12 sonuç bulundu
12 sonuç bulundu • 1 sayfadan 1. sayfa
Ne derler Hastalığı......Etrafımızdaki bütün insanları bizden memnun etmek bu dünyadaki en zor işlerdendir. Bu imkansız olduğu gibi, gereksizdir de. İnsan fıtratını tanımalı ve insanlık tarihini iyi bilmedir. Bu dünyadaki insanların birçoğu, kendisini yoktan yaratan, sonsuz rahmetiyle yaşatan, rızıklandıran, göğü ve yeri hizmetine sunan Rabbi’nden bile razı değildir; O’nu tanımaz, inkar eder, Zatına ortak koşar, hakkında olmadık şeyler söyler. Bu insanların çoğu, kendilerini cennete götürmek için can atan peygamberlerle savaşmıştır. Hepimize rahmet olan Allah dostlarının da her devirde münkiri olmuştur. Demek ki asıl olan halka göre davranmak değil, Hakk’a bakarak hak üzere yaşamaktır. Halk, hayatın bir gerçeğidir, fakat hayatımızın sahibi değildir. Pek çok kimse, halkı ölçü alır; “Halk ne der, insanlar hakkımda ne düşünür; ben onların karşısına nasıl çıkarım!” diye hayatını halka göre düzenlemeye, insanların beğenisine göre giyinip kuşanmaya, süslenmeye, eğlenmeye, davranmaya çalışır. Bu arada hiç “Hak ne der; Rabbim’in huzuruna nasıl çıkarım, bu iş helal mi haram mı, sonu nereye varır?” diye düşünmez. Oysa bu anlayış bir aldanıştır, sonu üzücüdür, vebali büyüktür.İnsanlar hakkımızda doğru da söylerler yalan da... Doğru sözden istifade edilir, yalan ise söyleyene vebal olarak kalır, bize bir zararı olmaz. Hatta hakkımızdaki yanlış ve kötü sözlere sabretmekle sevap bile alırız. Bu aynı zamanda güzel ahlakın bir gereğidir. Velilerden Ebu Hafs’a “Güzel ahlak nedir?” diye sorulunca, şöyle demiştir: “Güzel ahlak, Allah Teala’nın,“Rasulüm, sen af yolunu tut, iyi olan şeyleri emret ve cahillerden yüz çevir” (Araf, 199) ayetinde Hz. Peygamber için tercih ettiği ahlaktır. Hz. İsa (a.s), Hz. Yahya’ya (a.s) şu öğüdü vermiştir: “Birisi senin hakkında konuşur da doğruları söylerse, Allah’a şükret. Eğer senin hakkında yalan konuşursa daha fazla şükret; çünkü onun iyilikleri sana yazılacaktır.” Hz. Musa (a.s) “İlahi, beni şu halkın dilinden kurtar, benim hakkımda bende olmayan şeylerin söylüyorlar, hakkımda olmadık şeyleri iftira ediyorlar” diye dua edince, Allah Teala şöyle vahyeder: “Ben bunu kendim için bile yapmadım; onlar benim hakkımda da bende olmayan şeyleri söylerler, bana şirk koşarlar, Allah’ın oğlu, kızı var derler. Sen de benim gibi sabreyle, işine bak!” En iyisi, doğru olan bir işi Allah için yapıp yoluna devam etmektir. İnsanlar çok konuşana geveze derler, az konuşana dudu kuşu gibi dilini yutmuş, kendini beğenmiş derler. Çok yiyene obur, az yiyene “Malını yiyemiyor, mezara götürecek herhalde!” derler. Çok mal harcayana müsrif, hiç harcamayana cimri derler. Hiç ibadete yanaşmayana beynamaz, çok ibadet edene de, “Başımıza sofu kesildi, çok derine daldı, adam yakında uçacak” derler. Güzel giyinene “Caka satıyor” derler, pejmürde giyene paspal derler. Derler de derler... Nasrettin Hoca’nın şu meşhur fıkrası konu hakkında ne kadar da güzel bir örnek. Bir gün Nasrettin Hoca oğlu ile köyden şehre gidiyormuş; binekleri merkepmiş. Hoca hayvana önce oğlunu bindirmiş, kendisi hayvanın önünde yürümeye başlamış. Yolda bir grup insana rastlamışlar. Adamlar hocayı yaya, oğlu binek üzerinde görünce “Yahu devir değişti, insanlarda büyüğe hürmet kalmadı, çocuk hayvan üzerinde, zavallı ihtiyar yaya gidiyor!” demişler. Nasrettin Hoca ile oğlu bu sözleri ciddiye alıp, vaziyeti değiştirmişler. Hoca hayvana binmiş, oğlu yaya yürümeye başlamış. Biraz sonra başka bir gruba rastlamışlar. Adamlar “Yahu, bu devirde acıma ve merhamet kalmadı; koskoca adam hayvana binmiş, zavallı çocuğu yaya yürütüyor!” diyerek yanlarından geçmişler. Hoca ile oğlu bu sözü de ciddiye alıp, yeni bir vaziyet düşünmüşler. Bu defa ikisi birden hayvana binmiş. Biraz sonra, başka bir gruba rastlamışlar. Adamlar manzarayı görünce “Yahu bu insanlarda hiç insaf kalmadı, şu sıcakta bir hayvana iki kişi biner mi? Yazık!” diyerek yanlarından geçmişler. Hoca ile oğlu bu sözlerin de etkisinde kalıp durum değişikliğine gitmişler. Bu defa ikisi de hayvandan inerek yürümeye başlamışlar. Biraz sonra, başka bir gruba rastlamışlar. Adamlar “Yahu şu insanlarda akıl kalmamış, Allah bu hayvanı süs için mi yarattı! Hayvan boş gidiyor, ihtiyarla çocuk yürüyor!” diyerek yanlarından geçip gitmişler. Nasrettin Hoca ile oğlu çaresiz kalmışlar, ne yapsalar insanları memnun edemiyorlar! Sonunda hoca, oğluna “Yavrum, biz onun bunun diline bakacağımıza, kendi bildiğimiz gibi yolumuza devam edelim; hayvana biraz sen biraz da ben binerek gidelim!” demiş. Hz. Hüseyin (r.a), hakkında olumsuz sözler söyleyen bir adama tepsi içinde bir miktar hurma götürüp kapısını çalar, adam “Ey peygamber torunu! Bu nedir?” diye sorar. Hz. Hüseyin (r.a) de, “Bunu al! Çünkü senin, hakkımda kötü konuşarak iyiliklerini bana hediye ettiğini öğrendim; ben de ona karşılık sana bunları getirdim!” der. Adam utanır, tövbe eder, bir daha olumsuz konuşmaz. Hz. Hüseyin’in oğlu Ali Zeynülabidin de, kendisi hakkında olumsuz şeyler konuşan bir adamın yanına giderek, “Kardeşim, eğer senin söylediklerin bende varsa, onlar için Allah’tan affımı istiyorum; söylediklerin bende yoksa Allah’ın seni affetmesini diliyorum” der ve evine döner. Adam da yaptığından utanıp tövbe eder.Bir kadın, velilerden Malik b. Dinar’a, “Ey mürâî (gösterişçi!)” der. Bunu işiten Malik, “Ey kadın, Basralıların kaybettiği ismimi sen buldun!” diyerek nefsini ezer, kadını destekler, istiğfar ederek yoluna devam eder.Gavs-ı Sani Hazretleri ise bu konuda şu uyarıda bulunmuştur: “İnsan yüzünü Hakk’a döndürmeli. Kulun tek hedefi Allah rızası olmalı. Halk için amel etmeyin. Gösterişten sakının. Bütün fayda Allah’tadır. Amelinizi Cebrail (a.s) görse ve bilse, bunun sizi ne faydası olacak? Allah dilemedikçe, görev ve izin vermedikçe meleklerin de insana bir faydası olmaz. Halka değil, Hakk’a bakın!”Sad-i Şirazi der ki: “Babama, “Halk benim hakkında kötü şeyler söylüyor, ileri geri konuşuyor!” dedim; babam da bana; “Sen de güzel ahlakınla onları utandır!” dedi. Selam ve dua ile Hacegan......
Re: Ne derler Hastalığı......Denizin kenarına kadar, ayakların izi vardır. Ama denize girdikten sonra ne iz kalır, ne işaret.
Şunu iyi bil ki safları yaran, her şeyi yenen aslanla savaşmak kolaydır; gerçek kahraman odur ki önce kendi nefsini yener. Yeşilliklerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıldan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir. Ne güzel sözler..Mevlana'dan.. Hacegan yüreğine sağlık..
Gelin Kaynana..Genç bir çocuk heyecanla annesine gelir ve aşık olduğunu, evlenmek istedigini ve bu kızı kendisiyle tanıştırmakistedigini söyler.Ama sadece eglence olsun diye eve 3 kızgetirecegini ve annesininevleneceği kızı tahmin etmesiniister.Ertesi gün 3 güzel kızla eve gelir.Otururlar, bir süre sohbet ederler. Bir süre sonra çocuk heyecanla annesine sorar:'
...-Tahmin ettin mi' diye.Anneduraksamadan cevap verir: -Ortadaki kızılsaçlı.'Oğlan hayretleannesine sorar: '- İnanılmaz, nasılbildin?..'Anne cevap verir:' - Bir tekonu sevmedim...'
Re: annemizin kıymetini belelimBizim Peygamberimizin yolu aşk yoludur.
Gamzem canım yüreğine sağlık..
Önyargılarımız..Günümüzün ve tüm zamanların en büyük sorunlarından olan önyargılar, cehaletin baş göstergesidir. Önyargılı olduğunu kabullenmemek ise, zaten cehalettir.
Soru şu ki; ‘’Önyargılarımız bizi tetiklerken ‘cehalet’ denen bu hastalıktan nasıl kurtulabiliriz?’’ Kişi, eğer kendine bu soruyu sorma erdemini gösterebiliyorsa, tedaviye cevap veriyor demektir. Yani birinci aşamayı atlatmıştır. Zira, bu büyük bir erdemdir. Kimi zaman önyargılar öyle noktaya getirir ki, kibirden önümüzü göremeyiz. Bir odada iki pencere olduğunu ve sadece bir tarafın güneş aldığını düşünün. Siz güneş alan değil de öbür pencereden bakıyorsunuz. Tıpkı bunun gibi bir tercihtir aslında önyargı. Kendimiz seçer ve kendimiz oynarız. Hayatta yaptığımız en büyük hatalardan biri de budur. ‘’Tek bir görüşüm var ve ondan başkasını görmem’’ düşüncesi.. Ne kadar yanlış. Belki seçtiğimiz yol doğru, fakat yanlışı neden görmüyoruz? İlla onun tatmak zorunda değiliz ki. O yanlışı görmeden ilerlersek, düzeltmezsek, ilerde karşımıza çıktığında acemi kalacağız. Hayat acemi olanları yoldan çıkarmaya çok müsaittir. Tek pencereden değil, iki pencereden de bakmalıyız. Toplum olarak kutuplaşmış o kadar çok şey var ki.. ‘’Falanca adam filanca partiliymiş..’’, ‘’Abi o adam Hristiyanmış.’’, ‘’Karadenizlilere kız verilmez.’’, ‘’Annesi tesettürlüymüş.’’, ‘’Galatasaraylı mısın? Aman uzak dur benden.’’, ‘’Babası subaymış.’’ ve dahası.. İnsan bir yanlışa giderken, o önyargıyla diğer insanları da etkilemeye çalışıyor. İşte önyargı, insanı o yolda tek başına yürütmez. Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir yazıda şöyle diyordu; ‘’Kendimize bile önyargılıyız, birbirimize cahiliz.’’ Bu cehaletin katili, tabi ki bireyin kendisidir. Fakat yan rolde aile ve arkadaş ortamları da var tabi ki. Ama asıl rol bireyde. Bazen bilgimiz olmadan, tutarsızca veya ezbere konuşabiliyoruz. Bunun nedeni, çoğunlukla kendimizi ön plana çıkarma, ‘’ene duygusu’’, kibirdir. Bulunduğumuz ortamda değer görmek istiyoruz, fakat şunu anlamıyoruz; az bilgili olmak, bizi daha az değerli yapmaz. Doğruluğundan emin olmadığımız, önyargılı bilgilerle göz boyamak, tıpkı balın tadına bakmadan balı anlatmak gibidir. Buradan anlaşılacağı gibi, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.. Bu konu basit bir konu değil, tüm hayatımızı etkiliyor. İpler hala elimizde iken, bir şeyleri düzeltmemiz gerek. Her zaman dediğim gibi; ‘’Zaman akıp gitmekten başka bir şey bilmiyor.’’ Madem zamanı durduramıyoruz, o zaman kendimizi durduralım.. Amma batar amma çıkarsın, Unutma; sen ‘’sen’’ olduğun sürece varsın..
Re: Önyargılarımız..Önyargıya görsel olarak bir örnek verelim: Aşağıdaki fotoğrafa iyi bakın, ilk baktığınızda ne görüyorsunuz?... Bir çalılık üzerinde oturan kurbağa değil mi? Ne kadar da ön yargılısınız. Bakın resim hareket ediyor, ne imiş?Bir at başı..
Hepsi Ödenmiştir..Küçük oğlu annesine geldi ve ona kağıdı uzattı. Annesi ellerini önlüğüne kuruladıktan sonra kağıdı okumaya başladı; Çimleri biçtiğim için 5 ytlOdamı temizlediğim için 1 ytlAlışverişe gittiğim için 50 ykrKüçük kardeşime baktığım için 25 ykrÇöpü attığım için 1 ytlİyi bir karne getirdiğim için 5 ytlBahçeyi temizlediğim için 2 ytlToplam borç 14 ytl, 75 ykrAnne, umutla kendisine bakan oğulun elinden kağıdı aldıve kağıdın arka yüzüne şunları yazdı; Seni 9 ay karnımda taşıdım BEDAVAHasta olduğunda başında bekledim, elimden geleni yaptım, senin için dua ettim BEDAVAYıllar boyu değişik nedenlerle senin için gözyaşı döktüm BEDAVASenin için geceler kaygı duyup, uykusuz kaldım BEDAVAOyuncaklarını topladım, yemeğini hazırladımgiysilerini yıkadım, ütüledim BEDAVA YAVRUMve bunların hepsini topladığın zamangerçek sevginin bedelinin olmadığını görürsün, bedavadır çünkü... Oğul annenin yazdıklarını okuyunca gözleri doldu. Annesine baktı, "Anneciğim seni seviyorum" dedive kalemi alarak bu kağıda"HEPSİ ÖDENMİŞTİR" yazdı
SanalKahve © Copyright 2007 - 2014 Tüm Hakları Saklıdır.
|