31 sonuç bulundu

Geri dön

Re: Farz-ı Ayn Her müslümanın kesin öğrenmesi gereken bilg

Emegine Saglik, Kayacan Kardesim, Allah razi olsun

Selam ve Dua ile
Asri_Saadet
Pts Mar 19, 2012 1:48 pm
 
Foruma git
Konuya git

HOCAMIZA SORMAK ISTEDIKLERIMIZ

Selamün aleykum sevgili sanalkahve dostlari ve kardeslerim HOSGELDINIZ Hocamiza sorularimiz bölümüne , sizlerin aklinizia takilan sorularinizin cevabini degerli hocalarimizdan ve Kayacan kardesimden alacaksiniz
sifa icin dua istiyen dostlarimizada yardim edicemizi ve dua gönderebilecegimizide bildirmek isterim

sorularinizin cevabini hemen olmasada elimizden geldikce cabuk vermeye caslisamizida bildirmek isterim.sadece arada bakip sorunuzun cevabin alabilirsiniz ,simdiden rabbimden dertlilere deva hastalara sifa vermesini cani gönülden diliyorum sevgili kardeslerim,allah cümlemizin yar ve yardimcisi olsun insallah. AMINN

SAGLICAKLA KALIN

TEKRARDAN HEPINIZ HOSGELDINIZ SEFA GETIRDINIZ

SAYGILARIMLA

SELAM VE DUA ILE
Asri_Saadet
Per Mar 15, 2012 10:00 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Farz-ı Ayn Her müslümanın kesin öğrenmesi gereken bilg

Böyle bir önemli konuyu buraya taşıdığınız için çok teşekkür ederim emeğine yüreğine sağlık kardeşim.
Hacegan__
Pts Mar 19, 2012 4:54 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: BÜYÜK GÜNÂHLAR

Bu güzel ve faydalı bilgiler için çok teşekkür ederim kayacan kardeşim iyi şeylere vesile oluyorsun Allah razı olsun inşallah amin ecmain.
Hacegan__
Çar Mar 21, 2012 6:16 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: BÜYÜK GÜNÂHLAR

Paylasim icin cok sagol Kayacan Kardesim, Emegine Yüregine saglik, Allah Razi olsun

selam Ve Dua ile
Asri_Saadet
Sal Mar 20, 2012 4:58 pm
 
Foruma git
Konuya git

Cuma ile ilgili çeşitli sorular....

Sual: Ezan okunurken ve Cuma vaktinde alış veriş yapmak mekruh mudur?
CEVAP
Evet, mekruhtur. Alış verişin kendisi helaldir. Yani alınan mal mekruh değil, helaldir; fakat Cuma vakti ve ezan okunurken alış veriş yapan, mekruh işlemiş olur. (Dürer)

Cuma günü alış veriş
Sual: Cuma günü öğle ezanıyla imam selam verinceye kadar olan zamanda alışveriş yapmak mekruhtur, ama iş gereği, dükkânı kapatamıyoruz. Cuma namazı farz olmayan çocuklar alışveriş yapsa caiz olur mu?
CEVAP
Evet, caiz olur.

Sual: Cuma günü oruç tutmak sünnet midir?
CEVAP
Cuma günü oruç tutmak müstehaptır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cuma günü oruç tutan için, on ahiret günü oruç sevabı yazılır.) [Beyheki]

Bazı âlimlere göre, yalnız Cuma günü oruç tutmak mekruhtur. Bir hadis-i şerif meali:
(Yalnız Cuma günü oruç tutmayın! Perşembe veya cumartesiyle beraber tutun.) [Buhari]

Bunun için, cuma günü oruç tutmak isteyenin, perşembe veya cumartesi günü de tutması iyi olur; çünkü sünnet veya mekruh denilen bir işi yapmamak gerekir. Cumartesi günü oruç tutma imkânı olmazsa, cuma günü tek tutmak mekruh olmaz.

Sual: Cuma namazı kılınmayan mezra denilen köylerde ve İslamiyet ile idare edilmeyen yerlerde, öğle namazı kılarken ikamet okunur mu?
CEVAP
Evet okur. (Redd-ül-muhtar)

Sual: Cuma kılınmayan mezra denilen küçük köylerde cemaatle öğle namazını kılmak caiz olur mu?
CEVAP
Evet caizdir. (Fetava-i Abdurrahim)

Sual: Cumanın sahih olduğu yerlerde, öğleyi cemaatle kılmak ve ikamet okumak mekruh olur mu?
CEVAP
Evet mekruh olur. (Redd-ül-muhtar)

Sual: Seferi olanın Cuma namazı kılması farz mıdır?
CEVAP
Seferi olana Cuma kılmak farz değildir. Fakat kılarsa farz sevabını alır. (Hindiyye)

Sual: Kadınların Cuma günü, öğle namazını evlerinde kılabilmeleri için cemaatin camiden çıkmalarını beklemeleri şart mıdır?
CEVAP
Şart değildir. Diğer günlerde de böyledir. (Hidaye)

Sual: En az 6 ay kalmak niyetiyle ABD'ye gelen kişi normal vakit namazlarını seferi olarak mı kılmalı?
CEVAP
15 günden fazla kaldığı yerde normal kılar.

Sual: Kadın için bayram ve Cuma namazı farz olan bir mezhep var mıdır?
CEVAP
Şafii ve Maliki'de bayram namazı sünnet, Hanefi'de vaciptir.
Cuma namazının yalnız erkeklere farz olduğu çeşitli hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Bunlardan biri şöyle:
(Cuma namazı, köle, kadın, çocuk, hasta olan kimse hariç, her Müslümana farzdır.) [Ebu Davud, Hakim]

Bayram namazının şartları da Cuma namazının şartları gibidir. Bu bakımdan Cuma namazına gitmeyen kadın, Bayram namazına da gitmez.

Erkeklerin camide cemaatle namaz kılmalarının, evde kıldıkları namazdan 27 derece daha fazla sevap olduğu, kadınların ise, evde namaz kılmalarının, camide namaz kılmalarından daha çok sevap olduğu hadis-i şeriflerle bildirilmiştir.

Sual: Mahkumların Cuma günü öğle namazını cemaatle kılmaları mekruh olur mu?
CEVAP
Mahkumlara Cuma kılmaları farz olmadığı için, öğleyi cemaatle kılmak mekruh olmaz.

Sual: Hutbeleri nutuk çeker gibi okumak caiz mi?
CEVAP
Hutbeye dünya sözü karıştırmak haramdır. Hutbe nutuk, konferans şekline sokulmaz. Hutbeyi nutuk çeker gibi, şiir söyler gibi okumak caiz değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Şairlerin şiirlerine itina ettikleri gibi, hutbedeki konuşmasına itina edenlere Allah lanet etsin!) [Taberani, İ.Ahmed]

Sual: Camiye, Cuma namazına gidince namaza yeni başlanmışsa ne yapmak lazım?
CEVAP
Camiye girince eğer imama ilk tekbirde yetişeceğini zannederse sünnete kılmaya durur, ilk tekbire yetişemeyeceğini zannederse sünneti kılmaz.

Cuma günü ise, imam minbere çıkmadan sünneti yetiştireceğini zannederse sünneti kılar, zannetmezse sünneti kılmaz. Sünnet ile farz, farz ile sünnet arasında konuşulmaz. İmam hutbede iken de konuşulmaz. Hadis-i şerifte sus diyenin namazı yok buyuruluyor, sevabı olmaz demektir.

Sual: Çeşitli sebeplerden dolayı, Cuma namazlarını kılamayanın kaza etmesi gerekir mi?
CEVAP
Cuma namazı kaza edilmez, o günkü öğle namazı kılınır.

Sual: Cuma namazının ilk sünneti ne zamana kadar kılınır?
CEVAP
Hutbe başlayıncaya kadar kılınır. Hutbe okunurken kılınmaz. Eğer hutbe başlayana kadar yetiştirilememişse, Cumanın farzından sonra kılınır.

Sual: Cuma namazındaki sünnetleri kılarken kazası olan, kazaya da niyet eder mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Cuma namazı hutbesinde imam hutbeyi bitirdikten sonra dua ediyor, âmin dememiz gerekir mi?
CEVAP
Açıktan âmin demek caiz değildir. Namaz kılar gibi sessiz durmak gerekir.

Sual: Şafii imam, Şafiilere sonra Hanefilere Cuma kıldırsa caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Eda şartlarından biri noksansa Cumaya gitmek lazım mı?
CEVAP
Fitneye sebep olmamak için gitmek lazımdır.

Sual: Cuma namazında iç ezanı, cemaatin tekrarlaması lazım mı?
CEVAP
Sadece dinlemesi lazımdır. Tekrarlamaz.

Sual: Hutbeye çıkarken yüksek sesle dua okumak bid'at mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Hutbeyi kağıttan okumak mekruh mu?
CEVAP
Hayır.

Sual: Seferi imam, mukim cemaate Cuma namaz kıldırır mı?
CEVAP
Evet.

Sual: Mescidimiz küçük, etrafta cami de yok. Cuma namazında, birinci cemaat çıktıktan sonra, ikinci cemaat olmak caiz mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Cuma sahih olmayan yerde, Şafii mezhebi taklit edilip kılınsa farz sevabı alınır mı?
CEVAP
Evet.

Sual: Cuma hutbesinde bağdaş kurup oturmak uygun olur mu?
CEVAP
Caizdir.

Sual: Cuma günü cami içinde niye ezan okunuyor? Dışarıda okunması yetmiyor mu?
CEVAP
Cami içinde okunmasını Peygamber efendimiz emretmiştir. Birinci ezanı ise Hazret-i Osman emretti. Hulefa-i raşidinin sünneti Peygamber efendimizin sünneti demektir.

Resulullah ile Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer’in devrinde Cuma günü ilk ezan imam minbere çıkıp oturduğu zamanda idi. Hazret-i Osman halife olup, insanlar çoğalınca, dışarıda birinci ezanın okunmasını emretti. (Taç)

Hazret-i Osman hulefa-i raşidindendir. Onun sünneti de dinde senettir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Benden sonra ihtilaflar çıkacaktır. İşte o zaman sünnetime ve hulefa-i raşidinin sünnetine uyun! Onlara azı dişinizle ısırır gibi sımsıkı sarılın!) [Tirmizi]

Sual: Hutbelerin Türkçe olmasının ne mahzuru var?
CEVAP
İbni Abidin hazretleri, (Hutbeyi, Arabiden başka dil ile okumak, başka dil ile iftitah tekbiri almak gibi tahrimen mekruhtur) buyurdu. Hindistan âlimlerinden Muhammed Viltori hazretleri de (Hutbelerin bir kısmını bile Arabiden başka dil ile okumak bid'attir) buyurdu. (El-edille)

Eshab-ı kiram ve Tabiin-i izam, bid’at işlememek için, Asya ve Afrika’da, hutbeleri hep arabi okudu. Halbuki, dinleyenler Arabi bilmiyordu. Bunun için, Osmanlı âlimleri, 600 yıldır, hutbelerin, kabul olmayacağını bildikleri için, Türkçe okunmasına izin vermediler. Cuma vaazları koydular. Bu vaazlar, namazdan önce veya sonra, hutbenin manasını anlatırdı. Hutbe böylece öğrenilirdi.

İlk Cuma namazı
Sual: İlk Cuma namazı nerede ve hangi camide kılındı?
CEVAP
Resulullah efendimiz, ilk Cuma namazını Medine ile Kuba arasında (Ranona) vadisinde bulunan Mescid-i Cuma isimli camide kılmıştır.

Sual: Cuma günü ezandan önce, sala okumak, caiz midir?
CEVAP
Melik Nasır bin Mensur, hicri 700 yılında, Cuma ezanından önce, minarelerde salat-ü selam okuttu. (Mirat-ül haremeyn)

Bu tarihten sonra gelen âlimler, buna bir şey demedikleri için, Cuma günü salat okunmasına bid’at denmez.

Cenaze olduğunu bildirmek için, salat okumak ise, bid’attir. (S. Ebediyye)

Sual: (Cuma geceleri evde helva yapıp kokutmalı, ruhlar eve kokusuna gelir) sözü uydurma mıdır?
CEVAP
Evet.

Sual: İmamın, Cuma namazının ilk sünnetini minberin önünde kılması sünnete uygun mudur?
CEVAP
Uygun değildir. Minberin sağ yanında kılması sünnettir.

Camide istiğfar
Sual: Camide, cuma akşamları cemaate istiğfar ettirmek uygun olur mu?
CEVAP
Cemaate öğretmek niyetiyle yapılması uygundur.

Seferi imam
Sual: Seferi olana Cuma namazı kılmak farz olmadığı halde, seferi olan kimse, Cuma namazını kıldırabilir mi?
CEVAP
Evet, kıldırabilir.

Hutbeyi kılıçla okumak
Sual: Bazı imamlar hutbeyi kılıçla okuyor. Böyle bir şey var mı?
CEVAP
Evet, Mekke ve Bursa gibi, savaşla alınan şehirlerde, imam, minbere çıkarken sol eline kılıç alır. Kılıca dayanarak okur. (S. Ebediyye)

Hutbe dinlerken
Sual: Hutbe dinlerken, konuşulmaz ve bir şey okunmaz, ama bugünkü hutbelerde, ağaç dikmek, kalkınmak gibi şeylerden de bahsediliyor, üstelik Arapça da okunmuyor. Kalbi temizlemek niyetiyle içimizden kelime-i tevhid okumamızda sakınca olur mu?
CEVAP
Hutbe Arapça da okunsa, namazdan oruçtan da bahsedilse yine kalbden okununca zararı olmaz.

Yabancı ülkede cuma
Sual: Almanya, Fransa gibi gayrimüslim bir ülkede cuma namazı kılmak farz olmadığına göre, orada kırk kişi varsa, Şâfiî mezhebi taklit edilip kılınsa farz sevabı alınır mı?
CEVAP
Evet, sahih olur.

Müslüman olmayan bir ülkede, Müslümanlar, bir imam seçerek cuma namazı kılsalar, Hanefî mezhebine göre de namazları sahih olur. (İbni Abidin)

Hutbe dinlerken
Sual: Hutbe dinlerken, (Takkeni unutmuşsun, şurada boşluk var, safları doldur) gibi şeyler söylemenin, konuşmanın mahzuru olur mu?
CEVAP
Hutbe dinlemek namaz gibidir. Namazda yapılmaması gereken şeyler, hutbe dinlerken de yapılmamalı. Yer değiştirmek, konuşmak, konuşana sus demek, hattâ dua okumak bile caiz değildir. Camiye girince, hutbe okunuyorsa, hemen ilk bulduğu boş yere oturmalıdır.
Hacegan__
Cum Mar 23, 2012 5:14 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Cuma ile ilgili çeşitli sorular....

Sual: Cuma günü bir müslümanın yapması gereken işler nelerdir?
CEVAP
Cuma namazı için gusletmek, güzel koku sürünmek, yeni, temiz giyinmek, saç, tırnak kesmek sünnettir. Tırnakları Cuma namazından önce veya sonra kesmek sünnettir. Namazdan sonra kesmek efdaldir. (Dürr-ül-muhtar)

Hadis-i şerifte, (Cuma günü tırnak kesmek şifaya sebeptir) buyuruldu. (Ebuş-şeyh)

Perşembe günü de tırnak kesilebilir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ya Ali, tırnak Perşembe günü kesilir. Cuma günü de, koku sür ve yeni elbise giy.) [Deylemi]

(Cumaya perşembe gününden hazırlanın!) [Hatib]

(Her müslüman, Cuma günü yıkanmalı, misvaklanmalı ve güzel koku sürünmelidir.) [Buhari]

Cuma günleri şunları da yapmak iyi olur:

1- Cumayı perşembeden karşılamalı. Perşembe ikindiden sonra istiğfar etmeli. Kur’an-ı kerim ve Yasin suresini okumalı. Bir hadis-i şerifte, (Cuma gecesi Yasin suresini okuyanın günahları affedilir) buyurulmaktadır. (İsfehani)

2- Cuma gecesi ehli ile gusletmeli. Peygamber efendimiz, (Cuma günü gusledenin günahları affolur) buyurmaktadır. (Taberani)

3- Cuma namazına erken gitmeli, ilk safta yer almalı. Namaz kılanın önünden geçmemeli. Hatip minbere çıkınca, konuşmamalı.

4- Az da olsa sadaka vermeli. Çoluk çocuğunun nafakasını bol vermeli.

5- Cuma günü duanın kabul olduğu vakti bulmak için hep ibadet etmeli.

6- Cuma günü çok salevat-ı şerife getirmeli. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Cuma günü 80 salevat getirenin, 80 yıllık günahı affolur.) [Dare Kutni]

7- Ana babanın ve evliyanın kabirlerini ziyaret etmeli. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ana-babasının kabrini, Cuma günleri ziyaret edenin günahları affolur. Haklarını ödemiş olur.) [Tirmizi]

8- Cuma günü sevinmek, herhangi bir müslümanın Cumasını tebrik etmek iyi olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cuma günü, kuşlar ve vahşi hayvanlar birbirine "Selamün aleyküm, bugün Cuma günüdür" derler.) [Deylemi]

9- Cuma günleri ve her gün şu (istiğfar duası)nı çok okumalıdır:
(Allahümmagfir li ve li abai ve ümmehati ve li ebnai ve benati ve li ihveti ve ehavati ve li-amami ve ammati ve li-ahvali ve halati ve li-zevceti ve ebeveyha ve li-esatizeti ve lil-müminine vel-müminat vel hamdü-lillahi Rabbilalemin!)
Kadın okursa, zevceti yerine zevci ve ebeveyha yerine, ebeveyhi demelidir.

10- İkindiden sonra, seccade üzerinde elinden geldiği kadar, (ya Allah, ya Rahman, ya Rahim, ya Kavi, ya Kadir) demeli, sonra dua etmelidir.

Tırnak keserken
Sual: Tırnakları hangi sırayla kesmek gerekir?
CEVAP
Sağdan başlayarak kesilir. (S. Ebediyye)

Önce sağ elin şehadet parmağından başlanır, sırayla kesilip, sol elin başparmağına kadar devam edilir, en son sağ elin başparmağının tırnağı kesilerek bitirilir. Ayak parmaklarında da, sağ ayağının küçük parmağından başlar ve sol ayağın küçük parmağında bitirilir. (Hindiyye)

Tırnak kesmek
Sual: Cuma günü tırnaklarını kesemeyen kimsenin, diğer cumayı beklemesi gerekir mi?
CEVAP
Hayır, sonraki cumayı beklemeden kesmelidir. (S. Ebediyye)

Say etmek
Sual: Cumanın vaciblerinden biri de, camiye sa’y ederek gitmekmiş. Sa’y etmek ne demektir?
CEVAP
Sa’y etmek, çalışıp çabalamak ve hızlı yürümek anlamına da gelir. Hacda Safa ile Merve arasında usulüne göre 7 defa gelip gitmeye de sa’y denir. Sa’y, acele etmek demektir.

Cuma bayramı
Sual: Cuma günü, yeni ve temiz elbise mi giymek gerekiyor?
CEVAP
Evet, en iyi elbisemizi giymek gerekir; çünkü Cuma günü müminlerin bayramıdır. Hatta iki bayramdan da kıymetlidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlânın indinde günlerin seyyidi Cuma’dır, Kurban ve Ramazan bayramından da kıymetlidir.) [Buhari]

Cuma günü kıymetli elbise giymekle ilgili hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Ya Ali, Cuma günü güzel koku sür ve yeni elbise giy!) [Deylemi]

(Günlük giyilen elbiseden başka, Cuma günleri giyilecek ayrı bir elbisenin olması ne iyidir.) [İbni Mace]

(Resulullah, aldığı yeni elbiseyi Cuma günü giyer, Allah’a hamd eder, iki rekât namaz kılar ve eskisini de birine verirdi.) [Hatîb]

(Resulullah, Yemen kumaşından olan elbisesini, Cuma ve bayramlarda giyerdi.) [Beyheki]

Şu halde Cuma günleri, en iyi elbisemizi giymeliyiz.
Hacegan__
Cum Mar 23, 2012 5:15 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Cuma ile ilgili çeşitli sorular....

Sual: Japonya, Kore, Amerika gibi ülkelerde, Cuma namazı kılmanın şartları yoksa, Cuma namazına gitmek yine şart mıdır? İmam fâsık ise yine gitmek gerekir mi?
CEVAP
Mazeretsiz üç Cumaya gitmemek münafıklık alametidir. Bir ülkede Cuma kılmanın şartları yoksa, yine de Cuma günü, cemaate gitmek lazımdır. Salih imamın bulunduğu camiye Cuma kılmak için sebepsiz gitmemek münafıklık alametidir. Bir çeşit bölücülük olur.

Eskiden Cumaları vali kıldırırdı. Vali fâsık da olsa, birlik ve beraberliğin bozulmaması için Cumaya gitmek gerekirdi. Çünkü Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(İmam salih veya facir olsa da, büyük günah işlese de arkasında namaz kılın.) [Ebu Davud] (İslam âlimlerinin büyüklerinden Ebussuud Efendi bu hadis-i şerifin Cuma kıldıran valiler için olduğunu bildirmektedir.)

(Büyük günah işleyen imamın arkasında namaz kılın) hadis-i şerifi, fitne çıkmaması için ve emir olan zata itaat içindir. Yoksa büyük günah işleyen yani içki içen, zina eden, kumar oynayan fâsık imamın arkasında namaz kılmak Hanefi'de tahrimen mekruh, Maliki’de hiç sahih değildir. (Halebi)

Fâsık olan imamların arkasında namaz kılmamalı, başka camide kılmalı. (Redd-ül-muhtar, Tahtavi, Hindiyye)

Fâsık kimse, âlim olsa da, imam yapılması tahrimen mekruh olur. Çünkü, İslamiyet'e uymakta gevşek davranır. Böyle kimseye fâsıklığından dolayı kıymet vermemek vacibdir. İmam yapmak ise, ona saygı göstermek olur. İmam olmasına mani olunamazsa, her namazı başka camide kılmalıdır. (Merak-ıl-felah)

İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
Fâsık imam arkasında namaz kılınmaz. Cuma namazında fâsık imama da uyulur. Ancak bir şehirde birkaç camide Cuma namazı kılınıyorsa, Cuma namazını da, fâsık imam arkasında kılmak mekruh olur. Feth-ul-kadir'de de böyle yazılıdır. (Redd-ül-muhtar)

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Vera sahibi [salih] imam ile kılınan iki rekat namaz, fâsık ile kılınan bin rekattan daha faziletlidir.) [Ebu Nuaym]

Üç Cumayı terk etmek
Sual: Üç cumayı kılmayan münafık olur mu? Görev gereği gidilmezse günah olur mu?
CEVAP
Hanefi’de Cuma namazının farz olabilmesi için iki şart vardır:
1- Vücub şartları, 2- Eda şartları.

Eda şartlarından biri yoksa, namaz sahih olmaz. Vücub şartları yoksa, sahih olur. [Bunların neler olduğu, Cuma namazının farzları maddesinde yazılıdır.]

Vücub şartlarından biri veya birkaçı bulunan erkek, isterse Cuma namazı kılabilir. Yani namazı sahih olur. Kılmazsa günaha girmez.

Özürsüz Cuma kılmayanın, Cuma kılınmadan önce, öğle namazını kılması haramdır. Sonra kılması ise farzdır. Özür ile Cuma kılmayanların, öğle namazını cemaat ile kılmaları mekruhtur.

Cuma namazının eda şartlarından bir veya birkaçı noksan olsa da camiye gitmeli. Yani cemaate gitmek lazımdır. Zaruretsiz salih imamın cumasına gitmeyen münafık sayılır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Mazeretsiz üç Cumayı terk eden münafıklardan yazılır.) [Taberani, Dare Kutni]

(Zaruretsiz arka arkaya üç Cumayı terk edenin kalbini Allahü teâlâ mühürler.) [Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Nesai, Hâkim]

Kalbi mühürlenmek, iyilik yapmaz hâle gelmektir. Hayır hasenat ve ibadet yapmak ona zor gelir.

Münafıklardan yazılır demek ise, kâfir olur anlamında değildir. Münafık ameli işlemiş olur. Mesela münafık yalan söyler. Yalan münafıklık alametidir. Ama yalan söyleyen münafık, yani kâfir olmaz. Münafık ameli işleyenlerin sonunda küfre düşme ihtimali çoktur. Bunun için bütün haramlardan sakınmaya gayret etmeli, bir mazereti yoksa Cumalara gitmelidir. Bir mazeretle Cumaya gidemeyen muhakkak öğle namazını kılmalıdır.

Sual: Üç cumayı kılmayanın tevbesi kabul olmaz ve kâfir olurmuş. Bu doğru mu?
CEVAP
Hiç namaz kılmayan kimse de kâfir olmaz ve tevbesi de kabul olabilir. Bir hadis-i şerifte, (Bir kimse, mani yok iken, üç Cuma namazı kılmazsa, Allahü teâlâ, kalbini mühürler) buyuruldu. Yani, iyilik yapmaz olur, gafil olur. Tevbe eder Cumalara giderse, üstündeki gaflet kalkar. Bu hadis-i şerif, İslamiyet’le idare edilen yerler içindir.

Sual: Peş peşe üç Cuma namazını kaçıran bir erkeğin nikahı düşermiş, doğru mu?
CEVAP
Öyle bir şey yok. Farz olduğuna inanıp, bin kere kaçırsa veya hiç gitmese boş olmaz.

Sual: Memur, işçi ve öğrenci, cuma namazı için izin alamazsa ne yapması gerekir?
CEVAP
O günkü öğle namazını kılmak şart olur. Başka bir şey yapması gerekmez.

Cuma namazına gitmemek
Sual: Gayrimüslim ülkesi olduğu için, Avrupa’da cuma namazına gitmemek uygun mudur?
CEVAP
Uygun değildir. Cuma namazına gitmelidir. Gayrimüslim ülkesi de olsa, Müslümanların bir araya gelip de kıldıkları cuma namazının sahih olduğu, İbni Abidin’de yazılıdır. Zuhr-i ahir namazını da mutlaka kılmalıdır.

Küfür diyarında
Sual: Gayrimüslim ülkelerde, Müslüman olmayan devlet başkanının veya ona bağlı olan kurumların tayin ettiği imamın kıldırdığı Cuma, bayram ve vakit namazları sahih olur mu?
CEVAP
Evet, sahih olur. (Redd-ül-muhtar)

Nerede olursa olsun, zuhr-i ahir namazını da mutlaka kılmalıdır.

Seferde Cuma kılmak
Sual: Âmâ veya yolcu gibi, kendisine Cuma namazı kılmak farz olmayan bir kimse, camide Cuma namazını kılsa, Cuma sahih olmuşsa; bu, öğlenin farzının yerine geçer mi?
CEVAP
Evet. Ancak günümüzde Cumanın şartlarından bazısı noksan olduğu için, Cuma günü zuhr-i ahir namazını muhakkak kılmalıdır. (Redd-ül-muhtar)
Hacegan__
Cum Mar 23, 2012 5:16 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Cuma ile ilgili çeşitli sorular....

Sual: Cuma namazı kaç rekattır ve nasıl kılınır?
CEVAP
Cuma günü 16 rekat namaz kılınır. [Bunun iki rekatını kılmak farzdır. Öğle namazından daha kuvvetli farzdır.] Bunlar sırası ile şöyledir:

1- Önce, Cumanın dört rekatlık ilk sünneti kılınır. Bu sünnet, öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır. Sonra, cami içinde ikinci ezan ve hutbe okunur. Hutbe okunduktan sonra, ikamet okunup, cemaat ile Cuma namazının iki rekatlık farzı kılınır.

2- Cuma namazının farzı kılındıktan sonra, dört rekatlık son sünneti kılınır. Bunun kılınışı öğle namazının ilk sünneti gibidir.

3- Bundan sonra, “Vaktine yetişip kılmadığım son öğle namazının farzını kılmaya” diye niyet ederek, öğle namazının farzı gibi zuhr-i ahir denilen bir namaz kılınır.

4- Sonra da, sabah namazının sünneti gibi iki rekat vaktin sünneti kılınır. Bundan sonra, Âyet-el-kürsi ve tesbihler okunup, dua edilir.

Sual: Cuma namazının sünnetlerini kılarken kazaya nasıl niyet edilir?
CEVAP
Cumanın ilk sünnetini kılarken, (Cumanın sünnetini ve ilk kazaya kalmış öğle [ikindi veya yatsı] namazının farzını kılmaya) diye niyet edilir. Cumanın farzından sonra 10 rekat namaz kılınır. Bunun ilk dört rekatını kılarken, (Cumanın son sünnetine ve ilk kazaya kalmış öğle [ikindi veya yatsı] namazının farzını kılmaya) diye niyet edilir. İkinci dört rekatı kılarken, (Vaktine yetişip kılmadığım son öğle namazının farzını kılmaya) diye niyet edilir ve farz gibi kılınır. Buna zuhr-i ahir namazı denir, mutlaka kılmalıdır. Cuma namazı kabul olmazsa, bu namaz o günün öğle namazı yerine geçer. Sonra iki rekat daha kılınır, buna da (Vaktin son sünnetini ve ilk kazaya kalmış sabah namazının farzını kılmaya) diye niyet edilir.
Hacegan__
Cum Mar 23, 2012 5:17 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Cuma ile ilgili çeşitli sorular....

Sual: Cuma namazının şartları nelerdir?
CEVAP
Hanefi’de Cuma namazının farz olabilmesi için iki şart vardır:

1- Vücub şartları,

2- Eda şartları.

Eda şartlarından biri yoksa, namaz sahih olmaz. Vücub şartları yoksa, sahih olur.

Eda şartları yedidir:
1- Namazı şehirde kılmak. Bugün muhtarı veya jandarması bulunan köyler şehir hükmündedir.

2- İzinli olarak kılmak. [Gayrimüslim ülkelerde, cemaatin seçeceği imam, Cuma namazını kıldırır. Cumanın kabul olması şüpheli olan yerlerde, Cuma namazının son sünneti ile vaktin sünneti arasında dört rekat zuhr-i ahir [son öğle] namazı kılmalıdır.]

3- Öğle namazının vaktinde kılmak.

4- Vakit içinde hutbe okumak.

5- Hutbeyi namazdan önce okumak.

6- Cuma namazını cemaat ile kılmaktır. İmamdan başka, Hanefi’de 3, Maliki’de 12, Şafii ve Hanbeli’de 40 erkek gerekir.

7- Cami herkese açık olmak. Kapıyı kilitleyip içerde kılmak caiz olmaz.

Vücub şartları:
Cuma namazının Vücub şartları 9’dur:

1- Mukim olmak, seferi olmamak.

2- Sağlam olmak, hasta olmamak.

3- Hür olmak.

4- Mahpus olmamak. Düşmanın yakalama korkusu olmamak.

5- Âkıl ve bâliğ olmak.

6- Kör olmamak.

7- Yürüyebilmek. Arabası olsa bile felçliye, ayaksıza farz değildir.

8- Erkek olmak. Cuma namazı kadınlara farz değildir.

9- Çok yağmur, kar, fırtına, çamur, çok soğuk olmamak.

Âmir izin vermezse
Sual: (Memur ve işçi köle sınıfına dâhildir. Patron veya müdür izin vermezse, o kişiye Cuma namazı farz olmaz) deniyor. Doğru mudur?
CEVAP
(Memur ve işçi köle sınıfındandır, hür değildir) demek yahut onları mahkûm [hapis] durumuna sokmak yanlış olur. İşçi, memur, başka zaman o kadar fazla mesai yapayım diyebilir veya maaşımdan kes diyebilir. Yani bir uzlaşma olabilir. Uzlaşmaya yanaşmayan âmir, vakit namazlarını kıldırmayabilir. Patron kıldırmıyor diye namazın farziyeti kalkmış olamaz. Gerekirse iki namazı cem eder, yine namazını kazaya bırakmaz. Cumaya kesin gönderilmezse, cumanın farziyeti kalkmış olmaz, o zaman zuhr-i ahir namazı kılınır. Yani o günkü öğle kılınır. Hiçbir patronun namaza mani olmaya hakkı olmaz. Namaz vakti kadar ücretinden kesebilir veya fazla mesai yaptırır.

Gözleri görmeyen
Sual: Gözleri görmeyene cuma namazı farz mıdır?
CEVAP
Gözleri görmeyene, yardımcısı olsa da cuma namazı kılmak farz değildir, fakat yardımcı olmadan kendisi camiye gidebiliyorsa, o zaman farz olur. (S. Ebediyye)
Hacegan__
Cum Mar 23, 2012 5:18 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Cuma ile ilgili çeşitli sorular....

Böyle Güzel ve Faydali Hatta Bizlere Ögretici ve Bilgilendiren Önemli Paylasimlariniz icin Allah sizden Razi Olsun, Emeginize, Kaleminize Saglik,

Selam ve Dua ile
Asri_Saadet
Cum Mar 23, 2012 7:29 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Cuma ile ilgili çeşitli sorular....

Cuma günü okunacak dua!
Lailahe illallah Cuma’nın sebebiyle, Muhammedün Resullullah gerek yüzün gölgesiyle dünya ve ahiret muradımı ver.
Melekler duasıyla, Ya vedüdüm, entel maksudum, Kulhüvellahü ehad, bin bir kere ya samed, cennet kapılarını aç, benim günahımdan geç.
Benim günahım varsada senin gibi halikim var. Muhammed Aleyhisselam dostum var.
İlahi kabre vardığım gece lütfeyle, yalnız kaldığım gece bilmediğimi bildir. Kabrimi nur ile doldur. Kevser şarabına daldır, ulu cemalini göster.
Gece gündüz yalvarırım sana dünya ve ahiret muradımı ver bana.
Rabbim Allah, fikrim zikrullah, kalbimin nuru Resullullah, evvelim Allah, ahirim Allah, La ilahe illallah Muhammedün Resullullah.

Cuma gibi günümüz var. İslam gibi dinimiz var. Muhammed gibi şahımız var. Allah dedim, dostum dedim, 99 ismine mühür vurdum, üstüne.
Sırrım sübhanım Allah, derdim dermanım Allah, gafil kuluna gam düşmüş, yetiş imdadımıza ya Muhammed.
Kulhüvellahü ehad, bin bir kere ya samed, ya Allah, ya Muhammed umarız senden şefaat.
Lailahe illallahtır özüm, Muhammed Mustafadır sözüm, ihlas-ı şerif ile yıkadım yüzüm. Ayetele kürsü için sen kabul eyle sözüm.
Bugün Cuma günüdür. Dinim İslam dinidir. Dinimin İslam dini olduğuna, yetmiş binin nısfına, mühürledim üstüne.
Lailahe illallah üç muradım var, biri cennet, bir ırmak diyarını görmek. Aç cemalini göster diyarını.
Ya Resullullah! Aman yarabbi ya rabbena her halimiz malumdur sana, gece gündüz yalvarırım sana. Her zaman sana muhtacım, cemalini göster bana.
Cennetine davet et Allahım kabrimizde rahatlık, sıratta selamet, tatlı canımız sana emanet, son nefesimizde selametler ihsan eyle.
Kabir suallerimiz ahsan eyle, cennetinle cemalini cümleyle beraber bana da nasip eyle.
Lailahe illallah selalar duası için, Muhammedün Resullullah arşı ala gölgesi için hastalara şifa, dertlilere deva, borçlulara edalar ihsan eyle Ya Rabbim.
Elif Allah, Nur Muhammed tez selamet.
Ya Celil, etme zelil, gönder delil. İlahi Yarabbi hacetimi rahmet deryasını ulaştır, duaya açılan elleri icabete eriştir.
Allahım senden başka kimsemiz yoktur. Lailahe illallah arşı alaya Muhammedün Resullullah şükür Mevlaya.
Yarabbi yarabbena her halim malumdur sana, cenneti alada cemalini göster bana.
Lailahe illallah günahlarımız af eyle, Muhammedün Resullullah makamımı nur eyle.
İlahi Yarabbi son nefesimde kendime malik olmadığım zaman bu duamı sana emanet ederim.
Selatü selaya yolladım Mevlaya, sen cümlemizin muradını ver gelecek Cuma’ya.
Lailahe illallah ve cellehü edası ile, Rabbim muradımızı ver melekler duası ile.
Lailahe illallah kalbimizi karartma, rızkımızı azaltma, kabrimizi, daraltma, senden başka kapı aratma, muhannete muhtaç etme.
Lailahe illallah imanla sabır, Muhammedün Resullullah azapsız kabir.
Allahım beni af eyle, her derdimi def eyle, rızkımızı bol eyle, kabrimizi nur eyle, sual meleklerinin cevabını muktedir eyle.
Evvelim Allah, ahirim Allah, kalbimde beytullah Lailahe illallah Muhammedün Resullullah. “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlühü” diyerek çene kapatmak nasip eyle Yarabbi.
Allahım şeytanın şerrinden, kabirdeki yılanlardan, çıyanlardan, ölümün dehşetinden, kabirin azabından, sıratın zulmetinden muhafaza eyle Allahım.
Ölümün hayırlısını, üç ayların birisini, Yasinin yarısını okurken ölmeyi nasip eyle Yarabbi.
Amin amin amin ecmain inşallah.
Hacegan__
Cum Mar 23, 2012 5:27 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Cuma ile ilgili çeşitli sorular....

Sual: Kur’anın mantığına, ruhuna göre, mübarek gün ve gecelerde doğup ölmenin hiç önemi yoktur. Çünkü doğmak ve ölmek bizim elimizde değildir. Kadir gecesinde de doğup, yine o gece ölsek ne fark eder? İster meyhanede öl, ister tuvalette öl, istersen camide namaz kılarken öl hiç önemi yoktur. Çünkü insan fiiliyle değer kazanır. Bu görüşümde yanlış mıyım?
CEVAP
Dini konularda sizin ve bizim görüşümüzün ne önemi olur? Din kitapları ne yazıyorsa o esastır. Din kitaplarında Kur’anın mantığı, Kur’anın ruhu diye bir deyim yoktur. Bunlar, İslam dininin hak din olduğuna inanmayan, Resulullahın hâşâ kendi kurduğu beşeri sistem olduğunu sanan gayri müslimlerin etkisinde kalıp, yazılarında, kitaplarında İslam düşüncesi tabirini kullanan bid’at ehlinin uydurmasıdır. Eğer Kur’anın manası denmek isteniyorsa, Kur’an-ı kerimi siz ve biz mi iyi anlarız, yoksa Peygamber efendimiz ve İslam âlimleri mi?

Şimdi Resulullah efendimizin bildirdiği hadis-i şeriflere bakalım:
(Cuma günü veya gecesi ölen mümine kabir azabı olmaz.) [Tirmizi] (Tirmizi, Kütüb-i sitte adı ile maruf, en kıymetli altı hadis kitabından birisidir. Cuma günü ölen Müslüman, o günün şerefine kabir azabı görmüyor. Kâfir o gün ölürse elbette cezasını çeker.)

(Cuma günü veya gecesi ölen mümin, şehit olur, kabir azabından kurtulur.) [Ebu Nuaym - Hilyet-ül evliya, İ. Süyuti – Cami-üs-sagir, İbni Âbidin - Redd-ül-muhtar] (Görüldüğü gibi bu âlimler de bu hadis-i şerifi bildiriyorlar. Cuma günü ölen Müslümana kabir azabı olmaması, Allahü teâlânın bir ihsanıdır, bu nimeti dilediğine verir. Buna kimse itiraz edemez.)

(Cuma günü günah işlemeden geçerse, diğer günler de selametle geçer.) [İ.Gazali] (Bu da Allahü teâlânın bir ihsanıdır.)

(Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nail olurlar. Bunlar: Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri.) [Deylemi] (Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Hiç kimsenin, niye Allah bazı gecelere kıymet verdi diye bir sual sormaya hakkı yoktur.)
Tüm dostlarımın mübarek cuma gününü kutlar ve hakkımızda hayırlara vesile olmasını temenni ederim.Selam ve dua ile Hacegan...
Hacegan__
Cum Mar 23, 2012 5:20 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Cuma ile ilgili çeşitli sorular....

Sual: Acele işimiz olunca, Cuma namazının farzını kılıp hemen çıkabilir miyiz?
CEVAP
Cuma namazının birçok eda ve vücub şartları var. Bunlardan bir veya birkaçı tahakkuk etmeyebilir. Bu durumda da Cuma namazı sahih olmaz. Bunun için (Vaktine yetişip kılmadığım son öğle namazına) diye niyet ederek Zuhr-i ahir adıyla dört rekat namaz kılınması gerekir. (İbni Hümam ve İbni Âbidin)

Bu şekilde kılınınca, Cuma kabul olmuş ise, bu namaz, kaza namazı yerine geçer. Cuma namazı kabul olmamışsa öğlenin farzı yerine geçer. Zuhr-i ahir namazını terk etmemeli, mutlaka kılmalıdır. Acele bir işimiz olduğu zaman, Cumanın farzını kılıp camiden çıkmak ve zuhr-i ahir namazını öğle namazı vakti çıkmadan önce başka yerde kılmak da caizdir.

Sual: Cuma günü zuhr-i ahir namazı kılmak bid’at midir?
CEVAP
Hayır değildir. Cuma namazının eda şartlarından birisi bulanmayan yerlerde bu namazı kılmak farz olur. Çünkü Cuma kılmak farz olmayınca, öğle namazını kılmak farz olur.

Şafii (Tenvir-ül kulub) kitabında diyor ki:
(Muhakkikler güneşi Remli hazretlerinden, “Şafiiler, Allah ve Resulüne muhalefet edip, beş vakit namaza altıncı bir farz ilave ettiler” diye iftira edene, ne ceza gerekir, diye soruldu. O da, bunu söyleyenin, en az benzerleri gibi, tazir cezasıyla cezalandırılması gerektiğine fetva verdi. Farz olan beş vakti, altıya çıkarmak, dinden çıkmayı gerektirir. Dine ilave yapılamaz. Şafiiler dine ilave yapmıyor.

Cuma namazının birden fazla camide kılındığı yerlerde, o günkü öğleyi de kılıyorlar.

Müdiriyye kadısı, Şafiilerin, Cuma namazından sonra öğle namazı kılmalarını yasaklamıştı. Fakat adı geçen fetva, kadıya okununca, kadı, insaf ehli olduğu için, “Ey Şafiiler, ben hatalıyım. Yine Cumadan sonra öğle namazını mescitte kılmaya devam edin” demiştir. Bu konu hakkında Şafii âlimlerinden Yusuf Nebhani hazretleri de bir eser yazmıştır. Bu eserde, birden fazla yerde Cuma kılınan şehirlerde, Cuma namazından sonra, öğle namazını kılmanın sadece Şafiilere mahsus olmadığını, dört mezhep âlimlerinin de aynı hükmü bildirdiklerini söylemiştir.

Muhammed Şirvani de bu hususta bir eser yazmıştır. Cuma namazından sonra öğle namazının kılınması gerektiğini bildirmiştir. Aynı zat, Hanefi âlimlerinin Cumanın birden fazla yerde kılınması veya namaz kılınan yerin şehir sayılıp sayılmayacağı hususunda şüphe edilmesi halinde öğle namazının kılınması gerektiğini bildiren cevaplarını (Davuş-Şema fi salât-iz zuhri badel cumua) eserine almıştır. Bu değerli âlim, bu hususta ele alınan bütün itirazları teker teker çürütmüştür.

Resulullah efendimizin zamanında Cuma tek mescitte kılınıyordu. Cumaya geç kalanların ikinci, üçüncü cemaat yapmalarına izin verilmiyordu. Hulefa-i raşidin de bu yolu tuttu. Hazret-i Ömer döneminde fetihler yapılıp şehirler çoğalmasına rağmen, birden fazla camide Cuma kılınmasına müsaade edilmedi. Valilere yazılan mektuplarda, Cumanın tek mescitte kılınması emredildi.

Emeviler döneminde ve Abbasilerin ilk yıllarında bu durum aynen devam etti. Cumanın birden fazla camide kılınmasının, imam-ı Şafii hazretlerinin vefatından 76 yıl sonra olduğunu Hatib Bağdadi ve İbni Hacer hazretleri bildirmektedir.

Fakihlerin cumhuruna göre, Cumanın tek camide kılınması vacibdir. Birden fazla camide namaz kılmak sünnetten ayrılmaktır. İmam-ı Şafii hazretleri, ihtiyaç olsun olmasın bir şehirde birden fazla camide Cuma kılınmasının caiz olmadığını bildirmiştir. Zamanının İkinci Şafiisi olarak kabul edilen İbni Sübki hazretleri de aynen imam-ı Şafii hazretleri gibi fetva vermiştir. Sözü hüccet mezhep âlimleri, birkaç camide Cuma kılındığı takdirde, öğle namazının da kılınması gerektiğini bildirmişlerdi. Çünkü ihtiyatlı davranmak gerekir. Hadis-i şerifte, “Şüphelerden sakınan dinini korumuştur” buyuruldu.)

Birden fazla yerde Cuma namazı kılınan mescitlerde Şafiiler öğle namazını kılmaları gerekir. Hanefilerin ise, Cuma namazından sonra, Vaktine yetişip kılmadığım son öğle namazına diye niyet ederek Zuhr-i ahir adıyla bir namaz kılmalarının gerektiğini İbni Hümam ve İbni Âbidin hazretleri gibi Hanefi âlimleri bildirmektedir. Bu şekilde kılınınca, Cuma kabul olmuş ise, bu namaz, kaza namazı yerine geçer. Cuma namazı kabul olmamışsa öğlenin farzı yerine geçer. (Redd-ül-muhtar)

Sual: Kazası olmayan, Cuma günü ahir zuhuru kılarken her dört rekatında da zammı sure okumalı mıdır?
CEVAP
Evet okumalıdır. Çünkü Cuma kabul olmuş ise, o namaz nafile olur. Nafilelerin ise üçüncü ve dördüncü rekatında zammı sure okumak vaciptir.

Kazası olanın ise, okuması gerekmez, okusa da olur, okumasa da. Yani Farzın her rekatında zammı sure okumanın mahzuru olmaz.

Zuhri ahir namazı, Cuma namazı kabul olmazsa, öğlenin farzı yerine geçer. Kabul olmuş ise, kaza yerine geçer. Kazası da yoksa nafile olur.

Sual: Kazası olmayan kimse, zuhri ahiri kılarken, üçüncü ve dördüncü rekatlarda zammı sure okumalı dediniz. O zaman kazası olmayan, sünnetleri kılarken kazaya da niyet edince, üçüncü ve dördüncü rekatlarda zammı sure okuması gerekmez mi?
CEVAP
Gerekmez. Zuhri ahir namazı bunlarla kıyas edilmez. Zuhri ahir namazı sırf o günkü Cuma namazının sahih olup olmaması ile ilgilidir. Kazası olmayan kimse, sünnetleri kılarken kazaya da niyet edince, sünneti terk etmiş olmuyor, farz namaz yanında bir namaz kılınınca sünnet de kılınmış oluyor. Onun için, kazaya da niyet edilen dört rekatlı sünnetlerin üçüncü ve dördüncü rekatlarında zammı sure okunması gerekmez. Yani farzların üçüncü ve dördüncü rekatında zammı sure okumanın mahzuru olmaz. Okunursa secde-i sehv gerekmez.

Sual: Misafir, Cuma günü zuhr-i ahir namazını kaç rekat olarak kılar?
CEVAP
İki rekat olarak kılar.

Sual: Zuhr-i ahiri kılarken ikamet okumak mekruh mu?
CEVAP
Hayır.

Sual: Zuhr-i ahir namazı nasıl kılınır, farz namazı gibi mi?
CEVAP
Cumanın farzından sonra kılınır, farz gibi kılınır.
Hacegan__
Cum Mar 23, 2012 5:18 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: ŞEYTANIN ZEHİRLİ OKLARINDAN HARAMA BAKMAK

Güzel bir Konu Paylasim icin sagol, emegine yüregine saglik Kayacan Kardesim

Allah Razi Olsun

selam ve Dua ile
Asri_Saadet
Per Mar 22, 2012 4:41 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: ŞEYTANIN ZEHİRLİ OKLARINDAN HARAMA BAKMAK

Kayacan hocam bu güzel bilgi ve paylaşımların için çok teşekkür ederim emeğine yüreğine sağlık Allah razı olsun inşallah amin ecmain.
Hacegan__
Per Mar 22, 2012 5:30 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: AYET-EL KÛRSİ ! ve faziletleri

Emegine Yüregine Saglik Kayacan Kardesim, Güzel paylasim Allah Razi Olsun


Selam ve Dua ile
Asri_Saadet
Cum Mar 23, 2012 2:53 pm
 
Foruma git
Konuya git

Erkekler Kadının Emanet Olduğunu Unuttu..!!!!!!

Erkekler Kadının Emanet Olduğunu Unuttu..!
"Öncelikle bugüne değin gözlemlediğim acı bir gerçeği paylaşmak isterim. Bir ailede baskın karakter kimse onun sözü geçiyor. Onun sesi daha çok çıkıyor ve diğer taraf sönük kalıyor. Bu açıdan toptancı bir yaklaşımla erkekler şöyle kadınlar böyle demenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Her aile ayrı bir dünyadır. Her zaman dışardan göründüğü gibi olmayabilirler.

Eşlerden hangisi uysal bir yapıdaysa diğeri evde egemenliği eline alıyor bütün söz hakkını kendinde görüyor sanki. Bir kadın sabırlı sessiz sakin bir yapıya sahipse genelde kullanılabilir görülüp gereken saygı kadına gösterilmiyor. Ve aynı şekilde erkekte her şeye susan her konuda fikir beyan etmeyen sabırlı bir karakterdeyse bu kez kadın erkeğe yükleniyor evde tek otorite oluveriyor.

Görselliğin ön plana çıkarıldığı günümüz toplumunda kadın olmakta erkek olmakta güçleşti. Özellikle erkeklerin kadınlardan görüntü olarak beklentisi arttı. Uyaranlar dayatılan kadın modelleri bütün albenisiyle sokaklarda arzı endam eden kadınlar erkeklerin eşlerine olan ilgisini azalttı.

Ne acıdır ki kadının her zaman namuslu edepli olması beklenirken erkeğin yaptığı zina “elinin kiri” “erkektir yapar” gibi bayağı sözlerle basitleştirildi.

Kadınlardan itaat beklenirken acaba erkekler üzerlerine düşen vazifelerini ne kadar yapabiliyorlar? İzleyici yorum ve maillerinden yola çıkarak erkeklerin yaptığı yanlışlardan ve haksızlıklardan örnekler verelim.



1-Kadın bir ev hanımıysa akşama kadar evinde uğraşmış didinmişse erkeği tarafından sanki hiçbir iş yapmamış gibi görülmesi

2-Kendi ailesine saygı sevgi gösterilmesini beklerken kadının ailesinin önemsenmemesi

3-Kadının hassas bir yapıda olduğunu unutup ısrarla ve inciterek değiştirmeye çalışması. Vücudunda azıcık kilosu biraz sarkması olan kadına iğrenç muamelesi yapılması ne kadar onur kırıcı.

4- Kişisel bakımına ve edepli olmaya özen göstermemesi. Bir izleyicim eşinin kesinlikle dişini fırçalamadığını istemediği halde yanında hoş olmayan saygısız ve edepsiz tavırlar sergilediğini yazmıştı.

5- Özel hallerde kadının mutlu olması önemsenmeden sadece kendi mutluluğuna odaklanması. Kaba davranması

6- Kadını rahatsız eden özel problemleri varsa önemsemeyip karısının bir ömür boyu ızdırap çekmesini mutsuz olmasını sağlaması.

7- Tv veya internette karısını hiçe sayarak edepsiz yayınlar seyretmesi veya devamlı maç izlemesi

8- Karısını başka kadınlarla kıyaslaması. Başka kadınların güzelliğinden eşine bahsetmesi

9-Eşine haber vermeden veya danışmadan eve arkadaşlarını davet etmesi. Ya da hiç eşinin fikrini almadan sık sık arkadaşlarıyla buluşması.

10-Çocukların bakımı ve eğitimi konusunda eşine yardımcı olmaması ki bazı akşamlar ve tatil günlerinde pekâla yardımcı olabilirler.

11- Ailesinin yanındayken hanımına değer vermemesi hakkını savunmaması. Evde gayet iyi davranırken ailesinin yanında eşini sıklıkla azarlaması.

12- Dışarıda gayet güler yüzlü beyefendi ve kibarken evinde eşine ve çocuklarına karşı özensiz ve kaba davranması.

13- Evin temizliğinden köftelerin şekline kadar laf etmesi bahaneler arayıp kusur bulması.

14- Seni anlıyorum seni seviyorum gibi rahatlatıcı sözleri söyleyememesi

15- Her tartışma ortamında “boşanabiliriz” iması yapması “kapı orada” demesi eskiden yaşananları sık sık başa kalkması

16- Karısı söylediğinde umursamadığı bir fikri arkadaşı söylediğinde ilk kez duyuyormuş gibi davranıp hayata geçirmek istemesi

İnsaniyet ve İslamiyet birbirinden ayrılmaması gereken iki unsur olsa da islami bilinçteki pek çok erkeğin insani değerlerinin zayıf olduğu eşine karşı nasıl davranması gerektiğini bilmediği bir gerçektir. Bu saydığım maddelerin çoğunu bilinçli müslüman denilebilecek erkeklerde yapıyor malesef. İslami bilinçte değilse başka bir kadınla açıkça zina işler aksi halde göz zinası kulak zinası ve düşünce dünyasında büyüttüğü hayasızlıklarla farkettirmeden aldatır.

Hani Kur’an’da geçer erkeğe dört kadına kadar evlenme hakkı verilmiştir; erkekler bu 4 kadın meselesini gerçekleştiremese de her fırsatta kadına hatırlatır şaka yolluima yollu bahsederek hazırda tutar. En ufak bir hatasını görse “yok senden kadınlık geçmiş” “nasıl olsa haklarım var” deyip başa kalkmayı bir marifet sayar. Ve bunu en çok güya İslami bilince sahip erkekler yapar. Başka bir kadınla eşini aldatamamanın verdiği iç acısının dışa vurumudur sanki bu tavırlar.

İslamda şartları yerine getirildiği takdirde ki; bu çok zordur erkeğe dört kadına kadar hak verilmiştir evet. Fakat buna mukabil kadının da bir çok hakları vardır. Bir kadın istemezse ev işi bile yapmaz hizmetçi tutma hakkı vardır. Çocuğunu emzirmek istemezse zorlanamaz. Eğer erkek kocalık vazifelerini yapamıyorsa kadının boşanma hakkı vardır.

Sevgili Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi Ve SellemVeda Hutbesinde; “Kadınlar size ALLAH’ın bir emanetidir.” buyurmuştur. Yazıkki çoğu erkek kadının emanet olduğunu unutuyor bu emaneti zayi ediyor. Tertemiz eşlerinin kıymetini bilmeden her fırsatta ezerek aşağılayarak bir ömrü heba ediyor.

Oysa erkekler kadınların zayıf ve çocuksu karakterlerini anlayıp ona göre muamele etseler belki bir çok anlaşmazlık ortadan kalkacak.

Kadınlar güzel sözden hoşlanır. Eve gelen erkeğin eşine muhabbetle hal hatır sorması gün içerisinde yaptığı temizlik yemek gibi işleri küçümsemeyip dillendirerek takdir etmesi ara sıra onu sevdiğini söylemesi kadını rahatlatır mutlu eder.

Kadın zariftir zerafetten hoşlanır: Erkek bilmelidir ki kadınlar kabalıktan asla anlamaz. Kaba tavırlar erkekliğin bir göstergesi değildir. Kabalık karşısında saygı beklemek yanlıştır.Özel hallerde eşine karşı kaba davranan onu anlamaya rahatlatmaya çalışmayan erkeklerde karşılarında çoğunlukla gergin kadınlar bulurlar. Bir izleyicim eşi kendisini rahatlatamadığı için kalp hastası olduğunu yazmıştı. Ve şöyle devam ediyordu mailine:“yıllarca yalvardım ama tedavi olmadı doktora gitmedi kimselere anlatamadım hep rol yaptım çok geceler o rahatlayıp arkasını dönüp yattığında ben gizli gizli ağladım. Herkes iki çocuğum var diye bizim hiç bir problemimiz yok sanıyordu. Eşimin yoktu evet ama benim vardı. Hiç mutlu olamadım” Açılsa ne dertler çıkar mutlu gibi görünen evlerden. Her ev bir başka alem

Kadınlar anlaşılmak isterler. Kadının bir isteği varsa ve erkek buna karşı çıkıyorsakarşıt görüşünü sert bir dille değilde “seni anlıyorum ama” diye başlayan sabırlı ve kararlı cümlelerle devam etse sebeplerini sıralasa eminim pek çok kadın isteğinde ısrarcı olmayacaktır. Bir konuda “hayır” deyip sebebini söylemeyen erkekler kadını hasta ediyor

Kadınlar çocuk gibidir: Ne kadar dominant gözükürse gözüksün her kadın içinde bir çocuk taşır. İki tatlı söz duyup bir güler yüz görseler herşeyi unutuverirler. Kadının gönlünü almak sakinleştirmek sanıldığından çok daha kolaydır.

Susmak en çok erkeğe yakışır: Dırdırcı erkekler dırdırcı kadınlardan çok daha iticidir. Bir tartışma esnasında mütemadiyen konuşan her şeye dırdır eden bir erkek zamanla saygınlığını yitirir değerini düşürür.

Dünyayı cennete çevirmek isteyen hurileri daha cennete gitmeden isteyen dışarda gördüğü her güzelle eşini kıyaslayan erkekler biyolojik olarak dışardaki kadınla evdekinin bir farkının olmadığını bilmelidir. Bir kadının aldatması ne kadar aşağılık ve kabul edilemezse erkeğin aldatması da en az onun kadar aşağılık ve kabul edilemez bir durumdur.

Hiç bir eş her ne sebepten olursa olsun aşağılanmayı hak etmez. İstemeyen çekemeyen boşanmak isterse boşanır. Fakat aynı evde yaşadığı eşini her fırsatta ezip onur kırıcı hareketler yapmak ne erkekliğe ne insanlığa ne de İslamlığa yakışmaz.

“Mü’minlerin îmân bakımından en mükemmeli huyu en iyi olanıdır. Hayırlınızkadınlarına karşı hayırlı olanlardır.” Tirmizî Radâ` 11 (III 466); İbni Mâce Nikâh 50 (I 636).
ALLAH düşünebilen akıl sahipleri için: ”Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rûm 30/21.) Buyurmuştur.

Erkek ve kadın savaşmak için değil birbirlerine üstünlük sağlamak için değilbirbirlerinde huzur bulmak için evlenmelidirler. İki kırık kalp birbirine örtü olamamış ruhları aç kalan iki yalnız insan mutlu bir evliliğin sahipleri olamazlar.

Bu toplumun erkeğine itaat edecek engin yürekli kadınlar kadar itaat edilmeye değer saygın karakterde erkeklere de fazlasıyla ihtiyacı var.


Kadının Kocasına Karşı Görevleri
Kocasına karşı saygılı olmalıdır
Birisiyle evlenen kadın artık kocasından başka herkese haramdır, başkasıyla nikah yapamaz, kendisinden ancak kocası faydalanabilinir.
Kadın evlendiği kocasından şart koştuğu şekilde mehir aldıysa onun evine gider ve ona tabi olur.
İslamın caiz gördüğü durumlar dışında ancak kocasının izniyle evden dışarı çıkabilir
İslama aykırı olmayan hususlarda kocasının isteklerini yerine getirir
İslamın tesbit ettiği çerçeve içersinde kocasının terbiye hakkını kabul eder.

Kocanın Karısına Karşı Görevleri

Karısına karşı iyi davranmalı
Haklarını gözetmeli Temel ihtitaçları karşılamalı
Gücü ölçüsünde güzel ve değerli elbiseler giydirmeli
Evin yönetimine ortak etmeli
Üzerine evlenmemeli, çünkü iki evlilik kıskançlık ve geçimsizlik doğurur.

Kadın üzerine asla baskı ve zorbalık yapmamalı.
Birden fazla evli ise Eşlerine Karşi Adaletli Olmali
Güler yüz Ve sevgiyle bakmali ki
Eşleri Ilk evlendikleri günki gibi o heyecani yaşasinlar Ve yaşatsinlar

Bu Konuyu Buraya Tasidigim icin siz degerli Bay Bayan Kardeslerimin affina siginiyorum,Niyetim kimseyi rencide etmek yada kücümsemek degil bunun da altini ciziyorum, önemli olan Bilgi alissverisi yapmak eksiklerimizi yanlislarimizi var ise bunlara cözüm bulmak ve dinimizin de emrettigi gibi yuvalarimizi birer cennet yuvasina cevirmek,

Hakkinizi Helal edin Degerli Kardeslerim

Selam ve Dua ile
Asri_Saadet
Cum Mar 23, 2012 3:34 pm
 
Foruma git
Konuya git

En harika faydalı islami bilgilerden

En harika faydalı islami bilgilerden

Üç sey veya bunlardan biri kimde varsa,
diledigi kadar Huri kizi ile evlendirilir:

1- Gizli ve kiymetli emaneti sahibine veren,
2- Katil'i affeden,
3- Her namazdan sonra On defa iHLAS okuyan.

Allah Üç kimseyi daha çok sever:
1- Genç Takva sahiplerini,
2- Fakir Cömertleri,
3- Zengin olan,Alçak gönüllüleri.

Dört hasleti olana cennette kösk verilir:
1. Her yerde ve her zaman,'Lâilâhe illallah'diyen,
2- Günah isleyince 'Estagfirullah' diyen,
3- isinin sonunda 'Elhamdülillâh'diyen,
4- Musibet aninda,
'inna Lillah ve inna ileyhi raciun' diyen.

Cuma günün Bes özelligi vardir:
1- Hazreti Adem bu gün yaratildi,
2- Hz.Adem bu gün Cennetten dünyaya indi,
3- Hz.Adem bu gün vefat eyledi,
4- Bu günde bir saat varki dualar kabul olur,
5- Kiyamet bu gün kopacaktir.
T.G/298

Cehennem yedi tabakadir:
1- Birinci kat: ümmeti Muhammed içn,
2- Ikinci kat: Sair, hristiyanlar için,
3- Üçüncü kat: Hutame,yahudiler için,
4- Dördüncü kat: Lezza,iblis ve avanesi için,
5- Besinci kat: Sakar, Sabiiler için,
6- Altinci kat: Cahim, müsrikler için,
7- Yedinci kat: Haviye,münafiklar için.

Yedi kimse muhakkak Cennete girer:
1- Tövbe eden genç,
2- Sadakayi çok gizli veren kimse,
3- Haramlardan sakinan-Kuluk namazi kilan,
4- Mali elden gitsede,Namazi cemaatle kilan,
5- Allah korkusundan aglayan,
6- Alimlerle beraber sohbet eden,
7- Allah için bir insani seven ve sevdiren.

CENNET'ler Sekizdir:
1- Firdevs Cenneti,
2- Me'va Cenneti,
3- Adn Cenneti,
4- Naim Cenneti,
5- Darüs-Selâm Cenneti,
6- Darül-Celâl,
7- Darül-Karar,
8- Darül-Huld


SEVAP bakimindan NAMAZ'in Dokuz Nevii:
1- Mescidi Haram'da imamla = 400 derece
2- Bilgili imamin namazi = 200 derece,
3- Müezzinin namazi = 150 derece,
4- Misvak kullananin namazi= 70 derece,
5- Cemaatle,bilgi ile kilan= 50 derece,
6- Cemaatle,ilk Tekbirle = 27 derece,
7- Cemaatle,ilk Tekbirsiz = 10 derece,
8- Evinde kilan = 1 derece,
9- Tadili Erkânsiz kilan = 0 derece.

Insana her sabah On sey farz olur:
1- Yataktan kalkarken Allah'in adini anmak,
2- Avret yerlerini örtmek,
3- Namaz için abdest almak,
4- Sabah namazini vaktinde kilmak,
5- Rizik konusunda Allah'a güvenmek,
6- Allah'in ayirdigi paya kanaat etmek,
7- Allah'a tevekkül etmek,
8- Allah'in takdirine sabretmek,
9- Allah'in nimetlerine ükretmek,
10- Helal lokma yemek.

ismi-A'zam oldugu rivayet edilen On kelime:
1- Lafzai Celâl = Allah,
2- Kelime-i Tevhid = Lâ ilâhe illallah,
3- Er-Rahmân Er-Rahim,
4- Allah er-Rahman er-Rahim,
5- El-Hayyul-Kayyum,
6- Allahu lâ ilâhe illâ hu-vel Hayyul-Kayyum,
7- Lâ ilâhe illâ hüvel Hayyul-Kayyum,
8- Rabb,
9- Allahu lâ ilâhe illâ hu el-Ahedüs-Samed
ellezi lem yelid velem yûled
ve lem yekün lehü küfüven Ahed,
10- El-Hannânül-Mennân Bedius-semavati vel-Ard
Zülcelâli vel ikram el-Hayyül-Kayyum

Selam ve Dua ile
Asri_Saadet
Cum Mar 23, 2012 3:46 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: HOCAMIZA SORMAK ISTEDIKLERIMIZ

Latife yapmak, neşeli olmak



Sual: Şaka yapmak, fıkra anlatıp insanları güldürmek iyi bir şey mi?


CEVAP: Asık yüzlü, somurtkan insanların pek sevilmediğini hepimiz biliriz. Güler yüzlü insanların sattığı sirkeyi alırız da, asık suratlı insanların sattığı balı almak istemeyiz. Bu, insanların tabiatında var.

Yoğun çalışmalar ve üzücü olaylar karşısında sıkılan insanın, neşeli olmaya ihtiyacı vardır. Bunun için ara sıra fıkra anlatmak, şakalaşmak iyi olur. Peygamber efendimizin de şakalaştığı, (Ben de şaka yaparım, fakat doğru konuşurum) buyurduğu hadis kitaplarında bildirilmektedir. Bir defasında, yaşlı bir kadına, (Cennete kocakarı girmez) buyurunca, kadıncağız üzülür. Bunun üzerine kadına, (Sen o zaman genç olursun) buyurur.

Güler yüzlü, yumuşak ve cana yakın insanlarla konuşmak, tanışmak ve kaynaşmak kolaydır.

Asık suratlı insanlar ile konuşmak, sıkıntıdır. İhtiyaç kadar konuşur, bir an önce ayrılmak isteriz.
Asri_Saadet
Çar Mar 21, 2012 6:36 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: HOCAMIZA SORMAK ISTEDIKLERIMIZ

Kul hakkı


Sual:
Hak sahibi ölmüşse veya sağ ise kul hakkından nasıl kurtuluruz?

CEVAP
Kul hakkı beş türlüdür:
1- Mali [Parasal]
2- Nefsi [hayati yönden]
3- Irzi [Haysiyetle ilgili]
4- Mahremi [Namusla ilgili]
5- Dini.

1- Mali olan kul hakları:
Hırsızlık, gasp, aldatarak, yalan söyleyerek mal satmak, sahte para vermek, başkasının malına zarar vermek, yalancı şahitlik, rüşvet almak gibi.

Bu haklar için sahibi ile helalleşmek gerekir. Dünyada helalleşmezse, ahirette sevapları ona verilerek helalleştirilecektir. Mal sahibi ölmüş ise, vârisine ödenir. Vârisi yoksa veya mal sahibi bilinmiyorsa, salih bir fakire hediye olarak verilip, sevabı sahibine gönderilir. Salih fakir yoksa, İslamiyet'e hizmet eden hayır kurumlarına, vakıflara verilir. Kendi salih akrabasına, fakir olan ana babalarına, çocuklarına hediye olarak vermesi de, caiz olur. Bunları yapmak imkanını bulamazsa, mal sahibinin ve kendisinin af olunmaları için dua eder. Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir. Gönlü alınmazsa, ahirette af olunması, çok güç olur.

2- Nefsi, yani hayati günah olan kul hakları:
Adam öldürmek, bir uzvunu kesmek, sakat bırakmak gibi şeylerdir.

Önce tevbe eder. Adam ölmüş ise, velisi ile helalleşmek gerekir. Velisi isterse af eder. İsterse belli bir mal ister. İsterse, mahkemeye verip, hakimden cezalandırılmasını ister. İslamiyet'te kan davası yoktur.

3- Irza dokunan kul hakları:
Dedikodu, iftira, alay, sövmek gibi haysiyetle, şerefle ilgili şeylerdir.

Tevbe etmek ve helalleşmek lazımdır. Bunlarda vârisleri ile helalleşmek olmaz.

4- Mahremi olan kul hakları:
Başkasının çoluk çocuğuna hıyanet etmek gibi şeylerdir.

Tevbe ve istiğfar eder. Fitne çıkmak ihtimali yoksa, sahibi ile helalleşir. Fitne ihtimali varsa helalleşmek yerine, ona dua eder ve onun için sadaka verir. Yaptığı ibadetlerin sevaplarını ona bağışlar. Fitne ihtimali olunca, helalleşirken işlediği günahları bildirmeyip, bendeki bütün haklarını af et demekle yetinir.

5- Dini olan kul hakları:
Akrabasına ve emri altında olanlara doğru din bilgisi vermeyi terk etmek, insanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibadetlerine mani olmak, onlara kâfir, fâsık demek. Bid’at çıkarıp veya mevcut bid’atleri savunup Müslümanların yanlış inanmalarına ve yanlış ibadet etmelerine sebep olmak. Açıktan oruç yiyerek veya açıktan başka haram işleyerek kötü örnek olmak. Bu günahlar için de tevbe etmek, hak sahipleri ile helalleşmek gerekir.

Sual:
Üzerinde kul hakkı olan ne yapmalı?

CEVAP
Üzerinde kul hakkı olan buna tevbe için, kul hakkını hemen ödemeli, onunla helalleşmeli, ona iyilik ve dua etmeli. Mal sahibi, hakkı olan ölmüş ise, ona dua, istiğfar edip vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları, vârisleri bilinmiyorsa, o miktar parayı fakirlere sadaka verip, sevabını hak sahibine bağışlamalıdır. (Sefer-i Ahiret)

Bir kimseden haksız olarak alınan bir kuruşu, sahibine geri vermek, yüzlerle lira sadakadan kat kat daha sevaptır. Bir kimse, Peygamberlerin yaptığı ibadetleri yapsa, fakat, üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremez. (Mektubat-ı Rabbani c.2, m.66, 87)

Kıyamet günü, hak sahibi, hakkından vazgeçmezse, bir dank [yarım gram gümüş] hak için, cemaat ile kılınmış, kabul olmuş yediyüz namazı alınıp, hak sahibine verilecektir. (Dürr-ül Muhtar)

Kul hakkını, Allahü teâlânın hakkından önce ödemek gerekir. Kul hakkı olan günahların affı güç ve azapları daha şiddetlidir. Başkasının hakkını yiyen, hak sahipleri ile helalleşmedikçe affa uğramaz. Yani üzerinde kul veya hayvan hakkı bulunanı Allahü teâlâ affetmez ve bunlar Cehenneme girip, cezalarını çekeceklerdir. (Hadika)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Müflis, şu kimsedir ki, kıyamette, defterinde pek çok namaz, oruç ve zekat sevabı bulunur. Fakat, bazılarına çeşitli yönden zararı dokunmuştur. Sevapları, bu hak sahiplerine dağıtılır. Hakları ödenmeden önce sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları, bunun üzerine yükletilip Cehenneme atılır.) [Müslim]

(Kibri, hıyaneti ve kul borcu olmayan mümin, Cennete girer.) [Nesai]

(Kul hakkı, müminin aybı, kusurudur.) [Ebu Nuaym]

Üzerinde kul hakkı bulunanların ruhları Cennete girmez. Salihlerin ruhları kabirlerine gelerek, cesetlerini ziyaret ederler. Vefat eden müminlerin ruhları gelip, dünyada tanıdıklarını sorarlar. (Feraid-ül-fevaid)

Sual:
Üzerinde kul hakkı ile ölen kimse, Cennete giremez mi?

CEVAP
Kul hakkı kâfirlik değildir. Sevaplarından bir kısmını vererek kul hakkını öderse, Cehenneme girmez. Sevapları yoksa, kul hakkı olanın günahlarının bir kısmını yüklenir. Cezasını çektikten sonra Cennete gider. Cennete yalnız kâfir girmez. Ne kadar çok günahkâr olursa olsun, müslüman, günahlarının cezasını çektikten sonra muhakkak Cennete girer. Fakat Cehennemde ceza çekmek öyle kolay değildir.

İşlenen günahta kul hakkı da varsa, kul hakkını hemen ödemek, onunla helalleşmek, ona iyilik ve dua etmek de gerekir. Kul borcu ile ölürsek, birçok sevabımız hak sahibine verilir, sevabımız kalmazsa, onun günahlarını yüklenmek zorunda kalırız. Şehid olan kimselerin kul borçlarını Allahü teâlâ öder.

Sual:
Gayri müslimlerle çalışıyoruz. Onların hakkını yesek günah olur mu?

CEVAP
Gayri müslimlere [müslüman olmayanlara] kâfir denir. Bunların inançları, ibadetleri sevilmez. Fakat onları incitmek, kalblerini kırmak haramdır. Gayri müslimleri gıybet eden, yüzlerine karşı kâfir diyen müslüman cezalandırılır. Çünkü bunları incitmek, mallarına zarar vermek günahtır. (Mülteka) [Kâfirler kendilerini kâfir kabul etmedikleri için kâfirin bile yüzüne karşı kâfir demek günah olur.]

Zimmiye [yani gayri müslim vatandaşa] zulmetmek, müslümana zulmetmekten daha kötüdür. Hayvanlara işkence, zimmiye işkenceden daha kötüdür. Zimmiyi üzmemek için selamlaşmak ve tokalaşmak caiz olur. Açıkça günah işleyen fâsıka selam vermek de böyle caizdir. (Dürr-ül Muhtar)

Üzerinde kul hakkı bulunanların ibadetleri kabul olmaz, Cennete giremez. Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir.

Savaş hâli hariç, kâfirleri öldürmek de haramdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Arkadaşını öldüren, ümmetimden değildir. Öldürülen kâfir olsa da yine böyledir.) [Hadika]

(Zimmiyi öldüren, Cennetin kokusunu alamaz.) [Hadika]

(Zimmiyi öldürene, Cennet haramdır.) [Ebu Davud]

Sual:
Almanya’da Mısırlı bazı fellahlarla çalışıyoruz. Bunlar, "Almanya gayri müslim ülkedir. Bunların mallarını hile ile almak caizdir" diyerek büyük marketlerdeki etiketleri değiştirip hile yapıyorlar. Kâfirlerin hakkı mühim değil midir?

CEVAP
Kâfirleri incitmek, kalblerini kırmak haram olduğu gibi, hile yapmak, mallarına zarar vermek de haramdır. (Mülteka)

Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir. Gönlü alınmazsa ahirette affı çok güçtür. Kâfirin hakkından kurtulmak, müslümanın hakkından kurtulmaktan daha zordur. Gayri müslimlerin mallarına, canlarına saldırmak caiz olmadığı gibi kadınlarına, kızlarına saldırmak da caiz değil, haramdır. (Redd-ül Muhtar)

Dâr-ül-harpte, kâfirlerin mal, can ve ırzlarına saldırmak haramdır. Kâfir kadınların başlarına, kollarına, bacaklarına bakmak haramdır. Kâfirin malını almak, kalbini kırmak, müslümanın malını almaktan daha büyük günahtır. Kâfirlerin haklarına dokunmamak, kimseyi ******, Müslümanlık icabıdır.

Kâfirlerden de gasp, hırsızlık gibi gayri meşru yol ile alınan şey, mülk-i habistir, kullanılması haramdır, sahibi bulunmazsa, fakirlere sadaka olarak vermek lazımdır. Hayvan hakkı, insan hakkından, kâfirin hakkı da, hayvan hakkından daha büyük günahtır. Başkasının malını ondan izinsiz alıp, kullanıp, zarar yapmadan yerine bırakmak da haramdır. (Hadika)

Gayri müslim vatandaşlara da, dünya işleri için, dargın olmak caiz değildir. Onların da, güler yüzle, tatlı dille gönüllerini almak, incitmemek, haklarını ödemek lazımdır.

Müslüman olsun, kâfir olsun, nerde olursa olsun, hiçbir insanın malına, canına ve ırzına, namusuna dokunmak caiz değildir. Kâfir turistler, muamelatta, müslümanların hak ve hürriyetlerine maliktir. Kendi dinlerinin icaplarını yapmakta, ibadetlerini yapmakta serbesttirler. İslamiyet, kâfirlere de, bu hürriyeti vermiştir.

Müslüman, yabancıların kanunlarına karşı gelmemeli, suç işlememelidir.

Fitne çıkmasına sebep olmamalı, hiç kimseye zulüm, işkence yapmamalıdır.

Müslümanlığın güzel ahlakını, şerefini, her yerde herkese göstermeli, her milletin İslam dinine sevgili ve saygılı olmasına sebep olmalıdır. (İslam Ahlakı)

Yabancı bir ilim adamı, İslamiyet’i inceleyip müslüman olduktan sonra, Arap ülkelerine gidince, oralardaki müslümanların yanlış hareketlerini görüyor. (İyi ki sizleri görmeden müslüman oldum. Hayatınızı inceleseydim, müslüman olmazdım) diyor. Ne kadar mühim bir teşhis.

Hiçbir müslümanın, yanlış hareketlerle İslam’a gölge düşürmeye hakkı yoktur. Müslüman, İslam’ın güzel ahlakı ile süslenmeli, Allahü teâlâya karşı günah, kanunlara karşı suç işlemekten sakınmalıdır.

Sual:
İngiltere’de yaşayan bir insan bir dükkandan bir şey çalsa, ancak geri götürüp verdiğinde polise yakalanma tehlikesi varsa ne yapması gerekir? Çaldığı değerdeki parayı bağış olarak fakirlere verse Allahü teâlâ indinde sorumluluktan kurtulur mu? Bu problemi bu insan nasıl halledebilir?

CEVAP
Öyle borçtan kurtuluş olamaz.

Bunun birçok yolu vardır. Mesela gider, aynı şeyi parası ile satın alır. Sonra evine getirir. Öteki şeyi alır. Fiş de elinde olduğuna göre, polis falan bir şey diyemez. Götürür, satın aldığı yere, soran olursa, çantamdan iki tane çıktı ben birisinin parasını vermiştim der. Bırakır gider. Habersiz koyabilirse habersiz koyar, sorarlarsa ona benzer bir şeyler söyler. Yahut çaldığı şeyi, gönderenin adresini yazmadan mağazaya postalayabilir. İçine de ben bir tane almıştım, iki tane çıktı gönderiyorum der.

Sual:
Kâfir hakkını ödemek, müslüman hakkını ödemek gibi mi?

CEVAP
Evet.

Sual:
Kitapsız kâfirlerin de hakkı geçer mi?

CEVAP
Evet.

Sual:
Almanya’da yaşıyorum. Kâfir komşuyla çocuklar dövüştüğü için sesli tartıştık, karşılıklı kalb kırdık. Ben kendimin haklı olduğuna inanıyorum. Helallik gerekir mi?

CEVAP
O da kendisini haklı kabul ediyordur. Helalleşmek her zaman iyidir. Hele kâfirle daha önemlidir.

Sual:
13-14 yıl önceleri okulda bir Alman arkadaştan bozuk para almıştım ve daha sonra geri vermek nasip olmadı... şimdi ne yapmalıyım?

CEVAP
Bulma imkanı yoksa, mirasçılarını da bulamazsan, müslüman bir fakire o kadar sadaka vermelisin. Bulabilirsen parasını vermen gerekir veya vermeden de helalleşmek ve hediye ettim, senin olsun gibi bir söz söylemesi gerekir.

Sual:
Peki, ödünç bir şey alınmışsa (mesela kalem veya kitap) ve geri verilmesi unutulmuşsa, ne yapmalı?

CEVAP
Bunlar da aynı, ya bulup vereceksin veya parasını vereceksin veya helalleşeceksin. Yahut hiç birisi mümkün olmazsa, fakire sadaka vereceksin.

Sual:
Şaka olarak, bir arkadaşı herhangi bir şekilde korkutmak veya bir eşyasını alıp saklayarak, arattırmak günah mıdır?

CEVAP
Her ne şekilde olursa olsun, üzmek, korkutmak caiz değildir, günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Arkadaşınızın bir şeyini ciddi olarak da, şaka olarak da almayın!) [Tirmizi]

(Bir kimse, bir mümini korkutursa, Allahü teâlâ da, uzunluğu bin yıl olan günde, onun korkusunu artırır.) [Deylemi]

(Bir Müslümanı korkutan, kıyamet korkularından emin olmaz.) [Beyheki]

(Korkutucu şeyler söylemeyin!) [Deylemi]

(Allah’a ve ahirete inanan kimse, bir Müslümanı korkutmasın.) [Taberani]

(Bir Müslümana, haksız olarak, korkutucu bir gözle bakan kimseyi, Allahü teâlâ da kıyamette korkutur.) [Taberani]

(Müjdeleyici olunuz, korkutucu olmayınız, kolaylık gösteriniz, güçlük göstermeyiniz!) [Ebu Davud]

(Bir demir [veya yaralayıcı, öldürücü bir alet] ile arkadaşına işaret edip korkutan kimseye, melekler lanet eder.) [Müslim]

Bir kimse, arkadaşı uyuklarken, onun ok kabından bir ok aldığı sırada, arkadaşı korkarak uyandı. Bunu gören Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Müslümanı [herhangi bir şekilde] korkutmak helal değildir.) [Taberani]

Yine bir kimse, arkadaşının ayakkabılarını gizlice alıp sakladı. Arkadaşı gelince, oradakilere, ayakkabılarını sordu. Onlar görmedikleri için, bilmediklerini söylediler. Ayakkabıyı saklayan kimse, (Ayakkabıların burada ya) dedi. Bunu gören Resulullah efendimiz, (Nasıl olur da mümini korkutursun) buyurdu. O kimse şaka yaptığını söyleyince, iki defa daha, (Nasıl olur da mümini korkutursun) buyurdu. (Taberani)

Yine şaka ile arkadaşını korkutan birisine de Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Müslümanı korkutmak büyük zulümdür.) [Bezzar, Hakim]

Bıçakla, silahla işaret ederek veya ne şekilde olursa olsun insanları korkutmak doğru değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müslümanı korkutmak caiz değildir.) [Ebu Davud]

Birisinin unuttuğu eşyasını saklayıp onu arattırmak da korkutmak hükmüne girdiği bildiriliyor. (Envar-ül-kudsiyye)

Sual:
Bir kimse hakkını bana helal etti. Aradan bir müddet geçtikten sonra, sana hakkımı helal etmiyorum dedi. Hangisi geçerlidir?

CEVAP
İkisi de geçerlidir. Helal ettim demekle o zamana kadar olan haklarını helal etmiş olur. Helal etmiyorum dedikten sonra da, helal ettiği günden itibaren olan haklarını helal etmemiş olur. Eski kararından vazgeçemez.

Sual:
Bir kimse benim malımı çalsa, kapımın önüne kuyu kazıp benim kuyuya düşmeme bir yerimin incinmesine sebep olsa, gıybet ve iftira etse, ben de bu kimsenin bana böyle kötülüklerini olduğunu hiç bilmesem, bu kişi bana gelip, (Senin bana hakkın geçmiş olabilir, bildiğin bilmediğin bütün haklarını bana helal et) dese, ben de, (Bütün haklarımı helal ettim) desem, haktan kurtulur mu?

CEVAP
Evet kurtulur, helal etmiş olursunuz.

Sual:
Kalbini kırdığımız bir insandan defalarca özür dileyip, helallik istesek ama o insan ısrarla affetmese ve bize kötü laflar ve beddualar ediyor olsa ne yapmamız gerekir? (O da bizim kalbimizi kırıyor ama biz helal ediyoruz.)

CEVAP
Hak onun helal etmeyebilir. Ahirette terazi kurulacak, sizin ondaki hakkınız alınacak, onun sizdeki hakları alınacak ve helalleştirilecektir. Kabul etmezse, sevaplarınızdan vereceksiniz, sevabınız yoksa, onun günahını yükleneceksiniz. Onun için hiç kimsenin kalbini kırmamalıyız.

Sual: Bir insan bir diğer insana kötülük ettiği zaman buna karşılık kötülük gören kişi beddua ederse bu kişi hakkını almış olur mu?

CEVAP
Daha fazla ederse hakkını alır, hem de daha fazla alırsa bu sefer ötekinin hakkı buna geçer.

Sual:
Ve beddua eden kişi ahirette hak talep edecek mi?

CEVAP
Hakkı kadar beddua etmişse hak talebinde bulunamaz. Daha fazla etmişse, bu sefer öteki hak talebinde bulunur.

Sual:
Bir insan diğer bir insana sıkıntı veriyor ve bu sıkıntı gören insan hiç karşılık vermiyor yalnız kalbinde sıkıntı veren kişiye karşı kırıklık hissederse, bu sıkıntı veren kişinin dünyada ve ahirette akıbeti ne olur?

CEVAP
Ne kadar alacağı varsa ahirette o kişiye verir. Dünyada başına bela da gelebilir.

Sual:
Yazılarınızı ve cevaplarınızı kaynaklara dayanan sağlam delillerle bildirmenizden, müslümanları bilgilendirmenizden ve aydınlatmanızdan dolayı yaptığınız hizmet için, Allahü teâlâ sizlerden razı olsun. Bir bayan olarak şu hususta bilgi almak istiyorum. Şimdiki zamanda kul haklarına riayet eden veya dikkatli davranan hemen hemen yok gibi bir şey. Kul hakkının ödenmesi gerektiğini anlayan kişiler de her neden ise, helalleşmeye gelince, bu işi o kadar basit ve kolay, genel, yuvarlak bir ifadeyle bu yoldan halletmeye kalkıyorlar ki, buna da şaşmamak elde değil.
Biz müslümanız elhamdülillah. Buna göre, iki müslüman birbiriyle helalleşirken, ben sana şunu yaptım veya bilmeyerek bana şundan dolayı hakkın geçti veya ihtiyacım olduğu için çaresiz ve çok zaruretten dolayı şöyle bir hak geçmiş oldu gibi mesnedi söylenerek helalleşmenin daha şık ve dürüst, İslam’a uygun bir şekilde olması gerektiğini biliyorum.
Samimi olarak helalleşmek isteyen, gerçekten Allahü teâlâdan korkan bir kimsenin bir başkasını yuvarlak genel bir ifade ile kandırmasına gerek var mı? Helalleşmeye gelince kaçamaklar var. Mesela kardeş hakkını helal et diyorlar ve kısa yoldan sıvışmanın yoluna bakıyorlar. Hele böyle işleri şimdi, o kadar kolay halletmenin yollarını buluyorlar ki, yüz yüze gelmeden, telefon cihazlarının, elektronik haberleşmelerin arkasına sığınarak bu işi gerçekleştirdik zannediyorlar. Bir kurnazlık yolu ile hallettim derken, kendi kendini kandırmak olmuyor mu?

CEVAP
Müslüman sizin bildirdiğiniz gibi olmalı. Ancak, İslam âlimleri, fitne çıkacaksa, kalb kırılacaksa, darılma olacaksa, o zaman genel helalleşme olmalıdır diyorlar. Konu iyi anlaşılsın diye ağır örnekler vereyim: Mesela bir bayan arkadaşınız size gelip, (Kocanla bir kerecik öpüştük, hakkını helal et dese) ne yaparsınız? Gerçeği söyledi diye belki teşekkür edersiniz ama, içinizi bir kurt yemeye başlar. Belki olaylar büyür de büyür. Yahut kocanız, o bayanın kocasına gidip, (Beyefendi, hanımınızla bir kerecik öpüştüm, hakkını helal et) dese, ne olur? Bir başka şey, (Evinize geldiğimde, siz çay yaparken özel defterlerini karıştırdım, sırlarını hep okudum, hakkını helal et) dese, teşekkür edersiniz ama, kendi kendinize olsun, (Bu da yapılır mıydı?) diyebilirsiniz. Onun için genel bir helalleşme iyi olur. Özelleri söylemek zor olur.

Sual:
Bize çay ve yemek ikram eden oluyor. Hakkı geçer diye korkuyorum. İkramını gördüğümüz kişiyle muhakkak helalleşmek gerekir mi?

CEVAP
Bize herhangi bir şey ikram eden kimsenin o ikramını kabul etmekle bize hakkı geçmez. Ancak az da olsa beraber bulunduğumuz kimselerle sık sık helalleşmek iyi olur. İyilik edenlere de teşekkür etmelidir!

Sual:
Bize yapılan haksızlıkları affetmeli mi, kendimizi savunmalı mı?

CEVAP
Şahsınıza yapılan kötülükleri, haksızlıkları affetmeniz çok iyi olur. Haklı olduğunuzu savunmaya girmeniz faydasız ve lüzumsuzdur.

Sual:
Hakkını, mümin-kâfir, herkese helal etmek caiz midir?

CEVAP
Caiz ve iyidir. Ahirette karşılık olarak çok sevap verilir.

Sual:
Kalben değil de, sözle hakkını helal eden, helal etmiş olur mu?

CEVAP
Evet helal etmiş olur.

Sual:
Biri, hakkını helal etse, sonra vazgeçse, vazgeçtiğini bize bildirmezse, ahirette yine hak talebinde bulunabilir mi?

CEVAP
Bildirse bile bulunamaz.

Sual:
Bende, mâli, nefsi, ırzi ve mahremi hakkı olan bir kişi, bu hakları bilmeden, (Bütün haklarımı sana helal ettim) dese, haktan kurtulur muyum?

CEVAP
Evet.

Sual:
Hakkını helal et dedim. Estağfirullah dedi. Helal etmiş oldu mu?

CEVAP
Olmaz. Helal ettim demesi lazımdır.

Sual:
Laz fıkrası anlatılınca, her laz ile helalleşmek lazım mı?

CEVAP
Kızana anlatmak caiz değil. Hiç anlatmamak daha iyi.

Sual:
Ücretli helalarda para bırakılmazsa, kul hakkı geçer mi?

CEVAP
Parayı oraya bırakmak iyi olur.

Sual:
Sigara içene, içirmezsem hak geçer mi?

CEVAP
Geçer.

Sual:
Biz arabanın yanından ayrılınca, çocuklar arabayı temizliyor. Para vermezsek hak geçer mi?

CEVAP
Hak geçmez ise de, vermek iyi olur.

Sual:
İstemeden, yükümü taşıyana, para vermezsem hak geçer mi?

CEVAP
İstemediğinizi bildirdiğiniz halde, taşırsa hak geçmez. Ses çıkarmazsanız, hakkı olur.

Sual:
Evin altındaki atölye gürültülüdür. Şikayete hakkım var mı?

CEVAP
Şikayete hakkınız var. Ancak, fitneye sebep olmamalı.

Sual:
Kâfirlerle güreşirken kasten kollarını kırmak caiz mi?

CEVAP
Hayır.

Sual:
Kuyrukta hastalar varken, birini içeri almakla hak geçer mi?

CEVAP
Hastalara zaman vaad edilmemiş ise, hak geçmez. Mecbur olmadıkça böyle yapmamalı.

Sual:
Üstümüzdeki komşumuz, dikiş makinesi ile, dikiş dikerek bizi rahatsız ediyor. Yaptığı zulüm müdür?

CEVAP
Hayır.

Sual
Kasaba et götürüp, ücretle kıyma çektiriyoruz. Makinede, önceden kalmış kıyma da oluyor. Kasabın hakkı geçiyor mu?

CEVAP
Hayır.

Sual:
Bahçeme giren tavukları zehirlesem, hak geçer mi?

CEVAP
Evet. Bahçeyi muhafaza etmek gerekir.

Sual:
Mütehassıs olmayan bir doktor, hastaya cerrahi müdahale etse, hastaya eziyet verse, sakat bıraksa, kul hakkı geçer mi?

CEVAP
Evet.

Sual:
Yüksek sesle hapşırınca, yanımdaki korkarsa hakkı geçer mi?

CEVAP
Hayır.

Sual:
Dayım kaybolduktan sonra, dedem öldü. Malı paylaşıldı. 30 sene sonra dayım geldi. Bu malda onun da hakkı var mı?

CEVAP
Evet.

Sual:
Sovyetlerden Erzurum’a gelen turistleri kandıranlar çıkıyor. Beş bin verip ellibin diyenler oluyor. Dinimizde gayri müslimleri de kandırmak günah değil midir?

CEVAP
Bir kimsenin hakkını yemek, kandırmak ona zulüm olur. Zulüm ise haramdır, büyük günahtır. Gayri müslime zulmetmenin, müslümana zulmetmekten daha kötü olduğu (Dürr-ül Muhtar) ve diğer muteber kitaplarda yazılıdır. K. Saadetteki hadis-i şerifte, (Satılan bir şeyin kusurunu gizlemek helal değildir. O kusuru bilip söylememek de kimseye helal değildir) buyuruldu. Yine aynı kitapta, buğdayın yaş kısmını çuvalın iç tarafına koyan bir satıcıya Peygamber efendimizin, (Yaş kısmını niçin saklayıp göstermiyorsun? Hile yapan bizden değildir) buyurulduğu bildiriliyor.

Erbain-i Selmani kitabında (Bir şeyi aldatarak pahalı satmak veya ucuza almak faiz olur, haram olur) ve (Satılan şeyin aybını ve satın alınan şeyin kıymetini gizleyerek aldatmak faiz olur, haram olur) buyuruldu.

Sual: Nazımız geçen arkadaşlara ücretsiz iş yaptırmam caiz midir?
CEVAP
Zaruret olmadan bir şey istemek haram olduğu gibi, ücretsiz olarak başkasına iş gördürmek de haramdır. Başkasının çocuğuna iş gördürmek daha büyük günahtır. (Hadika c.2, s.267) İsteyerek iş yapan arkadaşla helalleşilir ise, ücretsiz iş yapması haram olmaz.

Sual:
İhtiyaç halinde birinin malını almak caiz midir?

CEVAP
İhtiyaç, halinde de kimsenin malına dokunmaya İslamiyet, izin vermemiştir. Zaruret halinde olan, yani bunalan kimse bile, başkasının hakkına dokunamaz. Aç kalan kimsenin, başkasının ekmeğini, izni olmaksızın yemesi caiz ise de, sonra kıymetini ödemesi gerekir. Onun aç olması, ölüm tehlikesinde bulunması, bir kimsenin kendi mülkündeki hakkının yok olmasına sebep olamaz. Zaruret halinde bile başkasından alınan malın ödenmesi gerekir. Zaruretlerin, yasak olan şeylerin yapılmasına sebep olmaları, kimsenin hakkının gitmesine sebep olamaz. (Mecelle Şerhi)

Sual:
Arkadaşla tartışıp birbirimizi üzmüştük. "Hakkımı helal etmem" diyor. Ne yapılması gerekir?

CEVAP
Yapılacak iş, tekrar tekrar rica edip hakkını helal etmesini istemektir. Yine de helal etmezse, bir şey denemez. Gıyabında ona çok dua etmenizi tavsiye ederiz.

Sual:
Hakkını helal et diyene, helal olsun demekle, hakkımız helal edilmiş olmaz mı?

CEVAP
Helal olsun demek de olur, mutlaka helal ettim demek gerekmez.

Sual:
Haklı da olsa, hatta karşısındaki özür dilemese de hakkını helal etmek faziletli midir?

CEVAP
Elbette çok faziletlidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamette bir münadi "Ecri Allah’ın üzerinde olan ayrılsın, Cennete girsin" der. "Bunlar kim?" diye sorulunca, münadi, "İnsanları affedenlerdir" der. Birçok kişi hesaba çekilmeden Cennete girer.) [İ. Ebiddünya]

Hak sahipleri

Sual:
Müslümanlara karşı hareket tarzımız nasıl olmalı?

CEVAP
Her Müslümanı yani din kardeşimizi görünce, (Benim mutlu olmam, Cennete gitmem bunun kalbini kazanmak ve duasını almakla olabilir) demeli ve ona iyilik ederek duasını almaya çalışmalı.

Kendini, üzerinde hakkı olanların esiri, kölesi bilmelidir. Özellikle anne babanın ve hocanın üzerimizde hakkı olur. Bu hususa daha çok dikkat etmek gerekir.

Zarar vermek
Sual: Bir kimse, benim canıma ve malıma zarar verdi. Ben de bu kimsenin canına ve aynı malına, aynı miktar zarar versem, adalet olmaz mı?

CEVAP
Zarar vermek adalet olmaz. Cezayı mahkeme tayin eder. Hiç kimsenin kendi hakkını kendi eliyle almaya hakkı yoktur. Hakkım var diyen başkasına saldırır ve anarşi doğar. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Dinimizde zarar vermek olmadığı gibi, zarara zararla karşılık vermek de yoktur.) [İ.Ahmed, Hâkim]

Kul hakkı ve sevab

Sual:
Kitaplarda, (Üzerinde kul hakkı olanın veya günah işleyenlerin ibadetleri sahih olsa da, kabul olmaz) deniyor. Kul hakkı olmayan veya günah işlemeyen insan yok gibidir. Birisine sert bakılsa kul hakkı geçer. Kabul olmuyorsa, ne diye ibadet ederek, boşa kürek çekiyoruz?

CEVAP
Haram işleyenin veya kul hakkı olanın ibadeti kabul olmaz demek, o ibadet için bildirilen büyük sevaplara kavuşamaz, yani hepsini muhafaza edemez, çünkü günahlar bu sevapları azaltır demektir. Yoksa, hiç sevab alamaz demek değildir. Her ibadetten sevab alınır, ama işlenen haramlar sevapları alıp götürür. Diyelim ki, oruç tutana 70 birim sevap veriliyorsa, içki içene de 70 birim günah yazılıyorsa, orucunu içki ile açan, 70 sevab kazanırken, içki içince, 70 günah yüklenir ve sevapsız kalır. Eğer oruç tutmasaydık, içki günahı artı olarak kalacaktı. Orucun, içki günahının affına sebep olması yetmez mi? Başka günahlar da, işlemişse sevapları eksilere iner. Onun için günahlardan ne kadar kaçılırsa, sevabımız o kadar çoğalır.

Kul hakkını ödemek için

Sual:
Bilinen ve bilinmeyen kul haklarını ödemek için, ne yapmak gerekir?

CEVAP
Sahipleri biliniyorsa, kul haklarını ödemeli veya helâlleşmeli, ona iyilik ve dua etmeli. Hak sahibi, ölmüşse, ona dua ve istiğfar edip, çocuklarına vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalı. Çocukları ve vârisleri bilinmiyorsa borç miktarı parayı veya malı, fakirlere sadaka olarak verip sevabını hak sahibine niyet etmeli. Ayrıca, yaptığımız bütün iyiliklerin sevabını hak sahiplerine hediye etmelidir.

Cenab-ı Hak, o kadar merhamet sahibidir ki, biz sevaplarımızı hak sahiplerine verdiğimiz için, o sevaplardan bizi mahrum bırakmıyor. Aynı sevabı bize de veriyor. Bu bakımdan yaptığımız her iyiliğin sevabını üzerimizde hakkı olanlara, ana babamıza, arkadaşlarımıza, bütün Müslümanlara hediye etmeliyiz. Kendi sevabımızdan hiç eksilme olmaz.

Hakkımı helal etmem

Sual:
Hanım, (Hakkımı helâl etmem) diye yemin etti. Ne yapmak gerekir?

CEVAP
Önce gönlü alınır, hakkını helal eder; sonra da yemin kefareti verirse, bu iş halledilir.

Kıymalı pide

Sual:
Fırına verdiğimiz patatesli pideleri, fırıncı başkasına vermiş. Bize kıymalı pide kalmış. Fırıncı bunları da siz alın, dedi. Ne yapmak gerekir?

CEVAP
Kıymalı pidelerin sahibi biliniyorsa, gidip helâlleşmeli. Sahibi belli değilse, yiyen için bir mahzuru yoktur. Fırıncı, yanlış verdiği için, ihmali varsa, günahı ona ait olur. İhmali yoksa ona da günah olmaz.

Sual:
Ekin biçerken, biçerdöverin egzozundan çıkan kıvılcım, tarla sahibinin ürünün bir kısmını yaktı. Bunu benim ödemem gerekir mi?

CEVAP
Bir kasıt ve ihmal olmadıkça, ödemek gerekmez.

Hamamda çamaşır yıkamak

Sual:
Özel banyolara gidince, çamaşırlarımı da yıkıyorum. Mahzuru var mıdır?

CEVAP
Su sarf etmek üzere hamama gidilmiştir. Âdet üzere su sarf edilir. Bu bakımdan çamaşırları yıkamakta mahzur yoktur.

Sual:
Ahirette ihtiyacımız olur diye hakkımızı Müslüman olana helal etmemek daha uygun olmaz mı?

CEVAP
Hayır. Helal etmek daha iyi olur. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Eğer biz hakkımızı bir Müslümana helal edersek, hakkımızdan daha çoğunu Allahü teâlâ bize ihsan eder. Sadece Müslümanlara değil, kâfirlere de hakkımızı helal etmemiz iyi olur.; hatta kıyamete kadar devam edecek olan haklarımızı helal etmeliyiz. Orada kul hakkından hesaba çekilmek, hesaplaşmak büyük derttir. Bu dertten de kurtulmak için, Ahiretteki ihtiyaçlarımızı düşünerek herkese hakkımızı helal etmek iyi olur.

Hak borcu affedilmez

Sual:
Bir arkadaş, özel şirkette çalışırken, patronun gıybetini yapıp, şirketin para ve bazı mallarını çalıyormuş. Bir gün yakalanmış. Nasıl affettirmişse kendini affettirmiş, mahkemeye gitmekten kurtulmuş. Ayrıca bu işin dinen bir sorumluluğu var mı diye soruyor.

CEVAP
Anlattığınıza göre, gıybet ve hırsızlık etmiş. Bunları hak sahibi helâl etse de, haram işlenmiş oluyor. Yani patronun affetmesiyle, günahtan kurtulmuş olunmuyor. Bir kimse, birinin şarabını çalıp içse, o kişi helâl etse de, hırsızlık ettiği ve şarap içtiği için, Allahü teâlâdan da af dilemesi gerekir. Ceza kanunlarında bile, hırsızı mal sahibi affetse de, hırsızlıktan kamu davası açılıyor, suçu sabit görülürse, mal sahibinin affetmesine bakılmadan hırsız cezalandırılıyor.

Demek ki, hırsızlık edeni patron affetse de, tevbe etmemişse günahları affolmaz. (Patron görmezse yine çalarım) diyorsa günahı devam eder.

Sual:
Allahü teâlâ tevbe edince bütün günahları affediyor da, kul hakkını niye affetmiyor?

CEVAP
Kul hakkı olmayan günahlarda, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riayet edilmemiş olur. Şartlarına uygun tevbe edilince, muhakkak affedilir. Kul hakkı olan günahlardaysa, hem Allahü teâlânın emrine isyan vardır, hem de, o kimsenin hakkı geçmiş olur. Tevbe edilirse, Allahü teâlâ yine günahı yani kendi hakkını affeder; fakat kul hakkı için, maddi bir haksa, sahibine geri vermek, diğer haklar içinse, hak sahibiyle helalleşmek gerekir. Kul hakkının önemi büyüktür; ama Allahü teâlâ isterse, kul haklarını da affedebilir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Denizde şehid olanların, bütün günahları, hatta kul hakları da affolur.) [İbni Mace]

Peki, karada ölen şehitlerin veya salihlerin kul haklarını affetmez mi? Elbette affedebilir. Allahü teâlâ, hak sahibine, (Bu şehitte, bu gazide, bu salih kimsede, ne kadar alacağın var?) diye sorar. Alacak sahibinin, o alacak kadar günahını affeder, günahı yoksa o kadar sevab verebilir; ama bu dereceye yükselmek de zordur. Onun için, kul hakkıyla ölmemeye gayret etmelidir!

Kul hakkı

Sual:
Zararlı bir kitap, camiye konmuş. Bir arkadaş, zararlı diye kitabı alıp yakmış. Kul hakkı geçer mi diye soruyor?

CEVAP
Zararlı şeyleri yok etmekle, kul hakkı geçmez.

Randevuya gecikmek

Sual:
Mazeretsiz randevuya geç kalmak kul hakkına girer mi?

CEVAP
Müslüman randevusuna yani sözünde sadık olmalı, mazeretsiz randevuya geç kalmamalı. Trafiği ve her türlü şartları düşünerek, mümkünse randevu yerine 10–15 dakika önce gelmeli. Vakit nakittir. Kimsenin vaktini çalmaya hakkımız yoktur. Bir arkadaş anlattı:
Geçen, 19.00’da bir davete gittik. Bize 19.00 denmesine rağmen mazeretsiz yarım saat geciktirdiler. Bizim de ona göre işimiz vardı. Mecburen hemen orayı terk ettim.

Zaruretsiz böyle olaylara fırsat vermemelidir.

Hak helal etmek

Sual:
Bir kimse, kıyamete kadar olan bütün haklarını helal ettim demesi caiz midir?

CEVAP
Caizdir ve çok iyi olur. Hak helal eden âhirette kazançlı çıkacaktır. Ben falancaya hakkımı helal etmiyorum dememelidir. Şahsen ben, kıyamete kadar olan bütün haklarımı kâfir müslüman herkese helal ettim.

Zarar vermek

Sual:
Geçerken kazaen birisinin arabasını çizen ve plakasını da alamayan kimsenin ne yapması gerekir?

CEVAP
Verdiği zarar kadar parayı, müslüman bir fakire vermelidir.
Dolmuş ücreti


Sual:
Dolmuş ücretini vermeyi unutan, dolmuşçuyu da tanımayan kimse ne yapar?

CEVAP
Dolmuş ücreti kadar parayı, müslüman bir fakire vermelidir.

Evi boş tutmak

Sual:
Anadolu’da oturuyorum. Yazın gezmeye gelince kendim otururum diye İstanbul’daki evimi kiraya vermiyorum. İhtiyaç sahibi müslümanlar varken, evimi boş tutmam günah olur mu?

CEVAP
Evet, günah olur. Boş duracağına, uygun fiyata bir müslümana kiraya vermelidir.

Kâfirle helalleşmek
Sual: Hıristiyan arkadaşlarımızla nasıl helalleşebiliriz? Ne demeliyim onlara?
CEVAP
Üzerimdeki maddi manevi haklarını bana bağışla denir. Mesela İngilizce şöyle denebilir:
"Forgive all your spiritual and material claims on me."
O da, okeylerse mesele kalmaz.

Hakkını helal et

Sual:
Biz bir istekte bulunmadan, biri gelip bize yardım ediyor. Biz de ona, (Hakkını helal et) diyoruz. Demesek hakkı bize geçmiş olur mu? Yani bu, kul hakkı olur mu? Markette de, paranın üstü kalsın diyoruz. Kasiyer hakkını helal et demese, parayı rızasıyla bırakanın hakkı geçiyor mu?

CEVAP
Yardımı kendiliğinden yaptığı için ve paranın üstünü kendiliğinden almadığı için hak geçmiş olmaz; ancak iyilik edene teşekkür etmek gerekir. Kendiliğinden yardım edince bir hak geçmez; çünkü biz istemeden yapmıştır; fakat devam eden bir yardım ise, bizim rızamız dâhilinde yapıyor demektir. O zaman, hakkını helal et demek gerekir. Mesela arabayla giderken, bazı çocuklar bir bezle arabanın camını siliyorlar. Biz yapmayın dediğimiz halde yaparlarsa hak geçmez. Biz sükût eder, yapmalarına rıza gösterirsek, onlarla helalleşmek veya birkaç kuruş vermek gerekir.

Çalınan şeyler
Sual:
14-15 yaşlarında büluğa erdiğim sırada, marketten çaldığım çikolata, sakız gibi şeyleri, oraya nasıl öderim? Onlara çaldığımı söyleyemem. Hangi yolla ödenebilir?

CEVAP
Çok yolu var. Önce çalınan kadar şeyler alıp, götürüp yerlerine habersizce konur. Bu yapılamazsa, mesela gidip üç tane çikolata alırsınız. Daha sonra markete uğrayıp fişinizi gösterirsiniz ben üç tane çikolata istemiştim, üç yerine yanlışlıkla beş tane verilmiş. İkisini iade ediyorum dersiniz. Diğer çaldıklarınızı da buna benzer bir yolla ödersiniz.

Hak helal etmek

Sual:
Bende, mâlî, nefsî, ırzî ve mahremî gibi çeşitli hakları olan bir kişiye, bu hakları teker teker saymadan, (Bana bütün haklarını helal ettin mi?) desem, o da, (Evet, hepsini helal ettim) dese, haktan kurtulur muyum?

CEVAP
Evet. Helalleşirken günahı bildirmeyip, bendeki haklarını affet demek, caizdir. (İslam Ahlakı)

Bir kimse, diğerine, (Benim üzerimdeki bütün haklarını bana helal et) dese, o da (Helal ettim) dese, bütün haklarını helal etmiş olur. Şayet hak sahibi, o şahsın üzerinde bulunan haklarını biliyorsa, hem hükmen, hem de diyaneten, teklif sahibi olan şahıs, bunlardan kurtulur. Şayet bilmiyorsa, bütün âlimlere göre, hükmen kurtulur, fakat diyanet yönüne gelince, İmâm Ebu Yusuf’a göre, bundan da kurtulur. Fetva da böyledir. Hulâsa’da da böyle bildiriliyor. (Fetava-i Hindiyye)

Bir kimseye, (Bütün haklarını helal et) dense, o da (Helal ettim) dese, bu hakların ne olduğunu bilmese de, İmam-ı Ebu Yusuf’a göre helal etmiş olur. Fetva da böyledir, çünkü bilinmeyen haklar için helalleşme bu ümmete mahsustur. (Berika)

Kişinin gizlemeye çalıştığı bir ayıbını söylemek uygun olmaz. Ancak üstü kapalı olarak, bu konularda ondan helallik talebinde bulunur. Eğer gıybeti ona bildirmek fitneye sebep olacaksa, o zaman onun için Allah’tan af talebinde bulunur. Meçhul hakları ibra etmenin, biz Hanefîlere göre caiz olması, buna delildir. (Redd-ül muhtar)

Paranın geçmediği yer
Sual:
Bir yazıda, (Âhirette hatır gönül dinlenmez, para pul geçmez) deniyor. Peki, âhirette peygamberler, âlimler, melekler, şehidler şefaat etmeyecek mi?

CEVAP
Şefaat ayrı bir konudur. Burada kul hakkından bahsediliyor. Bir hadis-i şerif meali:
(Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helalleşsin! Çünkü âhirette altının, malın [paranın pulun] değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınır, sevabları olmazsa, hak sahibinin günahları buna yüklenir.) [Buhari]

O yazıdaki hususla hadis-i şerifte bildirilen hususlar aynıdır. İmansızlara hiçbir şefaat yoktur. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Artık şefaat edicilerin [peygamberlerin, meleklerin, salihlerin, şehidlerin] şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir 48]

(O gün zâlimlerin, ne dostu, ne de şefaatçisi vardır.) [Mümin 18]

Görüldüğü gibi, imansızlar için, âhirette hatır gönül geçmiyor. İmanı varsa, elbette şefaat hakkı olanların, hatırı gönlü yani şefaati geçerlidir. İmanlı olup da üzerinde kul hakkı varsa, yine para pul veya hatır gönül geçmiyor. Kul hakkı için, ya kendi sevabından veriyor veya hak sahibinin günahlarını yükleniyor. Kul hakkı olmazsa, diğer günahlar için şefaat hakkı elbette vardır.

Çocukla helâlleşmek
Sual:
Bir çocuğu döven veya ona bir iş yaptıran yahut çocuğun verdiği hediyeyi alan kimsenin, çocukla helâlleşmesi yeterli midir?

CEVAP
Ana-babasından veya velisinden izinsiz, akıl baliğ olmayan bir çocuğun verdiği hediyeyi almak, kullanmak caiz olmaz. Çünkü akıl baliğ olmayan çocuğun, ana-babası dâhil, hiç kimseye hediye vermesi sahih olmaz. (Redd-ül-muhtar)

Dövdüğümüz çocuğa hakkını helâl et desek, o da helâl etse, bu geçerli olmaz. Çocuğa iş yaptırsak, sonra da hakkını helâl et desek, ettim dese geçerli olmaz. Ya çocuğa ücretini vermeli veya velisiyle helâlleşmelidir.

Bankanın borç silmesi
Sual:
Bir kimse ölünce, bazı bankalar onun borçlarını siliyormuş. Banka silince, o kişi dinen borçtan kurtulmuş oluyor mu? Ahirette ona borcu sorulmayacak mı?

CEVAP
Banka borçları silince, ona hediye etmiş oluyor. Ölen kişi sorumluluktan kurtuluyor.

Kul hakkının önemi
Sual: Kul hakkı çok önemli olsa da, ben hiç korkmuyorum. Her zaman, kazandığım sevabları üzerimde kul hakkı olanlara bağışlıyorum. Kul hakkı olanlar, âhirette benden bir şey istemeye hakları olmaz diye düşünüyorum. Düşüncem doğru mudur?

CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bir kimse, Peygamberlerin yaptığı ibadetleri yapsa, fakat üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremez. (2/66, 87)

Kul hakkını, Allahü teâlânın hakkından önce ödemek gerekir. Kul hakkı olan, hak sahipleri ile helalleşmedikçe affa uğramaz. Yani üzerinde kul veya hayvan hakkı bulunanı Allahü teâlâ affetmez ve bunlar Cehenneme girip, cezalarını çekeceklerdir. (Hadika)

Kıyamet günü, bir dank [yarım gram gümüş] hak için, cemaatle kılınmış ve kabul olmuş 700 namazı alınıp, hak sahibine verilecektir. (Dürr-ül-muhtar)

Cemaatle kılınıp ve kabul olmuş sevabı yoksa ne olacak? Hak sahibinin günahları, kul hakkı olan kimseye yüklenip Cehenneme atılacaktır.

Durum böyle olunca, kul hakkından çok korkmak, hiç kimsenin kalbini kırmamaya çalışmak lazımdır.

Eşit paraya farklı iş
Sual:
Çalıştığım iş yerinde, herkesten eşit para alınarak aylık para toplanıp çay, şeker gibi malzemeler alınıyor. Kimisi çayı çok içiyor, kimisi az. Bazılarının misafirleri çok geliyor. Yani aynı oranda içilmiyor. Bunun bir mahzuru var mı?

CEVAP
Bu, baştan bilinen bir şeydir. Az içelim, çok içelim eşit para veriyoruz. Yani anlaşmamız böyledir. Zaten eşit sayıda misafir de gelse, eşit çay içmek mümkün değildir. Anlaşma böyle olduğu için az veya çok çay içmenin mahzuru olmaz.

Bunun gibi, oradakiler beraber yemek yiyelim diye eşit para toplayıp, peynir, zeytin, domates, ekmek alıp sonra yeseler, kimi az kimi çok yiyecektir elbette. Bu başta bilindiği için mahzuru olmaz. Yine bunun gibi, sitelerde apartman katlarında kimi girişte oturur, hemen hemen asansörü hiç kullanmaz. Onuncu kattaki ise en çok kullananlardan biri olur, ama anlaşma gereği eşit ücret alınırsa mahzuru olmaz.

Mesaiyi aksatmak
Sual:
İhlas Holding’de çalışıyorum. Bazı arkadaşlar internette veya basında ilginç gördükleri şeyleri maille bana ve başkalarına gönderiyorlar. Bu maillere bakayım derken mesaimi aksatıyorum. İşlerimi yetiştirmek için acele edince de, baştan savma gibi oluyor. Bundan dolayı vebale giriyor muyum?

CEVAP
İnsan, yapması gereken işlerini bitirdikten sonra, bunlara da bakarsa mahzuru olmaz. Ancak devamlı o işlerle uğraşanın, işini aksatmaması imkânsızdır. O tip işler, insanın daha çok hoşuna gittiği için, önce onlara bakıyor, zaman artarsa, esas vazifesi olan işine bakıyor. Bunun için mahzurlu oluyor, mesaisinden çaldığı için günaha giriyor.


Sealm ve Dua ile
Asri_Saadet
Per Mar 22, 2012 8:15 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: HOCAMIZA SORMAK ISTEDIKLERIMIZ

Müstehcen konuşmak


Hayâ imandandır

Sual:
Bazı kimseler, müstehcen konuşuyor. Ayıp şeyler söylüyor. İnsanların ayıplıyacağı çirkin işler yapıyor. Müslüman olan kimse, böyle şeyler yapar mı?

Cevap:
Hadika‘da buyuruluyor ki: Fuhuş, çirkin söz demektir. Haddi aşan herşeye fâhiş denir. Buradaki anlami, çirkin olan işleri, açik kelimelerle anlatmak, müstehcen, yani edebe, ahlaka aykiri, açik saçik konuşmak demektir. Abdest bozmak ve cima için kullanilan kelimeleri söylemek böyledir. Bu kelimeleri söylemek fuhuştur. Çünkü bunlari söylemek, mürüvvete ve dindarliga uygun degildir, hayâyi giderir. Bunlari anlatmak gerekince, açik olarak söylememeli, kinaye olarak söylemelidir! Edepli olan, salih olan, fuhuş söylemeye mecbur olunca, kinaye olarak söyler. Kinaye, birşeyi, açik anlamlari başka olan kelimelerle anlatmaktir. Mesela, Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, cima için lems [dokunmak] kelimesini söylemiştir. (Nisa 43)

Hadis-i şerifte, (Fuhuş söyliyene cennet haramdır.) [Ebu Nuaym] buyuruldu.

Dinimizde hayânın yeri çok mühimdir. Hayâsı olan, Allahü teâlâdan utandığı için günah işlemekten çekinir. İnsanlardan utanmıyan Allahtan da utanmaz. Açıktan günah işliyen, hem insanlardan, hem de Allahtan çekinmediğini gösterir. (Allahın bildiğini kuldan ne saklıyayım) demek yanlıştır. Gizli işlediği bir günahı başkalarına açıklamak doğru değildir, hayâsızlıktır. Hadis-i şerifte, (Hayâ imandan, hayâsızlık nifaktandır.) buyuruldu.

Kabahat de gizlidir

İnsanlardan utanarak, günahı gizlemek de hayâdandır. Günah gizlenmezse, fâsıklar bundan cesaret alır. (Falanca günah işliyor. Ben de işlesem ne çıkar) diyebilir. Riya olmaması için nafile ibadeti gizlemek caizdir. Onun için, (Kabahat de gizli, ibadet de gizli) denmiştir. (Hayâ elbisesine bürünenin aybı görülmez. Duyulunca hoşlanılacak şeyleri yap! Kimsenin duymasını istemediğin ve duyulunca hoşlanılmayan şeylerden kaç) buyurulmuştur. Hz.Ebu Bekir, (Hayâsız kişi, halk içinde çıplak dolaşana benzer) buyurmuştur. Allahü teâlâdan utanmak, imanın kuvvetli olduğuna, hayâsızlık da, imanın zayıf olduğuna alamettir. Hayâ, imanın esasındandır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Hayâ ve az konuşmak imandan, fahiş söz ve çok söz nifaktandır.) [Tirmizî]

(Kim, dünyada günahını gizlerse, Allahü teâlâ da, Kıyamette, o günahı herkesten saklar.) [Müslim]

(Bir günaha düşen, Allahın örtüsünü, onun üzerinde bulundurmalıdır!) [Müslim]

(Hayâ imandandır.) [Buharî]

(Hayâ tamamıyla hayırdır.) [Buharî]

(Hayâ, imanın nizamıdır. Nizamı bozulan şeyin, parçaları darmadağın olur.) [İbni Mace]

(Hayâ, iffet, dile hakim olmak ve akıl imandandır. Cimrilik, fuhuş, çirkin sözlü olmak ise hayâsızlıktan ve münafıklıktandır.) [Beyhekî]

(İman çıplaktır, süsü hayâ, elbisesi takva, sermayesi fıkıh, meyvesi ameldir.) [Deylemî]

(Hayâ insan olsaydı, salih biri, fuhuş insan olsaydı, kötü biri olurdu.) [Taberânî]

(Hayâsı olmıyanın dini yoktur. Hayâsız kimse Cennete giremez.) [Deylemî]

(Hayâ ile iman bir aradadır. Biri giderse, öteki de durmaz.) [Hakim]

(Fahiş ve çirkin sözlerden şiddetle kaçının! ) [Nesâî]

(Mümin, ayıplamaz, lânet etmez, fahiş söz söylemez) [Tirmizî]

(Cennet, fahiş ve çirkin söz konuşana haramdır.) [İbni Ebiddünya]

(Allahü teâlâ, fahiş ve çirkin söz söyleyeni sevmez.) [İbni Ebiddünya]

Hayânın iman ile, hayâsızlığın da imansızlık ile ilgisi büyüktür. Hayâsızın küfre düşmesi kolay olur. Hadis-i şerifte, (Hayânın azlığı küfürdür) (Hakim) buyuruldu. Hayâsız olan mürüvvetsiz olur. İnsanları, hayâsızların zararından sakındırmak için onların gıybetini yapmak caizdir. Hadis-i şerifte, (Hayâ örtüsünü üzerinden atanları gıybet etmek günah olmaz) (Haraiti) buyurulmaktadır.

Kâfirler, müslümanların imanlarını yok etmek için, hayâlarını yok etmeye çalışıyorlar. Plajlarda, futbol oyunlarında, sporlarda avret yerlerinin açılmasına önderlik yapıyorlar. Fuhuş sözlere seks bilgisi diyorlar. Bu açıklıklara ve seks bilgilerine ilericilik ve faydalı bilgi diyerek gençleri hayâsız yapmak istiyorlar. Onların oyununa gelmemelidir!

İnsanların şerefi, ilim ve edepledir.

Sanmayınız ki şeref, mal, mülk ve nesepledir!

Banyoda kimse yokken de, peştamalsiz yıkanmak mekruh olur. Caiz veya küçük yerde caiz olur diyen âlimler de olmuştur. Bu bakımdan peştamal ile veya dizlere kadar uzun çamaşır veya don ile yıkanmalı, omuzlarımızda bulunan meleklerden utanmalıdır. Hadis-i şerifte, (Çıplak durmaktan sakının! Hep sizinle beraber bulunan ve, yalnız cimada ve helâda ayrılan hafaza meleklerinden utanın ve onlara saygılı olun!) buyuruldu.

Yıkanırken olduğu gibi, otururken, yatarken de Allahtan utanmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(Yıkanırken örtünün! Allah, hayâ sahibidir. Utanıp örtüneni sever.)

(Avret yerlerinizi örtün! Yalnız iken de Allahü teâlâdan hayâ edin!)

Peygamber efendimiz, yüzükoyun yatan birine, (Kalk, bu yatış, cehennem ehlinin yatışıdır) buyurdu. Yüzükoyun ve örtüsüz yatan birine de, (Bu, Allahın hiç sevmediği bir yatış şekli) buyurdu
Asri_Saadet
Çar Mar 21, 2012 6:49 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: HOCAMIZA SORMAK ISTEDIKLERIMIZ

Misafirin görevleri


Sual: Misafir, ev sahibine karşi nasil hareket etmelidir?

Cevap: Misafirin gözetmesi gereken edeplerden bazilari şunlardir:

1- Davete geç kalmamali, erken de gitmemelidir. Giderken, biraz yiyip gitmek sünnettir. Sirf yemek için degil, ev sahibini memnun etmek için gittigi belli olmalidir!

2- Misafir, sagina soluna bakmamali, sikinti vermekten çekinmelidir. Ev sahibinden izinsiz bir başka misafire birşey ikram etmemelidir! Ev sahibinin gösterdigi yere oturmali, izinsiz nafile oruç tutmamali ve ev sahibi teklif etmeden imam olmamalidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Misafir, evin başköşesine oturmasin!) [Müslim]
(Misafir, ev sahibinden izinsiz [nafile] oruç tutmasin ve gösterilen yere otursun! Çünkü ev sahibi evinin âdetini daha iyi bilir.) [Ibni Asâkir]
(Misafir olan bir kimse, ev sahibine imam olmasin!) [Tirmizî]
3- Sofraya edepli bir şekilde oturmali ve bu edebi sonuna kadar muhafaza etmeye çalişmalidir! Resul-i Ekrem efendimiz, yer sofrasina bazan diz çöker, bazan da sag ayagini bükerek sol ayagi üzerine oturup buyururdu ki:
(Yemek yerken yaslanmam! Ben Allahin kuluyum; kul nasil yerse öyle yer, öyle otururum.) [Buhârî]
Yemek yerken yaslanmak günah degildir. Başkalarinin yaninda mazeretsiz yaslanmak edebe aykiridir.

4- Gelen yemekte kusur bulmamali. Bir kusuru olsa da söylememeli. Mesela yemegin tuzu fazla veya noksan olsa, yahut yemekten hoşlanmasa, bir şey dememeli, begenmedigini belli etmemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Misafirin, gelen yemegi begenmemesi, ona şer olarak kâfidir.) [Ibni Ebiddünyâ]

5- Misafir, arzu ettigi şeyleri istememeli, gelen ile iktifa etmeli, “Şu var mi” diye belli bir yemek istememelidir! Eğer ev sahibi, birkaç yemek ismi sayıp (Hangisini hazırlıyalım) diye sorsa, külfetten uzak, sıkıntıya sokmıyacak şekilde daima kolay, ucuz ve zahmetsiz olanını tercih etmelidir! Peygamber efendimiz, muhayyer bırakıldığı iki şeyden, daima hafifini, kolay olanını tercih ederdi. (Buhârî)

Atalarımız, (Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.) buyurmuştur. Ekmeğe hürmet gerekir. Ekmeğe hürmet, ona katık aramamaktır. İnsanı ayakta tutan ve ibâdet etmeye imkan veren her yemek, berekettir; onu beğenmemek doğru olmaz. Sadece ekmekle sirke verilse küçümsenmemelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir evde ekmeğe katık olarak sirke varsa, bu ev yoksul sayılmaz.) [Tirmizî]

(Ya Rabbi, sirkeye bereket ver. Sirke, ne güzel nimettir. Benden önceki enbiyanın katığı da sirke idi. Sirke olan evin, başka katığa ihtiyacı yoktur.) [İbni Mace]

6- Ev sahibinin veya oradaki diğer misafirlerin hoşuna gitmeyecek hareketlerde bulunmamalı, tiksinti verecek hareket ve sözlerden uzak durmalıdır.

7- Dinî inanışı, siyasî görüşü farklı olsa da, ev sahibini veya oradakileri üzecek sözler söylememelidir.

8-Misafir, gereği gibi ikram yapılamamış olsa da, gönül hoşluğu ile ve memnuniyetini ifade edecek şekilde ayrılmalıdır! Mesela (Çok memnun olduk, Allah razı olsun, evinizde oruçlular iftar etsin, yemeğinizi iyi insanlar yesin!) gibi duâ etmesi sünnettir. (Tirmizî)

Peygamber efendimiz, kendisi ev sahibine, en güzel duâlarda bulunur ve müslümanlara da, (Ev sahibine bereketle duâ edin) buyururdu. (Beyhekî)

Böyle yapmak, çok az da olsa bir iyiliği küçük görmemek güzel ahlâkın alametidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Mümin, güzel ahlâkı ile, gündüzü oruçla, geceyi ibâdetle geçirenlerin derecesine yükselir.) [Tirmizî]

9- Ev sahibinden izinsiz veya habersiz evi terk etmemelidir! Peygamber efendimiz, böyle habersiz gitmeyi, hiç uygun görmezdi. Giderken de yine ev sahibine duâ etmelidir.

10- Yatılı olarak giden misafir, ev sahibine ağırlık vermemek için, zaruret yoksa, üç günden fazla kalmamaya, yük olmamaya gayret etmelidir!
Eğer ev sahibi samimi olarak ısrar ederse, daha fazla kalınabilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Misafirlik üç gündür. Fazlası sadakadır. Misafirin, ev sahibini sıkacak kadar çok kalması helal değildir.) [Buhârî]
Asri_Saadet
Çar Mar 21, 2012 6:44 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: HOCAMIZA SORMAK ISTEDIKLERIMIZ

İffetli olmak


Sual: İnsana en büyük zarar, kötü arkadaştan gelir. Kötü arkadaşlarla düşüp kalkan, kılavuzu karga olan nasıl her zaman temiz olabilir?

Cevap: İyi insanlarla beraber olan kimse, bir müddet onlar gibi iyi iş yapmasa bile, onların yanında kötülük edemez. Hadis-i şerifte, (İnsanın dini arkadaşının dini gibidir.) buyuruluyor. (Tirmizî)

Şu hâlde yapılacak iş, arkadaşlık edilen kimselere dikkat etmek ve kötü arkadaşlardan uzak durmaktır. Namuslu, iffetli yaşamak isteyene cenab-ı Hakkın bunu nasip edeceği din kitaplarında yazılıdır. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(İffet talep edeni, Allahü teâlâ iffetli kılar.) [Hakim]

İffetli olan, aile efradının da iffetli olmasını ister. Onları da kötülükten korur. Kendisi kötü olursa, birgün çoluk çocuğu da Allah saklasın kötü yollara düşebilir. Çocuklarının iffetsiz olmasını hangi ana-baba isteyebilir? Çocuklara iyi örnek olmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(İffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur. Ana-babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder!) [Taberânî]

(Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşamak ve iffetli olmak gerekir.) [İbni Asakir]
Asri_Saadet
Çar Mar 21, 2012 6:39 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: HOCAMIZA SORMAK ISTEDIKLERIMIZ

Herkesi ziyaret uygun mu


[b]Sual:[/b] Herkesi ziyaret uygun mudur?

[b]Cevap :[/b] Fâsık olan, günah işlememize sebep olacak akrabayı ziyaret gerekmez. Fakat salih olan akrabayı ziyaret gerekir. Salih arkadaşları ziyaret de çok sevabtır. Ziyaret yalnız Allah rızası için olmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir kimse, köydeki arkadaşını ziyarete gider. Hak teâlâ, buna bir melek gönderir. Melek o adama der ki:

- Böyle nereye gidiyorsun?

- Bu köyde bir arkadaşım var. Onu ziyarete gidiyorum.

- Bunun sana bir iyiliği, bir yardımı dokundu da onun için mi gidiyorsun?

- Hayır, sırf Allah rızası için ziyaretine gidiyorum.

- Müjdeler olsun sana! Beni Allahü teâlâ gönderdi. Hiç bir karşılık beklemeden arkadaşını ziyarete gittiğin için Allahü teâlânin sevgisine mazhar oldun.) [Hakim]

Bir din kardeşini ziyaret edene bir melek, "Ne mutlu sana, Cennete girmiş oldun" der. Hak teâlâ da buyurur ki:

(Benim için ziyaret eden kuluma, Cennette hoşlanacağı mükâfatlar vereceğim") [Bezzar]

(Hiç bir kul yoktur ki, din kardeşini Allah için ziyaret etsin de, bir melek, "Ne iyi ettin, Cennet sana helal olsun" demesin. Allahü teâlâ da buyurur ki: "Kulum beni ziyarete geldi. Bana da onu ağırlamak düşer.) [Ebu Yala]

(Din kardeşini ziyaret eden, dönene kadar, rahmet içindedir.) [Taberânî]

(Cennette öyle güzel köşkler vardır ki, bunlar, birbirini Allah için ziyaret eden, Allah için sevip yardım edenler için hazırlanmıştır.) [Taberânî]

(Bir mümini ziyaret için evinden çıkana, 70 bin melek, "Ey Rabbimiz; senin rızan için ziyarete giden şu kuluna rahmet et" diye duâ eder.) [E.Nuaym]

(Bir müslüman, müslüman kardeşini ziyaret edince, 70 bin melek "Ey Rabbimiz, senin rızan için ziyaret eden bu kulundan razı ol" diye duâ ederler.) [Taberânî]

(Din kardeşini, sırf Allah rızası için ziyaret eden cennettedir.) [Taberânî]

(Din kardeşini ziyaret edene Cennette bir derece verilir.) [Ey Oğ. İlm]

(Ziyaretçinize ikram edin!) [Haraiti]

(Mümin kardeşini ziyaret edip müsafeha eden, ellerini ayırmadan her ikisinden Hak teâlâ razı olur. Ağaçtan yaprak dökülür gibi, günahları dökülür.) [Ey Oğ.İlm]

(Ziyareti aralıklı yap ki muhabbeti artırasın!) [Bezzar]

Hikmet ehli diyor ki: (Ziyareti terk etme, seni unuturlar. Pek sık da gitme senden bıkarlar.)

(Arşın etrafında nurdan kürsülerde, nur gibi parlayan insanlara Peygamberler ve şehidler gıpta ederler. Bunlar, Allah için birbirini seven, Allah için buluşan, Allah için birbirini ziyaret edenlerdir.) [Nesâî]

(Allahü teâlâ buyurur ki: Benim için birbirini ziyaret eden, benim için birbirini seven, benim için veren, benim için birbirine yardım eden, sevgime mazhar olur.) [Hakim]

(Allah için sevdiği arkadaşının ziyaretine gidene, ardından bir melek, "Ne güzel iş yapıyorsun, Cenneti hak ettin" der.) [Tirmizî]
Asri_Saadet
Çar Mar 21, 2012 6:34 am
 
Foruma git
Konuya git
cron