70 sonuç bulundu

Geri dön

Karaktersiz İnsanın Karakteristik Özelliği

1.En belirgin karakteristik özelliği verdiği sözlerde durmaz, münafıktır filan diye giriyormuşum olaya şimdi. döneklik de var tabi, tam oturmadığı için birtakım şeyler. bak mesela karaktersiz bi insana, gözlemle az, her durumda her şeyi söyleyip yapabilme, sonra da bunları çok çabuk unutabilme yüzsüzlüğüne sahiptir kendisi.
 
 elbette ki hepimiz karaktersiz bir insanla karşılaştığımızda belli derecelerde şaşırıyoruz. ben mesela şahsen 3-5 gün gelemiyorum kendime, üzülüyorum. Diyorum karakter kursu verilse insanlara, dünya daha güzel bi yer olmaz mıydı? gülsek eğlensek falan filan ne güzel olurdu dimi canlar?
2.çarpık ve yontulmamış bir karakteristik özelliğe sahip olmasıdır. bu kategorideki insanlar için en belirgin karakteristik özellikse, karakter bulanıklığıdır ruhlarını kirleten.
.karaktersizliğinin farkında değildir.
4.yalancıdır. kendini çok zeki zanneder.
5.nabza göre şerbet verir böyleleri.
 yalan söylerler, kendilerini ilgilendirmeyen meselelerde yorum yaparlar , dedikoducudurlar ve bu ortaya çıktığında çok alakasız birine bok atarak sıvışırlar.
 bir de nasıl olur anlamam bunların çok arkadaşı vardır.
 yalakadırlar. dışardan çok iyi,çok anlayışlı falan görünürler ama ben en azından bir kısmının suratına karakterini yansıttığı fikrindeyim. benim karşıma çıkanlarda genelde böyle bir durum vardı mesela.
 özellikle erkeklerde çok fena bir durumdur çok
6.her ortama hiç zorluk çekmeden uyum sağlayabilmeleri, yani bukelamun gibi olmalarıdır. arkadaşım, bir insan herkesle mi kanka muhabbetine girer yahu?
7.karaktersizdir
8.yüzsüzlüktür.
9.başkalarının hatta en yakınlarının mutsuzluğundan mutlu olurlar.
10.viskozitesi yüksektir.
: 11.karaktersizler genelde karşısındaki gibi davranır, o ne yaparsa karşı tepki olarak da aynısını verir kendisi bir tepki geliştiremez; insanları çileden çıkarma konusunda oldukça
12."gün gelecek bu liste öylesine uzayacak ki her birimizde bulunan karaktersiz özellikler bir bir dökülecek ve hepimiz karaktersiz olmuş olacağız."
13.şuursuzdur.ne kadar iğrenç ve yer yer değişen söylemlerde bulunduğunun hesabını tutmaz .boşuna yaşadığını şu dünyada gereksiz bir yer ve beden işgal ettiğini bilmez.kendine ve insanlığa karşı bir duruşu olmadığı anlaşıldığı halde bu karaktersizliğinin yüzüne vurulmamasının ona bir lütuf olduğunu anlamaksızın yaşar gider. bir toplulukta bir sohbette veya ilişkide gelişi ile değil gidişi ile mutluluk verenlerdendir.
14.bu insanlar dışarıdan okadar iyi gözükür ki adam zannedersiniz.insanları kendi merkezine çeker ve kullanır.ahlaksızdır ve haindir aynı zamanda yalancıdır.iki lafından birinde yemin eder.para için herkesi satar maddiyatı yüksek maneviyatı zayıftır.
15.kimseyi beğenmezken kendini bir şekilde otorite sahibi ilan eder;kendisi ile aynı fikirde olanları pek bir sever olmayanları zaten etrafında bile istemez..işine gelen insanlarla can ciğer kuzu sarması olurken ertesi gün başka kankalar bulmak da bir o kadar kolaydır bunlar için..
16.öncelikle diliyle beyni arasında bağlantı yoktur.
 karşılarına çıkan hemen her insanı araç olarak görürler, onları egoları doğrultusunda kullanırlar ve en önemlisi bunları o insanlara gaz verip hoş tutma yoluyla yapmaya çalışırlar.
Hayatında bir kere bile yürekten 'evet ben bu konuda haksızım/haksızdım, özür dilerim' dememiş insanlardan ardınıza bakmadan kaçınız.
Turku_Diyari
Per Nis 18, 2013 12:02 pm
 
Foruma git
Konuya git

sakın

Sakın bi aptallık edipte birini unutmak için başkasıyla olma.
Unutma! külün üstûnde ateş yanmaz.
CeLilom
Cum Nis 19, 2013 4:23 am
 
Foruma git
Konuya git

Birliğe Ulaş..





Birliğe Ulaş
Beri gel, daha beri, daha beri. Bu yol vuruculuk nereye dek böyle? Bu hır gür, bu savaş nereye dek? Sen bensin işte, ben senim işte. Ne diye bu direnme böyle, ne diye? Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye? Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek, ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye? Zengin yoksulu hor görür, ne diye? Sağ soluna yan bakar, ne diye? İkisi de senin elin, ikiside, peki, kutlu ne, kutsuz ne? Topumuz bir tek inciyiz, bir tek. başımız da tek, aklımız da tek. Ne diye iki görür olup kalmışız iki büklüm gökkubbenin altında, ne diye? Sen habire gevele dur bakalım, habire 'usul boylu birlik çam ağacı' de, sonu nereye varır bunun, nereye? Şu beş duyudan, altı yönden varını yoğunu birliğe çek, birliğe. Kendine gel, benlikten çık, uzak dur, insanlara karıl, insanlara, insanlarla bir ol. İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz. Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane. Erkek arslan dilediğini yapar, dilediğini. Köpek köpekliğini ede durur, köpekliğini. Tertemiz can canlığını işler, canlığını. Beden de bedenliğini yapar, bedenliğini. Ama sen canı da bir bil, bedeni de, yalnız sayıda çoktur onlar, alabildiğine, hani bademler gibi, bademler gibi. Ama hepsindeki yağ bir. Dünyada nice diller var, nice diller, ama hepsin de anlam bir. Sen kapları, testileri hele bir kır, sular nasıl bir yol tutar, gider. Hele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak, can nasıl koşar, bunu canlara iletir.



 



Mevlana Celaleddin Rumi




Tutku
Sal May 14, 2013 11:44 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Aile elden gidiyor...

    TÜRK KAHWELERIMIZIDE  TÜRKÜ ADMINIMDEN GELSIN 3 BAYANADA SERWIS YAPAMAKTA KESIN  SORUN CIKARMAZ BILIRIM:)))
                                            
HeLioS__
Pts May 20, 2013 10:33 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Aile elden gidiyor...

            OF OFFF OLSADA YESEK CANMM  BOL SIRKELI ÜSTÜ PUL BIBERLii..
             ÜSTÜNEDE TATLILAR BENDEN CANMMM..
                   
HeLioS__
Pts May 20, 2013 9:42 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Aile elden gidiyor...

Bizim sözlerimizin hepsi nakit, başkalarınınki nakildir. Nakil, nakdin fer’idir.
                                                        
Şelalem canım teşekkrler..
Bu arada sana bir servis yapayım.. afiyetler olsun...:)
                                                           
Kahramanmaraş mutfağı...
 
 
 
                                                        
yesilevren
Pts May 20, 2013 1:26 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Aile elden gidiyor...

                  KELLE PACAM ISKEMBEM OLSADA YESEK  CANM BENIMM HARIKASIN BALIM..

HeLioS__
Pzr May 19, 2013 1:50 pm
 
Foruma git
Konuya git

Vay be..


Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

 


Necip Fazıl KISAKÜREK

 
Tutku
Pts May 20, 2013 11:59 pm
 
Foruma git
Konuya git

arkadaş ve dost arasındaki farklar

 
Arkadaş evinize geldiğinde misafir gibi davranır Dost geldiğinde buzdolabını açıp istediğini alır ..Arkadaş senin ağladığını görmez Dostunun omuzu ise senin göz yaşlarınla ıslanır ..Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile gelir Dost sana yardım etmek için erken gelir; toparlanman için geç gider ..Arkadaş, onu o yattıktan sonra ararsan rahatsız olur Dost neden bu kadar geciktiğini sorar, derdini anlatmak için ..Arkadaş bir kavgadan sonra her şeyin bittiğini düşünür Dost ise tekrar arar ..Arkadaş senin daima onun arkanda olmanı ister Dost ise her zaman senin arkandadır ..Arkadaş zaaflarınızı öğrenir ve onları kullanabilir Dost zevklerinizi öğrenir ve onlara hitap eder ..Arkadaş zayıflıklarınızı bilirse başınıza kakar Dost zayıflıklarınızı bilirse örtmeye çalışır ..Arkadaş sizi ikinci görmek ister Dost ikinciniz olmaktan şeref duyar ..Arkadaş sıkıntınız olmadığında yanınızdadır Dost sıkıntınız olduğunda size koşar ..Arkadaşlarınıza siz huzur vermeye çalışırsınız Dostlarınız size huzur vermeye çalışır...
huzun_gecesi
Per May 23, 2013 10:30 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: arkadaş ve dost arasındaki farklar

 


Her insanın son kullanma tarihi var artık.
Çünkü karşımızdakine insan olarak değil, imkan olarak bakıyoruz.

İbrahim Tenekeci...............


 


 


 


Fotoğraf: Her insanın son kullanma tarihi var artık.
<br />Çünkü karşımızdakine insan olarak değil, imkan olarak bakıyoruz.
<br />
<br />İbrahim Tenekeci

Birsu__
Cum May 24, 2013 11:04 am
 
Foruma git
Konuya git

Yasamı ıskalamayalım...

        Allah'ın bize bağışladığı bu güzelim dünya için bişeyler yapalım...Yaşamı ıskalamayalım..
Çok zaman önceydi.O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu.İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı.Bir daha hiç olmıyacakmış gibi dolu ve anlamlı.Derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan.Bir parçasına dün dedi,diğer parçasına bugün.öteki parçasınada yarın.Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu.Dünü düşünüp pişman oldu,yarını düşünüp telaşlandı;Ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı.Farkında olmadan rezil etti bu gününü.

         Oysa yarın,bu güne ne diyor,dünde bu gün için yarın diyordu.Bir türlü beceremedi.Bir eliyle yarına,diğer eliyle düne yapıştı.Bu günü eline yüzüne bulaştırdı..Mutsuz oldu insan.Ve ne gariptirki yarının telaşıda  dünün pişmanlığınıda hep bu gün yaşadı,ama bugünü hiç yaşayamadı.Ne yarın ne de dün!

Mutlu günlere..
Tutku
Cmt May 25, 2013 12:58 pm
 
Foruma git
Konuya git

'Kimi Sevsem Sensin'....


Kimi Sevsem Sensin


Kimi sevsem sensin, hayretsevgi insanı nasıl degistiriyorGözleri maviyken yaprak yeşiliSenin sesinle konuşuyor elbet…Yarım bakışları o kadar tehlikeliSenin sigaranı senin gibi içiyorKimi sevsem sensin, hayretSenden nedense vazgeçilemiyor..

 



Her şeyi terk ettim, ne aşk ne şehvetSarışın başladığım esmer bitiyorAnlaşılmaz yüzü koyu gölgeliDudakları keskin kırmızı jiletBir belaya çattık, nasıl bitirmeliGitar kımıldadı mı zaman deliniyorKimi sevsem sensin, hayretKapıların kapalı girilemiyor..



Kimi sevsem sensin, senden ibaretHepsini senin adınla çağırıyorumArkamdan şımarık gülüşüyorlarGetirdikleri yağmur, sende unuttuğumHani o sımsıcak iri çekirdekliSenin gibi vahşi öpüşüyorlarKimi sevsem sensin, hayretİn misin cin misin anlamıyorum..

 
 

YÜREĞİMSİN

 
 

Atıla ilhan

Siyahin_Matemi
Cum May 24, 2013 11:30 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: 'Kimi Sevsem Sensin'....

Zen seninde gözlerine sağlık...

Siyahin_Matemi
Cmt May 25, 2013 12:14 pm
 
Foruma git
Konuya git

Niçin yalan söyleriz?....

 
Niçin Yalan Söyleriz? Özümüz ve Sözümüz Bir Olamaz mı?
Niçin yalan söyleriz? Diğerimiz için, kaybetmekten korktuğumuz için, güya üzmemek, üzülmemek için…
Yapabileceğimiz ve yapamayacağımız şeyler taa küçük yaşlarda öğretilmiş, bu bilinç kalıplaşmıştır beynimizdeki diğer kalıplar gibi.
Niçin kırılırız?
Sevgiyi nasıl yaşayacağımız, nasıl en güzel ifade edebileceğimiz öğretileceğine, kırılmasın, kırılmayalım diye “beyaz yalan-siyah yalan” diyerek yalanlara başvurmamız öğretilmiş, hatta tembihlenmiştir. Yalanı büyüklerimiz örnek-model olarak bizlere sunmuşlar, sevgiyle yetiştirecekleri yerde, korkuyla yetiştirme yoluna gitmişlerdir. Hep koruma güdüsüyle, korkuyu bilinçaltlarımıza ekmişlerdir kendilerine de yapıldığı gibi. Oysa yalandan korusalardı bizleri… Kendimize yalandan, dolayısıyla başkalarına yalandan… 
Yalan, kendimize yalandır bir bilebilsek! Bize yalan söylenmesini asla istemeyiz, ama yine de başkalarına, hatta kendimize bile yalanlar söyleyerek, kendimizi de uyuturuz… Toplum bilinci tarafından ekilen tohumlar korku ve yalan üzerinedir. 

İllüzyon bir dünyada yaşamayı neden seçelim? 
İnsan, yalan söylemek zorunda mıdır? Neden bize yalan söylenir?
Hayır diyemediğimiz için! Üzüleceğimiz, kırılacağımız için, sevilmeyeceğimizi düşündüğümüz için, birlikteliğimizden hoşlanılmadığını düşünmememiz için, kırıldığımızın bilinmemesi için, diğer bir kişiyi daha fazla sevebildiğimiz için, ona daha fazla değer verdiğimizin sanılmaması için vs.
Peki, öyle midir?
“Bize hayır dendiği zaman niçin kendimizi eksik hissedelim ki? Söylenen ‘hayır’ kelimesi, diğer kişinin yaşam alanı! Diğer kişiye hayır diyebilme özgürlüğünü veremememizin sebebi yine korkularımızdır. Kendisini seven, diğer kişinin mutluluğu için sevgiyi seçer her durumda…

Sevgiyi bir başkasına da, herkese duymamızın, daha çok yaşamamızın mutluluğunu niçin en yakınlarımızla yaşarken saklama yoluna gideriz de paylaşma yoluna gidemeyiz?” sorusunu kendimize soralım önce… Bizim mutluluğumuz niye onu mutsuz ediyor? Paylaşamamak! Sevginin sınırlı olduğunu düşünmek!
Daha az sevilme korkusu! Değersizlik korkusu! Sevilmeme korkusu! Yetersizlik korkusu!  
Tüm mesele, korkunun bedenlenmesindedir gördüğünüz gibi. ‘Sevgi’ yok içinde! Sevgi bilincinin bedenlenmeye başlamasıyla, bilincinizdeki tüm korku tohumları aydınlanmaya başlar. Olmadığınız bir şey ya da biri gibi davranmaya son vermeye başladığınızda, bir yeniden programlanma başlar. Siz programladıkça kendinizi, sevgi bilincine uyamayan insanlar yaşamınızdan kendiliğinden çekilirler. Kendinizi uyutulmuşluktan, yanılsamalardan çıkararak, özgürleştirmenin hafifliğini yaşamaya başlarsınız. Başkaları ve toplum tarafından empoze edilmiş tüm bilinç kalıpları da sizi birer birer terk edecek. Sınırlılıklar kalkacak, bambaşka bir dünyanın kapıları açılacaktır önünüze. Kendinize giden bir kapıdan, ancak ‘siz’ sandığınız her şeyden özgürleşerek girebilirsiniz. Ve yalanlarınızdan…  

Ne savunulacak, ne de ispat edilecek bir siz vardır! ‘Gerçek Siz’ sadece sevgisiniz! Gerçek sizin farkına varmaya başladığınızda, inkar ederek gölgelediğiniz kendinizi saklamaktan, kendiniz olmaya geçiş başlar. Hakkınızdaki gerçek sizi bulmanın huzuruyla, içten bir tavır size hakim olur, kendinizi yaşayarak, sizi ilan edersiniz tüme. 
Yalanlar dünyasından kendi gerçek size geçtiğinizde ne olur?
Gerçek sizi etrafınızdaki en yakınlarınıza ve sonra çevrenize ilan etmeye başladığınızda, sizinle uyum içinde olamayan her şey ve herkesle ilgili bir direnç yaşanabilir, bu çok doğaldır. Bir temizlenme ve dönüşüm gerçekleşmektedir. Hediye gelmek üzeredir…
Sevgi ve aşkı bedenlemeye hazırsınızdır artık! Neden ben aşkı yaşayamıyorum diyen, sorgulayan, bunun acısını çeken kişiler için artık hüzün bitmiş ve sevgiliyle kavuşma başlamıştır. Aşk yaşama geçmek için hazırdır, yine sizin tarafınızdan…
 
Sevgi dönüştürücü müdür? Yalansız mıdır? Korkusuz mudur?
Sevgiyi hatırlayınca, içimizde bir yerlerde Tanrı’nın kıvılcımının yanmaya başladığını görürüz pek çoğumuz. Yandıkça büyür, sevdikçe besleriz yangını. Taa ki egolarımızı yakana kadar. Aşk bizden görülene, aşkı görene kadar!  En derinlerdeki Tek gerçek, AŞK! Bunu bilene, içselleştirene kadar… 
Kalbinizden düşünerek, herkesin kazandığı bir dünyada sadece sevgi vardır. Zihniniz bunun muhteşemliğini hissetsin izin verin. Sevginin muhteşemliğini hissedin zihninizde eşsiz sessizlik içinde mutlulukla dans ettiğinizi göreceksiniz. Neşe eşlik edecek bu duruma. Niçin anlatıyorum bunları? Böyle bir sevgi ve aşkı bedenleyen için, içindeki özü dışa yansıtmaktan başka yol yoktur. Yalan, kendine yalandır. Ve yalanlar içinde yaşayamaz böyle bir öz! Sevgi bilincine geçen kişi her durumda sevmeye devam eder. Korku yoktur, sevginin iyileştirici gücüyle yeni bir ‘siz’ ortaya çıkmıştır. 

Sınırlı düşünce kalıplarından özgürleşme başlar. İnsan, bilincini genişleterek, özü yaşama yolunu seçerek, kendisine hizmet yoluyla, dünyaya hizmet eder. Tanrı ve ruhuyla içindeki Birliği yaşamak, çabasızca, yaşamla akarak, seçerek ve kabul vererek, olana teslim olarak…

 
Kendisini bilen kişi, kendisiyle de BİR’liği bulur, yaşar. Ve yepyeni bir SEN’i yaratan olur. Bu sen için, yalanlar yoktur. Uyku yoktur. Ve özündekinin güzelliğini, kendini görenlere yansıtma başlar. Tırmanılacak bir tepe yoktur. Zaten o, O’dur! Bu yolun kendisi size gider, içsel, çabasız ve muhteşemdir…

Yalansız günlerimizde yaşamak ümidi ile..
 
Tutku
Cmt May 25, 2013 4:18 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: 'Kimi Sevsem Sensin'....

    Yaradan dan ötürü yaradılanı sevmek..Özümüzde bu olunca ortaya hep güzellikler çıkar...Yine diyorum SEVGİ..HOŞGÖRÜ..SABIR..harmanlandığımız zaman  yaşamın tadı gelir..Rahmetli babam derdiki ..Yavrum saçının bir telini yaratabilirmisin..Kesip attığımız şu tırnağı yaratabilirmisin..Mümkünmü?..Bize kalan ne, elden geldiğince kalp kırmadan..gönül hoşluğu ile vakit geçirmek..Gönül birliğimiz var..ve devam da edecek inşallah..Polatcan varolasın..
 
Matemim sayfanda paylaşım yaptık ama HOŞGÖRÜ diyorum ya...:)

Dünya malına güvenme engin ol gönül..engin ol....
 
Tutku
Cmt May 25, 2013 4:49 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: 'Kimi Sevsem Sensin'....

Bir gün bir doktora, gerginlik ve tedirginlikten şikayetçi olan bir hasta gelmiş.Yapması gereken çok işinin bulunduğunu; fakat kendisinin rahatsız, işlerin ise beklemeye tahammülü olmadığını söylemiş.
 Doktor,
 Bu işleri başka biri yapamaz mı? Ya da bir başkası size yardımcı olamaz mı? diye sormuş. 
Adam,

- Onları yalnız ben yapabilirim; bütün işler bana bakıyor! diye cevap vermiş.

 Doktor,
 Sana bir reçete vereceğim. Bu reçeteyi aynen tatbik etmen gerekiyor! diyerek, yazıp eline vermiş.
 Adam reçeteyi eline alıp baktığında, hayretler içinde kalmış. Reçetede, her gün en az iki saat işi bırakıp yürüyüş  yapacaksın ve her haftanın yarım gününü bir mezarlıkta geçireceksin yazıyormuş. 
 Hasta adam;
- Yürüyüşü anladık ama; neden mezarlık? diye sormuş. 
Doktor,
 Oraya gidip mezar  taşlarına bakmanı istiyorum. Mezarlıklar, kendilerini vazgeçilmez  sanan insanlarla doludur. Sen de onlar gibi ölüp mezarlığa gömülünce, kendinden başkasının yapmasına imkan olmadığını zannettiğin işlerin, başkaları tarafından da yapılmaya devam ettiğini göreceksin, demiş.
 Evet, bulundukları noktada kendilerini vazgeçilmez gören; halbuki orada, problem çözmek yerine problemin bir parçası olduğunun farkına varmayan insanlar için de, doktorun reçetesi geçerli değil mi? Aslında, kendini bu hasta adam gibi gördüğü sürece, herkes için geçerli bir reçete…
Turku
Cmt May 25, 2013 4:30 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Niçin yalan söyleriz?....

Herzaman ki gibi muhteşem bir  konu ve bende Vıctor Hugo'nun  güzel bir  sözüyle katkıda bulunak istedim ;
''Yalan zeka işidir,dürüstlük cesaret,eğer zekan yetmıyorsa yalan söyleme ...!!  cesaretini kullanıp dürüst olmayı  dene ''
Emeğine  sağlık  TUTKUM
LiNDa-___
Cmt May 25, 2013 8:14 pm
 
Foruma git
Konuya git

Hayattan ne öğrendim...

Hayattan ne öğrendim
 

 
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum. Ağladım. Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. Karanlığı gördüm, korktum. Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi…
Ağladım.
* * *
Yaşamayı öğrendim. Doğumun, hayatin bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar  olduğunu öğrendim.
* * *
Zamanı öğrendim. Yarıştım onunla… Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını,zamanla öğrendim…
* * *
İnsani öğrendim. Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu… Sonra da her insanin içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
* * *
Sevmeyi öğrendim. Sonra güvenmeyi… Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
* * *
İnsan tenini öğrendim. Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu… Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
* * *
Evreni öğrendim. Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim. Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
* * *
Ekmeği öğrendim. Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini… Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
* * *
Okumayı öğrendim. Kendime yazıyı öğrettim sonra… Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana…
* * *
Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi… Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi…
* * *
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta… Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım. Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.
* * *
Düşünmeyi öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.
* * *
Namusun önemini öğrendim evde… Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu; gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.
* * *
Gerçeği öğrendim bir gün… Ve gerçeğin acı olduğunu… Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.
* * *
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını
öğrendim.
 
 
MEVLANA
 
 

 
Siyahin_Matemi
Pzr May 26, 2013 8:14 pm
 
Foruma git
Konuya git

saygı ve sevgi....

Saygı ve sevgi insanlar arasında iyi bir bağ oluşmasını sağlar ve bu bağ sayesinde insanlar birbirleriyle iyi geçinirler.Saygı ve sevgi, çocuk yaşta öğrenilir. Ailede bir çocuğa insanlara karşı saygı duyması öğretildiyse bu çocuk hayatı boyunca insanlara saygılı ve hürmetkar davranır; fakat ailede çocuğa iyi bir eğitim verilmediyse bu çocuk hiçbir zaman insanlara saygılı davranmaz ve ondan hiçbir şey beklenemez. Bu yüzden hem ailesinde hem de toplumda karışıklıklara sebep olur.Aile içinde saygılı davranan bir çocuk toplumda da saygılı davranır. Toplumda saygı insanlar arasında barışı ve dostluğu pekiştirir. Bu da insanların birbirleriyle uyum içinde yaşamasını sağlar. O toplum gelişir ve ilerler, geçmişten bugüne gelindiği gibi…Saygının yanında insanlar birbirine sevgide duymalıdır. İnsanlar birbirlerini severse her zaman diğerlerine yardım etmek ister. Bu sayede birinin bir sıkıntısı olduğu zaman bütün toplum o kişiye yardım etmek için bir noktada buluşur. O kişinin acısını paylaşır ve sıkıntısını azaltır. İster istemez yüreğinde taşıdığı o sevgi yumağını ve yapmış olduğun bu paylaşımdan dolayı rahatlık hisseder.Saygı ve sevgi farklı unsurlardır ama biri olmadan diğerinin hiç bir anlamı olmaz. İkisi biri birine bağlantılıdır diye düşünürüm. Saygı ve sevginin bir arada bulunduğu toplumlar uzun ömürlü olur ve hiçbir zaman kargaşa içine düşmez.Bu yüzden biz de birbirimize saygılı davranmalıyız. Her zaman başkalarının sevincini ve acısını paylaşmalıyız. İnsanları sevmeli onları birbirinden ayırmamalıyız. Saygının önemi sevgiden oluşur. İnsanlar toplum içerisinde bile sevginin belirtisi olarak, birbirlerine saygı sunarlar, bu da sevginin önemli bir noktasıdır. Dünyamızda herhalde en çok kullanılan sözcüklerden biri de sevgidir. Çoğu zaman bu kelimeyi çoğunlukla anlamadan kullanır veya kendi ihtiyaçlarımıza göre değerlendirdiğimiz anlar çok olmuştur. Merhamet bile paralel olarak sevgiyi işaret eder . Aslında bu kelime insanoğlunun elinde zorda kaldıkça kullandığı bir silah gibidir. Sevgimizi ilan ederiz. Kendimizi bazen acındırmak için sevilmediğimizden yakınırız. Derinlerde sevginin anlamını gerçekten bilen ve anlayan çok az insan var sanırım. Sevgi yürekte haykıran sestir. Heyecanların bittiği, alışkanlıkların başladığı yerde sevgi önem kazanır. O kadar önemlidir ki, sevgi kelimesinin üzerindeki değerlere sahip olabilen insan, şefkati, fedakarlığı ve beklemeden vermeyi içinde barındırdığı müddetçe hayatı kavrar; çünkü gerçek sevgide karşılık beklenmez, beklenemez.İnsanın kalben en iyi hissedebildiği sevgilerden bir tanesi, üç boyutlu yaşadığı dünyada karşı cinsle olan birlikteliğidir. Sevgi o birlikteliği, zor koşullarda dahi olsa yürütebilen güçtür. Sadece insanların belki de farkında olmadığı, belki de göremediği yaşanan anları vardır. İki sevgilinin hiç konuşmadığı anlardaki huzur, mutluluk, sevgi hisleridir ki işte en gerçek, en saf hisleridir bunlar. Sevgi, susmaktır bakarak sevgisini sunmaktır.Herşeyin gönlünüzce olmasını niyaz ederim selam ve dua ile Hacegan.....
Hacegan__
Çar May 29, 2013 7:55 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: saygı ve sevgi....









Sevgi SAYGI
Güzelliğin, senin olsun. Bize, sevgi saygı gerek. Kara kaş, göz senin olsun. Bize, sevgi saygı gerek. Sevdan, yürekten gitmiyor. Atesi yanıp, bitmiyor. Sade, güzellik yetmiyor. Bize,sevgi saygı gerek. Ağaçta, güller bitermi. Dalında, bülbül ötermi. Kara kaş,gözler yetermi. Bize,vevgi saygı gerek. Bülbül konar, gül dalına. Güller, dalında salına. Kaynana, derki geline. Bize sevgi, saygı gerek. Kimin, güvenem sözüne. Herkes bağlıdır, özüne. Annesi, derki kızına. Bize sevgi,saygı gerek. Mevlam, yardım et kuluna. Gideyim, hakkın yoluna. Babası, derki oğluna. Bize sevgi saygı gerek. Çözüm varmı, bu soruna. Sevgiler kalsın, yarına. Dedesi, derki toruna. Bize, sevgi saygı gerek. Osman derki,ocak ocak Selam dolsun, kucak kucak. Huzur gelsin, köse bucak. Bize sevgi, saygı gerek.



 



Osman Hayta




emeğine sağlık hacegan kardeşim güzel  bir konuya deyinmişs tşklr                                                                                                          
 <3 MeLTeM <3



huzun_gecesi
Çar May 29, 2013 12:05 pm
 
Foruma git
Konuya git
cron