645 sonuç bulunduBıcak Nereye Dayandı...?BARIŞ süreci dediniz, analar ağlamasın dediniz. Reyhanlı’da ağlayanlar ana değil mi? Anadolu Ajansı’nın çektiği iki elini göğe doğru açmış feryad eden kadın Reyhanlı saldırısının simgesi oldu. Anaydı belli ki; Analar gününü kutlayacaktı ertesi gün evladı. Evladına diri diri sarılma hakkını çaldılar... Suriye’deki rejim yanlısı bir örgüt dediniz saldırıyı gerçekleştirenler için. Adamların derdi kendi ülkeleri... Kendi ülkemize sahip çıkamazken Suriye’yi parmaklamasaydınız ne işi vardı o örgütün bizim sınırımızda? Böyle binlerce soru üretilebilir. Günlerce konuşulabilir. Terör lanetlenebilir, öfke kusulabilir! Fakat hiç biri o ananın feryadını dindiremez. Tıpkı dün evladı yerine yıllardır soğuk mermerlere sarılan şehit analarının feryadı gibi. Dinmez, dindirilemez. Bıçak kemiğe dayandı dediklerinizle gizli pazarlıklar yaptınız. 30 bin insanımızın katillerini ellerini, kollarını sallaya sallaya gitmeye yönlendirdiniz. Kendi vatanları için mücadele veren ve sırf siz parmakladınız diye bizim topraklarımıza da sirayet eden Suriyelilerle ne pazarlığı yapacaksınız? Yoksa pazarlık hepimizin bildiği ama kimsenin dillendiremediği ABD ile mi? Soruyorum size bir kez daha! Bıçak nereye dayandı?!
Re: Bıcak Nereye Dayandı...?Telma bu gündem konularını bizlerle paylaştığın için tşkler. Bıçak nereye dayandı kemiğide parçaladı o bıçak.Allah Ülkemizi her türlü kötülüklerden korusun.Konulara nerdeyse bakar kör olduk
Re: Bıcak Nereye Dayandı...?GÜZEL BİR PAYLAŞIM OLMUŞ BACIM EMEĞİNE YÜREĞİNE SAĞLIK.
Re: Bıcak Nereye Dayandı...?Başbakanın Amerikan televizyonlarından birisine yaptığı diplomatik, toplumsal, ekonomik, siyasi hesapları yakından ilgilendiren açıklamaları sonrasında, bu patlamalar gerçekleşti. Bu patlamaların Başbakan Erdoğan’ın Suriye’ye askeri harekâtla ilgili görüşlerini beyan etmesi sonrasında gerçekleşmesi, kimilerine göre birbirinden kopuk durumlardı; ilgisizlerdi. Hükümet ve kabinedeki bazı isimlerce, patlamaların yaşanmasından sonra bunun “barış sürecini sabote etmek”, “milletimizi provoke etmek” gibi nedenlerden ötürü yapıldığı notu düşüldü. Birkaç saat geçmeden Hollywood filmlerini andıran gelişmeler yaşandı:
1-İçişleri Bakanı Muammer Güler, Reyhanlı’daki patlamalara ilişkin olayı gerçekleştirenlerin “Suriye’deki rejim yanlısı örgütlerle … irtibatlı oldukları tespit edildi” dedi. 2-Saldırıyı gerçekleştiren faillerin Suriye’deki istihbarat örgütleriyle bağlantılı olduklarının tespit edildiği de deklare edildi. 3-Failler çok kısa sürede gözaltına alındı; Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, “Suriye istihbaratıyla irtibatlı bir terör örgütünün konuyla ilgisinin tespit edildiğini ifade etmiştik. Şu ana kadar bu kişilerden 9’u gözaltına alınmış durumda. Kendi ifadeleri ve itiraflarıyla bu belirlenmiş oldu.” diyerek suçluların suçlarını itiraf ettiklerini belirtti. 4-Tüm bunlar olurken, kamuoyunun psikolojisi bozulmasın gerekçesiyle olay hakkındaki haberler için yayın yasağı getirildi. O zaman şu soruyu sorabiliriz: Ortalama bir adi suç vakasından bile daha hızlı açıklığa kavuşturulan bu durum için devlet aygıtlarının bu derece üstün kapasitesi vardıysa neden patlamalar gerçekleştirilmeden önce bunlar devreye sokulmadı? Kilolarca patlayıcı taşıyan araç, her şey ve herkes tespit edilirken, gözetleme teknikleri bu kadar gelişmişken, neden tespit edilemedi; MİT’in istihbarat notlarına karşın? Hal böyle olunca insanın komplo teorilerine inanası geliyor.
Re: Bıcak Nereye Dayandı...?
Teşekkürler Efe Adminim okuyan gözlerinize yorum yapan yüreğinize sağlık
Re: Bıcak Nereye Dayandı...?teşekkürler Furim Abisimm
Selam olsunSelam olsun geceyi, Ayakta geçiren yüreklere. karanlığı gündüze bağlayan, Apaydın dileklere... Tutunca kardeş gibi tutup Bırakmayan bileklere...selam olsun Hasret yüklü bulutlar gibi Gönülden çoşanlara "yA Allah " deyip Helal işe koşanlara. Sevgi pınarından içip İçip de kananlara... Bir sevda masalı dinleyip İçin için yananlara...Selam olsun Yıkık gönüllere Yuva yapıp kuranlara, Çile yükünü alıp Cılız omuzlara vuranlara, Eğilmeyen dik başlarla Secdelere duranlara...Selam olsun Gönlünde bize sönmeyen Bir kandil yakanlara. Karanlıkta meşale olup Işıl ışıl akanlara, Bir umut bir neşe Yüreklere takanlara...Selam olsun Selamı hak edenlere. Kirden , pastan gönlünü Tertemiz... pak edenlere..
Re: Selam olsunYILLARIN MEVSİMLERİN AYLARIN NE ÖNEMİ VARKİGÜN AYNI GÜNDÜR HER BİRİNİN BİR ADI VARDIRTIPKI İNSANLARDA OLDUĞU GİBİİYİ İNSAN BAHAR GİBİDİR HEP SEVİLİRKÖTÜ İSE KARDIR BORANDIR ÇİLEDİR ÇEKİLMEZ OLUR.BAHARIN GÜZELLİĞİNİ TAŞIYANLARA SELAM OLSUN...
Ece Adminim emeklerine sağlık bu güzel paylaşımlarına teşekkürler...
İnternet Hayatımızı Nasıl Etkiliyor..?Siber uyuşturucular olarak adlandırabileceğimiz durumların başında internette oynanan online oyunların geldiğini belirten Psikiyatrist Dr. Gürkan Odabaşoğlu, internet bağımlılığının sosyal hayatı nasıl etkilediğini ve bu durumun çözüm yollarını bizlerle paylaştı. Yaklaşık 20 yıldır hayatımızda olan internet, iletişim şeklini ve sosyal hayatı etkiler. İnternet bağımlılığı son zamanlarda giderek yaygınlaşan bir durumdur. Online oyun bağımlısı olan kişilerde; giderek daha fazla oyun oynama isteği, sosyalliğin azalması, yapılan etkinlik ve diğer uğraşların bırakılması gibi sonuçlar görülür. Ergenlik döneminde ise bu durumdan en fazla akademik hayat etkilenir, ders başarısının düşmesinin yanında okul devamsızlığı da artar. Sosyal hayatı nasıl etkiler? Online oynanan bazı oyunlar ve bahis sonucunda kişiler giderek daha az sosyalleşmeye başlar. Bu kişiler, çoğu zaman evde veya internet cafelerde vaktini bilgisayar karşısında geçirir. Bilgisayar başında vakit geçirme süresi 16-18 saate kadar çıkabilir. Bağımlılık, PC karşısında yemek atıştırmaya başlamak ve spor etkinliklerinin tamamen durması şeklinde sonuçlar doğurabilir. Bağımlılık geliştiğinde ise sadece oyun oynayan kişilerle sınırlı bir sosyallikle kısıtlı bir durum gelişir. Spordan uzaklaşma ve sürekli oturma pozisyonunda olmak, kilo alma ve çeşitli eklem problemlerinin gelişimine katkıda bulunur. İnternet Bağımlılıgı-Risk Grupları-Önlemler İnternet bağımlılığını, diğer bağımlılıklar gibi ele alabiliriz. İnternetin kullanımı hayati ihtiyaçların önüne geçiyorsa, internette geçirilen süre kontrol edilemiyor, süre gittikçe artıyorsa, internet kullanımı engellendiğinde, kızgınlık ve çöküntü yaşanıyorsa; yoksunluğun yarattığı gerginliği gidermek için davranış bozuklukları başlamışsa, evet bağımlılıktan bahsedebiliriz. Bunun arkasında pek çok neden olabilir, bağımlılık risklerini arttıran faktörleri şöyle sıralayabiliriz: Bilgisayar oyunlarına ve internet kullanımına küçük yaşta başlama Gençlik dönemi Düşük benlik algısı Sosyal kaygı Dürtü sorunları Başarısızlık Yalnızlık Spor veya yaratıcı aktivite eksikliği İletişim becerileri zayıf aile Değerleri ve sınırları net olmayan ailelerde büyüme Yanlış modeller ve yanlış sosyalleşme Sonuç olarak internet kullanım, tartışmasız, gündelik hayatımızın bir gerçeği ve öyle olmaya da devam edecek. Bu noktada ailelere, eğitimcilere, sosyologlara, psikologlara büyük rol düşüyor. Anne ve babalar: Teknolojinin kullanımını ve dilini öğrenin. Çocukluk döneminde başlatılacak sosyal ve spor faaliyetlerine önem verin. Çocuklarınızın izlediğini siz de izleyin. İnternette ne kadar zaman geçirdiklerini gözleyin. İnternet kullanımını süre ve program içeriği olarak sınırlayın. Gençlerinize seçici olmayı öğretin. İnternet güvenliliğini arttırın. Kendi yaşantınızla model olun. Okullarda medya kullanım eğitimleri önerin. İnternet Kullanımı İle İlgili Alıntılar “Ben de herkes gibi modern çağı takip edebiliyorum.” “Teknolojiyi takip etmek iyi geliyor, yenilikleri takip edebiliyorum…” “Birkaç işi aynı anda yapabiliyorum. Mesela banka sırasındayken ‘maillerime’ bakabiliyorum.” “Bilgisayarda oyun oynarken gerçek sorunlarımdan uzaklaşıyorum.” “Arkadaşımla yemekteyken sürekli telefonundan başkalarıyla ‘whatsapp’dan veya ‘bbm’den konuşması beni rahatsız ediyor.” “Sabah gözümü açar açmaz Facebook’umu kontrol ediyorum.” “Eski arkadaşlarımdan haber alabiliyorum.” “Cep telefonum yanımda olmadığı zaman, sanki bir parçam eksikmiş gibi hissediyorum.” “Cep telefonumun şık bir tasarımı olması kendimi iyi hissetmeme neden oluyor.
Re: İnternet Hayatımızı Nasıl Etkiliyor..?Ece Adminim mükemmel bir konu seçmişsiniz. Emeklerinize sağlık tşklerrr. Bilgisayar ve internet yaşamımıza girdi sosyal yaşamlar iyice azaldı gibi bağımlılık hatta hastalık gibi oldu.Hemen hemen her evde 2-3 tane PC var saatlerimiz ekran karşısında harcıyoruz sanki internet olmazsa olmazlardan oldu netsiz yapamıyoruz gibi Allah sonumuzu hayır etsin .... Ece adminim tekrar tşkler...
Tarihimizdeki Milli Birlik ve Beraberlik...!!!Vatan AnlayışıVatan, kültürel değerlerimizin bulunduğu bir coğrafyadır. Bu coğrafya ilk bakışta bir kara parçasıdır. Bu kara parçası tehlikeye girdiği zaman, uğrunda kanlar dökülür; canlar verilir. Nice analar yavrularını, nice gelinler yiğitlerini yitirir. O zaman bu coğrafyanın taşı, toprağı, dağı, ırmağı başka bir anlam taşır. Her biri düşmana aşılmaz bir engel ve bir uçurum olur. O toprak parçası hemen baş tacı edilir. Bu cansız coğrafya, her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış bir vatan olur. Bunun için Mithat Cemal, “Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” diyor. Bunun için Orhan Şaik:
“Her taşı bir yakut olan bu vatan, Can verme sırrına erenlerindir.” diyor. Yine bunun için Mehmet Akif: “Kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki feda,Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda” diyor. Gerektiğinde vatanı savunmak için insanları severek ölüme götüren yüce duygulardan biri de din duygusudur. Özellikle İslamiyet’in verdiği şehitlik makamı hiçbir dinde yoktur. Hiçbir dinde İslamdaki şehit olmak şerefi kadar kuvvetli bir unsur bulunmamaktadır. Bu unsur, bizim tarihimizde, zaferlerin kazanılmasında en büyük etkenlerden biri olmuştur. Analar oğullarını cephelere “Ya şehit ol, ya gazi” diyerek göndermişlerdir. Şehitler ve gaziler sayesinde bugün biz vatanımızda hür yaşamaktayız. Yine onlar sayesinde üzerinde yaşadığımız toprak parçası vatan olmuştur. Diğer yandan, atalarımızın binlerce yıldır bıraktığı camiler, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, okullar, külliyeler, köprüler, çeşmeler, saraylar, kışlalar, kütüphaneler, kapalı çarşılar ve çeşitli sanat eserleri, üzerinde yaşadığımız coğrafyayı vatan yapan abidelerdir. Birlik, bütünlük, ortak ideal ve hedefler gerçekleşince insan toplulukları millet haline gelir. Kitle, kalabalık olmaktan çıkar. Nesiller mensup olduğu bir millete ve üzerinde yaşamakta iftihar ettiği bir vatana sahip olur. Kader birliği, tarih birliği ve şuuru böylece doğar. Artık böyle bir milletin mensupları, kaderde, tasada ve kıvançta bir olurlar; birbirlerini seven, sayan, kolayca anlaşabilen, birlikte hareket edip başarabilen insanlar haline gelirler. O halde, vatanın meydana gelmesinde insan elinin ve emeğinin tabiata kattığı nice eserlerin de büyük rolü vardır. Vatan anlayışı kültür ve medeniyet eserleriyle gelişir; derinlik kazanır. Vatanın Bölünmezliği Bilindiği gibi dil, din, tarih, kültür ve ülkü birliği, ahlakta, terbiyede, örf ve adetlerde ortak duygu ve hedefler, ortak davranışlar milleti oluşturur. Millet ile vatan, ruhla vücut gibidir. Bu bakımdan anayasalarımızda “Türkiye Devleti, ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür.” hükmü yer almıştır. Millet, kendi vatanında birlik ve dirliği bozmadan, ayrılıp parçalanmadan yaşamalıdır. Ancak bu taktirde o milletin fertleri haysiyetli, huzurlu ve mutlu bir hayat sürebilirler. Şu halde vatanımıza, dilimize, dinimize, kültürümüze, tarihimize, örf ve adetlerimize sahip çıkmalıyız. Mehmet Akif bu görevi şöyle ifade etmiştir “Sahipsiz olan vatanın batması haktır, Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.” Milletimiz, uzun ve derin tarihi boyunca hep bu şuurla yaşamıştır. Kendisine daima birleşik ordular halinde saldıran düşmanlarla savaşmak zorunda kalmış; çetin muharebeler, sert mücadeleler sonunda, varlığını kabul ettirmiş, tarih boyunca hür yaşamıştır. Bundan sonra da böyle olacaktır. Çünkü Atatürk’ün dediği gibi: “Gerektiği zaman vatan için tek bir fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet elbette büyük bir istikbale layık ve aday olan bir millettir.” Bu duygular ve düşünceler, bizi vatana bağlamalıdır. Vatan sevgisi olmazsa, ne vatanın ne milletin bütünlüğü korunabilir. Aslında vatan sevgisi, vatan üzerinde yaşayan insanlara, tarihe ve tarihi kültüre beslenen sevgidir. Yoksa kupkuru bir toprak sevgisi değildir. Vatanı sevmek ve korumak, bize atalarımızın emanetidir; ona ihanet edemeyiz, bu dinimizin de emridir. Allah şöyle buyuruyor: “Sizinle savaşanlarla Alllah yolunda savaşın…” Görülüyor ki; inancımıza göre vatanımızda hür ve huzur içinde yaşamak için, gerektiğinde savaşmak da Allah’ın emridir. Bunun dinimizdeki adı cihattır. Vatan, millet, din ve namus yolunda nöbet tutup, savaşan kimseyi Peygamberimiz, bakın nasıl övüyor: “Hudut ve vatan muhafazası için bir gün, bir gece nöbet beklemek, bir ay (Allah rızası için farzın dışında) gündüz ve gece namaz kılmaktan daha hayırlıdır.” Bir başka hadiste de Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) şöyle buyuruyor: “İki çeşit gözü cehennem ateşi yakmaz, biri Allah korkusundan ağlayan göz, öteki Allah yolunda nöbet beklerken uyumayan göz.” Görülüyor ki vatanı savunmak, onun bütünlüğünü korumak, kadın ve erkek her Müslümana, ilahi bir görev olarak farzdır. Aynı zamanda, yüce bir milli görevdir.
Re: Tarihimizdeki Milli Birlik ve Beraberlik...!!!EMEĞİNE YÜREĞİNE SAĞLIK KARDEŞİM. ÇOK GÜZEL BİR PAYLAŞIM
Re: Tarihimizdeki Milli Birlik ve Beraberlik...!!!EMEĞİNE O GÜZEL YÜREĞİNE KALEMİNE SAĞLIK EFE ADMİNİM HARİKA PAYLAŞIMIN İÇİN
Yorgunum yorgun ey hayatHer sonbahar gelişinde dökülür yapraklar birer birer, her biri bir tarafa savrulur… “Hazan mevsimi, doğanın da ölüm mevsimidir” derler… “Elveda zamanı, hüzün mevsimi, ayrılık mevsimidir” derler. Oysa ben mevsimler içerisinde en çok sonbaharı severdim bir zamanlar. Uçurum kenarlarında açan sarı sarı çiçekleri bir de, çiçekler arasında. Düşme tehlikesiyle de olsa uzanıp kokusunu içime çekerdim yudum yudum, nefes nefes... Hayatın bütün derinliğini, dinginliğini, gizini orada ve onlarda bulurdum... Dalından ayrı düşen her yaprağın hüznünü yaşıyorum şimdi ey hayat! Sararmış, gazel olmuş, solmuş ve rüzgarın önünde savrulan yaprakların hüznünü… Gönlümde sonbahar rüzgarları esiyor, şarkılar daha bir içli çalıyor şimdi , gönlüm yorgun, gönlüm küs, gönlüm suskun... Boğazımda düğüm düğüm hasret, bulut bulut gözlerimde çakıyor şimşekler... Gurbetten gurbete savrulan insanların iç acısını duyuyorum içimde her sonbahar gelince... İçimden kopan her duygu kırıntısı yüreğime batıyor... Yapraklar gibiyim ben de ey hayat, her sonbaharın gelişiyle beraber bende sonbaharı yaşıyorum, sonunda ilkbaharın müjdesi olsa da... İlkbaharda çayırlar yeniden yeşillenip, ağaçlar filiz sürse de, çiçekler yeniden süslesede dağları, kırları, ovaları. Ben hep güzdeyim... ,Her baktığımda soluk sarı yapraklar gibi duruyor aynalarda ki yüzüm, içim, dışım sonbahar ey hayat. Bütün anılar yaprak yaprak sokaklara dökülmüş. Kardan bir kefenle kocaman bir dağ gibi gelip oturmuş göğsümün üzerine hüzün... Yorgunum, çok yorgun ey hayat, vefasız dünyanın ihaneti beni bitirdi... Bilirim ne yapsamda bir sonbahar yaprağına yazgılıyım, değiştiremiyorum yazgımı... Acılara, hüzünlere, sevdalara, sararmış yaprakların rüzgardan savruluşuna yazılmış adım neylersin. Terkedilmiş evlerin hanelerine, yıpranmış defterlerin sayfalarına yazılmış adım... Bilirim sonbaharların sarı kaderine yazılmış sonu hazin küçük bir öyküyüm ben, kimselerin açıp okumadığı bir kitapta; üzerine hüzün tozları serpilmiş kederli gecelerin sonbahar rüzgarlarıdır belki de; bütün bu yaşadıklarım... Ki, sonbahar yaprakları gibi dökülüp, dökülüp savrulup gidiyor ömrüm elimden... Yalnızlığın en derin uçurumuna yaslanmış kalmışım yangın yüreğimle ey hayat. Sonunda gücüm tükenip düşeceğim belki ya da kendi yüreğimden taşınıp gideceğim kimsenin bilmediği, ulaşamadığı, uğramadığı bir yüreğe... Varsın karanlık geceler yokluğuma ağıt yaksın, sahte sevgilerle avutsun hicranımı zaman... Kaç yıldır ki, yaşamın uğramadığı mezarlıklar gibiyim, içime binlerce ölü gömülü. Dolaşıp duruyorum ağaçların dökülmüş yaprakları arasında, sonbaharın sarı soluk yüzüne sürüyorum yüzümü yaprak yaprak... Ağaçlara baktıkça nedenini bilmediğim ama acısını duyduğum sararmış hüzünler kaplıyor içimi. Bilmem bu kaçıncı çığlığımdır ey hayat, sesimi duyuramadığın . Bilmem bu kaçıncı imdat... Şimdi vurulmuş bir kuş kanadı gibi duygularım, sığınacağım dal da yok. Yıpranmış, paralanmış eski bir giysi gibi duruyor üzerimde ömrüm... Her ihanet onulmaz bir yara açtı yüreğimde, ne yapsam durmuyor kanama. Kahretsin... İçimin yaşayan sevinçli yanını öldürdüler ey hayat, hüzne bulandı her yanım, ben ki sevinç rüzgarları doluydum bir zamanlar sevgi dağlarında, sevgi eserdim gece gündüz yüreklere, yüreklerden dağlara, ormanlara, sokaklara. Şimdi ihanetin kara bulutları kaplamış göğümü, güneşli günlere hasretim ey hayat... Ellerine kapanıyorum şimdi, anla beni, al beni... Bir sonbahar yaprağı gibi bekletme son yaprakta. Bırak alıp götürsün beni sarı yapraklarıyla sonbahar rüzgarları, yapraklar gibi savurup savurup götürsün uzaklara... Bir varmış bir yokmuş diye başlar bütün masallar. Ellerim soğuk şimdi üşüyorum, bedenim,dudaklarım buza dönmüş... Yokumsa beni ey hayat, doğmamış gibi...Sayki hiç yaşamadım, tatmadım, acıyı, ihaneti. Masalım da olmadı sonu mutlulukla biten. Gökten üç elma düşmesini beklemiyorum artık, yorgunum ey hayat, yorgun...
Re: Yorgunum yorgun ey hayatfurim emeklerine sağlık
Re: Yorgunum yorgun ey hayatZAMAN AYIRIP OKUDUĞUN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM EFE KARDEŞİM
Re: Yalnızlık, İyidir,Canım emeğine yüreğine sağlıkk
Re: Yalnızlık, İyidir,Senem adminim emeklerine sağlık tşkler
Re: •*¨`*•✿ Sessizligin Sesiyim ✿•*¨`*•Senem adminim emeklerine sağlık
Re: •*¨`*•✿ Sessizligin Sesiyim ✿•*¨`*•EMEĞİNE SAĞLIK SENEM
Re: •*¨`*•✿ Sustum ✿•*¨`*•Senem'cimm Süper bir paylaşım o güzel yüreğine kalemine sağlıkk
Re: •*¨`*•✿ Sustum ✿•*¨`*•BUGÜN YEMEK BENDEN SENEMİM SEN YORULMA NE YEMEĞİ DİE SORMA SAKIN BEN ANLAMADIM PİŞEN Bİ BUNU BB ULDUUM
19 Mayıs ATATÜRK'Ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA GENÇLİK ve SPOR BAYRAMI
Ey büyük Ata'm, Türk gençliği olarak hürriyetin, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyetin ve İnkılâplarının yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde, her durumda, Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için; bütün zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verir, kendimizi Büyük Türk Milletine adarız. Türk Gençliği
SanalKahve © Copyright 2007 - 2014 Tüm Hakları Saklıdır.
|