72 sonuç bulundu

Geri dön

Sus Kalbim sus....

Dizlerinin dibindeyim. Gözlerim yere mıhlı. Her yer dizlerinin dibi olsa keşke. Olur mu bir gün? Bilmem. Olmazsa zulüm olmaz mı? Sus kalbim sus.
Kapının önündeyim. İçimde kelebekler. Aylardan sonra. Korku mu sevgi mi içimdeki bilmiyorum. Belki sen bilirsin. Boynumu uzatıyorum kapı aralığından. Sen geldin diyen aşık geliyor aklıma. Şükür ki kapın aralık.
Bekliyorum, gözlerim ayaklarımın ucunda. Bir bakışın yetecek, sonrası dizlerinin dibi. Bekliyorum. Bir bakış nelere yetmez ki. “Gel” diyor gözlerin. Bir de “kal” dese gözlerin. Sustum. İşine karışmam. Fark etmez beklesem sonsuza dek. Dizlerinin dibindeyim işte. İçim bir kelebek.
Bir tebessüm etse cihan gülüyor. Yürüse yıldızlar peşi sıra, dursa hayat duruyor. Hele bir de konuştu mu… O söyleyince söz başka bir şey oluyor. Su dese su akıyor, ateş dese ortalık yangın yeri, gül dese gül kokuyor kainat.
Kelimeler canlanıyor yar dilinde. Hem yar elinde dirilmeyene söz neylesin?
Dil susar, o kolay. Gönlüm susuverse bir de. “Sen işine bak” derdi babam. Haklı, ben işime bakayım. Yap dediğini yap, yapma dediğini yapma. Susturmak onun işi, dilsiz dudaksız konuşmak onun. Bir şeyler söyleyecek, işte, dur dinle. Sevgiye dil olmadınsa, kulak kesil sevgiliye.
“Zalim olmayın..” diyor. Yaptığım zulümler dikiliyor karşıma bir bir. Terslediğim dilenci, kızdığım çocuk, kopardığım çiçek. Zalimim ben. Terliyorum.
Zulüm ne ki sahi?
“Hakikati örtmek zulümdür.” diyor. Gönlüm deprem yeri. Başkasından hakikati gizlemek zulüm. Peki ya kendimden gizlediğim?
“Allah en güzel şekilde yarattı, kalp O’nun mekanı..” Ruhundan içti ruhum. Aşağılara düştüm sonra. Kurak bir çöl oldum. Gönlüm ağyara mekan, varlığım yare perde şimdi.
Benim benden gizlediğimi kim kimden gizleyebilir? Alev alıyor içimde kelebekler. Aşka uçarsan kanatların yanar. Oda kararıyor birden, kapılar kapanıyor sanki. Aşka uçmazsan kanat neye yarar. Gece balık ve deniz oluyor her yer. Yunus a.s.’ın duası açıyor üç perdesini karanlığımın. ‘Senden başka ilâh yok, sen en yücesin. Ben zulmedenlerden oldum’. Tövbe ediyorum zalimliğimden, söz veriyorum zulmetmemeye. Biliyorum; tövbem tövbeye muhtaç, sözünde durmak erkek işidir.
Elleri ne kadar güzel. Nasıl bir ahengi var ellerinin sözleriyle. Sözler şekil bulurken dudaklarında, eller dile döküyor şeklin anlatamayacaklarını. “Mazlum olun, diyor, Adem peygamber de mazlumdu Efendimiz s.a.v. de.”
Anlamaya çalışıyorum. İlk insan da ilk yaratılan son sultan da mazlumsa, mazlumluktan nasibini almayan kişinin hali nicedir. Öyleyse mazlum olmalı. Zalimlikten vazgeçerek başlamalı mazlum olmaya. İnsan zalim değilse mazlumdur. Efendimiz’in sevgisi gönlüne düşen kişi bu mazlumluktan pay almadan ölmez ki. Gariplerden ol ki müjdelesin seni de yar. Mazlum ol canım, mazlum ol. Ölmeden ölebilene ölmek yok, sonsuzluk var.
Dizlerinin dibindeyim. Gözlerim yere mıhlı. Her yer dizlerinin dibi olsa keşke. Olur mu bir gün? Bilmem. Olmazsa zulüm olmaz mı? Sus kalbim sus. Sev kalbim sev. “Allah Tealâ, diyor, mazlumları çok sever.” Yutkunuyorum. Mazlumların ne güzel kaderi var. Cehennemi burada yaşıyorlar, sonrası saadet, sonrası yar. Zalimler hesabına ağlamak geçiyor içimden, kendime ağlamak. Onlar hakikatte kendilerine zulmediyorlar. Bir bilseler. Allah onları sevmeyecek, dünyaları cennet olsa ne çıkar.
Kalbim Arasat meydanı. Gitme vakti. Bir gün sana bensiz gelsem. Giden kim olurdu, kalan kim? Hayal kurmak güzeldir, derdi babam. Aralanmış kapılar ardına kadar. Oda bomboş ne gelen var ne giden. Yükledi sırtıma, derdi babam. Ben bana zulmediyorum. Bir yarım diğer yarımın zalimi. “İki kişi olmadan olmaz.” diyenin hatırına içimdeki mazlumu çok sev. Çünkü utanırım senin sevdiğine zulmetmekten.
Beni benden kurtar. Bana bir şey ver.
Gönlünden çıkardığın incileri aklımda tutuyorum. Aklımda tuttuğum incilerini gönlüme sakla.
Bana bir şey ver. Korkarım bir gün beni avutmaz bu şekerler.Selam ve dua ile Hacegan...
Hacegan__
Cum Ağu 30, 2013 1:02 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Sus Kalbim sus....


SUS KaLßimm
Sus Kalßim. Bu kışın bahara dönünceye kadar. Bu gece gündüz oluncaya kadar. Uzak yollar yakınlaşıncaya kadar. Bu sıkıntının ardından ferahlık gelinceye kadar. Ve yüzümüz vuslat gözyaşlarıyla ıslanıncaya kadar sus Kalbim..
Sus KaLßim. Onun geleceğini görünceye kadar. Acının bala dönüştüğünü farkedinceye kadar. Onun gönlünün senin gönlüne muhabbet düğümüyle bağlandığını görünceye kadar SUS Kalßim....
 
Sus KaLßimm
Bütün bu susmalarına karşılık her şeyin hayırlısının olacağına inanarak suss.. Her susuşun bir cevap olsun. Her susuşun, sabrın olsun. Her susuşun, duan olsun. İçten yakarışının adı olsun, susuşun. Bekleyişinin. umut edişinin, inancının, sevdiğinin vurgusu olsun, susuşun...
 
                                                      Emeğinize Yüreğinize Sağlıkkkk...
 
 
Ferzin__
Cum Ağu 30, 2013 2:23 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Sus Kalbim sus....

Kalbim Arasat meydanı. Gitme vakti. Bir gün sana bensiz gelsem. Giden kim olurdu, kalan kim? Hayal kurmak güzeldir, derdi babam. Aralanmış kapılar ardına kadar. Oda bomboş ne gelen var ne giden. Yükledi sırtıma, derdi babam. Ben bana zulmediyorum. Bir yarım diğer yarımın zalimi. “İki kişi olmadan olmaz.” diyenin hatırına içimdeki mazlumu çok sev. Çünkü utanırım senin sevdiğine zulmetmekten. Ferzin paylaşımınız için çok teşekkür ederim emeğinize yüreğinize sağlık.
Hacegan__
Cum Ağu 30, 2013 4:36 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: YaLan SözLer Üzerine Kısa Bir Yazı

emeğine yüreğin sağlık efe adminim harika bir paylaşım olmuş...

Koray
Per Ağu 29, 2013 7:52 pm
 
Foruma git
Konuya git

YaLan SözLer Üzerine Kısa Bir Yazı

Yalan, başkalarını aldatmaya yönelik söylenen bir takım sözlerdir. İnsanoğlu hayatı boyunca birtakım yalanlar söyler. Söylenen bütün yalanları kötü olarak nitelendiremeyiz. Özellikle bir insanın hayatını kurtarmak söz konusuysa ya da birini kırmamak için söyleniyorsa. Bu tür yalanlar halk arasında masum yalanlar olarak nitelendirilir.
Çocukluğun ilk dönemlerinde yalan söylemenin temelleri atılır. Çocuklar 7 yaşına geldiğinde bilinçli bir şekilde yalan söyleyebilmektedir. Genellikle yalana, dikkat çekmek, ilgi görmek ya da savunma amacıyla başvururlar. Her insan hayatında mutlaka yalana başvurmuştur. Çünkü yalan bizi gerçeklerden biraz da olsa uzaklaştırmaktadır. Aslında yalan bir bakıma psikolojik bir kaçış mekanizmasıdır. Yalan kesinlikle onaylanamaz. Çünkü aldatma ve kandırma söz konusudur.
Yalan, insanların birbirlerine olan güvenlerini derinden zedeler. Bir kere olsun yalanını yakaladığımız birine bir daha şüpheyle yaklaşırız. İnsanlar arasındaki ilişkilerin temeli güvene dayanır. Bu nedenle yalan söylemek insanların hayatını ve ilişkilerini de etkiler. Yalan söylemek, kötü bir davranıştır ve insanları kandırmaya çalışarak kendini akıllı sanmaktır. Başkalarına söylenilen yalan, aslında kişinin kendine söylediği yalandır.
Hiçbir yalan sonsuza kadar süremez. Günün birinde mutlaka ortaya çıkacaktır. Çünkü yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Bizler, mümkün olduğunca yalandan uzak durmalıyız. Talmud’un da dediği gibi “Doğru söylediğin zaman kimse inanmayacak. İşte, yalan söylemenin cezası budur.
Yalanı, korkaklar söyler. Cesur kişiler, ucunda ölüm bile olsa, doğruyu söyler! Ne yazık ki herkes adam gibi adam olamıyor. Yalancısı, ******, hilekârı, riyakarı, haini... Çeşit çeşit insan müsveddesi var. Oysa kandıran, kendini kandırır. Eden, kendine eder. İnsanın kendi kendisine yaptığını, kimse yapamaz.
 
Efe
Per Ağu 29, 2013 1:08 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: YaLan SözLer Üzerine Kısa Bir Yazı

Yalan, insanların birbirlerine olan güvenlerini derinden zedeler. Bir kere olsun yalanını yakaladığımız birine bir daha şüpheyle yaklaşırız. İnsanlar arasındaki ilişkilerin temeli güvene dayanır. Bu nedenle yalan söylemek insanların hayatını ve ilişkilerini de etkiler. Yalan söylemek, kötü bir davranıştır ve insanları kandırmaya çalışarak kendini akıllı sanmaktır. Başkalarına söylenilen yalan, aslında kişinin kendine söylediği yalandır.
yalanla hep kazandığını zannedersin  ama her yalan bir kayıptır 
esmersevda
Cum Ağu 30, 2013 8:23 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: YaLan SözLer Üzerine Kısa Bir Yazı

 
                      
 
                    
 
                    
                                 Emeginize yüreginize saglik..
Ferzin__
Cum Ağu 30, 2013 12:33 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: YaLan SözLer Üzerine Kısa Bir Yazı


emeğine yüreğine sağlık Efe Adminim

Ece
Cum Ağu 30, 2013 6:00 pm
 
Foruma git
Konuya git

Allah Aşkını Hissediyor musunuz?

 
 
 
 
Allah Aşkını Hissediyor musunuz? 
 
Mümin dünyaya Allah’a aşkla bağlanmak için gelir. Yalnızca O’na kul olmak, O’na şevkle ibadet etmek, içinde tutkulu aşkı hissetmek, Rabb’ine deli aşık olmak için gelir.Mutluluk Allah sevgisiyle, Allah aşkıyla olur, bunun dışında kalpler tatmin olmaz, kurtuluş gerçekleşmez. İnsan yüzlerce yol dener ancak başka türlü mutlu olamaz. Yaşaması gereken, samimi Allah sevgisi ve gerçek Kuran ahlakıdır.Aşık sevdiğini gücendirmekten, onun sevgisinin yok olmasından çok çekinir. Allah’a aşkla bağlı insan, bundan daha şiddetle içi titreyerek Allah korkusunu yaşar. Allah’ın hoşnutluğundan mahrum kalmaktan korkar... Allah’tan gücü yettiğince korkan insan, O’nun buyruklarına uyma konusunda çok daha dikkatli olur; en çok Rabb’ini sever ve en çok O’na saygı duyar.Her an Allah aşkıyla yanmak, insana bir enerji ve canlılık verir. Bu ruhla yaşayan, Allah’a derin bir teslimiyeti ve Allah korkusunu derinden hisseden, Kur’an’a tam tabî olan mümin için tedirgin olacağı, rahatsızlık duyacağı bir şey yoktur. İnsan ancak Allah aşkıyla huzur bulabilir, tevekkül edip rahat olabilir.Samimi mümin, Allah’ın vereceği her şeye razıdır. Her türlü sonuca razı olarak Allah’a teslim olur. Allah’ın razı olması için, o da Allah’tan razı olur. Allah ne musibet verirse versin, aşkla sever Allah’ı, ne yaşarsa yaşasın aşkı devam eder.“Rableri Katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O’ndan razı (hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden ’içi titreyerek korku duyan kimse’ içindir.” (Beyyine Suresi, 8) Bediüzzaman Allah aşkını şu sözlerle dile getirir: “ Aşk, şiddetli bir muhabbettir. Fâni sevgililere yönelik olduğu vakit, ya o aşk kendi sahibini daimî bir azap ve elemde bırakır. Veyahut o mecazî sevgili, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için, kalıcı bir sevgili arattırır; geçici sevgiliye değil, Allah’a olan aşka dönüşür.” Allah’a derin aşkla bağlı mümini Rabb’ine kavuşturacak olan, ölümdür. Ölüm, dünya metaına olan hırsı ortadan kaldıran kesin delildir ve mümin için cennete açılan bir kapıdır. Nefsi müthiş terbiye eden, ahlakı güzelleştiren en önemli sebeplerin başında gelir. Ölüm korkusu, cehennem korkusu insanları çok etkiler. Bu korkular, insanların daha merhametli, şefkatli, daha akılcı, daha sevecen, daha ince düşünceli olmalarını sağlar. Ve güzel ahlakın kökenini oluşturur. Bu nedenle ölüm, mümin için cennete vesile olma, Rabb’ine kavuşma yönünde bir nimet anlamındadır.Ölümle her şeyin biteceğini, yok olacağını düşünmek korkunç bir şeydir. Oysa sonsuza kadar Allah aşkıyla yanmak, sonsuza kadar aynı şiddetli aşkla yaşamak muhteşem güzel bir duygudur. Milyarlarca yıl da geçse, Allah’ı aynı muhabbetle sevmeye devam etmek... Dileyelim Allah bu aşkı bizlere katıksızca yaşatsın; tükenmesi olmasın…
 
esmersevda
Per Ağu 29, 2013 8:37 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Allah Aşkını Hissediyor musunuz?

 Emegine yüregine, Kalemine saglik Esmersevda  Allah Cümlemizi Allah Askiyla yananlardan eylesin insallaah  aminn


 


Asri_Saadett
Per Ağu 29, 2013 4:39 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Allah Aşkını Hissediyor musunuz?

 

Aşık sevdiğini gücendirmekten, onun sevgisinin yok olmasından çok çekinir. Allah’a aşkla bağlı insan, bundan daha şiddetle içi titreyerek Allah korkusunu yaşar. Allah’ın hoşnutluğundan mahrum kalmaktan korkar... Allah’tan gücü yettiğince korkan insan, O’nun buyruklarına uyma konusunda çok daha dikkatli olur; en çok Rabb’ini sever ve en çok O’na saygı duyar. Her an Allah aşkıyla yanmak, insana bir enerji ve canlılık verir. Bu ruhla yaşayan, Allah’a derin bir teslimiyeti ve Allah korkusunu derinden hisseden, Kur’an’a tam tabî olan mümin için tedirgin olacağı, rahatsızlık duyacağı bir şey yoktur. İnsan ancak Allah aşkıyla huzur bulabilir, tevekkül edip rahat olabilir. Samimi mümin, Allah’ın vereceği her şeye razıdır. Her türlü sonuca razı olarak Allah’a teslim olur. Allah’ın razı olması için, o da Allah’tan razı olur. Allah ne musibet verirse versin, aşkla sever Allah’ı, ne yaşarsa yaşasın aşkı devam eder. “Rableri Katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O’ndan razı (hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden ’içi titreyerek korku duyan kimse’ içindir.” (Beyyine Suresi, 8)
Bediüzzaman Allah aşkını şu sözlerle dile getirir: “ Aşk, şiddetli bir muhabbettir. Fâni sevgililere yönelik olduğu vakit, ya o aşk kendi sahibini daimî bir azap ve elemde bırakır. Veyahut o mecazî sevgili, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için, kalıcı bir sevgili arattırır; geçici sevgiliye değil, Allah’a olan aşka dönüşür.” Allah’a derin aşkla bağlı mümini Rabb’ine kavuşturacak olan, ölümdür. Ölüm, dünya metaına olan hırsı ortadan kaldıran kesin delildir ve mümin için cennete açılan bir kapıdır. Nefsi müthiş terbiye eden, ahlakı güzelleştiren en önemli sebeplerin başında gelir. Ölüm korkusu, cehennem korkusu insanları çok etkiler. Bu korkular, insanların daha merhametli, şefkatli, daha akılcı, daha sevecen, daha ince düşünceli olmalarını sağlar. Ve güzel ahlakın kökenini oluşturur. Bu nedenle ölüm, mümin için cennete vesile olma, Rabb’ine kavuşma yönünde bir nimet anlamındadır. Ölümle her şeyin biteceğini, yok olacağını düşünmek korkunç bir şeydir. Oysa sonsuza kadar Allah aşkıyla yanmak, sonsuza kadar aynı şiddetli aşkla yaşamak muhteşem güzel bir duygudur. Milyarlarca yıl da geçse, Allah’ı aynı muhabbetle sevmeye devam etmek... Dileyelim Allah bu aşkı bizlere katıksızca yaşatsın; tükenmesi olmasın…
 Yüreğinize sağlık...
Tutku
Per Ağu 29, 2013 7:36 pm
 
Foruma git
Konuya git

PEYGAMBERİMİZ : SEVGİ VE RAHMET ELÇİSİ

      PEYGAMBERİMİZ : SEVGİ VE RAHMET ELÇİSİ       İnsanlığın içinde yaşadığı küresel sömürgecilik ve aldatmacılık, kirli savaşlar, işgaller ve etnik çatışmalara karşı Hz. Muhammed'in (S.A.V) örnek yaşamı kandil gibi kalpleri aydınlatıyor .Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed(S.A.V)'i karalamak için yapılan aşağılık saldırılar, İslam dünyasının Hz. Peygamber'e olan sarsılmaz bağlılığını zayıflatamadı. İnsanları şirkten arınıp tevhide bağlanmaya, kula kulluktan sakınmaya, iyilik ve takvaya çağıran Hz. Muhammed(a), Necip Fazıl'ın ifadesiyle "Çöle inen nur" idi. Kur'an-ı Kerîm'in Enbiya sûresi 107. âyet-i kerîmesinde Hz. Muhammed(a) misyonu şöyle belirtiliyor: "Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" buyuruluyor. Rahmet Peygamberi olarak nitelenen Hz. Muhammed(a), sınıf, ırk, soy, cins, servet ve tüm statü farklarına dayanan imtiyazları ortadan kaldırdı, bütün insanların bir tarağın dişleri gibi eşit olduklarını tekrarlardı hep. Üstünlük ise sadece takvada idi ve Allah katında geçerliydi. Hz. Peygamber'in insanları çağırdığı şey, kirli savaşların, işgallerin, etnik çatışmaların, küresel sömürgeciliğin ve aldatmacılığın yaşandığı, güçlerini hayra ve iyiliğe harcamak yerine toplumlar üzerinde sulta ve hegemonya kurmak isteyenlerin cirit attığı bugünkü dünyaya ve insanlığa da ilahi bir mesaj
esmersevda
Cum Ağu 30, 2013 8:27 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: PEYGAMBERİMİZ : SEVGİ VE RAHMET ELÇİSİ

 
  
Büyüdükce büyüyor hasretin icimdeBir an olsun düsmüyor salavatin dilimdeHicbir gece dinmiyor yaslar gözümdeÖyle özlüyorum ya Rasulallah...
Sükürler olsun bende senin ümmetindenimRabbimden ve Senden baska yoktur yarim benimGönlümle, sözümle ölene dek izindeyimÖyle özlüyorum ya Rasulallah...
Bilirim ben agladikca, düser gözyaslarim avucunaBilirim duyarsin beni, ellerim semada oldugundaTek dilegim sensin, ah varabilsem sanaÖyle özlüyorum ya Rasulallah...
Bastigin topraklara yüzümü sürebilsemNurla dolu olan yesil kubbeni görebilsemSultanim ugruna bu canimi verebilsemÖyle özlüyorum ya Rasulallah...

Bütün bunlara rağmen senin şefaatine muhtacız Ya Rasulallah!

Ne olur biz günahkar ümmetinden şefaatini esirgeme Ya Rasullallah!

Bizlere Lütfen Dua Buyur Yâ Rasulallah (sav)
 
 
Ferzin__
Cum Ağu 30, 2013 12:01 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: PEYGAMBERİMİZ : SEVGİ VE RAHMET ELÇİSİ


Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim, inneke hamîdun mecîd.
 
 
 
Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim, inneke hamîdun mecîd.
 
Manası: Allahım! Muhammed'e ve ailesine rahmet kıl, tıpkı İbrahim'e ve ailesine rahmet kıldığın gibi. Sen övülmeye lâyıksın, şerefi yücesin. Muhammed'i ve ailesini mübarek kıl, tıpkı İbrahim'i ve ailesini mübarek kıldığın gibi. Sen övülmeye lâyıksın, şerefi yücesin.  (Bk. Buhârî, da?avât 33: Müslim, salât 66-68) Emeğinize sağlık paylaşımlarınız çok güzel.
 
Hacegan__
Cum Ağu 30, 2013 4:33 pm
 
Foruma git
Konuya git

Sözler...Nerelere düşmüş...

 

 
Hani bir tabir vardır ya ‘’söz ayağa düşmüş’’ diye; işte bu da ona benziyor. Şiddet söze düşmüş adeta.
 
Sadece el kaldırmakla, vurmakla, dayak atmakla, bedene darp yapmakla, fiziki olarak can yakmakla yetinmiyoruz artık. Günümüzde öyle tahammülsüz olduk ki, ağzımızdan çıkan sözleri frenleyemez haldeyiz her birimiz.
 
Şiddet söze düşmüş, düşmüş de kimsenin haberi olmamış sanki.
 
En saygın, en görmüş geçirmiş insanlara bakıyorsunuz, dışarıdan hanımefendi ya da beyefendi gibi görünen pek çok maskeli insan… gerçek kimlikleri ise tamamen tersi.
 
Sakinken, her şey normal seyrinde devam ederken, gerek davranışları gerekse sözleri bizler gibi olan bu kişiler; maalesef öfke ve kızgınlık anlarında maskelerini kaybediyor ve gerçek kimlikleriyle karşımıza çıkıveriyorlar. Kullandıkları kelimeler, üslup tarzları, seslerinin volümü ile her konuşmaları adeta bir şiddet gösterisini andırıyor. Ağızlarından çıkan her sözcük bıçak misali keskin, kurşun misali ağır bir şekilde   gelip yüreklere saplanıyor acımasızca.
 
Bu sözler öyle derin izler açıyor ki insan ruhunda, telafisi kolay kolay mümkün olmuyor. Geri alınamıyor, üzerine merhem olarak sürülecek hiçbir şey bulunamıyor.
 
Elinizi kaldırıp tüm kuvvetinizle tokat atmakla, yetinmeyip birbiri ardına indirdiğiniz darbelerle  birebirdir sözsel şiddet. Birinde davranışınız, diğerin de ise sözlerinizle şiddeti konuşturursunuz.
 

 
Karşınızdaki kişinin bedeninde yarattığınız izler kadar ruhunda da onarılmaz yaralar açarsınız. Açarsınız da içiniz nasıl rahat eder? Vicdanınızın sesini, geceleri sizi uyutmayan haykırışlarını nasıl görmezden gelirsiniz; işte ben onu bir türlü anlayamam.

Sanırım bu anlamda insanları en iyi tanıdığımız anlar, öfke nöbetlerine ve kızgınlıklarına rastladığımız anlar olmalı. Oysa ki tartışmaların, öfke ve kızgınlıkların da bir seviyesi, bir ölçüsü olmalı. Kabalaşmanın, hakaret yüklü sözcüklerle adeta saldırmanın, işi duygusal ve sözel şiddete taşımanın, gurur kırmanın, rencide etmenin, sırf kendi gibi düşünüp davranmadığı için kalp yaralamanın kime ne faydası olmuş ki şimdiye değin sorarım size? O bir anlık rahatlama dışında…
 
Eğer siz kaliteli bir yaşamı savunuyor ve saygıyı her davranışınıza yansıtıyorsanız, ne kadar öfkelenirseniz öfkelenin asla kişiliğinizde bir değişme göstermezsiniz. Maskeniz yoktur yüzünüzde, kimliğinizi saklama gereği duymazsınız çünkü.
 
Neyse odur sizin haliniz, duruşunuz, davranışlarınız ve sözleriniz…
 
Kibarlığınız, hanımefendiliğiniz ya da beyefendi duruşunuzla kalitenizi konuşturursunuz. Ve ne güzel bir duruştur bu aslında herkeste olması gereken.
 

 Yoksa çirkinleşmek, bırakın duymayı ağıza dahi alınmayacak sözleri sarf etmek; o an rahatlamak adına ağızdan çıkacak sözlere sahip olamamak o kadar kolay ki… ve ne yazıktır ki hep kolaya kaçıyor insanlar. Hem de normal hallerinde değişeceklerini hiç düşünmediğiniz, maskeleriyle sakladıkları yüzlerine baktığınızda asla kendilerine konduramadığınız kişilerdir  bunlar çoğu kez.  Kişilikleri tam olarak oturmamış, egoları adeta tavan yapmış…

 
Yüzlerinde hep maskelerle dolaştıkları için olsa gerek, öfke anında maskelerini yüzlerinde tutmayı unutuyorlar galiba, o hiddet cehenneminde. İçlerinde sanatçılar, saygın meslek sahipleri, iyi eğitim görmüş pek çok insan… maalesef adam gibi adam olabilmek için bunlardan daha önemli olan bir nüans var ki o da insanlık ve vicdanı duygulara sahip olabilme. Gönül gözüyle bakmasını bilen sevgi dolu bir yürek ise bunun için yeterli. Başkalarının canını yakmayı bırakın, onlara her türlü kusurlarına rağmen bağışlayarak ve sevgiyle sarılabilme potansiyeline sahip olabilmektir asıl olan. Sizce de öyle değil mi?
 

 
Ne acıdır böylesi insanlarla bir arada olmak. Hele hele bir hayatı paylaşmak… 
Sabretmek, her defasında belki artık yüzüne takacak maskesi kalmamıştır diye, ama nafile. Çünkü öfkesi yatışınca ne yapıp ederler ve her nereden bulurlarsa artık, bir şekilde o aslında kendilerine oldukça bol gelen kimliklerine bürünüp, maskelerinin ardına saklanırlar. Bu şekilde herkesi kandırdıklarını sanırlar ama, asıl kendi kendilerini kandırdıklarını fark edemezler.  Sarf ettikleri o son derece seviyesiz sözlerin lekesiyle aslında kendi kişiliklerini lekelediklerini bilmezler. Bilmezler ki, söz insanın kişiliğinin olgunluğunun ölçüsüdür. Ve söyledikleri sözlerle karşılarındakini değil; aslında kendi seviyelerini, kendi ölçülerini belli ederler.
 
Tam bu noktada gelin Montaigne’nin sözlerine kulak verelim;
 
‘’İnsan her yerde hep o insandır ve bir insanın özünde soyluluk olmadı mı, dünyanın tacını giyse yine çıplak kalır.’’  Yani boş yere maskelerinin ardına saklanırlar ve sadece kendilerini kandırdıklarını, aslında çıplak olduklarını fark edemezler.
 
Maskelerin ardına saklanan, öfkesine yenik düşen ve sözsel şiddeti alışkanlık haline getirenler unutmasınlar ki, benzer tavırlar hiç beklemedikleri anda sevdiklerini de bulabilir. Çünkü hiçbir kötülük karşılıksız kalmaz bu dünyada, bumerang misali döner sizi bulur, sizin de canınız hiç olmadığınız kadar yanar, tıpkı canlarını yaktıklarınız gibi. İşte bu nedenle çok geç olmadan dilinize, sözünüze hakim olmayı, maskelerinizi bir yana bırakarak, en azından bundan sonra gerçek kimliğinizle hayatın içinde var olmaya çalışın. Ve niyetleriniz sadece iyilik için olsun, çünkü bir insan neye niyet ederse onunla karşılaşır, ilahi adalet gün gelir kendisini bir şekilde bulur. Kalp kırmak niye, öfkeye yenilmek niye? Bir gün gelir o kırdığınız kalbi onarma zamanı bile bulamayabilir insan...
 
Asıl kimliğini hep saklayan, maskelerinin ardında kendince güç bulan insanlardan uzak tutalım kalplerimizi. Ve her türlü şiddetten uzak bir hayatın sımsıcak renklerinde yaşayabilmek umudumuz her dem taze kalsın diyorum ben yine de her şeye rağmen.

Ve son söz Mevlana’dan gelsin mi?
‘’Kelimelerini yükselt, sesini değil; çiçekleri büyüten yağmurdur, gök gürültüsü değil.’’
 
Bence bu söz tüm yazımın özeti gibi… kelimelerimiz hep tatlı, hep nağmeli olsun, kalp kırmasın, aksine kalp kazanmasını bilsin.

Tutku
Çar Eyl 11, 2013 3:30 pm
 
Foruma git
Konuya git

Çoğalıyor bazen...

Hepimizin bir yaşam tarzı, hayata karşı bir duruşu, ödün verdikleri ve veremedikleri var. Duymaya alıştığı sözler, görmeye alıştığı tavırlar… ama gün gelir karşınıza öyle birisi çıkar ki, hani frekanslarınız nasıl olmuş da aynı paralelde atmışsa, tüm bunları alt üst eder. O ana kadar duymadıklarınızı duyar, görmediğiniz tavırları görürsünüz. Bir yanınız kabul etmek ister ama hayır, bu kolay bir kabullenme değildir. Çünkü yeri gelir tek bir söz, bazen bir cümle ya da hareket başınızdan aşağıya kaynar su misali dökülür. O anda sağlıklı karar vermek, değer verdiklerinizi bir çırpıda yok saymak kolay değildir.

Kendinize olan saygınız, o yaşa kadar sergilediğiniz duruşunuz ve kendi kaliteniz yeterince anlaşılamamış, üstelik herkesle aynı kefeye konmuşsunuzdur. Bunu hissetmek içinizi acıtır.  Hak etmediğinizi düşünürsünüz ister istemez. Kendinizi çok büyük, erişilmez gördüğünüz için değildir bu düşünceler. Yeterince ve net olarak anlatamadığınıza yanarsınız en çok… Oysa ki öyle zor anlaşılır yanlarınız da yoktur ama, sizi siz yapan özellikler bir çırpıda harcanmıştır işte. Siz onları yaratmak ve korumak uğruna senelerinizi verseniz de nafile. Anlaşılamamak koyar insana; ama bir de suçlanmak var ki o hepsinden ağır gelir ruhunuza.     Nasıl kızıyorum kendime bazen  Bazenler çoğalıyor bazen  Nasıl kızıyorum kendime bazen  Bazenler çoğalıyor bazen. ‘’Evet gün gelir her şey güzel ve yolunda giderken aniden ipler elinizden kaymaya başlar. Hayat sizin için durmuştur adeta. Tecrübe hanenize bir çentik daha atarken, derin yaralarınızla ancak zamana sığınırsınız; annesinin kucağını arayan bir çocuk misali.Siz naif, kırılgan ve belki hassas ruhunuzla karanlıklara düşersiniz aniden. Bir yanınız her şeyi silip gitmek isterken öte yarınız tutar sizi. Neyi neden beklediğinizi bilmeden…Sevgi mi, aşk mı, alışkanlık mı, yoğun duygu karmaşası mı, yoksa anlık tepkiler mi sizi bu noktaya getiren nedir; çözemezsiniz kolay kolay. Kızarsınız kendinize hem de çok. Ama bildiğiniz bir şey vardır o da hayata karşı duruşunuzu, dimdik tavrınızı ve kalitenizi alsa bozmayacağınızdır. Bu nedenle sessiz kalmayı yeğlersiniz çoğu kez. Zor olsa da içinize atıp, volkanların orada patlamasına izin verseniz de size yakışmaz çünkü başka türlüsü. Sessizlik en büyük erdemdir aslında… o anda anlamayanlar olduğunu düşünseniz de gün gelir değeriniz anlaşılır bir şekilde içiniz rahat olsun.Siz siz olun hayata karşı dik duruşunuzu ne olursa olsun değiştirmeyin. Çünkü asıl olan sizsiniz, başrolde siz varsınız yaşamınız boyunca. Siz güçlü olacaksınız ki yaşam enerjinizi çevrenizdekilerle sağlıklı bir şekilde paylaşın. Ve her ne olursa olsun hayata hep tebessüm dolu gözlerle bakmayı unutmayın…İşte yine bir şarkı ve o şarkı sözlerinin bana, size, hepimize dokunan yanlarıyla düşündürdükleri... Satır aralarındaki duygularda buluşmak ümidimle...Hayatı kucaklarken sevdiklerinizle ve değer verdiklerinizle ‘’bezen’’leriniz hiç çoğalmasın yaşam hanenizde.
Tutku
Çar Eyl 11, 2013 1:13 pm
 
Foruma git
Konuya git

Sustum..


Susmak…

Susabilmek…

Ne büyük bir meziyet aslında. İçinde fırtınalar koparken, sözcükler yüreğinden diline, oradan dudaklarına taşınırken kendini sessizliğe mahkum etmek, edebilmek!

Susmak bir edep işi. Herkes beceremiyor. Lafına sözüne sahip olabilmek, kalitesinden ödün vermeden yaşamına devam edebilmek adına belki de en önemli ilk adım bence.

Susmak sanıldığı gibi korkmak, sinmek, duyarsız olmak değildir. Yeri geldiğinde yapılması gereken gerçekten zor bir davranış şeklidir.

Her susuş aslında kocaman sözcüklerle anlatmaktır pek çok şeyi.

 

Tabii sadece anlayana…

Oysa ki, tarafınıza yapılan onca ağır ve çirkin söze, tavra ve hatta yazıya karşın sadece tebessüm ederek ve hiç yokmuş gibi davranmak kolay değildir. Hele hele gururunuzu kıran, inciten sözcüklerle size alabildiğine yüklenenler varsa karşınızda ne kadar zordur o anlar… Suskun kalmak, yokmuş gibi davranmak, duymamak, görmemek, okumamak belki de yazılan tüm o hakaret dolu sözcükleri.

‎"Eğer bir dış etken sizi üzerse, duyduğunuz acı o şeyin kendisinden değil, sizin ona verdiğiniz değerden geliyordur; onu da her an ortadan kaldırma gücünüz vardır."

İşte bu kadar kolay, önemli olan kendi gücünüzün farkında olmanız o kadar.

Ne kadar güzel söz dimi...

 

Elbette siz susarsınız sabırla ama karşınızdakiler durur mu? Hayır. Siz o susuşla tavrınızı koyarken bunu anlayamadıkları için daha da yüklenirler; üstünüze üstünüze gelirler. Adeta sabrınızı denerler.

 

Peki neden? Ancak o şekilde rahatladıkları için mi acaba? Tüm kinlerini, tüm öfkelerini en çirkin kelimelere sığdırarak içlerini boşalttıklarını sandıkları için mi? 

 

Gerçekten rahatlar mı böylesi insanlar işte onu bilemem. Hiç mi vicdanları sızlamaz, geceleri yastıklarına başlarını koyduklarında hiç mi uykuları kaçmaz? Yoksa tam tersini mi düşünürler, ‘’ne güzel hak etmişti tüm o kötü sözleri, hatta fazlasını’’ diyerek daha mı rahat dalarlar uykulara.

 

 

İnsanlar yapıları gereği hep karşılarındaki insanlar tarafından anlaşılmak, ister. Yanlış anlaşıldıklarında ise adeta dünyaları kararır. Kendilerini doğru ifade edememenin iç yangınıdır bu. Olsun… siz kendinizi biliyorsunuz ya başkası hakkınızda ne düşünürse düşünsün önemli olan sizsiniz, sizin düşünceleriniz, sizin tavırlarınız ve hayata karşı dimdik cesaretle duruşunuz. Bu nedenle de suskun kalmak,  her şeye rağmen kaliteyi korumak gerek diyorum ben.

 

Ve İlahi adalete sığınmak… vakti saati geldiğinde sabırla susmanızın karşılığını fazlasıyla göreceksiniz, bundan hiç kuşkunuz olmasın lütfen.

 

Belki biraz zaman alacak, belki siz tam da artık unutmuşken olacak ama olsun. Gün gelecek her şey sizin lehinize dönecek hem de asaletinizi bir dirhem olsun bozmadan. Ve bu noktada kazanan siz olacaksınız.

Buna değer mi? Bence değer. Şöyle düşünelim mi? Zaten karşınızda sizi anlayacak birisi olsaydı o hakaretleri yapmaz, sakince sizi en azından bir kez dinler, değer verdiğini, önemsediğini gösterirdi bir şekilde. Madem dinlemeden üstelik bir de canınızı gururunuzu yakacak kadar ileriye gitti, susmak ona verilecek en ağır cezadır aslında.

Susmak, susmayı becerebilmektir asıl olan. Dengeleri korumak, karşınızdakinin daha fazla çirkinleşmesini görmemek, hatta ortamı daha fazla germemek adına da olsa önemli bence ve bir tarafın bunu yapması gerekiyor.  İşte ben diyorum ki bunu yapan taraf hep siz olun, hep bizler olalım. Ve her ne olursa olsun kalitemizden, asaletimizden ödün vermeyelim.

 

 

 

‘’Yüreğinin büyüklüğü kadar yardım et ve SUS!

  Sus…

  Susabilmek öyle bir erdemdir ki…

  Son sözü söyleyen sen olsan da

  Sadece sen bil ve kendine fısılda

  Bırak seni kim nasıl bilirse öyle bilsin yüreğince insan ol

  Ve insan olabilmenin erdemini yüreğinde yaşa!...   ‘’

 

Erdemli, edepli, saygın olabilmek her şeye değer. Adam gibi adam olabilmek ve bunu yaşantımızın her noktasında bizzat göstermek ise kaliteli yaşamın en önemli anahtarı. Ben susmaktan yanayım. Yanış anlaşılmasın, susup içime atmaktan değil. En kısa sürede unutarak; yaşama kaldığım noktadan tebessümle devam etmek adına şimdi SUSTUMMM ve son sözü Mevlana’nın çok sevdiğim sözlerine bıraktım;



 

"Suskunluğum asaletimdendir, her lafa verecek cevabım var ama bir lafa bakarım laf mı diye, bir de lafı söyleyene bakarım adam mı diye."
Tutku
Çar Eyl 11, 2013 2:41 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Sustum..


MUTLU çiftine bunu göndermek geldi içimden kattıkları güzellikler için..

Tutku
Cum Eyl 13, 2013 4:25 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Sustum..


Matemim asıl senin Yüreğine sağlık..

Tutku
Cum Eyl 13, 2013 4:22 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Sustum..

Konuşmak susmanın kokusudur..
Söz gümüşse ..Sükut altındır..

Anlayan vardır mutlaka özümüzden saçılanları,anlam kargaşası yaşatmadan bir bakışla anlayan vardır elbet..
Ya anlamayanlar için ne yapmalı? diye sormak geldi içimden:)

Velhasıl anlatmakta,anlamakta zor bu hayatta...En güzeli susmak..:)
Tutku
Cum Eyl 13, 2013 4:16 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Sustum..

 

                                       SUSTUM
Karşılığında yalanlar,aldatmalar riyakarlıklar getiren.... Her güzel ve hayırlı sözleri söylememek için SUSTUM.... Özümle, samimi kalbime her açılan yaralardan dolayı.... Suçlu olan sadece öven ve mutluluk veren bu dilim ise SUSTUM.... Artık söz söylemek ve haklı olmak haksız olanların hakkı ise.... O hak olanı hak sahiplerine vermek için SUSTUM.... Dünyada olup yaşayarak dilin zehirini saçmak evla ise.... Ben dünyada değil sözümü ahirette söylemek için SUSTUM.
 
 
Ne kadar susulacaksa o kadar sustum! Kendimle konuşuyorum şimdi yalnız... Yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime Kimse duymuyor...
 
 
Emeğine Yüreğine Sağlıkk...
MUTLU__
Per Eyl 12, 2013 1:28 pm
 
Foruma git
Konuya git

Kalp kırmak kabe'yi yıkmak gibidir....

       
 Kalp insanda bulunan her değerli şeyi içinde barındırır. Îmânı da insan kalbinin duyarlılığıyla ilgilidir. Kalple akledilir, kalple iman edilir. Uzlaşı kalpte yaşanır, takva kalpte yaşanır. Kalp ısınır, kalp sağlamlaşır, kalp meyleder, parçalanır, katılaşır, mühürlenir. Kalp mutmain olur.
Kalp mühürlenmiş ise ölüdür. İçinde kavrayış, vicdani duyarlılık yoktur; dolayısıyla akıl ve iman da yoktur. Mevlânâ’nın ifadesiyle kalp, yüce Allah’ın nazargâhıdır. Bu sebeple, bir gönül yıkmak, bin kâbe yıkmaktan daha kötüdür.
İmam Rabbânî bizi, “kalb Allah’u teâlânın komşusudur” diyor ve şöyle uyarıyor: “Allah’u teâlâya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir. Mümin olsun, âsi olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemelidir. Çünkü, asi olan komşuyu da korumak lazımdır. Sakınınız, sakınınız, kalb kırmaktan pek sakınınız! Allah’u teâlâyı en ziyade inciten küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur. Çünkü, Allah’u teâlâya ulaşan şeylerin en yakın olanı kalbdir. (C.3, m.45)
Rabbimiz Peygamber(asm)’a hitaben; “Allah’tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile..” (Ali İmran Suresi, 159) buyuruyor. Güzel söz ve yumuşak davranış Kur’ân ahlâkı gereğidir, İslam’ın güzelliklerindendir. Şuurlu, aklı başında samimi mümin merhametli, nezaketlidir.
Allah’ın kâinatı kaplayan rahmetinden, şefkat ve merhametinden nasîbini alamayan insan katıdır; incitir, yıkar, kırar, döker.
Samimi mümin ise İlâhi rahmetin parıltılarını yansıtan, kalbi Kur’ân ayetlerine karşı yumuşamış insandır. Yüce Allah’ı aşkla anlatır, muhabbetle anlatır. Resûllullah(asm)’a olan aşkını, Allah rızası için olan aşkını, Allah’ın tecellilerine, yarattığı güzelliklere olan sevgiyi anlatır. Her şeye Allah aşkıyla bakar. Allah’ın tecellileri olan çocukları, kuşları, çiçekleri sever, tüm canlıları sever, insanları sever. Kalp kırmaz, saygılıdır, bağırıp çağırmaz, ters konuşmaz. Esprili ve şakacıdır. Eleştirilerinde kırıcı değil yapıcı ve nezihtir.
Samimi mümin, İbrahim (as) gibi yumuşak huylu, duygulu ve gönülden Allah’a yönelen insandır. Değil kalp kırmak, mümin, kalplere sevinç ve huzur koyan insandır.Selam ve dua ile Hacegan....
Hacegan__
Cmt Eyl 21, 2013 10:23 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Kalp kırmak kabe'yi yıkmak gibidir....

 
     
KISKANÇLIK KÖTÜ BİR DUYGU .ÖN YARGILI OLMAKTA ÖYLE .DİNLEMEDEN KONUŞMAKTA .İNSAN KAYBETMEK ÇOK KOLAYDIR AMA KAZANMAK MARİFET İSTER.KALP KIRMAK KOLAYDIR .AMA KIRILAN KALP ASLA ONARILAMAZ.KENDİNİ ASLA EN İYİ BEN BİLİYORUM ZANNETME .HELE HELE VAZGEÇİLMEZİM ASLA HİSSETME.ZİRA BİR BAKARSIN BİR GÜN DÜNYADA YAPAYALNIZ KALMIŞSIN .BELKİ SENİ ÜZENLRİN ÇOKTUR AMA SEVİN EN AZINDAN SENİ ÜZEN BELKİ SENİ SEVDİĞİ İÇİN SENİ ÜZEN BİRİLERİN VAR. BURNUN HİÇ BİR ZAMAN KAF DAĞINDA OLMASIN  BELKİ SENİN KÜÇÜK GÖRDÜĞÜN İNSAN   EN YÜCE YERLERDEDİR  .ASLA YALANDAN SEVME   ZİRA EN KÖTÜ YALAN SEVGİNİN YALANIDIR .ASLA KARŞINDAKİNE SAYGISIZCA KONUŞMA ZİRA  KONUŞTUKÇA  KÜÇÜLEN SEN OLURSUN   O KİŞİ KÜÇÜLMEZ ..BİRİLERİ SANA HOŞ GÖRÜLÜ DAVRANIYORSA   SANMAKİ  SEN MÜKEMMELSİN DOĞRUSUN VAZGEÇİLMEZSİN AKSİNE DAHA BİR ÇOK  ŞEYİ BİLMEDİĞİN İÇİN KOL KANAT GERİLEN BİR MELEKSİN .BİR BAŞARI KAZANINCA ZANNETMEKİ ÜSTÜNSÜN BELKİ BAŞARMANA İZİN VERİLDİĞİ İÇİNDİR .MAĞRULLANMA   KENDİNE ÇOK GÜVENME  HAYAT İNSANA ÖYLE BİR TOKAT VURURKİ  YERİN YEDİ KAT DİBİNE GİRERSİN ..ZENNEDERSİNKİ BAŞARDIM  MUTLUYUM  .AMA ASLINDA İLERDE GELECEK OLAN  MUTSUZLUKLARA ZEMİN  HAZIRLARSIN  .YÜCE KALPLİ OLMAK BİR ERDEMDİR   S.EVMEK SAYMAK BİR ERDEMDİR  AMA  BEN MÜKEMMELİM HAVASINA GİRERSEN  GİTTİĞİN HER KAPIDAN KOVULUR GİRDİĞİN HER KALPTEN ATILIRSIN .BİR KALPTE YERİN VARSA BİLKİ  SEN MÜKEMMEL OLDUĞUN İÇİN DEĞİL O KALBİN SAHİBİ SANA KALBİNDE YER VERDİĞİ  İÇİN ORADASIN.
Bir gönlü mü kırdın; ağlamalısın… Hele özür dilemesini bilmiyorsan; senden dost olmaz… Senden yârân olmaz… Ya incittiğin ,kırdığın gönlü Allah seviyorsa, Rasulallah(S.A.V)seviyorsa,... Hatta arz-ü sema dahi seviyorsa!!! Nerden bileceksin, bilmiyorsun… Bilseydin ödün kopardı dokunmaktan…
                       Eline, Emeğine, Yüreğine Sağlıkk...
Tuanna__
Cmt Eyl 21, 2013 2:13 pm
 
Foruma git
Konuya git
cron