1231’den daha fazla sonuç bulundu

Geri dön

Re: Günün Sözü...

Hoşumuza giden yalanları avuç avuç içerizde, Acı gerçekleri yudum yudum içeriz..
İlk insan ve beşer Hz Âdem’den bu yana insanların çoğu hep kuvvetten, zenginden ve doğru olmadığını bile bile tercihlerini güçten ve gücü elinde bulunduranlar tarafında olmuş tur. Hak ve hakikati savunanlar bir şekilde başarıya ulaştıklarında hemen onların tarafında saf tutmayı ise insanî bir davranış biçimi haline getirmişlerdir.
Hz. Musa gibi “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helâk etme Allah’ım” diye dua etmekle birlikte devletimizi, ülkemizi, milletimizi ve de cumhuriyetimizi korumak için dağa çıkmak gerekiyorsa gereğini yapmaya hazırım. Başkaları adına konuşmanın doğru olmadığını biliyorum. Ancak, ecdattan miras, evlattan emanet bu değerleri korumak için geçmişte olduğu gibi bugünde dağa çıkmaya hazır milyonlarca insanımızın bulunduğunu kimse hatırdan çıkarmamalıdır. Kimse nohut, bulgur, fasulye ve makarna ile uzun süre uyutulamaz. Özendikleri Samiri’lerin doksan sene önceki akıbetlerini hatırlatmayı  kendime görev bilirim
Emeğine yüreğine sağlık KORAY arkadaşımm
TeLmA
Pzr Nis 28, 2013 5:29 pm
 
Foruma git
Konuya git

Çıkmasada Olur::!

Börtüden böcekten, taze bahardan gündelik yaşamdan söz etmesi güzel. Güzel çiçekten renkten alıp kalemi, gökyüzüne çevirmesi. Hikayeler anlatması da güzel çocukluğa dair.Hayaller göstermek uzaklığın inadına, sonra parlatmak kağıdı cilanın en koyusuyla, güzel. Yarin elindeki badeden, kutsanmış imgeden tümceler türetip ayrılması da güzel evrenin sonsuzundan.         Takip etmesi güzel sevdiklerimizi sosyal medyada. İstanbul güneşli ya bu gün, sahile parka bahçeye gitmesi de güzel. Dondurmayı külaha yerleştiren güler yüzlü kıza bakması, sonra o  dondurmayı afiyetle yemesi güzel. Karınca kararınca bir sofra kurup, biraz sohbet ilave edip yemeğe çaya, doymak da güzel.Yaşaması güzel yani. Nefes alması güzel, su içmesi ve dahası ve dahası güzel.         En güzeli de unutması: Yok sayıp görmezden gelmesi. Haberleri izlemiyorum, çünkü hep kan ve gözyaşı kokuyor demesi güzel. Sırt çevirmesi de güzel gazetelerin üçüncü sayfalarına.         Ben bilmem büyüklerim bilir demesi hele, bir başka güzel. Havale etmesi her işi ehil olana. Ülkemin geleceğine ne diye ben karar verecekmişim? O sandığa boşuna mı gittik demesi, milletin aynı zamanda denetleyen olduğunu akla getirmemesi güzel. Eyaletleşecekmişiz, başkanlık sistemi geliyormuş, eli kanlı katiller seğirte seğirte geçip gideceklermiş önümüzden bize ne demesi çok güzel.         Altımızdan petrol fışkıracak yerde biz benzine fahiş fiyat ödüyoruz, bir vakitler tarım ülkesi olduğumuz gerçeği hatıralardan küçücük bir  detay, ilaç ve hastahane yokluğundan insanımız yok yere heba oluyor, hepsini izlemesi güzel.         Neredeyse bıçak sallanmayan, kurşun atılmayan sokağımız kalmamışken biz yürüyecek alan bulabiliyoruz, bu da güzel. Televizyonlar yarışma programlarıyla, pembe dizilerle dolu hepsinden ayrı keyif alıyoruz, güzel.         Bilgisayar korsanları hesaplarımıza dikmiş gözlerini, başka bilgisayar uzmanları virüsler yayıp tuttuklarını ipe gönderiyor, güzel. Nasılsa bize dokunmuyor bunca yılan, o zaman her şey güzel.İçki yasakları il il kabul görüyor, dinler arası diyalog başlatıyoruz denilirken misyonerler ülkemizi mekan tutuyor, otobüslere artık kadın erkek ayrı ayrı biniyor ne güzel. Din bezirganlarından icazet alınmaksızın şuradan kalkılıp şuraya oturulamıyor, azıcık aykırı ses, çıkmasa daha güzel. Köşe yazarları yazmasa, fotograf kareleri olmasa, öylece sürse gitse bu düzen, daha daha da güzel. Öğrenciler ve öğretmenler yok iken şu okullar ne kolay yönetilir misali, topyekün boşaltsak şehirleri ne güzel.         Hepimiz sussak olan bitene, resmi plakalı araçlardan önümüze atılan bir iki paket makarnaya kanaat etsek, etli sütlü istemeyip un çorbasına razı olsak çok güzel. Yağmur yağınca evden çıkmasak, yangın başladığında en son itfayeyi arasak, kokmasak bulaşmasak, rahatsız etmesek devlet ricaalini sinemize taş bassak, kan kussak ama kızılcık şerbeti içtik desek işte böyle güzel güzel.         Oturup beklesek ve giysek üzerimize biçtikleri elbiseyi. Çıksa da olur ağızdaki baklalar, çıkmasa da. Söylemeyip susarak birilerinin işlerini zorlaştırmamak ve kuklası olmak iir parmaklı oyuncunun, kaçınılmazdan zevk alsak güzel güzel.         Hay dilimi ve elimi, en çok da kalemimi eşşek arısı soksun. Yazmıyordum böyle şeyler, uyuşmuştum aklımın karanlığında ben. Düşünmeyi bile bırakmıştım bir kenara. Olsun. Söyleyip yazacak hala bir iki şey var hala, güzel...
TeLmA
Pzr Nis 28, 2013 10:52 am
 
Foruma git
Konuya git

Kanunsuz Emir

Anayasamızın “Kanunsuz emir” başlıklı 137. maddesi çok açık:“Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse (asker veya sivil) üstünden aldığı emri yönetmelik, tüzük, kanun veya anayasa hükümlerine aykırı görürse yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir.Ancak üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir. Bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz…”Şimdi aynı maddenin çok önemli olan devamı geliyor:“Konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilmez.Yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.”* * *Terörist kafileleri bugünden başlayarak veya daha sonra, ellerini kollarını sallaya sallaya sınırımızdan geçip ana üsleri olan Kuzey Irak’a yolcu edilecek.İçlerinde kim olduğu bilinen şahıslar var.Adam öldürmüşler, köy basmışlar, mayın döşemişler, bombalar patlatmışlar, nice insanların ölümüne neden olmuşlar.İçlerinde Mehmetçik katilleri, polis katilleri var.Hepsi suç işlemiş durumda.Şimdi sen bu şahısların sınırdan şu veya bu biçimde özgürce geçmesine gözyumarsan…Anayasanın “Kanunsuz emir” maddesi işte bu aşamada devreye girecek.Sınırdaki askeri birliklere Valiler ve Genelkurmay tarafından çoktaaan sözlü emir verildi:“Geçişleri görmemiş olun…Bırakınız geçsinler!.. Dokunmayın yavrucuklara!..”* * *Anayasanın 137. maddesi açıktır. Gerek anayasa ve gerekse yasalarımızda, bunun aksine bir hüküm yoktur. Hiçbir asker veya sivil kamu görevlisi “Bana verilen emri uyguladım, geçişe göz yumdum” diyemez. Böyle bir emir aldığı takdirde yapacağı şey yazılı emiristemektir.O da, yazılı emri verecekler açısından biraz sıkar!Dolayısıyla, bu gibi kanunsuz emirleri veren ve uygulayan her kamu görevlisi, unvanı ve rütbesi ne olursa olsun suç işlemiş olacaktır…Ve zamanı gelince hesap verecektir.
TeLmA
Pts Nis 29, 2013 5:48 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Susacaklarım B/aşkaydı

 


Emegine saglık Telma Paylaşım için Teşekkürler


 


 

Senem
Pts Nis 29, 2013 8:29 pm
 
Foruma git
Konuya git

Susacaklarım B/aşkaydı

susacaklarım b/aşkaydı…

içimin kalabalığında hüküm giymişken ve s/aklamak isterken sancımı
ve sus/amışken bir düş/e… …
düş/tüm…
en kanayan y/anıma sığınırken..
düş/tüm..
matem havasına bürünmüş susuşlarımı sunacakken yar(sız)lığıma…


ellerimi saracak hüznümü s/aklayacak
y/ansız bir düşe muhtacım şimdi………!


satır aralarına gizliyorum birikmiş pişmanlığımı…
en içli ağıtlara yaslanıyorum
bakışlarım nem kokuyor rutubetli…
siyaha boyanmış…
Araf simsiyah…!
günceme siyah düşler bulanıyor
karanlık hırpalıyor ruhumu…


sözlerim d/üşüyor…
Meryem iffetle susuyor
gözlerim susuyor…


Ey yar..!
‘susacaklarım var sana’
duy/ma beni….!

TeLmA
Pts Nis 29, 2013 7:34 pm
 
Foruma git
Konuya git

Hazır, Olun,

 


 

Senem
Pts Nis 29, 2013 10:23 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Hazır, Olun,


senemim unuttuğumuz bişeyi hatırlatıyosuun çok haklısınn


DÜN BİTTİ .YARINA ÇIKARMIYIZ? BİLİNMEZ..!KALAN SADECE ŞİMDİKİ ANIMIZ..KIYMETİNİ BİLELİM..

TeLmA
Pts Nis 29, 2013 10:40 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: HuZuRLu OLMaK...!!!

Bir gün bir kral, ama halkı tarafından sevilen bir bilge kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğiniilan eder.Yarışmaya çok sayıda sanatçı katılır. Günlerce çalışırlar birbirinden güzel resimler yaparlar. Sonunda eserleri saraya teslim ederler.Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoşlanır. Ama birinciyi seçmesi için karar vermesi gereklidir.
Resimlerden birisinde sakin bir göl vardır. Göl bir ayna gibi etrafında yükselen dağların görüntüsünü yansıtmaktadır. Üst tarafta pamuk beyazı bulutlar gökyüzünüsüslüyorlardı. Resme kim baktı ise onun mükemmel bir huzur resmi olduğunu düşünüyordu.Diğer resimde de dağlar vardı.. Ama engebeli ve çıplak dağlar.Üst tarafta öfkeli bir gökyüzünden yağmurlar boşanıyor ve şimşek çakıyordu. Dağın eteklerinde ise köpüklü bir şelale çağıldıyordu. Kısaca resim hiç de huzurlu gözükmüyordu. Fakat kral resme bakınca, şelalenin ardında kayalıklardaki çatlaktan çıkan mini minnacık bir çalılık gördü. Çalılığın üstünde ise anne bir kusun örttüğü bir kuş yuvası görünüyordu. Sertçe akan suyun orta yerinde anne kuş yuvasını kuruyor... Harika bir huzur ve sükûn örneği.Ödülü kim kazandı dersiniz.Tabii ki ikinci resim.Kralın açıklaması şöyle idi:"Huzur, hiçbir gürültünün, sıkıntının yada zorluğun bulunmadığı yer demek değildir. Huzur bütün bunların içinde bile yüreğimizin sükûn bulabilmesidir."

EMEĞİNİNE YÜREĞİNE SAĞLIK EFE ADMİNİM SÜPER PAYLAŞIM
TeLmA
Sal Nis 30, 2013 11:54 am
 
Foruma git
Konuya git

10-16 Mayıs Engelliler Haftası

10-16 Mayıs arası Engelliler Haftasıdır. Sakatlık insanlığın ortak sorunudur. Bu yüzden Sakatlar Haftası yalnız ülkemizde değil Birleşmiş Milletlere üye 156 ülkede aynı zamanda değerlendirilir. Sakatlar Haftası boyunca; sakatlık sorunu, sakatlığın önlenmesi ve sakatların eğitimi konusu üstünde durulur. Radyo ve televizyonda konu ile ilgili programlar yayınlanır. Okullarda her gün ayrı bir sakatlık konusu işle­nir. Sakatları Koruma Millî Koordinasyonu Kurulu haftanın değerlendirilmesi için aşağıdaki programın uygulanmasını kararlaştırmıştır. 10 Mayıs Sakatlar Haftasının açılışı 11 Mayıs Görmeyenler günü 12 Mayıs işitme ve Konuşma Kusurluları günü 13 Mayıs Ortopedik Sakatlar günü 14 Mayıs Zeka ve Ruhsal Özürlüler günü 15 Mayıs Güçsüz Yaşlılar ve Korunmaya Muhtaç Çocuklar günü 16 Mayıs Sakatlar Haftasına genel bakış.
 
ÖZÜRSÜZ(!) ÖZÜRLÜLER…
 
Dilimizde sıkça tekrar edilen ama her defasında yanlış yerde kullanılan pek çok kelimelerimiz mevcut. Bazı kelimelerimiz sesteş olduklarından doğru yerde kullanılsa bile seslendirilirken vurgu hatası yüzünden başka manalara gelebilmektedir. Misal vermek gerekirse; yar ile yâr, hala ile hâlâ, kar ile kâr gibi birçok kelime yazabiliriz. Birde sesteş olmadıkları halde sıkça kullanılan; kullanılırken de yanlış kullanılan kelimelerimiz var ki bunların başında “Özürlü” ve “Engelli” kelimeleri gelmekte. Şimdi kendi kendimize bu iki kelimeyi soralım bakalım ne cevap alacağız?
 
İlk denemeyi özürlü kelimesi ile yaptım. Aldığım cevap “Özrü olan, kusuru olan, defolu, hatalı…” İkinci olarak da engelli kelimesini sorduğumda; “Engeli olan, vücudunda eksiklik ya da kusuru olan” diye cevapladı.
 
Niçin bu kadar detaya girmek istiyorum?
 
Çok basit… Bir kelimeyi nerede, ne için kullandığımız önemlidir. Bakar mısınız? Özürlünün bir anlamı da defolu demek. Yani alınıp satılması için üretilen ticari bir maldaki kusura defolu denildiği gibi.
 
Bu açıklamayı daha da uzatmadan kanuna geçmiş tanıma bakalım. 5378 Sayılı ÖZÜRLÜLER KANUNU şöyle tanımlamakta özürlüyü. "Özürlü: Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişi"
 
Görüldüğü gibi kanun yapıcı bile herhangi bir nedenle değişik uzuvlarını kaybeden insan için maalesef “özürlü” kelimesini kullanıyor.
 
Şimdi isterseniz tarihte gelmiş geçmiş bazı özürlü dediğimiz kişilerden hatırlamaya çalışalım. Gerçekten özürlü olup bir kenara atılmışlar mı; yoksa görüntüsüne bakmadan yaptığı işlerden dolayı baş üstünde mi tutulmuşlar?
 
Klasik Batı Müziği bestecilerinden gelmiş geçmiş en önemli besteci Beethoven duyma özürlüdür mesela.
 
Çok uzaklara gitmeye gerek yok, ülkemizdeki özürlülerden sadece görme özürlü olanlara bakalım yeter.
 
 
 
“Ben giderim adım kalır/Dostlar beni hatırlasın/Düğün olur, bayram gelir/Dostlar beni hatırlasın” diyen; ülkemizin yetiştirdiği büyük halk ozanı Âşık Veysel,
 
Bu Ülke, Umrandan Uygarlığa, Mağaradakiler, Kırk Ambar, Bir Facianın Hikâyesi, Işık Doğudan Gelir, Kültürden İrfana diye aklımıza ilk gelen bu kitapların ve daha pek çok kitabın yazarı Cemil Meriç,
 
İstanbul’un son elli yılda tanıdığı en ünlü hafız ve mevlithanlardan Kani Karaca…
 
Bu kadar değil elbet ama biz bu kadarla yetinelim ve son olarak Harvard Üniversitesi’nin; büyük başarılarından dolayı dünyanın ilgisini çekerek beynini incelemeye aldığı Görme özürlü ressam Eşref Armağan.
 
Tablolarını fırça kullanmadan parmaklarıyla yapan Armağan “Bir görmez olarak, görselliğin öncelikli olduğu bir sanatı yapıyorum, bakıp göremeyenlere bir şeyler anlatmak istiyorum" diyor.
 
Bu sözü duyunca kendimi görme özürlü dediğimiz kişilerin yerine koyarak, gerçekte kimin özürlü olduğunu anlamaya, dilimin döndüğü kadar da anlatmaya çalıştım. Artık karar sizin.
 
 
 
TeLmA
Sal Nis 30, 2013 1:28 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: 10-16 Mayıs Engelliler Haftası

Çok anlamlı bir paylaşım olmuş Telmacıgım Tebrik ederim


 


 


 

Senem
Sal Nis 30, 2013 4:28 pm
 
Foruma git
Konuya git

Yalnızlık, İyidir,

 


 

Senem
Sal Nis 30, 2013 4:42 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Yalnızlık, İyidir,


Canım emeğine yüreğine sağlıkk

TeLmA
Sal Nis 30, 2013 5:03 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: AnneLer Günü ve Tarihçesi...!!!



Teşekkürler Efe Adminim Bu Anlamlı paylaşımın için...


 Allahım hiç bir anneyi evladından evladıda annesinden ayırmasın

TeLmA
Çar May 01, 2013 11:04 pm
 
Foruma git
Konuya git

Annem'e Sitem


ANEM’E SİTEM
Benimde hayallerim umutlarım var
Bırakta hülyalara dalayım annem
Bende bir insanım korkularım var

İzin verde kendimi bulayım annemHep gizli ağlarım gece olunca
Yıllar çabuk geçti büyüdüm annem
Bakma bana öyle hesap sorunca
Bende bir canım yoruldum annemHiç merak ettin mi ne istiyorum
Hep benim istediğim gibi ol dedin annem

Gözlerinin hapsinde mahkûm gibiyim
Artık berat ette gideyim annemAyaklarım var ama kosamıyorumm
Gencim sevinç doluyum ama coşamıyorum
Annemsin sana karşı gelemiyorum
İçin için çürüyorum gör beni annemm
TeLmA
Per May 02, 2013 3:22 pm
 
Foruma git
Konuya git

ağlamak istemiştim ağlamak istiyorum





 
ağlamak istemiştim ağlamak istiyorum

Ağlamak istiyorum, yokluğuna bu gece..
Ağlamak istiyorum, geçen güzel günlerimize..
Kurumuş dudaklarım, suya hasret misali..
Ayrılan sevdalılar, kavuşamayanlar için..

Ağlamak istiyorum.
Gözü yaştan kurumayanlar için..
Unutulmuşlar, terk edilmişler için..
Bir daha asla geri dönmeyenler için..
Dönüp de bulamayanlar için..
Senin için, aşkımız için..
Herkes için, manalı bakışların için..
Bu gece bardaktan boşanırcasına..
Ölürcesine, ağlamak istiyorum..

Yağan yağmurların yerine ağlamak istiyorum..
Göz yaşlarımla ırmaklar çağlasın..
Göz yaşlarımdan okyanuslar kabarsın..
Bu gece ağlamak istiyorum..
Gökyüzüne baktığında, göz yaşlarımla ıslanasın diye..

Bu gece ağlamak istiyorum..
Sana olan özlemlerim bitsin diye..
Hasretim sönsün diye..
Bu gece ağlamak istiyorum..
Sevenler kavuşsun diye..

Bu gece ağlamak istiyorum..
Yanımda yoksun diye...
Ah deli oğlan ağlamak istiyorum, sen duyasın diye..
Taş kalbin yumuşasın diye..
Benim olmayacağına.. hiç olmamışlığına...
Hiç kavuşamayacağımıza, ağlamak istiyorum...
Kaderime, hüzünlerime, ağlamak istiyorum..
Bulutlar misali, göz pınarlarım kurumasın diye

Bu gece ağlamak istiyorum..
Yalancı sevdalara, elvedalara..
Ağlamak istiyorum





TeLmA
Per May 02, 2013 4:06 pm
 
Foruma git
Konuya git

Bir Sevgi İletisi..!


Kadın sevdiği adama sorar: ' Neden Ağlıyorsun? ' Adam cevap verir: ' Seni sevemediğim için.' İşte bu yüzden bir kez daha iyi ki varsın diyorum sana. Senin de beni sevmeni elbette çok isterim. Belki de inanmayacaksın ama, olmasa da olur. Çünkü yıllarca sevgimin öyle çok düşmanı, öyle çok muhafızı vardı ki, ben seninle onları aştım, inan varolman bile yeterli ve seni seviyor olmak bile büyük bir nimet benim için. Ve  şunu bil ki bu sevgime asla çoklarının yaptığı gibi yeteneksizliklerimi, kusurlarımı, yalnızlık korkumu, başarısızlıklarımı yüklemiyorum. Eğer öyle olsaydı, yitirmekten ölesiye korkar, seni kör bir tutkuyla sahiplenirdim. Oysa seni bir dine bağlanır gibi değil, kendi özgürlüğümü sever gibi seviyorum
TeLmA
Per May 02, 2013 7:11 pm
 
Foruma git
Konuya git

Söz Veriyorum Yüreğim Sana





Söz Veriyorum Yüreğim Sana




 



Gözlerimi kapattım, kalbimi dinledim.

Acıyordu...

Sanki yaralıydı da, yarası kanıyordu
Neden acıdığını sordum yüreğime
Kısık bir ses tonuyla fısıldadı bana;

-'Ah' dedi.

Ah sen beni dinlemedin.
Acıya nefrete boğdun beni
Sevme dedim kimseyi sevme!
Bak gördün mü, bak şu halime.

Dedim ki;

'Suç bende değil inanki.
Hep sözlere aldandım,
Hep duygularım yanlışa itti beni
Biliyorum önce aklıma sormalıydım herşeyi
Şimdi ise benim yüzümden yaralısın

Özür dilesem...

' - 'Hayır özür dileme benden!
Sana ceza olarak gözyaşlarını gönderiyorum
Senin özrün beni iyileştirmez.
Belki gözünden akan yaşlar yangınımı söndürür
Ama bu yangın için ne kadar ağlarsın bilemem...
- 'Biliyorum suçluyum
Artık akıllanacağım.

Söz!

Kim ne derse desin,seni hiç incitmeyeceğim.
Hele bana değer vermeyenler için

ASLA..!

Söz veriyorum yüreğim sana,
Bir daha ağlmayacağım

ASLA ama ASLA...

Dostda istemiyorum, sevgide.
Acıtmayacak seni değersizler
Kimse dokunamayacak gruruna
Gözyaşım şahit olsun, söz versin akmamaya.
Söz verdim bir daha yalanlara kanmamaya
Beni küçük düşüremez kimse
Ve inanki artık üzemez seni,
Ne sevdiklerim nede hain bir düşünce...




 



TeLmA
Per May 02, 2013 10:27 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: AnneLer Günü ve Tarihçesi...!!!

Emeğine yüreğine sağlık adminim bu güzel ve anlamlı paylaşımın için Bende tüm annelerin gününü kutluyor tüm annelerin ellerinden öpüyorum...

Koray
Per May 02, 2013 2:16 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Bir Sevgi İletisi..!


TEŞEKKÜRLER EFE ADMİNİMM

TeLmA
Cum May 03, 2013 3:55 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: ağlamak istemiştim ağlamak istiyorum


TEŞEKKÜRLER EFE ADMİNİM

TeLmA
Cum May 03, 2013 3:58 pm
 
Foruma git
Konuya git

Bıcak Nereye Dayandı...?

BARIŞ süreci dediniz, analar ağlamasın dediniz. Reyhanlı’da ağlayanlar ana değil mi? Anadolu Ajansı’nın çektiği iki elini göğe doğru açmış feryad eden kadın Reyhanlı saldırısının simgesi oldu. Anaydı belli ki; Analar gününü kutlayacaktı ertesi gün evladı. Evladına diri diri sarılma hakkını çaldılar... Suriye’deki rejim yanlısı bir örgüt dediniz saldırıyı gerçekleştirenler için. Adamların derdi kendi ülkeleri... Kendi ülkemize sahip çıkamazken Suriye’yi parmaklamasaydınız ne işi vardı o örgütün bizim sınırımızda? Böyle binlerce soru üretilebilir. Günlerce konuşulabilir. Terör lanetlenebilir, öfke kusulabilir! Fakat hiç biri o ananın feryadını dindiremez. Tıpkı dün evladı yerine yıllardır soğuk mermerlere sarılan şehit analarının feryadı gibi. Dinmez, dindirilemez. Bıçak kemiğe dayandı dediklerinizle gizli pazarlıklar yaptınız. 30 bin insanımızın katillerini ellerini, kollarını sallaya sallaya gitmeye yönlendirdiniz. Kendi vatanları için mücadele veren ve sırf siz parmakladınız diye bizim topraklarımıza da sirayet eden Suriyelilerle ne pazarlığı yapacaksınız? Yoksa pazarlık hepimizin bildiği ama kimsenin dillendiremediği ABD ile mi? Soruyorum size bir kez daha! Bıçak nereye dayandı?!
TeLmA
Cmt May 04, 2013 12:28 pm
 
Foruma git
Konuya git
cron