9 sonuç bulundu

Geri dön

ANNELER NEDEN ÇABUK AGLAR

ANNELER NEDEN ÇABUK AGLAR
Küçük bir erkek çocuk, annesine sordu: 'Niçin ağlıyorsun?' 'Çünkü ben kadınım.' Diye cevapladı annesi.'Anlamadım!' dedi çocuk. Annesi, çocuğu kucaklayıp 'Hiç bir zaman anlayamayacaksın!' dedi. Babasına 'Baba, annem niçin ağlıyor?' diye sordu. Babanın cevabı: 'Bütün kadınlar sebepsiz ağlayabilen yapıdadır' oldu.Küçük çocuk büyüdü, yeti...şkin adam oldu, halâ kadınların niçin ağladıklarını keşfedemedi. Nihayet öldükten sonra cennete gittiğinde Allah'a sordu. 'Allahım!' dedi: 'Kadınlar niçin bu kadar kolay ağlayabiliyorlar?' Allah:'Ben kadınları özel yarattım! Tüm yaşamınağırlığını taşıyabilecek kuvvette olmasına rağmen başkalarına teselli verecek kadar yumuşak omuzlar, doğumun acısına olduğu kadar doğurdukları evlatlarının nankörlüğüne dayanabilecek iç kuvvetini verdim.Başkalarının kuvvetinin kalmadığında; devam edecek azmi,ailesinin hastalığında; yorgunluğa pabuç bıraktırmayacak kudreti verdim.Her türlü şart altında, hatta kendilerini çok kötü incitseler de,çocuklarını sevmek duygusallığını verdim. Bu duygusallık her yaştaki çocuklarının yaralarını sarmalarına, sorunlarını dinleyip paylaşmalarına yardım ediyor.Kocalarını tüm kusurlarıyla sevmek kuvvetini verdim. Onlara iyi bir kocanın eşini asla incitmeyeceğini fakat bazen destek ve kuvvetini deneyecek davranışlarda bulunacağını anlayacak duyarlı bir zeka verdim.Tek zayıflık olarak kadınlara bir gözyaşı verdim...Tamamen kendilerinin sahip oldukları, ihtiyaçları olduğunda kullanmak üzere. İnsanlık için bir gözyaşı...' diye cevapladı...Kadını güzel yapan şey ne saçı, ne vücudu, ne de kendini ne şekilde taşıdığıdır. Kadını esas güzel yapan sevgisini paylaşabilmesi, fedakarlığı, sorumluluğu, anlayışı, sadece bilgiye değil aynı zamanda kalbe de yönelik aklıdır.
Kepez-
Pts Kas 25, 2013 9:47 pm
 
Foruma git
Konuya git

AMA ÖNCE KENDİ İÇİNİZDEKİ ÇOCUĞA ÖĞRETİN

ÇOCUKLARINIZI İYİ YETİŞTİRİN...
Canı istemediği için çalışmadığında elektrikler kesikti demesin.Vazoyu kim kırdı dediğinizde ben kırdım diyebilsin. Sorumluluk almayı öğretin.Sadece kendi üzerine düşeni yapıp kenara çekilmemesi gerektiğini; her zaman her yerde her şeyden sorumlu olduğunu öğretin.
Birini ezmeden de yukarılara çıkabileceğini hatta bazen yukarılar denilen şeyin çıkılmasada olur bir yer olduğunu öğretin.
Kızlarınızı iyi yetiştirin. Kendi kendilerine yetmeyi öğretin.
Namuslu olmanın yürekten gectiğini öğretin.
Evden çıkar çıkmaz ilk köşede eteğinin boyunu kısaltmasına gerek olmadığını öğretin.
Kıskanılmanın sevilmeyle aynı olmadığını öğretin.
Kıskanılmanın güzel, saygısızlığın kötü olduğunu öğretin.Eşlerini aldatan erkeklerin yanındaki ikinci kadın olmamayı öğretin.
Oğullarınızı iyi yetiştirin. Karşı cinse saygı duymayı öğretin.
Bir kadının omzuna arkadaş olarak da sarılabileceğini öğretin.
Sevmenin değer verme olduğunu öğretin.
Sahip çıkmayla sahibi olmanın farklı olduğunu öğretin.
Bütün gençliğini birileriyle beraber olmaya çalışarak geçirdikten sonra kimseyle beraber olmamış birini bulup evlenmeye çalışmanın ikiyüzlülük olduğunu öğretin.
Bulunmaz Hint kumaşı olmadıklarını; olsalar bile burun silinen mendillerin de kumaştan yapıldığını; hiç kimseyi küçük görmemeyi öğretin.
AMA ÖNCE KENDİ İÇİNİZDEKİ ÇOCUĞA ÖĞRETİN
Kepez-
Sal Kas 26, 2013 9:51 pm
 
Foruma git
Konuya git

Bir dil...

-Bir dil…
Farklı bir dil bulmalıyız. Ağrılarımızı anlatabilecek, susmalarımıza ses olabilen yani… Ünlemleri, noktaları, vurguları içerimizdekileri en doğallığıyla sunacak farklı bir dil. Her türlü kirletilmişliğin çevremizi çepeçevre sardığı bir zamanda, Sukutumuza sahip çıkan, bize bizi anlatan, farklı bir dilimiz olmalı. Kelimelerimizi yormayan, İçimize iyi gelen işte, İnsanın, “gözlerinin içine bakar” gibi. Susmalarımızı en doğallığıyla seslendiren farklı bir dil. Bir dil bulmalıyız bizi anlatan Sade olmalı İçten Bir de sessiz Bir dil…
Kepez-
Çar Kas 27, 2013 4:38 pm
 
Foruma git
Konuya git

Ya insanlar?

Biri olmadan, öbürü olmazmış. Bu böylece yazılsınmış.Bir Rus köyü'nde iki balık yaşarmış. Biri turuncu veİri, öbürü korkak ve İnce. Bütün çiftler de böyledirbiraz düşününce.İri sormuş birgün. 'Madem bütün bu denizler birbirinebağlı, niye biz seninle sadece bu kıyıdan ötekineyüzüp duruyoruz? Kendimizi bir akıntıya bıraksak, yenisularda yüzsek, başka balıklar yesek daha mutlu olmazmıydık?' Hak verdi İnce. İnceliğinden sırf. Çünkü onunmutluluğu için, İri ve o kıyı yeterlidir. Gerisi havasu değişikliğidir ki, insan bundan beslenemez.Balıklar hiç...Katıldı yine de, düştü İri'nin peşine. Akıntıyabıraktı kendini. Bunlar beraberce, İstanbul veÇanakkale boğazlarını geçtiler. Geçerken eğlendiler.Fakat bir balıkçı, akşam yavrularına balık götürmekiçin suya ağ atmıştı. Ve bizimkiler farkına varmadanbu ağa takıldılar. Daha doğrusu İri takıldı. İri ya.İnce de sıyrılıp çıktı. İnce ya, bırakıp gitmedi. Heminceydi hem aşık. Kemirip ağları, kurtardı İri'yi. 'E,tabi, ben bu ağlara takılacak kadar güçlü kuvvetlideğilim, eriyip gidecek gibiyim' diyerek, onungururunu da okşadı. Aşkta, en yanlış şeyler bilemantıklı gelir insana. Tabi balıklara da... Çünkü aşk,suyun içinde de aşktır.Derken, bizimkiler soğuk denizlere kavuştular. Fakatİnce, alışık değildi bu serin sulara ve hastalandı.Pulları dökülüyordu hergün ve gün geçtikçe daha dayavaşladı. Hatta durdu birgün. Atlantiğin ortasında.Ya döneceklerdi ve İnce kurtulacaktı. Ya da tek bedenedüşeceklerdi. Çünkü herkesin Küba'ya kadar yüzeceknefesi kalmayabilir. Hele hastaysa. İri, Küba'yagitmeyi seçmeden önce, biraz düşündü. O düşündüğü sürekadardı sevgisi, ki o da çok sayılmazdı. En baştasıkılan oydu köyün kıyısından. Demek aslında gitmekistiyordu İnce'sinin yanından. Ama bizimki bu durumuanlamadı. Ve onunla Küba'ya varmak için son çabalarlayüzdü. İnsan, sevdiğiyle geçen zamana doyamadığı kadaraşıktır. Balıklar da...'İki dakika daha beraber yüzmek, tek başına sağlığınakavuşmaktan iyidir' bile dedirtir aşk insana.Dedirttiği gibi İnce'ye. İki dakika kadar yüzdü veöldü. Yukarı doğru çıkarken zayıf gövdesi,kılçıklarına kadar mutluydu ve gülüyordu. Koca birbalina onu yuttu, bunu da biliyordu. İri, tek kaldıama, suyun ucunda Küba vardı. Var gücüyle yüzdü.İnce'yi unuttu. İnce'yi unuttuğu kötü oldu. Çünküonlar birbirlerine 5 saniyede bir, nereye gittiklerinihatırlatıyorlardı ve şimdi 10 saniye geçmişti vekatiyen hatırlamıyordu. Ne İnce'yi, ne Küba'yı ne deadının İri olduğunu. İnsana adını başkalarıhatırlatır, balıklara da...O yüzden kayboldu derin sularında Atlantiğin. Ve kocabir balina onu da yuttu. Fakat mucize bu ya, balinanınmidesinde İnce'yi buldu. Meğer onları yutan aynıbalinaymış, İnce ölmemişmiş, tam tersi mideninsıcaklığında dirilmişmiş. Ama oradan çıkarsa ölecek.İri de oradan giderse, nereye gittiğini ve adınıunutucak. O yüzden, artık ikisi de buradalar. Ne farkeder. İnsana sevdiğinin yanı cennettir. Sevmedenhiçbir şeyin tadı olmadığını, bu hikayeyi bilen bütünbalıklar bilir.Ya insanlar?
Kepez-
Pzr Arl 08, 2013 2:12 pm
 
Foruma git
Konuya git

ÇOK DAHA GÜZEL'dir :)

Bir yaşında olmak NE GÜZEL!Evin içinde pıtır,pıtır yürürsün. Düşersin, kalkarsın, yine düşersin, hiç bıkmadan denersin.Kendi başına yürüdüğün için çok mutlusundur ve seni izleyenlerde mutludur..Sevinç çığlıkları atarak yanından geçersin anne babanın.Canın isterse durup sarılır, kendini sevdirirsin.Mutlu olmak için büyük olaylar olmasına gerek yok. Kendi başardıkların mutlu etmeye yetiyor.Bir yaşında olmak NE GÜZEL!Keşke hep böyle kalsak!Ama zaman geçtikçe, büyüdükçe, mutlu olmak için gerekli olan nedenler artacak.Hangimiz yürüyebildiğimiz için hálá sevinç çığlıkları atıyoruz ki?Bu mutluluğu hissedebilmek için önce uzun bir süre yürüme yeteneğimizi kaybetmemiz lazım ki...Bir yaşında yemeği avuçlarıyla yiyebilir insan...Zevkle domates sosunu ağzına yüzüne bulaştırabilir.Keyifle yemek yerken ne etrafın nasıl battığı önemlidir, ne de ellerin yapış yapış olması..NE GÜZEL'dir anne babanın keyifle seni seyretmeleri.Yemek, kaşığın üzerinde durmamakta ısrar mı ediyor, sorun değil! Hemen kaşık bırakılır ve ellere geçilir. Hem de zevkle kendi başına yemenin verdiği mutlulukla.Bir yaşında olmak NE GÜZEL!Yolda hiç tanımadığın birisine gülümseyebilirsin... Kim ne düşünür, ne der endişesi olmadan gidip birisine saçını okşatabilirsin... Elindeki oyuncağı tanımadığın birisine uzatıp sana baktı, güldü diye mutlu olabilirsin...Giymeye çalıstıgın çoraplar ayakkabılar, yarım yarım konusmalar....NE GÜZEL'dir annenin seni izleyip mutlu olması...Odadan çıkıp tekrar gelen birilerini alkışlayıp sevinç gösterisi yaparsın, diş fırçalamak, banyo yapmak, yürümek, yemek yemek mutlu eder seni ve anne babanı ...Ne güzel bir yaşında olmak!Ne kadar kolay mutlu olmak!( Tabiki 35 yaşında olmak ve anne olmak ÇOK DAHA  GÜZEL'dir )
Kepez-
Çar Eyl 07, 2016 7:36 pm
 
Foruma git
Konuya git

BU KAVGANIZIN ANLAMI NE

Dünyanın bütün renkleri bir gün bir araya toplanmışlar ve hangi rengin en önemli en özel olduğunu tartışmaya başlamışlar: Yeşil demiş ki: “Elbette en önemli renk benim..ben hayatin ve umudunrengiyim.. çimenler, ağaçlar, yapraklar için seçilmişim.. Şöyle bir yeryüzüne bakin, her taraf benim rengimle kaplı...” Mavi hemen atılmış: “Sen sadece yeryüzünün rengisin. Ya ben? Ben hem gökyüzünün hem denizin rengiyim. Gökyüzünün mavisi insanlara huzur verir ve huzur olmadan siz hiçbir ise yaramazsınız” Sarı söz almış: “Siz dalga mı geçiyorsunuz ?Ben bu dünyaya sıcaklık veren rengim..güneşin rengiyim.. Ben olmazsam soğuktan donarsınız hepiniz” Turuncu onun sözünü kesmiş: “Ya ben? Ben sağlık ve direncin rengiyim..insan yaşamı için gerekli vitaminler hep benim rengimdebulunur.. portakalı,havucu düşünün.. Ben pek ortalarda görünen bir renk olmayabilirim ama güneş doğarken ve batarken gökyüzüne o güzel rengi veren de benim unutmayın” Kırmızı daha fazla dayanamamış: “ Ben hepinizden üstünüm! Ben kan rengiyim! Kan olmadan hayat olur mu?! Ben tehlike ve cesaretin rengiyim! Savaşın ve ateşin rengiyim!! Aşkın ve tutkunun rengiyim!Bensiz bu dünya bomboş olurdu!!!” Mor ayağa kalkmış: “Hepinizden üstün benim.. ben asalet ve gücün rengiyim.Bütün krallar,liderler beni seçmişlerdir..ben otorite ve bilgeliğin rengiyim, insanlar beni sorgulamaz..dinler ve itaat ederler” Bütün renkler hep bir ağızdan kavgaya tutuşmuşlar... Her biri diğerini itip kakıyor “en büyük benim” diyormuş... derken.. bir anda şimşekler çakmış, ve yağmur damlacıkları gökten düşmeye başlamış... bütün renkler neye uğradıklarını şaşırmış, korkuyla birbirlerine sarılmışlar.. Ve Yağmur’un sesi duyulmuş... “Sizi aptal renkler..BU KAVGANIZIN ANLAMI NE ,bu üstünlük çabanız neden? Siz bilmiyor musunuz ki her biriniz farklı bir görev için yaratıldınız, birbirinizden farklısınız ve her biriniz kendinize özelsiniz... simdi el ele tutusun ve bana gelin” Renkler bunun üzerine kendilerinden çok utanmışlar.. el ele tutuşup birlikte gökyüzüne havalanmışlar ve bir yay seklini almışlar.. Yağmur onlara “bundan böyle demiş..” her yağmur yağdığında siz birleşip bir renk cümbüşü halinde gökyüzünden yeryüzüne uzanacaksınız, ve insanlar sizi gördükçe huzur duyacaklar, güç bulacaklar..insanlara yarınlar için umut olacaksınız.....gökyüzünü bir kuşak gibi saracaksınız ve size Gökkuşağı diyecekler.. Anlaştık mı?” Bu yüzden ne zaman dünyamız yağmurla yıkansa, ardından gökyüzünde Gökkuşağı belirir...
Kepez-
Çar Eyl 07, 2016 2:07 pm
 
Foruma git
Konuya git

Çevremizdeki Ethem amcalara dikkat edelim...

Allah için olmayacaksa olanların hiç bir önemi yok ;Yolda ilerliyordum ilerde zar zor yürüyen bir ihtiyar gördüm ;Kaldırımda oturur vaziyette el etti ihtiyar..İki büklüm beli, elinde asası.. Yüzünde derin çizgiler..Durup, arabaya aldım.-Nereye gidiyorsun dede ?-Az ilerdeki kurban kesilen yere bırakırmısın oğlum .?- Ne yapacaksın orda dede ?- Belki biraz et verirler.. - Evin nerede ? - Zafer mahallesinde..- E nasıl gideceksin uzak oralar..- Biraz et bulalımda Allah kerim..Kısa yol boyu bi kamyon dua etti.. Dedeyi bıraktıktan sonra aklıma takıldı.. Gideceğim yerdeki işimi alel acele halledip pazara geri döndüm..Ethem dede pazarın sütünlarından birinin dibine koyduğu çuvala bir poşet koyup, boş başka bir poşetle elinde asa ağır aksak tekrar pazarı turluyor..Öbek öbek insanlar karınca misali etleri kesip biçip tasnif ediyor.. İyiler çil çil leğenlerde.. Kemikliler ayrı bir yere yığılmış.. Kantarlar ortada belliki işler sona yaklaşmış.. Birazdan ne var ne yok paylaşılacak..Yanına yaklaştığı yerlerde kaçamak bir göz teması kuruyor Ethem dede ..Bu çok kısa tedirgin " bana verecek bişeyiniz var mı? " sorusu..Bu göz temasına çok yerde karşılık alamayıp ürkek adımlarla çekilip bir diğerine gidiyor..Bu naif sorunun cevabı hiç o çil çil etler olmadı kaç yere gittiyse..Kimi göz ucuyla iç yağları işaret etti, bonkör olan bir ikisi bol kemikli birkaç parçayı..Eliyle lütfedip veren olmadı..En son yerde herkesten uzak sahipsiz olduğu belli olan bir işkembeyi cebinden çıkardığı çakı ile kabaca temizleyip poşete koydu..Ben yarım saate yakın onu farkettirmeden izledim..Serde işgüzarlık var.. Bir iki yere " Şu amca yardıma bakınıyor galiba" dedim.Pek kimse oralı olmadı..Sana ne? Senin menfaatin ne türünden bakışlar attılar sadece..Birkaç kare de fotoğraf çektim..Bunun dışında hiç müdahil olmadım.Onun ve çevresindekilerin yaşadığı sessiz diyaloğu, olup bitenleri bir mimik bile kaçırmadan gözlemeye çalıştım..Epey sonra, dolaşmaktan yorgun olarak güzgüneşine nazır bir kaldırıma oturunca yanına gidip oturdum..- ne yaptın dede ?Beni tanıdı .. Tekrar gördüğüne mi sevindi, haline mi hüzünlendi bilmem ağlamaya başladı ! - Çok şükür toparladık bişeyler.. dedi- hadi o zaman seni evine bırakayım dedim..Yol boyu bir tır daha dua etti..Hikayenin ana fikri ben ne iyi bir insanım değil.. Nefsimiz işin içine bulaşık ettiyse affola..Bu yaşadığımı paylaşıp paylaşmama konusunda çok tereddüt ettim..Ana fikir şu ki bu bayram biz bol et yiyelim diye emredilmemiş.. Kurban kesme imkanı bulanların büyük bir kısmı zaten normal zamanda da evine et alıp götürme imkanına sahip..O dedeye parça kalıntı etleri göz ucuyla işaret edenlerin buğazından kendilerine ayırdıkları löp etler nasıl geçecek bilmiyorum..İbadet şuuruyla kurbanlarını kesenler nizami olarak emredildiği gibi üçe tasnif edecekler mi ?Hassas Dijital tartı ile etleri aralarında paylaşanlar aynı hassasiyetle ondan ihtiyaç sahiplerinin hakkını ayırmalı değil mi ?Çevremizdeki Ethem amcalara dikkat edelim..
Kepez-
Pzr Eyl 11, 2016 7:24 am
 
Foruma git
Konuya git
cron