23 sonuç bulundu

Geri dön

Re: ŞEYTAN..

[color=#800080][color=#8000BF]""Rabbim bizleri her zaman şeytanın ve şeytanlaşmış insanların şerrinden korusun hep iyi insanlarla karşılaşmayı nasip etsin amin ecmain inşallah."
amin ecmain....
emeğine sağlık, paylaşımına teşekkürler hacegan adminim..[/color][/color]
Leydiii__
Çar Şub 01, 2012 1:48 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: HACEGAN YANMAYA ATEŞMİ ARAR.......

Günün özetini mükemmel bir şekilde geçtin yine haceganım... emeğine yüreğine sağlıkkkkkk paylaşımına gönülden teşekkürler.... iyiki bizimlesin....
Leydiii__
Sal Şub 14, 2012 7:13 pm
 
Foruma git
Konuya git

YA SEN NEYI OGRENDIN!.....................‏

Mutlu olmam için para değil, kimsenin beni kırmaması benim de kimseyi kırmamam gerektiğini öğrendim.
Güzel, etkili konuşma ve sağlıklı iletişimin mutlu bir hayat için son derece önemli olduğunu öğrendim.
Bir insanın yanında sevdiği birini eleştirmenin hayatımdaki en büyük hatalardan biri olduğunu öğrendim.
Mantık evliliğinin erkeklere asla mutluluk getirmeyeceğini öğrendim.
Her zaman sinirlerime hakim olmam gerektiğini öğrendim.
Bana acı veren, beni üzüp inciten insanlardan bucak bucak kaçmam gerektiğini öğrendim.
Çok küçük bir menfaat için insanların canavarlaşabileceğini öğrendim.
Düzenli spor yapmanın çok önemli olduğunu öğrendim.
Evlat ayrımına maruz kalmanın ne kadar üzücü bir şey olduğunu öğrendim.
Bundan daha üzücü olanın ise sırf zenginlik sebebiyle evlat ayrımına maruz kalmak olduğunu öğrendim.
Başkalarına yardım etmenin, başkalarına mutluluk vermenin, başkalarını neşelendirmenin en büyük mutluluk olduğunu öğrendim.
İnsanların birbirini % 90 bilmeden kırdığını öğrendim.
Yerini dolduracak birini bulamadıkça aşk acısının dinmeyeceğini öğrendim.
Gerçek dost sahibi olmanın en değerli şeylerden biri olduğunu öğrendim.
Dışlanmanın, ilgisiz kalmanın insanın başına gelebilecek en büyük felaetlerden biri olduğunu öğrendim.
Leydiii__
Per Şub 16, 2012 9:51 pm
 
Foruma git
Konuya git

birazda gülelim......

:lol: :lol: :lol:
-Antalya'ya ayın 22'sine iki kişilik yer ayırtacağım. Yer var mı?
-Var efendim hem de kampanyalı.
-Ne kadar?
-Bilet başı 9 YTL efendim.
-?
-Alo.
-Kardeşim bilet ne kadar dedim?
-İki kişi 18 YTL, kişi başı dokuz YTL efendim.
-Ya, gidin işinize saçmalamayın (içeriye seslenerek) yanlış düştü numara dalga geçiyor birisi.
-Telefonu kapatır.

*****
-Ben işadamıyım. Utanırım acenteden 9 YTL'lik bilet istemeye. Böyle telefonla direkt alamaz mıyım?

*****
-Kızım İzmir'e 9 YTL'lik biletlerden istiyorum iki tane.
-Maalesef İzmir'e tüm kampanya biletlerimiz satıldı efendim.
-Adana'ya olsun o zaman.
-Üzgünüm efendim Adana için olanlar da bitti maalesef.
-Ya; nereye varsa ver kızım. Şu kadını ölmeden bi uçağa bindireyim.

*****
(Kampanyanın birinci haftası. Tüm biletler tükendikten sonra).
-İndirimli biletlerden istiyorum.
-Maalesef tüm kampanya biletlerimiz satıldı efendim.
-Yalancılar sizi.
-Bineceğim uçağa. Bağıracağım 'kim 9 YTL'lik biletlerden aldı diye' kimse elini kaldırmazsa da sizi mahkemeye vereceğim.

*****
-İndirimli bilet kaldı mı?
-Tüm kampanya biletlerimiz satıldı efendim.
-Ben öylesine sormuştum zaten. Olsa da almayacaktım.

*****
-Samsun'a iki kişilik 9 YTL'lik biletlerden istiyorum. Ayın 8'ine.
-Var efendim. İsimleri alayım lütfen.
-Kızım bagajda filan değil, normal koltukta uçacağız değil mi biz?
-Elbette efendim.
-Emin misin sen?
-Eminim tabi efendim.
-İyi, alayım o zaman.

*****
-Dokuz YTL'lik bilet almıştım ama bir değişiklik yapacağım.
-Kampanya biletlerinde değişiklik yapamıyoruz efendim.
-Diyarbakır yerine Erzurum olacaktı sadece.
-Üzgünüm efendim dokuz YTL'lik biletlerimizde değişiklik yapamıyoruz.
-Soyguncular. Sadakam olsun.

*****
-Dokuz YTL'lik biletlerden istiyorum.
-Hangi yön ve tarihe olacak efendim.
-Hiç fark etmez. Çoluk çocuk uçak görsün.

*****
-Bacım Gaziantep'e dokuz YTL'lik bilet alacaktım.
-Maalesef hiç kalmadı efendim.
-Hiç mi kalmadı?
-Hiç kalmadı.
-Nasıl olur. Binlerce bilet satıldı yani.
-Kampanya dahilinde olanlar geçen hafta satıldı.
-O kadar adam ne yapacak Antep'te hayret bir şey. Allah Allah.

*****
-Alo.
-Onur Air mi?
-Buyurun efendim Çağrı Merkezi nasıl yardımcı olabilirim?
-Dokuz YTL'lik bilet alacaktım.
-Sadece internet ve acentelerden alabiliyorsunuz. Ban sadece yer olup olmadığını söyleyebilirim.
-Ablacım ver sen parasını, ben gelince takdim edeyim sana. Biter filan şimdi.
Leydiii__
Per Şub 16, 2012 9:58 pm
 
Foruma git
Konuya git

şikayet. :))))))

isteğim yok lobiden.... herşey mükemmel denecek düzeyde.... arkadaşlarım samimi içten.... ama bir şikayetim varrrrrrr... bu kadar iyi güzel hoş olmayın korkuyorummmmmm.. nazardan hasetlikten kıskançlıktan.... sağol tutkum çok teşekkürler bizi böyle güzel bir ortamda ağırladığın için.... sevgim seninle,sevgin benimle... ışığın bol olsunnnnnnnnnnn...
Leydiii__
Cum Şub 17, 2012 12:25 pm
 
Foruma git
Konuya git

kuş tüyü...

Gözünü bu satırlardan bir an kaldır ve kuş tüyünün düşüşünü hayal et.. Hem havada asılı kalıyor, hem iniyor gibidir... Çok uzaktan geliyor gibi ama çok yakın gibi durur.

******
Gökten yere düştüğü halde, düştüğünü hissettirmez sana kuş tüyü... Belki de hiç düşmez kuş tüyü. Hayır, hayır düşüyor değildir. Belki de kendisi yere doğru inmeyi, yere konmayı tercih ediyor gibidir. Hani yağmur gibi... Düşüyor değil indiriliyor. Öyle ki, bir kuş tüyünün inişini seyrederken, sayısız göklerden sayısız tüylerin düştüğü duygusuna kapılırsın, kuş tüyü yere indiğinde henüz düşüşünü tamamlamadığını hissedersin. Doğru; düşmez aslında kuş tüyü, iner gibidir, indirilir ve hep indirilir . Meleklerden kopmuş gibi, melekler gibi.. Şimdi de uykun gelir mi kuş tüyünü duyunca? Yoksa uyanır mısın tatlı ve gerçek bir rüyaya? İşte sana kuş tüyü gibi hafifçe dokunan öğütler... İstersen bırak düşsün, istersen havada öylece asılı kalsın. Sen bilirsin.

************Sevmeyi öğren:
Sevdikçe varlığının kâinatla toplandığını görürsün.
Sevince, kendini kendinden öte taşırsın. Sevince kalbine yeni ve sonsuz kanatlar takarsın. Sevince, mavi bir deniz olur kalbin; hiç bilmediğin kıyılara varırsın.


************Bağışlamayı öğren:
Bağışladıkça dostlarının sayısını onla çarpmış olursun. Bağışlamak kalbinin yükünü azaltır. Bağışlayınca, kalbine batan dikenler güle döner. Bağışlayınca önce kendini bağışlamış gibi olursun, nefretin ve kinin yükünü omzundan atarsın.


**********Pişmanlık duymaktan korkma:
Pişmanlığını itiraf ettikçe hatalarının küçük, anlaşılır ve bağışlanabilir parçalara bölebildiğini görürsün. Pişmanlık sancısını göze aldığın sürece, hatadan dönmenin lezzetini de yaşamaya başlarsın. Pişmanlık içtenliğin sınamasıdır. İçtenliği olmayanlar pişman olamazlar. Pişman olmayanlar içtenlik kazanamazlar.


***********Hatırlamayı öğren:
Hatırladıkça, sevgilerinin karekökünü bulup, onlardan hüznü çıkardığını fark edersin. Hele de çocukluğunu çok hatırla ki, hiç endişesiz mutlu olduğun anları yeniden yaşa. Mutlu olmayı beceremeyen biz büyüklere içimizdeki çocuk mutluluğun sadelik ve hırssızlıkla ilgili olduğunu fısıldar. Dur ve dinle çocuğunu.


***********Değer vermesini öğren:
Değer verdikçe sevgilerin küpünü bulup, onları mutlulukla çarpabildiğini görürsün. Değer vermeden geçirdiğin günün güneşi hiç doğmamış gibidir. Değerini bilmediğin eşyaya hiç sahip olmamış gibisindir. Değerini bilmediğin dostların sana göre hiç yaşamamış gibidir. Değer vermesini öğrendiğinde, hayatın sahihleştiğini fark edersin. Daha yavaş yürürsün ama adımlarını yere sıkı basarsın.

*********İltifat etmesini öğren:
İltifat ettikçe, insanlarla arandaki en kısa mesafenin bir tebessümün resmettiği eğri bir çizgi olduğunu görürsün. İltifat etmek yalan konuşmak demek değildir. İltifat, muhatabının görmek istediğin yere ulaşması ve oradan öte geçmesi için temennide bulunmaktır.

************Özür dilemesini öğren:
Özür diledikçe nefretin ve öfkenin sonsuza bölündüğünü, böylece dargınlıkların limit sıfıra giderken yok olduğunu fark edersin. Ayrıca bak: Pişmanlık duymaktan korkma öğüdü.


********Aşktan korkma:
Böylece bir üçgenin iç açılarının toplamının 180 dereceyi aşıp, bütün yamukları kendi içinde barındırabildiğini görürsün. Aşk pürüzleri yok eder; dikenleri gül eder, acıları haz eyler.


********Ara sıra hüzünlen:
Hüznün kalbine dokunmasına izin ver. Böylece bütün mutlulukların ve zevklerin sonunda ayrılık çizgisine teğet geçip geri döndüğünü görürsün. Hepimiz ayrılıkların kuşattığı bir adada şimdilik yaşayan fanileriz. Hüzün, faniliğin ince sızısını kalbine hissettirdiği için, seni ebediyete komşu eder. Hüznünü öldürürsen ölümü anlayamadığın gibi hayatı da anlayamazsın.


*************************Ve bir gün öleceğini bil:
Kesinlikle öleceksin ve öldüğün gün anlayacaksın ki, yaşadığın hayat, paydası sonsuzluk olan basit bir kesirden ibaretmiş. Kesrin payında ne olursa olsun, ne kadar çok şey biriktirmiş olursan ol, hepsi son işlemde sıfıra eşitlenir. Kesrin üzerine, yani bu dünyaya, sonsuzluk cinsinden bir şeyler koyman gerekiyor. Yoksa elde var sıfır


*********Her gün yeniden uyan:
Uyanmayı sadece gözünü açmak olarak bilen için, bir şafak vakti ne kadar da sıradandır. Hayranlık duygusunu her gece iki göz kapağının ardına sakladığı gözleri gibi her daim uykuda bırakan için, bir gün doğumu sabahın körü olasıca karanlıktır. Kulluk heyecanını avucunda tutamadığı bir kor gibi savurup söndüren için, bir seher vakti eğreti ve tanımsız bir vakitsizliktir. Haydi, aç gözlerini... Aç gönlünü... Şimdi ve burada var olduğunu fark et. Var edildiğini fark et. Buraya, bu sabaha bir insan olarak gönderildiğini bil. Bu sabahın senin için, sana özel olarak yaratıldığını fark et.
Uyan... Güneş senin için doğuyor...******************
Leydiii__
Per Şub 16, 2012 10:14 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: BUNLARI BİLİYORMUYUZ....

en fazla ihtiyaç duyulan , kurallara riayet edenlerinde çıtkırıldım diye isimlendirildikleri günümüzde çok güzel bi konuyu dile getirdin hacem emeğine yüreğine kalemine sağlık paylaşımın için teşekkürler..
Leydiii__
Cum Şub 17, 2012 1:21 pm
 
Foruma git
Konuya git

Bu hafta sonu herkesi affedin, kendiniz dahil!

İki tip insanın mutsuzluğa mahkum olacağı belirtiliyor. Birincisi, mutluluğunu gelecekte yaşayacaklarına endeksleyen insanlardır. Bu insanlar mutlu olabilmek için sürekli olarak bir takım şartların yerine gelmesini beklerler. Farkında olmadan yaşamı ertelerler. Mutluluklarını şartlara bağlamışlardır. Adeta gelecekleri bugünlerine ipotek koymuştur.

Mutluluğumuzu engelleyecek olan şey, ancak beklentilerimizin doyumuna ulaştıktan sonra mutlu olabileceğimize inanmaktır.İkincisi, geçmişte yaşayanlardır. Geçmişte yaşadıkları bir dönem veya olayın sorgulamalarıyla günlerini geçirirler. Kafalarından geçen düşünceler, geçmişe yönelik "eğer"ler ve "keşke"lerle başlıyordur. Eskinin muhasebesinin içinde boğulurlar. Kendilerine acıma eğilimleri vardır. Kaderleriyle uğraşırlar. Şansızlıklarını anlatır veya uğradıkları bir haksızlığın hayatlarına nasıl bedeller getirdiğine yakınarak yaşarlar. Bu tip insanlar geçmişte yaşadıkları için bugünü ıskalarlar. Mutluluk ise yaşanılan andadır. Geçmişten çıkıp bugüne gelemeyenler için mutluluk yaşanabilir bir duygu olamaz.

Geçmiş yüklerle doludur. Herbirimizin yükü bir diğerinden farklıdır.

Kimimiz eşine, kimimiz bir arkadaşına, kimimiz bir akrabasına kırgın.

Kimimizin yükü, işyerinde yaşadığımız güç savaşlarına bağlı sürtüşmelerden doğar. Birisine kızmışızdır. İlişkimiz gergindir. Kafamızda bu kişiyle verdiğimiz savaş enerjimizden çalar. Kafamızdaki savaş için strateji üretmeye çalışmaktan verimliliğimizi kaybederiz.

Kimimizin yükü yaşadığı bir ilişkidir. İlişki çoktan bitmiştir. Verdiğimiz emeğin, yaptığımız sevgi yatırımının haksızlığa uğradığını düşünmüşüzdür. Kırgın ve öfkeliyizdir. Bu yaşantımızın izleri daha sonraki ilişkilerimizde de kendini hissettirir.

Kimimize çocukluğumuzda alamadığımız sevgi, yük olmuştur. Ebeveynlerimiz tarafından seçilmediğimizi düşünmüşüzdür. Hatta bu yükün etkisiyle bugünümüzde seçilmek ve sevilmek için o kadar çok çaba vermeye kalkışırız ki, sevmeyi unutan sevilme uğraşında biri olur çıkarız.

Yükle yaşayan insanlar yorulurlar. Genel bir hoşgörü kaybı oluşmaya başlar. Niye olduğunu da bilemeyiz. Hırçınlaşmaya başlarız. Kendi yakınımızda aslında hiçbir problemimiz olmayacak sevdiğimiz insanlara karşı toleranssız davranmaya başlar, hatta onları yok yere kırar sonrada üzülürüz.

Yaşantımızın bir sonraki perdesinin bir öncekinin gölgesinde yaşanmasını istemiyorsak, yaşadığımız her ilişkiye hakkını vermek istiyorsak mutlaka bu yüklerden kurtulmamız gerekir.

Şimdi bu bölüme dikkat edin;

1 Mutlu olabilmeniz, bugününüzü yaşayabilmenize bağlıdır.
2 Bugününüzü yaşayabilmek ise üzerinizdeki yüklerden kurtulmanıza bağlıdır,
3 Üzerinizdeki yüklerden kurtulmanız, onları affetmenize bağlıdır.

Bu hafta sonu herkesi affedin, kendiniz dahil!

Hesabınızı bitirin onlarla. Onların da, sizin de, insani zaafları olabileceğini görün. Onlarla paylaştıklarınızın içinde hoşluklar olduğunu da hatırlayın. Yaşadığınız en kötü deneyimin dahi sizi güçlendiren izler bıraktığını bilin. Affettikleriniz içinde mutlaka kendiniz de olmalısınız. bunu da sakın atlamayın.

Affettikçe hafifleyeceksiniz. Hırslardan ve kavgalardan arınmaya başlayacaksınız. Enerjinizi kendiniz için verimli alanlara kullanabilecek ve başarılarınızın arttığını göreceksiniz.

Affetmek ruhu temizler. Herkesin ihtiyacı var buna. Bir kez düşünün..



--
Kelimelerin anlattığı kadarım..
Ne anlatırsam anlatayım anladığın kadarım...
Leydiii__
Per Şub 16, 2012 9:46 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: SEÇİM YAPTINIZMI.. ?

en kötüsüde arasatta olmak galiba hacem..... ne dünyadan geçebilmek, nede ahireti hazırlayamamnın sıkıntısından kurtulabilmek..... rabbim yar ve yardımcımız olsun inşallah...
emeğine yüreğine bileğine sağlıkkkkkkkkk. paylaşım için teşekkürler...
Leydiii__
Pts Şub 27, 2012 7:23 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: BEN TÜRK"ÜM......

emeğine,yüreğine kalemine sağlık hacem.... hem okudum hemde gururlandım hem ağladım... inanıyorumki nasıl ne şekilde olursa olsun rabbim biz TÜRK soyunun sırtını yere getirmeyecektir...ki o soy allahın dinine en büyük hizmeti vermiş,haktan adaletden ödün vermemiş,attığı her adımı allah için,allah rızası için atmış bir soy.... şimdilerde kim ne olursa olsun ister ermeni ister rum isterse pkk lı..... yaptıkları zûlümlerin hsabını vermekten öte gidemeyecekler.....
paylaşımın için yürekten teşekkürler...
Leydiii__
Pts Şub 27, 2012 7:19 am
 
Foruma git
Konuya git

Tüm anne kuzularına, hayat bağlarına,

Tüm anne kuzularına, hayat bağlarına, ciğer parelerine…….. VE TÜM ANNELERE::::

Ne garip;
Yeni yeni fark ediyorum ki, çocukları anne olunca çocuklaşıyor anneler... Ve insan, zamanın nasıl insafsız bir öğütücü olduğunu bu rol değişiminde anlıyor. Eminim karnımdaki ilk tekmemden, hatta doktorların 'Bundan sonra ağır kaldırmak yok' müjdesinden beridir iki kişilik yaşıyorsun yaşamı...
Doğum odasında bir küçük el saçlarına tutununca değişti her şey ve o el, o saçtan hiç eksik olmasın istedin.
Kim bilir kaç geceyi karyola başuçlarında derin iç çekişler dinleyip hüzünlenerek uykusuz geçirdin, kaç emzirme seansında bitkin uyuyakaldın. O gün bugündür hayatı, bir toprakla çiçeği kadar ortak üretiyor, tüketiyoruz.
Yol boyu, kusurlarını hiç görmedik birbirimizin, yeteneklerimizi abarttık karşılıklı; toz kondurmadık üzerimize, kol kanat gerdik... Ben dünyanın en iyi evladıydım, sense tarihin en iyi annesi... Her çığlıkta başucumda biteceğini bilmenin güveniyle büyüdüm. Her derdimde benden çok dertleneceğini bilmenin o bencil alışkanlığıyla ayakta kaldım.

Sevginle donandım...
Ama sonra birden o korkunç çark devreye girdi ve yaşamın acımasız kuralı işledi ;
Büyüdüm... Senin kollarında 'sen'den habersiz, bambaşka bir 'ben' çıktı ortaya. Bazen o eski 'ben'e hiç benzemeyen bir 'ben'... Çünkü fark ettim ki anlattığın masalların yaşamda karşılığı yokmuş. Kızlar bir prens umuduyla kurbağaları öpedursun, ben her yalanda burnumu yokladım. Şaşırdım. Bostandaki lahanaların, ısırılmış lahanaların ve benzeri pastoral ninnilerin modasının geçtiğini gördüm sokakta...

Söyleyemedim sana...
'Yaşamın değiştiğini, eski tecrübelerin artık eskisi kadar geçerli olmadığını' anlatan kitapları salonun ortasında açık bıraktım, açıp okuyasın diye...
Her kuşağın o vazgeçilmez ikilemi depreşti yeniden; 'Devir de amma değişti' diye yakınırken sen; ben ilginle boğulduğumdan dertlendim. Bir yerim yaralandığında 'Anam görürse ne kadar üzülür' diye gizlemeye çalışmak küçük bir çocuk için nasıl bir yüktür bilir misin? Acından çok onda yaratacağın acı, acıtır canını...

Oysa ne çok acılar paylaştık seninle...
Ve ne çok sevinçler yaşadık beraber... Nasıl dar günlerde yardıma koşup, kaç şenliğine ortak olduk birbirimizin? ... Lakin artık kafesten uçma vaktiydi.'Danaların girdiği bostan'da ayakta kalabilmenin yolu, tek başına kanat çırpmayı öğrenmekten geçiyordu.

Yargıladık birbirimizi bir dönem... Sorguladık... Sen bana eş dost çocuklarını örnek gösterdikçe, ben seni eş dost ebeveynleriyle kıyaslar oldum. Sen her sohbete 'Bizim çocukluğumuzda...' diye başladıkça ben, değişen takvim yapraklarını koydum önüne...

Nasıl da zalim bir çark bu değil mi? Doğuyor, doğuruyor ve günün birinde yuvadan uçacağını bile bile koca bir ömrü karşılıksız veriyorsun... ...Ve hayat birden ıssız bir adaya dönüşüveriyor. Sonrası kâh bir kapı zili beklentisi, kâh bir mektup, kâh bir telefon sesi... Gizliden gizliye özlenen bir torun müjdesi... Fotoğraflar sarardıkça solan bir yaşam ve uzaklaştıkça yakınlaştığımız bir mazinin geri dönmez anıları... Yazılarla konuştuk öyle zamanlarda... Bakışlarla anlaştık. Ağlaştık birbirimizden gizleyerek acılarımızı... Bir mimikle özleştik, bir gülüşle kavuştuk. Ben büyürken seni de büyüttüm.

Şimdi çok daha iyi anlıyoruz birbirimizi...
Çünkü küçücük bir el saçlarımı kavrıyor geceleri...
Karyola başlarında uykusuz geceler geçiriyorum.
Pastoral ninnilerle büyütüyoruz oğlumu;
yalancı çocukların burunları uzuyor masallarda, öpülen kurbağalar prens oluyor.

...Ve yaşamın değiştiğini, eski tecrübelerin geçersizleştiğini anlatan kitapları kaldırıyoruz salondan gizli gizli... O korkunç çark, acımasız bir hızla dönmeye devam ediyor. Zaman, öğütüyor kuşakları... İnsan ancak mahrum kalınca anlıyor sevginin değerini... Bense sevginden mahrum kalmaya fazla dayanamayacağımı biliyorum.

O yüzden sana upuzun bir ömür diliyorum.
Hem biliyor musun? 'SENİ ÇOK SEVİYORUM'.....
Leydiii__
Sal Şub 28, 2012 8:46 am
 
Foruma git
Konuya git

karnabahar......

Karnabahar Graten (4 Kişilik)

Malzemeler
1 Adet Orta Boy Karnabahar
150 gr Margarin
1 Su Bardağına Yakın Un
6 Su Bardağı Süt
1 Su Bardağı Kaşar Peyniri Rendesi
Tuz



Tarifi
Karnabaharı tuzlu suda haşlayın. Soğuduktan sonra çiçek çiçek ayırın.

Başka bir tencerede margarini eritip, un ile kavurun. Un sararınca yavaş yavaş sütü ve tuzu ekleyin. Sosun içine karnabahar çiçeklerini alıp, karıştırın. Yağlanmış fırın tepsisine dökün. Üzerine kaşar peyniri rendesini serpin. Önceden ısıtılmış 200 derecelik fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirin. Fırından alıp servis yapın.
Leydiii__
Sal Şub 28, 2012 4:29 pm
 
Foruma git
Konuya git

Afrodit Soslu Karnabahar Salatası

Malzemeler
1 adet karnabahar
8 yemek kaşığı zeytinyağı
2 limonun suyu
2 diş sarımsak
1 çay kaşığı hardal
1 demet dereotu
1 demet maydanoz
Tuz

Tarifi
Karnabaharları yıkayıp gövde kısımlarından ayırın. Kaynayan suyun içine limon suyu ve tuz atın. Karnabaharları tencereye koyup 5 dakika haşladıktan sonra süzün.

Maydanoz, dereotu, sarımsak, limon suyu, hardal, zeytinyağı ve tuzu mikserden geçirin. Sosu, henüz soğumamış olan haşlanmış karnabaharların üzerine dökün. 1 saat bekletip servis yapın
Leydiii__
Sal Şub 28, 2012 4:33 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Hani bizim''Sevda'mız''?

tutkummmmmmmm :D
bayılıyorum senin kalemine.... okumak süper zevkli.... o kadar güzel bir konuya değindin ki yine....kalemine yüreğine emeğine sağlık canım....duygularıma tercuman olan(TUTKUM) ın saygıyla eğiliyorum önünde....Teşekkürler..
Leydiii__
Per Şub 16, 2012 6:19 am
 
Foruma git
Konuya git

BİR ERKEĞİN DİLİNDEN......

Bütün Kadınlara…

1. Eğer şismanladiginizi düşünüyorsanız büyük ihtimalle şismanlamissinizdir zaten, bize sormayın, cevap vermeyi reddediyoruz.

2. Eğer bir şey istiyorsanız sormanız yeterli. Bir şeyi açıklığa kavuşturalım. Biz erkekler öyle farklı anlamlar taşıyan dolaylı soruları anlamayız. Ne istiyorsanız doğrudan söyleyin.

3. Eğer aslında cevap beklemediğiniz bir soru sorduğunuzda duymak istemediğiniz bir cevap alırsanız sakin şaşırıp kızmayın.

4. Biz erkekler basitizdir. Mesela sizden ekmeği getirmenizi istiyorsak, aslında ekmeği getirmenizi istiyoruzdur. Bundan ekmek masada değil diye bir iğneleme yaptığımız sonucunu çıkarmayın.

Bunda ne bir dolaylı anlam ne de bir iğneleme var.[/b]

5. Sizi düşünmediğimiz zamanlar da olabilir. Bu kotu bir şey değil, buna alışmalısınız. Bize ne dusundugumuzü sakin sormayın, çünkü bu bizim için sizin politika, ekonomi, felsefe, futbol, kafa çekmek, göğüsler, kalçalar ve arabalar hakkında muhabbet edebileceğinizi gösterir, ama edemezsiniz.

6. Cuma + Cumartesi + Pazar = Bol bol yemek yemek = Arkadaşlarla muhabbet, futbol, bira. Bizden başka bir şey beklemeyin. İster deprem, ister yangın, ister sel, ister dolunay olsun bizim için hafta sonları budur.

7. Alışveriş yapmak zevkli değildir ve asla da olmayacak.

8. Bir yere gittiğimizde, hangi kıyafeti giyerseniz giyin, size çok yakışıyor, yemin ederiz, o yüzden bir daha sormayın.

9.Yeteri kadar ayakkabınız ve elbiseniz var. Bizi iflas ettirmek bir sevgi gösterisi değildir.

10. Erkeklerin çoğunun en fazla 3 çift ayakkabısı vardır. Tekrar ediyoruz, biz basitiz. O yüzden 30 çift ayakkabınızdan hangisinin kıyafetinize uyacağını sormayın, bilmiyoruz.

11. Evet ya da hayır gibi cevaplar yeterlidir, soru ne olursa olsun. Başka anlamlar aramayın, evet ya da hayır iste.

12. Bir problemin olduğunda benden sorunu çözmek için yardim iste. Bizden sizinle ayni üzüntüyü çekmemizi beklemeyin, o sizin kız arkadaşlarınızın isi.

13. 8 hafta suren bas ağrıları bas ağrısı olamaz, bir doktora gidin.

14. Eğer 2 değişik şekilde anlayabileceğiniz bir şey söylemişsek ve bunlardan biri kotu ve sizi üzecekse, kesinlikle obur anlamında söylemişizdir, boşuna bizi sıkıntıya sokmayın.

15. Erkekler sadece 16 renk görürler. Şampanya bir renk değil bir içkidir.

16. Siz el çantalarını ne kadar seviyorsanız biz de birayı o kadar seviyoruz. Bunu anlamanızı beklemiyoruz çünkü biz de sizinkini anlamıyoruz.

17. Size neyiniz var diye sorduğumuzda hiç bir şeyim yok derseniz size inanırız, bizim için olay bitmiştir. O yüzden bir şeyiniz varsa doğrudan söyleyin.

18. Beni seviyor musun diye sormayın. Emin olun ki sevmesek yanınızda 1 saniye bile durmayız.

19. En karmaşık durumda bile bizim için temel kural sudur: En kolayını seç. Bizden komplike şeyler beklemeyin.

* Bunu tanıdığınız tüm kadınlara yollayın da 1 kere de olsa erkekleri anlasınlar.

* Mümkün olduğu kadar çok erkeğe de yollayın ki onlar da yalnız olmadıklarını bilsinler.[b][/b]
Leydiii__
Çar Nis 04, 2012 6:46 am
 
Foruma git
Konuya git

BAKIN BAKİM NEYMİŞSİNİZ....

KOÇ (21 Mart-20 Nisan)
Sözünde duramayan, özgüveni olmayan, gıcık şahsiyet. Hayat boyu illa birileri onu iteleyecek. Var ya, bütün ev kuşları, ana kuzuları genelde bu burçtan çıkar. Bunun sevdası bile bir halta yaramaz. Genelde platonik takılır haspam. Yoktur ki cesaret denen şeyin zerresi bunda, gidip de söylesin. Hadi bir mucize oldu zar zor söyledi ve siz de bir halt edip buna uydunuz. Eğer uçarı, hayatla eğlenen, aşkta heyecan arayan bir kişi iseniz bittiniz kuzum siz. Duygusal takılır bu koçlar. Sıkıcı mı sıkıcıdır. Her an ahlanmaya meyillidir. Ona bir şeyi bin kere anlatın anlamaz. Bir de anladım havaları ve sonunda anlattığınız şeyin tam tersine yorumları yok mudur.Deli olursunuz. Soru sorup ne olduğunu anlamaya kapasitesi yetmez. Ama toplum tarafından sevilir. Niye, çünkü kendinden başka kimseye bir zararı yoktur. Öyle hileyi, yalanı becerecek zeka yoktur ki onda. Siz ona fıkra anlatın o gülsün, bir şey anlatın o dinlesin. Başka bir işe yaramaz. Kıskanç, gıcık ve sıkıcıdır.


BOĞA (21 Nisan-21 Mayıs)
Bunun var ya, insan beynini yormaktan başka bir şey yaptığı yoktur. Orda burda arkanızdan atar tutar. Hele de size karşı ilgisi var ve siz ona karşı kayıtsızsanız yandınız demektir. O zaman her şey beklenir bundan. Yerin dibine sokar sizi. Artık saçınızı başınızı mı yolarsınız, sinirden alkole mi başlarsınız, o sizin tercihiniz. Melek yüzlü şeytandır bu boğalar. İntikamcıdır. Hayatta pek bi halt olmazlar. Ailelerinin durumu iyi değilse vay hallerine. Her şeye löp diye konmak isterler. Çok param olsun, en güzel sevgili benim olsun, olsun, olsun, olsun.... Kendini dünyanın merkezi sanır. Sizden çıkarı varsa sizden iyisi yoktur bunlar için. Genelde evde kalmışların burcudur. Ya evlenmezler, ya da geç evlenirler. Zaten kim ne yapsın bu uyuzları. Erkenden mezara sokar sizi. Bunun tek boğalığı burcunun ismidir. Aslında akreptir bu akrep.


İKİZLER (22 Mayıs-21 Haziran)
Dönek, iki yüzlü, karakter çorbası, tek başına tek bir işe bile yaramayan asalak. Tatlı dilli yılan. Bu var ya, bu, hayatı boyunca onu bunu sömürüp durur. Bol organizasyonlu, bol dedikodulu, fesat mı fesat, defolu tipin tekidir. "Hadi arkadaşlar şunu yapalım..." "Aaa ayıp ettin tabii ki gelirim...." "borcum olsun... " en çok yalanlarından bir kaçıdır. Çok iyi yalan söyler. Gevezedir de. Sır tutamaz. Boştur bunun ağzı. Ayaklı Gazete dedikleri türdendir. Gezsin, tozsun, eğlensin, o kadar. Öyle sıkıya mıkıya gelemez fazla. Laf olsun diye konuşur, evlenmek için evlenir, desinler diye yapar. Bir sözü diğerini tutmaz. Yanında kimse olmayınca da korkağın tekidir. Habire birilerinin , bir şeylerin arkasından konuşur. Onun arkasından konuşur, bunun peşinden konuşur. Ha babam konuşur. Güvenilmez tipin tekidir bu. Ama şeytan tüyü vardır bunlarda. Kendini affettirmeyi iyi becerir. Çabuk kandırır karşısındakini. En dikkat edilmesi gereken burç grubudur.


YENGEÇ (22 Haziran-23 Temmuz)
Kendini akıllı sanan, saftoriğin biridir. Herşeye kolayca inanır. Gidenin ardından asırlarca yas tutar. Bir de bir gün herşeyin iyi olacağına ilişkin paranoyası yok mudur. Gel de çıldırma. Onu dış görünüşünden daha çok ilgilendiren bir şey yoktur bu dünyada. Birkaç iltifatta yelkenleri suya indiriverir hemen. Bencilin tekidir. Her şeyin en iyisini, en doğrusunu kendisinin bildiğini sanır. Sanki bu dünyaya yüce bir görev için gelmiş gibi davranır. En az bir koç kadar ana kuzusudur bu. Bir de hayat boyu yaslanacağı bir duvar olsun ister. Bir gün melek, bir gün şeytandır. Yani bir türlü çözemezsiniz onu. Sürekli gelgitlerde yaşar. Tehlikelidir. Insanı kolayca avucunun içine alır. Eğer nefretini kazanmışsanız dikkat. Böyle durumlarda öfkesi henüz tazeyken pek çevresinde durmayın. Çünkü o zaman yapmayacağı şey yoktur. İlişkilerinde zordur. Birini severse onu sanki malı gibi sahiplenir, ama gözü de sürekli dışarıdadır. Bu uyuzla dostluk neyse de, aşk asla. Çünkü kaprisleriyle sizi hayatınızdan bezdirir.


ASLAN (24 Temmuz-23 Ağustos)
Bu aslan var ya aslan. Bu komedi şey kendisinin gökten zembille indiğini sanır. Bu ıssız bir adaya düşse, yanında isteyeceği üç şeyden biri aynadır. Kendinde şeytan tüyü olduğunu düşünür. Sanki bu olmasa çevresindeki hiçbir şey düzgün gitmeyecek zanneder. Oysa en büyük yamuk kendisidir. Bunu bir odaya iki gün kapatın kesin ölür. Hele bir de odada ayna yoksa iki gün bile sürmez. Özgürlüğü asla vazgeçemeyeceği şeydir. Saftır aslında bu. Kuş kadar beyni olan bir insan bile bunu kolayca kandırabilir. Öyle ince detaylardan pek anlamaz. Bir yalan söylediğinde ya da gizli bir iş yaptığında kısa sürede kendini ele verir. Çünkü plan yapacak, yaptığı planı doşru düzgün uygulayacak, hadi diyelim uyguladı, saklayıp gizleyecek kadar potansiyel yoktur onda. Sakın bu aslan megolamanına nasıl göründüğünüze dair bir şey sormayın. Çünkü siz kendinizi ne kadar mükemmel hissederseniz hissedin, o olumsuz bir şey bulacaktır. Bu şahsiyetle kavga ettiğinizde, size saldıracağı ilk konu dış görünüşünüz olacaktır. Kilonuzdan tutun da, gözlerinizin şaşılığına, dudaklarınızın inceliğine kadar v.s ne varsa onu fazlasıyla ilgilendirir. Ruh sağlığınız açısından tehlikelidir.


BAŞAK (24 Ağustos-23 Eylül)
Hemen hemen her şeye kolayca uyum sağlar. Çünkü başka türlü ortam yapamaz, çevre genişletemez. Sırf çevresindekiler eksilmesin diye kendi fikirlerini savunmaktan korkar. Zaten kim karşısında her söylediğine he diyen bir tip istemez ki. Bunun en sinir bozucu huyu, insanlarla konuşurken onların, rahatsız edecek kadar gözlerinin içine dik dik bakmasıdır. Genelde efendi takılır. Ama içten içe her türlü çılgınlığı yapmaya meyillidir. Şıpsevdidir, sessizdir, kuruntuludur ve genelde dalgındır. Sizinle konuşurken çoğunlukla kafasından başka şeyler geçer. Yaptığı iyilikleri en ufacık bir hatanızda her an başınıza kakabilir. Fazla alaturkadır. Ayrıca saplantılı tipin tekidir. Şıpsevdiliğine rağmen birine kafayı taktığı zaman karşısındakini bayana kadar zorlar. ilişkilerinde romantik olmaya çalışır. Ama bir süre sonra can sıkar. İçmeyi pek bilmez. Hele de morali bir şeye bozuksa ki, genelde bir şeye bozuktur, içmeye gidilecek en son kişidir. Hadi iyi niyetiniz size bir halt etti ve gittiniz, o zaman yanınızda onu bir nebze susturmak için bir bant bulundurun. Normalde pek konuşmayı ve diyalog kurmayı bilmeyen bu şahıslar, içtiklerinde yerdeki taşla bile konuşurlar. Onlar için yarın değil, bugün önemlidir. Genelde karakteri oturmamış kişilerdir.


TERAZİ (24 Eylül-22 Ekim)
Mıy mıy terazi, dır dır terazi, ıyy bu var ya bu bıdı bıdı konuşur. Soğuk nevalenin tekidir. Bunu en çok kendisi sever, sonra annesi, sonra varsa teyzesi... sonra, sonra bunu kimse çok sevmez. Canınız sıkıldığında en son arayacağınız kişi olmalıdır. Çünkü sizin ufak bir moral bozukluğunuzu dahi depresyona kadar götürür. Kafasını her şeye takar. Gelgit akıllının tekidir. Bir gün size çok yakın davranır, ertesi gün bir bakarsınız suratınıza dahi bakmıyor. Sırlara, gizemli şeylere çok meraklıdır. Müthiş bir dedikodu deposudur. Kim kiminle ne yapmış, bilmem kim nerde ne etmiş, miş de miş miş... Hemen hemen çoğunu bir yerlerden duyar, görür, bilir. Yapmacık beyinlinin tekidir. Akıllı takılır, takıldığıyla kalır. İnsanı boğan, sıkan bir havası vardır. Başta zor bir ihtimalle de olsa size çekici ve ilginç gelse bile, sonrasında mazoşist değilseniz şayet, kaçacak delik ararsınız. Yemeğe düşkündür. Özentinin tekidir. Çevresi tarafından robot, soğuk ve dengesiz olarak tanınır. Tatminsizdir. Son not olarak, çok fazla dikkate alınacak biri değildir.


AKREP (23 Ekim-22 Kasım)
Çevresine genelde ılımlı ve temiz kalpli havası veren akreplerin, insanları dumura uğratmakta üstüne yoktur. Kuşkucu, kıskanç ve iki yüzlünün biridir. Size ne zaman hangi yüzünü göstereceğini de asla kestiremezsiniz. Bazen şefkatli, sıcak, bazen de saldırgan ve soğuk bir buzdolabı gibi olur. Sizin yüzünüze gülüyor olması, asla size karşı iyi niyetler beslediğinin garantisi değildir. O tam bir tiyatrocudur. Hat safhada bencildir. Bu var ya bu, öyle melun bir şeydir ki, Allah bunun şerrinden düşmanımı bile korusun. Kafaya koydu mu yapar bu. Vücut dilini çok iyi kullanır. Yüz mimikleri en çok olan insan tipidir. Her olaya , her şeye bir mazereti vardır. Çok dikkatli ve akillidir. Avına sinsi sinsi yaklaşır. Eğer çevrenizde bir akrep varsa, bence onunla kesinlikle dost olmaya çalışın. Kıskançlığı yüzünden yapmayacağı şey yoktur bunun. Sürekli ilginin kendisinde olmasını ister. İnsani çileden çıkaracak kadar kendine güveni vardır. Burcunun adi gibi akrebin tekidir. Melek yüzlü şeytan lafı sanki bunun için söylenmiştir.


YAY (23 Kasım-22 Aralık)
Ah sen var ya sen... Düzenbazlar düzenbazı, dedikoducu ve bir o kadar geyik insan. Senin adam olman için kafana taş düşmesi veya birinin başına balyozla vurması falan mı lazım? Nedir bu gevezelik. Bu konuşur, konuşur, çenesi de yorulmaz. Beleşe bayılır. Ben yaptım, ben ettim havaları yok mudur bunun, insanın gırtlağına yapışıp boğası gelir. Heyecan manyağıdır bu. Bağımsızlığına en düşkün burçtur. Duruma, ortama göre anında değişirler. Nabza göre şerbet verirler. Buna gazı verdin mi bir daha tutamazsın. Bir şeyi abartmağa bayılır. En ufacık , en basit olayı bile süsleyip öyle anlatırlar size. Dikkat yoksunudur bu yaylar. Allah bunların sevgililerine de sabır versin. Bir insan ancak bu kadar kaprisli olur dedirtir insana. Bardağın hep dolu tarafını görecek kadar, hayattaki olumsuzluklara gözlerini kapatırlar. Sıkılınca kaçarlar. Eğer sonunda bir çıkarları yoksa, mücadele etmeyi pek sevmezler. Bunların burcunun adı yay değil çakal olmalıymış aslında. Bunlar için hayatta kendilerinden daha önemli hiçbir şey yoktur. Biten ilişkilerinin ardından konuşur, kızdığı arkadaşlarının arkasından atar tutarlar. Bu yüzden pek güven vermezler insana. Daha nasıl güven versin ki, sırf heyecan için yaşayan, dedikoducu tip demedik mi? Bir şey biliyoruz da söylüyoruz herhalde.


OĞLAK (23 Aralık-20 Ocak)
İnatçı keçi seni. Seni gurur budalası, pire için yorgan yakan şapşal seni. Dobralıkla patavatsızlığı bunun kadar karıştıran başkası yoktur şu cihanda. Her an bir siniri krizi geçirmeye müsaittir. Onun için o daha iyi, bu daha kötü gibi bir ayrım genelde yoktur. İki şey arasında kıyas yapamayacak kadar absürt ve gereksiz bir insandır. Bu nedenledir ki, çok mecbur kalmadıkça saçlarınızın yeni şeklini, kıyafetinizde yaptığınız değişikliğin nasıl olduğunu, bu rüküşten veya daha doğrusu bu garip insandan başka birine sorsanız iyi edersiniz. Yani biraz kaz kafalının tekidir. Onun aklı fikri arkadaşlarıdır. Sonra da onlardan yer nanayı , görür Hanya’yı Konya’yı. Özel hayatının didiklenmesinden hiç hoşlanmaz. Sanki kimin umurundaysa, bunun kendi gibi sıkıcı kurallarla boğulmuş özel hayatı. Eğer bir filmi onunla birlikte izleme gafletine düştüyseniz şayet, size durup dururken, oyuncunun en son ne söylediğini sorar. Filmin her sahnesinde yorum yapar, o da olmadı absürt bir şey bulur kafanızı karıştırır. Olmadık yerde güler, olmadık yerde soru sorar. Onu sorar, bunu sorar... Sanki mezar taşına yazdıracak, yıllarca bilmem kimlerin canına tak ettirip öğrendiği onca gereksiz bilgiyi.


KOVA (21 Ocak-19 Şubat)
Görgüsüzün biridir. Yaşantısı boyunca kompleksleriyle hem kendisini hem de çevresindekileri canından bezdirir. Özentidir, ayrıca basmakalıp tipin de biridir. Değişime pek açık olduğu söylenemez. Okul hayatının parmakla gösterilen parlak çocuğu değildir. İş hayatında ise hep kolay işleri tercih eder. Potansiyeli daha fazlasına izin vermez. Olsa da olur, olmasa da olur tipin tekidir. Yemeğe olan düşkünlüğü de ayrı bir mevzudur. Genelde obezler bu burçtan çıkar. Yani yakınınızda bunlardan bir iki tane olması sakıncalı değildir. Genelde sizi kompleksleriyle bunaltır ama onun dışında, diğerlerine göre daha zararsızdır. Yıllar sonra bir anıyı hatırlayıp efkarlanır bu yaylar. Pek nostaljiklerdir. Onu bunu yıllar sonra hatıra olur diye saklamaya bayılırlar. Her ne kadar içlerinden bazıları, ağır abi, hanım ağa gibi bir görüntü çizseler de, hemen hemen hepsi sulu gözlü, duygusal tiplerdir.


BALIK (20 Şubat-20 Mart)
Ah sana ne desem bilmiyorum ki. Saf mısın, salak mısın? Yüz yıl yaşasa, olgunlaşacağına daha da bir çocuklaşır bu. Ona kırılır, buna alınır, küser, kızar.... Ayyyy... İnsanın bunu düşünürken bile içi daralır. Hayatta zaman zaman önüne çıkan fırsatları bir türlü değerlendiremeyen beceriksizin tekidir. Yaşamı boyunca kolay yoldan para bulmayı hayal eder. Zaten uyumadığı anlarda, çok az istisnai durum dışında genelde hayal kuruyordur. Hep çelişkilerle doludur. Bir de sanki hiç olumsuz huyu yokmuş gibi, bir kuru inadı vardır ki... Tam bir karın ağrısı, baş belasıdır. Bunun huyuna, suyuna git, sonra canın ne istiyorsa yaptır buna. Ama bana sorarsan kendin yap daha iyi. Tam bir bunalımdır. Bir şeye moralinin bozulması için nefes alıyor olması bile yeterlidir. Ona sorsan hayatta en büyük acıları bu çekmiştir, gelen buna vurmuştur, giden buna vurmuştur. Ah zavallı daha ne yapsındır ki. Bunun bindiği gemi batar, tuttuğu dal kırılır. Anılarla yaşamağa bayılır. Geçmişinden asla sıyrılamaz. Dış görünüşe çok fazla önem verir. Öyle lider olmak gibi bir kaygısı yoktur, kıyıda köşede kendine bir yer bulsun yeter. Onu mutlu etmek neredeyse imkansız gibidir. Herhangi bir şeye bile hemen sevinebilir, ama asla mutlu olmaz. Şahsiyetsiz, karamsar, olsa da olur ama olmasa acaba daha mı iyi olurdu dedirten tuhaf insanın tekidir. elazigli:


YENGEÇ (22 Haziran-23 Temmuz)
Kendini akıllı sanan, saftoriğin biridir. Herşeye kolayca inanır. Gidenin ardından asırlarca yas tutar. Bir de bir gün herşeyin iyi olacağına ilişkin paranoyası yok mudur. Gel de çıldırma. Onu dış görünüşünden daha çok ilgilendiren bir şey yoktur bu dünyada. Birkaç iltifatta yelkenleri suya indiriverir hemen. Bencilin tekidir. Her şeyin en iyisini, en doğrusunu kendisinin bildiğini sanır. Sanki bu dünyaya yüce bir görev için gelmiş gibi davranır. En az bir koç kadar ana kuzusudur bu. Bir de hayat boyu yaslanacağı bir duvar olsun ister. Bir gün melek, bir gün şeytandır. Yani bir türlü çözemezsiniz onu. Sürekli gelgitlerde yaşar. Tehlikelidir. Insanı kolayca avucunun içine alır. Eğer nefretini kazanmışsanız dikkat. Böyle durumlarda öfkesi henüz tazeyken pek çevresinde durmayın. Çünkü o zaman yapmayacağı şey yoktur. İlişkilerinde zordur. Birini severse onu sanki malı gibi sahiplenir, ama gözü de sürekli dışarıdadır. Bu uyuzla dostluk neyse de, aşk asla. Çünkü kaprisleriyle sizi hayatınızdan bezdirir.
Leydiii__
Çar Nis 04, 2012 6:54 am
 
Foruma git
Konuya git

wireless :)

wireless :)
Rus fizikçiler yerin 100 metre altında bakır tel bulduklarını, bunun atalarının ...bundan 1000 yıl öncesinde telefon şebekelerinin olduğunu kanıtladığını duyurmuşlar.
Bu olaydan bir hafta sonra Amerikan gazetelerin de ilginç bir manşet:Amerikan bilim adamları yerin 200 metre altında 2000 yıl öncesine ait fiberoptik kablolar bulduklarını, bunun, Amerikan toplumunun Ruslardan 1000 yıl öncesinde gelişmiş dijital haberleşme sistemleri olduğunu söylemişler...
Bir hafta geçmeden Trabzon, Araklı' da yerel Taka gazetesinde yeni bir manşet:Trabzonlu bilim adamlarının yerin 500 metre altına kadar kazdıklarını ve hiçbir şey bulamadıklarını, bunun sebebinin ise
Atalarının 5000 yıl öncesinde kablosuz(wireless) iletişim sistemlerini kullandığının ispatı olduğunu belirtmişlerdir..
Leydiii__
Çar Nis 04, 2012 10:05 pm
 
Foruma git
Konuya git

birazda gülelim...

:lol: :lol: :lol: :lol: :lol: :lol: :lol: :lol: :lol:
Tarihte ilk kez Erzurum'a ayna gitmiş.
Adamın biri aynayı görüp eline almış.
Daha önce hiç kendini görmediği için ölen kardeşine benzetmiş karşısındakini.
Adam:- 'Ey gidi gardaşımm.. Seni bi daha görmek nasipte varmış'!
Aynayı eve götürüp sarılıp uyumuş kardeşine.
... ......Karısı bakmış adam bi şeye sarılıp uyuyor.
Aynaya bakmış bir kadın! 'Allah belaanı veree , bu garı da kim?
Bi poka da benzese' diyerek feryat figan evden çıkmış, muhtara gitmiş.
Kadın:- Mığdar, benim herif beni bu çirkin garıyla aldatir.'
Muhtar aynaya bakmış. Sonra düşünceli düşünceli:
- 'Yav bu garıdan çok gavata benziir... :)
Leydiii__
Per Nis 05, 2012 10:39 am
 
Foruma git
Konuya git

herşeyden önce sağlık....

LİMON SUYU VE SARIMSAK MUCİZESİ
BUNU YILDA BİR KEZ MUTLAKA YAPIN

Özellikle Rus doktorların tavsiye ettiği kalp ...ve damar hastalıkları reçetesi mucizevi sonuçlar veriyor. Bitkilerle doğal tedavi yöntemine son derece önem veren Rus tıp dünyası, bu formülü yüzlerce yıldır kullanıyor ve son derece başarılı sonuçlar elde ediyor. Limon suyu ve sarımsakla yapılan karışım, damar sertlikleri, damar yağlanması, damar tıkanıklıkları ve tansiyon gibi sorunları kalıcı olarak ortadan kaldırıyor.

Türkiye'deki bazı doktorlar da hastalarına bu formülü öneriyor.

EVİNİZDE KENDİNİZ YAPABİLİRSİNİZ

- 2 Litre hiç su katılmamış sıkılmış limon suyu

- 40 diş soyulmuş ve ezilmiş sarımsak (Mümkünse Anadolu'da yetiştirilmiş ithal olmayan sarımsaklardan)

- Ağzı sıkı kapanan koyu renkli bir kavanoz (2 litrelik pet şişeler de kullanılabilir)

HAZIRLANIŞI

2 Litrelik kavanoz ya da pet şişeyi dolduracak kadar limon satın alın. Limonların suyunu iyice sıkıp şişeye doldurun. Soyulmuş 40 diş orta boy sarımsağı yıkamadan ve ezerek limonun içine atıp şişenin kapağını sıkıca kapatın. 25 gün boyunca normal ılık bir yerde tutun ve her gün birkaç kez çalkalayın. Yaklaşık 25 gün sonra sarımsakların limon suyunun içinde eridiğini göreceksiniz.

25 gün sonra hazır hale gelen karışımdan her sabah kahvaltıdan yarım saat önce yarım çay bardağı için. Bunu hergün düzenli olarak ve mümkünse aynı saatte yapın. Bu karışımın içine asla başka bir madde (şeker, tuz, tatlandırıcı vs. katmayın)

YÜZDE 100 KANITLANMIŞ FAYDALARI

1- Tüm damar iltihaplarını (vasküler) tedavi ediyor, tıkanan damarları açıyor, damar sertliklerini ve hipertansiyonu
önlüyor.

2- Kolesterol ve lipidi düşürüyor, zararlı yağların yakılmasını sağlıyor, kilo verdiriyor (bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor.), vücuttaki şeker oranını dengeliyor, pankreasin yenilemesini sağlıyor.

3- Böbrek ve safra taşlarını eritiyor, idrar söktürüyor, vücuttaki şişkinliği yok ediyor ve dokularda ödem oluşmasını engelliyor.

4- Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve oniki parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini
yapıyor.

5- Tüm romatizmal iltihabi önleyor, her tür romatizmal ağrıları dindiriyor, kireçlenmeyi önlüyor, eklem yüzeylerinin
yenilenmesini sağlıyor ve her türlü ağrıyı kesiyor.

6- Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerini yeniliyor, sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refleks hızını artırıyor, felç ve inme riskini azaltıyor.

7- Vücudun bağışıklık sistemini son derece mükemmel hale getiriyor ve her türlü alerjiyi, özellikle de damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini kökünden engelliyor. Kanser oluşumlarına karşı tüm vücudu koruyor.
Leydiii__
Pts Nis 16, 2012 8:36 pm
 
Foruma git
Konuya git

Mutluluğun anahtarı ....

Mutluluğun anahtarı olumlu düşünmek mi?

Öncelikle düşüncelerimize bir çeki düzen vermemiz gerekir ki.. mutlu yada huzurlu olabilelim.. Olumlu düşündüğünüzde.. ve neticelerin olumlu sonuçlanmasını istediğinizde.. siz içinizdeki bu gücü kendinizde bulduğunuz zaman.. sanki tüm evren..

o isteğinizin olumlu olarak sonuçlanması için.. sanki.. elbirliği yapmışcasına ilerleyecek.. ve daha az stres.. daha az üzüntü yaşanacaktır.. eğer olumsuz fikirlere takılıp karamsarlığa düşerseniz.. akabinde olumsuzluklar ısrarla üzerinize gelecek sizi ele geçirecek.. ve sizi örümcek ağına düşen bir kurban konumuna sokacaktır.. nasıl düşünürseniz.. o yönde hareket edeceksiniz... büyük ihtimal.. sonuçlarda o yönde gerçekleşecektir..

Mutluluğun anahtarı olumlu düşünmek.. pollayanacılık oynamak.. güllerin dikeni var demek yerine.. dikenlerin gülü varmış diyebilmek.. yarım bardak suyum var demek yerine.. yarım bardakta olsa suyum var diye düşünebilmek.. karanlığa kızmak yerine.. bir mum yakmak.. mutlu olmayı istemek.. ve bunun için çaba göstermek.. beynimizi rahatsız eden düşünceleri disipline etmek.. Idea

Stress.. ayrıca sizi üzen, zarar veren etkenlerden uzaklaşmakla mümkün olur.. tabi sabır ve allaha olan inaçta stresle baş edebilmekte çok faydalıdır.. küçük şeylerden mutlu olmaya çalışırsak.. stress minumuma iner..



.
Leydiii__
Çar Nis 18, 2012 7:28 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: herşeyden önce sağlık....

ben hazırladım tutkum 25 günün dolmasını bekliyorum .. bakalım inşallah şıfa olur herkese. kii inanıyorum bu gün limonun da sarmısağında mucize bitki olduğu tartışmasın kabul edilmiş..iyilik dileklerimle..
Leydiii__
Çar Nis 18, 2012 6:08 am
 
Foruma git
Konuya git

Yanmam Lazım...

Yanmam Lazım
Harcadım hırpaladım
çok zarar verdim beni affet
insan tuhaf ne hoyrat
ne şaheser ve nasıl ilkel hayret
kibir bir canavar gibi
bekliyor pusuda
tıpkı bir volkan gibi uykusunda
kalbini kurban veriyor
sen aşkın talibi o galibi
olmaya tutkun yok korkusu da
küçük bir hayat var biliyor
yanmam lazım daha yol almam lazım
kendimden caymam lazım zor...

Beste olarak egoya, güfte olarak insan ruhuna hitap eden şarkılara pek rastlanmıyor günümüzde.
İlk dinlediğimde bu şarkıyı, ya Sezen Aksu yazmıştır ya da Nazan Öncel diye düşünmüştüm. Yanılmamışım, söz ve müziğini Sezen Aksu yazmış. Özellikle sözlerdeki felsefi yaklaşım hemen belli ediyor Sezen Aksu menşeli olduğunu.

Aslında yazı yazma konusunu uzun zamandır düşünüyordum. Ancak buradaki bazı şahsiyetler beni bu düşüncemden vazgeçiriyordu.” Yazarım, biri gelir asabımı bozar, ters bir şey söyler, zaten polemik delisi bir sürü adam var, seni rahat bırakmazlar” diye düşünüyordum. Ama ego üstün geldi ruhuma.

Ego ve ruh tan bahsetmişken, asıl konumuza dönelim.

İnsan vardır melekten daha melek, İnsan vardır hayvandan daha hayvan. Yukarıdaki şarkı sözleriyle alakalı olduğu için bu konuyu açtım, hemen basit bir açıklama yapıp melek-insan-hayvan üçgenini kapatıyorum. İnsan melekten daha üstün olabilir, nefsine uyup, egoyu tatmine çalışmayıp, şeytana uymazsa. Ve İnsan hayvandan daha hayvan olabilir ruhunu geliştirmekle uğraşmazsa. Çünkü Meleklerde salt akıl vardır, hayvanlarda da salt nefs. İkisinin ortasında insan vardır. Sufist bir bakış açısı olayı böyle ifade eder.

Harcadım hırpaladım
çok zarar verdim beni affet
Burada şair, Ya Allaha hitap ediyor ya da içindeki ızdırab sebebi ile kendi ruhuna.

İnsan tuhaf ne hoyrat
ne şaheser ve nasıl ilkel hayret
Az önce bahsettiğim ruh-ego ikilisi anlatılıyor bu sözlerde. Ego derken siz isterseniz buna nefs, isterseniz şeytan diyebilirsiniz. Her şeyi çift yaratan Allah, ruhu nefs ile birlikte yaratmıştır.

Kibir bir canavar gibi
bekliyor pusuda
tıpkı bir volkan gibi uykusunda
kalbini kurban veriyor
Anlam giderek derinleşmeye başlıyor. (Burada Hande Yenerin tarzı da değişiyor. Dikkatinizi çekerim tempo artıyor çok başarılı bir tasvir) Ego-nefs-şeytan, insanı rahat bırakmaz. Sabah kalktığınızda her türlü olumsuz duyguyu kafanıza yerleştirir.” Yine aynı iş için uyandım yine aynı yollarda gideceğim yine aynı insanları göreceğim” dersiniz.
Yağmur yağdığında ıslanma korkunuzu, fazla yağarsa yolda ya da selde kalma korkunuzu tetikler. Yazın sıcaktan, kışın soğuktan şikâyet edersiniz. Kahvaltı için masaya oturduğunuzda yine aynı şeylerimi yiyeceğim? Diye hayıflanırsınız.


Velhasılı kelam kalbinizi kurban verirsiniz namahreme yan gözle baktığınız için, kıskançlık yaptığınız için, suni zan ve gıybet ettiğiniz için.

Sen aşkın talibi o galibi
olmaya tutkun yok korkusu da
küçük bir hayat var biliyor.
Hayat kısa dersiniz, dünyaya bir daha mı geleceğim dersiniz. Ruhunuz size bunların tersini yapmanızı söyler, içinizde ufak bir kıvılcım dahi olsa vardır. Ama hayır, dediğim gibi hayat kısadır ve yaşanması gerekir. Her türlü yaşanması gerekir korkusuzca. İllaki yaşanması gerekir edepsizce. Ve yine ego galip gelir.

Yanmam lazım daha yol almam lazım
kendimden caymam lazım zor...
Ve bir gün Hande Yener bir taraftan söylerken, bir kafede, ya da arabada tek başınıza, ya da diskoda sevgilinizle eğlenirken “yanmam lazım daha yol almam lazım kendimden caymam lazım zor...” dersiniz ama bilerek ama bilmeyerek.
Leydiii__
Pzr Haz 03, 2012 10:26 pm
 
Foruma git
Konuya git

KÖTÜ ZANDA BULUNMAK :

KÖTÜ ZANDA BULUNMAK :
Hucurat (49/12) Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.
En’am (6/116) Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler.
Yunus (10/66) İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa yalnız Allah'ındır. (O halde) Allah'tan başka ortaklara tapanlar neyin ardına düşüyorlar! Doğrusu onlar, zandan başka bir şeyin ardına düşmüyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar.
Ashab'ım, zandan (sebepsiz ithamdan) çekininiz! Çünkü sanıkla ithâm sözlerin yalanı çok olanıdır. Biribirinizin eksikliğini görmeğe ve işitmeye çalışmayınız, husûsî ve mahrem hayâtınızı da araştırmayınız! Bir de almayacağınız bir malı alıcıyı zarara sokmak için arttırmayınız, biribirinize hased de etmeyiniz! Buğuz (düşmanlık) da etmeyiniz! Biribirinize arkanızı çevirip küsmeyiniz de. Ey Allah'ın kulları, biribirinize kardeş (mesâbesinde) olunuz! (Biribirinizi seviniz!)

Sanal deyip geçiyoruz...... ama işte öyle değil.......
Leydiii__
Pzr Haz 03, 2012 10:12 pm
 
Foruma git
Konuya git
cron