79 sonuç bulundu

Geri dön

Buhari Ve Müslim Çökerse İslam Çöker Diyen Zihniyete....

Değerli din kardeşlerim. Üzülerek söylemeliyim ki, günümüz İslam inancı, Kur’an dan sapmışlığın zirvesinde yaşanmaya, büyük bir hızla devam ediyor. Bir din kardeşiniz olarak bana düşen, sizleri yalnız Kur’an ile uyarmaktır. Lütfen kendimize gelelim, emin olamayacağımız sözlerin, bilgilerin, kişilerin ardından değil, Allah ın ipine sarılarak inancımızı yaşayalım.
Sizlere yaşadığımız İslam ın acıklı halini anlatan, güzel ve dikkat çekici bir örnek vermek istiyorum. İnternette dini anlattığını söyleyen bir kişinin, videosunu izledim. O konuşmadan bazı alıntılar yaparak, sizlerin bu yanlış söylemler üzerinde, dikkatle düşünmenizi rica ediyorum. Hatırlatmak isterim, ömrümüz ve imtihanımız bir göz açıp kapatma mesafesinde. Hesabını veremeyeceğimiz sözleri söylemeyelim, emin olmadığımız düşüncelerinde ardına düşmeyelim. İzlediğim video da, Kendisine dini konularda sorular soran kişilerin hepsine, cevap vermekle meşgul olamayacaklarını söylüyor ve bakın neler diyor.
“Bu hataları bütünüyle başından çözelim, SEN BELAGAT OKU, SEN NAHİ OKU, SEN BUHARİ OKU, MÜSLİM OKU, Allah ın izniyle o zaman gel bunları kendin düzelt kardeşim.”
Dikkat ettiyseniz, Sayın konuşmacının, dini öğrenmeleri adına sorular soran kişileri yönlendirdiği kitaplar arasında Kur’an yok. Peki, neden yok? Çünkü Kur’an herkesin anlayamayacağı, her bilginin detaylı açıklanmadığı bir kitap ilan edildi de ondan. Düşüne biliyor musunuz, Kur’an Allah katından geliyor, Allah bizleri Kur’an dan sorumlu tutuyor ama sorumlu olduğumuz kitabı bizler anlayamıyoruz, azınlık insanlar, veli kişiler anlıyor ve her bilgide sorumlu olduğumuz Kur’an da olmuyor. Öylemi din kardeşlerim?
HÂŞÂ Allah ın kullarına anlatamadığını, aramızda anlatanlar mı var? Kimin haddine bunu düşünmek ve bunu söylemek. PEYGAMBERİMİZİN BİLE SAĞLIĞINDA YAPMADIĞINI YAPMAYA KALKAN, HATTA ONUN DÜŞÜNEMEDİĞİNİ DÜŞÜNENLER Mİ VAR. HÂŞÂ Buhari nin, Müslim in neredeyse peygamberimizin vefatından yaklaşık 250 yıl sonra, akıl edip yazıya geçirdiklerini, peygamberimiz neden sağlığında yapmadı diye de mi düşünemiyoruz? Hani Allah veliler edinmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim diyordu. Kur’an da size nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız, onun için yalnız Kur’an ın ipine sarılın diyordu. NE OLDU BİRİLERİNİN İPİMİ KOPTU, YOKSA DAHA SAĞLAM İPMİ BULDULAR. Konuşmacı, Hadis kitaplarını tenkit edenlere de cevap veriyor ve bakın sözlerine nasıl devam ediyor.
“Harici ve Oryantalist proje olarak OYNAMA BUHARİYLE, OYNAMA MÜSLİM İLE. BUHARİ ÇÖKÜNCE İSLAM ÇÖKER, MÜSLİM ÇÖKÜNCE İSLAM ÇÖKER. Çünkü bizim fıkıh inancımızda, tefsirimizde o BUHARİ LERDEN, MÜSLİMLERDEN GELEN HADİSİ ŞERİFLERE DAYANIYOR.”
İşte günümüz İslam ı nın ana kaynakları ve bu kaynaklara verilen değer. Dikkat ederseniz FIKIH inançları Kur’an a değil, Müslim den ve Buhari den gelen kaynaklara dayanıyor diyebiliyor. ELBETTE BU İNANÇ ÇÖKMEYE MAHKÛMDUR. HİÇ KİMSENİN SÖZ SÖYLEYEMEYECEĞİ, ÜZERİNDE OYNAYAMAYACAĞI TEK KİTAP KUR’AN DIR. Bunu anlayamadığımız sürece, birileri bizlerle ve inancımızla işte böyle oynarlar. Bunu nasıl söyleyebiliyorlar, anlamakta güçlük çekiyorum. Bu sözleri duyunca inanın titredim ve kahroldum.
Bu sözler İslam a ve Kur’an a büyük saygısızlıktır. Bu sözleri söyleyen, Buhari yi, Müslim ü hatasız görebiliyor, hatta hiç düşünmeden Kur’an ın onayını almadan, ardı sıra gidebiliyor. Her bilgiden elbette faydalanabiliriz ama tek şartla, Kur’an a ve onun ayetlerine ters düşmemek şartıyla. Hatasız yalnız Allah dır, lütfen bu gerçeği artık fark edelim.
İnanca bakar mısınız lütfen. BUHARİ VE MÜSLÜM ÜN FİKİRLERİ VE İNANCI ÇÖKERSE İSLAM IN ÇÖKECEĞİNİ DAHİ SÖYLEYEBİLİYOR. Çünkü öyle inançların arkasından gidiyorlar ki, neye inanıyorlarsa, Kur’an onun tersini söylüyor. Şurası çok doğru ve korkularını da aslında çok iyi anlıyorum. İnandıkları batıl İslam ın temeli Buhari nin ve Müslim in olduğuna iddia ettikleri kitaplara dayanıyor. ONLARIN ÇÖKMESİ KAÇINILMAZDIR. Ama onlar Allah ın indirdiği İslam değildir. ONU HİÇ KİMSE ÇÖKELTEMEZ.
Ben inanıyorum ki, bugün Buhari ve Müslim dünyaya gelseler, ben böyle sözler söylemedim demeleri büyük ihtimaldir. Mahşer günü, hesabın görüleceği O çetin gün, Rabbimiz Müslim ve Buhari yi hesaba çekerken, sizce şöyle bir soru sorsa ve dese ki,” SEN Mİ YAZDIN BUNCA KİTAPLARI, SEN Mİ SÖYLEDİN BEN SÖYLEMEDİĞİM HALDE ONCA SÖZLERİ. BUNLARDA DİNİN ANA EMİRLERİDİR DİYE” dese, acaba Buhari ve Müslim, Rabbimize nasıl bir cevap verir. Bu konu ile ilgili Kur’an da, Hz. İsa nın kıssasını lütfen hatırlayınız. Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Bizler gerçekten İslam toplumları olarak, Kur’an ı terk ettik ve adımız da yalnız İslam kaldı. Ne yazık ki İslam ın içini ellerimizde boşalttık. Aslında Kur’an böyle olacağını, bizlere 1400 yıl öncesinden bildirdi ki, dikkatli olalım. Mahşer günü peygamberimizin söyleyeceği o üzücü sözler ne yazık ki günümüzde gerçekleşti ve hızla da Kur’an ın terk edilişi devam ediyor. Bakın peygamberimiz ne söyleyecekmiş mahşer günü.
Furkan 30: Peygamber der ki: Ey Rabbim! KAVMİM BU KUR'AN'I BÜSBÜTÜN TERKETTİLER. (Diyanet vakfı meali)
Ne yazık ki büyük çoğunluğumuz terk etti. Bu gerçeği de bundan sonra, bu toplumun fark etmesi zor görünüyor. Elbette bizlere düşen, var gücümüzle Kur’an gerçeklerini anlatmak olmalıdır. Son olarak, Allah ın bir uyarısıyla sözlerime son vermek istiyorum. Dilerim cümlemiz, gönül gözleri açık, Kur’an gerçeklerini görebilen, Rabbin azınlık halis kulları arasında oluruz.
Nisa 87: Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Andolsun, sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. KİMDİR SÖZÜ ALLAH’INKİNDEN DAHA DOĞRU OLAN? (Diyanet meali)
SaygılarımlaHaluk GÜMÜŞTABAK
halukgta
Sal Şub 21, 2017 9:38 am
 
Foruma git
Konuya git

Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.

Bizler yaşadığımız yanlış inançlarımızı, öyle inatla savunmaya geçiyoruz ki, bunun hesabını inanın, Allah ın huzurunda veremeyiz. Aslında bir Müslüman olarak işimiz çok kolayken, kendi ellerimizle zorlaştırıyoruz, işin içinden çıkılmaz bir hale sokuyoruz. Daha sonrada neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusunda da karar veremiyoruz.
Allah Kur’an da, inancımız ve bu konuda izlememiz gereken yolu anlatırken, sakın emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin der ve emin olacağınız kitabında yalnız Kur’an olduğunu bildirerek, Kur’an ın ipine sarılmamızı emreder. Çok daha açık bir şekilde Zuhruf 44. ayetinde, SİZLERİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM diye de uyarır. Böyle bir hüküm veren Rabbimiz, Kur’an da hiç bahsedilmeyen, konusu bile geçmeyen, FIKIH inancının dine ilaveleri olan bilgilerden, hükümlerden hesaba çeker mi bizleri? Madem Allah bizleri bu şekilde uyarıyor, bunun tam tersine inancımızı yaşamak niye? İşte bunu anlamakta zorluk çekiyorum.
Fıkıh inancının çok fazla etkisinde kalan bazı kardeşlerimiz bana, milletin kafasını karıştırıyorsun, ayetleri kendi kafana göre yorumluyorsun diyorlar. Böyle bir yanlış yapmaktan Rabbime sığınırım. Dinin anası, temeli olan Muhkem ayetler adı üstünde muhkem, yani şüphe duyulmayacak kadar açık ayetlerdir ve bu ayetler yoruma kapalıdır. Birisi bu ayetler üzerinde yorum yapıyorsa, ayeti amacından saptırıyor demektir. Onun için bizler muhkem ayetler üzerinde yorum yapamayız, Allah ne emrediyorsa kabul eder ve iman ederiz.
Günümüzde Kur’an ın yanında, tıpkı Kur’an değerlerinde olduğunu söyledikleri öyle rivayet bilgilere ve onun kitaplarına inanıyoruz ki, adeta bu inanç bizleri kâfirlerin safına doğru itiyor. ALLAH KUR’AN I BEN KORUYORUM DİYE BİZLERE BİLGİ VERİR ve bu kitabın vereceği bilgiler konusunda, emin olmamızı sağlar. Bunun dışından ise hiçbir bilgiyi, Kur’an ın onayından geçirmeden kabul edemeyeceğimiz konusunda, birçok uyarılar yapar bizlere. Hatta Kur’an ı kast ederek, hadi bir benzerini getirin bakalım diyerek meydan okur.
Günümüzde batılı ve hurafeyi savunmak adına, yaptığımız öyle bir yanlış var ki, bizleri günahların ve sapkınlığın zirvesine taşıyor. Hadislere dikkatle yaklaşmalıyız ve bu bilgiler hakkında, mutlaka Kur’an dan onay almalıyız dedikçe, bazı kişilerin inanılmaz sözlerle saldırıya geçmeleri ve adeta Kur’an ile rivayet hadisleri aynı kefeye koyarak, şirk koşmalarını üzülerek görmekteyiz. Bu yazımda bu yanlışa çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. Bakın bir arkadaşlarımız, rivayetleri savunmak ve aklamak adına neler söylüyor.
“Kur’an ın Allah ın kitabı olduğuna dair, bir deliliniz var mı? Kur’an da günümüze rivayetlerle gelmiştir. Hadisler hakkında ileri geri konuşuyorsunuz, Kur’an da bir hadis olmadığına deliliniz nedir?”
Ben Müslüman ım diyen bir insanın, söyleyeceği sözler değildir bunlar. Kur’an ın Allah katından indirildiğine, Kur’an ın bizzat kendisinden başka delil arayanlar, zaten Allah ın istediği gibi iman etmemiş demektir. Kuşku duyulmadan iman edilecek kitabın, bilgilerin yalnız Kur’an olduğunu fark edemeyenlere, elbette gerçekleri anlatmamız mümkün olamaz. Çünkü peygamberimizde müşriklere bu gerçeği anlatamamıştı. Onun anlatamadığını, bizlerin anlatması elbette mümkün olamaz.
Kur’an ın günümüze, rivayetler yoluyla geldiğini söyleyenlere ve bunlara inananlara şunu hatırlatmak isterim. BU SÖZLER, ÖNCE ALLAH A VE DAHA SONRA ELÇİSİNE İFTİRADIR. Peygamberimiz sağlığında, Allah ın indirdiği vahiylerin tamamını kayda aldırmış, yazıya geçirmiştir. Hatta ilk önceleri yalnız ezberletildiği halde, daha sonra ezberleyenlerin ölümü, bu yöntemin tehlikeli olduğunu anlamaları üzerine, tüm ayetler kayda geçirilmiş yazılmıştır.
Peygamberimizin devrinde ayetler, Mushaf yani kitap haline getirilmemiştir. Elbette bunun nedeni vardı. Çünkü peygamberimiz yaşıyordu, yaşadığı sürece vahiy devam edeceği düşüncesi ile birleştirilip, kitap haline dönüştürülmemişti. Mushaf haline getirilmesi dört halife devrinde olmuştur. Tekrar söylüyorum, vahiylerin tamamı, peygamberimiz tarafından sağlığında kayda geçirilmiştir, onun içinde günümüze rivayetler yoluyla değil, bizzat kayıt altına alınmış ve çok daha önemlisi, ALLAH IN KONTROLÜNDE, KORUMASINDA GÜNÜMÜZE KADAR GELMİŞTİR.
GÜNÜMÜZE ULAŞAN, RİVAYET HADİSLERE GELİNCE. BU BİLGİLERİN, SÖZLERİN HİÇ BİRİSİ PEYGAMBERİMİZ TARAFINDAN YAŞADIĞI DÖNEMDE KAYDA ALINMAMIŞ, YAZILMAMIŞTIR. YAZILMIŞ OLSAYDI, HADİSLER BİR RİVAYETE GÖRE DİYE BAŞLAMAZDI. Bu sözlerin kayda alınmadığının, dilden dile nakledildiğinin bir kanıtıdır, bir rivayete göre diye hadislerin başlaması. Lütfen bu konu üzerinde, dikkatle düşünelim. Hatta tam tersine, kendi sözlerinin yanlış nakledildiğini gören Allah ın elçisi, bundan sonra Kur’an dışından bir şey benden nakletmeyin diye uyarmıştır. Elbette bunun nedeni, Kur’an ın kayda geçirilmiş olması, yanlış nakledilmesi durumunda, karşısındaki kişinin bu bilginin doğru olup olmadığını, kontrol etme şansının olduğu gerçeğidir. Dört halife devrinde de hadisler kayda geçirilmemiş, hatta peygamberimizin hadis nakli yasağı, bu dönemde de titizlikte uygulanmıştır. Günümüze ulaşan hadislerin ise, peygamberimizin ölümünden ve dinin mezheplere bölünmeye başlamasıyla, yaklaşık 250 yıl sonra, halkın arasında dolaşan sözlerin/rivayetlerin bir araya getirilmesi ile oluşmuştur. SİZCE BU BİLGİLER NE KADAR DOĞRU OLABİLİR? BU BİLGİLERE GÖRE İMANIMIZI YAŞAYABİLİR MİYİZ? Yaşayamayacağımızı Kur’an söylüyor. Elbette kimin sözlerine inanılacağı konusu, sizlere kalmıştır. İmtihan olmanın gerçeği de budur.
Ne yazık ki bugün bizler bu gerçeği anlamak istemiyoruz. Öyle yanlışlar yapıyoruz ki, cahiliye dönemindeki müşrikleri aratmıyoruz. Atalarımızın inancını aklamak ve tıpkı Kur’an değerini onlara vermek için, Kur’an ın günümüze rivayetler yoluyla geldiğini, onun içinde rivayet hadislerden şüphe duymamızın, yersiz ve yanlış olduğunu savunabilmekteyiz. Çok daha ilginci, Kur’an ın da bir hadis olmadığına deliliniz nedir diyebiliyoruz. Hadis kelime anlamı olarak söz, haber, bilgi anlamındadır. Kur’an da da geçer, örneklerini verelim.
Casiye 6: İşte şunlar, Allah'ın ayetleridir, onları sana gerçek ile okuyoruz. ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ HADİSE (SÖZE) İNANACAKLAR? (febi-eyyi hadîśin) (Süleyman Ateş meali)
Araf 185: Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümranlık ve nizama, Allah’ın yarattığı her şeye, ecellerinin yaklaşmış olabileceğine hiç bakmadılar mı? PEKİ, BUNDAN SONRA ARTIK HANGİ SÖZE İNANACAKLAR. (febi-eyyi hadîśin ) (Diyanet meali)
Bu ayetlerden de açıkça anladığımız gibi hadis, söz, bilgi anlamındadır. Allah da bizlere rehber olacak güvenilecek sözlerin/hadislerin yalnız Allah ın hadisleri olduğunu apaçık söylüyor ve bakın ne diyor tekrar hatırlayalım.
—ALLAH’TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ HADİSE (SÖZE) İNANACAKLAR?
— PEKİ, BUNDAN SONRA ARTIK HANGİ SÖZE/HADİSE İNANACAKLAR.
Ama bizlerin uslanmaz nefisleri, atalarımızın inancını aklamak ve yaşamak adına, Allah ın hadislerini/sözlerini görmezden gelerek, Kur’an ın ayetleriyle, rivayetler yoluyla bizlere ulaşan ve asla emin olamayacağımız sözleri/hadisleri, Allah ın sözleri/hadisleriyle eş tutabiliyoruz. Allah bizleri affetsin.
Değerli din kardeşlerim, ömür hızla akıp gidiyor. Emaneti teslim etmeden, imtihanımızı tamamlamadan önce, gelin yalnız Kur’an ın ipine sarılalım ve onu anlayarak, düşünerek okuyalım. Bizlere öğretilen sözleri/hadisleri de mutlaka Kur’an ın süzgecinden geçirelim. Kur’an ın onayını alan her bilgi, elbette başımızın tacıdır, bizlere örnektir. Ama Kur’an dan onay almayan her bilgi de, inancımız için fitnedir, bizleri dinden uzaklaştırıp, kâfirlerin safında yer almamızı sağlar.
İMAN, İNANÇ GÜVEN VE SADAKATLE OLUR. BİZ İMAN EDENLER, KUR’AN IN ALLAH KATINDAN GELDİĞİNE VE ALLAH TARAFINDAN KORUNDUĞUNA İNANDIK, İMAN ETTİK. Kur’an asla rivayet değil, Allah katından bizler için HAK OLAN, ALLAH IN HADİSLERİ, SÖZLERİDİR. Onun dışından yol gösterici sözler/hadisler aramayalım. ÇÜNKÜ ALLAH KUR’AN IN DIŞINDAN, HADİSLERE/SÖZLERE SAKIN İNANMAYIN DİYE, BİZLERİ UYARMIŞTIR. ALLAH IN RESULÜDE YALNIZ KUR’ANA UYMUŞ VE YALNIZ KUR’AN İLE ÜMMETİNE HÜKMETMİŞTİR, LÜTFEN BUNU UNUTMAYALIM. Bakın Allah ın elçisi, ben yalnız bana vahyedilene yani Kur’an a uyarım diyor. Sizler yalnız peygamberimizin uyduğu vahye uymuyor musunuz? Karar sizlerin.
Ahkaf 9: De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım. (Diyanet vakfı meali)
Ankebut 18: “Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. PEYGAMBERE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Diyanet meali)
SaygılarımlaHaluk GÜMÜŞTABAK
halukgta
Cmt Nis 08, 2017 3:29 pm
 
Foruma git
Konuya git

ALLAH IN AFFETMESİ, ŞEFAATİ KONUSUNU NASIL ANLAMALIYIZ.

Günümüzde halk arasında, çok konuşulan hatta tartışılan bir konu vardır. “ALLAH KUL HAKKINI AFFETMEZ”. Bazı kişilerde, Allah ın Kur’an da böyle bir hükmü yok, Allah bana şirk koşmadığınız sürece, affetmeyeceğim günah yoktur, şeklinde cevap verirler. Bu karşılıklı düşünceden yola çıkarsak, Allah kendisine yapılan suçu affetmiyor ama insanların birbirlerine yaptıkları adaletsizlikleri affedebiliyor, gibi bir sonuç çıkar ki, buda bizleri yanlışa götürür. Bu konu üzerinde düşünmeye başlamadan önce, sizlere hatırlatmak istediğim bir ayet var.
Nisa 31: Eğer YASAKLANDIĞINIZ BÜYÜK GÜNAHLARDAN KAÇINIRSANIZ, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız. (Diyanet vakfı meali)
Peki, bu büyük günahlar neler olabilir sizce. Eğer bizler nefislerimizin esiri olmadan, bunların ayrımını doğru yaparsak, Allah elbette çok bağışlayıcıdır, günahlarımızın bir kısmını, belki de hepsini affedecektir. TABİ İŞLEDİĞİMİZ ONCA GÜNAHLARIN, HİÇBİRİNİN KARŞILIĞINI GÖRMEDEN AFFEDİLEREK, CENNETE GİDECEĞİMİZİ ZANNETMEYELİM.
Şura 42: Ancak insanlara ZULMEDENLERE VE YERYÜZÜNDE HAKSIZ YERE TAŞKINLIK EDENLERE ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır. (Diyanet vakfı meali)
İnsan 31: O, dilediği kimseyi rahmetine sokar. ZALİMLERE İSE ELEM DOLU BİR AZAP HAZIRLAMIŞTIR. (Diyanet meali)
Rum 57: O gün ZULMEDENLERE MAZERETLERİ FAYDA SAĞLAMAZ, Allah’ı razı edecek amelleri işleme istekleri de kabul edilmez. (Diyanet meali)
Nisa 168: Muhakkak Allah, İNKÂR EDENLERİ VE ZULMEDENLERİ NE BAĞIŞLAR, ne de doğru bir yola eriştirir. (Elmalı meali)
Nisa 48: Allah, KENDİSİNE ORTAK KOŞULMASINI ASLA BAĞIŞLAMAZ; BUNDAN BAŞKASINI, (GÜNAHLARI) DİLEDİĞİ KİMSE İÇİN BAĞIŞLAR. Allah'a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur. (Diyanet vakfı meali)
Demek ki Allah ın bağışlamayacağına hükmettiği günahlar yalnız kendisini inkâr eden, ya da şirk koşanlar değil, topluma zulüm ederek haksız yere taşkınlıklar çıkaranları, adaletsizce halka hükmedenleri asla bağışlamayacağını söylüyor. Eğer Allah ın ayetlerinden, kendisine şirk koşmak hariç, her günahı bağışlarım diye anlarsak, adaletsiz bir hüküm çıkarmış oluruz Kur’an dan. Allah kendisine karşı işlenen bir suçu affetmiyor ama kulunun kuluna karşı işlediği suçları affedebiliyor sonucuna varırız ki, bu anlayış asla Kur’an ın adalet anlayışı değildir.
BU DÜNYADA HATASINI GÖREN, KABUL EDEN, PİŞMAN OLARAK ALLAH DAN BAĞIŞLANMAYI DİLEYEN HER İNSANI ALLAH AFFEDEBİLİR. Hatta kendisine bir zamanlar şirk koşmuş olsa bile. Bakın Musa peygamberimizin kıssasından, bu konuda bir örnek ayet.
Bakara 54: Musa, kavmine “Ey kavmim! Buzağıyı tanrı edinmekle kendinize büyük kötülük ettiniz. Hemen yaratanınıza tövbe ediniz ve kendinizi ıslah ediniz. Böyle yapmanız yaratanınız katında sizin için hayırlıdır” demişti. ALLAH DA TÖVBELERİNİZİ KABUL ETTİ. ÇÜNKÜ O, TÖVBELERİ KABUL EDENDİR; MERHAMET SAHİBİDİR. (Bayraktar Bayraklı meali)
BURADAN DA ŞUNU ANLIYORUZ. HATALARIMIZDAN DÖNEBİLECEĞİMİZ, PİŞMANLIKLARIMIZLA BAĞIŞLANMA DİLEYEBİLECEĞİMİZ YER BU DÜNYADIR. Eğer bu dünyada, imtihanımızı noktalamış ve son nefesimizi vermiş isek, bu konuda bağışlanma hakkımızı da kaybetmişiz demektir. Yalnız bağışlanma, affedilme konusunu doğru anlamalıyız.
Bağışlayan, affeden yani şefaat gösteren yalnız Allah dır. Onun adalet terazisinde de asla şaşma olmaz. Allah ın adalet anlayışını lütfen, kendi nefsimizde değerlendirmeyelim, hata yaparız. Allah ın affedeceği, bağışlayacağı konuları bizler çok fazla tahmin edemeyiz, ama kolay kolayda yaptıklarımızdan cezasız kurtulacağımızı zannetmeyelim.
Farkında değiliz Allah, yaptıklarımızın cezasını ya da mükâfatının bir kısmını, bu dünyada bizlere veriyor. Kur’an a baktığımızda, Allah kendisine karşı nefsimizin etkisiyle yaptığımız yanlışların bir kısmını affedebileceğini söylüyor. Peki, kulun kula yaptığı adaletsizliği, zulmü, haksızlığı sizce affedeceğini söylüyor mu? İşte bu kısmı bence hepimiz çok dikkatle düşünmeliyiz. Kendimizi avutarak, yaptıklarımızdan bir çırpıda kurtulacağımızı zannetmeyelim. Yaptığımız adaletsizliklerin mutlaka karşılığını, huzuru mahşerde alacağız. Aşağıdaki ayet üzerinde, lütfen dikkatle düşünelim.
Ali İmran 185: Her can ölümü tadacaktır. ANCAK KIYAMET GÜNÜ YAPTIKLARINIZIN KARŞILIĞI SİZE TASTAMAM VERİLECEKTİR. KİM CEHENNEMDEN UZAKLAŞTIRILIP CENNETE KONURSA o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Zira bu dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. (Bayraktar Bayraklı meali)
Buradan da anlıyoruz ki, ben iman ettim demekle her türlü suçtan kurtulmak yok. Yaptıklarımızın mutlaka karşılığını göreceğiz. Az ya da çok. Adaletin temeli de bu anlayış değil midir? Hangimiz bizlere yapılan adaletsizlikleri, zalimlikleri, ihaneti sebepsiz affeder? BİZLER AFFETMİYORSAK, ALLAH DA AFFETMEZ.
Bizler affedilme konusunu, yani şefaati sanırım adalet anlayışından uzak anlıyoruz. Şöyle düşünelim, bu dünyada hapishaneler kimler içindir? Suç işlemiş insanlar için elbette. Bu kişilerin bir kısmı burada belirli bir zaman tutulur, yaptıklarına pişman olurlar cezalarını çekerler ve hapisten çıkar. Bir kısmı da öyle suçlar işlemiştir ki uslanması ve topluma ayak uydurması mümkün değildir, bunlarda ebedi hapiste kalır. BU ÖRNEKTEN YOLA ÇIKARSAK ŞEFAATİ, AFFEDİLMEYİ, EBEDİ CEHENNEMLİKLERİN HARİCİNDE, İŞLEDİKLERİ SUÇUN CEZASINI CEHENNEMDE ÇEKTİKTEN SONRA, ALLAH IN BAĞIŞLADIKLARI, ŞEFAAT ETTİKLERİ VE CENNETİNE ALDIKLARI DİYE ANLAMALIYIZ. Bunun ölçüsünü, sınırını bizler bilemeyiz, takdir edemeyiz. BİLDİĞİMİZ TEK ŞEY, HERKESİN YAPTIĞININ KARŞILIĞINI BULACAĞI HÜKMÜDÜR. Allah ın kesin bir hükmünü sizlere hatırlatmak istiyorum. Bakın ne diyor.
Meryem 71–72: İçinizden, ORAYA UĞRAMAYACAK HİÇBİR KİMSE YOKTUR. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür. SONRA BİZ, ALLAH'TAN SAKINANLARI KURTARIRIZ; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız. (Diyanet vakfı)
Ayetten de anlıyoruz ki, hepimiz cehenneme uğrayacak, bu Allah ın kesin bir hükmü. Ali İmran 185. ayette de dikkat ederseniz, KİM CEHENNEMDEN UZAKLAŞTIRILIP CENNETE KONURSA, O KURTULUŞA ERMİŞTİR DİYOR. Peki, bu uğramak, cehennemden kurtulmanın süresi ne kadar olacak? Bazı kişiler, Allah açıklık getirmediği halde, ben Müslüman’ım diyen cehenneme gitmeyecek ve cehennemin azabını Müslüman ibret için uzaktan görecek, oradan hemen cennete gidecek diyenler var. BUNU KİM SÖYLEDİ? KUR’AN DA BÖYLE BİR AÇIKLAMA YOK. BU ANCAK BİZLERİN ADALETSİZ NEFİSLERİMİZİN, ADALET ANLAYIŞIDIR. İşte Allah ın adaletini böyle basitleştirebiliyoruz, nefislerimizin işine öyle geliyor.
Hâlbuki ayetin son bölümünde ne diyor. Allah dan sakınanları KURTARACAĞIZ. Peki, kurtarmak ne demek? Cehennemden alıp çıkarmak demek. Demek ki cezamızı çekeceğiz. Yaptıklarımızın karşılığını mutlaka bulacağız. Elbette Allah istediği kulunu, hemen cennetine de koyar onu bizler bilemeyiz, yorum dahi yapamayız. ÖNEMLİ OLAN CEHENNEMDEN KURTULMAKTIR, EBEDİ KALMAKTAN AFFEDİLMEKTİR, BAĞIŞLANMAKTIR. Bazı kişiler cehenneme giren bir daha çıkamaz diyor. Onlara sormak isterim, işlenen onca farklı suçun cezası hiç ayrım yapmadan, cehennemde ebedi kalmak mıdır ya da hiç cezasız cennete gitmek midir? Onca farklı derecelerde yapılmış adaletsizlikler, haksızlıklar karşılığını nasıl bulacak? BU DÜNYADA BEŞERİN ADALETİNE BİLE YAKIŞTIRAMADIĞIMIZ BİR ADALET ANLAYIŞINI, NASIL ALLAH A NİSPET EDERİZ.
KUR’AN DA CEHENNEMİN, YALNIZ EBEDİ KALICILAR İÇİN YARATILDIĞINA DAİR HİÇBİR BİLGİ YOKTUR. TAM TERSİNE ÖZELLİKLE, BAZI SUÇLARI ALLAH KUR’AN DA SAYAR VE BUNLARI İŞLEYENLER, EBEDİ CEHENNEMDE KALIR DİYE DE ÖZELLİKLE BELİRTİR. Demek ki bunun dışında kalanlar, cezalarını çektikten sonra çıkıyor, cennete giriyor demektir. Allah öyle adaletli ki cennette, cehennemde kat kat ve farklı değerde hazırlanmış, yaptıklarımızın karşılığı burada, hiç eksiksiz bizlere sunulacak.
Allah yinede ümitsizliğe kapılmasın diye kulları, kendi nefislerine karşı haddi aşanlara moral vererek, karamsar olmayın, sizler pişman olup doğru yola yönelirseniz, nefislerinin esiri olanları affedebilirim diyor. Nefislerin esiri olma konusunu, lütfen doğru anlamaya çalışalım.
Zümer 53: De ki: EY KENDİ NEFİSLERİ ALEYHİNE HADDİ AŞAN KULLARIM! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! ÇÜNKÜ ALLAH BÜTÜN GÜNAHLARI BAĞIŞLAR. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (Diyanet vakfı meali)
Tüm bu bilgilerden yola çıkarak şunu söyleyebiliriz. Allah zulmedenlerin, zalimlerin mutlaka karşılığını verecektir. İster kul hakkı, ister kamu hakkı yiyenler olsun, mutlaka Allah katında cezasını bulacaktır. BU KONULARDA AFFIN SINIRINI, DERECESİNİ YALNIZ ALLAH BİLİR. Kişinin hakkına tecavüz etmiş, kişiyi geri dönüşü olmayan zarara sokmuş bir kişiden, helallik alması dahi, Allah katında onu kurtarmayabilir. ÇÜNKÜ BU DÜNYADA DİN VE İMAN ADINA BİR SUÇUN CEZASININ VERİLMESİ, YA DA AFFEDİLMESİNİN YETKİSİ, YALNIZ ALLAH A AİTTİR.
Bizlere düşen, yaptığımız yanlışları farkına vararak, tekrarlamamak olmalıdır. Allah, nasıl olursa bizi affeder anlayışı, bizleri doğruya götürmez, tam tersine hatada azgınlaşmamızı sağlar. Bir Müslüman Allah a ve elçisine iman ediyorsa, cehenneme gitmez, ceza çekmez, peygamberimizin şefaatiyle cehennem azabından kurtulur anlayışı, bizleri ne yazık ki Kur’an yolundan saptırmış ve rehavete düşürmüştür. LÜTFEN ALLAH IN ADALETİNİ, KENDİ NEFİSMİZDE BASİTLEŞTİRMEYELİM, YA DA ZORLAŞTIRMAYALIM, YOKSA CEHENNEMİN KALICILARINDAN OLURUZ.
Allah bağışlayıcıdır, sınırsız affedicidir ama asla adaletsiz değildir. Bunu da lütfen unutmayalım. Bizlerin istemediği bir adalet anlayışını, lütfen Allah a nispet etmeyelim. Unutmayalım ki yapılan her şeyin bir karşılığı vardır.
SaygılarımlaHaluk GÜMÜŞTABAK
halukgta
Sal May 02, 2017 9:56 am
 
Foruma git
Konuya git

Rivayet Hadislere Gösterdiğimiz Saygıyı, İtinayı, Allah ın A

Bizler ne yazık ki, rivayet hadislere gösterdiğimiz saygıyı, Kur’an ayetlerine göstermiyoruz. Onun içinde Kur’an ın gerçekleri ile buluşamıyoruz. BİR MÜSLÜMAN IN ÖLÇÜSÜ YALNIZ KUR’AN OLMALIDIR. Eğer Kur’an ın dışından farklı ölçü Kullanırsak, inancımız mutlaka Kur’an ile çatışır ve ters düşer, bunu asla unutmayalım. Doğru tekdir, oda Kur’an dır. Kur’an a uymayan, onayından geçmeyen hiçbir söz, bir Müslüman ı bağlamaz. SİZCE ALLAH IN RESULÜ, KUR’AN IN ONAY VERMEDİĞİ TEK BİR SÖZ SÖYLER Mİ? Cevabınızın, söylemez olduğunu biliyorum. ÇÜNKÜ ALLAH ELÇİSİNE, KUR’AN İLE HÜKMET ME EMRİ VERMİŞ VE BİZLERİ, KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİNİ SÖYLEMİŞTİR. O zaman bizlerde bu gerçeği hayatımıza lütfen geçirelim. Yoksa peygamberimize iftira atmış olacağımızı unutmayalım.
Yazdığım makalelerimde, Allah ın Resulünün söylemesi mümkün olmayan, rivayet edilen hadisleri örnek gösterip, ayetlerle bunu anlatmaya çalıştığımda, sen sünnet inkârcısısın iftirası ile karşı karşıya kalıyorum. Yine bir yazıma cevap veren, rivayet hadislerin neredeyse tamamına, kuşku duymadan inandığı sözlerinden anlaşılan ve bu hadislerin doğruluğunu, genel çoğunluğun kabulüyle açıklayan bir kardeşimiz, bakın bana nasıl bir cevap vermiş.
“CEHENNEMLİKSİNİZ HABERİNİZ OLSUN, HADİSLERİ BU KADAR MÜSLÜMAN KABUL EDİYOR DA, SİZ NEDEN KABUL ETMİYORSUNUZ, BU KADAR ÂLİM HOCA MÜSLÜMAN MI YANLIŞ, YOKSA SİZ Mİ?”
Ne yazık ki din adına Kur’an dışından, imanımızı etkileyen, hatta dine hüküm koyan sözlerin kabul görme kriteri-ölçüsü, genel çoğunluğun kabul etmesi ve geçmiş yüzlerce yıl öncesinden günümüze rivayet yoluyla bizlere ulaşan, âlim ve hocaların bunları söylediğini iddia etmeleri, bizler için doğru ve sağlam bilgi olarak kabul edilebiliyor. Hâlbuki Allah ayetinde bizleri nasıl uyarmıştı. ÇOĞUNLUĞA UYARSAN SİZLERİ DİNDEN SAPTIRIRLAR. İlginçtir, bu sözleri söylediği rivayet edilen kişiler, acaba bu sözleri gerçekten söyledi mi diye hiç kendimize soruyor muyuz? Ya söylemedilerse? Aslında bunun örnekleri Kur’an da var, ama kıssadan hisse almadıktan sonra, ne söylesek boş. Çünkü Kur’an ile bağlantımız koparılmış. Adı üstünde bu bilgiler rivayet. Rivayetin anlamı, dilden dile SÖYLENTİ YOLUYLA BİZLERE ULAŞMIŞ, doğruluğu hakkında tam emin olunamayan, ama içinde doğruda olabilecek sözler demektir.
Yazımın ilk cümlesinde söylediğim gibi, bizler rivayet edilen hadislere gösterdiğimiz saygıyı, itinayı, inanın Kur’an ayetlerine, Allah ın sözlerine göstermiyoruz. Rivayet hadisleri aklayabilmek adına, Allah ın sözlerini görmezden geliyoruz, ayetlerin üstünü örtüyoruz. Hatırlatırım bunun hesabını Allah ın huzurunda veremeyiz. Öyle yanlışlar yapıyoruz ki, Allah ın sözlerinin önüne, emin olamayacağımız rivayetleri geçiriyoruz, böylece ayetler hükümsüz kalıyor hayatımızda. Bunun acısını da, Müslüman toplumlar olarak çekiyoruz. Sizlere bu konuda yaptığımız yanlışlara, bazı örnekler vermek istiyorum.
Allah Kur’an da birçok ayetinde, şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatçinin fayda etmediği o günden sakının dediği halde, Kur’an ın asla onaylamadığı, hatta tam tersini söyleyen rivayet hadislerde, peygamberler, din ulemaları, veliler, şeyhler de şefaatçidir dedikleri hadislere inanmıyor muyuz? Bu hadislere inandığımız takdirde, onlarca ayete iman etmemiş olacağımızın, artık farkında olalım. İşin kötüsü, ayetlerin bir kısmında kelimelerin anlamını değiştirip, farklı anlamlar yükleyip, kendimize kanıt arıyoruz. Diğer ayetlerle ters düşmesi, Kur’an da çelişki yaratması, umurumuzda bile olmuyor.
Kur’an zina, fuhuş yapmanın cezasını açıkça yazdığı, izah ettiği, hatta zina yapan erkek, zina yapan kadınla evlenir örneğini de verdiği halde, hala doğru olması mümkün olamayan rivayet hadise inanıyoruz ve bakın ne diyoruz. “Zinanın cezası aslında Kur’an da recm cezasıydı, ama Kur’an a geçmedi”. Rivayet edilen hadisi, ayetin önüne getirip, Allah ın sözlerini geçersiz kılanlar mı cehennemliktir, yoksa bu yanlışı hatırlatıp, Kur’an a davet edenler mi cehennemliktir, onu Allah ın huzurunda hep birlikte göreceğiz.
Allah Kur’an da bizleri uyarıp, yalnız Kur’an ın ipine sarılın, emin olamayacağınız bilginin ardına düşmeyin, hesabını sorarım dediği halde, Kur’an ın asla onay vermediği ve bir rivayete göre diye başlayan söylentilere göre imanımızı nasıl yaşarız. Onca ayetin üstünü örtüp, görmezden gelip, Allah ın uyarılarına kulak asmayıp, rivayetleri nasıl aklamaya çalışırız, apaçık Allah ın ayetleri önümüzdeyken.
Allah görev verdiği elçisinin, görev ve sorumluluğunu bizlere Kur’an da anlatırken, şu sözlerle uyarıyor. Peygambere düşen, apaçık tebliğden başka bir şey değildir. (Ankebut 18) Biz Resulleri sadece müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz.(Kehf 56) Ben sadece bana vahyedilene uyarım, ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.( Ahkaf 9) Senin görevin sadece tebliğ etmektir. ( Rad 40) diye Rabbimiz bizlere apaçık bildirdiği halde, bizler nasıl olurda emin olamayacağımız onlarca hatta yüzlerce, Kur’an a göre doğru olması mümkün olmayan rivayet hadisleri savunmak adına, ayetleri görmezden geliriz. Bu kadar mı Kur’an ı terk ettik, bu kadar mı gözlerimiz dönmüş.
Allah Kehf 26. ayetinde, KENDİ HÜKMÜNE ALLAH KİMSEYİ ORTAK ETMEZ dediği halde, ne yani peygamberimiz postacımıydı diyerek, Allah ın elçisine vermediği yetkileri bizler verip, Allah elçisine Kur’an ın misli kadar hüküm verme, yetkisi vermiştir diyecek hale geldik. Bunları söyleyip inandığımızda ise, yüzlerce ayeti inkâr ettiğimizin, ne yazık ki farkında bile değiliz. Bunları da emin olamayacağımız, rivayet hadisleri aklamak adına yapıyoruz.
Buna benzer verilecek o kadar çok örnekler var ki, gözlerinde perde olan, gönülleri mühürlenmişlere ne anlatsak boşuna, bunu biliyorum. Ama bir Müslüman a düşen görev, din kardeşini sonuna kadar Kur’an ile uyarmak olmalıdır. Bazı kardeşlerimiz hadisleri İslam dininde meşrulaştırmak, dinin ana unsuru yapabilmek adına şunları söylüyor. “ Peygamberimiz Kur’an ı sağlığında yazdırmamıştır, hadisleri de yazdırmamış olmasının ne önemi olabilir. Kur’an peygamberimizin ölümünden sonra yazıldıysa, hadislerde daha sonra yazılmasının ne sakıncası olabilir” Bu sözler aklın ve mantığın kabul etmeyeceği, nefsimizi kandırmak için söylediğimiz sözlerdir. ALLAH IN ELÇİSİ KUR’AN I SAĞLIĞINDA SAYFA SAYFA TEK TEK YAZDIRMIŞTIR, AMA CİLT HALİNE GETİRMEMİŞTİR, ÇÜNKÜ VAHİY DEVAM EDİYORDU. Ciltlenme işlemi daha sonra yapılmıştır. Verdikleri örnek, nefislerimizde yarattığımız şeytani düşüncenin, dışa vurmuş halidir, lütfen bu düşüncelerin etkisinden kurtulalım. Tüm söylenenleri bir tarafa bırakın, Kur’an ı Allah ben koruyorum diyor. Bu delil, güvence bizlere yetmiyor mu? Emin olamayacağımız rivayetlerin, doğruluk adına garantisini kimler veriyor?
Hepimiz insanız hata yapabiliriz, bende hata yapabilirim. Ama lütfen beni, kendi doğrularınızla değil, ALLAH IN DOĞRULARI, REHBERİ, SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN İLE UYARINIZ. Ömür çok uzun gibi gelebilir, ama bir nefes alışı kadar kısa olduğunu bir gün anlayacağız. Tabi o zaman affedilmeyecek büyük hatalar yatıysak, bu hatalarımızı telafi edecek, vaktimizde olamayacak.
Değerli din kardeşlerim. Bir birimizi lütfen sen kâfirsin, sen cehennemliksin sözleriyle itham etmeyelim. Kur’an ehli, zikir ehli bir Müslüman, Allah ın Kur’an da ki uyarısını bilir ve karşısındaki din kardeşine asla böyle bir söz söylemez. Çünkü Allah İsra suresi 84. ayetinde, “YOLCA DAHA DOĞRU GİDENİN, KİM OLDUĞUNU RABBİMİZ DAHA İYİ BİLİR” diye bizleri uyarır. Kim bilir dinsizlikle itham ettiğimiz kişi, belki de bizden Allah katında daha makbuldür, biz bilemeyiz Allah bilir. HADİSLERİ KUŞKU DUYMADAN, ÖLÇÜMÜZ OLAN KUR’AN İLE KONTROL ETMEDEN, ÖYLE BİR SAVUNUYORUZ Kİ, AYETLERİ İNKÂR ETME DURUMUNA DÜŞÜYORUZ.
Kurtuluşa ermek istiyorsak, sorumlu tutulacağımıza Allah ın hükmettiği, KUR’AN IN İPİNE SARILALIM. Allah kurtuluşa erecek olanların, Kur’an a sarılacak olanlar olduğunu bildiriyorsa bizlere, gelin ebedi hayatımızı tehlikeye atmayalım. Emin olamayacağımız rivayetleri aklanmaya çalışırken, yüzlerce ayete iman etmemiş olduğumuzun da farkına varalım. Allah Kur’an da Enam suresi 19. ayetinde, elçisine bizlere söylemesini istediği çok önemli bir hatırlatma var. Bu hatırlatmayı, ikazı lütfen hayatımıza geçirelim, yoksa mahşer günü, PİŞMAN OLANLARIN SAFINDA OLURUZ.
“BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKEZİ UYARAYIM.”
Bu uyarıyı duyanlara, hayatına geçirenlere, sorumlu tutulacağımıza hükmedilen, emin olduğumuz Kur’an ın ipine sarılanlara, her sözü, bilgiyi Kur’an süzgecinden geçirip, inancını emin kaynaklarla yaşayanlara ne mutlu. Allah ın elçisi bizler için örnek gösterilmiştir. Onun örnek oluşu, yaşamı insanlara karşı davranışı ve İslam ı topluma anlatırken takındığı tavrındandır. Onun güzel sözlerini, elbette birbirimize aktaralım ama şunu unutmayalım, Allah ın elçisi ümmetine yalnız Kur’an ile hükmetmiş ve yalnız Kur’an ın hükümlerini topluma anlatmıştır. Onun adını kullanarak, dine hurafe sokmaya çalışanlara fırsat vermeyelim, çünkü Peygamberimiz bu konularda bizleri bakın nasıl uyarmıştır.
“BENDEN KUR’AN DIŞINDA HİÇBİR ŞEY YAZMAYIN. Kim, benden Kur’an dışından bir şey yazmışsa, onu imha etsin.”Müslim-Zuhd/72(3004)/4137 Ebu Davud-ilm/3(3647)/4136 Musned-c.3/12.21.39 Darimi-Mukaddime/42
5176-Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor.” Resülulllah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: BENİM HAKKIMDA YALAN SÖYLEMEYİN. ZİRA BENİM ÜZERİME YALAN UYDURAN, CEHENNEME GİRER.”Buhari, ilm 38; Müslim, Mukaddime 1, (1); Tirmizi, ilm 8,(2662)
SaygılarımlaHaluk GÜMÜŞTABAK
 
halukgta
Cum Mar 02, 2018 5:08 pm
 
Foruma git
Konuya git
cron