727 sonuç bulundu

Geri dön

Paris’te dantel ve tül rüzgarı

http://luxurylife.com.tr/timthumb/timthumb1.php?src=/wp-content/uploads/127970639_10.jpg&h=400&w=700&q=85&zc=1


Alexander McQueen, Valentino gibi ünlü markalar Paris’te gelenekle yeniliğin uyumunu da sergilediler. Dantel, tül ve şifonla pastel renkler; şıklığı ve zerafetin altını çiziyordu.

Alexander McQueen’in Paris’te sergilediği 2012 İlkbahar Yaz Koleksiyonu’na yine radikal fikirler ve mükemmel bir kesim hakim oldu. Markanın yeni kreatif direktörü Sarah Burton, geçen yıl intihar eden Alexander McQueen’in modacı ruhunu devam ettirmeyi başardı. Burton da Lagerfeld ve Tisci gibi denizaltından esinlenmişti ;ancak Alexander MacQueen’in koleksiyonu detayları ve zorlu kesimleriyle öne çıktı. Kat kat tüller, pırıl pırıl ışıldayan kumaşlar modellerin her hareketinde dalgalanıyor ve adeta deniz dibinde suyu takip eden mercanları ya da mercan kayalıklarını anımsatıyordu. Sarah Burton her ne kadar McQuenn’in modacı ruhunu yaşatsa da kendi çizgisini ihmal etmemişti. Uzun dar etekler, pastel tonda fırfırlı daha kadınca elbiseler bunun kanıtı oldu. Özellikle koyu siyah deri ve dantel tasarımlar büyüleyiciydi. Mankenlerin başlarının dantel maskelerle sarılmış olması, koleksiyona ürkütücü bir gizem kattı.

Valetnino’nun misyonu değişmedi

Valentino, rüya gibi tasarımlar yapmaya ya da başka bir deyişle, hayal edilen tasarımları gerçekleştirmeye devam ediyor. 2012 ilkbahar yaz koleksiyonunda Pier Paolo Piccioli ve Maria Grazia Chiuri kreatif direktörlüğü devralmış olsa da durum; Valentino’nun misyonunun değişmediğinin ispatı gibi. Danteller, pastel renkler ve deri kullanılarak yapılmış tasarımlar tam da ”Valentino eski alışkanlıklarını koruyor” dedirtirken, podyumda beliren bir sweatshirt soru işaretlerine neden oluyor. Romantik ve işveli elbiseler yine Valentino’nun odak noktası. Aslolan dantele ise bir bakıyorsunuz; giysiye renkli ve zarif bir biçimde iliştirilmiş, derken bir de bakıyorsunuz; pastel tonlarda ve büyük parçalar halinde yerleştirilmiş. Pastel tonda sade kesimler ve siyah şifon elbiseler de aynı zarafet ve şıklığı koruyor.
Almira
Pts Şub 13, 2012 1:06 am
 
Foruma git
Konuya git

PARİS’TE HAUTE COUTURE GÜNLERİ

http://luxurylife.com.tr/timthumb/timthumb1.php?src=/wp-content/uploads/Versace_Paris_HC.jpg&h=400&w=700&q=85&zc=1

aris Haute Couture haftası kapsamında 23 – 26 ocak tarihlerinde dünyaca ünlü moda devleri 2012 İlkbahar/Yaz koleksiyonlarını renkli şovlarla beğeniye sunacak. Avrupa’nın en gözde moda merkezlerinden biri olan Paris’te İlkbahar/Yaz 2012 koleksiyonlarının tanıtılacağı Paris Haute Couture Moda Haftası, ünlü İtalyan modaevi Versace’nin defilesi ile başladı.

Paris’te Haute Couture alanında kendini ispatlamış sayılı modaevlerinden biri olan Versace’nin defilesi moda otoriteleri tarafından büyük beğeni topladı. Versace, en son 2004′te Paris Haute Couture resmi takviminde yer almıştı. Dört gün sürecek moda haftası boyunca milyon dolarlık şovlarla tasarımlarını sergileyecek markalar arasında Chanel, Dior, Gaultier, Givenchy ve Armani gibi ünlü moda devleri bulunuyor.
Almira
Pts Şub 13, 2012 12:54 am
 
Foruma git
Konuya git

Milano’da açılış Gucci ile

http://luxurylife.com.tr/timthumb/timthumb1.php?src=/wp-content/uploads/125952308_10.jpg&h=400&w=700&q=85&zc=1


Milano Moda Haftası, ünlü İtalyan lüks markası Gucci’nin 2012 ilkbahar – yaz kadın modasını sergilediği defilesi ile açıldı. Siyah ve altın renginin hakim olduğu tasarımlar, bir yaz akşamı New York, Paris ya da Roma’da açık havada düzenlenen bir gece için ideal.



Gucci’nin 1012 İlkbahar – yaz koleksiyonunu altın kıymetinde şıklık ve çıplaklık olarak özetlemek mümkün. Markanın Kreatif Direktörü Frida Giannini’nin tasarımlarında siyah ve altın renginin hakim olması, kostümlerin bele değil daha çok kalçaya oturmuş olması dikkat çekiciydi. Hafif kumaşların tercih edildiği tasarımların güzelliği; enli çizgilere, sıra dışı desenlere ve kemerler gibi ayrıntılara gizlenmiş.



Kendinden desenli ya da aslan desenli şeffaf kumaşlar, askeri tarzda kesilmiş mini ya da sırtı açık altın renkli işlemeli ceketler, göğüs dekoltesini ön plana çıkaran bluzlar, diz üstü yine kendinden desenli elbiseler dünyaca ünlü modellerin üzerinde göz alıcı görünüyordu. Yeşili, siyahı, beyazı ve altın rengini mükemmel bir biçimde harmanlayan Gucci’nin koleksiyonu, önümüzdeki ilkbahar -yaz sezonunda da yüksek topukların moda olmaya devam edeceğinin habercisi oldu.



Altı gün süren Milano Moda Haftası’na, aralarında Armani, Dolce & Gabbana, Fendi, Missoni, Prada, Max Mara, Alberta Ferretti, Alessandro Dell’Acqua – No21 ve Versace gibi markalara çalışan 73 tasarımcı katılıyor. İrili ufaklı 144 sunumun yanı sıra Gucci ve Louise Vuitton’un, ikisi de Milano’nun ünlü alışveriş merkezlerinden Via Montenapoleone’de bulunan iki yeni mağazasının açılışı da yapılacak. Cumartesi günü Armani, Jil Sander ve Emilio Puccini; pazar günü de Dolce & Gabbana, Missoni ve Christopher Kanes Versus sonra da Giorgio Armani ve Roberto Cavalli tasarımlarını modaseverleri ile buluşturacak.
Almira
Pts Şub 13, 2012 12:48 am
 
Foruma git
Konuya git

Yinede Seviyorum Seni

http://i51.tinypic.com/24mzt6r.jpg

http://i52.tinypic.com/i3h289.jpg

http://i56.tinypic.com/2dn9mw.jpg

http://i52.tinypic.com/16ke3r6.jpg

http://i53.tinypic.com/2dv4o6v.jpg

http://i54.tinypic.com/spccap.jpg

http://i56.tinypic.com/hwa3a8.jpg

http://i52.tinypic.com/dxy1zb.jpg

[IMG]http://i53.tinypic.com/2qlqpmv.jpg[/IMG9

http://i54.tinypic.com/1z1qyvc.jpg

http://i52.tinypic.com/2mmv0bq.jpg

http://i53.tinypic.com/2vl14yr.jpg

http://i53.tinypic.com/2dspn55.jpg

http://i53.tinypic.com/21n1fn6.jpg

http://i52.tinypic.com/33tjh5j.jpg
DiLay__
Pts Şub 13, 2012 11:38 am
 
Foruma git
Konuya git

Keşke tanımasaydım seni

http://img21.dreamies.de/img/193/b/o7r2yk0gdbh.gif
http://i037.radikal.ru/0910/60/1c7eb625a4a4.gif
http://img21.dreamies.de/img/193/b/o7r2yk0gdbh.gif

http://s005.radikal.ru/i211/1005/ca/5285a5070da4.gif

Keşke tanımasaydım seni
Omuzlarıma bu kadar yük binmezdi o zaman
Gözlerim ağlamayı bilmezdi
O kadar sık kalbim çarpmazdı böyle delicesine,

http://img21.dreamies.de/img/193/b/o7r2yk0gdbh.gif

Benim de ellerim sımsıcak olurdu mutlaka
Geceleri asla uykusuzluk çekmezdim sabaha kadar
Rüyalarım hatta tatlı hayallerim olurdu
Duygusuzca düşünmezdim yokluğunda günlerimi, saatleri hep

http://img21.dreamies.de/img/193/b/o7r2yk0gdbh.gif

Hiç üşümezdim böylesine ölü soğukluğunda
Hırsım takip etmezdi beni, kötü kader
Kan çanağına dönmezdi gözlerimin ta içi.
Kayan yıldızlardın bende farklı dilekler tutardım,

http://img21.dreamies.de/img/193/b/o7r2yk0gdbh.gif


http://s005.radikal.ru/i211/1005/ca/5285a5070da4.gif

http://i026.radikal.ru/1004/b1/ce8e64f17253.jpg


http://s005.radikal.ru/i211/1005/ca/5285a5070da4.gif


Duyardım, anlardım yanımda konuşulanı,
Hayretim bu kadar artmazdı o zaman
Ben de gülerdim zaman zaman
Deniz ve mehtap benim için önemli olurdu.
Hele kara saplı bıçak dostum olmazdı sırtımda


http://i026.radikal.ru/1004/b1/ce8e64f17253.jpg


Güneşsiz dünyamda kavrulmazdı ciğerim
Beynim ise böylesine hırçın ağlamazdı.
Kar yüreğime damla damla vurmazdı.
Gözyaşım ruhumu daraltmazdı, benliğimi sıkıştırmazdı.

http://i026.radikal.ru/1004/b1/ce8e64f17253.jpg


http://s005.radikal.ru/i211/1005/ca/5285a5070da4.gif


http://img710.imageshack.us/img710/5416/50078969ogl.gif

http://i026.radikal.ru/1004/b1/ce8e64f17253.jpg


http://s005.radikal.ru/i211/1005/ca/5285a5070da4.gif

En tiz sesiyle çığlıklar atmazdı göğsüm.
Simsiyah yankılar oluşturmazdı uykumda.
Saçıma sakalıma bende bakardım.
Delicesine bütün gücümle sigaramı çekmezdim.

http://i026.radikal.ru/1004/b1/ce8e64f17253.jpg


http://s005.radikal.ru/i211/1005/ca/5285a5070da4.gif

Ya da keşke tanımasaydım seni...
Keşke...
http://i026.radikal.ru/1004/b1/ce8e64f17253.jpg


http://s005.radikal.ru/i211/1005/ca/5285a5070da4.gif

http://uploads.profilegoodies.com/2008/1022/692557-2110_2083.gif
Murat Göğebakan
DiLay__
Pts Şub 13, 2012 11:23 am
 
Foruma git
Konuya git

SEVGİ KAYNAGI.....

Canlı, cansız bu dünyada yaşıyoruz ve her varlığın da bir sonu var. Ancak canlı olan varlıklar hayatta sevgiye ihtiyaç duyarlar. İnsanlar ise sevmeye, sevilmeye… İnsan neyi seviyor, neden haz alıyorsa onlarla birlikte olmak ister. Bir hayat düşünün ki o hayatın içersinde iman yoksa sevgi yoksa aşk yoksa o hayatı yaşamanın bir sıkıntı, azap ve acıdan başka bir anlamı olmaz.

Sevgi, duygu, his ve düşünceler hayatın her safhasında yaşanan güzelliklerdir. Gönül dünyamızdaki zenginliklerdir. Gönlümüzü, kalbimizi sevgilere, tüm güzelliklere açık tutmalıyız ki hayatımız da güzel olsun. İçinde sevgiyi barındıramayan insanın içi nefretle dolar ve insanlıktan uzaklaşır. İçimizdeki nefreti, kalbimizdeki sevgiyle kovabiliriz... Sevgisizlik ağır bir yüktür, kötülüklerin beslenme kaynağıdır. İnsanlar bundan kurtulmak için gayret etmeli, kalplerinde sevgiye yer ayırmalıdırlar.

Sevgi, değer vermesini bilmektir. Sevmek, inanmak ve yaşamaktır. Sevmek, Sevgili olmak ve birlikte olmaktan kıvanç duymaktır. Sevgi, bütün suni davranış ve düşüncelerin hayattan çıkarılması, ulvi düşüncelere yöneliştir. Sevgi, insanın yüce yaratıcıya hakkıyla kul olmasıdır. Sevmek, gerçek ve büyük bir imtihandır... Sevgi Ferhat ile Şirinin, Aslı ile Keremin, Mecnunla Leyla’nın aşkını yaşamaktır. Leyla’dan Mevla’ya yöneliştir…
Sevgisiz, umutsuz ve inançsız hayat bir hiçtir. Şu âlemde ister sultan, ister hükümdar olalım, her ne olursak olalım ama hakkıyla insan olalım. Yaratanı bilip, sonsuzluk âlemine göre yaşamalıyız ki mutlu olalım. Yoksa fani olan âlemde neyiz ki… Sizlere ibretlik bir hikâye;
Yaşlı bir adam tarlasında çalışırken tebdil-i kıyafet halkın içinde gezen hükümdar ona yaklaşır. Selamlaşırlar, yaşlı adam yolcunun sıcaktan bunaldığını düşünerek ona ayran ikram eder. Daha sonra sohbet etmeye başlarlar. Hükümdar yaşlı adamın sözlerinden etkilenir ve ona kim olduğunu sorar. Yaşlı adam ona:
-Hiç, der. Hükümdar merakla;
-Ne demek bu, senin muhakkak bir adın ve unvanın vardır. Yaşlı adam gene;
-Hiç, der. Hükümdar bu sefer kendisiyle alay edildiğini sanır,
-Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ben bu ülkenin hükümdarıyım der. Adam bu durum karşısında durumu izah etmeye çalışır:
-Peki hünkarım şimdi siz bu ülkenin hükümdarısınız, bundan sonra ne olmayı planlıyorsunuz der. Hükümdar şaşkın bir tavırla,
-Hiç, der. Yaşlı adam o zaman,
-Hünkârım işte ben sizin hükümdarlıktan sonra ulaşacağınız o mertebedeki adamım der...

Fiziksel olarak vücudumuzu arındırabiliriz, fakat ruhsal yapımızın sonsuz sevgiyle arındırılması gerekir. Bunun için ilahi yaratıcının sevgisine, merhametine ihtiyacımız olacaktır. Bu sevgiyi kalbimizde yaşayarak, küçük bir et parçasında büyük bir aşk ve dava taşıyacağız. Böylece enerji kazanacağız, hayatımıza anlam katacağız…
Sevgisiz hayat sıkar, daraltır içimizi. Oysaki ne kadar geniştir kalbimiz. Her şeyi alır içine, bazen de genişliği nispetinde daralıverir, sığmaz olursun içine. İki ten, iki kalp, iki gönül yoktur sevgide. Tek bir kalp olmak, sevdiğiyle kalbi bölüşmektir… Sevmek paylaşmaktır. Sevdiğiyle sevgiyi paylaşmaktır…

Vazgeçiş yoktur sevgiden, sevgiliden. Sevgilinin gönül gözü sevgi renkleri arasından gerçek renge ulaşmayı idrak eder. Sevgiler bitmez öyle ki, tüm beşeri gerçekler, tüm dünya silinir gider ama sonsuz sevgiler devamlı yaşar.

Gerçek sevginin ve güzelliğin yanında bizimkisi sönük kalır. Bu sevginin membaı da yaratıcıdır, rabbimizdir. Her insan yaratıcının güzel parçasını içinde taşımaktadır.
Vicdan, kalp ve ruh kir, pas, leke kabul etmez. Kalbimizde sevgi ve merhamete çokça yer verdiğimizde, vicdan duygusunu geliştirdiğimizde, içimizde olan volkan sonsuz yaşama dönüşür.
Sevgi gayret ister, emek ister. Sevginin en büyük kaynağı olan rabbimizi her şeyden çok sevmeliyiz ki sevgide derinleşerek, sevginin sonsuzluğuna varalım.

Sevmek sevgiliyi istemeyi de öğrenmektir. Sevgili olunca, âşıkla maşuk olunca ölüm bile güzeldir. En büyük sevgi, sonsuz yüce sevgilerde, yaratıcıda saklıdır. Sevgililerin sevgilisi yaratıcıyı sevmek de sevgiliden gelen her sözü kabullenmek, “öl” emrine bile “ölürüm” diyebilmektir. Sevmek, ölümden öte sonsuzluğa taşınabilmek, sevgili olmasını bilmektir. Tükenmeyen kaybolmayan sevgiler kaynağından doya, doya içmektir. Sevgilerin aslı ve odağı olan Allah sevgisini hiçbir zaman kalpten çıkarmamaktır.
Şu dünyada beşer, şaşarız. Ne kusursuz insan aramalı, ne de insanda kusur. Seveceksek öylece sevmeli. Sevgilerde yücelip yaratıcıya ulaşmalı…

Yeni ufuklara gerçek sevgi ve inançla dolu gönül yelkeniyle yola çıkalım. Kalp gözüyle görüp, aşk gözüyle yaşayalım… İnancı, sevgileri kalpten kıyama kaldırıp sevgiler dağıtalım. Sevgilerin kaynağına, sevgililerin en büyüğüne, yaratıcıya teslim olalım…Selam ve dua ile Hacegan...
Hacegan__
Pts Şub 13, 2012 1:56 pm
 
Foruma git
Konuya git

Sen Beni Hiç Sevmedin

http://i31.tinypic.com/30tlvyp.jpg

Sen Beni Hiç Sevmedin / Yokluğunun İç Cebinde



Suskunluğun dudaklarımda kuramadığım tek cümle."



Yine sensizliğin bilmem kaçıncı gecesi. Özleminin çaydanlığında yokluğunun demi. Sen yoksun ya hiçbir şey fayda etmiyor susuzluğuma. Bir mühür vurdum adının gezinmediği dudaklarıma. Vurdum kendimi otobüs camlarında yeşeren düşlere. Salıverdim içimdeki kuşları özgürlüğe..










Sensizliğin başlangıcı bir bulut oldum,


Aktım sel oldum senli yollarda..
Sonra yıldız oldum,
Kopardım kendimi göğümden..
Işık oldum karanlıklarına..
Ama bir ses vermedin duvarlarıma..
Gözlerinden bir ışık sermedin sancılarıma..
Ama usanmadım seni sevmekten..
Bıkmadım seni özlemekten..






Gün geldi susuzluğuma su diye kana kana içtim özlemini..


Boşaldıkça bardak, seni doldurdum dudaklarıma..
Kurudukça hasretin toprakları,
Sağnak halinde gözlerini akıttım içimin tozdan sofralarına..







Sen beni hiç sevmedin.



İçimde bir yangından ibaret gözlerin. Dışımda kanayan sözlerim..Dayanacak gücüm yok. Ah bir bilsen içimdeki senli yalnızlığı..Bana kurulan tuzağı..Hayatının devam eden yanından değil, geçmiş zamanından bir yer istiyorum. Küçücük bir yer..Adımın tuttuğu kadar. Sağdan sola..Hüzünden mutluluğa.Beş harf..Bir cümle..



Sen beni hiç özlemedin..



Şimdi içimdeki tüm denizler kurudu.Suskunluğum nüksetti..Kanıyorum…Kanadıkça acıtıyorum her yanımı..Bir cümle olup suç üstü yakalanıyorum. Zanlı gömleğimi senin gözlerinde yitirmişken özleminde yeniden suçlanıyorum.İnfazım özlemin.







Sözlerim sakın acıtmasın içini..Sevmediğinden, özlemediğinden değil bunca söz bunca cümle..Yokluğundan bu sancı.Üstüm başım özlem..Yüzüm gözüm ömrüm hasretinin ince derdinde..Hani bunca acı sadece sesinin yokluğunadır. Perdelediğin gözlerinin ıslaklığına yüreğimin güneşini seremediğimden..Derdim sana kavuşamadığımın telaşı değil..Sanki bir kuyudasın..Çıkar beni, çek beni der gibi yokluğun..



Farkındayım, suskunluğun bir imtihan bana..


Sustuğun her kelimede büyütüyorum yetim güllerimi..
Sensiz gecelerimi uykusunda sana bölerken,
Ben sana kaçıyorum katar katar..







Açılmadıkça sessizliğin kapıları,


Kovuluyorum tüm yurt bildiğim cümlelerden.
Sonra dar bir yola giriyor çocukluğum..
Ve kaçak bir yalnızlığa sarkıtılıyor gövdem..
Kana bulanıyor dudaklarım..
Koparıldıkça tenimden bir parça,
Toprağa karışıyor düşlerim.
Temizlenip yeniden yüreğimden kök salıyorum sana…
Büyüdükçe sana,
Bir türkü başlıyor bir rüzgarlı tepede..
Seni anlattıkça rüzgar,
Sen oluyorum cümlelerin sen diye bittiği yerde..
Ve hayatın sana bakan yüzünde,
Bir söz oluyorum özlemin sen diye filizlendği yerde..







" Dudaklarında bir cümle olabilmeyi mutluluk adleden yüreğimin suskunluğuna en büyük cevabıdır "



Dipnot : Suskunluğun dudaklarımda bükemediğim tek cümle..


Yazdıklarım sadece özlemine dair / Unutmayasın..
Suskunluğuna denk gelecek büyüklükte bir kelime haznem yok yürek lugatimde..
DiLay__
Pts Şub 13, 2012 11:11 am
 
Foruma git
Konuya git

Sevgililer Gununuz Kutlu Olsun

http://img27.imageshack.us/img27/1481/angelprettyresim030lg1.gif
http://img.antoloji.com/siir/media/13/www_antoloji_com_660713_239.JPG
http://www.sohbety.com/img/sevgililer0101rt2.gif
http://i44.tinypic.com/2e1udna.jpg
Seni seviyorum demek
Herşeyi kabul etmektir
Gitmeleri
Kalmaları
Ağlamayı
Gülmeyi
Acı çekmeyi
Haksızlığı
Sabretmeyi
Kabullenmeyi
Sadık kalmayı
En önemlisi de sevdiğinin gözlerine
Yenik düşmeyi
Yenilgiyi kabul edersen;
Sevilmeyi hakedersin
Ufak bir öpücük için sabredersen
Sadakati hakedersin
Onun beline mıhlanır kolların,
Sımsıkı sarılırsın,
Bırakmak istemezsin
Oysa ufak bir öpücüktür,
Kollarının anahtarı
Ne o, ne de sen bilemezsin
SeNeM
Pts Şub 13, 2012 6:40 pm
 
Foruma git
Konuya git

Anılar toparlandı...

Anılar toparlandı
Sevgiler pay edildi
Geç tanınmış dostların mekânı
Usulca terk edildi.
Sonu olmayan en kısa hikayenin kahramanlarıydı onlar
Göz önünde bir hayatın eksik yanları
Bölünmeyen çokluklardı
Büyümeyen çocukların içinde...
Çocuklardı büyümeye direnen
Yeni alemlerin kapılarıydılar
Birbirlerine açılmaya meyilli..
Anılar toparlandı
Yeminler edildi
Geç sevilen bir dostun mekanı
Usuldan terkedildi

Yeni Başlayacak hikayelerin kahramanlarıydılar
Göz önünde bir hayatın şahitleriydi onlar
Yaşanmazlar yaşanmış
Yaşam paylaşılmıştı
Zaman su gibi akmış hikaye bitmişti

Bir şiire koydular toplananları
Korkularını yanlarına aldılar
Çünkü hayat biricik kadar ucuz
Bir yetmişlik gibi çarpardı adamı
Yine de...
Bilinen bir hikayedeki gibi kahramanlardı
Göz önünde bir hayatın yoldaşlarıydı onlar
Ağlamadılar, Anlamadılar belki neye uğradıklarını
Ayrılmadılar sıcak bir haziran kadar yakındılar çünkü

Anılar toparlandı
Sevgililer bırakıldı geride
Geç gelenlere emanet bir mekan
Usul usul terk edildi
Şimdilerde nerdeler bilinmez
Unutulsalar bu şiir okunmazdı herhalde
Biri öldüyse diğerlerinde yaşıyordur
Biri öldüyse diğerlerini de götürmüştür.
Belki de…
Ilık bir boğaz akşamında İstanbul’u seyrediyorlardır
yüksek bir tepeden
Anıları dağıtmış
Kahkahaları pay edip
Eski bir dostun mekânına geri dönüyorlardır
Gözde değilseler de gönüldedirler elbet

Tıpkı hikâyeler ve kahramanlar gibi…
RuMuZ_
Sal Şub 14, 2012 12:52 pm
 
Foruma git
Konuya git

EY SEVGİLİ.......

Dostuna öyle davran ki yollarınız ayrıldığında hakkında konuşacak şey bulamasın! Düşmanına öyle davran ki yollarınız birleştiğinde utanan kişi sen olmayasın!
......Sevilene;’’ bir defa sevdiğim , seviyorum demek yeterli değildir her zaman sevdiğinizi belirtin’’ sevgi duydukça söylendikçe artar.
’’Anılmayan hatırlanmayan sevgilerde çiçekler gibi solarlar ölürler’’..
...... Ey sevgili kalbimdir seni sevmek isteyen
.......İnan yalnızlığımdır sana yaklaştıran
......O yalnızlığıma dünyamada eş seçmek isterken seni ey sevgili!
......Kalbimde aşkımı her daim körükleyense inan kalbimin sana koşmasıdır ey gönlümün sevdiği!.
......Belki yanında mum gibi görürsün beni.deryamda yüzseydin saklandığım yeri görürdün..
...Mana alemine dalsaydın rengarenk güller dererdin..
....Halimim garip gördüğünden hor hakir görme ey dildar inan ben habibin sevdiğiyim...
Ararsan bulursun güllerbahçesinde gülyüzlüye hayran hayran bakarken beni...Ara bul beni!!!
....Ama sevdam dağlardan yücedir unutma!!

....Dağlara yüklesem di sevdamı tartamazdı dağlar beni..Sevdamla huzura erdim sevdamın önünde eğildim ey sevgili!!
...Bu sevdamla savdalanacaksan yanıbaşındayım.Sevdandan vaz geç dersen sana hayal olurum!!
.....Ey sevgili faniyi ardıma koydum koyalı dünyalıkları itekledim ellerimin tersiyle...
..Bır defa RabbimAllah dediğinde kölen olurum..
...Sen senden uzaklaştığında ben sana yaklaşırım..
..Ölmeden öldüğünde tam teslim olup.Teslim olmuşken benlikten çıkar binlerce dfa ölmeden ölürüm..
..E y sevgili ahreti hatırlattığında duamı alırsın .Canıma can olduğunda..Candan dostun yarenin can yoldaşın olurum..
Aşkıma dokun yak hem kendini hemde benide

Sevmek delice çılgınca ama her şeye meydan okurcasına sevmek
....Kalbe sevda yÜklenince o insan sevdasIyla bÜyÜk aslInda cok narin acizken AŞKIYLA GÜÇLÜ DEĞİLMİDİR .Ey sevgili gören gözlerime nuru veren Rabbimken asla sığınmadım yabancı ele..
.....Gülbahçesinde gülleri dermek istersen uzat ellerini o bahçede gülün olurum..
........Sevgililer gününün anımsattıkları.Sevgi bir güne mahsus değildir bence.Her an her zerremizdedir .En güzel sevgi ilahi sevgidir...
Faniyide sevse biran bile fani olduğunu unutmamaktır..

Selam ve dua ile..Hacegan.....
Hacegan__
Sal Şub 14, 2012 12:44 pm
 
Foruma git
Konuya git

HACEGAN YANMAYA ATEŞMİ ARAR.......

Sevmeyi bilmiyorsan taşıma o yüreği!
Sevmeyi bilmeyen kalpler sinelerde yüktür!
Afetmeyi bilmiyorsan bekleme afedilmeyi!
İnsanlar içinde arifler inci gibi saklıdır avamlarsa görükür.

Bana beni sordular ben bende değilken nasıl cevap beklerler
Aşkımı sordular her zerreme hükmederken aşkım başka ne derim.
Kafa gözüyle göremezsiniz inan ki beni ,gönül gözüyle arayın bulun bende saklanan beni.
Ben demeyi çoktan unuttum ben demeyi de gizli şirkten sandım.
Gözümden perde kalktı gördüm herşeyi ayan beyan.
Görene gördüren kaldırabileceğini yükleyen tek ve mutlak olan RABBİMİZİ NE YÜCEDİR..
İlahi sevdamın önünde huzura erdim dağlardan büyük olan kalbim mağrur kalbim eğildi maşuğuma elhamdülillah..
Kaza da olan tecelli eder.Dualarımızın tecelli edişi ne sevindirdi ne hüzünlendirdi.Olan eksilmedi artıkça arttı..
Ey gözlere nuru veren Rabbimiz senden başka kimsem olmadı.Zaman zaman dünya telaşına dalsamda ayıldım çok geçmeden .Şebnem gibi gözyaşlarım yurken yüzümü.
Senin sevgini azaltacak diye faniyi sevmeye dahi korktum sevince gördüm ki azalmadı arttı sevdan.Değişen umutta olsa leyla da olsa anılan sendin.her nefesde faniyi her an terk etti kalbim bakiye yöneldi huzuru buldum..
Ömür boyu neden yanlız kaldım kaderim mi derdim artık sormuyorum biliyorum .Sen saklarsın korursun korumak istediklerini bir gül gibi.
• güle yabancı eller dokunmasın parçalamasın diye zırhlar örülür etrafında..Ama tek bildiğim şu ömrümde yanlızken ağlamadım aşkınla ağladım .Yakınlık isterken ağladım.Seni anmadan geçen her ana ağladım Rabbim.
• Aciz kulun yine kapında başka kapım mı var ki gideyim el açıp yalvarayım...Rabbim doğduğumdan bu zamana değin ölene değin yaptığım yapacağım hatalardan koru sakla koru gözet afet sen ki afetmeyi seversin.Annemden doğduğum gün gibi tertemiz eyle..Rabbim razı olduğun kullarından eyle..Hak yoldan ayırma takvadan ayırma.
• Seni sen olduğun için yaratanımızsın diye sevdim ne cennet için sevdim ne de cehennem korkusuyla sevdim..Kendine habibine yakın eyle herşeye gücün yeter..Son nefeste iman kuran dan ayırma amin amin amin...RABBİM SENİ BULAN HERŞEYİ BULMUŞTUR SENİ BULMAYAN SEVMEYENSE HERŞEYİNİ KAYBETMİŞTİR..KALBİMDEN AŞKINI ÇIKARMA ARTIR..AŞIK OLAN MAHBUBUNU İSTER MAHBUBUM SENSİN KENDİNE YAKIN EYLE RABBİM AMİN AMİN AMİN

Selam ve dua ile Hacegannn.....
Hacegan__
Sal Şub 14, 2012 12:10 pm
 
Foruma git
Konuya git

Hosgörü Nedir ?

Hoşgörü Nedir, Hoşgörü Tanımı ve Anlamı Hakkında Örnek Cümleler, Özlü Sözler

Hoşgörü kelimesini hep duyar ve sık sık kullanırız. Peki hoşgörü kelimesinin anlamını ne kadar biliyoruz? Hoşgörülü nasıl olunur bilmek için hoşgörünün ne olduğunu bilmek gerek.

Hoşgörü, müsamaha, tahammül, katlanma, görmezden gelme veya göz yumma, başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma, kendi görüşümüze ve çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla, hem de yan tutmadan katlanma demektir. İzin verme, aldırmama, iyi karşılama anlamlarına da gelir.
Sosyal ilişkilerde bir tarafın, bazen farkında olmadan, kasıtlı olmayarak, bazen de kasıtla diğer tarafa (maddi/manevi) zarar verebilecek bir sahne yaratması durumunda, diğer tarafın bunu görmezden gelerek veya cevabından vazgeçerek ödün vermek tahammülünü (erdem) gösterebilmesidir.
Hoşgörü nedir ve hoşgörülü nasıl olunur?

Hoşgörü, sağlıklı insan davranışıdır. Hoşgörü sağlıklı insan hayatının, özüdür. Beşeri münasebetlerin temelidir.

Bugün her zamankinden daha fazla hoşgörüye ihtiyacımız olduğu aşikardır.Olumsuz birçok davranışın sebebi, yeterince hoşgörülü olamamaktır.Evde, trafikte, sokakta, okulda, işyerinde, kısaca insanın olduğu heryerde eğer hoşgörü yoksa orada bencillik, anlaşmazlık, güvensizlik,tartışma, kavga olumsuzluk adına her şeyi görebilmek mümkündür.

Eğitimli ya da eğitimsiz her insanda görülebilen bir eksikliktir,hoşgörüsüzlük. Peki bunun sebebi nedir ? Neden tarih boyunca YüceMilletimizin hasletlerinden olmuş bir davranışı, bugün yeterincegösteremiyoruz. Bunun bir çok sebebi olabilir. Bunlardan kanaatimizce enönemlisi: insanın kendisi ile barışık olamamasıdır. İnsanımız,kendisine güvenmiyor, inanmıyor. Kendisini yeterince tanımıyor . Enönemlisi kendisini sevmiyor, saygı duymuyor. Eğer insanın kendisinesaygı ve sevgisi kalmamışsa, kendisi ile barışık olması da mümkündeğildir.

Düşünün, en son ne zaman aynaya bakıp, kendinize gülümsediniz. Bu sabahkaç kişiye merhaba, günaydın ya da hayırlı sabahlar dediniz. Yoksa hergördüğünüz, tanıdığınız kişi için bu işte öyle biridir diye olumsuz mudüşündünüz ? Ayıbını mı aradınız ? Bu sabah trafikte içinizden kaçkişiye bir şeyler mırıldandınız . Kaç defa yardıma ihtiyacı olaninsanları gördüğünüzde başınızı çevirdiniz . Okulda, sınıfta, sırada kaçkişiye kötü davrandınız. Arkadaşlarınızı, bencilliğinizden dolayıüzdünüz. Yönetici iseniz, idarenizdeki kaç insanı yeterincedinlemediğiniz için kırdınız. Yoksa siz sadece kendinizi midüşünüyorsunuz ?

Hoşgörü bir vurdumduymazlık değildir. Hoşgörü görmezlikten gelmek hiçdeğildir. Hoşgörü kendini bilmektir. Hoşgörü haddini bilmektir. Hoşgörühaddini bilerek sürdürülen hayat biçimidir. Hoşgörü bir anlayıştır,anlayışlı olmanın adıdır, sevginin yoludur. Hataları düzeltebilmedir.Yoksa bana ne lazımcılık değildir. Anlayışın kendisidir. Hoşgörü, çağıngetirdiği sorunların, aç gözlülüğün, doyumsuzluluğun, sevgiyoksunluğunun, güvensizliğin çaresi olabilecek bir anlayış tarzıdır,insanın özüdür.

Görülen odur ki bugün insanımız kendisi ile barışık değil. Her gün,haberlere baktığınızda olayların bir çoğunun sebebinin hoşgörüsüzlüktenkaynaklanıp kaynaklanmadığını bir düşünün… İnsan kendisi ile barışıkolamadığı zaman, toplumda kendisi barışık olamıyor. Sonra da herkes birbaşkasını suçluyor. Çünkü en kolayı bu.

Hz. Mevlana: “ Ben insanların ayıplarını gören gözlerimi kör ettim. Sen de onlara benim gibi iyi gözle bak.” Diyor ve ekliyor.

“Bakın ! Toplumsal bunalımların, kavga ve dövüş ortamının tek ve engüçlü doğuş sebebi sevgi eksikliğidir. Bunun en doğru tedavi yolu isesevgiyi aramak, yaşamak, uygulamaktır. Hoşgörülü olursanız seversiniz.Sevilirsiniz. Karar verirseniz ve de bu yolda çalışırsanız her şeye ulaşırsınız !”

Hoşgörü ustası Hz.Mevlana, gibi Yunus Emre, Bektaş Veli, Karaca Sultanda insanları hoşgörüye davet etmişler ve yaşadıkları dönemde Anadolu’yubir hoşgörü cennetine çevirmişlerdi. Ama bugün aynı Anadolu’da hoşgörüyerine daha çok hoşgörüsüzlük almış başını gidiyor.

Toplumda hoşgörüye dönüşün, hoşgörüyü davranışa dönüştürmenin yolu,hoşgörünün yayılması, insanın sevgiyi yaşamasına, kendisine saygıduymasına, kendisi ile barışık olmasına bağlıdır. Hoşgörünün bir hayatbiçimine dönüştürülmesi gereklidir. Bunun için de, Hz. Mevlana ve diğerhoşgörü ustalarının peşinden daha fazla gitmek, onları daha fazlaanlamaya çalışmak gereklidir.

Yazımızı hoşgörü ustalarının öğüdü ile bitirelim :

- “ Yıktığın varsa yapacaksın.
Ağlattığın varsa güldüreceksin.
Döktüğün varsa dolduracaksın.
Çıplakları giydirecek, açları doyuracak. Az halkı çok edeceksin. Ve en önemlisi :
Eline,diline, beline sahip olacaksın !”
Hoşgörülü olacaksın.

Madde Madde Hoşgörü ve Hoşgörülü Olmak Hakkında Bilgi

1.1. Hoşgörü,
dünyamızdaki kültürlerin zengin çeşitliliğini, ifade biçimlerini veinsan olmanın yollarını kabul etmek, bunlara saygı göstermek bunlarındeğerini bilmektir. Hoşgörü, bilgiyle, açıklıkla, iletişimle ve düşünce,vicdan ve inanç özgürlüğüyle beslenir. Hoşgörü çeşitlilik içindekiuyumdur. Hoşgörü, yalnızca ahlaki bir görev değil, aynı zamanda siyasive hukuki bir gerekliliktir. Barışı olanaklı kılan erdem, yani hoşgörü,barış kültürünün savaş kültürüyle yer değiştirmesine katkıda bulunur.

1.2. Hoşgörü,
kabullenme, lütfetme veya göz yumma değildir. Hoşgörü, hepsininüzerinde, başkalarının evrensel insan haklarının ve temelözgürlüklerinin tanınmasıyla teşvik edilen etken bir tavırdır. Hoşgörühiçbir koşulda, bu evrensel değerlerin ihlal edilmesini meşrulaştırmakiçin kullanılamaz. Hoşgörü, bireyler, gruplar ve Devletler tarafındanuygulanır.

1.3.Hoşgörü,
insan haklarını, çoğulculuğu (kültürel çoğulculuğu da içine alan),demokrasiyi ve hukuk devletini destekleyen sorumluluktur. Hoşgörü,dogmatizmi ve mutlakçılığı reddetmeyi içerir ve uluslararası insanhakları mevzuatına yerleştirilmiş standartları onaylar.

1.4. Hoşgörü
İnsan haklarına saygıyla tutarlı olarak, hoşgörü uygulaması, toplumsaladaletsizliğin hoş görülmesi veya inançların terk edilmesi veyazayıflatılması anlamına gelmez. Hoşgörü, kişinin kendi inançlarına bağlıolmakta özgür olması ve başkalarının da kendilerine ait inançlara bağlıolduğunu kabul etmesi demektir. Hoşgörü, görünüşü, durumu, konuşması,davranışı ve değerleri doğal olarak farklı olan insanların barış içindeve oldukları gibi yaşama hakkına sahip oldukları gerçeğini kabul etmekdemektir. Hoşgörü, aynı zamanda, birisinin görüşlerinin zorlabaşkalarına kabul ettirilmemesi demektir.”

Hoşgörü Hakkında Özlü Sözler, Anlamlı Deyişler ve Atasözleri

Hoşgörü, en iyi dindir.
Victor Hugo

Hoşgörü, uygarlığın biricik sınavıdır.
Arthur Helps

Hoşgörüsüzlük, insanın kendi davasına inanmasının bir kanıtıdır.
Gandhi

Meyvesi çamura düşüyor diye, ağaca mı lanet edilir?
Hölderlin

Toplumsal hayatta en yararlı erdem hoşgörüdür
Dale Carnegie

Bu çağın gereği ortak bir din değil, çeşitli dinlere bağlı insanlar arasındaki karşılıklı hoşgörü ve saygıdır.
Gandhi

Hoşgörü, yapılan her şeyinkolayca kabul edilip onaylanması değildir. Hoşgörü, başkalarınıngörüşlerini anlama yeteneği ve acı bir duygu beslemeden, anlayışlı birtartışma arzusudur.
efe_19
Çar Şub 15, 2012 12:38 pm
 
Foruma git
Konuya git

Hani bizim''Sevda'mız''?

Ben sevginin istismarına,onun ticarete alet edilmesine tur'laşmasına,otel'leşmesine,restoran'laşmasına,mönü'leşmesine karşıyım.Ama en çok ta ithalleşmesine karşıyım...Sorarım size Leyla ile Mecnun'ların,Kerem ile Aslı'ların,Ferhat ile Şirin'lerin köküne kıranmı girdi?..Sevgi denilen bir kavram,illa 1 güne hapsedilecek se niye bizim aşıklarımızın doğğum veya ölüm gününü değilde kalkıp bir hırıstiyan papaz olan Valentine'nin ölüm gününü kabul ediyoruz? Söyleyin hele,Leyla ile Mecnuun ünü demek Aziz Valentin Günü demekten çok daha sıcak ve çok daha yerli olmazmı?..
Bir gülücük bir sıcak bakış bir güzel söz değilmidir sevgi?..Ya da kulağa bir fısıltı?..Ama,her gün!..Ama yıllar boyu! Yılda sadece 1 gün değil!...Neresinden bakarsanız bakın 14 şubat ithal bir gün yabancı bir ürün dür Ama yıllardır kutlanıyor..Kutlandıkça da maddeleşiyor Sıcak bir söz'ün,sevgiyle bakan bir göz ün hükmü yok artık..Artık sevgiler Vicdanın özünde değil cüzdanın gözünde..Merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek sağlığında İmanı da İnkarı da tenekeden bir nesil den şikayetçiydi...Ya şimdi Sevgisi bile Papaz Valentine den olan bir nesil var karşımızda..Yazık çok yazık....Heeeyy gençler, Nereye?Pardon Where are you going?
Tutku
Çar Şub 15, 2012 3:20 pm
 
Foruma git
Konuya git

DOSTLUGA İHANET KATMAMAK..VEFA..

Vefa, sözünü yerine getirme, sözünde durma, sevgi, dostluk ve bağlılıkta kararlılıktır. Vefa ve sadakat, insanın hayatı süresince yaşaması gereken ahlaktır. Vefa, sevgi, şefkat, merhamet, hamiyet, yiğitlik, inanan insanın silahıdır. Bu duygular, Kur’an ahlakını yaşama yolunda diğer insanlara da coşku verir.

İman Davası Yolunda Cesaret, Kararlılık ve Vefa

Bugün küfrün, batıl davasının karşısında, İslam Birliği davası vardır. Bu dava, inanan her insanı motive etmeli; insana heyecan, coşku ve mücadele azmi vermelidir. Müslümanların dört elle sarılması gereken bu dava, müthiş bir idealdir.

Fikri mücadele içindeki samimi inananlar, Allah’ın sünneti gereği her dönemde engelleme, baskı ve iftiralarla karşılaşırlar. Ancak aldıkları tepkilerden korkmaz, örnek bir cesaret sergilerler. Zorluklardan yılgınlığa ve ümitsizliğe kapılmazlar. Yapılan baskılar korku vermek yerine onların şevklerini artırır.

Kınayıcının kınamasından korkmadan, tepki alacağından çekinmeden, samimi olarak İslam’ı savunan insanların sayısı azdır. Özellikle politikacılar arasında ürkek davranan, Allah’tan söz etmekten kaçınan, inancını gizleyen, Müslüman’ın hakkını savunursa kendince deşifre olacağını düşünüp, çekinenler vardır.

Dini siyasete alet etmek gibi politikacının dinden uzak durması gerektiği düşüncesi de yanlıştır. İnançlı politikacının inancını gizlemesi, Allah’tan ve Kur’an‘dan söz etmemesi, Müslümanlığını belli etmemeye çalışması diye bir konu olamaz. Kur’an ahlakı bir yaşam şeklidir.

İman sahibi insan politikacı da olsa yalnızca Allah’tan korkmalı, birçok kimsenin söz edemediği konuları anlatabilmeli, devekuşu mantığıyla başını kuma gömmek yerine dik tutmalı. Politika gereği bazı konularda taviz vermemeli. Hak olan ne ise hep onu söylemeli. Tartışmaya zemin hazırlamaktan kaçınarak, nezaketle, karşısındakini kırmadan hep doğrulardan yana olmalı. Verdiği kararlarda Kur’an’ı kıstas almalı. Düşüncelerinin, kararlarının ve uygulamalarının Allah’ın beğendiği güzel ahlaka uygun olmasına çaba göstermeli. Kimseden çekinmeden, herkesle görüşüp bağlantıda olmalı ve dini/milli çıkarları hep ön planda tutmalı. Kınayıcının kınamasından korkmadan İslam Birliğini savunabilmeli.

Allah yolunda hayırlı hizmetlerde bulunan, inkarcıların baskılarıyla karşılaşan ve birçok imtihan yaşayan müminler takdir edilmeli, onların değerleri bilinmeli. Birlik ruhunu yaşamak için fedakâr, sabırlı, sadık ve vefalı olunmalı. Bu, tüm müminlerin benimsemesi gereken üstün ahlaktır.

Bu güzel ahlakı yaşayan, büyüklerine sadık, vefalı ve cesur insanların sayısının artmasına ihtiyaç vardır. Müminlere karşı alçak gönüllü, küfre karşı güçlü ve onurlu, Allah yolunda çaba harcayan, kardeşlik ruhunu yaşayan, ahdine vefa gösteren samimi insanların... Çünkü Kur’an ahlakı –Allah’ın dilemesiyle-dayanışma, kardeşlik ve birliktelikle, kısacası tesanüdle hakim olacaktır.

Selam ve saygılarımla Hacegan.....
Hacegan__
Çar Şub 15, 2012 1:13 pm
 
Foruma git
Konuya git

YEMİN ETMEK.....

Günlük yaşantımızda o kadar yerleşmiş ki yemin etmek ağzımıza; unutuyoruz önemini ve uyulmadığı takdirde doğabilecek sonuçları…Her lafımızın başına şartmış gibi “vallahi” getiriyoruz, daha inanılır kılmak için sözlerimizi “yeminle” diye devam ettiriyoruz; Allah’ı bazen haklı bazen haksız yere şahit gösterip duruyoruz. Sakız olmuş gidiyor bu yeminler…Açıkça uyarılıyoruz bu konuda oysa ki:
“Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek; yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun(onlara riayet edin). Allah size ayetleri açıklıyor; umulur ki şükredesiniz”
Maide 89
Aldırış etmeden bol keseden savurduğumuz yeminleri kimi zaman birini lafımıza inandırmak için kullanıyoruz, kimi zaman vaadlerimiz için kullanıyoruz, kimi zaman kendi kendimize yaptırımlarımız için…Oysa ki her birinde (bilinçli olarak edilenlerde) çok büyük bir keffarete giriyoruz ama bu yeminlere ne denli titizlikle bağlı kalmamız gerektiğini unutabiliyoruz. Allah muhakkak karşılığını istiyor sadık kalınmayan ya da yalan yere edilen yeminlerin ki bir değil üç farklı keffaret biçimi sunuyor bize çok şükür ki.
Kasıtlı edilmeyen yeminlerden sorumlu tutulmamamız da ayrıca bir şükür konusu acak yine de bunu ağız alışkanlığı haline getirmemekte fayda olduğuna inanıyorum. Müslüman kişinin özü sözü zaten bir olmalıdır. Yemini bir kenara bırakalım, söz vermek ve bunu mutlaka tutmak diye de bir şey vardır. Her ne kadar söz vermek (ahit etmek)kişinin insayitifine kalan ve yemin etmenin yanında ezilip büzülüp küçük bir şeymiş gibi kalan bir durum gibi görünse de Kur’an’da önemle üzerinde durulur:
“….Hayırda erginlik o kişinin hakkıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı/duayı yerine getirir, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. İşte bunlrdır takva sahipleri.”
Bakara 177
Söz vermek bu ayette görüldüğü gibi imanlı insanın inanması/yapması gereken çok önemli şeylerle aynı ayette geçiyor. Aşağıdaki ayetle de söz verdiğimizde sözümüze sadık olmamız açıkça emrediliyor.
“Ey iman sahipleri! Akitlerin ve ahitlerin icaplarını yerine getirin!…”
Maide 1
“….Ahdinize vefalı olun çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir.”
İsra 34
Her lafımızda Allah’ı şahit göstererek yemine etmeyi ağız alışkanlığı haline getirmekten vazgeçmemiz gerektiği gibi, aile içinde, iş ortamında, arkadaşlıklarda ve daha pek çok durum ve ortamda birbirimize verdiğimiz sözlere sadık olmanın ciddiyetini de anlamamız gerekiyor. Müminler olarak taşımamız gereken özelliklerden biri de bu çünkü.
“O müminler emanetlerine, ahitlerine saygı duyup sahip çıkanlardır.”
Müminun 8

Ahdinize vefalı olun çükü verilen söz sorumluluk getirir İsra suresi 14.Ayet Selam ve saygılarımla Hacegan.....
Hacegan__
Per Şub 16, 2012 8:41 am
 
Foruma git
Konuya git

MÜMİN KİMDİR....?

Mümin, geleneksel kültüre ya da doğu kültürüne sahip insan demek değildir. Mümin yalnızca Allah’a kulluk etmek, yalnızca O’nun rızasını aramak, verdiği nimetleri yalnızca O’nun yolunda kullanmak için yaşayan insandır. Allah’ı gereği gibi takdir edebilen, O’na şükür ve tevekkül içinde olmaya çalışan insandır. Mümin, Allah’a aşkla bağlı, Kur’an ahlakını yaşamaya ve Rabb’inin sınırlarına yaklaşmamaya gayret eden samimi insandır.

Samimi müminin en önemli özelliklerden biri, gün içinde her adımını Allah’ın rızasını ve rahmetini düşünerek atmasıdır. Aczinin, dünya hayatının geçiciliğinin, kaçınılmaz gerçek olan ölümün her an gelebileceğinin ve her şeyin Allah’ın kontrolünde olduğunun bilincindedir. Yalnızca Rabb’ini İlah olarak tanır, Hz. İbrahim (as)’ın sözlerindeki gibi, “… işitmeyen, görmeyen ve kendisini herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere” tapmaz. (Meryem Suresi, 42)

Allah’ın buyruklarını göz ardı ederek, yalnızca nefsinin bencilce tutkularını gözeterek yaşayan kişi, özgür olduğunu düşünebilir; ama yanılır. Çünkü Allah’a tam teslimiyetin kazandırdığı gerçek özgürlüğü bilemez; bu nedenle kıyas da yapamaz. Ancak kıyas yapabildiğinde ortaya çıkan; özgürlüğün yalnızca Kur’an ahlakı yaşandığında kazanılabileceği gerçeğidir.

İnsan, vicdanını tam kapasite kullandığında gerçek özgürlüğe ulaşır. Nefsinin bencil tutkularının tutsağı olan kişi özgür olabilir mi? İnsan ancak, sürekli kendisinden çalan nefsinden ve Allah’ın dışında bütün taptıklarından kurtulduğunda özgürleşir.

Rabb’inden uzak kalarak özgür olacağını zanneden kişinin yaşadığı, toplumun kısıtlayıcı ve yasaklayıcı kurallarına uyması yüzünden gerçekte özgürlük değil, tutsaklıktır. Toplumda yerleşmiş yanlış telkinler, batıl inanışlardan kaynak bulan din dışı uygulamalar, insanların yaşadığı hapishanenin sınırlarını çizer. Yalnızca Allah’ın kulu olmak yerine, onlarca sahte İlahın emrine giren kişi asla gerçek anlamda özgürlüğü tadamaz. "Onların (o ilahların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri, onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir." (Yasin Suresi, 75)

Hayatlarını insanları hoşnut etmeye adayan kimseler, insanlardan yardım umarlar. Ancak birer aciz “kul” olan bu varlıklar onlara yardım edemez, onları kurtaramazlar. Sahte ilahların gerçekte hiçbir yararı olmadığını insana gösteren en kesin gerçek ölümdür. Ancak artık çok geçtir.

Kur’an ahlakını yaşamak, toplumun insan üzerindeki baskılarını, yaptırımlarını, batıl kurallarını, her türlü bağnazlığı kırar, ortadan kaldırır. Rabb’inin sınırları içinde yaşayan insan, özgür olduğunu düşünerek sınır tanımadan yaşayan ancak kalbi darlık içindeki kişiden daha özgürdür. Çünkü Rabb’i müminin kalbine güvenlik duygusu ve huzuru indirmiştir.

İnkarcıların, çarpık temel üzerine inşa ettikleri hayatları ile müminlerin Allah’ın hoşnutluğu temeli üzerindeki hayatları arasında çok önemli ayrılıklar vardır. “Rabb’imiz Allah’tır diyerek dosdoğru bir yol tutan” müminlerin rehberi Kur’an ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetidir. Dinleri, Allah’ın Kur’an’da tarif ettiği ve Peygamberimiz (sav)’in örnek hayatıyla tanıttığı İslam, kıstasları Kur’an’dır.

Samimi iman eden insan, yaşamını Allah’a adar, kendisini O’na vakfeder. İmanından kaynaklanan kararlılığa sahiptir, zorlukta yılgınlık göstermez, ‘Rabb’i için sabreder’, O’na güvenip dayanır, tevekkül eder. Her işi düzenleyip kontrolü altında tutanın, gizlinin gizlisini ve içindekini görüp bilenin Allah olduğunun bilincindedir. Kendini Allah’a vakfetmek, kötülüklerden arındıran, insanın kalbine güven duygusu ve huzur indiren, sonsuz yaşamda da –Allah’ın dilemesiyle-kurtuluşa ulaşmaya vesile olacak olan en önemli yollardandır.
Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak dünyevi hiçbir çıkara değişilmez. Küçük ya da büyük hiçbir çıkar, O’nun rızasını kazanmaktan daha önemli olamaz. Allah, “(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah’ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten ’tutkuya kaptırıp alıkoymaz’…” (Nur Suresi, 37) buyurur ve inanan kullarının bu özelliklerini haber verir.

Allah’a yönelmek ve hayatını O’na adamak önemlidir. Kendimizi gözden geçirmemiz, gün içinde kendimize imanımızı kanıtlayacak davranışlarda bulunmamız ve “yalnızca Allah rızası için mi yaptım?” diye düşünmemiz gerekir.

Sıcak evimizde, keyif içinde, imtihan yaşamadan Allah’a olan sevgimizi kanıtlayamayız. O nedenle imtihan, bizler için Allah’tan nimettir, rahmettir. Rahmet yağarken ise ıslanmalı, sırılsıklam olmalı. Karşılaştığımız her zorluk hayır ve hikmetle yaratılır. Bize düşen; O’na olan sevgimizi, sabrımızı ve tevekkülümüzü göstermek olmalı. Her zorluktan sonra mutlaka kolaylık gelecektir.

İmtihanlar, dışarıdan bakıldığında sıkıntı ve zorluk gibi görünür ancak içine girildiğinde görünen, Allah’ın kesin rahmetidir. Kalben, ruhen ve bedenen Allah’a tam bir teslimiyetle teslim olursak her an mutluluğu ve güzelliği yaşarız.

Kur’an, evde “oturulan” veya “evden camiye” bir İslami yaşam modeli tarif etmez. Allah’ın rızasını ve rahmetini kazanmak için "mücahid" olmalı, Allah’ın dinini hakim kılmak için ciddi bir çaba ve fikir mücadelesi içinde olmalı. “Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Ali İmran Suresi, 142) buyurur Allah ve bunun aynı zamanda sonsuz kurtuluşun da yolu olduğunu haber verir.

İnsanları yanlış olandan sakındırmak, doğruları anlatmak, toplumdaki sapkın görüşlerle fikir mücadelesi yapmak her Müslüman’ın önemli sorumluluğudur. Bozgunculuk çıkaran, huzur ve düzeni bozan, barışı engelleyen, tüm dünyada şiddet, terör ve anarşiyi körükleyen fitnenin yok edilmesi gereklidir. Bu fikir mücadelesinde hedef, fitnenin beynidir. Hak gelecek batıl zail olacaktır.

Allah yolunda "ciddi bir çaba" göstermek, “fitne yeryüzünden kalkıncaya ve dinin hepsi Allah’ın oluncaya kadar” fikir mücadelesi yapmak ve O’na gereği gibi kulluk etmek müminin asıl işidir. O, Rabb’ine "bir ucundan ibadet" etmez. Allah’ın rızasının yanında kendi basit çıkarlarını korumaya çalışmaz. O korkunç bir kayıptır; mümin ise Rabb’inin dilemesiyle hep kazançtadır.

Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider. Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 18-19)
Selam ve dualarımla Allaha emanet olunuz. Hacegan....
Hacegan__
Per Şub 16, 2012 8:26 am
 
Foruma git
Konuya git

ey gönül

Ey Gönül..!
İlle de birini seveceksen, dışını değil içini seveceksin..
Gördüğünü herkes sever ama sen asıl görmediklerini seveceksin..


Sözde değil özde aşk istiyorsan şayet; ”ten”e değiL, ”can”a değeceksin…

Hz. Mevlana
SuKuT
Per Şub 16, 2012 2:22 pm
 
Foruma git
Konuya git

İnsanlar..

İnsanlar,sen istediğin kadar hayatındalar, göz yumduğun kadar dürüstler ve onları affettiğin kadar İYİLER.!.
Tutku
Per Şub 16, 2012 3:32 pm
 
Foruma git
Konuya git

SEN YALAN DÜNYASINNNNNN.....

Kim doydu sana ey dünya! Kim senin karşında dik durabildi? Kim usandı sunduğun acılardan? Kime daldın?
Ey dünya!Her gün içindekilere sahte gülücükler sunmuyor musun?Her defa giden biz,kalan sen olmuyor musun?Sen gidenlerin arkasından ağladın mı ey dünya?
Ey dünya!Çok alımlısın,cilvelisin.Bin bir türlü nazın işven var.Sever gibi göründün.Ama hep arkandan koşturdun.Acı çektirdin.Bu gün dedin, yarın dedin...
Nasıl kurtuluruz senden.Senin cilvelerinden.Senin edalarından.Sen ki,kaçanın arkasından sahte bir aşık gibi koşarsın.Tutkun edersin kendine.Sonra da terk eder derbeder edersin.Umut verirsin.Sevgiler yeşertirsin.Umutla bakan gözlere ihanet edersin.Şahin olsak ne olur,kartal olsak ne olur.Sana bağlandıktan sonra kanatlarımızı kırar gidersin.En sevdiklerimizi acımadan alırsın;annemizi,babamızı,eşimizi,yavrumuzu.Alırsın hepsini.Boş bırakırsın elimizi.Sarılacağımız bir umut bırakmazsın.Alırsında alay edercesine yüzümüze gülersin.Derme çatma duygularla bırakırsın bizi tek başımıza.Derdimizi anlamazsın.Yeni aldatmalara,yeni acılara kanat açarsın.
Sen kime ne yaptıysan hepsi bir gün sana döner.Yaşattığın acılar,boş çıkardığın umutlar,tattırdığın her ne varsa.Sen bizim düzenimizi bozsan da,bir gün senin de düzenin bozulur..Unutmayalım ki Dünya bir köprüdür asla tamiri için uğraşmayacak gelip geçeceksin selam ve saygılarımla Hacegan......
Hacegan__
Pzr Şub 12, 2012 12:09 am
 
Foruma git
Konuya git

ÜÇ İHLAS BİR FATİHA HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZMÜ ?

Genellikle kabristanlarda ölülerimizin arkasından okunmasıyla tanınan bu dua grubu, halk arasında zamanla adeta Allah’tan bir şey dilenmeden önceki anahtar halini alarak hemen her konuyla alakalı okunur hale gelmiştir. Sınava öncesinde, yatmadan önce, namazda, dilek dilerken, bir konuda zorlanıldığında, dua denince ilk akla gelen şey “üç kulhuvallah bir elham” okumaktır.
Çevremizdeki pek çok insan için bu duaları okumak öyle bir hale gelmiştir ki, ağız otomatik olarak duayı okurken, ne söylendiğine dair neredeyse hiç bir şey düşünülmez. Adeta batıl inanç gibi sadece söylenip tamamlanmaya çalışılır. Oysa milyonlarca müslümanın, ard arda okuduğu bu duaların verdiği mesajı kavramaya çalışması çok önemlidir.
Öncelikle “Kulhuvallah” diye tabir edilen dua Kuran’daki 112. sure olan İhlas Suresi’dir. “Elham” denilen dua da Kuran’daki ilk sure olan Fatiha Suresi’dir. Eğer Kuran’a bakarsak, bu iki sureden, önce İhlas Suresi’nin 3 kere, ardından da Fatiha Suresi’nin okunması diye bir ritüel geçmez, yani tamamen sonradan halk arasında çıkmış olan bir adettir.
İsterseniz bu surelerde Allah’ın aslında bize ne söylediğini, bir de Türkçe’sine bakarak anlamaya çalışalım.
112. İhlas Suresi’nde geçen ayetler:
1- De ki: O, Allah`tır; Ahad`dır, tektir!
2- Allah`tır; Samed`dir/tüm ihtiyaçların, niyetlerin, övgülerin, yakarışların yöneldiği tek kuvvettir!
3- Ne doğurmuştur O, ne doğurulmuştur!
4- Hiç kimse O`nun dengi ve benzeri olmamıştır, olamaz!
Görüldüğü gibi burada Allah bizden, O’nun eşsiz ve benzersiz tek varlık olduğunu, yakarışların yöneldiği tek kuvvet olduğunu ve herşeyden daha üstün olduğunu vurgulayarak yüceliğini kavramamızı istiyor.
1. Fatiha Suresi’nde geçen ayetler:
1- Rahman ve Rahîm Allah`ın adıyla…
2- Hamt, âlemlerin Rabbi Allah`adır.
3- Rahman`dır, Rahîm`dir O.
4- Din gününün Mâlik`i/ sultanıdır O…
5- Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
6- Dosdoğru giden yola ilet bizi…
7- Kendilerine nimet verdiklerinin, üzerlerine gazap dökülmemişlerin,
karanlığa/şaşkınlığa saplanmamışların yoluna…
Kuran’ın başlangıç suresi olan Fatiha Suresi’nde Allah bize, adeta Kuran’ın içeriğinin kısa bir özetini vermiş gibidir. Din günü, kıyamet koptuktan sonraki diriliş günüdür. Bu da dünya hayatında uğruna mücadele verilmesi gereken en büyük hedeftir. Bu hedefe varacak olan kişiler de ayette dediği gibi yalnız Allah’a kulluk ve ibadet eden, kötülüklerden sakınıp doğru yoldan sapmadan yaşamayı başaran kişilerdir. Allah’ın Kuran’da bizden istediği tüm bunları ince ince düşünerek anlamaya çalışmamız, ibret alarak sürekli zihnimizde canlı tutmamız ve hayata geçirebilmemizdir.
İnşallah bundan sonra Kuran’dan birşey okurken daha dikkatli olabiliriz.
1- Bir suredir, indirdik onu; farz kıldık onu… Ve içinde açık-seçik ayetler indirdik ki, düşünüp ders alabilesiniz.
24- Nur Suresi
19- Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kişi, kör olan biriyle aynı mıdır? Sadece aklı ve gönlü işleyenler düşünüp ibret alır.
13- Rad Suresi
Peygamber efendimiz bir sohbetinde orada bulunanlara şöyle demiş kim kuranı kerimi önce hatim ederse ben ona cübbemi hediye edeceğim demiş hemen Hz.Ali efendim ben hatim ettim demiş peygamber efendimiz gülümseyerek sormuş ne çabuk ya Ali demiş Hz.Ali efendim üç ihlas bir fatiha demiş....Sanalkahve dostlarım okurlarım zaman zaman bizlerde en azından üç ihlas bir fatiha okuyup hediye edelim.Allaha emanet olunuz selam ve saygılarımla Hacegan.....
Hacegan__
Çar Şub 08, 2012 10:19 am
 
Foruma git
Konuya git

Türkiyemizin İlkleri.(Önemli Bilgi)

İlk hava şehidimiz Fethi Beydir.

İlk Türk uçağı Mavi Işıktır(Kayseri/1979)

Dünyanın ilk ve tek cellât mezarı İstanbul Eyüpte yer alır.
Kaynak: ForumPaylas.net [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Nargile Osmanlıya ilk olarak Yavuz Sultan Selim zamanında Hindistandan getirildi.

Yerleşim yerine yapılan ilk baraj Denizli Gökpınar Barajıdır.

Türkiyede ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapıldı.

TBMMnin ilk başkanı Fethi Okyardır.

İlk başbakanımız İsmet İnönüdür.

İngilizce ile eğitime başlayan ilk Türk Okulu Ankara TED Kolejidir.(1954)

Türkiyede özürlülere yönelik ilk otel Antalyada hizmete girmiştir

Türkiyenin ilk özel hayvanat bahçesi Boğaziçi Hayvanat Bahçesidir.(İzmit-Darıca)

Türkiye Cumhuriyetinin ilk anayasası 1924 anayasasıdır.

Türkiyenin en çok otel bulunan yeri Eminönüdür.

Türkiyenin ilk kadın bakanı Türkan Akyoldur.

İlk şah tuğrası Yavuz Sultan Selimin tuğrasında görülmeye başlanmıştır.

İlk Türkçe ezan İstanbul Fatih Camiinde okundu.

Türkiyenin ilk televizyon yayını İstanbuldan yapıldı.

Cumhuriyet döneminde kurulan ilk muhalefet partisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasıdır.

Türkiyede ilk politika okulu Nazif Ülken tarafından kurulmuştur.

Ramazan çadırı ilk kez 1995 yılında Üsküdar Belediyesi tarafından kuruldu.

Türkiyedeki ilk mali kurum Emniyet Sandığıdır.

Türkiyenin bilinen ilk erkek hemşiresi Murat Bektaştır.

Türkiyenin ilk haber ajansı Anadolu Ajansıdır.(1920)

Türkiyenin ilk ve tek sınır ötesi harekâtı Kıbrıs çıkarmasıdır.

Türkiyede kurulan ilk parti CHPdir.

Latin alfabesine resmi olarak ilk geçen Türk devleti Azerbaycandır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk başkanı M. Kemaldir.

Türkiyede baskı tekniğini ilk kez İbrahim Müteferrika kurmuştur.

İlk TSE belgesi Yıldırım Bayezid devrinde çıkarılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti devletini ilk kabul eden devlet Ermenistandır.

Osmanlı Devletinin ilk bankası Banka-i Der Saadettir.(İstanbul Bankası)

Türkiyede ilk uçak fabrikası Kayseride açıldı.

Türkiyede öldürülen ilk başbakan Nihat Erimdir.

Türkiyede ilk İngilizce gazete İlnur Çevik tarafından çıkarılmıştır.

Türkiyenin ilk haber spikeri Zafer Cilasundur.

Mallarda kalite arayan ilk millet Türklerdir.

Türkiye dışarıya ilk olarak G. Koreye asker göndermiştir.

Türkiyede taşkömürünü ilk defa Uzun Mehmet bulmuştur.

Türkiyede ilk milletvekili seçimleri I. Meşrutiyette yapıldı.

Ege Bölgesinde en uzun kıyılara sahip ilimiz Muğladır.

Karadenizin en yüksek dağı Kaçkar Dağıdır.

Taşkömürü ilk defa Zonguldakta çıkarılmıştır.

Türkiyede petrol arama çalışmaları ilk defa İskenderunda yapılmıştır.

Türkiyenin ilk turistik yerleşim yeri Çeşmedir.

Ülkemizde ilk dokuma fabrikası Nazillide açılmıştır.

Ülkemizde ilk şeker fabrikası Uşakta açılmıştır.

Ülkemizde ilk demir-çelik fabrikası Karabükte açılmıştır.

Kayısı, fındık, çay üretiminde ülkemiz ilk sırada yer alır.
efe_19
Per Şub 16, 2012 4:19 pm
 
Foruma git
Konuya git

Ülkeler ve Baskentleri Ayrintisiyla

AVRUPA
Almanya : Berlin
Andorra : Andorra La Vella
Arnavutluk : Tiran
Avusturya : Viyana
Belarus : Minsk
Belçika : Brüksel
Bosna ve Hersek : Saraybosna
Bulgaristan : Sofya
B.Britanya ve K.İrlanda : Londra
Çek Cumhuriyeti : Prag
Danimarka : Kopenhang
Estonya : Tailin
Finlandia : Helsinki
Fransa : Paris
Hırvatistan : Zagrep
Hollanda : Amsterdam
İrlanda Cumhuriyeti : Dublin
İspanya : Madrid
İsveç : Stockholm
İsviçre : Bern
İtalya : Roma
İzlanda : Reykjavik
KKTC : Lefkoşe
GKRY : Nicosia
Lettonya : Riga
Liechtenstein Prensliği : Vaduz
Litvanya : Vilnus
Lüksemburg : Lüksemburg
Macaristan : Budapeşte
Makedonya : Üsküp
Malta : Valletta
Moldova : Kişinev
Monako : Monako
Norveç : Oslo
Polonya : Varşova
Portekiz : Lizbon
Romanya : Bükreş
Rusya Federasyonu : Moskova
San Marino Cumhuriyeti : San Marino
Sırbistan-Karadağ : Belgrad
Slovakya : Bratislava
Slovenya : Ljubljana
Türkiye : Ankara
Ukrayna : Kiev
Yunanistan : Atina

ASYA
Afganistan : Kabil
Azerbaycan : Bakü
BAE : Abudabi
Bahreyn : Manama
Bangladeş : Dakka
Bhutan : Timbu
Ermenistan : Erivan
Gürcistan : Tiflis
Hindistan : Yeni Delhi
Irak : Bağdat
İran : Tahran
İsrail : Tel-Aviv
Katar : Doha
Kazakistan : Astana
Kırgızistan : Bişkek
Kuveyt : Kuveyt
Lübnan : Beyrut
Kaynak: ForumPaylas.net [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Maldiv Adaları : Male
Nepal : Katmandu
Özbekistan : Taşkent
Pakistan : İslamabad
Srilanka : Kolombo
Suriye : Şam
Suudi Arabistan : Riyad
Tacikistan : Duşanbe
Türkmenistan : Aşkabad
Umman : Maskat
Ürdün : Amman
Yemen : San' a

Uzak Doğu'daki Ülke ve Başkentler
Birmanya : Rangun
Brunei : Bandar Seri Begawan
Çin : Pekin
Doğu Timör : Dili
Filipinler : Manila
G.Kore : Seul
İndonezya : Jakarta
Japonya : Tokyo
Kamboçya : Pnom Penh
K.Kore : Pyongyang
Laos : Vientian
Malezya : Kuala Lumpur
Moğolistan : Ulan Batar
Singapur : Singapur
Tayland : Bangkok
Vietnam : Hanoi

Okyanusya'daki Ülke ve Başkentler
Avustralya : Canberra
Fiji : Suva
Kiribati : Tarawa
Marshall Adaları : Majuro
Mikronezya Federe Devletleri : Palikir
Nauru : Yaren
Palau Adaları : Koror
Papua Yeni Gine : Portmoresby
Solomon : Honiara
Samoa : Apia
Tonga : Nuku ' alafa
Tuvalu : Fongafale
Vanuatu : Port Vila
Yeni Zelenda : Wellington

AFRİKA
Angola : Luanda
Benin : Porto-Nouo;Kotonu
Botsvana : Gaborone
Burundi : Bulumbura
Cezayir : Cezayir
Cibuti : Cibuti
Çad Cumhuriyeti : N.Djamena
Demokratik Kongo Cumhuriyeti : Kinshasa
Ekvator Ginesi : Malabo
Eritre : Asmara
Etiyopya : Addis Ababa
Fas : Rabat
Fildişi Kıyısı(Cote d'İvoire) : Yamooussoukro
Gabon : Libreville
Gambiya : Banjul
Gana : Accra
Gine : Konakri
Gine-Bissau : Bissau
G.Afrika : Pretoria
Kamerun : Yaunde
Kenya : Nairobi
Komorlar : Moroni
Kongo Cumhuriyeti : Brazaville
Lesotho : Maseru
Liberya : Monrovia
Libya : Batı Trablus
Madagaskar : Antonanarivo
Malavi : Lilongwe
Mali : Bamako
Mauritus : Port Luis
Mısır : Kahire
Moritanya : Novakchott
Mozambik : Maputa
Namibia : Windhoek
Nijer : Niamey
Nijerya : Abuja
Orta Afrika Cumhuriyeti : Bangui
Ruanda : Kigali
Sao Tome ve Principe Adaları : Sao Tome
Senegal : Dakar
Seyşeller : Viktoria
Sierra Leone : Freetown
Somali : Mogadişu
Sudan : Hartum
Svaziland : Mbabane
Tanzanya : Dodoma
Togo : Lome
Tunus : Tunus
Uganda : Kampala
Volta : Uagadugu
Yeşilburun Adaları (Labo Verde) : Praia
Zambiya : Lusaka
Zimbabwe : Harare

KUZEY AMERİKA
ABD -Washigton D.C
Antigua ve Barbuda - Saint John's
Bahama Adaları - Nassabu
Barbados - Bridgetown
Belize - Belmopan
Dominik Cumhuriyeti - Santo Domingo
Dominika - Roseau
El Salvador - San Salvador
Grenada - St.Georges
Guatemala - Guatemala
Haiti - Port-au-Prince
Honduras-Tequcigalpa
Jamaika - Kingston
Kanada - Ottawa
Kosta Rika - San Jose
Küba - Havana
Meksika - Meksiko
Nikaragua -Managua
Panama -Panama
Paraguay -Asuncion
Santa Kitts ve Nevis - Basseterre
Santa Lucia -Castries
Santa Vincent ve Grenadines -Kingstown
Trinidad (Tobago) : Port of Spain

GÜNEY AMERİKA
Arjantin - Buenos Aires
Bolivya - Sucre
Brezilya - Bresilia
Ekvador - Quito
Guyana - Georgetown
Kolombiya - Bogota
Peru - Lima
Surinam - Paramaribo
Şili - Santiago
Uruguay - Montevideo
Venezulla - Caracas
efe_19
Per Şub 16, 2012 4:08 pm
 
Foruma git
Konuya git

BUNLARI BİLİYORMUYUZ....

Görgü kuralları; toplumların inanç, eğitim, ekonomik güç, teknolojik seviye, örf ve âdetlerine göre farklılıklar gösterir. Dünyadaki toplumların görgü kuralları, değişik olabildiği gibi, zamanın geçmesi ve teknolojik ilerlemeler de bazı görgü kurallarını kaldırıp, yerlerine yenilerinin konulmasına sebep olur.

Görgüden maksat; bir toplumdaki insanların birbiriyle münasebetlerinde olgun, medenî davranışlar içinde bulunarak, fert ve toplumun huzurunu, rahatını temin eder. Ayrıca bunlar, çok sık karşılaşılan günlük işlerde bir nizam ve intizamın hâkim olmasını sağlar. Böylece toplum, belli bir rahatlığa kavuşur.

Türkler, Müslüman olmadan önceki hayatlarında görgüye çok önem vermişlerdir. Obalardan meydana gelen göçebe Türk boyları, beşeri münasebetlerini organize eden seviyeli ve ciddi görgü kuralları geliştirmişlerdir. Diğer bir adı töre olan bu davranışlar, örf ve âdetler olarak toplumda uyulan kurallardır. Uymayanlar çeşitli cezalara çarptırılırdı. Müslüman olduktan sonra, eski inanışlarının yanı sıra, görgülerinden dinimize uygun olmayan tarafları da bırakarak uygun olan davranış şekilleri almışlar, uygun olanlarını ise dinin verdiği aşk ve şevkle iyice pekiştirmişlerdir. Bu bakımdan milletimiz arasında yakın zamana kadar bu kurallar, âdeta yazılı olmayan birer kanun hüviyetini muhafaza etmiştir. Böylece seviyeli, huzurlu ve sistemli bir toplum hayatı yaşanmıştır. Bugün milletimizin çocuklarına büyük bir ihtimamla öğrettiği görgü kurallarının çoğu, asırlar öncesinden gelmektedir. Bunlar kısaca şöyledir:

Türk âilesinde evin reisi babadır. Âile fertleri babanın verdiği kararlara uyar ve onun arzu ve isteklerini yerine getirir. Anne, âilenin en saygıya lâyık varlığıdır. Evin iç düzeni ondan sorulur. Çocuklar, her zaman şefkat ile bakılır, iyi yetişmeleri için itina edilir. Dede ve ninelerin de beraber olduğu âilelerde, onların söz hakkı ve kararları daha önce gelir. Görgünün esasını büyüklere saygı ve itâat, küçüklere şefkat ve merhamet teşkil eder. Bu bakımdan her görgü kuralı bu temele göre şekillenmiştir.

Evde küçükler büyüklerin yanında daima edepli bulunur. Yanlarına izin alarak girer ve çıkarlar, kendilerine söyleneni dikkatle dinlerler. Büyüklerin sözüne izin almadan karışmazlar ve sözü lüzumsuz yere uzatmazlar. Kendilerine hitap edildiğinde, “Buyurun efendim” diye karşilik verirler.

Ana babanin yatak odalarina, kapiyi vurup izin almadan girmezler. Kardeşler, birbirine bagli ve saygilidir. Abi, abla şefkatle doludur, kendilerini küçükler karşisinda mesul hissederler. Küçükler de büyük kardeşlerine hürmet gösterir, onlarin isteklerini yerine getirirler. Onlarin sözlerini dikkatle dinleyip peki efendim, baş üstüne diyerek cevap verirler. Birbirinin eşya ve oyuncaklarini izinsiz kullanmazlar. Kendilerinde olanlardan birbirine ikram ederler. Kimseyi rahatsiz etmez, gürültü çikarmazlar.

Misafirlige gitmeden önce ev sahibine haber verilir. Kararlaştirilan gün ve saatte gidilir. Evine girerken, kapinin zilini çalarak veya seslenerek, izin istenir! Izin üç defa olur. Ilkinde ses verilmezse, bir dakika kadar sonra, ikinci defa da ses çikmazsa, üçüncü defa zile basmali, yine ses yoksa, 4 rekat namaz kilacak kadar bekledikten sonra gitmelidir! Kapi aralanirsa, aradigini sormadan önce, kendini tanitmalidir. Evde ev sahibinin gösterdigi yere oturulur. Eşyâlar, tablolar, kütüphanedeki kitaplar izinsiz kullanilmaz. Ne ikram ederse, severek kabul edilir. Ev sahibinin o günkü hâline göre, üzüntü veya sevincine ortak olunur. Onun hoşlandigi konulardan konuşulur. Çok fazla oturulmaz. Evin içinin döşenişi, eşyalarin yeri ve durumu tenkit edilmez. Giderken izin istenir, teşekkür edilir, duâ etmesi istenir ve bize de buyurun denilmez.
Hoşgörünüze sığınarak selam ve saygılarımla Hacegan...
Hacegan__
Cum Şub 17, 2012 12:17 pm
 
Foruma git
Konuya git

kuş tüyü...

Gözünü bu satırlardan bir an kaldır ve kuş tüyünün düşüşünü hayal et.. Hem havada asılı kalıyor, hem iniyor gibidir... Çok uzaktan geliyor gibi ama çok yakın gibi durur.

******
Gökten yere düştüğü halde, düştüğünü hissettirmez sana kuş tüyü... Belki de hiç düşmez kuş tüyü. Hayır, hayır düşüyor değildir. Belki de kendisi yere doğru inmeyi, yere konmayı tercih ediyor gibidir. Hani yağmur gibi... Düşüyor değil indiriliyor. Öyle ki, bir kuş tüyünün inişini seyrederken, sayısız göklerden sayısız tüylerin düştüğü duygusuna kapılırsın, kuş tüyü yere indiğinde henüz düşüşünü tamamlamadığını hissedersin. Doğru; düşmez aslında kuş tüyü, iner gibidir, indirilir ve hep indirilir . Meleklerden kopmuş gibi, melekler gibi.. Şimdi de uykun gelir mi kuş tüyünü duyunca? Yoksa uyanır mısın tatlı ve gerçek bir rüyaya? İşte sana kuş tüyü gibi hafifçe dokunan öğütler... İstersen bırak düşsün, istersen havada öylece asılı kalsın. Sen bilirsin.

************Sevmeyi öğren:
Sevdikçe varlığının kâinatla toplandığını görürsün.
Sevince, kendini kendinden öte taşırsın. Sevince kalbine yeni ve sonsuz kanatlar takarsın. Sevince, mavi bir deniz olur kalbin; hiç bilmediğin kıyılara varırsın.


************Bağışlamayı öğren:
Bağışladıkça dostlarının sayısını onla çarpmış olursun. Bağışlamak kalbinin yükünü azaltır. Bağışlayınca, kalbine batan dikenler güle döner. Bağışlayınca önce kendini bağışlamış gibi olursun, nefretin ve kinin yükünü omzundan atarsın.


**********Pişmanlık duymaktan korkma:
Pişmanlığını itiraf ettikçe hatalarının küçük, anlaşılır ve bağışlanabilir parçalara bölebildiğini görürsün. Pişmanlık sancısını göze aldığın sürece, hatadan dönmenin lezzetini de yaşamaya başlarsın. Pişmanlık içtenliğin sınamasıdır. İçtenliği olmayanlar pişman olamazlar. Pişman olmayanlar içtenlik kazanamazlar.


***********Hatırlamayı öğren:
Hatırladıkça, sevgilerinin karekökünü bulup, onlardan hüznü çıkardığını fark edersin. Hele de çocukluğunu çok hatırla ki, hiç endişesiz mutlu olduğun anları yeniden yaşa. Mutlu olmayı beceremeyen biz büyüklere içimizdeki çocuk mutluluğun sadelik ve hırssızlıkla ilgili olduğunu fısıldar. Dur ve dinle çocuğunu.


***********Değer vermesini öğren:
Değer verdikçe sevgilerin küpünü bulup, onları mutlulukla çarpabildiğini görürsün. Değer vermeden geçirdiğin günün güneşi hiç doğmamış gibidir. Değerini bilmediğin eşyaya hiç sahip olmamış gibisindir. Değerini bilmediğin dostların sana göre hiç yaşamamış gibidir. Değer vermesini öğrendiğinde, hayatın sahihleştiğini fark edersin. Daha yavaş yürürsün ama adımlarını yere sıkı basarsın.

*********İltifat etmesini öğren:
İltifat ettikçe, insanlarla arandaki en kısa mesafenin bir tebessümün resmettiği eğri bir çizgi olduğunu görürsün. İltifat etmek yalan konuşmak demek değildir. İltifat, muhatabının görmek istediğin yere ulaşması ve oradan öte geçmesi için temennide bulunmaktır.

************Özür dilemesini öğren:
Özür diledikçe nefretin ve öfkenin sonsuza bölündüğünü, böylece dargınlıkların limit sıfıra giderken yok olduğunu fark edersin. Ayrıca bak: Pişmanlık duymaktan korkma öğüdü.


********Aşktan korkma:
Böylece bir üçgenin iç açılarının toplamının 180 dereceyi aşıp, bütün yamukları kendi içinde barındırabildiğini görürsün. Aşk pürüzleri yok eder; dikenleri gül eder, acıları haz eyler.


********Ara sıra hüzünlen:
Hüznün kalbine dokunmasına izin ver. Böylece bütün mutlulukların ve zevklerin sonunda ayrılık çizgisine teğet geçip geri döndüğünü görürsün. Hepimiz ayrılıkların kuşattığı bir adada şimdilik yaşayan fanileriz. Hüzün, faniliğin ince sızısını kalbine hissettirdiği için, seni ebediyete komşu eder. Hüznünü öldürürsen ölümü anlayamadığın gibi hayatı da anlayamazsın.


*************************Ve bir gün öleceğini bil:
Kesinlikle öleceksin ve öldüğün gün anlayacaksın ki, yaşadığın hayat, paydası sonsuzluk olan basit bir kesirden ibaretmiş. Kesrin payında ne olursa olsun, ne kadar çok şey biriktirmiş olursan ol, hepsi son işlemde sıfıra eşitlenir. Kesrin üzerine, yani bu dünyaya, sonsuzluk cinsinden bir şeyler koyman gerekiyor. Yoksa elde var sıfır


*********Her gün yeniden uyan:
Uyanmayı sadece gözünü açmak olarak bilen için, bir şafak vakti ne kadar da sıradandır. Hayranlık duygusunu her gece iki göz kapağının ardına sakladığı gözleri gibi her daim uykuda bırakan için, bir gün doğumu sabahın körü olasıca karanlıktır. Kulluk heyecanını avucunda tutamadığı bir kor gibi savurup söndüren için, bir seher vakti eğreti ve tanımsız bir vakitsizliktir. Haydi, aç gözlerini... Aç gönlünü... Şimdi ve burada var olduğunu fark et. Var edildiğini fark et. Buraya, bu sabaha bir insan olarak gönderildiğini bil. Bu sabahın senin için, sana özel olarak yaratıldığını fark et.
Uyan... Güneş senin için doğuyor...******************
Leydiii__
Per Şub 16, 2012 10:14 pm
 
Foruma git
Konuya git
cron