474 sonuç bulundu

Geri dön

Re: Benim Bir Adım Var !


canım süper bir şiir o güzel yüreğine


kalemine sağlık

Ece
Cmt Haz 01, 2013 10:37 am
 
Foruma git
Konuya git

Lekesiz vicdanın ebedi günışığı...


İnsan, aniden parlayıveriyor tarihin çamuru içinde. Bir an
için. En  güzel haliyle gösterip kendini sonra yeniden
dalıyor on yıllar sürecek  uykusuna. O uyanma anına denk
gelen ömür ne şanslı! Ne şansız, insanın o en güzel halini
gören ömür. Bekleyecek yeniden  uyanmasını insanın en
güzel haliyle. Bir ömrü belki böyle geçecek.  Uyanmadıkça
kardeşi, sabırsızlanacak. İnsan öldü sanacak. Sarsacak, 
sarsmaktan yorulana dek sarsacak kardeşini. Talihli miyiz
biz görenler yoksa büsbütün bahtsız mı? Ne ise ne, biz bir
kere gördük, insan uyandı. Yüzünde lekesiz bir vicdanın
ebedi günışığı vardı. Gördük: alay etmeden gülüyor, düşeni
kaldırıyor, kurallar olmadan ihtimam gösteriyor, karşılıksız
yardım ediyor, tanımadığı kardeşine kendi kadar güveniyor,
duymasa bile dinliyor, kör olsa da görüyor, ağlayanı
kahkaha ile iyileştiriyor, kahkahadan boğulana gözyaşını
armağan ediyor, durmadan dinlemeden merhamet ediyor,
zehir bulutlarını tek nefeste üfürüyor, evet, evet,
destanlarda dedikleri buymuş demek: O güzelim insanlara
en yaman silahlar işlemiyordu. Bir çiçek için ölebilirdi az
kalsın, Biraz daha vursalar bir ağaç için ömrünü verebilirdi,
ve burada kardeşiyle kalmak için bir gün daha, ömrünün
geri kalanından  vazgeçebilirdi. Öyle zarifti insan. Ve bu
zerafet nasıl oluyor da  geceleri tunç bir kalkan, hayret
ettik. Hayret mertebesinde günler  geceler geçirdik.
Uyanmış insana mühlet verdiler. Bugün doluyor zaman.
Canavarlara gülenler, kaba kuvvetin karşısında akıl ile
duranlar, Aşağılandıkça hakaretleri ellerinde oyuncak
edenler, Dövüldükçe merhameti çoğalanlar, Öldürülseler de
defne fidanlarına dönüşenler... Süreniz bugün doluyor.
Tekrar uyumanızı istiyorlar. Ama güneş çıktı, gün aydınlık.
Bakalım sizi  uyutmak için nasıl bir ninni icat edecekler.
Belki içinizden bir kaç  kişiyi seçip hakkında yalanlar
uydurup gönlünüze şüphe düşürecekler.  Belki hiç
uzatmadan üzerinize çullanacaklar. Belki, kim bilir, bizim
  aklımıza gelmeyecek başka sinsi kumpaslar kuracaklar.
Boşver!
Birbirimizin yüzüne bakalım. Birbirimizin yüzüne iyice
bakalım. Lekesiz  vicdanın ebedi günışığı işte buna
benziyor. İşte insan aslında kardeşim  tam olarak sana
benziyor. Sana insan diyorlar, biliyor musun. Benim  güçlü
kardeşim, insanın en güzel hali senin gibi görünüyor.
Ece
Cmt Haz 01, 2013 10:30 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Dostluk


yüreğine sağlık Liana

Ece
Cmt Haz 01, 2013 2:06 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: 11.Haziran.1868 Türk Kızılayı

Teşekkürler Hacegan

Ece
Cmt Haz 01, 2013 3:34 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: ✿ ✿ ✿ ✿ ✿ Yürek Yüreğe ✿ ✿ ✿ ✿ ✿

HA
hayat;
( ...temiz bir havluya yüzünü silmeK .............................ferah. ...
 
 
seher vakti fırından sıcak ekmek almak ..............................huzur
 
 
. ...tavşan kanı çayla evi kucaklamak ..............................sevgi.
 
 
...anne olup bebeği emzirmek. ..............................güven.
 
...cami avlusunda kuşlara yem atmak ..............................şefkat.
 
 
...toprak ve yağmur gibi öpüşmek .............................tutku.
 
 
... her baharda  gelincik olup açmak ..............................cömertlik.
 
 
...biteceğini bile bile sevdalanmak. ...............................cesaret.
 
 
...öleceğine bile bile  yaşamak ................................delilik olmalı)
Ece
Cmt Haz 01, 2013 3:32 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: •*¨`*•✿ Güzel Olan ✿•*¨`*•


Canımm güzel olan seninle olabilmektee ((hoh))

Ece
Sal May 28, 2013 6:34 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: ✿ ✿ ✿ ✿ ✿ Küçük Adımlar ✿ ✿ ✿ ✿ ✿


Kazandığımız her küçük başarıda, o konudaki özgüvenimiz biraz daha yükselir. Yükseldikçe içimizde bir başarma tutkusu oluşur. Farklı şeyler başarmaya başlarız ve gelişim başlar. Daha önce eksik bulduğumuz alanları bir bir elediğimizi, hepsinde uzmanlaştığımızı görürüz ve hayatımıza yeni mücadeleler katarız. Çalışmalarının meyvesini aldığını görmek, insanı harekete geçiren en büyük güçtür. Unutulmaması gereken şey şudur: Yürümeden koşmaya çalışırsak çuvallamamız işten bile değildir. Küçük adımlar atarak büyük hedeflerimize ulaşmaya çalışalım. İçimizdeki şevk her zaman canlı kalsın

Bi bi bidenemmm harika paylaşım  Hoh
 
 
Ece
Per May 30, 2013 2:05 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: 11.Haziran.1868 Türk Kızılayı

Teşekkürler Efe Adminim


Ece
Cmt Haz 01, 2013 8:14 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Ötekileştirmek...!

TEşekkürler Senemim (((HOH)))


Ece
Cmt Haz 01, 2013 9:36 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Ötekileştirmek...!

Teşekkürler Koray Arkadaşımm


Ece
Cmt Haz 01, 2013 9:37 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Ötekileştirmek...!

Çok TEşekkür ederim okuyan gözlerinize


sağlık Selenay

Ece
Cmt Haz 01, 2013 9:39 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Ötekileştirmek...!

Teşekkür ederim Ali Kardeşim

Ece
Cmt Haz 01, 2013 9:39 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Ötekileştirmek...!

hayat bugünkü paylaşımınıza bayıldıım tbrk


ederimm


 

Ece
Cmt Haz 01, 2013 9:42 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Özgüven....

Teşekkürler Efe Adminim


Ece
Cmt Haz 01, 2013 9:27 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Ne Arıyosan Kendinde Ara...

Teşekkürler Efe Adminim


Ece
Cmt Haz 01, 2013 9:44 pm
 
Foruma git
Konuya git

Çocuk İstismarına Hayır.....


Çocuk istismarı, Fiziksel ya da psikolojik olarak bir çocuğa bir yetişkin tarafından kötü davranılmasıdır. Ayrıca çocuklara kötü davranmak veya çocuk istismarı ve ihmali ile de çoğu zaman eş anlamı taşır. Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını şöyle tanımlar: "Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir."
2 Eylül1990 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre; "Ulusal yasalarca daha genç bir yaşta reşit sayılma hariç, 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır".
Cinsel istismara maruz kalan çocukların yaşa göre dağılımları incelendiğinde; %30'unun 2-5, %40'ının 6-10, %30'unun 11 - 17 yaş grubunda olduğunu görülmekte. İstismara maruz kalan çocuklarda kız/erkek oranı 3'tür. Yurt içi yayınlarda ise kız/erkek oranı birbirine yakın bulunmuştur. İstismarcıların %96'sı erkek, %80'i de çocuğun tanıdığı birisidir.
Herhangi bir çocuk istismarı ve çocuk tecavüzü halinde çocuğun deşifre edilerek haber yapılması son derece yanlıştır. Eğer bir çocuk istismar edilmiş ise o çocuğun gazete sayfalarında manşet edilmesi çocuğun geleceği açısından son derece yanlıştır.   Tecavüze uğramış bir çocuğun resimlerinin gazetelerde boy boy günlerce yayınlanması ve o çocuk hakkında bilgiler verilmesi, o çocuğu potansiyel bir suçlu psikolojisine ve toplum dışına itmiş oluruz.
Çocukların sigara ve alkol, uyuşturucu gibi alışkanlıklara yönelmesi halinde mutlaka çocukla iyi bir iletişime geçilerek yaptığı hareketin yanlış olduğunun anlatılmasından yanayız.
Geçtiğimiz aylarda adını bile anmak istemediğimiz bir köşe yazarı 70’li yaşlarda, 13-14 yaşında bir kız çocuğuna tacizde bulunmuş, bir müddet tutuklu kaldıktan sonra salıverilmişti. Doktor raporları kız çocuğunda psikolojik sorun olmadığına karar vermiş, nerdeyse suçlunun bu mağdur kız çocuğu olduğuna karar verilmişti. Daha sonraki günlerde sayısız tecavüz olayları okuduk basından. Basının da manşetten yazdığı gibi , “Gerçekten noluyor bizim insanlarımıza”, bir yerlerde yanlış var, bu fiili yapanlara aslında insan dahi denemez. Yapılan kontrollerinde akıl sağlıklarının yerinde olduğu yönünde raporlar veriliyor. O taktirde insanlarımızı yetiştiremiyoruz, batılı kediyi köpeği yetiştirirken biz çocuklarımızı insanlarımızı yetiştiremiyor, koruyamıyoruz. Çocuk sığınaklarında, çocuk bakım evlerindeki; terk edilen 0-6 yaş grubu çocuklara sahip çıkılabilir, tüp bebek sahibi olabilmek için milyarlar harcayan anne babalara sesleniyoruz, kendi canınızdan kendi kanınızdan çocuk sahibi olmanız tabi ki hakkınız, ancak bu adı geçen kurumlara terk edilen çocuklar da bizlerin bu toplumun çocukları, bir alternatif olarak düşünün deriz.
Ece
Cmt Haz 01, 2013 10:07 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Saygımı ? Sevgimi ?

Saygı, kişinin varoluşunu ve o varoluşun
sınırlarını koşulsuz kabul ederek  ilişki
kurmak ve bu ilişkiyi devam ettirmeyi isteme
duygusudur. Eğer kırlangıcı  kırlangıç olarak
olduğu gibi kabul ediyorsam ve onların
yaşamlarını devam  ettirmesi gereken
koşulları değiştirmemeye özen göstererek
ilişki kuruyorsam,  kırlangıçlara saygım var
demektir. Kırlangıç kişi mi? Saygın varsa,
evet!
Çocuğumu, bir çocuk olarak olduğu gibi
kabul ediyorsam ve onun bir çocuk  olarak
yaşamasına özen göstererek ilişki
kuruyorsam; onun çocuk sınırlarını  keyfimce
ihlal etmiyorsam, bir şeyi isterken ‘lütfen,’
diyorsam, bana verdiği  zaman ‘teşekkür’
ediyorsam, o zaman çocuğa saygım var
demektir.
 
Saygıda iki önemli boyut var; bunlardan ilki
sınırlar ve sorumluk bilinci  içinde varoluşu
olduğu gibi kabuldür, diğeri de ilişkiyi
sürdürme isteğidir.  Kırlangıcı kırlangıç
olarak olduğu gibi kabul etmek, onlara zarar
vermeden  yaşamaya özen göstermek,
onların çevremde olmasını istemek,
kırlangıçlara  saygılı olduğumu gösterir. Ama
bu kırlangıçları sevdiğimi göstermez.
 
Öğretmen öğrencisinin varoluşunu olduğu
gibi kabul ederek onunla ilişki  kurduğu
zaman öğrencisine saygılı davranmış olur.
Ama böyle bir tavır öğretmenin  öğrencisini
sevdiğini ifade etmez.
Sevgi, seven ve sevilen arasına özel bir
duyguyu, niyeti ifade eder. Seven  kişi,
sevdiğinin olabileceğinin en iyisi olarak
gelişebilmesi ve böylece  potansiyelini
gerçekleştirerek mutlu olabilmesi için eylem
içindedir. Bunun  karşılığında hiç bir şey
beklemez. Sevdiğinin mutlu olması, seveni
mutlu eder.  Hepsi bu.
 
Kırlangıca saygılı olmak başka, kırlangıcı
sevmek başkadır. Kırlangıcı seven  eyleme
geçer; kırlangıcı tanımak için kitaplar okur,
araştırır, onların  ortamlarını daha iyi hale
getirmek için çabalar, dernekler kurar,
mevsimlerine  göre kırlangıcın gelişlerini
karşılama ve ayrılış ve gidişlerini uğurlama
  törenleri oluşturur. Bunun karşılığında tek
bir beklentisi vardır:  kırlangıçların kırlangıç
olarak özgürce yaşamaları.
 
Öğrencisini seven öğretmen öğrencisini
tanımak için zaman ayırır; ailesi kim, 
anababası nasıl insanlar, nerede oturuyor,
kaç kardeşler, hayattan beklentileri  nedir,
ne olmayı, ne yapmayı hayal ediyor, emek ve
zaman verir ve bu sorunların  ve cevaplarını
öğrenir. Daha sonra kolları sıvar ve bu
öğrencinin olabileceğinin  en iyisi olması için
eyleme geçer. Bunun karşılığında tek bir
beklentisi vardır:  Öğrencinin olabileceği en
iyi insan olarak hayata atılması ve mutlu bir
insan  olarak yaşaması.
Saygı sevginin vazgeçilmez önkoşuludur.
Ama tek başına saygı sevgiyi  oluşturmaya
yeterli değildir.
 
Çocuğuna zorla yedirmeye çalışan annenin
çocuğuna saygısı yoktur. Ve ne yazık  ki o
bunun farkında değildir. Saygının olmadığı
yerde sevgi gelişemez. Peki,  anne niye
böyle? Anne,’Yetişkin çocuk’ olduğu için
böyle. Yetişkin çocuk ne  demek ve neden
yetişkin çocuk olarak yetişmiş bu anne?
 
Bunlar önemli sorular. Benim Yetişkin
Çocuklar ve Korku Kültürü kitaplarımda  bu
soruları cevaplarını irdeliyorum.
 
Sürekli çocuğuna derse çalışmasını söyleyen,
onun hayatını, bakma, dokunma,  konuşma,
koşma, diyerek yönlendiren ve denetleyen
anababa çocuğunu sevdiği için  mi bunları
yapıyor? Hayır. Çocuğuna zorla yemek
yediren anne durumuyla ilgili 
söylediklerimiz derse çalışmaya zorlayan için
aynen geçerli.
 
Çocuğu konuşurken onun ne dediğini
umursamayan, başından savarcasına “hı,
hı”  diyerek geçiştiren, konuşsa bile
çocuğunun seviyesine inmeden ayakta, ona
  yukarıdan bakarak konuşan baba çocuğunu
seviyor mu? Hayır; burada ne saygı var,  ne
de sevgi. Durum yukarıdakilerle aynı.
 
Derse hazırlanıp, sınıfta dersi eksiksiz
anlatan ve bunun ötesinde başka bir  şeyle
ilgilenmeyen öğretmen öğrencisini seviyor
mu? Hayır. Bu öğretmen  öğrencisine saygılı,
ama sevgi eksikliği var.
 
Müfredat programının tam uygulanmasının
ötesinde başka bir şeyle ilgilenmeyen 
müfettiş, öğretmeni seviyor mu? Öğretmeni
sevmiyor; öğretmene saygı duyduğu da 
tartışma götürür.
 
Sevgisizlik örtük olarak kendini ifade ediyor.
Santa Monica sokaklarında  gördüğüm
manzaralar örtük biçimde ailelerimizde ve
okullarımızda, bizde de var;  ama bizimkiler
örtük; görünmüyor, saklı.
 
Eğer, bir toplumun insanlarının zihnini
sevgisizlik yaralamıyor ise, gönlünü 
incitmiyor ise, bence o toplumun çöküşü
başlamıştır. Toplumun zihni ve gönlünü 
ekonomik durum meşgul ediyor.
 
Menzil ne?
 
***
Şaşar Veysel
işbu hale
Gah ağlayan
gahi güle
Erişmek için menzile
Gidiyorum gündüz gece
canım bitanesin böle anlamlı bir paylaşım seçtiğin için teşekkürlerr
Ece
Cmt Haz 01, 2013 10:27 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Saygımı ? Sevgimi ?

SAYGI VE SEVGİNİN TOPLUM İÇİN ÖNEMİSaygı ve sevgi insanlar arasında iyi bir bağ oluşmasını
sağlar. Bu bağ sayesinde insanlar birbirleriyle iyi
geçinirler.
Saygıyı ve sevgiyi insanlar çocuk yaşta öğrenir. Büyüdükçe
de geliştirir bu yüzden çocukların eğitimi ailede başlar.
Ailede bir çocuğa insanlara karşı saygı duyması
öğretildiyse bu çocuk hayatı boyunca insanlara saygılı
davranır. Fakat ailede çocuğa iyi bir eğitim verilmediyse
bu çocuk hiçbir zaman insanlara saygılı davranmaz. Bu
yüzden hem ailesinde hem de toplumda karışıklıklara
sebep olur.
Aile içinde saygılı davranan bir çocuk toplumda da saygılı
davranır. Toplumda saygı insanlar arasında barışı sağlar.
İnsanlar birbirlerine saygı duyarsa birbirlerinin hakkında
gözetir. Bu da insanların birbirleriyle uyum içinde
yaşamasını sağlar. O toplum gelişir ve ilerler. Diğer
toplumlarda daha üstün bir durum kazanır.
Toplumda saygı tek başına yeterli değildir. Saygının
yanında insanlar birbirine sevgide duymalıdır. İnsanlar
birbirlerini severse her zaman diğerlerine yardım etmek
ister. Bu sayede birinin bir sıkıntısı olduğu zaman bütün
toplum o kişiye yardım eder. O kişinin acısını paylaşır ve
sıkıntısını azaltır.
Saygı ve sevgi farklı unsurlardır ama biri olmadan diğeri
işe yaramaz. Saygı ve sevginin bir arada bulunduğu
toplumlar uzun ömürlü olur ve hiçbir zaman kargaşa içine
düşmez. O toplumda saygı ve sevgi ne zaman kayboldu ise
o zaman o toplum çöker.
Bu yüzden bizde birbirimize saygılı davranmalıyız. Her
zaman başkalarının sevincini ve acısını paylaşmalıyız.
İnsanları sevmeli onları birbirinden ayırma malıyız
Ece
Cmt Haz 01, 2013 10:33 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Saygımı ? Sevgimi ?

İnsanlar birlikte yaşamak zorundadırlar. Her oyunun bir
kuralı olduğu gibi birlikte yaşamanın da belirli kuralları
vardır. Bu kurallara uyan insanların, ihtiyaçlarını daha
kolay temin edecekleri ve daha çok mutlu olacakları
açıktır. Bu nedenle insanların, toplum hayatını düzenleyen
belirli kuralları öğrenmeleri ve bunları davranış haline
getirmeleri hayatın bir gereğidir.
Toplum hayatında insan ilişkileri önemli bir yer tutar. Bu
ilişkiler, belli kurallara dayanır. Bu kuralların bir kısmı
hukuka, bir kısmı örf ve adetlere bir kısmı da inançlara,
sevgi-saygıya dayalıdır. Toplum hayatını düzenleyen bu
kurallara uymak, insan ilişkilerini geliştirir ve kişilerin
mutlu olmasını sağlar. Kurallara aykırı davranışlar;
kişileri mutsuz kılar, giderilmesi güç olan durumların
meydana gelmesine neden olur. İnsan davranışları, hukuk
kurallarına aykırı olursa, “hata veya suç”, örf ve adetlere
aykırı olursa “ayıp”, inançlara aykırı olursa “günah”,
sevgi-saygı kuralına aykırı olursa ‘’sevgisizlik ve saygısızlık
şeklinde değerlendirilir.
Hukuk kuralları emredicidir. Bunların insanlar tarafından
yerine getirilmesi zorunluluğu vardır. İnsan ilişkilerini
düzenleyen örf, adet ve dine dayalı kurallar, emredici bir
nitelik taşımazlar. Ancak, bu kurallara uymamak, onları
bilerek yapmak, insanı çevresinde sevimsiz, kaba ve
saygısız duruma düşürebilir.
Kısaca diyebiliriz ki, insanların birbirleriyle ilişkilerinde;
önce kendilerine, sonra da karşısındakilere saygılı olması
işlerini kolaylaştırır. Bu karşılıklı etkileşim insan
ilişkilerinin bir gereğidir. İnsan ilişkilerinin; ailede,
bulunduğu çevrede ve ülke genelinde olduğu gibi diğer ülke
insanlarıyla da iyi olması önemlidir. Bu nedenle, insanların
iyi alışkanlıklar edinmeleri ve bunu sürekli bir davranış
haline getirmeleri kaçınılmazdır
 
 
 
Ece
Cmt Haz 01, 2013 10:41 pm
 
Foruma git
Konuya git

Hayattan Beklentiler Üzerine..!!

 
 
Hayattan beklentiler üzerine!!
 



 
"Öyle bir geçer zaman ki"
 


 
Hem kendisini geliştirmeye üşenmiş hem de
 
her konuda ukalalık yapan bireyler var mıdır
 
etrafınızda? Onları farketmek için araştırma
 
görevlisi olmaya falan gerek yok aslında!
 
Güya kaderine teslim olmuştur bu insanlar!
 
Gerekçeleri ise hep aynıdır, “az ile yetinmek”
 
ama neden? Karım ev işlerini ihmal etmesin,
 
yeter! Kocam evine ekmek getirsin, yeter!
 
Amaaan, aşk bizden geçmiş, yeter! Kıyafet
 
tercihim yoktur, sıcak/serin tutsun, yeter!
 
Akıl verme sus kafam şişti, yeter! Başımı
 
sokacak bir barınağım olsun, yeter! Avize de
 
neymiş bir lamba salla odayı ışıtsın, yeter!
 
Yediğim önümde yemediğim arkamda daha
 
ne isterim, yeter! Herkes dokuz ay on günlük
 
değil mi, insanlığım bana yeter! Gazete
 
okuyorum ya kültürüm bana yeter!
 
Yeter tabi, kapasitenize göre bunların hepsi
 
sizin doğrularınız çünkü!
 
Ve tamamen yaşama dair algı kapılarınızı ne
 
ölçüde açık ya da ne ölçüde kapalı
 
tuttuğunuzla alakalı!
 
Yani öyle, ben böyleyim, ne yapayım bu
 
kişilik meselesi, değişemem” kolaycılığına
 
sığınmalar falan gerçeği yansıtmıyor!
 
Tamam, kimi insan çok sevecen, diğeri ise
 
çok soğuk yapılı olabilir!
 
Yine bir başkası az konuşmayı seven, diğeri
 
aşırı konuşma düşkünü olabilir!
 
Ancak bütün bu kişisel farklılıklar toplumsal
 
hayatın önünüze getirdiği rolleri
 
üstlenmenizi engellemez!
 
Öyle ya, bütün bir hayatı tamamen kendinize
 
odaklanarak geçirecek değilsiniz ya!
 
Hem kendinizle beraber başkalarını da
 
mutsuz etmeye ve bu şekilde
 
cezalandırmaya hakkınız var mı?
 
Karamsar olmaktan ve olayların hep kolay
 
yönlerini düşünmekten kendinizi kurtarmalı
 
ille de pozitif olmalısınız!
 
Kendisi mutlu olan insan, çevresine de
 
mutluluk hormonları yayacak ve yaşanılan
 
hayata neşeyle birlikte kalite de
 
yansıyacaktır!
 
Çünkü hayata gülümsemek için çok haklı bir
 
nedenimiz var!
 
Çünkü hayat çok kısa!
 
Çünkü öyle bir geçer zaman ki, boşa
 
akıttığınız zamana sonra çoook pişman
 
olursunuz! ...

Ece
Cmt Haz 01, 2013 11:01 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Çocuk İstismarına Hayır.....

Canımmmm bayıldımm  paylaşımlarına


o


güzel sevgisi tükenmiyen yüreğine


 


sağlıkkk


 


____ HOH_____

Ece
Cmt Haz 01, 2013 11:06 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Hayat

HAYAT
işte hayat devam ediyor
Rüzgar ne yöne eseceğini biliyor
Ağaç yaradana
secdesinden vaz geçmiyor
günler gelip geçiyor
insan mı zamanla oynuyor,
Yoksa zamanmı insanı oyalıyor?
Bir yaprağı savuran
Rüzgar gibi,
Hayat’da beni savuruyor
Ne yöne gitsem bilemiyorum
Aydınlıklar,aydınlanmıyor sanki
,karanlığa itiyor beni zor ama,
şükrü gerektiren
Günler bekliyor,biliyorum
Biliyorum hayat kısa
ve ben öleceğim...
 
Ece
Cmt Haz 01, 2013 3:25 pm
 
Foruma git
Konuya git

Yalnızlığın Sesi.....


KOLAY MI SANDIN

SENSİZLİĞE KATLANMAK

KOLAY MI SANDIN?

HERŞEYDE SENİ GÖRMEK

NE DEMEK BİLİR MİSİN?

HER GİTTTİĞİM YERDE

SENİ HİSSETMEK,

HER ŞARKI SÖYLEDİĞİM DE

SENİ SÖYLEMEK,

HER HAYKIRIŞTA

SENİ HAYKIRMAK,

HER YOKLUKTA SENİ ARAMAK,

KOLAY MI SANDIN

SENSİZLİĞE KATLANMAK?

KOLAY MI SANDIN

UNUTMAK,

UNUTMAK İSTEDİKÇE HATIRLAMAYI

KOLAY MI SANDIN?

HER GÖZDE SENİ GÖRMEK

HER SÖZDE SENİ DUYMAK

KOLAY MI SANDIN

SENİ SENSİZ YAŞAMAK,

KOLAY MI SANDIN

UNUTTUKÇA HATIRLAMAK,

HER SEVGİ DE SEN VARSIN,

HER MISRAMDA SEN,

HER SATIRIMDA SEN,

HERGÜNÜMDE SEN VARSIN,

HERGECEM DE SEN,

BASTIĞIM TOPRAKTADA SEN VARSIN,

BAKTIĞIM YILDIZDA DA SEN,

NEYİ DUYSAM,

NEREYE BAKSAM

HEP SEN VARSIN.

ÖZLEMEYECEĞİM DESEM DE,

UNUTTUM DESEM DE

KALBİME KAZILI ADIN

HATIRLATIR SENİ BANA

UNUTMAK İSTEDİKÇE

HATIRLATIR.

KOLAY MI SANDIN UNUTMAYI

KOLAY MI SANDIN

HATIRLAMAYI?

KOLAY MI SANDIN

SENİ SENSİZ YAŞAMAYI?

Ece
Cmt Haz 01, 2013 11:41 pm
 
Foruma git
Konuya git
cron