RAMAZAN AYI
Âdem aleyhisselâmdan beri oruç tutulurdu. Daha önceki ümmetler de oruç tutardı. Meselâ, Davûd aleyhisselâm, birgün oruç tutar, bir gün yerdi. Bir sene böyle devam ederdi. Bunun en fazîletli oruç olduğunu, Peygamber efendimiz haber vermiştir.
Oruç tutmak bize, yâni ümmet-i Muhammede hicretten yâni Peygamber efendimizin Mekke'den Medine'ye hicretinden onsekiz ay sonra, Şâban ayının onuncu günü, Bedir gazâsından bir ay önce farz oldu.Ramazan, yanmak demektir. Çünkü bu ayda oruç tutan ve tevbe edenlerin günahları yanar, yok olur.
İslâmın beş şartından dördüncüsü, mübârek Ramazan ayında, hergün oruç tutmaktır.
Resûl aleyhisselâm, “Ramazan ayı gelince, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.” buyurdu.
Peygamber efendimiz, Şâban ayının son günü bir hutbesinde şöyle buyurdu:
“Ey müslümanlar! Üzerinize öyle büyük bir ay gölge vermek üzeredir ki, bu aydaki bir gece ki bu Kadir gecesidir, bin aydan daha faydalıdır. Allahü teâlâ, bu ayda, hergün oruç tutulmasını emretti. Bu ayda, geceleri terâvîh namazı kılmak da sünnettir.
Bu ayda, Allah için ufak bir iyilik yapmak, başka aylarda, farz yapmış gibidir. Bu ayda, bir farz yapmak, başka ayda yetmiş farz yapmak gibidir.
Bu ay, sabır ayıdır. Sabredenin gideceği yer Cennettir. Bu ay, iyi geçinmek ayıdır.
Bu ayda mü'minlerin rızkı artar. Bir kimse, bu ayda, bir oruçluya iftâr verirse, günahları affolur. Hak teâlâ, onu Cehennem ateşinden âzâd eder. O oruçlunun sevabı kadar, ona sevap verilir.”
Resûlullahın bu hutbesini dinliyen Eshâb-ı kirâm, dediler ki:
“Yâ Resûlallah! Her birimiz, bir oruçluya iftâr edecek, onu doyuracak kadar zengin değiliz. Bu büyük sevaptan mahrum mu kalacağız?”
Resûl "aleyhisselâm" Eshabına şöyle cevap verdi:
“Bir hurma ile iftâr verene de, yalnız su ile oruç açtırana da, biraz süt ikrâm edene de, bu sevap verilecektir. Bu ay, öyle bir aydır ki, ilk günleri rahmet, ortası af ve mağfiret ve sonu Cehennemden âzâd olmaktır. Bu ayda, emri altında olanların yâni işçinin, me'mûrun, askerin ve talebenin vazîfesini hafîfletenleri [patronları, âmirleri, kumandanları ve müdürleri] Allahü teâlâ affedip, Cehennem ateşinden kurtarır.”
“Bu ayda dört şeyi çok yapınız!”
Peygamber efendimiz devamla şöyle buyurdu:
“Bu ayda dört şeyi çok yapınız! Bunun ikisini Allahü teâlâ çok sever. Bunlar, Kelîme-i şehâdet söylemek ve istiğfâr etmektir. İkisini de, zaten her zaman yapmanız lâzımdır. Bunlar da Allahü teâlâdan Cenneti istemek ve Cehennem ateşinden O'na sığınmaktır. Bu ayda, bir oruçluya su veren bir kimse, kıyâmet günü susuz kalmıyacaktır.”
(Sahîh-i Buhârî)deki bir hadîs-i şerîfte de Peygamber efendimiz şöyle buyurdu:
“Bir kimse, Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilir, vazîfe bilir ve orucun sevabını, Allahü teâlâdan beklerse, geçmiş günahları affolur.”
Bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor ki, orucun Allahın emri olduğuna inanmak ve sevap beklemek lâzımdır. Günün uzun olmasından ve oruç tutmanın güç olmasından şikâyet etmemek şarttır. Günün uzun olmasını, oruç tutmayanlar arasında güçlükle oruç tutmayı, fırsat ve ganîmet bilmelidir.
Câbir bin Abdullah hazretlerinin haber verdikleri bir hadîs-i şerîfte, Peygamber efendimiz şöyle buyurdu:ki, bunları hiçbir peygambere vermemiştir
1- Ramazanın birinci gecesi, Allahü teâlâ mü'minlere rahmet eder. Rahmet ile baktığı kuluna hiç azap etmez.
2- İftâr zamanında, oruçlunun ağız kokusu, Allahü teâlâya, her kokudan daha güzel gelir.
3- Melekler, Ramazanın her gece ve gündüzünde, oruç tutanların affolması için duâ eder.
4- Allahü teâlâ, oruç tutanlara, âhırette vermek için, Ramazan-ı şerîfte Cennette yer ta'yîn eder.
5- Ramazan-ı şerîfin son günü, oruç tutan mü'minlerin hepsini affeder. Yâni Ramazan ayının tamamını oruçlu geçirenleri affeder.”
En kıymetli ay
İslâm âlimlerinin büyüklerinden, İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
"Ramazan-ı şerîf ayında yapılan nâfile namaz, zikir, sadaka ve bütün nâfile ibâdetlere verilen sevâb, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda, bir oruçluya iftâr verenin günahları affolur. Cehennemden âzâd olur. O oruçlunun sevâbı kadar, ayrıca buna da sevâb verilir. O oruçlunun sevâbı hiç azalmaz.
Bu ayda, emri altında bulunanların işlerini hafîfleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur. Cehennemden âzâd olur. Resûlullah, bu ayda, esîrleri âzâd eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene, bu işleri yapmak nasip olur.
Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer. Bu ayı fırsat bilmelidir. Elden geldiği kadar ibâdet etmelidir. Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmalıdır.
Bu ayı, âhıreti kazanmak için fırsat bilmelidir. Kur'ân-ı kerîm Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Ramazanın birinci gecesi kim namazda, Fetih sûresini okursa, Allahü teâlâ o kimseyi bütün sene korur.”
Ramazan-ı şerîfe hürmetin karşılığı
Herhangi bir özür ile oruç tutamıyanların, bu aya hürmet etmesi, oruç tutamadıkları günler, gizli yemeleri lâzımdır. Bu aya hürmetsizlik çok tehlikelidir. Ramazân-ı şerîfte umûmî yerlerde, müslümanların karşısında, oruç yiyenlerin ve oruç tutanları aldatarak, oruç tutturmıyanların îmânı gider.
Ramazan günlerinde lokanta, büfe gibi yiyip içme yerlerini işletmek günahtır. Bunların, oruç yiyenlerden kazandıkları, helâl ise de, habîstir, zararlıdır. Buralarını iftârdan sonra açmalıdır.
Oruca hürmet çok önemlidir. Eskiden bugünkü gibi değildi. Gayri müslimler bile müslümanların orucuna hürmet ederdi. Açıkta yemezlerdi. Yine böyle bir Ramazanda, gayr-i müslim bir kimse, evine geldiğinde, çocuğunu evin önünde açıktan yemek yediğini gördü. Hemen oğlunu azarlayıp,
- Evladım bilmiyor musun, bugün müslümanların oruç tutma günü. Nasıl böyle onların gözü önünde açıktan karnını doyuruyorsun. Çabuk gir içeri. Bir daha böyle açıktan yediğini görmiyeyim, dedi.
Aradan bir zaman geçtikten sonra, bu kimse vefat etti. Bu kimseyi, müslüman komşusu rü'yada gördü. Kendisini çok güzel yerlerde, rahat bir şekilde görünce merak edip kendisine sordu:
- Senin bu bulunduğun yer neresidir?
- Cennettir.
- Peki dünyada iken, İslâm dinine sen inanmazdın, nasıl oldu da Cennete girdin?
- Doğru, son zamanlarıma kadar müslüman değildim. Fakat, vefatıma yakın, îmân edip, müslüman oldum.
- Bu nasıl oldu?
- Bu büyük ni'mete kavuşmama sebep şu: Birgün Ramazanda çocuğumu açıkta yemek yediği için azarlayıp, oruca hürmet etmesini istemiştim. Cenab-ı Hakkın, beni bu hürmet sebebiyle ahir ömrümde, îmân ile şereflendirdiği bildirildi. Gördüğün gibi Cennette rahat içindeyim.
Hayırlı Ramazanlar Dilerim....Kalp
4 sonuç bulundu
4 sonuç bulundu • 1 sayfadan 1. sayfa
Re: Üstad'tan Ramazan Hatırası..Eski zamanlarda köylerin birinde çok azgın, kimseyi dinlemeyen muhtara bekçiye karşı koyan başkalarına hep zarar veren Turşu Ali derler birisi vardır. Muhtara hep bu turşu Ali’nin yaptığı zarardan şikâyete gelirler. Muhtar heyet odasına çağırır, tembih eder ceza yazar. Turşu Ali yine bildiğini yapar, kötülükten vazgeçmez. Köyün Muhtarı Ahmet ağa akıllı adamdır, düşünür, aklına iyi bir fikir gelir. Bir gün Ali’yi yanına çağırır “Bak sana öyle bir kötülük yaparım ölünceye kadar içinden çıkmaz, ona göre bir daha zarar yaptı diye şikâyet ettiklerini duymayayım, seni karşımda görmeyeyim” der. Bizim Turşu Ali “Tamam” der gider, ama huylu huyundan vazgeçer mi… Yine aynı zarar ziyanı yapmaya devam eder. Muhtar, bakar olmuyor “Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” diye düşünür ve şu taktiği uygular: Bizim turşu Ali’yi, bir Ramazan ayının sıcak bir gününde okuma yazma bilmediğini bildiği için yanına çağırır “Ali sana bir işim düştü, bu işi ancak sen yaparsın, başkasına pek güvenim yok” der. O da zaten muhtarın gönlünü almak ister “Baş üstüne muhtar emrindeyim” der. “Şu kâğıt acele karakola verilmesi lazım, sen ayağına çok çeviksin bunu karakola bir ulaştırıversen çok acil” der Muhtar. Daha evvel kâğıda şunları yazmıştır: “Bu kâğıdı getiren adam çok azgındır! Ben ceza ile söz ile bunun hakkından gelemedim icabına bakıver, Baş Efendi” Böylece komutana verilmek üzere 30 kilometrelik yola bizim Turşu Âli’yi oruç ağza yazı ile Karakola’a gönderir. “Cevabını da seninle göndersin haaa” diye de tembihler. Ali koşa koşa karakola mektubu götürür. Komutana mektubu teslim eder. O da bizim turşuyu nezarete çekip hakkını teslim ediverir. Güzelce benzetir. Kâğıdı da eline tutuşturur “İş tamam” diye yazar, “Git muhtara kâğıdı ver sözüne de itaat et” der. Akşama perişan bir halde köye dönen Turşu Ali’ye, Muhtar “Ne oldu Ali kâğıdı komutana verdin mi?” deyince Ali “Ulen Muhtar senin an… av… sen o kağıda ne. yazdıydın len? Valla duman ettiler beni” der ve itaat etmemenin cezasını böyle çeker. Bir daha da kimseye zarar ziyan yapmaz… O Muhtar gibi akıllı olacaksın, işi yerinden avlayacaksın.... Çok güzeldi Paylaşım için teşekkürler Turku Adminim..
DERTLİ GÖNÜLLERE ŞİFALAR VER ALLAHIM....DERTLİ GÖNÜLLERE ŞİFALAR VER ALLAHIM
Aklım durdu sanki firaklarım artıyorRabbim bizleri mizanında tartıyorMübarek gün sevaba sevap katıyorSen bizlere merhamet et ulu Allah ım Hastalıkla sağlıkla hep bizleri deniyorBazı neşe içinde birçok acı veriyorBak bunca gördüğünden ibret al diyorNe olur bizleri rahmetinle koru Allah ım Bir bakarsın her güzellik yerindeBir bakarsın dert başlamış derindeHer verdiğine şükür rabbim derimdeSen bizi şükürden aciz koyma Allah ım Hastanelere gidip ziyaretler yaptımHüznü ve yalnızlığı oralarda tattımKullar için neler neler var rabbimSen herkese iyilikler ve Allah ım Ramazanın feyzinden nasip ver bizeNasıl yaşanıyor bir bak zevk ile ezaGidip gözünle göreceksin gerek yok sözeİnsanlık şuuru ver bize ne olur Allah ım Ozan İsmail kimedir senin isyanınÇok dertliyim dostlar bugün inanınBir gecede bin bir sıkıntı yaşadımTüm hastalara şifalar ver sen Allah ım Mevlam herkesi ıslah etmesi,günahlarını affetmesi dileğimle....KALP
Kendi Kazdığı Kuyuya Kendi Düştü...Kandi kazdığı Kuyuya Düştü Hikayesi
Bir günEbu Cehil Peygamber efendimize bir tuzak hazırlayarak evinin önüne bir kuyu kazdırır. Ve sonra Resulullahı evine davet eder. Peygamber efendimiz davet üzerine Ebu Cehilin evine doğru yola çıkar. Eve yaklaştığında Cebrail aleyhisselam gelip Ebu Cehil'in evinin önünde tuzak için bir kuyu kazdığını söyler. Bunun üzerine Peygamber efendimiz kendi evlerine döner. Ebu Cehil ise geri dönmesine bir mana veremeyerek kendisine sormak için arkasından koştuğunda kapının önündeki kuyuyu unutarak adımını atar atmaz kendi eliyle kazdığı kuyuya düşer.Çıkarmak için ip uzattıklarında bir türlü ipe kavuşamaz. İpler uzadıkça kuyu derinleşir. Bu hâl üzerine Ebu Cehil karanlık kuyuda çıldıracak gibi olur. Resulullaha haber verilerek kendisinin çıkarılmasını ister. Durumu Peygamber efendimize bildirirler. Hemen kuyu başına gelerek seslenir:- Seni kuyudan çıkarırsam iman eder misin?O da kabul eder.Peygamber efendimiz mübarek ellerini uzatarak Ebu Cehili kuyudan çıkarır. Ebu Cehil kuyudan çıkınca:- Hayatımda senin kadar güçlü sihirbaza rastlamadım der ve iman etmez. Kendi Kazdığınız Kuyua Kendiniz Düşmemeniz Dileğimle... KALP
SanalKahve © Copyright 2007 - 2014 Tüm Hakları Saklıdır.
|