler: 'Eğer Zengin'i ya da Başarı'yı davet etmiş olsaydın diğer ikisi dışarıda kalırdı Ama sen Sevgi'yi davet ettin O nereye giderse biz de ardından oraya gideriz Çünkü nerede Sevgi varsa, orda Başarı ve Zenginlik de vardır!
Siyahım Matemim yüreğine sağlık..                                                                     
Tutku
Çar Haz 05, 2013 9:57 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Yaşam nedir...

SEVGİYİ BİLENLER
 
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?"diye. "Bakın göstereyim" demiş ermiş.
Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da "derviş kaşıkları" denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun" deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
"İşte" demiş ermiş. "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz.
Şunu da unutmayın: Hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır her zaman..."
 Matemim emeğine sağlık cnmm süper bi paylaşım olmuş cnmm... Seni Kocaman SEVİYORUMM
                                                                                                  <3 MeLTeM <3
huzun_gecesi
Çar Haz 05, 2013 10:46 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Yaşam nedir...

Aşk ve Sevginin Resmi


 


 Kusursuzu kusursuz yapan tek şey kalbinde taşıdığı Sevgi dir....


 


 

Tutku
Per Haz 06, 2013 5:07 pm
 
Foruma git
Konuya git

Yaşam nedir...

 
Yaşam nedir

Gökyüzünde dünyayı yaşarken , Sonsuz özgürlüğümle birlikte, yaşamı arıyordum ne olduğunu bilemeden... Bir su damlasıydım, güneşin ışıklarında , Renklerle oynayan, karanlıklarda yıldızlarla konuşan... Mutluydum rüzgarla birlikte maviliğe savrulurken, mutluydum kuşlarla kanat çırparken, mutluydum gökkuşağı olup renkleri saçarken... Takılmışken bir bulutun peşine, görürdüm yaşayanları yeryüzünde... Hepsi zamanla koşar gibi, hep bir şeylerin peşinde... Bazen bir kuşun kanadına karışır, uçardım onunla, rüzgara karşı çığlıklarla birlikte.
Yaşamı sorardım kuşlara, nedir diye? Özgürlük derlerdi bana... Göklerde özgürce kanat çırpabilmek, Rüzgara baş kaldırmak.
Ama yağmur yağdığında özgürlükleri elinden alınır,
Ağırlaşan kanatları daha fazla çırpınamazdı ,
Damlalar karşısında... Sığınırken bir kaya kovuğuna, Özgürlüklerini teslim ederlerdi yağmura, sessizce...
Karıştım bir gün yağmur damlalarının arasına, Gücü hissedebilmek için... Toprağa karışmak istedim, çoğalmak istedim, Azgın bir nehir olup akmak istedim, deniz olmak istedim, Yaşamı bulmak istedim, yaşam olmak istedim...
Terk ettim gökyüzünü güneşe veda edemeden...
Altımda gittikçe büyüyen yeryüzü beni kendine doğru , Hızla çekerken daha da büyüdüm, çoğaldım. Koşmaya başladım bir an önce topraga kavuşabilmek için. Yaşamı hissedebilmek için... Yaşam olabilmek için... Toprağa ilk dokunuş, ilk sarılış... Sıcaktı toprak gökyüzününolamadığı kadar...
Beni sarmaladı şefkatle, beni içine aldı sevgiyle... Sevdim onu... Seviyorum dedim yaşamayı seninle birlikte... Toprağın derinliklerinde, karanlık sıcaklıklarda ,
Güveni hissettim... Zaman geçtikçe büyüdüm, çoğaldım... Yerimde duramaz hale geldim... Güneşi özledim... Yıldızlara merhaba demek istedim.... Terk ettim toprağı , Sıcaklığını, şefkatini.
Bir sabah çiçekler açarken gökyüzünü gördüm yeniden... Öylesine mavi, öylesine sınırsız, öylesine özgür...
Aktım, gittikçe büyüyerek... Beni sarmalayan toprağa dokunarak aktım...
Nereye gittiğimi bilemeden... Sadece yaşamı ögrenebilmek için aktım . . .
Benimle çiçekler açtı ağaçlarda, Topraktan otlar fışkırdı delicesine ...
Ben onlara yaşamı sunarken, Cevap veremediler bana yaşam nedir diye sorduğumda... Büyümek istedim... Daha hızlı akmak, denize kavuşmak istedim...
Aktım gökyüzünün görünmediği ıssız ormanların arasından, Yıllardır kımıldamaktan korkan taşları,
Peşimde sürükleyerek, başkaldırırcasına ... Başakların rüzgarla dans ettiği ovalara geldiğimde duruldum... Onları seyredebilmek için yavaşladım...
Sordum uçuşan kelebeklere yaşamı... Rüzgarla dans mı diye?.. Cevap vermediler bana...
Denizi aradım uzaklarda , görebilmek için köpürdüm,
Taştım ona bir önce dokunabilmek için.
Sonra bir sabah, daha güneş ışıklarını , Serpmeye başlamamışken dünyaya,
Uzaklarda maviliği gördüm... Gördüm orada canlılığı, başkaldırmışlığı, hasreti...
Kavuşmak istedim bir an önce, sarılmak istedim...
Koynuna girmek istedim bir sevgili gibi... Sevişmek istedim onunla... Yaşamı istedim ondan... Dokunduğumda denize, balıklar kaçtı benden,
Suyum karıştı denize... Bir oldum onunla...
Ufacık bir damlaydım, bulut oldum, Toprak oldum, deniz oldum, Okyanus oldum. Kapladım dünyayı canlılığımla. Dalgalarla oynarken derinliklere karıştım... Derinliğin sessizliğinde güzellikleri buldum... Yaşam gizlenmiş güzellikler midir diye sordum denize? Cevap alamadım... İnsan olmak istedim... Yaşamın ne olduğunu öğrenirim diye...
Döl oldum genç bir erkeğin ateşli vücudunda...
Yıldızlı bir gecede can oldum bir dişiyle... Büyümeye başladım içinde olduğum insana fark ettirmeden... Büyüdüm, büyüdüm...
Aynı toprak gibi sicak ve karanlık , Bu yer bana güven verdi, huzur verdi...
Zaman geçtikçe, yerime sığamaz hale geldim... Güneşe sarılmak istedim...
Yıldızları görmek, denizle konuşmak istedim...
Yaşamı insanlara sormak istedim... Işıkla tekrar kavuştuğumda özgürlüğümü hissettim yeniden... Küçük bir su damlasıyken gezdiğim gökyüzünü ,
Yeniden görebilmek mutluluk verdi...
Büyüdüm zamanla... Diğer insanlarla birlikte, Zamanla birlikte... Sordum insanlara yaşam nedir diye?.. Cevap veremediler... Bir gün aşık oldum birisine, neden diye sormadan kendime... Bir kuş gibi özgürce, bir nehir gibi delicesine akarak, bir deniz gibi sınırsızca sevdim birisini . . . O zaman anladım ki ; YAŞAM SEVGİDİR , SADECE SEVGİ ! ! !
 


 
Kalp
Siyahin_Matemi
Çar Haz 05, 2013 5:30 pm
 
Foruma git
Konuya git

O Bir Hayvan


 
Ne dil bilir, ne de lisan Unutma ki o bir hayvan Senin gibi değil insan Unutmaki o bir hayvan Yargı bilmez, yargıç bilmez Bir dilekçe arzedemez Hakkını hiç arayamaz Unutmaki o bir hayvan Karada, havada, denizde Yaradanın yarattığı Doğanın bir parçasıdır Unutmaki o bir hayvan İster kedi, ister köpek İster eşek, ister katır Gösteriver sende hatır Unutmaki o bir hayvan Susamışsa suyunu ver Açsa karnı, durma doyur Bu da derim büyük hayır Unutma ki o bir hayvan Kuş dediğin uçan canlı Uçmuyorsa sebebi var Bir bakıver derdi nedir Unutmaki o bir hayvan Her bir zaman barışık kal Sevgi şefkat ile yaklaş Yeri geldi onla oynaş Unutmaki o bir hayvan
 
Turku
Per Haz 06, 2013 9:45 pm
 
Foruma git
Konuya git

İKİ SEY!...

İKİ ŞEY! 'Kalitesiz İnsan’ın özelliğidir:1- Şikayetçilik2- DedikoduİKİ ŞEY! Çözümsüz görünen problemleri bile çözer:1- Bakış açısını değiştirmek2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmekİKİ ŞEY! Yanlış yapmanı engeller:1- Şahıs ve olayları akil ve kalp süzgecinden geçirmek2- Hak yememekİKİ ŞEY! Kişiyi gözden düşürür :1- Demagoji (Laf kalabalığı)2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)İKİ ŞEY! İnsanı 'Nitelikli İnsan' yapar:1- İradeye hakim Olmak2- Uyumlu OlmakİKİ ŞEY! 'Ekstra Değer' katar:1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmekİKİ ŞEY! Geri bırakır:1- Kararsızlık2- CesaretsizlikİKİ ŞEY! Kâşif yapar:1- Nitelikli çevre2- Biraz delilikİKİ ŞEY! Ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:1- Baskın yeteneği bulmak2- Sevdiğin isi yapmakİKİ ŞEY! Başarının sırrıdır:1- Ustalardan ustalığı öğrenmek2- Kendini güncellemekIki sey basariyi mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:1- Niyetin saf olması2- Ruhsal farkındalıkİKİ ŞEY! Milyonlarca insandan ayırır:1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak2- Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıylayaklaşabilmekİKİ ŞEY! Gelişmeyi engeller:1- Aşırılık (mübalağa, abartı, ifrat)2- Felakete odaklanmış olmakİKİ ŞEY! Çözüm getirir:1- Tebessüm (gülümseme)2- Sükût (susmak)İKİ ŞEY! Değeri kaybedilince anlaşılır:1- Anne2- BabaİKİ ŞEY! geri alınmaz:1- Geçen zaman2- Söylenen sözİKİ ŞEY! Ulaşmaya değerdir:1- Sevgi2- BilgiİKİ ŞEY! "hayatta önemli olan her şey" içindir:1- Nefes alabilmek2- Nefes verebilmek
 
 
Turku
Çar Haz 19, 2013 12:21 am
 
Foruma git
Konuya git

Sabretki...




Dibi yosun tutan denizlerle ilgilenme. Sen dağları seyret.Yenik düşüyorsan özlemlerine aldırma,kalbindeki o uçsuz bucaksız sevgiyi hisset. Işıklar sönmüşse ve karanlıksa ona da aldırma, ay ışığını seyret.SABRET... Sabret ki herşey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun. Sabret ki herşey gönlünce olsun.. Hz.Mevlana







Tutku
Sal Haz 18, 2013 11:16 pm
 
Foruma git
Konuya git

Kimbilir...





KİMBİLİR İlk yağmur damlası düştü Kuru yapraklarına güzün. Ardında kış kıyamet, Dert, hüzün. Alınyazısı hepsi.... Kısmet.... Ha yazı, ha kışı geceyle gündüzün, Kim bilir kaç günü kaldı Ömrümüzün? Ziya Osman Saba








Tutku
Sal Haz 18, 2013 11:12 pm
 
Foruma git
Konuya git

Üsüyorum...





Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum Gözlerim parke parke taş duvarlarda Açılıyor hayal pencerelerim Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum Kekik kokulu koyaklardan aşarak Güvercinler ülkesinde dolaşıyor Bir çeşme başı arıyorum Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp Mis gibi nane kokuları arasında Ruhumu dinlemek istiyorum Zikre dalmış her şey Güne gülümserken papatyalar Dualar gibi yükselir ümitlerim Güneşle kol kola kırlarda koşarak Siz peygamber çiçekleri toplarken Ben çeşme başında uzanmak istiyorum Huzur dolu içimde Ben sonsuzluğu düşünüyorum Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum Durun kapanmayın pencerelerim Güneşimi kapatmayın Beton çok soğuk, üşüyorum.. Muhsin YAZICIOĞLU







Mekanın cennet olsun...

Tutku
Sal Haz 18, 2013 11:09 pm
 
Foruma git
Konuya git

Seni Anlayan Bir'i Var...




"...Dünya hayatı ağır imtihanlarla doludur... Kimi zaman o kadar ağırdır ki... Dünyada ölürsünde dirilerin arasında kalırsın sadece ... Yaşıyormuş gibi... ... Mutluymuş gibi... Herşey yolundaymış gibi... Allah rızası için etrafındakiler üzülmesin diye yaparsın bunu... Bir Rabbe anlatırsın , çünkü seni bir anlayan odur..."







Tutku
Sal Haz 18, 2013 11:05 pm
 
Foruma git
Konuya git
cron