89 sonuç bulundu

Geri dön

Vazgecilmezim

Emeğine Sağlık Efe Adminim
Paylaşım İçin Teşekkürler..
Elif__
Sal Şub 14, 2012 10:07 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Vazgecilmezim

ELif adminim tşkler
efe_19
Per Şub 16, 2012 3:57 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Vazgecilmezim

KyLe tşkler
efe_19
Çar Mar 07, 2012 5:30 am
 
Foruma git
Konuya git

Türkiyemizin İlkleri.(Önemli Bilgi)

İlk hava şehidimiz Fethi Beydir.

İlk Türk uçağı Mavi Işıktır(Kayseri/1979)

Dünyanın ilk ve tek cellât mezarı İstanbul Eyüpte yer alır.
Kaynak: ForumPaylas.net [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Nargile Osmanlıya ilk olarak Yavuz Sultan Selim zamanında Hindistandan getirildi.

Yerleşim yerine yapılan ilk baraj Denizli Gökpınar Barajıdır.

Türkiyede ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapıldı.

TBMMnin ilk başkanı Fethi Okyardır.

İlk başbakanımız İsmet İnönüdür.

İngilizce ile eğitime başlayan ilk Türk Okulu Ankara TED Kolejidir.(1954)

Türkiyede özürlülere yönelik ilk otel Antalyada hizmete girmiştir

Türkiyenin ilk özel hayvanat bahçesi Boğaziçi Hayvanat Bahçesidir.(İzmit-Darıca)

Türkiye Cumhuriyetinin ilk anayasası 1924 anayasasıdır.

Türkiyenin en çok otel bulunan yeri Eminönüdür.

Türkiyenin ilk kadın bakanı Türkan Akyoldur.

İlk şah tuğrası Yavuz Sultan Selimin tuğrasında görülmeye başlanmıştır.

İlk Türkçe ezan İstanbul Fatih Camiinde okundu.

Türkiyenin ilk televizyon yayını İstanbuldan yapıldı.

Cumhuriyet döneminde kurulan ilk muhalefet partisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasıdır.

Türkiyede ilk politika okulu Nazif Ülken tarafından kurulmuştur.

Ramazan çadırı ilk kez 1995 yılında Üsküdar Belediyesi tarafından kuruldu.

Türkiyedeki ilk mali kurum Emniyet Sandığıdır.

Türkiyenin bilinen ilk erkek hemşiresi Murat Bektaştır.

Türkiyenin ilk haber ajansı Anadolu Ajansıdır.(1920)

Türkiyenin ilk ve tek sınır ötesi harekâtı Kıbrıs çıkarmasıdır.

Türkiyede kurulan ilk parti CHPdir.

Latin alfabesine resmi olarak ilk geçen Türk devleti Azerbaycandır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk başkanı M. Kemaldir.

Türkiyede baskı tekniğini ilk kez İbrahim Müteferrika kurmuştur.

İlk TSE belgesi Yıldırım Bayezid devrinde çıkarılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti devletini ilk kabul eden devlet Ermenistandır.

Osmanlı Devletinin ilk bankası Banka-i Der Saadettir.(İstanbul Bankası)

Türkiyede ilk uçak fabrikası Kayseride açıldı.

Türkiyede öldürülen ilk başbakan Nihat Erimdir.

Türkiyede ilk İngilizce gazete İlnur Çevik tarafından çıkarılmıştır.

Türkiyenin ilk haber spikeri Zafer Cilasundur.

Mallarda kalite arayan ilk millet Türklerdir.

Türkiye dışarıya ilk olarak G. Koreye asker göndermiştir.

Türkiyede taşkömürünü ilk defa Uzun Mehmet bulmuştur.

Türkiyede ilk milletvekili seçimleri I. Meşrutiyette yapıldı.

Ege Bölgesinde en uzun kıyılara sahip ilimiz Muğladır.

Karadenizin en yüksek dağı Kaçkar Dağıdır.

Taşkömürü ilk defa Zonguldakta çıkarılmıştır.

Türkiyede petrol arama çalışmaları ilk defa İskenderunda yapılmıştır.

Türkiyenin ilk turistik yerleşim yeri Çeşmedir.

Ülkemizde ilk dokuma fabrikası Nazillide açılmıştır.

Ülkemizde ilk şeker fabrikası Uşakta açılmıştır.

Ülkemizde ilk demir-çelik fabrikası Karabükte açılmıştır.

Kayısı, fındık, çay üretiminde ülkemiz ilk sırada yer alır.
efe_19
Per Şub 16, 2012 4:19 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Türkiyemizin İlkleri.(Önemli Bilgi)

elif adminim tşkler
efe_19
Cum Şub 17, 2012 1:45 pm
 
Foruma git
Konuya git

İslam Tarihi

İslam Tarihi
ASR-I SAADET
Peygamberimizin dönemi
CÂHILIYYE DÖNEMI
Bilgisizlik, gerçegi tanimama. Islâm, tam bir aydinlik ve bilgi devri oldugu için, Arabistan'da Islâmiyet'in yayilmasindan önceki devre, daha dar anlami ile Hz. Isa'dan sonra peygamberimizin gelmesine kadar geçen zamana "cahiliyye" devri adi verilmistir.

Cahiliyye, insanin Allah'i geregi gibi tanimamasi, ona kulluk etmekten uzaklasmasi, onun ilâhî hükümlerine degil de kisinin kendi hevâ ve hevesine uymasi, insanlarin koydugu emir ve yasaklara, siyasî sistem ve düsüncelere inanmasidir. Kur'an-i Kerîm'de: "Onlar hâlâ Cahiliyye devri hükmünü mü istiyorlar? Gerçegi bilen bir millet için Allah'dan daha iyi hüküm veren kim var?" (el-Mâide, 5/50) buyurulur. Islâm'in hakim olmadigi ortamlar Cahiliyye çaglaridir. Çünkü ilâhî bilginin kaynagindan yoksun olan ortamlardir. Islâm'in gelisinden önceki dönemde yasayan müsrikler Allah'a isyan etmis onun hükümlerine sirt çevirmis bir toplum olarak son derece ilkel ve cahil hayat sürüyorlardi. Cahiliyye Araplari'nin sürdügü hayattan ve içinde yasadiklari ortamdan bazi örnekleri söyle siralamak mümkündür:

Putlara Taparlardi

Cahiliyye insanlari Allah'in varligini kabul etmekle beraber putlara taparlardi. Onlar putlarinin Allah katinda kendilerine sefaatçi olacaklarina inanirlar ve: Biz onlara ancak bizi daha çok Allah'a yaklastirsinlar diye ibadet ediyoruz" (ez-Zümer, 39/3) derlerdi.

Icki Icerlerdi

Sarap içmek adeti çok yaygindi. Sairleri her zaman içki ziyafetinden bahseder, içki siirleri edebiyatlarinin büyük bir kismini teskil ederdi. Hatta Enes b. Mâlik (r.a.)'in bildirdigine göre Islâm'da içki, Mâide Suresi'nin doksan ve doksanbirinci ayetleriyle kesin olarak haram kilinmis, Hz. Peygamber (s.a.s) tellal bagirttirarak bunu ilân ettiginde Medine sokaklarinda sel gibi içki akmistir (Müslim, Esribe, 3)

Kumar Oynarlardi

Cahiliyye çaginda kumar da çok yaygindi. Cahiliyye Araplari kumar oynamakla övünürlerdi. Öyle ki kumar meclislerine katilmamak ayip sayilirdi. Onlarin sairlerinden biri karisina söyle vasiyette bulunur:

"Ben ölürsem, sen, aciz ve konusma bilmeyen, iki yüzlü ve kumar bilmeyen birini isteme."

Tefecilik Yaparlardi

Tefecilik almis yürümüstü. Para ve benzeri seyleri birbirlerine borç verirler; kat kat faiz alirlardi. Borç veren kimse, borcun vadesi bitince borçluya gelir: "Borcunu ödeyecek misin, yoksa onu artirayim mi?" derdi. Onun da ödeme imkâni varsa öder, yoksa ikinci sene için iki katina, üçüncü sene için dört kat ina çikarir ve artirma islemi böylece kat kat devam ederdi. Tefecilik ve faizin her çesidini haram kilan Allah, özellikle Araplar'in bu kötü âdetlerine dikkati çekerek "-Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin." (Âli Imrân,3/130) buyurmustur.
Kaynak: ForumPaylas.net [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Faiz Oranlari Cok Büyüktü

Faizcilik Araplar arasinda o kadar yerlesmisti ki ticaretle onun arasini ayiramiyorlar; "Faiz de tipki alis-veris gibi" diyorlardi. Bunun üzerine inen ayette: "Allah alis-verisi helâl, faizi ise haram kilmistir. " (el-Bakarâ, 2/275) buyrulmustur.

Fuhus Cok Büyük Orandaydi

Cahiliyye Araplar'i arasinda fuhus da nadir seylerden degildi. Cariyelerini zorla fuhusa sürükleyenler vardi. Kur'an-i Kerîm'de bu hususa isaretle: "Iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhsa zorlamayin. " (en-Nûr, 24/33) buyurulur.

Kocanin birkaç metresi oldugu gibi, kadinin da baskalariyla iliskide bulunmasi, bazi çevrelerce nefretle karsilanmayan bir davranisti. Fuhusla ilgili Cahiliyye Araplarinin su adetlerini zikredebiliriz:

Kadin âdetinden temizlendikten sonra kocasi ona "su adama git ve ondan hamile kal" derdi. Kadin istenilen adamla beraber olduktan sonra kocasi hamileligi belli oluncaya kadar ona yaklasmazdi. Sonra yaklasabilirdi. Bu, iyi bir çocuga sahip olmak için yapilirdi.

Sayilari üç ila on arasinda degisen bir grup erkek kadinin evine girerek, sirasiyla hepsi de onunla cinsi münasebette bulunurdu. Kadin hamile kalip da dogum yaparsa dogumdan bir kaç gün sonra bu erkekleri çagirir, erkekler de zorunlu olarak bu davete istirak ederlerdi. Sonra onlara: "Olanlari biliyo rsunuz, dogum yaptim" içlerinden birine isaret ederek "çocugun babasi sensin" derdi. O da bundan kaçinamazdi.

Bazi fuhus yapan kadinlar da taninmalari için kapilarina bayrak asarlardi. Bu tür kadinlardan biri dogum yaptigi zaman teshis heyeti toplanip çocugun kime ait oldugunu tespit ederdi. O da çocugun babasi oldugunu kabul etmek zorunda kalirdi. (Buhârî, Nikah, 36)

Kadina deger verilmez, hak ve hukuku taninmaz, adeta bir esya gibi telakki edilip miras alinirdi. Biri ölüp karisi dul kalinca ölenin varislerinden gözü açik biri hemen elbisesini kadinin üzerine atardi. Kadin daha önce kaçip bu halden kurtulamazsa artik onun olurdu. Dilerse mehirsiz olarak onunla evlenir, dilerse onu bir baskasiyla evlendirerek mihrini almaya hak kazanir ve kadina bundan birs ey vermezdi. Dilerse, kocasindan kendisine kalan mirasi elinden almak için onu evlenmekten menederdi. Bunun üzerine inen ayette: "Ey inananlar! Kadinlara zorla mirasci olmaya kalkmaniz size helâl degildir. " (en-Nisâ, 4/19) buyurulmustur. (Sevkânî, Fethu'l-Kadir, I, 440).

Yiyeceklerin bazisi yalniz erkeklere ait olup kadinlara yasak ediliyordu. "Onlar: Bu hayvanlarin karinlarinda olan yavrular yalniz erkeklerimize mahsus olup, eslerimize yasaktir. Ölü dogacak olursa hepsi ona ortak olur" dediler (En'âm, 6/139)

Kizlari Diri Diri Topraga Gömerlerdi

Cahiliyye Araplari'nin kötü adetlerinden biri de kiz çocuklarini diri diri topraga gömmeleriydi. Onlar bunu namuslarini korumak veya ar telakki ettikleri için, bazilari da sakat ve çirkin olarak dogduklarindan yapiyorlardi. Kur'an-i Kerîm'de su ayetlerde buna isaret edilir: "Onlardan birine Rahman olan Allah'a isnat ettikleri bir kiz evlâd müjdelense içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilirdi. " (ez-Zuhruf, 43/17), " Diri diri topraga gömülen kiz çocugunun hangi suç la öldürüldügü soruldugu zaman... " (Tekvir, 81/8-9), "Ortak kostuklari Seyler müsriklerden çoguna çocuklarini öldürmeyi süslü gösterirdi. "(el-En'âm, 6/137)

Ekin ve hayvanlarini iki kisma ayiriyor bir kismini Allah'in böyle emrettigini sanarak Allah'a veriyor ve bir kismini da Allah'a es kostuklari putlarina ayiriyorlardi. Onlar bu batil inanç ve adetlerinde biraz daha ileri giderek Allah'in payina düseni aliyorlar, onu es kostuklari putlarin payina ekliyorlardi. Ama putlarinin payindan alip öbürüne ilâve ettikleri görülmüyordu. "Allah'in yarattigi ekin ve hayvanlardan O'na pay ayirdilar ve kendi iddialarina göre: "Bu Allah'indir, Su da ortak kostuklarimizindir" dediler. Ortaklari için ayirdiklari Allah için verilmezdi. Fakat Allah için ayirdiklari ortaklar i için verilirdi. Bu hükümleri ne kötüydü!" (el-En'âm, 6/136).

Bir kisim hayvanlarla ekinlerin bazisini dilediklerinden baskasina yasakliyorlardi. Ayrica bir kisim hayvanlara binerken ve keserken Allah'in adinin anilmasina engel oluyorlardi. (el-En'âm, 6/138).

Bunun disinda hayvanlarla ilgili su adetleri de vardi:

Deve bes batin dogurup besincisinde erkek dogurursa kulagini çentip serEn iyi birakirlardi. Artik ona binmeyi ve sütünü sagmayi haram kabul ederlerdi. Buna "Bahîra"* derlerdi.

Saibe*; dilegi yerine gelen kimsenin putlara adadigi deve idi. Buna da binilmez ve sütü sagilmazdi.

Vasîle*; koyun disi dogurursa kendileri için; erkek dogurursa putlari için olurdu. Sayet biri erkek, biri disi olmak üzere ikiz dogurursa, disinin hatiri için erkegi de kesmezler ve buna "Vasîle" derlerdi.

Hâm* ; bir erkek devenin soyundan on *** alinirsa onun sirti haram sayilir, su ve otlakta serEn iyi birakilirdi. Kimse ona dokunmazdi.

Bütün bunlardan baska müsrikler atalarindan devraldiklari birtakim adetleri devam ettirme konusunda direniyor ve hatta bunlarin bazilarinin, kendilerini Allah (c.c.)'a daha çok yaklastirdiklarini ileri sürüyorlardi.

Ibn Ishak sunlari aktariyor: "Kureys, ya Fil olayindan evvel veya daha sonra meydana geldigini tahmin ettigim bir bid'at ortaya çikardi ki, tarihte (Hums) diye anilip, asalet-i diniye iddiasindan ibarettir." Bunlar: "Biz, Ibrahim'in evladiyiz, ehl-i Harem biziz, Beyt'in sahibiyiz, Mekke'nin de sâkini bulunuyoruz. Arap kabilelerinden hiçbir kabîle, bizim sahip oldugumuz bu se ref ve itibara sahip degildir. Binaenaleyh biz, bu müstesna mevkiimizin seref ve itibarini korumaliyiz. Bundan sonra Harem haricinde hiçbir seye tazim etmeyip bütün ihtiramatimizi Harem dahilinde hasretmeliyiz. Meselâ, Arafat'ta halk ile bir sirada, yan yana, omuz omuza durup vakfe etmek, sonra halk ile geri dönüp gelmek bizim kadrimizi tenzil eder" diyorlardi.

Ibn Ishâk devamla: "Kureysliler bu asalet fikrini ortaya koydu ve uygulamaya da basladi. Arafat'a çikmayi, Arafat'tan ifazâyi terk ettiler. Herkes Arafat'ta vakfe ederken, bunlar Müzdelife'ye giderler, orada dururlardi. Ve "Biz ehlullahiz, Harem-i Serif'in hâdimleriyiz" diyerek, digerleriyle esitligi kabul etmezlerdi. Fakat bunlar, Arafat'ta vakfe etmenin Ibrahim (a.s.)'in dini muktezasi oldugunu bili yorlardi. Kinâne ile Hüzâaogulari da bu hususta Kureys'e iltihak etmislerdi.

Bunlar hac için, umre için gelen bedevîlere müdahaleye kadar ileri gitmislerdir. Harem hâricinden gelen herkesin, Beyt'in ilk tavafi Siyab-i Hums ile tavaf etmelerini kararlastirdilar ve uyguladilar. Bu kararin neticelerinden biri: Kim ki adi bir elbise ile gelip tavaf ederse, tavaftan sonra o elbiseyi çikarip atmasi zarûrî idi.

Bu kararlarin ikinci neticesi ise; asilzadelere mahsus bir elbisesi olmayan bedevî erkeklerin çiplak; kadinlarin da yalniz önü yirtmaçli kisa iç gömlegi ile tavafa mecbur edilmesidir.

Bu ve bunun gibi pek çok âdetler yürürlükte idi. Rasûlullah (s.a.s)'a iletilinceye kadar da bu âdetler yürürlükte kalmaya devam etti. Daha sonra da A'râf suresinin 26, 27, 28, 31 ve 32. ayetlerinde, çiplak tavaf ile birlikte diger bid'atler de yasaklanmistir.

Ebû Hüreyre (r.a.)'den gelen bir rivayete göre, Ebû Bekr es-Siddik (r.a.) Vedâ Hacc'indan (bir sene) evvel, Hz. peygamber tarafindan Hac Emîri* olarak (Mekke'ye) gönderildiginde, Ebû Bekr de Ebû Hureyre'yi Kurban Bayrami'nin ilk günü Mina'da büyük bir cemaat içinde halka (su iki maddeyi) ilâna memur kilmistir. (Ebu Hüreyre): "Ey Nas! Iyi biliniz, bu yildan sonra müsriklerin haccetmeleri, çiplaklarin da Kâbe'yi tavaf etmeleri yasaktir" demistir. (Sahîh-i Buhâri, Tecrid-i Sarih Tercümesi, VI,13) Fakat onlar bunu kabule yanasmamislar, atalarini körükörüne taklide çalismislardir. "Onlara: Allah'in indirdigine ve peygambere gelin dendigi zaman: Atalarimizi üzerinde buldugumuz sey bize yeter' derler. Alalari bir sey bilmeyen ve dogru yolu da bulamayan kimseler olsalar da mi?" (el-Mâide, 5/104). Islâm, topluma hakim olunca bütün bu cahilî sistemin ilkel davranislarini tamamen yasaklamistir" (el-Mâide, 5/103).

Bütün bunlara baktigimizda, Cahiliyye'nin bir inanma biçimi oldugunu görüyoruz. Cahiliyye; bir seyi gerçegi disinda bilmek, anlamak ve buna göre amel etmek demektir. Bu duruma göre Cahiliyye; insanin ve toplumun Islâm öncesi ve Islâm disi bir yasayis biçimiyle yasamasi demektir.Dogru yolun ziddi, ilmin aksi olan, eskiyen ve degisken olan, bölgelere, kavimlere ve anlayislara göre kurulan her türlü Islâm disi rejimler; cahilî sistemler ve hükümlerdir.
(ALINTIDIR )
efe_19
Cmt Şub 18, 2012 9:49 pm
 
Foruma git
Konuya git

Dünyanın En Büyük Kaleleri

Dünyanın en büyük kalesini tespit etmek o kadar da kolay olmasa gerek. Bir kalenin yüzölçümünün neye göre belirleneceğini her zaman tartışmalı bir sorun olmuştur. Guinness Rekorlar Kitabı'na göre Prag Kalesi en büyük kale kompleksi, ancak Wikipedia'ya göre içerisinde insanların yaşadığı en büyük kale Windsor Kalesi. İşte Google Maps kullanılarak yüzölçümleri hesaplanan kalelerin listesi:

10. Edinburgh Kalesi (35.737 m²)

Sönmüş bir volkanik kayalıklar üzerine kurulmuş olan Edinburgh Kalesi İskoçya'daki şehrin tüm gökyüzüne hakim. Kalede bulunan binalardan çok azı 16. yüzyıl öncesine dayanıyor. En kayda değer bina St. Margaret Şapeli. Şapel Edinburgh'ta hayatta kalmayı başarmış en eski yapı ve 12. yüzyılın ilk yıllarından inşa edilmiş.
Kaynak: ForumPaylas.net [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]





9. Aleppo Citadel (39.804 m²)

Aleppo Citadel dünyadaki en eski kalelerden biri. Suriye, Aleppo'nun merkezinde 50 metre yükseklikteki tepeye kurulmuş. Bu tepenin kullanımı M.Ö. 3000 yılının ortalarına dayanıyor. yunanlar, Bizanslılar, Eyyübiler ve Memlükler olmak üzere pek çok medeniyet tarafından işgal edilmiş. Günümüze kadar ayakta kalmayı başarabilen kısımları genel olarak 13. yüzyılda inşa edilmiştir.




8. Himeji Kalesi (41.468 m²)

Himeji Kalesi Japonya'nın en güzel kalelerinden biri olma özelliğine sahiptir. Savaş, bombalamalar ve depremlerden sonra sağlam kalabilmiş nadide kalelerden biridir. Şu an bulunduğu yerde 14. yüzyılda inşa edilmiş olan kale zaman içerisinde genişlemiştir. Kale kompleksi 1609 yılında tamamlanmıştır.




7.Buda Kalesi (44.674 m²)

Macaristan'da Budapeşte'de Kale Tepesi'nin güney ucunda yer alan kale, ilk olarak 13. yüzyılda ina edilmiştir. İnşa sebebi Moğol istilasından Buda şehri sakinlerinin korunma ihtiyacıdır. Günümüzde kale Gotik'ten Barok'a kadar pek çok mimari tarza ev sahipliği yapar. Sürekli işgal edildiği için o dönemin tarzına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.




6. Spis kalesi ( 49.485 m²)

Slovakya'nın doğusunda bulunan kale Orta Avrupa'daki en büyük Orta Çağ kalelerinden biridir. Kalenin ilk inşası 13. yüzyılın ilk yarısında inşa edilmiştir. Alt kısımları ise 15. yüzyılın ortasında eklenmiştir. Kırsal bölgede oldukça güzel bir yerde konuşlanmış olan kale genelde film çekimlerinde de kullanılmıştır. Bu filmlerden biri de 2006 yılında çekilen "The Last Legion"(Son Lejyon)'dur.




5. Hohensalzburg Kalesi (54.523 m²)

Hohensalzburg Kalesi Avusturya'nın Salzburg şehrinde bulunur ve Avrupa'da en iyi korunmuş ve en büyük kalelerden biridir. 1077 yılında inşa edilen kale 1495 ve 1519 yıllarında genişletilmiştir.




4. Windsor Kalesi ( 54.835 m²)

Dünyada içinde insan yaşayan en büyük kale olarak adlandırılır. İngiltere'nin de en büyük kalesidir. Kraliçe 2. Elizabeth'in sık sık uğradığı ve haftasonları geçirdiği bir yerdir. Kraliçe kalesi hem kişisel hem de devlet işleri için kullanmaktadır.




3. Prag Kalesi (66.761 m²)

Prag Kalesi Guinness Rekorlar Kitabı'na göre dünyanın en büyük kalesidir. Kalenin tarihi 9. yüzyıla kadar dayanır ancak 18. yüzyılın ikinci yarısına kadar pek çok defa genişletilmiştir. Kalenin içerisinde St. Vitus Katedrali ve St. George Bazilika'sı bulunur.




2. Mehrangarh Hisarı ( 81.227 m²)

Resmi kayıtlarda bir hisar olarak geçse de Mehrangarh bir Hint Kalesi'dir. 122 metre yükselikteki bir tepeye inşa edilen kale 36 metre yükseklikte ve 21 metre genişliğindedir. Kalenin içine ancak 7 kapıdan geçerek girilebilir. İlk olarak 1459 yılında inşa edilmiştir. Ancak günümüzdeki yapının çoğu kısmının tarihi 17. yüzyıla dayanmaktadır.




1. Marlbork Kalesi (143.591 m²)

Polonya'da bulunan Malbork Kalesi dünyanın en büyük kalesidir. 1274 yılında Töton Şövalyeleri tarafından inşa edilmiştir. Bu kale şövalyeler tarafından Polonyalı düşmanlarını yenmek ve kendi kuzey Baltık bölgelerini kontrol altında tutmak için yapılmıştır. Kale pek çok kez daha fazla şövalye ağırlayabilmek için genişletilmiştir. Bu genişleme şövalyelerin 1466 yılında Königsburg'a geri çekilmesi ile son bulmuştur.
efe_19
Cmt Şub 18, 2012 10:18 pm
 
Foruma git
Konuya git

20.Yüzyil Türkiye Tarihi

(1900-1919)
II. Meşrutiyet (23 Temmuz 1908)
Rumeli ordusunun 10 Temmuz 1908'de ayaklanması ve İstanbul'a doğru harekete geçeceğinin öğrenilmesi üzerine Padişah Abdülhamit 2. Meşrutiyet'i ilan etti.
31 Mart Vakası (13 Nisan 1909)
Meşrutiyet'ten rahatsız olan gericilerin İstanbul'da başlattığı ayaklanmayı bastırmak üzere Rumeli ordusu harekete geçti. Ayaklanma girişimi bastırıldı.
Kandilli Rasathanesi (1911)
Rasathane-i Amire Mehmet Fatih Gökmen tarafından Kandilli Rasathanesi kuruldu.
Babıali Baskını (23 Ocak 1913)
Kaynak: ForumPaylas.net [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
İttihatçılar tarafından düzenlenen "Babıali Baskını" esnasında Sadrazam Mahmut Şevket Paşa öldürülmüş olup, bir tür hükümet darbesi niteliğindedir. Bu olayla birlikte İttihatçılar fiilen yönetimi ele geçirmiştir.
1. Dünya Savaşı (1914-1918)
Avusturya veliahtının Bosna'da uğradığı suikast sonucu başlayan 1. Dünya savaşına İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya, "İtilaf Devletleri" olarak, Almanya, Avusturya,Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı Devleti "ittifak Devletleri" olarak katıldılar. 1918'de biten savaş'tan Osmanlı devleti teslim olmuş, emperyalistlerin masasında paylaşılmış olarak çıktı.
Mondros Müterakesi (30 Ekim 1918)
Osmanlı devletinin ağır teslimiyet koşullarını kabul ettiği anlaşma. Bu mütareke ile Osmanlı toprakları işgal güçlerince paylaşılabilecek ve Osmanlı ordusu fiilen dağıtılacaktı.
İstanbul'un işgali (15 Mart 1919)
İstanbul'a İngiliz askerleri tarafından asker çıkartıldığı gün. Meclisi Mebusan'da direniş yanlısı mebuslar ve bazı aydınlar tutuklandı. İstanbul'un en kara günleri olarak tarihe geçti. Padişah eli kolu bağlı kaldı.
Mustafa Kemal'in müfettişliğe atanması (30 Nisan 1919)
Mustafa Kemal, Anadolu'daki isyanları ve Osmanlı ordusunun tasviyesini yerinde izlemek amacıyla, İstanbul yetkilileri tarafından "ordu müfettişliği"ne atandı. Bu Mustafa Kemal'in uzun süredir beklediği fırsattı.
Atatürk'ün Samsun'a çıkışı (19 Mayıs 1919)
16 Mayıs 1919'da, İstanbul'dan tarihi "Bandırma Vapuru" ile hareket eden Mustafa Kemal ve beraberindekiler 19 Mayıs'ta Samsun'a çıktılar. Samsun'a çıkış fiilen Kurtuluş Savaşı'nın başladığı gündü.
Sultanahmet Mitingleri (23 Mayıs 1919-13 Ocak 1920)
İzmir'in işgal edildiğinin duyulmasıyla birlikte, başta İstanbul olmak üzere tüm yurtta derin infial uyandı. Bunun üzerine İstanbul Sultanahmet Meydanı'nda bir dizi protesto mitingi yapıldı.Mitingleri "Karakol Cemiyeti" ve "Türk Ocakları" organize ediyordu. Bu mitinglerde Şair Mehmet Emin Yurdakul, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Halide Edip Adıvar, Şükufe Nihal gibi hatipler konuşmuştur. Sultanahmet mitingleri Anadolu direnişinin moral ve kadro kaynağı olmuşlardır.
Havza Genelgesi (28 Mayıs 1919)
Mustafa Kemal Samsun'dan sonra Havza'ya geçerek, Kurtuluş Savaşının ilk sinyali olan Havza Genelgesini yayınladı. Bu genelge ile halkın işgale direnişi isteniyordu.
Amasya Genelgesi (21 Haziran 1919)
Kurtuluş savaşının ilke ve direniş kurumlarının daha da netleştirildiği bu genelge ile "yurdun bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı" tehlikededir denilerek, derhal bir ulusal iradenin temsilcilerinin toplanması gerektiği belirtilmiştir.
İlk Sosyalist Parti (22 Eylül 1919)
Türkiye'nin ilk legal sosyalist partisi İstanbul'da Dr.Şefik Hüsnü Değmer ve Ethem Nejat tarafından kuruldu.
Balıkesir Kongresi (28 Haziran 1919-10 Mart 1920)
Çeşitli aralıklarla 5 defa toplanan kongre, Hacim Muhittin Bey'in başkanlığında biraraya geldi. Yunan işgaline karşı silahlı direniş ve taktikleri konuşuldu.
Erzurum Kongresi (23 Temmuz 1919)
Kurtuluş savaşının başlangıcındaki ilk kongredir. Kongrenin önemi gerekirse padişahlığa ve İstanbul hükümetine rağmen ulusun kendi kaderini kendi eline almasının vurgulanmasıdır. Kongreye yurdun çeşitli yerlerinden 56 delege katılmıştır.
Sivas Kongresi (4 Eylül 1919)
Erzurum kongresine oranla daha geniş bir katılımın sağlandığı bu kongre ile "Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetleri"nin mücadelesi ve birliği karar altına alınır.
Heyeti Temsiliye'nin kurulması (7 Eylül 1919)
Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk cemiyetleri bünyesinde bütün direnişi kapsayacak merkezi bir örgüt kuruldu. Bunun içinde koordinasyonu yürütecek yeni bir "Heyeti Temsiliye" seçildi.
Antep'te Fransız işgali (5 Kasım 1919)
İngilizlerin yerini Fransız işgal güçleri aldı.
Kurtuluş Savaşı (1919-1922)
Türkiye'nin kurtuluş mücadelesinin tarihi. Bir dizi savaş ve kongre sonucu oluşan milli iradenin belirginleşmesi ve bunun sonucu düşmanların topraklarımızdan atılma süreci. Ataürk'ün 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkışıyla başlayan süreç 11 Eylül 1922'deki Mudanya Müterakesi ile ateşkese kavuştu. 24 Temmuz 1923'te Lozan Anlaşması ile de Sevr hükümleri paramparça edilerek, Türkiye'nin bağımsız ve egemen bir devlet olduğu uluslararası arenada tescil edilmiştir.
(1920-1929)
Misak-ı Milli'nin kabulü (28 Ocak 1920)
İstanbul'da toplanan son Meclis-i Mebusanda, yurtsever "Felah-ı Vatan" grubu ve Anadolu hareketine sempati ile bakan Ali Rıza Paşa'nın girişimiyle gizli bir oturum yapıldı ve burada "Misak-ı Milli" (Milli And) kabul edildi. Bu aynı zamanda Anadolu Hareketi'nin de programı oldu.
Antep Savunması (1 Nisan 1920)
Antep'te Fransız işgal güçlerine karşı kendiliğinden direniş ve çatışmalar başladı.
Anadolu Ajansı'nın kurulması (6 Nisan 1920)
Kısaca A.A. olarak bilinen Anadolu Ajansı'nın görevi milli mücadele ile ilgili haberleri vermek ve savaşın seyrini etkileyecek propaganda ile yalan haberleri önlemekti.
TBMM'nin Açılışı (23 Nisan 1920)
Anadolu'da oluşan direniş ve kongrelerden süzülerek gelen millet temsilcileri en sonunda daha üst bir iradenin organı olan TBMM'de toplandılar. TBMM'nin açılışı ile artık siyasi irade fiilen Padişahtan ve Osmanlı Meclis-i Mebusan'ından çıkmış Anadolu'ya geçmiş oluyordu. TBMM Anadolu direnişinin karar mercii ve millet iradesinin somutlandığı yer oldu.
Hıyanet-i Vataniye Kanunu (29 Nisan 1920)
TBMM'nin çıkardığı ilk kanunlardan biri olup, "Vatana ihanet" suçu işleyenleri kapsamaktadır. Cezası en ağır kanunlardandır.
TKF Kuruldu (10 Eylül 1920)
Bakü'de Mustafa Suphi ve Ethem Nejat tarafından Türkiye Komünist Fırkası kuruldu.
İstiklal Madalyası (29 Kasım 1920)
TBMM savaşta yararlılık gösterenler için "İstiklal madalyası ihdası hakkında kanun" çıkardı.
1921-1922
1.İnönü Savaşı (9-11 Ocak 1921)
İsmet İnönü komutasındaki birliklerin Bilecik-Eskişehir istikametinde Yunan kuvvetleriyle girdikleri çatışmaların adı. Yunanlılar geri çekilmek zorunda kaldılar.
Çerkez Ethem Vakası (24 Ocak 1921)
Kurtuluş Savaşı esnasında yöresel dağınık birliklerin başında çeşitli kişiler vardı. Bunların en ünlüsü ve etkilisi de Çerkes Ethem'di. Kendisi "Umum Kuvayı Seyyare ve Kütahya Havalisi Komutanı" sıfatı kullanıyordu. Ancak zamanla direnişi merkezileştirmek ve kızışan savaşta düzenli orduya geçmek zarureti doğduğunda Çerkez Ethem buna direndi. Elindeki kuvvetlerle TBMM emrindeki düzenli orduyla çatışmaya girdi. Ancak Çerkez Ethem kuvvetleri daha fazla dayanamayarak, Simav yönü Demirci kasabasına doğru çekildiler. Teslim olunması istendiğinde Çerkez Ethem elindeki birliklerle birlikte Yunanlılara teslim oldular.
Mustafa Suphi'nin katli (28-29 Ocak 1921)
TKP önde gelenleri başta Mustafa Suphi olmak üzere Türkiye'ye Kurtuluş Savaşına destek için geldiler. Ne var ki, 28-29 Ocak gecesi Karadeniz'de bindikleri motor Teşkilat-ı Mahsusacı Yahya Kaptan tarafından basılacak, Suphi ve arkadaşları Karadeniz'de boğularak öldürüleceklerdir. Emri kimin verdiği bugün dahi tartışma konusudur.
İstiklal Marşı (1 Mart 1921)
Kurtuluş Savaşı esnasında başlayan milli marş arayışı önce bir güfte yarışmasıyla neticelendi. Mehmed Akif Ersoy'un güftesi büyük bir heyecanla kabul edildi. Daha sonra açılan En iyie yarışmasını Ali Rıfat Bey'in (Çağatay) En iyiesi kazandı ve 1930'a kadar gündemde kaldı. 1930'dan bugüne kadar kullandığımız En iyie ise Osman Zeki Bey'e (Üngör) aittir.
Koçgiri Ayaklanması (6 Mart 1921-17 Haziran 1921)
Sivas, Erzincan ve Tunceli yöresinde, adını ayaklanan Koçgiri aşiretinden alan, 3,5 ay süren ayrılıkçı ayaklanma. Türk ordusu tarafından bastırılmıştır.
Talat Paşa Öldürüldü (15 Mart 1921)
İttihat Terakki'nin önde gelen liderlerinden Talat Paşa bir Ermeni komitacı tarafından öldürüldü.
2.İnönü Savaşı (23 Mart 1921)
İkinci dalga Yunan saldırısına karşı yapılan direnme savaşı. Göğüs göğüse, süngü süngüye çarpışılmıştır. Atatürk bu savaşla ilgili İsmet İnönü'ye çektiği telgrafta; "Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz." demiştir.
Ankara Anlaşması (20 Ekim 1921)
İlk defa Misak-ı Milli itilaf devletlerinden biri olan Fransa'ya kabul ettirilmiş oldu.
Sevr Anlaşması (10 Ağustos 1921)
Osmanlı Devleti'ninFransa'nın Sevres kentinde imzaladığı ve işgal koşullarını kalıcı kılan ve topraklarının paylaşımına izin veren teslimiyet anlaşması. Bu anlaşma ile işgal devletleri Osmanlı topraklarını paylaşıyor, Doğu Anadolu'da bağımsız bir Kürdistan ile bağımsız bir Ermenistan kurulması öngörülüyordu. Ancak anlaşma hukuken ve fiilen uygulanamadı ve Ankara Hükümeti bu anlaşmayı imzalayanları "Vatan Haini" ilan etti.
Kemal Film (1922)
İlk özel Türk film şirketi olan Kemal Film kuruldu.
İstiklal Mahkemeleri (31 Ocak 1922)
Cumhuriyetin kuruluş aşamasında adından en çok söz ettiren kurumlar arasında gelmektedir. Aslında kuruluşu cumhuriyetin ilanından önceye denk gelse de, cumhuriyetin "olağanüstü" kurumları arasında sayılmaktadır.Ülkenin muhtelif yerlerinde olağanüstü yetkilerle donatılan bu mahkemelerde birçok asker kaçağı, casus, suikastçi, isyancı ve rejim muhalifi yargılanmış ve aralarında idamlar da olmak üzere muhtelif ağır cezalara çarptırılmışlardır. Bu mahkemelerdeki savcı ve üyelerinin çoğunun adının "Ali" olmasından dolayı "Dört Aliler Mahkemesi" olarak da anılmıştır. (Ali Çetinkaya, Kılıç Ali, Necip Ali Küçüka, Rize Milletvekili Ali) İstiklal mahkemeleri bugün dahi tartışılan ve en bilinen devrimci Cumhuriyet kurumları arasındadır.
Cemal Paşa öldürüldü (22 Temmuz 1922)
İttihat Terakki önderlerinden Cemal Paşa bir Ermeni komitacı tarafından öldürüldü.
Başkomutanlık Meydan Savaşı (26-30 Ağustos 1922)
Bizzat Mustafa Kemal'in komutanlığında yapılan, "Dumlupınar Meydan Savaşı" olarak da bilinen savaş. Türk kuvvetleri general Trikopis'in emrindeki Yunan kuvvetlerini perişan etmişti.
İzmir'in kurtuluşu (9 Eylül 1922)
Dumlupınar'dan sonra Ege'ye doğru hızla ilerleyen Türk Kuvvetleri İzmir'e girdiler. Böylelikle İzmir Yunan işgalinden kurtarılmış oluyordu.
Mudanya Müterakesi (11 Ekim 1922)
Türk-Yunan savaşını sona erdiren ve Mudanya'da imzalanan anlaşma. Bu anlaşma aynı zamanda fiilen Kurtuluş Savaşı'nın sonu anlamına da geliyordu.
Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922 )
Milli irade tümüyle TBMM'nin eline geçmiş, padişah Vahidettin İngilizler'in elinde kukla bir padişaha dönüşmüştü. Bunun sonucunda artık son bağın da kesilip atılması gerekiyordu. Bu nedenle TBMM aldığı bir kararla Saltanatın kaldırıldığını bildirdi.
Vahidettin İstanbul'dan ayrıldı (17 Kasım 1922)
Son Osmanlı padişahı Vahidettin, Malaya isimli İngiliz zırhlısına binerek İstanbul'dan ayrılıp, Malta'ya gitti.
Atatürk evlendi (29 Ocak 1923)
Mustafa Kemal Atatürk, İzmir'in tanınmış ailelerinden Uşakizade Muammer Bey'in kızı Latife Hanım'la (Uşaklıgil) evlendi. Bu evlilik 2,5 yıl sürecek ve 5 Ağustos 1925'te boşanma ile sonuçlanacaktı.
Ateşten Gömlek (1923)
Kurtuluş savaşını konu alan ilk film "Ateşten Gömlek" çevrildi. Yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul'un yaptığı filmde Bedia Muvahhit ve Neyyire Neyir oynadılar.
Mübadele (30 Ocak 1923)
Yunanistan'la imzalanan anlaşma gereği Yunanistan'daki Türk ve Müslümanlarla Türkiye'deki Rumların karşılıklı olarak değiştirilmesi planlandı. Mübadele anlaşması 1 Mayıs 1923'ten itibaren fiilen uygulanmaya başladı.
İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat-4 Mart 1923)
Cumhuriyetin ilk iktisat kongresi İzmir'de toplandı. Bu kongrede serEn iyi teşebbüsün teşvik edilmesi karara bağlanırken, fiili politikada "Karma ekonomi"nin önemi üzerinde durulmuştur.
Lozan Konferansı (24 Temmuz 1923)
İsviçre'nin Lozan kentinde tertiplenen konferansa itilaf devletlerinin yanısıra, boğazlara taraf olan ülkelerden temsilciler katılmıştır. Konferansa Türkiye savaştan galip çıkan bir ülke olarak katılmış, İsmet İnönü Dışişleri Bakanı sıfatı ile gelmiştir. Konferansa İstanbul hükümeti de katılmak istemişse de, Ankara hükümeti tarafından reddedilmiştir. Bir süre ara verilen görüşmelere 23 Nisan 1923'te tekrar başlanmış olup, Türkiye Musul ve Hatay sorunu hariç birçok konuyu netleştirmiş, Osmanlı borçlarını ödemeyi kabul etmiş, 12 adayı İtalyan denetimine bırakmış ve tüm dünyaya bağımsız-egemen bir devlet olduğunu göstermiştir. Lozan anlaşması ile 'Sevr' tarihin çöp sepetine gitmiştir.
CHF'nin Kuruluşu (11 Eylül 1923)
Kurtuluş Savaşı'nın nüvelerini oluşturan "Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetleri"nin "Cumhuriyet Halk Fırkası" adı altında bir çatı altında toplanması sonucu oluşan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu partisi. İlk genel başkanı bizzat Mustafa Kemal Atatürk'tür. "9 Umde"si(Sonradan "6 Ok"a dönüşmüştür) ilk siyasi programıdır. Cumhuriyetin siyasi kadroları bu partiden yetişmiştir. Uzun yıllar "Tek Parti" olarak faaliyet göstermiş, birçok Cumhuriyet devrimi ve atılımına önderlik etmiştir. İlerleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Partisi adını almıştır.
Ankara Başkent (13 Ekim 1923)
Kurtuluş Savaşı sonrası fiili merkez olan olan Ankara, artık resmen siyasi merkez kabul edildi. Böylelikle yüzyıllardır İstanbul'un elinde olan "Başkent"lik Ankara'ya geçiyordu.
Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
Bir gece önceden Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından bir yemek daveti esnasında kararlaştırılan Cumhuriyetin ilanı TBMM'nin o günkü toplantısında 1921 anayasasına eklenen madde ile "Türkiye devletinin şekli Cumhuriyettir" ibaresiyle karar altına alındı. TBMM'nin o günkü oturumuna 158 milletvekili katılmış ve teklif oy birliğiyle kabul edilmiştir. Cumhurbaşkanlığına ise gene oy birliğiyle Mustafa Kemal Paşa seçilmiştir.
TBMM Başkanlığı (1 Kasım 1923)
Cumhuriyet sonrasının ilk TBMM başkanlığına ise Fethi Okyar seçilmiştir.
'Resimli Ay' yayınlandı (1 Şubat 1924)
Zekeriya Sertel tarafından yayınlanan "Resimli Ay" yayın hayatına başladı. Resimli Ay muhalif bir kimlikteydi.
Hilafetin Kaldırılması (3 Mart 1924)
1922'de kaldırılan saltanattan sonra sıra hilafetin kaldırılmasına gelmişti. Ancak meclis içindeki kimi güçlerin bu konudaki farklı tutum alışları ve çelişmeleri kararın alınmasını geciktirmiş oldu. Rauf Orbay, Adnan Adıvar, Rafet Bele gibi ünlü isimler halife Abdülmecit Efendi'yi ziyaret ederek destek belirttiler. O dönem için büyük olay İmam 3. Ağa Han'ın mektubu da hilafetin korunması tavsiyesi içeriyordu. Bu mektubu yayınlayan Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Cevdet ve Velid Ebüzziya gibi gazeteciler tutuklandı. Bu olayların sonunda Urfa milletvekili Şeyh Saffet Efendi ve 50 arkadaşının teklifiyle hilafet kaldırıldı ve halife Abdülmecit Efendi apar topar yurtdışına çıkartıldı. Böylelikle eski rejimin son kalıntısı da temizlenmiş oluyordu.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)
Milli Eğitimde Birlik ilkesinin yerleştirildiği "Tevhid-i Tedrisat Kanunu" ile ders programları ve teşkilatlanma Milli Eğitim Bakanlığına bağlanıyor ve cumhuriyetin ilkelerini "tek elden" yayacak bir anlayış benimseniyordu.
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (20 Nisan 1924)
Cumhuriyet sonrasının ilk anayasası kabul edildi. Devletin kurumları ve ilişkileri tarif edildi.
150'likler sürgünde (1 Haziran 1924)
Lozan Barış görüşmeleri esnasında Milli Mücadele aleyhine faaliyet gösterdikleri gerekçesiyle af kanunu dışında tutulan, 150'likler diye bilinen kişilerin listesi çıkartıldı. Bu kişiler sürgüne gönderildiler. 15 Haziran'da vatandaşlıktan çıkartıldılar. Bunlar arasında Ali Galip, Çerkez Ethem, Refik Halit Karay, Refi Cevat Ulunay, Rıza Tevfik gibi isimler bulunuyordu.
Türkiye İş Bankası (26 Ağustos 1924)
Yeni Türkiye ekonomisinin temel direklerinden Türkiye İş Bankası kuruldu. İlk genel müdürlüğüne o zaman iktisat vekili olan Mahmut Celal Bey,(Bayar) getirildi.
Ziya Gökalp öldü (25 Ekim 1924)
Türk milliyetçiliğinin fikir babası ve sosyolog Ziya Gökalp öldü.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (17 Kasım 1924)
Cumnhuriyet döneminin ilk muhalefet partisi "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası" bizzat CHF'nin önde gelenlerince kuruldu. Bunlar arasında Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Adnan Adıvar, Refet Bele gibi isimler vardı.
İlk bacak güzeli (1925)
İlk bacak güzeli seçimine 3 genç kız katıldı. Enise isimli bir kolejli kız birinci oldu.
Şeyh Sait İsyanı (11 Şubat 1925):
Bingöl'ün genç ilçesinde Şeyh Sait önderliğinde gerici ve ayrılıkçı bir hareket başladı. Ayaklanma Diyarbakır'a da sıçradı. Asilerle Cumhuriyet ordusu arasında şiddetli çatışmalar meydana geldi.
Takrir-i Sükun Kanunu (4 Mart 1925)
Hükümete 2 yıl için olağanüstü yetkiler veren bu kanunla ayaklanmaların bastırılması hedeflendi. Yeni İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Yumuşak giden süreç birden sertleşti ve içe kapandı.
Şeyh Sait'in Yakalanışı (12 Nisan 1925)
Ayaklanmanın elebaşı Şeyh Sait ve arkadaşları yakalandı. Mahkemelerine 27 Mayıs 1925'te başlandı ve 29 Haziran'da Diyarbakır İstiklal Mahkemesi Şeyh Sait ve 46 yandaşını ölüme mahkum etti.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Kapatıldı (3 Haziran 1925)
Adnan Adıvar, Rauf Orbay, Kazım Karabekir gibi muhaliflerin kurduğu CHP'den bağımsız ilk siyaset oluşumu Ankara İstiklal Mahkemesince "sakıncalı" bulunup, Takrir-i Sükun kanununa dayanılarak kapatıldı. Böylelikle 'tek parti' anlayışının daha uzun süre terkedilmeyeceği anlaşıldı.
Şeyh Sait'in İdamı (30 Haziran 1925)
Ölüm kararları yerine getirildi.
Şapka Kanunu (28 Kasım 1925)
Cumhuriyetin hedefleri arasında, modern kılık kıyafet hedefleri de vardı. Bunun için bizzat Atatürk'ün, halka gösterdiği örnekler birer birer kanunlaştı. Bunlar arasında "Şapka Kanunu"da vardır. Modernleşmenin bir simgesi olarak kabul edilmiştir.
İlk Cumhuriyet Altını (5 Ekim 1925)
İlk Cumhuriyet Altını İstanbul darphanesinde basıldı.
Tekke ve zaviyelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
Tekke ve zaviyelerin kapatılması ve türbedarlıktaki birtakım ünvanların yasaklanmasına dair kanun kabul edildi. Böylelikle "gericilik merkezleri" olabilecek tekke ve zaviyeler kamu yaşamından uzaklaştırılıyordu.
Darülbedayi (1926)
İstanbul şehir tiyatrolarının atası "Darülbedayi" kurumlaştı. 1934'te ismi "İstanbul Şehir Tiyatroları" olarak değişti.
İskilipli Atıf Hoca'nın idamı (4 Şubat 1926)
"Frenk Mukallitliği ve Şapka" adlı risalenin yazarı İskilipli Atıf Hoca'nın idamı Ankara İstiklal Mahkemesi kararına göre gerçekleştirildi.
Medeni Kanunun Kabulü (17 Şubat 1926)
Türk Medeni Kanunu kabul edildi. Medeni nikah esası resmen yürürlüğe girdi. Bu süreç kadınlar lehine bazı hukuki düzenlemeleri beraberinde getirdi.
Tayyare Piyangosu (19 Nisan 1926)
Cumhuriyetin ilk "Tayyare Piyangosu" tertiplendi. İkramiye miktarı 7.500.000 lira idi.
Vahidettin öldü (15 Mayıs 1926)
Son Osmanlı padişahı VI. Mehmet Vahidettin San Remo'da vefat etti.
Musul Sorunu (5 Haziran 1926)
Musul vilayeti Misak-ı Milli'ye göre önceleri Türkiye sınırlarındaydı. Ancak Mudanya Mütarekesi imzalandığında Musul halen İngiliz işgalinde görünüyordu. Sorun Lozan'da da çözülemeyince sonunda konuyu Milletler Cemiyeti'nin çözmesi kararlaştırıldı. Milletler Cemiyeti'nin bağlayıcı kararına göre Musul Irak toprakları içinde bırakıldı. Türkiye sadece 25 yıl boyunca Musul Petrolleri'nden %10 pay aldı.
İzmir Suikasti (16 Haziran 1926)
Mustafa Kemal'in İzmir'e yapacağı seyahati fırsat bilen eski ittihatçılar Atatürk'e karşı bir suikast hazırladılar. Ziya Hurşit ve adamları Atatürk'e Gaffarzade Oteli yakınında silah ve bombalarla saldıracaklardı. Ancak suikastçilerin Sakız adasına kaçmasını sağlayacak motorcu Şevki korkuya kapılıp, durumu Vali Kazım Dirik'e bildirecek ve aralırında birçok ünlü ismin de bulunduğu suikastçiler tutuklanıp, yargılanacaklardı. Bunların önderleri idam edildi. Böylelikle eski İttihat Terakki geleneğinin son kadrolarıyla da hesaplaşılmış oluyordu.
Kabotaj Kanunu (1 Temmuz 1926)
Türk deniz taşımacılığındaki hükümranlık haklarını düzenleyen kanun onaylandı.
İlk şeker fabrikası (26 Kasım 1926)
Türkiye'nin ilk şeker fabrikası Alpullu faaliyetine başladı.İstiklal Mahkemelerinin Kapatılması(7 Mart 1927)
İstiklal Mahkemeleri kapatıldı.
Mustafa Kemal İstanbul'da (1 Temmuz 1927)
Mustafa Kemal Atatürk, 8 yıl sonra İstanbul'a döndü ve Dolmabahçe Sarayı'na yerleşti.
Nutuk/Söylev (15-20 Ekim 1927)
Mustafa Kemal Atatürk CHP 2. Büyük Kongre'sinde Büyük Nutkunu (Söylev) okudu. Nutuk, Türk Kurtuluş savaşının gün gün değerlendirilmesini ve temel ilkelerini kapsıyordu.
Komünist Tevkifatı (25 Ekim 1927)
Başında Şefik Hüsnü Değmer ve Vedat Nedim Tör'ün bulunduğu gizli TKP örgütlenmesine yönelik tutuklamalar yapıldı.
İlk nüfus sayımı (28 Ekim 1927)
Cumhuriyetin ilk nüfus sayımı yapıldı. Bu tarihteki nüfusumuz 13.648.270 olarak saptandı.
Süreyya Opereti (15 Haz 1928)
Dönemin en çok tutulan opereti sahneye kondu.
Havuz Yavuz Davası (16 Nisan 1928)
Türkiye'nin bilinen ilk yolsuzluk davası başladı. Yavuz zırhlısının onarımında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla eski bahriye nazırı İhsan Bey, 2 yıl 2 ay hapse mahkum oldu.
"Putları Yıkıyoruz" (1929)
Türk edebiyatında ilk kuşak çatışması Resimli Ay dergisinde Nazım Hikmet tarafından başlatıldı.
Ankara Palas Oteli Açıldı (17 Nisan 1928)
Ünlü Cumhuriyet balolarının verildiği ve Ankara'daki Cumhuriyet elitlerinin uğrak yeri Ankara Palas Oteli hizmete açıldı. Ankara Palas Cumhuriyetin simgelerinden biri olmuştur.
Harf Devrimi (1 Kasım 1928)
Cumhuriyetin en önemli adımlarından biri olan Arap Harflerinin terkedilmesi 1353 sayılı "Türk Harflerinin kabul ve tetkiki hakkındaki kanun"la yürürlüğe girdi. 1926'da başlayan çalışmalar böylelikle resmileşiyor, kademeli olarak yeni kuşak ve devlet yazışmaları latin harfleriyle yapılıyordu.
Türk Dil Kurumu kuruldu (11 Kasım 1928)
Yeni dil çabalarına paralel Türk Dil Kurumu bizzat Atatürk'ün katkılarıyla kuruldu.
İlk Türkiye Güzeli (1929)
Feriha Tevfik Hanım, Cumhuriyet Gazetesi tarafından tertiplenen ilk güzellik yarışmasının birincisi oldu.
Troçki İstanbul'da (12 şubat 1929)
Sovyetler Birliği eski Dışişleri Halk Komiseri Leon Troçki, Stalin'in emriyle sürgün edilerek İstanbul'a geldi. Troçki Büyükada'ya yerleşti.
Bekarlık vergisi (18 Mart 1929)
Yozgat Milletvekili Süleyman Sırrı Bey tarafından "Bekarlık Vergisi" önerildi. Amaç evlilik ve çocuk sahibi olmanın özendirilmesiydi.
Yerli Malları Haftası (25 Aralık 1929)
Bir kanunla "Milli Tasarruf Günü" kabul edilen bu gün ondan sonra "Yerli Malları Haftası" olarak anılacaktı. Uzun yıllar Cumhuriyet kuşaklarınca benimsendi. Simgesi "kumbara" oldu.
(1930-1940)
Merkez Bankası kuruldu (11 Haziran 1930)
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası kuruldu.
SerEn iyi Cumhuriyet Fırkası (12 Ağustos 1930)
İkinci demokrasi denemesi olarak Fethi Okyar başkanlığında "SerEn iyi Cumhuriyet Fırkası" kuruldu.
Ağrı Ayaklanması (7-14 Eylül 1930)
Ağrı'da başlayan ayrılıkçı kürt isyanı bastırıldı.
SCF'ini feshi (17 Kasım 1930)
Ömrü 4 ay süren SerEn iyi Cumhuriyet Fırkası ülkede demokrasi için henüz şartların oluşmadığı gözönüne alınarak, kendi kendini feshetti.
Menemen Olayı (23 Aralık 1930)
İzmir'in Menemen ilçesinde Nakşibendi tarikatına bağlı Derviş Mehmedi tarafından gerici bir ayaklanma tertiplendi. Bir manga askeriyle gericilerin üzerine yürüyen asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay şehit edildi. Başı bir kazığa geçirilerek caddelerde dolaştırıldı. İsyan, askeri birliklerce hemen bastırıldı. Derviş Mehmedi ve arkadaşları öldürüldü. Yakalanan diğerleri Orgeneral Mustafa Muğlalı başkanlığındaki mahkemede ayrıca ölüm cezasına çarptırılmıştır.
İlk müstehcen Neşriyat davası (10 Ağustos 1931)
Vala Nurettin'in Akşam Gazetesinde tefrika edilen "Rahipler ve Rahibeler Arasında" romanından dolayı dava açıldı.
Vecihi Hürkuş'un çabaları (1931)
Türk tayyareciliğinin babası olarak tayyaresiyle birlikte yurt gezilerine çıkarak havacılığı sevdirmeye çalışmış, konferanslar vermiştir. Sivil havacılığa katkılarıyla tarihe geçmiştir.
Kadro Hareketi (Ocak 1932)
Türkiye Cumhuriyeti tarihinini en parlak aydın atılımlarından Kadro Dergisi çıktı. Kadro Dergisi Cumhuriyetin en güzide aydınlarını çevresine toplamış ve bir "medeniyet" projesi oluşturmaya çalışmıştı. Kurucuları arasında Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge, Yakup Kadri Karaosanoğlu, Vedat Nedim Tör, Firüzan Hüsrev Tökin gibi aydınlar vardı. Ocak 1935'te kapatılmıştır.
Halkevleri kuruldu (19 Şubat 1932)
Cumhuriyet kuşaklarının eğitiminde ve kültürel hayatında önemli rol oynayan halkevleri kuruldu.
Ezanın Türkçe okunması (18 Temmuz 1932)
Ezanın Türkçe okunmasına başlandı.
Türkiye, Milletler Cemiyeti'nde (18 Temmuz 1932)
Türkiye Milletler Cemiyeti'ne kabul edildi.
Keriman Halis Dünya Güzeli (31 Temmuz 1932)
Belçika'daki Dünya Güzellik Kraliçesi Yarışmasını bir Türk kızı, Keriman Halis Ece seçildi.
Yo Yo çılgınlığı (1932)
Dünyayı etkiliyen "Yo Yo" oyuncağı çılgınlığı Türkiye'yi de sardı. Tahtakale dükkanları sadece yoyo imal edip, satmakla meşgul oldu. Belediye Kasım ayında bu oyunun satışını yasaklamak zorunda kaldı.
Vagon-Li Olayı (22 Şubat 1933)
Fransız Vagon-Li (Yataklı Vagonlar) şirketinde Türkçe konuşan bir memuru müdürün azarlaması üzerine çıkan olaylarda şirketin acentası tahrip edildi.
Razgrad Olayları (20 Nisan 1933)
17 Nisan günü Bulgaristan'ın Razgrad şehrindeki Türk mezarlığına yapılan saldırılar üzerine İstanbul'da MTTB büyük bir protesto gösterisi düzenledi.
Üniversite reformu (1933)
Almanya'da Nazi teröründen kaçan Alman Bilim adamları Türkiye'ye gelerek birçok fakülte, kürsü ve yeni bilimsel çalışmanın başlangıcına önayak oldular. Bu dönemde Türkiye'de bilim büyük bir sıçrama yaptı. Bu süreçte "Darülfünun" kapandı ve modern anlamda "üniversite" kanunlaştı.
"Lüküs Hayat" Opereti (1933)
Kuşakların hafızasına yer edecek "Lüküs Hayat" opereti İlk defa Ses Tiyatrosu'nda Avni Dilligil tarafından sahneye kondu.
Cumhuriyetin 10. Yılı (29 Ekim 1933)
Cumhuriyetin 10. Yılı büyük coşkuyla kutlandı. "10. Yıl Marşı" halen söylenmektedir.
"Leblebici Horhor" (1934)
Bir Türk filmi ilk defa ödül aldı. Muhsin Ertuğrul'un çektiği ve senaryosunu Mümtaz Osman takma adıyla Nazım Hikmet'in yazdığı "Leblebici Horhor" 1934 2.Venedik Film Festivali'nde Türkiye'ye ilk uluslararası ödülü getirdi.
Şah Pehlevi Türkiye'de (10 Haziran-6 Temmuz)
İran şahı Rıza Pehlevi Türkiye'ye geldi.
Lakap ve ünvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
Efendi, Bey, Paşa gibi lakapların kullanılamayacağı karar bağlandı. Soyadı kanunu düzenlendi.
Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanun (3 Aralık 1934)
İbadet durumları hariç bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanun karara bağlandı.
Türk Kadınına Milletvekilli seçme ve seçilme hakkı (5 Aralık 1934)
İsmet İnönü ve 191 arkadaşının önermesiyle Türk kadına milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi. Bu kanun sonrası 8 Şubat 1935'te yapılan seçimlerde ilk olarak 18 kadın milletvekili TBMM'ye girdi.
Türk Tarih Kurumunun kurulması (1935)
Türk tarihinin incelenmesinde ilk bilimsel kurum olan Türk Tarih Kurumu kuruldu.
"Bataklı Damın Kızı Aysel" (1935)
Türkiye'de ilk köy filmi sayılan "Bataklı Damın Kızı Aysel" çekildi ve gösterime girdi. Muhsin Ertuğrul'un yönettiği filmde Cahide Sonku ve Talat Artemel başrolleri oynadılar.
Atatürk'e Suikast Planı (21 Ağustos 1935)
Suriye'den Ataürk'e suikast yapmak üzere gizlice giriş yapan 5 kişi yakalandı. Olaya Urfa milletvekili Ali Saip Ursavaş'ın da dahil olduğu anlaşıldı. Suikasti Çerkez Ethem ve yandaşlarının planladığı ortaya çıktı.
Mason Faaliyeti durdu (10 Ekim 1935)
Hükümetten gelen telkinler üzerine Türkiye'de faaliyet gösteren Mason Locaları faliyetlerine ara verdiler.
Montrö Sözleşmesi (20 Temmuz 1936)
Sözleşme Boğazların hukuki statüsünün düzenlenmesine yönelik imzalandı. Böylelikle boğazlardan taraf ülke gemilerinin geçişi kurallara bağlandı.
CHP'nin Altı Oku (5 Şubat 1937)
Yapılan Anayasa değişikliği ile CHP'nin 6 Oku, Türkiye Cumhuriyeti devletinin nitelikleri haline geldi. Böylelikle Parti/Devlet bütünleşmesi anayasal bir hale geldi.
Dersim İsyanı (21 Mart-22 Ekim 1937)
Dersim bölgesinde merkezi otoriteye isyan hareketi başladı. 6 aydan fazla süren isyan hareketi oldukça kanlı sonuçlara yol açtı. Sonunda isyan bastırılırken 58 isyancı yargılandı. Bunların 11'i idama mahkum oldu.
İlk Travesti (1937)
İzmir'li doktor Kamil Bey'in kadın kılığındaki fotoğrafları basında yeraldı.
Harpokulu Davası (29 Mart 1938)
Askeri isyana teşvik ve komünizm propagandası yapmaktan Nazım Hikmet 15 yıl ağır hapse mahkum oldu.
150'liklerin affı (29 Mayıs 1938)
150'likler diye bilinen ve vatana ihanetle suçlanmış çeşitli kişilerin affı Cumhuriyetin 15. Yılı dolayısıyla af kanunu kapsamına alındı.
Hatay'ın Bağımsızlığı (2 Eylül 1938)
Suriye ve Fransa ile sorun olan Hatay ilinin bağımsızlığı ilan edildi. Cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen seçildi. 29 Haziran 1938'de de Hatay Türkiye'ye katılma kararı aldı.
Atatürk'ün Ölümü (10 Kasım 1938)
Cumhuriyetin kurucusu ve "Büyük Önder" Mustafa Kemal Atatürk 09:05'te Dolmabahçe Sarayı'nda vefat etti.
İsmet İnönü Cumhurbaşkanı (11 Kasım 1938)
Atatürk'ün ölümü üzerine "İkinci Adam" İsmet İnönü oybirliğiyle Cumhurbaşkanlığına seçildi.
İnönü "Milli Şef" (26 Aralık 1938)
CHP Olağanüstü Kurultayı'nda İsmet İnönü'ye "Değişmez Genel Başkan" ünvanı verildi. Ayrıca "Milli Şef" olarak anıldı.
Ekrem Köning Olayı (Ocak 1939)
Türkiye Cumhuriyeti'nin adını sahte belgeler kullanarak zora sokan Ekrem Köning'in dolaplarını ortaya çıkaran mahkemedir. Köning Kanada'dan Türkiye için 50 uçak alınacakmış gibi gösterip, bu uçakları İspanyol milliyetçilerine satmıştı.
Hatay Türkiye'de (7 Temmuz 1939)
Daha önce Türkiye'ye katılma kararı alan Hatay Devleti, fiilen Türkiye'nin ili oldu.
Erzincan Depremi (27 Aralık 1939)
Erzincan ve çevresinde meydana gelen 8 şiddetindeki depremde binlerce ev yıkılırken, 33.000 kişi öldü.
(1940-1950)
Türk-Alman Paktı (18 Haziran 1941)
Türk-Alman saldırmazlık paktı imzalandı.
Refah Faciası (23 Haziran 1941)
2. Dünya Savaşı başlamadan İngiltere'ye sipariş edilen 4 denizaltı ve 4 muhripi teslim almak için yola çıkan Refah Şilebi batırıldı. Mersin Limanından Mısır'ın İskenderiye Limanına giderken gece vakti atılan bir torpido sonucu gemi sulara gömüldü. Gemide yaklaşık 150 kadar mürettebat bulunmaktaydı.
Varlık Vergisi (11 Kasım 1941)
Özellikle gayrimüslüm ticaret erbabını hedefleyen "varlık vergisi" kanunu çıkartıldı. Uygulama 1,5 yıl sürdü. Ödeme yapmayanlar çalışma kamplarına gönderildi.
Von Papen'e Suikast(1942)
Almanya'nın Türkiye Büyükelçisi Von Papen'e Ankara'da bir suikast girişiminde bulunuldu.
Atılay Denizaltısı (14 Temmuz 1942)
Atılay denizaltımız battı. 90 denizciyi kaybettik.
Roosevelt-İnönü-Churchill buluşması (7 Aralık 1943)
Amerikan başkanı Roosevelt, İngiltere başbakanı Churchill ve Türkiye'yi temsilen İsmet İnönü Kahire'de buluştular. 2. Dünya Savaşının gidişatı üzerine konuştular.
Irkçı-Turancı Davası (7 Eylül 1944)
Aralarında Reha Oğuz Türkkan, Fethi Tevetoğlu, Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan ve Alpaslan Türkeş gibi isimlerin bulunduğu "Irkçı-Turancılar Davası" başladı.
Almanya'ya savaş (23 Şubat 1945)
Türkiye Almanya'ya kağıt üzerinde savaş ilan etti.
Tan Olayı (4 Aralık 1945)
Dönemin en tanınmış ve sol eğilimli gazetelerinden "Tan" gazetesi ve matbaası kışkırtma sonucu öğrencilerce basıldı. Gazete ve matbaa tahrip edildi.
Demokrat Parti kuruldu (7 Ocak 1946)
Celal Bayar ve Adnan Menderes gibi isimlerden oluşan bir grup CHP'den ayrılarak, Demokrat Parti'yi kurdular.
Missouri İstanbul'da (5 Nisan 1946)
ABD Donanmasına ait Missouri savaş gemisi İstanbul'a geldi. Gemi, Amerika'da ölen elçimiz Münir Ertegün'ün tabutunu taşıyordu. Bu ziyaret basit bir ziyaret olmayıp, Türk-ABD ilişkileri için jest olarak algılandı.
Varto Depremi (31 Mayıs 1946)
Varto'da meydana gelen depremde 3000 bina çöktü, 839 kişi öldü.
İlk Çok Partili Seçimler (21 Temmuz 1946)
Cumhuriyet tarihinin ilk muhalefet partili seçimi yapıldı. CHP 396, DP 61 milletvekili çıkardı.
ABD Yardımı (12 Mart 1947)
Cumhuriyet tarihi içinde ilk ABD yardımı gündeme geldi. Böylelikle daha sonra ABD ile gelişecek ilişkilerin temeli o günlerde atıldı.
Kazım Karabekir öldü (25 Ocak 1948)
Kurtuluş Savaşı komutanlarından Kazım Karabekir öldü.
Türkiye OECD'de (3 Nisan 1948)
Türkiye Avrupa Ekonomik İşbirliği'ne katıldı.
Türkiye Avrupa Konseyinde (5 Mayıs 1949)
Türkiye Avrupa Konseyine katıldı.
(1950-1960)
Muğlalı Davası (2 Mart 1950)
Orgeneral Mustafa Muğlalı idama mahkum oldu. Cezası sonra müebbete çevrildi. Karara gerekçe olan olay Van'ın Özalp ilçesinde 33 köylünün öldürülmesiydi.
Mareşal Çakmak öldü (10 Nisan 1950)
Kurtuluş Savaşı komutanlarından Mareşal Fevzi Çakmak öldü.
DP İktidarı ve Seçimler (14 Mayıs 1950)
O güne kadarki CHP'nin tek parti iktidarına seçimler yoluyla son verildi. "Yeter, söz milletindir!" şiarıyla yola çıkan Demokrat Parti 14 Mayıs'taki seçimlerde 396 milletvekili çıkartarak tek başına iktidar oldu. CHP 68 milletvekili çıkartabildi. Celal Bayar Cmhurbaşkanı, Adnan Menderes Başbakan oldu. Böylelikle yeni bir dönem başlıyordu.
Arapça Ezan okunması (16 Haziran 1950)
DP iktidarının ilk icraatlarından birisi Türkçe okunan ezanın tekrar Arapça okunmasını sağlamak oldu.
İlk Dördüzler (22 Temmuz 1950)
Türkiye'nin ilk dördüzleri İzmir'de doğdu. Adları Hürriyet, Adalet, Uhuvvat ve Müsavat kondu.
Türk Tugayı Kore'de (17 Ekim 1950)
Meclise danışılmadan ABD ile kurulan ilişkiler neticesi ilk Türk Tugayı Kore'ye gönderildi.
Halkevleri kapatıldı (8 Ağustos 1951)
Cumhuriyetin en önemli sosyal kurumlarından halk evleri DP iktidarı tarafından kapatıldı.
TKP Tevkifatı (26 Ekim 1951)
İllegal TKP'ye yönelik büyük çapta tevkifat yapıldı. Tutuklananlar arasında Zeki Baştımar, Mihri Belli, gibi tanınmış isimler vardı.
Din Dersleri (4 Kasım 1951)
İlkokulların ders programlarına din dersi alındı.
"Kanun Namına" (1952)
Ömer Lütfü Akad'ın "Kanun Namına" filmi Türk sinemasının en başarılı filmi sayıldı. Gerçek bir cinayetten yola çıkan film'de Ayhan Işık devleşmişti.
NATO üyeliği (18 Şubat 1952)
Türkiye Kuzey Atlantik Assamblesi'ne (NATO) üye oldu. Bunun neticesi olarak topraklarımıza ABD askeri üsleri kurulmaya başlandı.
Günseli Başar Avrupa Güzeli (20 Ağustos 1952)
Avrupa güzellik yarışmasını bir Türk kızı Günseli Başar kazandı.
İlk renkli film "Halıcı Kız" (1953)
Türk sinema tarihinin ilk renkli filmi "Halıcı Kız" gösterime girdi. Film Yapı Kredi ve Doğan Kardeş desteğiyle, Muhsin Ertuğrul tarafından çekildi. Vedat Nedim Tör senaryosunu yazdı.
Dumlupınar Faciası (4 Nisan 1953)
Deniz Kuvvetlerimizin Dumlupınar denizaltısı, Çanakkkale Boğazı'nda Naboland isimli İsveç şilebiyle çarpıştı. 88 denizci diri diri sulara gömüldü.
İnsan Hakları Sözleşmesi (20 Mart 1954)
Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine imza attı.
6-7 Eylül Olayları (6-7 Eylül 1955)
Selanik'te Atatürk'ün evine bomba atıldığı söylentileri üzerine başta Rumlar olmak üzere, Ermeni ve Musevi azınlığa yönelik saldırılar oldu. Birçok bina ve işyeri tahrip edildi. Sıkıyönetim ilan edildi. Olay komünistlerin üzerine yıkıldı. 27 Mayıs İhtilali sonrası, olayların DP tarafından tertiplendiği iddiasıyla Yassıada Mahkemesi tarafından yargılanan yöneticiler çeşitli cezalara çarptırıldı.
Genel Seçimler (27 Ekim 1957)
Genel seçimler yapıldı. Demokrat parti %48 oyla iktidarını korurken, muhalefet %52 oy aldı. Seçimlere hile karıştığı iddiaları ortaya atıldı.
Üsküdar Vapuru Faciası (1 Mart 1958)
Üsküdar Vapuru İzmit körfezinde fırtına sonucu alabora oldu. İçindeki okul öğrencileri boğuldu.
Vatan Cephesi (12 Ekim 1958)
DP iktidarı ülkede demokratikleşmeyi sağlamak iddiasıyla gelmiş, ancak uygulamasıyla ülkede cepheleşmeyi arttırmış, kendi dışındaki siyasi güçleri tasfiye etmeye çalışmıştı. Bu uygulamalardan birisi de "Vatan Cephesi" adıyla yapılan uygulamadır. CHP'ye karşı kişileri ancak vatansever gören bu anlayış neticesi, radyolarda isim listeleri yayınlanmaya başlandı.
Yahya Kemal Öldü (1 Kasım 1958)
Şair Yahya Kemal Beyatlı öldü.
Menderes'in uçağı düştü(17 Şubat 1959)
DP Genel Başkanı ve Başbakan Adnan Menderes'i Londra'ya götüren uçak düştü. 14 kişi öldü. Adnan Menderes sağ olarak kurtuldu.
Uşak Olayları (7 Mayıs 1959)
CHP genel başkanı İsmet İnönü, Uşak'ta DP'li bir grup tarafından saldırıya uğradı. Tansiyon daha da gerginleşti.
(1960-1970)
Tahkikat Komisyonu (18 Nisan 1960)
DP iktidarının sonunu getiren en önemli olaylardandır. DP iktidarı TBMM'de kendi milletvekillerine olağanüstü yetkiler veren ve CHP'yi kapatmayı hedefleyen "tahkikat komisyonları"nı gündeme getirdi. İsmet İnönü, bunun üzerine DP'liler için ünlü sözü, "Sizi ben bile kurtaramam"ı sarfetmiştir.
555 K Olayları (5 Mayıs 1960)
Ankara Kızılay'da öğrencilerin DP iktidarını protesto gösterileri. Aynı olaylar esnasında Adnan Menderes'te saldırıya uğramıştır. Bu olaylar DP iktidarının sonunu getiren olaylar arasındadır.
Harp Okulu Yürüyüşü ((21 Mayıs 1960)
Ankara'da Harp Okulu Öğrencilerinin DP aleyhine gösterileri.27 Mayıs İhtilali (27 Mayıs 1960)
Türk Silahlı Kuvvetleri DP iktidarını devirerek, yönetimi fiilen eline aldı. Cumhuriyet tarihinin en önemli dönemeçleri arasında olan bu olayla 10 yıllık demokrasi denemesi son buluyordu. Celal Bayar, Adnan Menderes ve DP ileri gelenleri tutuklandılar. Halk bu olayı sevinçle karşıladı. Orduya sevgi tezahüratlarında bulunuldu. Cemal Gürsel Devlet Başkanlığına getirildi.
MBK Kuruldu (12 Haziran 1960)
TBMM'nin yetkileri feshedildi, anayasanın bazı maddeleri geçersiz sayıldı. Onun yerine Milli Birlik Komitesi tüm yetkiyi eline aldı. 38 üyeden oluşan MBK fiilen ülkeyi yönetmeye başladı.
Yassıada Yargılamaları başladı (14 Ekim 1960)
DP'li yöneticilerin yargılandığı Yassıada mahkemesi başladı. Bu mahkemeler 203 celse sürmüş olup, 529 sanık, 1063 tanık dinlenmiştir. 15 kişi ölüm cezası, 31 kişi müebbet hapis, 418 kişi muhtelif cezalar almış, 123 kişi ise beraat etmiştir. MBK, 15 ölüm cezasından 4'ünü onaylamamış, Celal Bayar'ın cezası yaşından dolayı hapse çevrılmiş, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun idamları ise onaylamıştır.
14'ler Olayı (15 Kasım 1960)
Milli Birlik Komitesi içinde çelişkiler artmış ve bunun sonucunda 14 subay ordudan uzaklaştırılarak, yurtdışına "müşavirlik" adı altında sürgüne gönderildiler. Bu subaylar arasında Alpaslan Türkeş, Orhan Kabibay, Orhan Erkanlı, Münir Köseoğlu, Mustafa Kaplan, Muzaffer Karan, Şefik Soyuyüce, Fazıl Akkoyunlu, Rıfat Baykal, Dündar Taşer ve Numan Esin vardı.
Yeni Anayasa'nın kabulu (9 Temmuz 1961)
Halk oyuna sunulan yeni anayasa %65 evet, %35 hayır oranıyla kabul edilmiştir. Bu anayasa cumhuriyetin en demokratik ve özgürlükleri genişleten anayasası olarak bilinmektedir.
İdamlar uygulandı (16-17 Eylül 1961)
Yassıada Duruşmaları sonucu idama mahkum edilen Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu İmralı adasında idam edildiler. Ertesi gün de Adnan Menderes idam edildi. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir başbakan idam ediliyordu.
22 Şubat Olayı (22 Şubat 1962)
Ankara Harp Okulu komutanı Albay Talat Aydemir ve arkadaşları hükümet darbesine kalkıştılar. Darbe bastırıldı. Katılan subaylar emekliye sevkedildiler ve hükümetle yapılan anlaşmaya göre ceza görmediler. Ancak darbeci eğilimler ordu içinde güçlenmeye başlamıştı.
21-21 Mayıs Olayı (20-21 Mayıs 1963)
Talat Aydemir'in ikinci defa başarısız darbe teşebbüsü. İlkinde affedilen Aydemir ve 7 arkadaşı bu kez affedilmeyecek ve idam cezasına çarptırılacaklardı.
Kıbrıs Sorunu (21 Aralık 1963)
Öte yandan Kıbrıs'ta EOKA planları gündeme gelmişti. Bunun üzerine Türk Jetleri ilk defa Kıbrıs semalarında göründüler.
"Turist Ömer" tiplemesi (1964)
Türk sinemasının en sevilen tiplemelerinden "Turist Ömer" karakteri doğdu. Sadri Alışık'ın canlandırdığı "Turist Ömer" dizisinin ilk filmi çekildi.
Johnson Mektubu (4 Haziran 1964)
Türk hükümetinin Kıbrıs'a müdehale kararı alması üzerine, ABD başkanı Johnson İnönü'ye sert bir mektup gönderdi.
Cengiz Topel Şehit (8 Ağustos 1964)
Kıbrıs'ta Rumların hücumu artınca Türk Jetleri askeri hedefleri bombalamaya başladı. Pilot yüzbaşı Cengiz Topel şehit oldu.
Demirel AP Genel Başkanı (29 Kasım 1964)
Süleyman Demirel Adalet Partisi Genel Başkanlığını kazandı. AP Kurultayında Sadettin Bilgiç'i büyük farkla geçen Demirel genel başkan oldu.
"Sevmek Zamanı" (1965)
Türk sinemasında bir dönüm noktası kabul edilen Metin Erksan'ın "Sevmek Zamanı" gösterime girdi. Başrollerde Sema Özcan ve Müşfik Kenter oynuyordu.
Sinematek (1965)
Türk Sinematek Derneği kuruldu. Türk Sinemasına uzun yıllar büyük hizmetler verecek olan dernek birçok etkinliğe imza attı.
AP İktidar (10 Ekim 1965)
Genel seçim sonuçları açıklandı. Buna göre AP %52.9 oyla iktidar oldu.
Çizgi kahramanlar sineması (1966)
Türk Sinemasında çizgi roman kahramanları dönemi başladı. Bu türün en popüler örneği Cüneyt Arkın'ın oynadığı "Malkoçoğlu" oldu. Onu Kartal Tibet'li "Tarkan" izledi.
Erzurum Depremi (19 Ağustos 1966)
Erzurum, Bingöl, Muş çevresinde meydana gelen depremde 2500 ölü var.
Ortanın Solu (24 Eylül 1966)
CHP genel Başkanı İsmet İnönü sonradan çok tartışılacak olan "ortanın solu" kavramını İstanbul İl Kongresi'nde açıkladı. CHP böylelikle merkez partisi kimliğinden yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı.
Anadolu Pop/Rock doğdu (1967)
Cem Karaca ve Apaşlar 1967 Altın Mikrofon şarkı yarışmasında "Emrah" adlı parçayı seslendirerek, Türk popunda bir akımın ilk öncülerinden oldular.
Anadol Otomobil (1 Ocak 1967)
Anadol marka ilk oto piyasaya çıktı.
Papa Türkiye'de (25 Temmuz 1967)
Papa 6.Paul Türkiye'yi ziyaret etti.
Maçta kavga 40 Ölü (17 Eylül 1967)
Kayseri'de oynanan Sivasspor-Kayserispor maçında kavga çıktı. 40 ölü, 300 yaralı var.
Öğrenci Olayları (11-12-13 Haziran 1968)
Ankara ve İstanbul'da boykot ve çatışma olayları yoğunlaştı.
6. Filo gösterileri (17 Temmuz 1968)
ABD 6. Filosunun İstanbul'a demirlemesi kanlı olaylara sebep oldu.
Kommer'in Arabasının yakılması (6 Ocak 1968)
ABD büyükelçisi Robert Kommer'in arabası ODTÜ bahçesinde yakıldı.
Kanlı Pazar (16 Şubat 1969)
İstanbul'da 6. Filoyu protesto eden gençlerin üzerine gericiler saldırdı. 2 Ölü.
Astronotlar Türkiye'de (Ekim 1969)
Aya ilk ayak basan Apollo mürettebatından Neil Armstrong, Edwin Aldrin ve Michael Collins Türkiye'yi ziyaret ettiler.
Yavuz jilet oluyor (18 Aralık 1969)
Şanlı Yavuz zırhlısı sökülmek üzere MKE'ne satıldı.
(1970-1979)
Boğaz Köprüsünün temeli atıldı (20 Şubat 1970)
İstanbul Boğaz Köprüsü'nün temeli atıldı.
Arabesk doğuyor (1970)
Orhan Gencebay'ın "Bir Teselli Ver" plağı satış rekorları kırdı. Köyden kente göçün müziği kabul edilen "Arabesk" akımı böylelikle doğmuş oluyordu.
15-16 Haziran (15-16 Haziran 1970)
Sendikalar kanununu protesto eden DİSK'e bağlı işçilerle güvenlik kuvvetleri çatıştı. Sıkıyönetim ilan edildi.
U-2 Skandalı (21 Ekim 1970)
Sovyetlerle U-2 casus uçağı krizi yaşandı.
"Dağlar Dağlar" (1971)
Barış Manço'nun "Dağlar Dağlar" parçası Türk Popunda yeni bir zirve yarattı. Uzun süre listelerin başında kaldı.
12 Mart Muhtırası (12 Mart 1971)
Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Mart'ta muhtıra verdi. Başbakan Demirel görevinden istifa etti. 12 Mart'ta Türkiye'nin önemli dönemeç noktalarından biri olup, tarihe daha çok baskıları ve işkenceleriyle geçmiştir. Ordu içindeki radikal subaylara karşı, statükocu subayların bir karşı-hamlesi olmuştur.
Erim Kabinesi (26 Mart 1971)
Kocaeli milletvekili Nihat Erim başkanlığında "teknisyenler kabinesi" kuruldu.
Elrom kaçırıldı (17 Mayıs 1971)
İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom, THKP-C militanlarınca kaçırıldı ve öldürüldü.
Kızıldere Olayı (30 Mart 1971)
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamını engellemek isteyen THKP-C ve THKO militanları Ünye radar üssünde görevli üç İngiliz teknisyeni kaçırdı. Tokat'ın Niksar ilçesi, Kızıldere köyünde güvenlik güçlerince kuşatıldılar. Çatışma sonucu militanların biri hariç (Ertuğrul Kürkçü), hepsi öldürüldü.
Yüksel Menderes intihar etti (8 Mart 1972)
Adnan Menderes'in oğullarından Yüksel Menderes intihar etti.
"Gırgır" Dergisi (1972)
Oğuz Aral'ın yönetimindeki "Gırgır" dergisi Türk mizah dergiciliğinde bir patlama yaparak 500 Bin tiraja ulaştı.
Denizler'in İdamı (6 Mayıs 1972)
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamlarının infazı Ankara Cebeci Sivil Cezaevi'nde uygulandı.
Cemal Kamacı şampiyon (1 Ekim 1972)
Cemal Kamacı 63,5 kiloda Avrupa Boks Şampiyonu oldu.
İsmet İnönü Öldü (25 Aralık 1972)
Kurtuluş Savaşı komutanlarından, eski Başbakan ve Cumhurbaşkanlarından ve CHP genel başkanlığı yapan İsmet İnönü öldü.
efe_19
Per Şub 16, 2012 4:04 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: 20.Yüzyil Türkiye Tarihi

elif adminim tşkler
efe_19
Pzr Şub 26, 2012 11:27 am
 
Foruma git
Konuya git

Dünyanin En Büyük 10 Camisi

10. İmam Rıza Türbesi

Bu cami İran'dadır ve içinde İmam Rıza'nın türbesi bulunur. Camide ayrıca bir müze, Goharshad Camii,kütüphane, mezarlık, yemek salonu, İlahiyat Fakültesi ve İslami Bilimler Razavi Üniversitesi de yer alır. Dünyanın dört bir yanından gelen binlerce turist tarafından ziyaret edilmektedir. 6.443.890 m²'lik bir alan kaplamaktadır.







9. Beytül Mukarram


Bangladeş'te bulunan bu cami 1960lı yıllarda inşa edilmiştir. 30 bin kişiye aynı anda ibadet imkanı sunmaktadır. Ramazan ayında kapasitesi yeterli olmayacağı gerekçesiyle hükümet tarafından kapasite 40 bin kişiye çıkarılmıştır.







8. Jama Mescidi


Eski Delhi'de bulunan cami Şah Cihan tarafından inşa ettirilmiştir. M.S. 1656 yılında tamamlanmıştır. Hindistan'ın en ünlü camilerinden biridir. Aynı anda 25 bin kişiye ibadet imkanı sunmaktadır.







7. Şeyh Zayed Camii


Abu Dabi'de bulunan bu cami Birleşik Arap Emirlikleri'nin ilk başkanının anısına yaptırılmıştır. Kendisi de bu camiye defnedilmiştir. Turizm otoriteleri caminin müslüman olmayanlara da ziyaret amacıyla açıldığını belirtmiştir. Amaç farklı dinler arasındaki kültürel yakınlaşmayı mümkün kılmaktır.







6. Badshahi Camii


Pakistan'da Lahor'da bulunan cami Kral Camii olarak da bilinir. Önemli bir turizm merkezidir. Her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Caminin Babür İmparatorluğu anısına tutku, güzellik ve görkemle yükseldiği belirtilmektedir. Aynı anda 100 bin kişiyi ağırlayabilir ve 4 minareli bir camidir.







5. Faysal Camii


Tanınmış bir Türk mimar olan Vedat Dalokay tarafından inşa edilmiştir. Dizaynı dünyada tektir. İnşasında geleneksel ve çağdaş stil bir arada kullanılmıştır. 4 minareli bir cami olan Faysal Camii'nde dua edilen alan üçgen şeklindedir. Diğer camilerden farklı olarak kubbesi bulunmamaktadır.







4. II. Hasan Camii


Fas'ın en büyük camisidir ve Kazablanka'da yükselir. Fransız mimar Michel Pinseau tarafından tasarlanmıştır. Atlantik Okyanusu kıyında okyanusa bakan bir yarımada üzerinde inşa edilmiştir. Aynı anda 105 bin kişiye ibadet imkanı sunabilir. Minaresi 200 metre yüksekliğindedir.
Kaynak: ForumPaylas.net [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]







3. İstiklal Camii


İstiklal Mescidi olarak da bilinen bu cami Endonezya'nın başkenti Cakarta'da bulunur. Güneydoğu Asya'nın en büyük camisidir. Endonezya'nın bağımsızlığını temsil etmesi maksadıyla inşa edilmiştir.







2. Peygamber Camii (Mescid-i Nebevi)


Medine'de bulunan bu cami Peygamber Camii olarak da bilinir. Peygamber Hz. Muhammed'in mezarının bulunduğu yerdir. Müslüman alemi tarafından en kutsal ikinci yer kabul edilir. Yeşil kubbesi Hz. Muhammed'in mezarının tam üzerinde yer alır.







1. Mescid-i Haram


Dünyadaki en büyük ve kutsal camidir. Mekke'de Kabe'nin içinde yer alır. 400.800 m²'lik bir alanı kaplamaktadır. Bu alanın hem içi hem de dışındaki yerler namaz vakitlerinde dolmaktadır. Bir kerede en az 4 milyon kişiye ibadet imkanı sunmaktadır. Her yıl dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanlar Hac ibadetini yerine getirmek için Kabe'ye gider. Kabe, Müslüman aleminin en kutsal saydığı ibadet yeridir.
efe_19
Cmt Şub 18, 2012 10:15 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Dünyanin En Büyük 10 Camisi

Almira adminim tşkler
efe_19
Pzr Şub 26, 2012 11:28 am
 
Foruma git
Konuya git

Hangi Organ Kendini Yenileyebiliyor ?

Bilim adamları, vücuttaki organların yaşlanma sürecini aydınlattı. Göz ve beyin hariç, tüm organlar kendini yenileyebiliyor.




Kalp kendini 20 yılda yeniliyor




Saçlar kendisini 3-6 yılda yeniliyor




Mide duvarı kendisini 3-5 günde yeniliyor




Bağırsak kendisini 2-5 günde yeniliyor





İskelet sistemi kendisini 10 yılda yeniliyor




Karaciğer kendisini 6 ayda yeniliyor




Akciğer kendisini 1 yılda yeniliyor




Gözler yenilenmiyor
efe_19
Cmt Şub 18, 2012 9:57 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Hangi Organ Kendini Yenileyebiliyor ?

Almira adminim tşkler
efe_19
Pzr Şub 19, 2012 4:35 pm
 
Foruma git
Konuya git

Bir Tebessüm Et Yeter

Biran tebessüm nedir diye bir düşünce geçti zihnimden. Tebessüm bir anlamdır dedim kendi kendime ve üretmeye başladım.


Tebessüm, gülmek için yapılan bir ön adımdır. Tebessüm, mutluluktur. Tebessüm huzrun ifadesidir. Tebessüm, güvendir. Tebessüm, hem kendimizi hem de karşımızdakini rahatlatmaktır. Bu böyle bir müddet daha arttı çoğaldı.


Sonra yeni bir düşünce beynimi kemirmeye başladı. Biz hangi durumlarda tebessüm bekleriz. Aslında bu bir ihtiyaç ve sanırım doğduğumuz ilk andan itibaren o keskin çığlığın arkasından başlıyor. ilk önce popomuzu tokatlayan doktordan, ebeden bekliyoruz. Sonra annemizden bizi ilk kucağına aldığında. Ve bu sonralar öncelik sırasına göre yer değiştirmeye başlıyor. Okul sıralarında öğretmenler, arkadaşlar, yeni aşklarla birlikte sevgililer.


Peki günlük yaşantımızda ne kadar tebessüm ediyor, ne kadar beklentimize karşılık buluyoruz. Evimizin içinde eşimizden, çocuklarımızdan bekliyoruz. Anne güzel bir yemek yaptığında, şık kıyafetler giydiğinde, saçını boyattığında... baba, maaaşına zam aldığında, terfi ettiğinde, eve farklı bir eşya aldığında, yatırım yaptığında... ya çocuklar onlar belki ' bir tebbessüm ' beklemede en masum olanları. Yeni davranışlar öğrendiğinde, becerilerini sergilediklerinde, notları iyi geldiğinde veya küçük yanlışlar yaptığında....


Bir de sosyal yaşantımızın içinde 'bir tebessüm' beklentilerimiz var ki onlar çok farklı bir yer ve anlam kapsıyor hayatımızda. İş yerimizde patrondan, müdürden, arkadaşlarımızdan bekleriz bir ödülmüşcesine. Resmi kurumlarda işimizi yaptırırken güvence olarak görürüz bekleriz. Ve en önemlisi hastanelere gittiğimizde bekleriz, hastabakıcısından sekreterine, asistanından uzman doktoruna kadar hepsinden. Burdaki 'bir tebessüm' beklentisinin diğerlerinden bir farkı vardır. Kendinizi yetersiz hissediyorsunuzdur. Hasta olduğunuz için ordasınızdır.Oranın doğru adres olduğunu, güvende olduğunuzu hissetmek için ordasınızdır ve beklersiniz gülen gözlerle size bakılıp 'geçmiş olsun geçer, rahatsızlıklarınızı el birliğiyle atlatırız' denmesini. Ama ne kadar acı ki aradığınızı bulamazsınız. Hasta görmekten, kalabalıktan bunalan memurlar, sekreterler ve doktorlarla doludur orası.


Bu düşünceler neden mi beynimi kemirmeye başladı, son bir aydır hastanelerle fazla muhatap olduğum için. Hastalığınızı anlatacağınız doktora ulaşabilmek için suratında huzur, mutluluk ve tebessümden eser bulunmayan sekreterlerden randevu alabilmek için yapılan mücadeleden.


Nihayet genel cerrahi hocasından randevumuzu almış hocanın yanına gireceğimiz anı beklerken kalabalığın arasında bir hengame kopuverdi. Ne oluyor diye merakla bakınırken tenis öğretmeni olduğunu söyleyen bir bey yanımıza geldi. Çok sinirli ve kızgındı. Sekretere sinirlenmişti. Bunlar mutsuz, bu işi isteyerek yapmıyor, hasta görmekten yaşlılara laf anlatmaktan memnun değil dedi. Baksanıza tik oluşmuş, tiki de var. İşte o an düşündüm şöyle bir, sekreterede kızamadım. Tüm öfkem geçti. Doğruydu hemde çok, işini sevmiyordu çünkü bu işi kendi isteği ile yeteneklerine göre seçmemişti. Aslında hangimiz tam anlamı ile seçiyorduk ki.


Mühendisliği seçip iş bulamayıp birkaç ay formasyonla öğretmenliğe geçenler mi, ailede bir doktor, avukat olsun deyip yapanlar mı, öğretmenlik isteyip kpss sınavını veremeyip ilaç mümessili olanlar mı... Kim istediğini yapıyordu ki?


Ama bu yinede bizim hayatımızdan tebessüm ihtiyacımızı gidermemeli. Unutmayalım ki tebessüm etmeyi unuttuğumuz anda hem kendimizi hem karşımızdakini mutsuz ediyor, mutluluğumuzu çalıyoruz el birliğiyle...

(alıntı)
efe_19
Cmt Şub 11, 2012 5:18 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Bir Tebessüm Et Yeter

hacegan tşkler
efe_19
Çar Mar 07, 2012 5:28 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Bir Tebessüm Et Yeter

Ezo tşkler
efe_19
Çar Mar 07, 2012 5:29 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: 2 Mart / 2009 saat 06: 00

Senem adminim Teyzem nur içinde yatsın mekanı cennet olsun.
efe_19
Cum Mar 02, 2012 1:47 pm
 
Foruma git
Konuya git

19 Mayis 1919 Turkiye Cumhuriyetine Atilan ilk Adim

19 Mayıs 1919 Türkiye Cumhuriyetine Atılan İlk Adım




“Mustafa Kemal 16 Mayıs 1919 günü Bandırma Vapuru ile Samsun’a hareket ederken, limanda bulunan işgal kuvvetlerine ait gemilere bakarak, “Geldikleri gibi giderler” demişti.

16 Mayıs 1919 günü başlayan, 19 Mayıs 1919 günü Samsun’dan Anadolu’ya yayılan, Türk halkının Bağımsızlık Savaşı, 30 Ağustos 1922′de sona erer.

600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun sonu olan Sevr Antlaşması, ardında işgal edilmiş bir yurt bırakmıştı.

ATATÜRK’ün Gençliğe Söylevi’ndeki gibi; ulusun tüm tersanelerine girilmiş, tüm kaleleri zaptedilmiş, ordusu dağıtılmış ve silahları toplanmıştı. Halk yoksul ve perişan bir durumdaydı. Toprakları İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar tarafından paylaşılmış, en kötüsü ise Yunan askeri güçleri İzmir’den başlayarak Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemekteydi.

Mustafa Kemal böyle bir ortamda Türk Ulusunun bağımsızlığını yeniden kazanması için 19 Mayıs günü Samsun’a çıkarak, büyük savaşı başlatmıştı.

Önce Amasya’da, ardından Sivas ve Erzurum’da toplanan kongrelerden sonra, Ankara’da kurulan Büyük Millet Meclisi ve yeni Türk Devleti’nin kuruluşu



19 Mayıs, dünyadaki tüm ezilmiş ve sömürülmüş ulusların bir simgesidir.
19 Mayıs, zülme ve emperyalizme başkaldırışın sembolüdür.
19 Mayıs, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş müjdecisidir.
19 Mayıs, yenilenmedir, Türk insanının kendini bulması, ümmet yerine birey olma erkini kazanmasıdır.
19 Mayıs, özgürlük ve bağımsızlıktır.


Türk ulusunun bugünlere ulaşmasında bir başlangıç olan 19 Mayıs’ı Mustafa Kemal Türk gençliğine, Gençlik Bayramı olarak armağan etti.
efe_19
Pzr Mar 04, 2012 2:43 pm
 
Foruma git
Konuya git

Fransa 'Soykırım' Yasa Tasarisini İptal Etti

Fransa Anayasa Konseyi Ermeni soykırımının inkarını suç sayan yasa tasırısını iptal etti.
Habertürk'ün haberine göre; Fransa Anayasa Konseyi, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddinin suç sayılmasını öngören yasayı iptal etti.

142 İMZAYLA GİTMİŞTİ
Yasanın Fransız Senatosu'ndaki kabulü ardından Senatoda Avrupa Demokratik ve Sosyalist Birlik Grubu Başkanı Jacques Mezard'ın öncülüğüyle başlayan girişim sonucu toplam 77 üyenin imzası toplanırken, mecliste de iktidardaki Halk Hareketi Birliği (UMP) üyesi Michel Diefenbacher'ın girişiminde 65 imzaya ulaşılarak, Anayasa Konseyine itiraz edilmişti.

Gerekli imza sayısına fazlasıyla ulaşan milletvekilleri ve senatörler, Fransız Anayasası'nın 33. maddesine ve ifade özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle yasanın iptalini istemişti.

"BİR YANLIŞTAN DÖNÜLDÜ ''

(Sarkozy ve yalakaları bizim atalarımız ne demiş bunu kulağınıza küpe edin ; YİYEMEYECEĞİNİZ ŞEYİN ALTINA YATMAYIN )
efe_19
Pzr Mar 04, 2012 2:52 pm
 
Foruma git
Konuya git

'' Neden mi Sen ''

İnsanların verdiği hayat sevgidir. Niçin yalnız sana yazdığımı sorma, niçin yalnız sana geldiğimi...

Sana gelişim işte bundan. Sen aşkı anlatıyorsun, yaşatıyorsun bana. Çünkü yaşıyorsun.O sözlerin kalbinden geldiğini kalbime vuruşundan anlıyorum ben. Sözlerin değil beni sana bağlayan, O sözlerini manasına vurgunum.


Niçin mi sen?


Sen benden önce vardın, varoluşun bu yüzden. Ve sen benden sonrada varsın, sana tutunmam aşka ve varlığa duyduğum özlemden!



Sen benim sözlerimsin. Seni kalbime koyuşum bundan. Ve sen dostsun. Ruhuma sığınak ararken haykırmam hep bu yüzden...


Ve sen dostsun, arkadaşsın. Sen içimi koruyan bir elbisesin. Ben ruhunun çıplaklığını örtüğün tenim. Sen de bunları yaşıyorsun ama saklıyorsun kendinden. Kalbinin sesini dinle bir an. Duyacak o zaman sevginin ve aşkın sesini. Bir liman aradığını ve bu limana sığınmak istediğini...
efe_19
Pzr Mar 04, 2012 3:30 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: '' Neden mi Sen ''

Cristau tşkler
efe_19
Pts Mar 05, 2012 9:54 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: '' Neden mi Sen ''

Paylaşım için teşekkürler..Emeğine sağlık...
elagan
Sal Mar 06, 2012 7:19 am
 
Foruma git
Konuya git
cron