canım süper bir şiir o güzel yüreğine
kalemine sağlık
474 sonuç bulunduRe: Benim Bir Adım Var !canım süper bir şiir o güzel yüreğine kalemine sağlık
Lekesiz vicdanın ebedi günışığı...İnsan, aniden parlayıveriyor tarihin çamuru içinde. Bir an için. En güzel haliyle gösterip kendini sonra yeniden dalıyor on yıllar sürecek uykusuna. O uyanma anına denk gelen ömür ne şanslı! Ne şansız, insanın o en güzel halini gören ömür. Bekleyecek yeniden uyanmasını insanın en güzel haliyle. Bir ömrü belki böyle geçecek. Uyanmadıkça kardeşi, sabırsızlanacak. İnsan öldü sanacak. Sarsacak, sarsmaktan yorulana dek sarsacak kardeşini. Talihli miyiz biz görenler yoksa büsbütün bahtsız mı? Ne ise ne, biz bir kere gördük, insan uyandı. Yüzünde lekesiz bir vicdanın ebedi günışığı vardı. Gördük: alay etmeden gülüyor, düşeni kaldırıyor, kurallar olmadan ihtimam gösteriyor, karşılıksız yardım ediyor, tanımadığı kardeşine kendi kadar güveniyor, duymasa bile dinliyor, kör olsa da görüyor, ağlayanı kahkaha ile iyileştiriyor, kahkahadan boğulana gözyaşını armağan ediyor, durmadan dinlemeden merhamet ediyor, zehir bulutlarını tek nefeste üfürüyor, evet, evet, destanlarda dedikleri buymuş demek: O güzelim insanlara en yaman silahlar işlemiyordu. Bir çiçek için ölebilirdi az kalsın, Biraz daha vursalar bir ağaç için ömrünü verebilirdi, ve burada kardeşiyle kalmak için bir gün daha, ömrünün geri kalanından vazgeçebilirdi. Öyle zarifti insan. Ve bu zerafet nasıl oluyor da geceleri tunç bir kalkan, hayret ettik. Hayret mertebesinde günler geceler geçirdik. Uyanmış insana mühlet verdiler. Bugün doluyor zaman. Canavarlara gülenler, kaba kuvvetin karşısında akıl ile duranlar, Aşağılandıkça hakaretleri ellerinde oyuncak edenler, Dövüldükçe merhameti çoğalanlar, Öldürülseler de defne fidanlarına dönüşenler... Süreniz bugün doluyor. Tekrar uyumanızı istiyorlar. Ama güneş çıktı, gün aydınlık. Bakalım sizi uyutmak için nasıl bir ninni icat edecekler. Belki içinizden bir kaç kişiyi seçip hakkında yalanlar uydurup gönlünüze şüphe düşürecekler. Belki hiç uzatmadan üzerinize çullanacaklar. Belki, kim bilir, bizim aklımıza gelmeyecek başka sinsi kumpaslar kuracaklar. Boşver! Birbirimizin yüzüne bakalım. Birbirimizin yüzüne iyice bakalım. Lekesiz vicdanın ebedi günışığı işte buna benziyor. İşte insan aslında kardeşim tam olarak sana benziyor. Sana insan diyorlar, biliyor musun. Benim güçlü kardeşim, insanın en güzel hali senin gibi görünüyor.
Re: 11.Haziran.1868 Türk KızılayıTeşekkürler Hacegan
Re: ✿ ✿ ✿ ✿ ✿ Yürek Yüreğe ✿ ✿ ✿ ✿ ✿HA
hayat; ( ...temiz bir havluya yüzünü silmeK .............................ferah. ... seher vakti fırından sıcak ekmek almak ..............................huzur . ...tavşan kanı çayla evi kucaklamak ..............................sevgi. ...anne olup bebeği emzirmek. ..............................güven. ...cami avlusunda kuşlara yem atmak ..............................şefkat. ...toprak ve yağmur gibi öpüşmek .............................tutku. ... her baharda gelincik olup açmak ..............................cömertlik. ...biteceğini bile bile sevdalanmak. ...............................cesaret. ...öleceğine bile bile yaşamak ................................delilik olmalı)
Re: •*¨`*•✿ Güzel Olan ✿•*¨`*•Canımm güzel olan seninle olabilmektee ((hoh))
Re: ✿ ✿ ✿ ✿ ✿ Küçük Adımlar ✿ ✿ ✿ ✿ ✿Kazandığımız her küçük başarıda, o konudaki özgüvenimiz biraz daha yükselir. Yükseldikçe içimizde bir başarma tutkusu oluşur. Farklı şeyler başarmaya başlarız ve gelişim başlar. Daha önce eksik bulduğumuz alanları bir bir elediğimizi, hepsinde uzmanlaştığımızı görürüz ve hayatımıza yeni mücadeleler katarız. Çalışmalarının meyvesini aldığını görmek, insanı harekete geçiren en büyük güçtür. Unutulmaması gereken şey şudur: Yürümeden koşmaya çalışırsak çuvallamamız işten bile değildir. Küçük adımlar atarak büyük hedeflerimize ulaşmaya çalışalım. İçimizdeki şevk her zaman canlı kalsın Bi bi bidenemmm harika paylaşım Hoh
Re: 11.Haziran.1868 Türk KızılayıTeşekkürler Efe Adminim
Re: Ötekileştirmek...!Çok TEşekkür ederim okuyan gözlerinize sağlık Selenay
Re: Ötekileştirmek...!hayat bugünkü paylaşımınıza bayıldıım tbrk ederimm
Re: Ne Arıyosan Kendinde Ara...Teşekkürler Efe Adminim
Çocuk İstismarına Hayır.....Çocuk istismarı, Fiziksel ya da psikolojik olarak bir çocuğa bir yetişkin tarafından kötü davranılmasıdır. Ayrıca çocuklara kötü davranmak veya çocuk istismarı ve ihmali ile de çoğu zaman eş anlamı taşır. Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını şöyle tanımlar: "Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir." 2 Eylül1990 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre; "Ulusal yasalarca daha genç bir yaşta reşit sayılma hariç, 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır". Cinsel istismara maruz kalan çocukların yaşa göre dağılımları incelendiğinde; %30'unun 2-5, %40'ının 6-10, %30'unun 11 - 17 yaş grubunda olduğunu görülmekte. İstismara maruz kalan çocuklarda kız/erkek oranı 3'tür. Yurt içi yayınlarda ise kız/erkek oranı birbirine yakın bulunmuştur. İstismarcıların %96'sı erkek, %80'i de çocuğun tanıdığı birisidir. Herhangi bir çocuk istismarı ve çocuk tecavüzü halinde çocuğun deşifre edilerek haber yapılması son derece yanlıştır. Eğer bir çocuk istismar edilmiş ise o çocuğun gazete sayfalarında manşet edilmesi çocuğun geleceği açısından son derece yanlıştır. Tecavüze uğramış bir çocuğun resimlerinin gazetelerde boy boy günlerce yayınlanması ve o çocuk hakkında bilgiler verilmesi, o çocuğu potansiyel bir suçlu psikolojisine ve toplum dışına itmiş oluruz. Çocukların sigara ve alkol, uyuşturucu gibi alışkanlıklara yönelmesi halinde mutlaka çocukla iyi bir iletişime geçilerek yaptığı hareketin yanlış olduğunun anlatılmasından yanayız. Geçtiğimiz aylarda adını bile anmak istemediğimiz bir köşe yazarı 70’li yaşlarda, 13-14 yaşında bir kız çocuğuna tacizde bulunmuş, bir müddet tutuklu kaldıktan sonra salıverilmişti. Doktor raporları kız çocuğunda psikolojik sorun olmadığına karar vermiş, nerdeyse suçlunun bu mağdur kız çocuğu olduğuna karar verilmişti. Daha sonraki günlerde sayısız tecavüz olayları okuduk basından. Basının da manşetten yazdığı gibi , “Gerçekten noluyor bizim insanlarımıza”, bir yerlerde yanlış var, bu fiili yapanlara aslında insan dahi denemez. Yapılan kontrollerinde akıl sağlıklarının yerinde olduğu yönünde raporlar veriliyor. O taktirde insanlarımızı yetiştiremiyoruz, batılı kediyi köpeği yetiştirirken biz çocuklarımızı insanlarımızı yetiştiremiyor, koruyamıyoruz. Çocuk sığınaklarında, çocuk bakım evlerindeki; terk edilen 0-6 yaş grubu çocuklara sahip çıkılabilir, tüp bebek sahibi olabilmek için milyarlar harcayan anne babalara sesleniyoruz, kendi canınızdan kendi kanınızdan çocuk sahibi olmanız tabi ki hakkınız, ancak bu adı geçen kurumlara terk edilen çocuklar da bizlerin bu toplumun çocukları, bir alternatif olarak düşünün deriz.
Re: Saygımı ? Sevgimi ?Saygı, kişinin varoluşunu ve o varoluşun
sınırlarını koşulsuz kabul ederek ilişki kurmak ve bu ilişkiyi devam ettirmeyi isteme duygusudur. Eğer kırlangıcı kırlangıç olarak olduğu gibi kabul ediyorsam ve onların yaşamlarını devam ettirmesi gereken koşulları değiştirmemeye özen göstererek ilişki kuruyorsam, kırlangıçlara saygım var demektir. Kırlangıç kişi mi? Saygın varsa, evet! Çocuğumu, bir çocuk olarak olduğu gibi kabul ediyorsam ve onun bir çocuk olarak yaşamasına özen göstererek ilişki kuruyorsam; onun çocuk sınırlarını keyfimce ihlal etmiyorsam, bir şeyi isterken ‘lütfen,’ diyorsam, bana verdiği zaman ‘teşekkür’ ediyorsam, o zaman çocuğa saygım var demektir. Saygıda iki önemli boyut var; bunlardan ilki sınırlar ve sorumluk bilinci içinde varoluşu olduğu gibi kabuldür, diğeri de ilişkiyi sürdürme isteğidir. Kırlangıcı kırlangıç olarak olduğu gibi kabul etmek, onlara zarar vermeden yaşamaya özen göstermek, onların çevremde olmasını istemek, kırlangıçlara saygılı olduğumu gösterir. Ama bu kırlangıçları sevdiğimi göstermez. Öğretmen öğrencisinin varoluşunu olduğu gibi kabul ederek onunla ilişki kurduğu zaman öğrencisine saygılı davranmış olur. Ama böyle bir tavır öğretmenin öğrencisini sevdiğini ifade etmez. Sevgi, seven ve sevilen arasına özel bir duyguyu, niyeti ifade eder. Seven kişi, sevdiğinin olabileceğinin en iyisi olarak gelişebilmesi ve böylece potansiyelini gerçekleştirerek mutlu olabilmesi için eylem içindedir. Bunun karşılığında hiç bir şey beklemez. Sevdiğinin mutlu olması, seveni mutlu eder. Hepsi bu. Kırlangıca saygılı olmak başka, kırlangıcı sevmek başkadır. Kırlangıcı seven eyleme geçer; kırlangıcı tanımak için kitaplar okur, araştırır, onların ortamlarını daha iyi hale getirmek için çabalar, dernekler kurar, mevsimlerine göre kırlangıcın gelişlerini karşılama ve ayrılış ve gidişlerini uğurlama törenleri oluşturur. Bunun karşılığında tek bir beklentisi vardır: kırlangıçların kırlangıç olarak özgürce yaşamaları. Öğrencisini seven öğretmen öğrencisini tanımak için zaman ayırır; ailesi kim, anababası nasıl insanlar, nerede oturuyor, kaç kardeşler, hayattan beklentileri nedir, ne olmayı, ne yapmayı hayal ediyor, emek ve zaman verir ve bu sorunların ve cevaplarını öğrenir. Daha sonra kolları sıvar ve bu öğrencinin olabileceğinin en iyisi olması için eyleme geçer. Bunun karşılığında tek bir beklentisi vardır: Öğrencinin olabileceği en iyi insan olarak hayata atılması ve mutlu bir insan olarak yaşaması. Saygı sevginin vazgeçilmez önkoşuludur. Ama tek başına saygı sevgiyi oluşturmaya yeterli değildir. Çocuğuna zorla yedirmeye çalışan annenin çocuğuna saygısı yoktur. Ve ne yazık ki o bunun farkında değildir. Saygının olmadığı yerde sevgi gelişemez. Peki, anne niye böyle? Anne,’Yetişkin çocuk’ olduğu için böyle. Yetişkin çocuk ne demek ve neden yetişkin çocuk olarak yetişmiş bu anne? Bunlar önemli sorular. Benim Yetişkin Çocuklar ve Korku Kültürü kitaplarımda bu soruları cevaplarını irdeliyorum. Sürekli çocuğuna derse çalışmasını söyleyen, onun hayatını, bakma, dokunma, konuşma, koşma, diyerek yönlendiren ve denetleyen anababa çocuğunu sevdiği için mi bunları yapıyor? Hayır. Çocuğuna zorla yemek yediren anne durumuyla ilgili söylediklerimiz derse çalışmaya zorlayan için aynen geçerli. Çocuğu konuşurken onun ne dediğini umursamayan, başından savarcasına “hı, hı” diyerek geçiştiren, konuşsa bile çocuğunun seviyesine inmeden ayakta, ona yukarıdan bakarak konuşan baba çocuğunu seviyor mu? Hayır; burada ne saygı var, ne de sevgi. Durum yukarıdakilerle aynı. Derse hazırlanıp, sınıfta dersi eksiksiz anlatan ve bunun ötesinde başka bir şeyle ilgilenmeyen öğretmen öğrencisini seviyor mu? Hayır. Bu öğretmen öğrencisine saygılı, ama sevgi eksikliği var. Müfredat programının tam uygulanmasının ötesinde başka bir şeyle ilgilenmeyen müfettiş, öğretmeni seviyor mu? Öğretmeni sevmiyor; öğretmene saygı duyduğu da tartışma götürür. Sevgisizlik örtük olarak kendini ifade ediyor. Santa Monica sokaklarında gördüğüm manzaralar örtük biçimde ailelerimizde ve okullarımızda, bizde de var; ama bizimkiler örtük; görünmüyor, saklı. Eğer, bir toplumun insanlarının zihnini sevgisizlik yaralamıyor ise, gönlünü incitmiyor ise, bence o toplumun çöküşü başlamıştır. Toplumun zihni ve gönlünü ekonomik durum meşgul ediyor. Menzil ne? *** Şaşar Veysel işbu hale Gah ağlayan gahi güle Erişmek için menzile Gidiyorum gündüz gece canım bitanesin böle anlamlı bir paylaşım seçtiğin için teşekkürlerr
Re: Saygımı ? Sevgimi ?SAYGI VE SEVGİNİN TOPLUM İÇİN ÖNEMİSaygı ve sevgi insanlar arasında iyi bir bağ oluşmasını
sağlar. Bu bağ sayesinde insanlar birbirleriyle iyi geçinirler. Saygıyı ve sevgiyi insanlar çocuk yaşta öğrenir. Büyüdükçe de geliştirir bu yüzden çocukların eğitimi ailede başlar. Ailede bir çocuğa insanlara karşı saygı duyması öğretildiyse bu çocuk hayatı boyunca insanlara saygılı davranır. Fakat ailede çocuğa iyi bir eğitim verilmediyse bu çocuk hiçbir zaman insanlara saygılı davranmaz. Bu yüzden hem ailesinde hem de toplumda karışıklıklara sebep olur. Aile içinde saygılı davranan bir çocuk toplumda da saygılı davranır. Toplumda saygı insanlar arasında barışı sağlar. İnsanlar birbirlerine saygı duyarsa birbirlerinin hakkında gözetir. Bu da insanların birbirleriyle uyum içinde yaşamasını sağlar. O toplum gelişir ve ilerler. Diğer toplumlarda daha üstün bir durum kazanır. Toplumda saygı tek başına yeterli değildir. Saygının yanında insanlar birbirine sevgide duymalıdır. İnsanlar birbirlerini severse her zaman diğerlerine yardım etmek ister. Bu sayede birinin bir sıkıntısı olduğu zaman bütün toplum o kişiye yardım eder. O kişinin acısını paylaşır ve sıkıntısını azaltır. Saygı ve sevgi farklı unsurlardır ama biri olmadan diğeri işe yaramaz. Saygı ve sevginin bir arada bulunduğu toplumlar uzun ömürlü olur ve hiçbir zaman kargaşa içine düşmez. O toplumda saygı ve sevgi ne zaman kayboldu ise o zaman o toplum çöker. Bu yüzden bizde birbirimize saygılı davranmalıyız. Her zaman başkalarının sevincini ve acısını paylaşmalıyız. İnsanları sevmeli onları birbirinden ayırma malıyız
Re: Saygımı ? Sevgimi ?İnsanlar birlikte yaşamak zorundadırlar. Her oyunun bir
kuralı olduğu gibi birlikte yaşamanın da belirli kuralları vardır. Bu kurallara uyan insanların, ihtiyaçlarını daha kolay temin edecekleri ve daha çok mutlu olacakları açıktır. Bu nedenle insanların, toplum hayatını düzenleyen belirli kuralları öğrenmeleri ve bunları davranış haline getirmeleri hayatın bir gereğidir. Toplum hayatında insan ilişkileri önemli bir yer tutar. Bu ilişkiler, belli kurallara dayanır. Bu kuralların bir kısmı hukuka, bir kısmı örf ve adetlere bir kısmı da inançlara, sevgi-saygıya dayalıdır. Toplum hayatını düzenleyen bu kurallara uymak, insan ilişkilerini geliştirir ve kişilerin mutlu olmasını sağlar. Kurallara aykırı davranışlar; kişileri mutsuz kılar, giderilmesi güç olan durumların meydana gelmesine neden olur. İnsan davranışları, hukuk kurallarına aykırı olursa, “hata veya suç”, örf ve adetlere aykırı olursa “ayıp”, inançlara aykırı olursa “günah”, sevgi-saygı kuralına aykırı olursa ‘’sevgisizlik ve saygısızlık şeklinde değerlendirilir. Hukuk kuralları emredicidir. Bunların insanlar tarafından yerine getirilmesi zorunluluğu vardır. İnsan ilişkilerini düzenleyen örf, adet ve dine dayalı kurallar, emredici bir nitelik taşımazlar. Ancak, bu kurallara uymamak, onları bilerek yapmak, insanı çevresinde sevimsiz, kaba ve saygısız duruma düşürebilir. Kısaca diyebiliriz ki, insanların birbirleriyle ilişkilerinde; önce kendilerine, sonra da karşısındakilere saygılı olması işlerini kolaylaştırır. Bu karşılıklı etkileşim insan ilişkilerinin bir gereğidir. İnsan ilişkilerinin; ailede, bulunduğu çevrede ve ülke genelinde olduğu gibi diğer ülke insanlarıyla da iyi olması önemlidir. Bu nedenle, insanların iyi alışkanlıklar edinmeleri ve bunu sürekli bir davranış haline getirmeleri kaçınılmazdır
Hayattan Beklentiler Üzerine..!!Hayattan beklentiler üzerine!! "Öyle bir geçer zaman ki" Hem kendisini geliştirmeye üşenmiş hem de her konuda ukalalık yapan bireyler var mıdır etrafınızda? Onları farketmek için araştırma görevlisi olmaya falan gerek yok aslında! Güya kaderine teslim olmuştur bu insanlar! Gerekçeleri ise hep aynıdır, “az ile yetinmek” ama neden? Karım ev işlerini ihmal etmesin, yeter! Kocam evine ekmek getirsin, yeter! Amaaan, aşk bizden geçmiş, yeter! Kıyafet tercihim yoktur, sıcak/serin tutsun, yeter! Akıl verme sus kafam şişti, yeter! Başımı sokacak bir barınağım olsun, yeter! Avize de neymiş bir lamba salla odayı ışıtsın, yeter! Yediğim önümde yemediğim arkamda daha ne isterim, yeter! Herkes dokuz ay on günlük değil mi, insanlığım bana yeter! Gazete okuyorum ya kültürüm bana yeter! Yeter tabi, kapasitenize göre bunların hepsi sizin doğrularınız çünkü! Ve tamamen yaşama dair algı kapılarınızı ne ölçüde açık ya da ne ölçüde kapalı tuttuğunuzla alakalı! Yani öyle, ben böyleyim, ne yapayım bu kişilik meselesi, değişemem” kolaycılığına sığınmalar falan gerçeği yansıtmıyor! Tamam, kimi insan çok sevecen, diğeri ise çok soğuk yapılı olabilir! Yine bir başkası az konuşmayı seven, diğeri aşırı konuşma düşkünü olabilir! Ancak bütün bu kişisel farklılıklar toplumsal hayatın önünüze getirdiği rolleri üstlenmenizi engellemez! Öyle ya, bütün bir hayatı tamamen kendinize odaklanarak geçirecek değilsiniz ya! Hem kendinizle beraber başkalarını da mutsuz etmeye ve bu şekilde cezalandırmaya hakkınız var mı? Karamsar olmaktan ve olayların hep kolay yönlerini düşünmekten kendinizi kurtarmalı ille de pozitif olmalısınız! Kendisi mutlu olan insan, çevresine de mutluluk hormonları yayacak ve yaşanılan hayata neşeyle birlikte kalite de yansıyacaktır! Çünkü hayata gülümsemek için çok haklı bir nedenimiz var! Çünkü hayat çok kısa! Çünkü öyle bir geçer zaman ki, boşa akıttığınız zamana sonra çoook pişman olursunuz! ...
Re: Çocuk İstismarına Hayır.....Canımmmm bayıldımm paylaşımlarına o güzel sevgisi tükenmiyen yüreğine
sağlıkkk
____ HOH_____
Re: HayatHAYAT
işte hayat devam ediyor Rüzgar ne yöne eseceğini biliyor Ağaç yaradana secdesinden vaz geçmiyor günler gelip geçiyor insan mı zamanla oynuyor, Yoksa zamanmı insanı oyalıyor? Bir yaprağı savuran Rüzgar gibi, Hayat’da beni savuruyor Ne yöne gitsem bilemiyorum Aydınlıklar,aydınlanmıyor sanki ,karanlığa itiyor beni zor ama, şükrü gerektiren Günler bekliyor,biliyorum Biliyorum hayat kısa ve ben öleceğim...
Yalnızlığın Sesi.....KOLAY MI SANDIN SENSİZLİĞE KATLANMAK KOLAY MI SANDIN? HERŞEYDE SENİ GÖRMEK NE DEMEK BİLİR MİSİN? HER GİTTTİĞİM YERDE SENİ HİSSETMEK, HER ŞARKI SÖYLEDİĞİM DE SENİ SÖYLEMEK, HER HAYKIRIŞTA SENİ HAYKIRMAK, HER YOKLUKTA SENİ ARAMAK, KOLAY MI SANDIN SENSİZLİĞE KATLANMAK? KOLAY MI SANDIN UNUTMAK, UNUTMAK İSTEDİKÇE HATIRLAMAYI KOLAY MI SANDIN? HER GÖZDE SENİ GÖRMEK HER SÖZDE SENİ DUYMAK KOLAY MI SANDIN SENİ SENSİZ YAŞAMAK, KOLAY MI SANDIN UNUTTUKÇA HATIRLAMAK, HER SEVGİ DE SEN VARSIN, HER MISRAMDA SEN, HER SATIRIMDA SEN, HERGÜNÜMDE SEN VARSIN, HERGECEM DE SEN, BASTIĞIM TOPRAKTADA SEN VARSIN, BAKTIĞIM YILDIZDA DA SEN, NEYİ DUYSAM, NEREYE BAKSAM HEP SEN VARSIN. ÖZLEMEYECEĞİM DESEM DE, UNUTTUM DESEM DE KALBİME KAZILI ADIN HATIRLATIR SENİ BANA UNUTMAK İSTEDİKÇE HATIRLATIR. KOLAY MI SANDIN UNUTMAYI KOLAY MI SANDIN HATIRLAMAYI? KOLAY MI SANDIN SENİ SENSİZ YAŞAMAYI?
SanalKahve © Copyright 2007 - 2014 Tüm Hakları Saklıdır.
|