19 sonuç bulundu
19 sonuç bulundu • 1 sayfadan 1. sayfa
Sıra oyunlarımızdaYeni Form süpper olmuş yüreğine sağlık sıra oyunlarımızda
PEYGAMBERE İTAAT....Geleneksel islami inancın inanış biçiminde şunu görürüz: Kuran Allah’a ve O’nun peygamberine itaat etmemizi istemektedir. Bu durumda Allah’a itaat etmek için Kuran’a, peygambere itaat etmek için ise Kuran dışındaki kaynaklara uymalıyız.
Oysa Kuran, peygambere itaat etmemiz gerektiğini söylemekle kalmıyor, bunun nasıl yapılacağını, peygambere indirilen ve peygamberin insanlara ilettiği “ilahi mesaj”ın ne olduğunu da anlatıyor. Aşağıdaki ayetler bizi peygambere indirilen ilahi öğretinin ne olduğu konusunda bilgilendiriyor: “Ey Elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez.” (5:67) Yukarıdaki ayette Allah’ın elçisinden kendisine indirileni insanlarla paylaşması istenmektedir. Peki Allah’ın elçisine indirilen bu öğreti ve kurallar nelerdir? Aşağıdaki ayetler elçiye indirilenin ne olduğunu açıklıyor: “Biz Kitap’ı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlar’a bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.” (16:89) Görüldüğü gibi Allah tarafından elçisine indirilen kitap olan Kuran, hidayet (doğru yol) ve rehberlikle ilgili her konuda açıklama içerir. Nisa Suresi’nde de elçiye gönderilen kutsal mesaj şöyle açıklanır: “Şüphesiz, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği gibi hükmetmen için biz sana Kitap’ı hak olarak indirdik. Hainlerin savunucusu olma.” (4:105) Bir kez daha görüyoruz ki Allah’ın Kitap’ı olan Kuran, Allah’ın elçisine gönderdiği “kutsal mesaj” olarak anılıyor. Allah, elçisinden insanlar arasında bu mesaj ile hüküm vermesini istiyor. Aşağıdaki ayet de bu gerçeğe işaret ediyor: “Sana da daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitap’ı gönderdik. Artık aralarında Allah’ın indirdiği ile hüküm ver; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma.” (5:48) Yukarıdaki ayetler göstermektedir ki Allah, elçisine Kitap’ı indirmiştir ve elçinin görevi bu Kitap’ın, yani Kuran’ın dediklerini harfiyen uygulayıp ondan sapmamak ve insanlar arasında onunla hüküm vermektir. Aşağıdaki ayetler peygamberin insanları hangi öğreti ile uyardığını ve onlara ne ile nasihat ettiğini daha net açıklıyor. Allah, Kaf Suresi’nde, elçisine şu emirde bulunuyor: “Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. Tehdidimden korkanlara Kuran’la öğüt ver.” (50:45) Görüldüğü gibi Allah, peygamberden insanlara Kuran ile öğüt vermesini istemektedir, başka bir kitap ile değil. Peygamberin ağzından da bu görev onaylanmaktadır. Peygamber, Kuran’da geçen bir konuşmasında görevinin Kuran ile uyarmak olduğunu anlatmaktadır: “Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kuran bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahiy olundu.” (6:19) Yine başka bir ayet peygamberin insanları hangi öğreti ile uyarması gerektiğini açıklamaktadır: “Ey Ehlikitap! Elçimiz size geldi. Kitap’tan saklamış olduklarınızın çoğunu size ayan beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah’tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir. Allah, rızasına uyanları o Kitap’la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar.” (5:15-16) Yukarıdaki ayetler göstermektedir ki Allah’ın elçisi, Kitap Ehli’ne -yani Hristiyan ve Yahudilere- Allah’tan gelen Kitap ile tebliğ yapmaktadır. Kuran bize elçinin hangi öğreti ile insanları aydınlattığını bir kez daha hatırlatıyor: “Ben sadece, bu şehrin Rabbi’ne kulluk etmekle emrolundum. Orayı kutsal kılmıştır O. Her şey O’nundur. Ben, Müslümanlar’dan/Allah’a teslim olanlardan olmakla emrolundum. Ve Kuran okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendisi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: ‘Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!’” (27:91-92) Yukarıdaki ayet elçinin Kuran’ı okuyacağını ve dileyenin bu rehberliği kabul edip doğru yolu bulacağını anlatıyor. Görüldüğü gibi, elçiden tebliğde kullanılması istenen kaynak Kuran’dır. Bir başka ayette Allah şöyle buyuruyor: “Bu Kuran’ı sana farz kılan, elbette ki seni vaat edilen yere götürecektir. De ki: ‘Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin bilir.’” (28:85) Yukarıdaki ayet göstermektedir ki elçi için bağlayıcı olan öğreti Kuran’dır. Tüm bu ayetler göstermektedir ki Allah’ın elçisi olan peygambere Allah’ın Kitap’ı olan Kuran indirilmiştir ve peygamber bu Kitap’ı kullanarak insanlara dini anlatmak ile görevlendirilmiştir. Bunu yaparken Kuran’dan en ufak bir sapma göstermemesi konusunda uyarılmıştır. Yukarıda alıntıladığımız Maide Suresinin 48. ayetinde görüldüğü gibi peygamberin din alanında verdiği tüm hükümler Kuran’a dayanmak zorundadır. Peygamber bu ayetlerden anlaşılacağı üzere dini anlatırken kendine ait hukukunu ya da öğretilerini değil, Kuran’ı anlatmak zorundadır. İnsanlar peygamberin kişisel fikirlerine ya da hukukuna değil Allah’ın yasasına boyun eğmelidirler. Nitekim peygamber de böyle davranmış, insanlara sadece Allah’ın Kitap’ı olan Kuran’ı tebliğ etmiştir. Unutulmamalıdır ki Allah’ın elçisine itaat etmek demek, Allah’ın mesajına uymak demektir; çünkü elçi, sadece, Allah tarafından kendisine verileni insanlara yaymıştır, başka bir öğretiyi değil. (Zaten ‘elçi’nin kelime anlamı da kendisine ait olmayan bir şeyi başkasına ileten kişidir.) Elçi kendi hayatında Kuran’ın hakkında hüküm vermediği konularda kendi fikirlerine, alışkanlıklarına ve içinde bulunduğu toplumun genel öğretilerine göre davranmış olabilir. Ancak bunlar onun bireysel tercihleridir. Dini bir anlam taşımazlar. Bu yüzden elçi insanlara bu seçimlerini aşılamaya çalışmamıştır. Allah Kuran’da insanlardan sadece Kuran’a uymalarını istemiştir. Aşağıdaki ayetler din adına uyulacak tek yasanın Allah’ın yasası olan Kuran olduğunu gösteriyor: “Hüküm yalnız Allah’ındır.” “O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.” İnşallahın peygamberimizin şefaatına nail olan kullardan oluruz amin ecmain inşallah.Allaha emanet olunuz Hacegan..
Re: eskiye özlemharika bi yazıydı evet bizlerde özledik.tv çıktı mertlik bitti bence..dışardan yönlendirildik...saygılar
Re: eskiye özlemEmeğine yüreğine sağlık te5ir ablam güzel bir paylaşım olmuş.
Re: eğriye doğru:)Te5irim:))))))))))işte gerçekler:))) harikasın..Yüreğine sağlıkkk..
Re: YEŞİL EVREN 101 de Kompozisyon Yarışmasıselamun aleyküm
eğer dostluk bir kasa ise ben cinayeti başlatan adem aleyhisselamın oğlu kabilin öldürme iç güdüsünü bu sandığa koyardım ki bütün insanlar dost ve kardeş olarak kalabilsinler...
Re: YEŞİL EVREN 101 de Kompozisyon YarışmasıMerhaba Yeşilevren dostlarım
Dostluk kasaysa; Ben o kasanın içine en yürekli dostlarımı koyardım yalnız ve dostsuz kalmamak için, Sevgiyi koyardım sevgiden yoksun kalmamak için, Bana bir şeyler öğretecek Alimleri koyardım cahil kalmamak için ve birde yeşilevreni koyardım buradaki dostlarımın dostluk ve kaynaşmak adına yeni yarışmalar düzenleyeceklerini bildiğim için.
Re: YEŞİL EVREN 101 de Kompozisyon YarışmasıDOSTLUK BİR KASA OLSAYDI
IIsibelII » 07 Mar 2012 02:39 Dostluk bir kara olsaydı eğer, ben odamdaki duvardan bir parça alıp koyardım.O duvar benim ağladığımda üzüldüğümde, sevindiğimde, çekilmez olduğum, kimselere bir şey diyemediğim zamanlarda hep yanımda oldu.Ona bazen yumruk attım, üstüne kapanıp saatlerce ağladım,konuştum derdimi anlattım bazen hırçınlaştım ona elime geçeni fırlattım,sonra sırtımı dayadım hep dimdik arkamda durdu sırt verdi banaEn iyi sırdaşım oldu, kimselere vermedi sırlarımı kimselere söylemedi ağladığımı, üzüldüğümü .Dost dediğin Dostun yüreğinden geçeni bilmeli Dostunu karşılıksız sevmeli Verecekse almadan vermeli Dost dediğin Yüreği kan ağlarken, dost için gülmeli Dost dediğin Kara toprak gibi sadık kalabilmeli Dost dediğin Sığınacak yerin yoksa kucağını açabilmeli Gerektiğinde bir kalkan olabilmeli Dost dediğin +++++ kurşuna göğsünü siper yapabilmeliBenim dostum Yüreğimin sesini uzaklardan duyabilmeli Dost o zaman dosttur BELKİDE BUNLARI YAPICAK BİRİNİ BULAMADIĞIM İÇİNKİMSEYE DOSTUM DIYEMEDİM SAYGILAR..... Bu mesaj için IIsibelII adlı kullanıcıya teşekkür edenler: 2 Tutku (07 Mar 2012 06:26) • Baybora__ (07 Mar 2012 04:43)Değerlendirme: 14.29%
Re: YEŞİL EVREN 101 de Kompozisyon YarışmasıDOST
Ben bir cahil idim dünyaya şaştım Ariflerden, alimlerden fikir danıştım Ne hendekler geçtim, ne dağlar aştım Önümdeki engelleri düz eyledin dost Dostunu on satıra sığdır dediler! Kalemi, kağıdı ellerime verdiler Mürekkep eyledim tüm deryaları Seni tarife kelam yetmedi dost Yeri geldi dizini yastık bildim Sinene yaslanıp gözyaşımı sildim Sandıkla, kasayla biçilemez kıymetin! Gönlümün köşkünü sana yer ettim dost myname
Re: 8marttaki hakkımdan feragat ettim 364 günümü geri verinyüregine saglık tebeşirr çok harika paylaşımın. kutlarım. alıntı demesen plaket yolluyacaktım sanaa
Re: kadın olmak masallarda bile zor :)![]() ![]()
Her Yasin Sporu TempoLu Yuruyus...Yürüdükçe beyin mutluluk hormonu (endorfin) salgılar, kaslar güçlenir ve diyabet hastalığının gelişi ötelenebilir.Çabuk yorulmanın en önemli nedenlerinden birinin kalp, akciğer ve kasların kondisyonunun düşüklüğü olduğuna dikkat çeken Bayındır
Hastanesi İçerenköy Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Timur Timurkaynak,” İki adımda nefes nefese kalıyorsanız hareketsiz yaşıyorsunuz demektir. Yürüyün kondisyonunuz artsın, yürüyün çünkü her yaşın, her hastalığın, her yerin sporu yürüyüştür” dedi. Kalp hastalığı, kilo problemleri, şeker hastalığı, kolesterol hastası ya da sağlıklı bir birey olarak, sadece kalp sağlığı için değil, tüm vücudun sağlığı için her gün yarım saatlik tempolu yürüyüşler yapılmalıdır. Sağlıklı bir yaşam için eve gelirken, işe giderken bir durak önce inilebilir ve asansör kullanımı yerine merdivenler tercih edilebilir. Yarışmaya katılacak bir sporcu ya da salon sporları yapacak bir birey, sportif faaliyetlere başlamadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçmelidir. Çünkü doktor kontrolleriyle kalbin dayanıklılığı ve spora hazır olup olmadığı kontrol edilir. Ayrıca uzun süre ara verildikten sonra birden bire spora başlamak uzun süredir spor yapmamış kalbi riske atmak demektir. Doktor kontrolü ile tansiyon ve kalp seslerinin düzenli olup olmadığına, kan tetkikleri ile şeker ve kolesterol düzeylerinin uygunluğuna, EKG ile kalp ritimde bir sorun olup olmadığına, Efor testi ile kalp damarlarında bir sorun olup olmadığına ve Eko ile kalp kapaklarında ve kasılmasında bir sorun olup olmadığına bakılır. Bu kontrollerden sonra güvenle spor yapılabilir. Her yaşın sporu ayrıdır. 40 yaşını geçenler kalp sağlığı için yarışmacı sporlardan kaçınmalı, halı sahada futbol oynama işini gençlere bırakmalıdır. Bu yaşlardan sonra yapılan ağırlık çalışmaları da kalbi zorlar. Her yaşın en uygun sporu tempolu yürüyüştür. Fakat çok sıcak ve çok soğuk havalarda yürüyüşlere ara verin. Açken ve yemeklerden hemen sonra yürüyüş yapmayın. Yürüyüş için en ideal zaman yemek ya da kahvaltıdan 1-1,5 saat sonrasıdır. Yürürken göğüs ağrısı oluşmayan kalp damarlarına stent takılmış ya da bypass olmuş kalp hastaları da yürüyebilir. Bu hastalar düzenli olarak doktor kontrolünden geçtikleri için, yürüyüş onların yaşam tarzlarının olmazsa olmazlarından olmalıdır. Yürüdükçe kalp kası güçlenir, damarlar daha iyi kan pompalayarak tıkalı damarlara da destek vermeye başlarlar. Yürüdükçe beyin mutluluk hormonu endorfin salgılar ve belli bir süre sonra yürümenin müptelası, bağımlısı olunur. Herhangi bir nedenden yürüyemediğinde artık kişi kendini mutsuz hissetmeye başlar. Yürümekle kaslar güçlenir, göbek erir, kolesterol düşer, kilo sorununun ortadan kalkması kolaylaşır ve diyabet hastalığının gelişi ötelenir.
KİM ALDI BENİBu durgunluğum neden
Benim mi bu cansız beden Umutlarım ufku aşardı Kim aldı beni hırçın benden. * Düşlerimimi kim arındırdı renklerden Sevdiklerimi kim soğuttu benden Ateşim ormanları boğardı Kim aldı beni hovarda benden. * Yıldıran nedir beni herşeyden Niçin kırarım sevdiklerimi bilmeden Oysa gönlüm şefkat taşardı Kim aldı beni özleyen benden. * Çöz beni hiç bir şey demeden Döndür beni bana üzmeden Herşeyimi seller alıp taşırdı Kim alır beni yalnız benden.
Nine'nin ölmüs esine mektubu....Son GÜNLERDE; bir surat bir surat ki GELİNDE, çayımı bile yarım dolduruyor BEY. Allah'tan KULAKLARIM ağır işitiyorda, duymuyorum ne söylediğini…! Ama yinede HİSSEDİYORUM..! Beni, bu evde galiba istemiyor artık. Hey gidi günler heeey…! OĞLUNU bilirsin, vur kafasına al lokmayı. İki ara bir derede ne yapsın…? ANA bu, atsa atılmaz; satsa satılmaz.Bana artık gizli gizli sarılıyor bey...!
Dün akşam, UYURKEN öptü beni biliyor musun? Nasıl ağırıma gitti nasıl…! Artık AKİDE ŞEKERİDE getirmiyor. Hani dişlerim yok ya, güya yerken garip sesler çıkarıyormuşum da; çocuklar İĞRENİYORMUŞ benden. Yok; vallahi yalan bey, hiç yapar mıyım ben öyle şey..? GELİN; çocuklara masal anlatmamı da yasakladı. Üstelik seninle konuşuyormuşum diye, duvardaki resmini bir yere sakladı. Olsun, koynumdaki resminden haberi bile yok..! Yine de BEDDUA edemem bey, oğlumun karısı; torunlarımın anası o…! Geçenlerde üst KOMŞULAR geldi. Ne konuştuklarını duymayayım diye, kapıyı üstüme kilitledi. Duymadım, duyamadım; lakin hissettim. DÜŞKÜNLER EVİNE yatıracaklarmış önümüzdeki ay beni. Ne yalan söyleyeyim epey ağırıma gitti, epey… Ha, SEN ne diyorsun bey..? Hani bir görünsen OĞLUNA…! Ne de olsa babasısın, seni dinler. Bu odada oturur, vallahi hiç dışarı çıkmam. Akide şekeri de istemem. MASALDA anlatmam artık çocuklara. Ne olur, AYIRMASINLAR beni bu evden. Yaşayamam, nefes bile alamam. Sana ait anılardan uzak ne yaparım ben, ne yaparım..? Şu camın PERVAZINDA hayalin durur, çekmecelerde el izin. BASTONUN hala duvarda asılı. İstemiyorlar beni artık, istemiyorlar hasılı...! HEY GİDİ GÜNLER HEY..! Hani DİYORUM, bir çağırsan..! Yoksa, yoksa sendemi UNUTTUN beni bey…? Birgün, YAŞLANACAĞIMIZI unutmayalım. Ve... Büyüklerimize bu sözleri söyletecek davranışlarda bulunmayalım..!
BİR ERKEĞİN DİLİNDEN......Bütün Kadınlara…
1. Eğer şismanladiginizi düşünüyorsanız büyük ihtimalle şismanlamissinizdir zaten, bize sormayın, cevap vermeyi reddediyoruz. 2. Eğer bir şey istiyorsanız sormanız yeterli. Bir şeyi açıklığa kavuşturalım. Biz erkekler öyle farklı anlamlar taşıyan dolaylı soruları anlamayız. Ne istiyorsanız doğrudan söyleyin. 3. Eğer aslında cevap beklemediğiniz bir soru sorduğunuzda duymak istemediğiniz bir cevap alırsanız sakin şaşırıp kızmayın. 4. Biz erkekler basitizdir. Mesela sizden ekmeği getirmenizi istiyorsak, aslında ekmeği getirmenizi istiyoruzdur. Bundan ekmek masada değil diye bir iğneleme yaptığımız sonucunu çıkarmayın. Bunda ne bir dolaylı anlam ne de bir iğneleme var.[/b] 5. Sizi düşünmediğimiz zamanlar da olabilir. Bu kotu bir şey değil, buna alışmalısınız. Bize ne dusundugumuzü sakin sormayın, çünkü bu bizim için sizin politika, ekonomi, felsefe, futbol, kafa çekmek, göğüsler, kalçalar ve arabalar hakkında muhabbet edebileceğinizi gösterir, ama edemezsiniz. 6. Cuma + Cumartesi + Pazar = Bol bol yemek yemek = Arkadaşlarla muhabbet, futbol, bira. Bizden başka bir şey beklemeyin. İster deprem, ister yangın, ister sel, ister dolunay olsun bizim için hafta sonları budur. 7. Alışveriş yapmak zevkli değildir ve asla da olmayacak. 8. Bir yere gittiğimizde, hangi kıyafeti giyerseniz giyin, size çok yakışıyor, yemin ederiz, o yüzden bir daha sormayın. 9.Yeteri kadar ayakkabınız ve elbiseniz var. Bizi iflas ettirmek bir sevgi gösterisi değildir. 10. Erkeklerin çoğunun en fazla 3 çift ayakkabısı vardır. Tekrar ediyoruz, biz basitiz. O yüzden 30 çift ayakkabınızdan hangisinin kıyafetinize uyacağını sormayın, bilmiyoruz. 11. Evet ya da hayır gibi cevaplar yeterlidir, soru ne olursa olsun. Başka anlamlar aramayın, evet ya da hayır iste. 12. Bir problemin olduğunda benden sorunu çözmek için yardim iste. Bizden sizinle ayni üzüntüyü çekmemizi beklemeyin, o sizin kız arkadaşlarınızın isi. 13. 8 hafta suren bas ağrıları bas ağrısı olamaz, bir doktora gidin. 14. Eğer 2 değişik şekilde anlayabileceğiniz bir şey söylemişsek ve bunlardan biri kotu ve sizi üzecekse, kesinlikle obur anlamında söylemişizdir, boşuna bizi sıkıntıya sokmayın. 15. Erkekler sadece 16 renk görürler. Şampanya bir renk değil bir içkidir. 16. Siz el çantalarını ne kadar seviyorsanız biz de birayı o kadar seviyoruz. Bunu anlamanızı beklemiyoruz çünkü biz de sizinkini anlamıyoruz. 17. Size neyiniz var diye sorduğumuzda hiç bir şeyim yok derseniz size inanırız, bizim için olay bitmiştir. O yüzden bir şeyiniz varsa doğrudan söyleyin. 18. Beni seviyor musun diye sormayın. Emin olun ki sevmesek yanınızda 1 saniye bile durmayız. 19. En karmaşık durumda bile bizim için temel kural sudur: En kolayını seç. Bizden komplike şeyler beklemeyin. * Bunu tanıdığınız tüm kadınlara yollayın da 1 kere de olsa erkekleri anlasınlar. * Mümkün olduğu kadar çok erkeğe de yollayın ki onlar da yalnız olmadıklarını bilsinler.[b][/b]
Evli olsan da olmasanda http://img2.xxxx.com/images/n/u/n/nun06/cck.jpg
Bu akşam eve geldiğimde Eşim Akşam yemeğini servis ediyordu. Elini tuttum ve ona söyliyeceğim şeyler olduğunu söyledim. Masaya oturdu ve sessizce yemeği yemeye başladı. Ve yine Gözlerinde o korkuyu gördüm. Bir an da kasıldım ağzımı acamıyordum ama düşüncelerimi söylemem lazımdı. Ben boşanmak istiyorum. Sinirlenmedi Sözlerime karşılık vermedi, sadece sebebini sordu. Bir cevap veremedim ve buna çok sinirlendi elinde ki Çatal Bıcakları fırlattı. Bana bağırdı ve Adam olmadığımı söyledi. Bu akşam tek kelime konuşmadık. Eşim bütün Gece ağladı. Farkındaydım Evliliğimiz ne olacağını merak ediyordu, ama onu tatmin edecek birşey söyliyemiyecektim. Ben jane'e aşık oldum, eşimi sevmiyorum artık. Bu vicdan azabıyla bir Evlilik sözleşmesi hazırladım, Evi, Arabayı ve Şirkettin 30% ona vercektim. Sözleşmeye kısa bir süre baktı ve yırttı. 10 yıl hayatımı paylaştığım bu Kadın bana yabancı olmuştu. Onun harcadığı zamana ve enerjiye üzülüyordum, ama geri dönemezdim, Jane'e çok aşık olmuştum. Sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı, bu benim beklediğim bir tepkiydi. onun ağlaması benim hafiflememe sebep olmuştu. Bir süredir aklımdan geçiriyordum boşanmayı, bu fikir bende saplantı haline gelmişti ve şimdi bu duyguyu daha da güclü hissediyordum ve doğru karardı. Bir sonra ki akşam eve geç gelmiştim ve Eşimi Masada yazı yazarken gördüm. Çok uykum vardı ve Akşam yemeğini yemeden uyumaya gittim. Jane ile geçirdiğim o kadar saat beni yormuştu. Bir ara uyandım ve onu hala yazı yazarken gördüm Masa da. Ama bu benim Umrumda değildi ve başımı cevirip uyumaya devam ettim. . Ertesi sabah bana Şartlarını yazı halinde sundu. Benden hiç birşey istemiyordu, sadece boşanmamızı ilan etmek için 1 ay müsade istedi ve bu zamanda normal bir Aile gibi davranmamızı istedi. Bunun sebebi Oğlumuzun 1 ay sonra Sınavların olması ve bu dönemde ona bu yükü bindirmemekti. Bu kabul edilebilinir. Birşey daha vardı, benden onu Evlilik Gecesinde onu kapıdan içeriye nasıl taşıdığımı hatırlamaktı, ve 1 ay boyunca her sabah onu Yatak odasında Kapıya kadar taşımamı istedi. Kafayı yediğini düşündüm, ama son günlerimizin iyi gecmesi acısından, kabul ettim. Sonra bu şartlardan Jane bahsettim, yüksek ses ile gülüp bunun çok sacma olduğunu ve eninde sonunda Boşanmayı kabul etmek zorunda kalacağını söyledi. Eşimle boşanma konusunu açtığımdan beri Fiziksel temasda bulunmadık. Bu sebepten ilk gün onu kucağıma alıp kapıya götürdüğümde tuaf bir duygu yaşadım. Oğlumuz arkamızda duruyordu ve alkış yapmaya başladı 'Babam Annemi kucağında taşıyor' bu onu çok sevindirmişti, Sözleri canımı acıtmıştı... Yatak odasından Evin Kapısına kadar 10 metre taşıdım. Eşim gözlerini kapatı ve kulağıma'Oğlumuza boşanmamızdan bahsettme' diye fisildadı. Bende başımı öne eğerek tamam dedim, ve içime bir üzüntü çöktü. kapı önünde onu bıraktım Eşim Otobüs durağına gitti ve onu İşe götürecek olan Otobüsü bekledi. Bende tek başıma Ofise gittim. 2. gün bu oyunu oynamak bize daha kolay gelmişti. eşim başını Göğüsüme yasladı, ve onun kokusunu duydum. Birden Eşime uzun süredir bakmadığımı anladım. Ve onun Evlendiğim zama ki kadar Genc olmadığını farkettim. Yüzünde hafif cizgiler oluşmuş saclarına ak düşmüştü. Gecen yıllar öylesine yanından geçmemişt, O an kendime ona bununla neler yaptığımı sordum. 4. Gün onu kucağıma aldığımda bir güven duygusu yaşadım. Bu bana Hayatının 10 yılını Hediye eden Kadın. 5. gün bu güven duygusu daha da büyümüştü. bundan Jane bahsettmedim. Günler geçtikce onu taşımak daha da kolaylaşmıştı, belki de bu sayede yaptığım antreman dan dolayı dı bu. Bir Sabah onu ne giyeceğini düşünürken izledim. İsyan ederk her gün kıyafetlerin biraz daha bol geliğini söyledi. Birden onun ne kadar süzüldüğünü ve kilo verdiğini farkettim. Demek ki onu her sabah daha kolay taşıyabilmemin sebebi buydu. Birden yüzüme yumruk gibi vurdu. Bu kadar Acıyı ve Üzüntüyü Kalbinde taşıyordu. farkında olmadan başını okşadım. O an Oğlumuz da geldi ve ' Baba Annemi taşıman lazım ' dedi. Bu hayatımzın bir parcası olmuştu, Babasının Annesini odadan Kapıya taşıması. Eşim Oğlumuzu yanına çağırdı ve ona sıkı sıkı sarıldı. Ben başımı cevirdim, son anda kararımdan vazgecmek istemiyordum. Onu kucağıma aldım ve Yatak odasından Kapıya kadar taşıdım. Elini enseme koymuştu ve ben onu sıkı sıkı tutmuştum. Tıpkı Evlendiğimiz gün gibi. Artık Huzursuzlanmıştım bu kadar kilo vermesinden. Son Gün onu kuçağım da taşıdığımda hareket etmedim. Oğlumuz okuldaydı ve Eşime Hayatımızda ki yakınlığın ne kadar eksildiğini söyledim. Ofise gittim arabadan fırladım kapıyı kilitlemeden bunun için zaman yoktu. Her anın kararımı değiştirmesinden korkuyordum ve Merdiven den yukarı koştum, yukarı varınca Jane kapıyı actı. Ona Karımdan boşanmayacağimi söyledim. Şaşkın bir ifadeyle elini anlıma koydu ve ' Senin ateşin mi var' diye sordu. Üzgünüm Jane ama ben artık boşanmak istemiyorum dedim. Evliliğimizin renksiz kalması sevgi eksikliğinden değil, birbirimizin değerini unuttuğumuzdan dı. Şimdi aklıma geldi ki, ona Evlendiğimiz Gün kapıdan içeri taşıyınca ömrümün sonuna kadar Sadakat yemini verdiğimi........ Jane olayı anlayınca yüzüme bir tokat attı ve kapıyı kapatarak ağlamaya başladı. Hemen aşağa koşup ilk Çicekciye gidip Eşime bir Buket çicek aldım, üzerinde ki Karta da'''Seni her Sabah hayatımın sonuna kadar taşıyacağim'''' . Eve vardığımda yüzümü bir gülümseme kapladı, elimde Çiceklerle yatak odasına gittim ve Eşimi yatağın üstünde Ölü buldum. Eşim aylardır Kanser ile savaşıyordu ve ben Jane ile ilgilenmekten bunu farketmemiştim. Fazla yaşamayacağını bildiği için, beni Oğlumun bana negativ tutumundan korumaya çalışmıştı . En azından Oğlumun gözünde iyi bir Eş olarak kalmamı istemişti. İlişkide ki küçük şeylerdir önemli olan. Villalar, arabalar çok paralar değil . bunlar hayatı kolaylaştırır ama asla Mutluluğun temeli olamazlar. İlişkine zaman ayır ve ilişkinin güven ve huzur anlamına gelecek şeylere meşgul ol. Mutlu bir beraberlik yaşa.
GIYBET.....İFTİRA...Dinimize göre bir kimsenin, yüzüne karşı söylendiği takdirde üzüleceği eksik ve ayıp taraflarını arkasından konuşmak demek olan gıybet ve dedikodu çok kötü bir davranış olarak nitelendirilmiştir. Arkasından konuşulan kimse hakkında söylenenler doğru ise bu gıybet, eğer doğru değilse bu iftira olur. Kur’an’da;
“Birbirinizin kusurunu araştırmayın, biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Hanginiz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır, ondan tiksinirsiniz. Allah’tan sakının” (Hucurat 12) buyurulmuştur. Çekiştirme, başkalarında yanlışlık ve eksiklikler arama alışkanlığıdır. İnsanların vucutlarında, elbiselerinde ve diğer özelliklerindeki eksiklerin alay konusu yapılmasıdır. Bazı insanlar kendilerinde bulunan kusurlara bakmadan başkalarının yanlış ve eksikliklerini araştırmayı alışkanlık edinirler. Böyle insanlar özel yaşamlarında da başarılı olamazlar. Çünkü gıybet, insanı diğer insanların gözünde küçük düşürür, insanlar arasındaki sevgi ve saygı ortamını bozar ve toplumdaki güveni zedeler. Gıybet, büyük bir ahlaksızlıktır. Zararı sadece gıybet yapana dokunaz, bütün toplumu etkiler. Küskünlüklere sebep olur. İnsanlar birbirine düşman olur. Gıybet edilenin arkasından söylenen sözler onu inciteceği gibi, bu sözleri işitenler de onun hakkında doğru ya da yalan olduğunu araştırmadan kötü bir kanıya sahip olacaklardır. Böylece zincirleme olarak toplumda kötü izlenim yaygınlaşacaktır. Kafalar karışacak ve insanların birbirlerine olan bağlılıkları azalacaktır. İnsanlar diğer kardeşlerinin iyiliklerini anlatmalı, kötü alışkanlıklarını görmemeye çalışmalıdır. Kendi üstünlüklerinin başkalarını kötülemekle kanıtlanacağını zannedenler yanılırlar. Çünkü başkalarının kusurları bize hiç bir üstünlük kazandırmaz. Kendini övmek de aslında olgun insanın yapacağı bir iş değildir. Bunu bir de başkalarını kötüleyip yaparak daha da çirkin bir davranış içerisine girmiş oluruz. İftira, bir kimsenin işlemediği bir suçu işlemiş gibi göstermek, onu yalan ve haksız yere, kötü bir nitelikle vasıflandırmaktır. İftira insanlıkla bağdaşmayan çirkin bir huydur. Bir kimsenin onur ve saygınlığıyla oynamaktır. İnsanı çevresindekilere karşı küçük düşürdüğü gibi, çoğu zaman insanların haksız yere cezalandırılmalarına neden olduğu için adaleti zedeler. Bu açıdan iftira dinimize göre zulum ve hakzsızlığın en büyüğü sayılmıştır. Namuslu insanlara ve özellikle kadınlara iftirada bulunmak büyük bir günah sayılmış ve kesinlikle yasaklanmıştır. Kur’an’da Yüce Allah iftira hakkında şöyle buyurmuştur; “Kim bir hata ve günah işler de sonra onu bir suçsuza atarsa muhakkak ki o iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiştir” (Nisa 112) Başkalarını kötülemek suretiyle hiç bir yarar sağlanamaz. Böyle kötü huylu kimselere güvenilmez. İnsan, başkalarını kötüleyerek yücelemez. Aslında böyle kişiler kendilerini kötülemiş olurlar. Diğer insanların gözünde güvenilmez duruma düşerler. İftira bir kere insanlar arasında yayılınca bir daha onun doğru olup olmadığı zor anlaşılır. Böylece namuslu ve onurlu insanlar hakkında başkalarının içinde bir kuşku uyanır. Bu şüphenin izi kolay kolay silinmez. Bunun için iftira insanın onur ve saygınlığına saldırı sayılmıştır
SanalKahve © Copyright 2007 - 2014 Tüm Hakları Saklıdır.
|