15 sonuç bulundu
15 sonuç bulundu • 1 sayfadan 1. sayfa
DEĞİŞEN ZAMAN MI? YOKSA BİZLER Mİ.....?Evet teknoloji çağında yaşıyoruz...Herşeyimiz var...Evlerimizde Bilgisayar, Televizyon, Şahsi telefonlarımız, Bir sürü araç bizim hizmetimize sunulmuş...
Bukadar teknolojinin içinde rahatımız yerindemi? Huzurumuz varmı? Sağlığımız yerindemi? Yeterince iletişim kurabiliyormuyuz? Alilemize dostlarımıza yeterince vakit ayırabiliyormuyuz? Şöyle bir göz atacak olursak bizlerden neler aldı yada neler kazandırdı..Evet bizlere birçok faydası var ..İnkar edilemeyecek kadar çok.. Ama düşünelimki evimize bir konuğumuz geldi akrabamız, dostumuz vs...Nasıl bir iletişim kuruyoruz...Evdeki sohbet muhabbet ortamı nasıl... Genellikle tv açık, gözler tv’de herkez oraya odaklanmış bişeyler izliyor. Gençlerde bilgisayar başında oturmuş sanal iletişimde... Ama konuğumuz bizi görmeye gelmişti..Muhabbet edicektik biz... Ev sahibide menun, konukta memnun durumdan.. Neden bu hale geldik diye sorguluyorum bazen..Ben kendi hayatımda Yaşlı büyüklerimi dinlemeyi çok seviyorum..Onların anlatım tarzlarını çok seviyorum.. Ve eski yaşam tarzlarını anlatınca...Bir yaşlı diyor ki -Evlerimizde ışık yoktu...Gece gaz lambalarının ışığında oturduk...Eve gelen misafirlerle öyle bir muhabbet ortamı olurduki..Sohbet bambaşkaydı.. İçilen çayın tadı bile bambaşkaydı...Akraba ziyareti vardı...Eski zaman çok başkaydı çok diyorlar.. Pekala değişen zamanmı? Yoksa bizlermi? Çokmu meşguluz? Birbirimize vakit ayıramıyoruz.. İşlerimiz hiç bitmiyormu? İşlerden kalan vakitte yapılan şey nedir? İşlerimizden kalan vakitte yapılan herkez evine çekiliyor ya tv başında yada pc.... Yine eski bir büyük söylüyor..Yaklaşık 20-25 yıl öncesi diyebilirim... -Apartmanda kimsenin evinde televizyon yoktu..Sadece falanca kişi almıştı..Ve akşamları onun evine televizyon izlemeye giderdi herkez.. Sorunlar böylemi başladı diyorum bazen...Sonra yavaş yavaş diğer komşularda aldı tv...Ve artık herkezin kendi evinde var ..Kimsenin birbirine gitmesine gerek yok.. Akşam olunca herkez kendi evine çekilip tv izleyebiliyor....Yada pc başında oturabiliyor.. Yanlış anlaşılmasın bu arada..Tv’yi suçlamıyorum..Yada diğer teknoloji aletlerini.. Ya biz bu teknoloji aletlerini gereğinden fazla hayatımıza soktuk, Yada kulanmasını bilmiyoruz... Ama şuna inanıyorum...Tv geldi evdeki sohbet ortamı kalktı..Sadece akraba içi iletişimde değil..Aile içindede aynı bu durum.. Baba yorgun geliyor geçiyor tv başına...Çocuklar pc başında, annede gün boyu yorgun düşmüş zaten... Yani herkez kendi aleminde .......... Tekrar soruyorum ...Değişen zamanmı? Yoksa bizlermi? Bundan sonrasına siz karar verin selam ve saygılarımla.Hacegan
Elveda Sevgili!.. http://k003.kiwi6.com/hotlink/d69ddc4y2d/baslik.png
http://k003.kiwi6.com/hotlink/666i17vzvj/resim1.jpg http://k003.kiwi6.com/hotlink/hxoici0p4c/yazi_1.png http://k003.kiwi6.com/hotlink/r1s4js76gx/resim2.gif http://k003.kiwi6.com/hotlink/l7i6u859nu/yazi_2.png http://k003.kiwi6.com/hotlink/g9s9206sc5/resim3.gif http://k003.kiwi6.com/hotlink/3s459wx359/yazi_3.png http://k003.kiwi6.com/hotlink/fbjmp9ic5m/resim4.gif http://k003.kiwi6.com/hotlink/4eo659viwq/yazi_4.png http://k003.kiwi6.com/hotlink/w9antfc8t2/sunum.png
YüreğimKimsesiz
sandığım bir mevsim gidiyordu gözlerimin önünden. Ellerimde sahipsiz her gecenin yorgunluğu. Taş duvarların üzerinden gölgeler büyüyor yalnızlığıma. Aklımı başımdan alan bir rüzgar gibi dokundun tenime. Yüreğime yüreğini koydun. Yüreğim oldun. .•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•-> Daha ilk günden ısınmıştım sana,sanki gökyüzüm sen, yağmurlarım sendin,düşmeden içimdeki yalnızlığın kumsallarına. Denizleri senin için renklendirdim ben,bulutları senin için yakaladım. Sanki en ufak bir rüzgarda savrulacak gibi değildim uykusuzluklarına. .•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•-> Sen gitmedin ki,gerçek ötesiydin bendeki her zamana. Tuttum ellerinden,saçlarının kokusunda büyülendim dudaklarına. Islatmalıydın beni yağmurlar gibi. Öpmeliydin içinden geldiğince. .•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•-> Ben o zaman sen olurdum karışmadan nefes alıp verdiğim bir şehrin monotonluğuna. .•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•-> Çalışma masamda yanan mumun alevinde şekillendi hayalin. Uzun uzun seyrettim. Dokunmak istedim ama beceremedim. Akşama koşan ayakların altında kızgın asfalt gibiydim günden arta kalan. Güneş haber vermezdi çekip giderken. Bir sessizliği kalırdı eve kapanan yüreklerin birde seni bana özleten hayalin. Kendi yüreğimi senin ellerine bırakırken. .•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•-> Zamanı hep peşime taktım. Bir başka yere gitmenin olanaksızlığını tartışıyorum kendimle. Gitmeyeceğimi biliyorum. Belki de ellerinin sıcaklığından olsa gerek. Ben her sahipsiz mevsimin kimsesiz gecesinde seninle bütünleşiyorum. Basit gelecek belki tüm anlatamadıklarım. Bir şeyi çok iyi biliyorum sen anlayacaksın günü gelecek. Bu saadet hiç ölmeyecek. .•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•-> Fotoğrafın karşımda duruyor. Öyle masum öyle güzel ki seni yaşamak bu kendini tanımayan cümlelerin ardında senin gözlerinde aşk gibi çoğalmak. Anlatmak çok zor. Ben anlatamıyorum yaşıyorum. .•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•->.•´¯`•-> Herşeye katlanmak dedikleri bu olsa gerek. Günün bütün tükenen saatlerinin peşisıra bir ekranın karşısında seni bana gülümsüyormuş gibi hissedebilmek. Öyle güzel ki saatlerce seninle hayatı paylaşabilmek. Oysa şimdi yalnızlığım yanımda,sensizliğin şarkısını dinliyorum. Seni sevmek yazılmış bana,dokunamasamda sana,seni çok seviyorum.
Re: BEN BUYUM İŞTE...gulgulce paylaşım için tşkler emeklerinize sağlık
Dostdur Sözde Değil Özdedir Adı...[url]http://www.yazgulu.com/Bg/dost.jpg[/url]
Seni sen olduğun için sevendir Yüreğinin sesini uzaklarda bile dinleyendir İki eli kanda olsa derdine yetişendir Varolduğunu hissetiren,kıymet bilendir Dostdur sözde değil özdedir adı... Sabun köpüğü değil, darlık anında kaybolmaz Sözünün eri güvenirliği tartışılmaz Bilirsin, çıkılan yolda yarenlikden caymaz Hayatına girdi mi kolay kolay çıkamaz Dostdur sözde değil özdedir adı... Yüreğini menfaatsiz sunar İyiliğin için sözleri acıya bular, Vakti zamanı gelir söyledikleri bir bir çıkar Yoktur senle dolan kalbinde ne fitne fucur ne de çıkar Dostdur sözde değil özdedir adı... Yangınlardaki yüreğine, varlığı ile ferahlık Mutluluklarında, üstüne dikilen saf ipekden bayramlık Bilmez ne rol ne sahtekarlık En büyük özelliği yaradılışı doğallık Dostdur sözde değil özdedir adı... Yalnızlıklar rıhtımından alıp götürür, süt beyaz yelkeniyle Uçurum kenarından çeker,adı şefkat elleriyle İyiki varsın dedirttiren, avucunda tuttuğu yüreğiyle 'Sen cansın benim dostumsun ' ağız dolusu kelimeleriyle Dostdur sözde değil özdedir adı.... Tüm Dostlarıma....
Re: Elveda demeden gitmişsem eğer...EMEĞİNİZE YÜREĞİNİZE SAĞLIK GÜZEL PAYLAŞIMINIZ İÇİN...
18 Mart Çanakkale ZaferiÇanakkale Savaşları, yüzyılımızın en büyük savaşlarından birisidir. Birinci Dünya Savaşı’nı galip bitirmek isteyen düşman devletler, gemileriyle Çanakkale Boğazı’nı geçip İstanbul’u almak istiyorlardı.
Osmanlı ordusu, İngiliz ve Fransız donanmalarına karşı Çanakkale Boğazı’nda aylar süren bir dizi deniz ve kara savaşı yapmıştır. 300.000 askerimizin şehit olduğu bu savaşlar sonucunda, düşman donanmaları ağır kayıplar vererek geri çekilmişlerdir. Çanakkale Savaşlarının denizle ilgili bölümü, 18 Mart 1915 tarihinde, düşman gemilerinin geri çekilmeleriyle sonuçlanmıştır. Bu nedenle, her 18 Mart gününde Çanakkale Savaşlarını anmaktayız. Çanakkale Boğazını geçmek isteyen İngiliz ve Fransız gemileri, 3 Kasım 1914’de boğazın iki yakasındaki birliklerimize ateş açtılar. Birliklerimizin karşı ateşi ile geri çekilmek zorunda kaldılar. 19 Şubat 1915’de düşman donanması kesin hücuma başladı. Osmanlı ordusunun karşı ateşi ile tekrar geri çekildiler. 18 Mart 1915’de İngiliz ve Fransızlar 16 harp gemisi ile büyük bir hücum daha başlattı. Üç gemisi sulara gömülen düşman donanması, tekrar geri çekilmek zorunda kaldı. Çanakkale Boğazını gemilerle geçemeyeceklerini anlayan düşmanlarımız, topraklarımıza karadan girmeyi denediler. İngiliz, Fransız, Avustralya, Yeni Zelanda ve diğer bazı sömürge ülkelere ait askerler 25 Nisan 1915 günü karadan çıkarma yapmaya başladılar. Kara savaşları, 9 Ocak 1916 tarihinde son düşman birlikleri de geri çekilene kadar devam etmiştir. 6-7 Ağustos 1915 gecesi Anafartalara yapılan çıkarma harekatını Mustafa Kemal komutasındaki birliğimiz durdurmuştur. 25 Nisan 1915 ve 9 Ocak 1916 tarihleri arasında , yaklaşık sekiz ay boyunca şiddetli kara savaşları olmuştur. Sevgili arkadaşlar! Çanakkale Savaşları, Türk Tarihinin belki de en önemli savaşıdır. Daha geniş ve ayrıntılı bilgi sahibi olmak için kaynakları mutlaka okumanızı öneriyoruz. Bugün özgür olarak yaşadığımız bu topraklara çok kolay sahip olmadığımızın bilinmesi gerekir. Allah bizlere, bir daha böyle bir savaş göstermesin!
ÇANAKKALE GEÇİLMEZMustafa Kemal, çekilen erlere:
Yüreğim cam kırığı...Kırılgan bir çocuğum ben Yüreğim cam kırığı... Bütün duygulardan önce Öğrendim ayrılığı...Saldırgan diyorlar bana,Oysa kırılganım ben.Gözyaşlarım mücevher Saklıyorum herkesten...Ürküyorlar gözümdeki ateşten,Ürküyorlar dilimdeki zehirden
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen gözükara cesaretimden...Diyorlar:Bir yanı sarp bir uçurum,Bir yanı çılgın dağ doruğu.Oysa böyle yapmasam ben Nasıl korurum İçimde ki çocuğu? Bazen öyle karışıktır ki herşey, anlamını yitirirsin..! Ne istedim ? Neler kaybettim ? Dersin.. Bazen hayal kurarsın yaşamak istediğin şekilde ama beceremessin..! Gemilerini kağıttan yapar,hayallerinin batışını izlersin..Hatta bazen bir bakmışsın hayatın en acımasız sahnesindesin... Çok çok seviyorum ayrılamam dersin.Ama bir bakmışsın ki bir kenarda unutuluvermişsin...! Hayat bu olsa gerek dostum ; O yüzden SALLA DÜNYAYI UYKUSU Gelsin...
Re: Merhamet Hür Dünyaya Bu Kadar Mı IRAK ' tı"hiç birşey sevgi kadar Irak olamaz küçük bir çocuğun göz yaşları kadarda mahsum.."
Ben güzel diyemiyorum savaşın gerçek yüzünü o kadar açık ve acı ortaya koymuş ki :( Teşekürler gulgulce çok değerli ve anlamlı paylaşım için...... http://t3.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcR1hwmwdy5DCJ2Q5MDcHtj6tS-wYtTnjGRt7mvwaVIeIQoUVxYwLQ
Nerissa__'' Ne Olursa Olsun DOĞRU Konuş. Sadakat ve Dürüstlük Yolunda CESARET Göster. Dünyada Hiçbir Menfaat YALAN Konuşmaya DEĞMEZ!!! ''
'' BENİ Sevecek Kadar deLiySen..HAK Edecek Kadar meRtsen..YALAN söyLemicek Kadar ŞerefLiysen Bende uğRunda öLecek Kadar yürekLiyim! '' '' Bilemezsin Kim Dost, Kim Düşman.. Bazen Tuttuğun Eldir Seni Arkandan Vuran...!! '' '' Her erkek zeki, güzel, anlayışlı ve onu çok sevecek bir kadın ister.İyi güzel de adama sormazlar mı,bunları hakedecek ne yaptın? '' '' Bizde yaşamak var,yalvarmak asla! Sevmek var,aldatmak asla!SevmesiniBilmiyorsan sevme,sevenede ihanet etme,edenide asla affetme.. '' '' Yalan olduğunu bilsen dahi inanacaksın insan oğluna, yani dinleyeceksin onu, niçin yalan söylediğini anlamaya çalışacaksın. Bazen yalan, insanın özünü gerçeklerden daha çok açığa vurur.....'' '' Senin doğru söylediğine inanan birine yalan söylemen, en büyük ihanettir. .'' '' Herkes Herkesi Aynı Sevemez .. Kimileri Gururunun Yettiği Kadar Sever,Kimileri Menfaatinin Bittiği Yere Kadar, Kimileri de Ömrünün Yettiği Kadar... '' '' Sevdim deyipte aldatana..Lanetim ağırdır..Kıymet bilmeyene sevgim Haramdır..Beni gerçekten Sevene Bu Canım Fedadır..! '' '' Ben YAŞADIKLARIMIN Hiçbirini UNUTMAM, Evet Yeri Gelir SUSARIM.. Ama Bir Gün Öyle Bir GİDERİM ki, Kaybedeceğim Hiçbir Şey OLMAZ!! '' '' YapıLan Bir Çok YanLıŞı AffedebiLirim , Fakat Affettiğim Hiçbir YanLıŞı AsLa Unutmam !!! '' ''Duyduğum SAYGIDAN dolayı EĞİLMESİNİ bildiğim gibi, SAYGIDAN ANLAMAYANI; dik durup DEVİRMESİNİ DE bilirim elbet..! '' '' ALLAHIM, BENİ SEVİYORMUŞ GİBİ GÖRÜNÜP ARKAMDAN KÖTÜ NİYETLER DÜŞÜNEN, ZİKREDEN KİŞİLERİN YAPTIKLARINI AYAKLARINA ******..! '' '' ZALİMLER ve HAKSIZLIK Edenler Unutmasınlar ki.. AHİRET, Adalet İçin Bekler.. Hem Kim Ne Ederse, Döner Yine KENDİNE EDER...'' '' Sevgime İhanet Edene, Vurup BENİ Gidene, Dostluğuma Nankörlük Edene Sadece 3 Kelimelik Mesajım Var; UNUTMAM,UNUTTURMAM AFFETMEM...'' '' KARAKTERİM ve TAVRIMI BİRBİRİNE KARIŞTIRMAYINIZ. KARAKTERİM “KİM OLDUĞUMLA” İLGİLİDİR... TAVRIM ise SİZİN “KİM OLDUĞUNUZLA.'' '' En büyük bedduam ALLAHA HAVALE ETMEK OLUR... Şüphesiz ki ALLAHIN Adaleti en güzelidir.. ELHAMDÜLİLLAH...!!! ''
Re: Ben Giderken..Ağlıyordum kendi kendime ben giderken
Hasret bağışlamıştı tüm tecrübesini o gece en derinden Düğümlenirdi en güzel aşk şarkıları boğazımda. Bir yanımda denizin ıssız durgun hüznü. Diğer yanımda kayalara çarpan su tanecikleri gibi göz yaşlarım. ölüyordum.ben giderken.. arkama bakıyordum her defasında. Belki gözün kayarda göz bebeklerime değer diye.. ama olmadı.ne bana bakıcak kadar değersizdi gözlerin. nede seni görecek kadar yüceydi gözlerim.. Düşünüyordum.ben giderken.. Öyle bir alemdeydiki ruhum. ne cennet nede cehennem. Izdıraptı yokluğun her geçen saniyesi. Gidiyordum usulca.limandan ayrılan bir gemiyle. İzlediğim aşk film'leri aklıma geldi.Son dakika'da 'gitme' demeleri.. Fakat sadece filmiş herşey. ağzından çıkacak kelimeleri değil. seni bile göremedim ben giderken.. Bu son yazım olsun. yokluğuna yazdığım.. Bu son hüznüm olsun.sensizliğe yayılan.. Yarın sabah kalktığında kendini hafif hissediceksin bitanem. Alıyorum bütün üzüntüleri yanıma. Gidiyorum usulca.limandan ayrılan bir gemiyle. Bir ömrü heba etmekmiş senin bana kazandırdığın. Ben giderken sadece tebessüm etmek gelirmiş elinden. Benim ise ellerimde gözlerimden düşen külfet taneleri. Geriye bıraktığım bir anı defteri ve küllerim.. Artık gider bu 'palyaço.' EMEĞİNİZE YÜREĞİNİZE SAĞLIK GÜZEL PAYLAŞIMINIZ İÇİN...
Yaşananları sorgulamayan bir toplum olduk.Tarih tekerrürden ibarettir derler. Geçmişlerinden ders almayanlar, o acı günleri tekrar yaşamaktan da asla kurtulamazlar. Bir başka ibret de, başkalarının hatalarından ders almayanlar, aynı hataları kendileri yaşamaktan kurtulamazlar diyen atalarımız, gerçekten çok doğru söylemişler.
Ne yazık ki bugün bizler, geçmişten hiç ders almayan bir toplum görüntüsü ile yaşıyoruz. Ne yaşadıklarımızdan, nede geçmişte yapılan yanlışlardan dersler almadığımız o kadar açık ki. Bizleri yönetenlerin yaptıklarını, söylemlerini ne takip ediyoruz, nede söylediklerini akıl süzgecinden geçiriyoruz. Sizlere birkaç örnek vermek istiyorum. Vereceğim bu örneklerle, acaba bizleri yönetenler tutarlılık ve samimiyet testinden geçebiliyorlar mı, yorum sizlerin. Daha dün, Türk silahlı kuvvetlerinin düşüncelerine, yaptıklarına, söylemlerine karşı çıkanlar, günümüzde sergilenen onca olayları unutarak, kendisine bağlı olarak çalışmış, Genelkurmay başkanlığı yapmış bir komutan, terörün başı ilan edildiğinde ses çıkarmayanları, savunmayanları bizler unutmadık. Bugün bazı kişiler, ya da bazı ne söylediğinin farkında olmayan basın mensubu, TSK ya karşı uygun olmayan sözler söylediğinde, yanlış anlamlara gelecek fikirler açıkladığında, dün söylediklerinin tam tersini yaparak, TSK yı savunmaya geçip, aşağıdaki sözleri söyleyenler, acaba bu sözlerinde ne kadar samimidirler? (Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına, ağza alınmayacak hakaretler yapmak açık söylüyorum zavallılıktır.) Bu düşünceye yürekten katılıyorum, TSK ya layık olmadığı sözleri söyleyenler, onları küçük düşürenler ZAVALLIDIRLAR. Ama daha önce ki silahlı kuvvetler farklımıydı? Bu güvene, bu övgüye bu savunmaya laik değil miydiler de, bugün çok üzücü bir durumdalar? Silahlı kuvvetlerimiz, dünde bugünde bizlerin göz bebeğiydi. Dün neyse bugünde aynı insanlar. Birkaç kişinin değişmesi, emekli olması bir bütünü farklılaştırmaz. Yapılan yanlışlar varsa bunlar kişiseldir, tümünü asla bağlamaz. Dün söylenenleri bizler unutmadık, bugün onlara yapılanları da gözlerimizle görüyoruz, şahit oluyoruz, yapılanları unutmamızda zaten mümkün değil. Peki, bu sözler, TSK yı savunur görüntüsü vermenin ardındaki düşünce ne olabilir? Doğrusu söyleyecek çok şeyler var. Her şey zamanı geldiğinde, su yüzüne çıkacaktır. Allah ın adaletinden kimse kaçamaz. Hatırlarsanız Sayın Başbakanımız, bedelli askerlik için ne demişti seçimden önce? (Ben Tayyip Erdoğan olarak, böyle bir sorumluluğunun altına giremem. Parası olan var, olmayan var. Parası olan bastıracak kurtulacak, parası olmayan askerliği yapacak. Seçimden sonra referanduma götürürüz.) Peki, seçimden sonra ne oldu? Tüm söylenenler unutuldu ve parası olan bir gün bile askerlik yapmadı. İşte bizleri yönetenler, işte halkımızın tepkisizliği. Bu tür davranışlar acaba eğitimli, bilinçli, kendisini yönetenleri özgür iradesi ile seçen toplumlarda olur mu? Yorum sizlerin. Neye layıksak, Allah onu verecektir. İçinde bulunduğumuz durumun, tedirgin edici düşündürücü haline, bir örnek daha vermek istiyorum. Ülkemizin de kabul ettiği, Kredi derecelendirme kurumu, şöyle bir açıklama yaptı ve Sayın Başbakanımız çok sert tepki gösterdi. (Kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's'un, Türkiye'nin ''pozitif'' olan kredi notu görünümünü ''durağan'' olarak revize etmesine, Başbakan Erdoğan sert tepki gösterdi. ) Aynı kuruluş, geçmişte ülkemizin notunu çok daha kötü durumlardan, daha yüksek konumlara getirmiş ve bu kuruluşun verdiği notlar, değerlendirmeler hükümet ve bazı basın kuruluşları tarafından, çok olumlu delil olarak gösterilmişti halka hatırlarsanız. Ama bazı kesim tarafından hayretle karşılanıp, tıpkı Başbakanımızın bugün söylediği gibi, siyasi bir karar diyerek, ne değişti de notumuz yükseldi, diye itiraz edenler olmuştu. Peki, bu kuruluşun ülkemizin notunu indirmesini, Sayın Başbakanımız nasıl karşıladı ve ne tür bir üslupla cevap verdi dersiniz? Basından alıntılar yaparak, hatırlatmak istiyorum. (Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Standart&Poors'un Türkiye'nin kredi notunu pozitiften durağana çevirmesiyle ilgili olarak, ''Bu tamamen ideolojik bir yaklaşım. Bunu kimse yutmaz. Bunu sen Tayyip Erdoğan'a yutturamazsın'' dedi. ''Standart&Poors bir açıklama yaptı. Ben bunu çok garipsedim. Neden derseniz, pozitifte olan Türkiye durağana indi. Neye göre sen bunu durağana indiriyorsun? Çünkü belli bir süre pozitifte kalan bir ülkeyi artırması gerekirken, bakıyor ki Türkiye'yi artırırsam ideolojik olarak bu bize sıkıntı doğurur. Biz bunu durağanda tutalım Bu hesabı biz de az çok biliyoruz. Şu anda alan el, olmayan veren el olan bir Türkiye var. Sen bu Türkiye'nin kalkıp da kredi notunu durağana indirirsen, bunu yemezler. Ve bunun bedelini 'Ben artık seni kredi kuruluşu olarak tanımıyorum' demek suretiyle açıklarız.) Tüm söyledikleri doğru olabilir. Yani siyasi amaçlı yapmış olabilirler. Çünkü onlardan beklenir. Peki, daha öncede Türk toplumu işsizlikle, açlıkla mücadele ederken, hiçbir şey değişmemişken kredi notunun birden bire yükselmesini, neden övgüyle topluma anlattınız ve bunu örnek gösterdiniz? Artan ihracatın, halkın cebine ne faydası oldu? Ya ihracattan fazla yapılan ithalatı, nasıl açıklayacaksınız? Ülkesinde yatırım olmayan, bol ve ucuz üretim yapamayan ülkeler, ithal etmekten başka çaresi yoktur. Bugün kullandıklarımıza bakalım isterseniz, acaba hangisi Türk malı? Daha da ilginci, üzerinde Türk malı yazanların içinde, Çin malı olduğunu görmemiz, bizlerin ne halde olduğunu çok iyi özetliyor. Başkalarına kızmak yerine, önce yaptıklarımızı gözden geçirelim. Kalkınma hızında, ülkeler arasında neredeyse ilk sıralara geldiğimizi açıklayan hükümet, acaba ne kadar samimi? Kalkındık ama toplum olarak, hala işsizlikte öndeyiz. Kalkınan halk mı, yoksa küçük bir azınlık mı? Enflasyonu rakamlar ile oynayarak düşürdüğümüzde, ortaya çıkan acıklı tabloyu, halk fark etmiyor mu sanıyorsunuz? Kapitalist yönetimin çöktüğünü, hala fark edemeyenlere söyleyecek sözüm yok. Amerika zorlukla ayakta duruyor. Avrupa can çekişiyor. Ama bizler hala onların peşi sıra giderek, ne derece yanlış bir yol izlediğimizin farkında bile değiliz. Toplumun genel çoğunluğunun aldığı ücret, fakirlik sınırının da altında. Sendikaların sözü bile geçmez oldu. Çünkü ülkemizde sendikalı işçi kalmadı da ondan. Devlet eliyle güvencesiz bir toplum yaratıldı. Sözleşmeli memur, sözleşmeli işçi adı altında. İşverenin ya da devletin, bir tek sözü ile işten atılan, bir toplum olmakla mı övünüyoruz? Bumu bizlerin kurmaya çalıştığı adaletli, huzurlu düzen? Geçen gün 1 Mayıs işçi bayramı kutlandı. Ben işçi olsam, işçi bayramını geçmişte olduğu gibi, mutlu ve coşkulu kutlamazdım. Çünkü artık ülkemizde işçi diye bir sınıf neredeyse kalmadı. İşçi sınıfının adı bile anılmıyor. Siz hakkını aramak için, greve giden bir iş yerini duydunuz mu? Duyamazsınız buna yeltenenler, hemen susturuluyor engelleniyor. Hakkını aramaya kalkanlarda hemen işten atılıyor. İşçi kardeşlerimiz, 1 Mayısı YAS günü ilan etmelidirler. Çünkü artık işçi sınıfı, ne yazık ki can çekişiyor. Bu acı ve keder ortamında, yapılan haksızlıklar karşısında, bayram değil ancak YAS tutulur. Sayın Başbakanımızın, derecelendirme kuruluşuna verdiği cevapta, asıl yadırgadığım üsluptur. Bu üslup, gerçekten ülkemiz halkını korkutuyor, ürkütüyor. Bırakın ülkemizin halkını tedirgin ettiğini, artık Dünya farkına vardı, onları da ürkütüyor. Sayın Başbakanımızın verdiği bu cevabın, bir cümleyle özeti, benim istediklerimi söylemediğiniz an, sizi yok sayarım. İşte bizleri yönetenlerin, rakipsizliğinin, denetimsizliğinin, kontrolsüz gücün tek elde toplanmasının yasama, yürütme ve yargı erklerinin, özgür olmamasının getirdiği büyük tehlike. Allah yardımcımız olsun. Başbakanımızın bahsettiği kredi kuruluşu şimdide, geçmişte de siyasi kararlar vermesi muhtemeldir, bunda hiç şüphe yok. Geçmişte notumuzu yükselten aynı kuruluş, acaba birden bire neden yükseltti notumuzu diye neden sormadık, araştırmadık? Siyasi amaçlarla yükseltmiş olamaz mı? On yılda, toplum içinde işsizliğe çare mi bulundu? Devlet hangi yatırımları yaptı, sattığı kitler karşısında? Yaptıkları yollarla övünenler, toplumun sofralarına koyacak lokmaların, nasıl eksildiğinin farkında mı acaba. Emekli, memur, işçi daha refah mı yaşıyor düne göre? Hastanelerde tüm sorunlar mı çözüldü, yoksa sorunlara yeni problemler eklenerek, koskoca bir dağ mı oluştu. Adalet mi sağlandı bu ülkede, yoksa korku imparatorluğumu çöktü toplumun üstüne? Ülkemiz de kalkınma hızının arttığı ile övünenler acaba halkın, işçinin, memurun refahının, alım gücünün arttığını söyleyebilirler mi? Toplumda mutlu azınlığın arttığını, zenginin daha zengin olduğu, fakirin daha fakir bir yaşam sürdüğünü bizlerin göremediğini mi zannediyorlar? Belki toplumun bir kısmını, geçici olarak herhangi bir nedenle aldatabilirler, ama onlarda bir gün Allah ın izniyle, her şeyin farkına varacaklardır. Allah ın adaletinden kimse kaçamaz. Kredi derecelendirme kuruluşuna verilen cevap, aslında çok düşündürücü ve ibret dolu düşünene, düşünmek isteyene. İşimize geldiğinde bu kuruluşu kabul edeceğiz, işimize gelmediğinde, onu tanımamakla tehdit edeceğiz. Ne yazık ki bugün ülkemizin her safhasında aynı politika uygulanmaktadır. Böyle bir politika, elbette bir gün iflas edecektir. Hiç kimsenin yaptığı adaletsizlik, yanına kar kalmamıştır. Bizler ne geçmişten, nede yaşadıklarımızdan ders almayan bir toplum olduk. Elbette bunun nedenleri vardır. En önemli nedeni eğitimsizlik ve düşünmeyi, karar vermeyi başkalarına bırakmamızdan kaynaklanmaktadır. Allah özgür iradeyi ve aklı bizlere vererek, akıl, mantık ve Kur’an ın önerileri ile yaşamamızı ister bizlerden. Ama bizler aklı ve Kur’an ı bir kenara bırakıp, akılla Kur’an ı anlayamazsın mantığıyla yaşadığımız içinde, doğruyu bulmakta zorlanır bir toplum olduk. Aklını kullanmayanlara da ibretlik bir cevabı vardır Yaradan ın. Yunus suresi 100. ayetinde şöyle uyarır bizleri. (Akıllarını güzelce kullanmayanları, Allah pislik içinde bırakır.) Bizler ne yazık ki, ne geçmişte söylediklerimizi hatırlarız, nede bugün yaptıklarımızı geçmişimizle kıyaslarız. Bir rüzgârın etkisiyle savrulur gideriz toz misali. Sizlere bir örnek daha vermek istiyorum. Birçok internet sitelerinden ulaşabileceğiniz bir bilgiyi sizlere, bugün yaşadığımız güncel bir konuyla karşılaştırmanız için tekrar hatırlatmak istiyorum. Hatırlatmamın nedeni, bizleri yönetenlerin izledikleri yol ve takındıkları tavrın, farkına varmamız adınadır. Önce sizlere Fatih Sultan Mehmet in bedduası başlığı altında, bugün anlatılan bir rivayeti nakletmek istiyorum. Söylediğim gibi bu bir rivayet, doğru olup olmadığı tartışılır. Naklettiğim rivayet, Sayın Başbakanımızın belediye başkanlığı zamanında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi kaynaklı ve daha da dikkat çekici olanı, bu bilginin, kitabın ön sözünün Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan a ait olması. Lütfen dikkatle okuyunuz. BEDDUA ''Fatih İstanbul'u alıp da, alayla Ayasofya önüne geldiği zaman, derinden derine bir inilti işitti. Sesin geldiği tarafa bir adam gönderdi. Sakalları uzamış, hali perişan bir keşiş bulup getirdiler. Huzura çıkardılar. Korktu, teskin ettiler. Niçin hapsedildin diye sordular? Keşiş fala baktığını ve kuşatma hazırlıkları sırasında Konstantin'in kendisini çağırıp, İstanbul'u Türklerin alıp almayacağını bildirmek için, remil atmasını söylediğini, remilde İstanbul'un Türklerin eline geçeceğini söylemesi üzerinde de, Konstantin’in kızarak onu zindana attırdığını hikâye etti ve şimdi karşınızda bulunuyorum, demek ki falım doğru imiş. Bunun üzerine Fatih de İstanbul'un kendi elinden çıkıp çıkmayacağına dair remil atmasını ve doğruyu söylerse, ödüllendirileceğini bildirdi. Keşiş remil attı ve şöyle dedi: - İstanbul Türklerin elinden harp ve darp ile çıkmayacak, lakin öyle bir zaman gelecek ki emlak ve arazileriniz satılacak, bu suretle İstanbul Türk malı olmaktan çıkacak. Bu falın bildirdiği sonuçtan büyük üzüntü duyan Fatih ellerini kaldırarak, İstanbul'da edindiğim yerleri ecnebilere satanlar, Allah'ın gazabına uğrasınlar!' diye beddua etti.'' Kaynak şudur: A. Süheyl Ünver - "İstanbul Risaleleri" Yayınlayan: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Önsöz: Recep Tayyip Erdoğan Yukarıdaki rivayetin, doğru olup olmadığını elbette bilemeyiz. Şahsi düşüncem Fatih gibi çok özel bir insanın, fala baktırarak konuşacağına ben inanmıyorum. Peki, bu örneği neden verdim. Önemli olan rivayetten kıssadan hisse çıkarmaktır. İstanbul Belediye Başkanlığı zamanında, Sayın Başbakanımız, bu anlatılana o zaman inanmış olmalı ki, Belediyenin yayınladığı bir kitapta bu rivayete yer vermiş. Bizzat Sayın Başbakanımız da önsözünü yazarak, topluma sunmuş, yayınlamış olması önemlidir. Sayın Başbakanımız, eğer yine bizleri yöneten diğer Başbakanlarımızdan örnek alarak, dün dündür bugün bugündür diyerek, geçmişte düşündüklerine ve inandıklarına bir sünger çekiyor da, bugün ben çok farklıyım diyorsa, bu söylediklerim meclisten dışarı. Yok, eğer geçmişini inkâr etmiyor ve söylediklerine sahip çıkıyor ve inanıyorsa, sanırım Fatihin yukarıdaki rivayetine de önem veriyor demektir. Bu durumda, bu hükümetin çok yakında çıkardıkları ve güncelliğini koruduğu, yabancılara arsa ve mülk satışını genişleterek, satışına izin verdikleri kanunu, bir kez daha düşüneceklerini, gözden geçireceklerini umut ederim. Gözden geçirmeyenlere de, Fatihin bedduasını hatırlatırım. Fatih, peygamberimizin övgüsüne mazhar olan bir liderdi. Tahminlerini fallara, büyülere bağlayarak söyleyeceğine ihtimal vermiyorum, bu bizim inancımıza da uymaz. Ama gelecekte İstanbul un topla tüfekle yıkılamayacağını, ancak yanlış siyaset güden liderlerin hataları ile el değiştireceğini, hikâyede anlatılan keşişten, çok daha iyi, Fatih in tahmin edeceğine inanıyorum. İnşallah bu kıssadan bir hisse alırız. Toplum olarak, bazı gerçeklerin farkına varamamanın acısını yıllardır çekiyoruz. Lütfen artık farkında olalım. Bizleri topla tüfekle yıkamayanlar, ülkemizi farklı yollardan ele geçirmenin planlarını yapıyorlar. Bizleri yönetenlere, özellikle Sayın Başbakanımıza sesleniyorum. Bizim bizden başka dostumuz yoktur. Ne Amerika nın, nede Avrupa nın oyunlarına gelmeyiniz. Onlar vaat ettiklerinden, işlerine gelmediğinde hemen cayarlar. Sen onların inançlarına tabi olmadıkça, onlar da senin yanında, senden yana asla olmazlar. Bu uyarıları lütfen hatırlayalım. Bu uyarılar Allah katından geliyorsa, bunun nedenlerini dikkatle düşünmeden hareket edersek, toplum olarak hüsrana uğrayacağımızı, çok acılar çekeceğimizi unutmamalıyız. Liderler tarihe iki şekilde geçerler. Birincisi lanet ve nefretle anılan bir lider olarak, ikincisi toplumuna, halkına adaletle hükmeden, onlara mutlu ve huzurlu bir ortam hazırlayan bir lider olarak. Dilerim bizleri yönetenler, tarihe toplumunu adaletle yönetip, huzuru ve mutluluğu getiren, iyi hatırlanan liderler arsında olurlar. Ülke olarak çok zorlu bir imtihandan geçiyoruz. Rabbim cümlemize yardımcı olsun inşallah. Dilerim toplum olarak gönül gözleri açık, aklını, mantığını, özgür iradesini bizzat kendisi kullanan, Rabbin halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
SanalKahve © Copyright 2007 - 2014 Tüm Hakları Saklıdır.
|