474 sonuç bulundu

Geri dön

İnternet Hayatımızı Nasıl Etkiliyor..?



Siber uyuşturucular olarak adlandırabileceğimiz durumların başında internette oynanan online oyunların geldiğini belirten Psikiyatrist Dr. Gürkan Odabaşoğlu, internet bağımlılığının sosyal hayatı nasıl etkilediğini ve bu durumun çözüm yollarını bizlerle paylaştı.
 
Yaklaşık 20 yıldır hayatımızda olan internet, iletişim şeklini ve sosyal hayatı etkiler. İnternet bağımlılığı son zamanlarda giderek yaygınlaşan bir durumdur. Online oyun bağımlısı olan kişilerde; giderek daha fazla oyun oynama isteği, sosyalliğin azalması, yapılan etkinlik ve diğer uğraşların bırakılması gibi sonuçlar görülür. Ergenlik döneminde ise bu durumdan en fazla akademik hayat etkilenir, ders başarısının düşmesinin yanında okul devamsızlığı da artar.
Sosyal hayatı nasıl etkiler?
Online oynanan bazı oyunlar ve bahis sonucunda kişiler giderek daha az sosyalleşmeye başlar. Bu kişiler, çoğu zaman evde veya internet cafelerde vaktini bilgisayar karşısında geçirir. Bilgisayar başında vakit geçirme süresi 16-18 saate kadar çıkabilir. Bağımlılık, PC karşısında yemek atıştırmaya başlamak ve spor etkinliklerinin tamamen durması şeklinde sonuçlar doğurabilir. Bağımlılık geliştiğinde ise sadece oyun oynayan kişilerle sınırlı bir sosyallikle kısıtlı bir durum gelişir. Spordan uzaklaşma ve sürekli oturma pozisyonunda olmak, kilo alma ve çeşitli eklem problemlerinin gelişimine katkıda bulunur.
İnternet Bağımlılıgı-Risk Grupları-Önlemler
İnternet bağımlılığını, diğer bağımlılıklar gibi ele alabiliriz. İnternetin kullanımı hayati ihtiyaçların önüne geçiyorsa, internette geçirilen süre kontrol edilemiyor, süre gittikçe artıyorsa, internet kullanımı engellendiğinde, kızgınlık ve çöküntü yaşanıyorsa; yoksunluğun yarattığı gerginliği gidermek için davranış bozuklukları başlamışsa, evet bağımlılıktan bahsedebiliriz. Bunun arkasında pek çok neden olabilir, bağımlılık risklerini arttıran faktörleri şöyle sıralayabiliriz:
Bilgisayar oyunlarına ve internet kullanımına küçük yaşta başlama
Gençlik dönemi
Düşük benlik algısı
Sosyal kaygı
Dürtü sorunları
Başarısızlık
Yalnızlık
Spor veya yaratıcı aktivite eksikliği
İletişim becerileri zayıf aile
Değerleri ve sınırları net olmayan ailelerde büyüme
Yanlış modeller ve yanlış sosyalleşme
Sonuç olarak internet kullanım, tartışmasız, gündelik hayatımızın bir gerçeği ve öyle olmaya da devam edecek. Bu noktada ailelere, eğitimcilere, sosyologlara, psikologlara büyük rol düşüyor.
Anne ve babalar:
Teknolojinin kullanımını ve dilini öğrenin.
Çocukluk döneminde başlatılacak sosyal ve spor faaliyetlerine önem verin.
Çocuklarınızın izlediğini siz de izleyin.
İnternette ne kadar zaman geçirdiklerini gözleyin.
İnternet kullanımını süre ve program içeriği olarak sınırlayın.
Gençlerinize seçici olmayı öğretin.
İnternet güvenliliğini arttırın.
Kendi yaşantınızla model olun.
Okullarda medya kullanım eğitimleri önerin.
İnternet Kullanımı İle İlgili Alıntılar
“Ben de herkes gibi modern çağı takip edebiliyorum.”
“Teknolojiyi takip etmek iyi geliyor, yenilikleri takip edebiliyorum…”
“Birkaç işi aynı anda yapabiliyorum. Mesela banka sırasındayken ‘maillerime’ bakabiliyorum.”
“Bilgisayarda oyun oynarken gerçek sorunlarımdan uzaklaşıyorum.”
“Arkadaşımla yemekteyken sürekli telefonundan başkalarıyla ‘whatsapp’dan veya ‘bbm’den
konuşması beni rahatsız ediyor.”
“Sabah gözümü açar açmaz Facebook’umu kontrol ediyorum.”
“Eski arkadaşlarımdan haber alabiliyorum.”
“Cep telefonum yanımda olmadığı zaman, sanki bir parçam eksikmiş gibi hissediyorum.”
“Cep telefonumun şık bir tasarımı olması kendimi iyi hissetmeme neden oluyor.

 
Ece
Pzr May 05, 2013 9:08 pm
 
Foruma git
Konuya git

Selam olsun


 
Selam olsun geceyi,
Ayakta geçiren yüreklere.
karanlığı gündüze bağlayan,
Apaydın dileklere...
Tutunca kardeş gibi tutup
Bırakmayan bileklere...selam olsun

Hasret yüklü bulutlar gibi
Gönülden çoşanlara
"yA Allah " deyip
Helal işe koşanlara.
Sevgi pınarından içip İçip de kananlara...
Bir sevda masalı dinleyip
İçin için yananlara...Selam olsun

Yıkık gönüllere
Yuva yapıp kuranlara,
Çile yükünü alıp
Cılız omuzlara vuranlara,
Eğilmeyen dik başlarla
Secdelere duranlara...Selam olsun

Gönlünde bize sönmeyen
Bir kandil yakanlara.
Karanlıkta meşale olup
Işıl ışıl akanlara,
Bir umut bir neşe
Yüreklere takanlara...Selam olsun

Selamı hak edenlere.
Kirden , pastan gönlünü
Tertemiz... pak edenlere..
Ece
Pts May 06, 2013 12:18 am
 
Foruma git
Konuya git

Ekmek İsrafını Azaltmak İçin Neler Yapmalıyız

Ekmek İsrafını Azaltmak İçin Evlerde Neler Yapılmalıdır ?

İhtiyaçtan fazla ekmek alınmamalı,
Ekmek poşette saklanmalı,
Uzun süreli saklama amaçlanıyorsa ekmeğin derin dondurucuda ve poşet içerisinde saklanmalı,
Ekmek dilimlenerek tüketilmeli,
Kuruyan ekmekler israf edilmemeli, içinde az miktarda su kaynayan tencerenin üzerine yerleştirilen süzgeç üstüne konularak tüketilmeli,
Bayatlayan ekmekler galeta unu veya kurutulmuş ekmek içi şeklinde çeşitli yemek, pasta ve tatlı yapımında kullanılmalıdır.

Toplu Tüketim Yapılan Kuruluşlarda Alınması Gereken Tedbirler

Toplu tüketim yerleri olan; hastane, yatılı okul, askeri birlik ve öğrenci yemekhanelerinde ‘ekmek israfı önleme planları’ oluşturulması ve hayata geçirilmesi,
Üretimin talebe göre planlanması,
Raf ömrü uzun kaliteli ekmek üretilmesi,
Ekmeklerin fırında veya satış yerinde uygun koşullarda saklanması,
Toplu yemek tüketim yerlerinde ekmeğin dilimlenmiş veya küçük yuvarlak ekmek olarak verilmesi,
Self servis tezgahlarında ekmeğin baş tarafta değil, yemeklerden sonra yer alması,

Toplu yemek tüketim yerlerinde, mönüye göre ekmek siparişi verilmesi, artan ekmeklerin daha sonraki günlerde kullanılmasını sağlayacak mönü düzenlemesi yapılması önerilmektedir.



 
Ece
Pts May 06, 2013 5:59 pm
 
Foruma git
Konuya git

Türkiye

Türkiye acayip bir ülke oldu. Bir sürü yalanla yönetiliyoruz. Devlet kurumları birbirini suçluyor. Terör almış başını gidiyor, neler olduğunu hiç kimse anlamıyor.
Şimdi medyadan izliyoruz,  teröristler sınırı geçip Kuzey Irak’a giriş yapmaya başlamış.
Yanlarında refakatçi olarak Hasan Cemal isimli bir gazeteci varmış!
İlk terör grubu sınırı geçmiş, mola verilen yerde televizyonu açmışlar, ekrandaki Tayyip’i hayranlıkla izlemişler…
Tayyip dağdan inenlere toprak ve ev vaadinde bulunuyor. Ayrıca bunları işe yerleştirecekmiş.
İyi de, bugüne kadar öldürdükleri binlerce insanımız ne olacak?
Şehit ettikleri Mehmetçiklerin ve polislerin kanı yerde nasıl kalacak?
Reyhanlı olayı çıkınca Terörist olayını unuttuk. Ama orada da ilginç bir şeyler oluyor.
* * * Şimdi bu teröristler sınırı geçip Kuzey Irak’a gidiyor mu?
Hükümete bakarsanız evet, geçişler başladı.
Terör örgütüne bakarsanız yine evet, onlar da aynı şeyi söylüyor.
Bizim medyada aynı doğrultuda haberler ve görüntüler yer alıyor.
Peki Genelkurmay bu konuda ne diyor? Birkaç gün önce yine bir bildiri yayınladılar:
“Basın yayın organlarında teröristlerin sınır ötesine çekilmeye başladığına dair resim ve haberlere yer verilmektedir. Kara Kuvvetleri Komutanlığına, Jandarma Genel Komutanlığına ve Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığına mensup birlikler, geçmiş yıllarda olduğu gibi şu anda da arazide, kendilerine emredilen üs bölgelerinde görevlerini sürdürmektedir. Ayrıca insansız ve insanlı keşif araçları, eskiden olduğu gibi rota değiştirmeden görev uçuşlarına meteorolojik şartların elverdiği ölçüde devam etmektedir.”
Çok güzel, kutlarız! Demek ki sınırlarımız başıboş bırakılmamış!
Ancak bundan sonra gelen iki cümle var ki, işin bütün tılsımı orada yatıyor:
“Teröristlerin sınır ötesine çekilmesine ait herhangi bir görüntü ve bilgi elimizde mevcut değildir.
Türk Silahlı Kuvvelerinin bölgede görevli unsurları yasalara uygun hareket etmektedir.”
* * *
Araya Reyhanlı olayı girdi ve Genelkurmay’ın bu bildirisi gargaraya geldi. Gündem değişince üzerinde durmamız mümkün olmadı. Genelkurmay böylesine önemli bir konuda “Bilmiyorum, görmedim, duymadım” diyor!
Peki Genelkurmay nasıl oluyor da bilmiyor, görmüyor, duymuyor?
Böyle bir şey olabilir mi? Siz bu açıklamaya inanır mısınız?
O halde bu konuyu biraz irdelemek gerekiyor. Ortada üç olasılık var:
Bir: Genelkurmay Başkanı hükümetin bu yaptıklarından, terör örgütüyle yapılan pazarlıklardan, verilen güvencelerden rahatsız. Yarın hesap günü geldiğinde sorumluluk almamak için “Bu olaylar siyasi iradenin emriyle gerçekleşiyor. Sorumlusu biz değiliz, biz bu işlere karışmıyoruz” demeye getiriyor.
İki: Zamanı gelince bu rezilliklerin hesabının sorulacağını Genelkurmay çok iyi biliyor ve korkuyor. O nedenle, bu ağır sorumluluğu ve rezilliği şimdiden hükümetin üzerine yıkmak istiyor. İktidarı açıkça suçluyor, suçu onun üzerine atıyor.
Üç: Genelkurmay, askeri birliklerin sorumluluk bölgelerinde denetimi bırakmış ve kontrolü kaybetmiş. Ya da teröristlerin geçişine göz yumarak suç işliyor. Başka bir deyişle, verilen emirler doğrultusunda terör bölgelerinde bostan korkuluğu durumuna düşürülmüş. İşte bu acı gerçeği itiraf etmek zorunda kalıyor.
Hangi olasılığın doğru olduğunu bilemiyoruz. Ama hangisi doğruysa, ülkemiz için yüz kızartıcı bir hadisedir.
* * *
Evet, Genelkurmay terör bölgesinde olanları bilmediğini, görmediğini, duymadığını iddia ediyor!
Bu nasıl iştir, nasıl bir bildiridir, amacı nedir, anlayan var mı? Buna kim inanır?
Böyle anlamsız açıklamalar yayınlayarak sorumluluktan kurtulmak mümkün olmaz… Çünkü bu işin hesabını sorumlu makamda olan herkes verecektir. Asker veya sivil, hiç fark etmez.
Türk ordusu tarih boyunca bu durumlara düşmemiş, böylesine küçülmemiş, saygınlığını böylesine yitirmemiş, siyasetin dümen suyuna girmemişti.
Ece
Pts May 06, 2013 6:21 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: İnternet Hayatımızı Nasıl Etkiliyor..?

Teşekkürler Efe adminim  okuyan gözlerinize yorum yapan kaleminize sağlık

Ece
Pts May 06, 2013 10:45 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Selam olsun


Seni seviyorum Senem Adminemm..Aleykümselam

Ece
Pts May 06, 2013 10:38 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Selam olsun


Selam olsun Efe Adminim

Ece
Pts May 06, 2013 10:36 am
 
Foruma git
Konuya git

19 Mayıs ATATÜRK'Ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı

19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA GENÇLİK ve SPOR BAYRAMI
 
 
 
 

 
 
 
 
 
 
  Ey büyük Ata'm,    Türk gençliği
 
olarak hürriyetin, bağımsızlığın,
 
egemenliğin, cumhuriyetin ve
 
İnkılâplarının yılmaz bekçileriyiz.
 
   Her zaman, her yerde, her
 
durumda, Atatürk ilkelerinden
 
ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa
 
geçmek için; bütün zorlukları
 
yeneceğimize namus ve şeref sözü
 
verir, kendimizi Büyük Türk Milletine
 
adarız.
 
 
 
 

Türk Gençliği
 

 
 

Ece
Çar May 08, 2013 10:24 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: •*¨`*•✿ Aylara göre burç analizleri ✿•*¨`*•

ARALIKSadık ve cömertSabırsızBirlikte vakit geçirmesi eğlenceli kişilikAzimliSosyal yönü kuvvetliDostlarını kendinden fazla düşünürKızgınlığı uzun sürmezSevildiğini hissetmek isterEspri anlayışı gelişmiştir...
Senem Adminem bu benim burcumm mucksss çok teşekkürlerr
Ece
Çar May 08, 2013 12:26 pm
 
Foruma git
Konuya git

yakamoz Tadında...





seni özledim

yalnızlığın dingin sabahlarında
 
seni özledim
 
  gururun çıkmaz sokaklarında
 
seni özledim
 
  hüzün terlediğim yaz akşamlarında
 
seni özledim
 
  gözyaşımı bıraktığım ege kıyılarında
 
seni özledim
 
içimin sevda diye haykırmalarında
 
özledim seni
 
bu sessiz duyumsamalarımda
 
özledim seni
 
bu sonbahar tenhalığında...
 
Özledim seni…
 
Seni özledim…




 


Ece
Per May 09, 2013 9:25 pm
 
Foruma git
Konuya git

Müzeler Haftası

18-24 Mayıs tarihleri arası Müzeler Haftası'dır.

Müzeler Haftası'nda ülkemizin kültür varlıkları tanıtılır. Eski eserlerin korunması, gereği anlatılır. Müzelerimiz gezilerek milli kültür ve tarih bilgimiz zenginleştirilir. Hafta içinde açık oturumlar düzenlenir. Uzmanların konferans vermeleri sağlanır. Okullarda Tabiat Varlıkları ve Müzeler köşesi hazırlanır, bu köşede müzeci­likle ilgili basında çıkan yazılar sergilenir. Öğrencilerin müzecilikle ilgili yazıları burada değerlendirilir. Çevrede bulunan eski eser niteliğindeki belge ve kalıntılar bu köşede sergilenir. Müze; sanat, bilim, tarih, kültürle ilgili eserlerin halka gösterilmek için toplanıp sergilendiği yerlerdir. Eski eser; belge, anıt ve kalıntılardır. Eski eserler, bize, geçmiş yıllarda insanların düşünüş, inanç, yaşayış ve yete­nekleri hakkında bilgi verirler. Geçmişi öğrenerek bugünü anlamamıza yardımcı olurlar. Orta Çağ'da gerçek anlamda müze yoktu. Kilise ve manastırlarda zengin eşya koleksiyonları bulunuyordu. Fransa'da önce sanat daha sonra da tarihi eserlerin sergilenmesine başlandı. Kral ve önde gelenlerin bir araya getirdikleri eserler koleksiyon olarak sergilenmeye başlandı. Bu çalışmalar, müzecilik, müze kurma fikrinin de çekirdeğini oluşturdu. Kazı çalışmalarının başlaması 18. yüzyılın ikinci çeyreğinde olmuştur. Halkın gezebileceği müzeler kurma fikrini ilk olarak La Font de Saint Yenne (La Fon dö Sen Yen) adında bir Fransız yazar ortaya atmıştır(1746). Ancak, bu müze 1785 yılında kapanmıştır. Fransız İhtilali sırasında müze kurma fikri yeniden gündeme geldi. Avrupa'nın ilk ulusal müzesi 27 Temmuz 1793 tarihinde açılan Louvre (Luvr) müzesidir. Süsleme sanatları ile ilgili müzelerin en eski örneği Londra'daki Victoria and Albert Museum (Viktorya ve Albert Müzesi)'un kökeninde de 1851 yılında bu kentte açılan ilk evrensel sergi yer alır. 1870'li yıllardan itibaren İskandinav ülkelerinde halk, yaşantısını ve sanatlarını gösterime sunan folklor müzeleri kurmaya başladı. Bu müzeler, açık havada sergi şeklinde yapılmış müzeler idi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bu çalışmalar daha çağdaş müzelerin kurulmasına kadar devam etti. Daha sonra müzeler bu etkinliklerinin yanında sinema, müzik, tiyatro ve bunun gibi etkinliklere de açılmaya başladı. Müzeler başlangıçta halka açık değildi. Müzelerden devlet yöneticileri ile bilginler yararlanıyordu. 1850 yılından sonra müzelerdeki eski eserler sergilenerek halkın ilgisine ve bilgisine sunuldu. Yurdumuzda müze çalışmaları 1846 yılında Ahmet Fethi Paşa tarafından başlatıldı. İlk müze İstanbul'da Aya irini Kilisesi'nde kuruldu. Daha sonra Osman Hamdi Bey zamanında yurdun çeşitli bölgelerinde özellikle Nemrut Dağı'nda eski Sayda kentinde yapılan arkeolojik kazılardan çıkan eserler İstanbul'a getirildi. Bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi kuruldu. Osman Hamdi Beyin ölümünden sonra bu göreve Halit Eldem atandı. Onun zamanında Türk İslam eserlerini içine alan «İslam Müzesi» kuruldu. 1924 yılında Topkapı Sarayı müze olarak hizmete açıldı. 1928 yılında Etnografya Müzesi tamamlanarak hizmete girdi. 1934 yılında Ayasofya müze olarak hizmete sunuldu. Bu arada Konya, Bursa, Manisa, İzmir, Kayseri, Afyon, Antalya, Edirne, Adana illerimizde müzeler açıldı. Açılan müzeler geliştirildi. Eski müzeler onarıldı. Cumhuriyet döneminde bir yandan müzeler açılırken öte yandan da arkeolojik kazılar yapıldı. Roma Hamamı, Ahlatlıbel, Alacahöyük, Alişar, Boğazlıyan kazıları ilk milli arkeolojik kazılardır. Bu kazılardan çıkan eser­ler Ankara'da Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ndedir. Ülkemiz toprakları üstünde birçok uygarlıklar yaşanmıştır. Bu uygar­lıkların  kalıntıları,   anıtları   belgeleri   müzelerimizde  sergileniyor. Yurdumuzda 1995 yılı istatistiklerine göre resmi ve özel kuruluşlara bağlı müzelerin toplam sayısı 163'e ulaşmıştır. Bunların arasında, Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bağlı müzeler çoğunluğu teşkil eder. Müzelerin çoğu İstanbul, İzmir, Ankara ve Konya'dadır. En çok ziyaretçisi olan müze Topkapı Sarayı Müzesidir. Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzesi, İstanbul Türk İslam Eserleri Müzesi, Ayasofya, Efes Müzesi ile Konya Mevlana Müzesi en önemli müzelerimizdir. Yurdumuzda bulunan bu müzeler ile diğer müzelerin tümünde toplam 2.553.637 eser sergilenmektedir (Devlet İstatistik Enstitüsü yıllığı 1995 verileri). Yurdumuza gelen turistlerin büyük bir çoğunluğu bu müzelerimizi gezmektedir. Müzelerimizi zenginleştirmek için bulduğumuz eski eserleri müze yöneticilerine teslim etmeliyiz. Çevremizde izinsiz kazı yapılıyorsa durumu ilgili makamlara bildirmek bir yurttaşlık görevidir. Yurdumuzun tarihi değerlerine eski eserleri koruyarak sahip çıkmalı­yız. Bu onurlu bir yurttaşlık görevidir.

 
Ece
Per May 09, 2013 9:34 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Müzeler Haftası

Teşekkürler Efe Adminim

Ece
Per May 09, 2013 10:20 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: •*¨`*•✿ Eyy Sevgili ✿•*¨`*•


Senem Adminem Canım süper bir paylaşım Emeklerine  Yüreğine sağlık

Ece
Per May 09, 2013 10:26 pm
 
Foruma git
Konuya git

Uyku Problemi Yaşıyomusunuz..?

Uyku hayatınızın vazgeçilmez bir parçası. Hemen hemen herkes hayatının bir döneminde uyku problemi yaşıyor. Sizinde uyku probleminiz varsa işte çözüm önerileri...


 

 
 
 

 


Uyku hem psikolojik hemde fizyolojik olarak ihtiyacınız. Ancak uyku düzeniniz bozulduysa; uyuyabilmek sizin için kabusa dönmüş demektir. Uyku sorununuzu çözmeden önce bu problemin neyden kaynaklandığını bilmeniz gerekiyor.
 
Uykusuzluğun bir çok nedeni olabilir. İşte, bunlardan en bilinenleri:

Alkol, nikotin ve kafein kullanımı

 

Kısa süreli uyku düzensizlikleri

 

Aşırı stres

 

İlaç kullanımı

 

Biyolojik saat düzeninin bozulması

 

Psikolojik rahatsızlıklar

 
Uyku probleminizi çözmek istiyorsanız bu önerileri mutlaka dikkate alın!

Unutmayın! Bir yastığın ömrünün en fazla iki yıl olması gerekiyor.

 

Yatak odanızda loş ışık kullanın.

 

Gündüz çok uykunuz geldiğinde 1 saatten az uyuyun.

 

Akşam yemeğinde ağır yemekler yemeyin. Yatmadan 3-4 saat önce yemek yemeyi kesmiş olun.

 

Spor yapın; spor yaparak vücudunuzu disiplin etmiş olursunuz.

 

Yatağa yattığınız andan itibaren stres yaratacak düşüncelerinizden kurtulun.

 

Uykunuz gelmeden yatağa girmeyin.

 

Yatak odanızı sesten izole edin.

 

Yatak odanızı uyumak dışında bir işle uğraşırken kullanmayın.

 

Yatak odanızda sizi dinlendirecek renkler kullanın.

 

Bitkisel çaylar içmeyi deneyin.

 

Daha az nikotin, kafein ve alkol tüketmeyi deneyin.

 

Gece uyandığınızda uykunuz kaçıyorsa kalkıp bir bardak su için ve yeniden uyumayı deneyin.

 

Yatmadan önce ılık bir duş alın.

 

Yatak odanızın ısısını kontrol edin, ne çok sıcak ne de çok soğuk olsun.

 

Ne kadar uyursanız uyuyun, her sabah aynı saatte kalkmaya özen gösterin.

 

Yatak ve yastık seçiminizi rahatınıza göre yapın ve kendinizi alıştığınız yerin dışında bir yerde uyumaya zorlamayın.


 
Her şeyi denediyseniz ve hala uykusuzluk problemi çekiyorsanız mutlaka doktora başvurun. Unutmayın, uyku problemi ciddi hastalıkların habercisi olabilir.
Ece
Cum May 10, 2013 12:17 pm
 
Foruma git
Konuya git

İşverenlere Duyru;Bizde Bu Ülkede Yaşıyoruz!!

19 Mayıs günü, dört beş arkadaş televizyonların başına geçmiş, ülkede ne olup bittiğini öğrenmeye çalışıyoruz. Bir bölüm arkadaşımız Ankara’da, arada bize telefon ederek meydandaki sesleri dinletiyorlar. Kimisi gözyaşları içinde ve biz kanal kanal dolaşıyoruz. ‘Ulusal Kanal’ dışında tek bir görüntü, tek bir ses yok. Sonuç, ülkedeki tüm  sivil 19 Mayıs kutlamalarını internetten izlemeye başlıyoruz. Binlerce kişi sokaklarda, iyi ki stadyumlar açılmadı; şimdi 19 Mayıs daha anlamlı kutlanıyor. Çünkü  bu ülkenin yurttaşları, “yeter artık!” deyip “kendi bayramlarına, kendileri sahip çıktılar.”Korkunun yenildiği bir gün bu! Ve memleketimin kanalları, sanki hiçbir şey olmamış gibi günlük programlarına devam ediyorlar. Ben burada bu kanallara reklam üstüne reklam veren işverenlere bir soru sormak istiyorum. Tabii, kanal yöneticilerine de. Gerçi kanal yöneticileri iktidarın emir kulları halinde, ama işverenlerin  derdi gücü paradır, reklamlar da o yüzden verilir zaten. Ben onlara yekten soruyorum: “Bu meydanlarda toplanan insanlar, yüzbinler sizin için yok hanesinde mi? Bir düşünün, onların yaşam kaliteleri oldukça yüksektir, gıda maddesi alırken dikkatlidirler, evlerine beyaz eşya alırken çevre dostu ürünleri seçmeye gayret ederler, sosyal medyayı çok iyi kullandıklarından telefonlarının özellikleri onlar için önemlidir, giyim kuşam bahsinde iyi birer tüketicilerdir, aklınıza hiç mi şu gelmiyor: ‘yahu biz ne yapıyoruz, önemli bir kesimi adeta yok sayıyoruz . Bir düşünsek’…” Evet düşünün ve reklamlarınızın geri dönüşünü bir sorun bakalım?Siz binlerce insanı yok sayarsanız, gün gelir onlar da sizi yok sayar. Bunun için televizyon kanallarının yöneticilerini uyarmak hiç mi aklınıza gelmiyor? Bu müthiş rekabet ortamında, markanıza ne kadar güvenirseniz güvenin, insanlar küserler. Bazı büyük markaların, Hindistan’da çocuk işçileri zalimce çalıştırdıkları ortaya çıktığında, sosyal medya, o firmanın ürünlerinin boykot edilmesi çağrısı yaptı ve firma özür dileyip sivil toplum kuruluşlarına önemli ölçekte bağış yaparak kendini aklamaya çalıştı. Gene bir  gıda devinin bozuk süttozlarını Afrika’ya gönderdiği ve ölümlere neden olduğu ortaya çıktı. Bu gıda devi yıllarca bu kötü damgayı silmeye çalıştı, özellikle Avrupa’da pek başarılı olduğu söylenemez. Reklamlarınız ve bunu yayımlayan kanalların yayın politikaları sizin için önemli değil mi? Hayret, meydanın çok mu boş olduğu sanıyorsunuz? Bir gün reklam verdiğiniz kanalların izlenmediğini görebilirsiniz. Ama şöyle diyebilirsiniz: “Halkın belleği balık belleğidir, unuturlar.” Bu durumda bu halkın bir parçası olarak sizin de belleğinizin balık belleği olduğu düşünülebilir.Öyle ki 19 Mayıs gününün bir ulusun, emperyalist güçlere başkaldırı günü olduğunu unutan kanalları zengin yapmaya devam ediyorsunuz. Belki de korkuyorsunuz, çünkü hâlâ devlet ve iktidarla göbek bağınızı kesebilmiş değilsiniz... Bu bağ, yüzbinleri unutarak kesilmez...Tam tersi, onları yanınıza alarak kesilir... Bir de gerçekten millici bir bilinçle.Hiçbir denetim sisteminin olmadığı bir yerde sizler de haklısınız. Elinizde hangi kanalın ne kadar izlendiğine dair gerçek bir bilgi yok. Ayrıca artık çocukların bile anladığı bir şey var. Ülkedeki her şey gibi reklam da giderek  seviye yitiriyor.En ünlü şirketlerin kırk yıl önce yaratılmış reklam spotlarından medet umması, ham ham tavuk reklamında oynayan bir kişinin, çok sofistike bir reklamda gibi, Steven Jobs  gibi fotoğraf vermesi, ancak  yaptığı işin anlaşılmaması; bir yazarın güzelim şiirlerden apartarak mısralar söylemesi... Yani işin tadı kaçtı. Dikkat gün olur devran döner, siz meydanları dolduran yüzbinleri görmezlikten gelirseniz, onlar da sizi görmez. Benden söylemesi.
Ece
Cmt May 11, 2013 11:29 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Koray...


güzel paylaşımına teşekkürler Koray Arkadaşım

Ece
Pts May 13, 2013 3:02 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: •*¨`*•✿ Tek Gerçegimsin ✿•*¨`*•


Bitanem çok güzel bir paylaşım yüreğine sağlık

Ece
Cum May 10, 2013 12:27 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: •*¨`*•✿ Ders Olsun ✿•*¨`*•


CANIM SENİ SEVİYORUM

Ece
Çar May 08, 2013 10:34 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: •*¨`*•✿ Yorgunum ✿•*¨`*•

CAnım Herzamanki gibi Harikasıın


Ece
Pts May 13, 2013 3:04 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: •*¨`*•✿ Tek Gerçegimsin ✿•*¨`*•


canım iyiki sende banane diyenlerden değilsin.. Seni Seviyorum

Ece
Sal May 21, 2013 7:13 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: *¨`*•✿ Sende Birgün Anlarsın✿•*¨`*•

Bitanemm harika paylaşımlar teşekkürler


Ece
Sal May 21, 2013 6:55 pm
 
Foruma git
Konuya git

Genç kalmak için öğütler

Genç kalmak istiyorsanız etrafınızda daima kendinizden daha genç bir insan grubunu tutmanız lazım. Ama bunun şartları oldukça ağır. Ne yapmanız gerektiğini bir okuyun, ondan sonra           seçim sizin...


Geçenlerde elime yaşlanmakla ilgili bir sayfalık bir yazı geçti. Bu yazıdan esinlenerek, aşağıda okuyacaklarınızı olgun ve dolgun arkadaşlarıma ve ablalarıma ithaf etmek istiyorum.Genç kalmak, kalabilmek hepimizin arzusudur. Hakikaten genç kalmak istiyorsanız etrafınızda daima kendinizden daha genç bir insan grubunu tutmanız lazımdır. Bu zaruretin şartları ise oldukça ağırdır.Olgunluğun verdiği bir dolgunluk da olsa giyiminize dikkat edip muntazam olacaksınız.Sitem etmek yok, tenkit etmek yok, hele hele şikáyet etmek hiç yok. Yukarıda saydığım bu yoklarla dolu vasıfları unutmamanız şarttır.Hiçbir zaman anlatacağınız hikáyeler geçmişe dair olmayacaktır. Daima güncel konuları konuşup, aktüaliteyi yakın takip edeceksiniz ve geçmişten bahsederken bile sanki güncel bir dedikodu yapıyormuşçasına hikáyeye başlayacaksınız.Hele hele ileriye dönük programlara katılabilirseniz harika olacaktır.MAKUL SEVİYEDE ŞEKER İNSANBir kere her konuda ve her fırsatta fikir yürütme alışkanlığınızdan vazgeçeceksiniz. Herkesin işine burnunuzu sokup onları düzeltmeye çalışma huyunuzdan kendinizi arındıracaksınız. İnce düşünceli olacak, hislerinizle hareket etmeyeceksiniz. Gerektiği zaman yardımcı olup hükmeden kişiliğinizi ve tavrınızı bırakacaksınız.Yaşınızın icabı, tecrübe ve bilgi sahibi olmuşsanız bile sakın ha kullanmaya kalkmayacaksınız, her ne kadar bütün bu bilgilere ve tecrübeye yazık olduğunu düşünseniz bile... Hele hele fikriniz sorulmadıkça konuşmayacaksınız ve hiç nasihat etmeyeceksiniz.Olayların sonsuz detaylarına inmeden doğruca ana fikre ve ana noktaya parmak basmayı bileceksiniz. Lüzumsuz detaylar vakit alır ve acelesi olan gençleri sıkarlar.‘‘Kırkından sonra ağrısız kalkarsanız kendinizi ölmüş bilin’’ derler ya, ağzınızı sıkıca mühürleyip bu ağrılardan hiç bahsetmeyeceksiniz ve onlarla dost olmayı bileceksiniz. Buna mukabil ağrıdan sızıdan şikáyet eden insanları dinlemek zarafetini ve sabrını göstereceksiniz.Hafızanız gerilemektedir. Başkalarının, özellikle de gençlerin iddialarıyla çarpışmayacak ve yarışmayacaksınız. Arada sırada yanılabileceğinizi de kabul etmek nezaketini göstereceksiniz, yani hiç kimseyle iddialaşmayacaksınız. Makul seviyede şeker bir insan olup, sakın ola ki Pollyannacılık taslamayacaksınız. Bu özelliğiniz gençlere sıkıcı gelebilir.İKRAM DEĞİL STİLİ ÖNEMLİUmulmadık yerlerde, umulmadık olaylara derhal uyum sağlayıp şok geçirmeyeceksiniz ve olaylara hoş tarafından bakmayı öğreneceksiniz. Ummadığınız insanların hoşluklarını görüp bunu kendilerine söylemek alçakgönüllülüğünü göstereceksiniz. Anlayacağınız: Hiçbir zaman tenkit etmek yok. Arkadaş olduğunuz gençlerin ilgilendiği olayları takip edip birlikte olduğunuz zaman münazaralarda ve münakaşalarda fikriniz sorulursa cevap verebileceksiniz.Giyim kuşam, güzelleşmek ve estetik işleriyle ilgili konular şimdiki gençleri yakından ilgilendiriyor. Bu alanlarda tecrübe ve fikir sahibi olacaksınız. Gençleri sık sık evinize davet edeceksiniz. Ne ikram edeceğiniz önemli değil, ama bir ikram stiliniz olacak ki sizinle bulunmaktan ve sizin evinize gelmekten zevk alacaklar. Yanlarında getirdikleri kız veya erkek arkadaşları hoşunuza gitmese bile evinizin misafiri olmaları veya ortamınızda bulunmaları sizi rahatsız etmiyor gibi bir tavır takınma zarafetini göstereceksiniz.ÖLMÜŞ EŞLERİNİZİ YALNIZ ANINUykunuzu iyi alın ki, geceleri gençlerle bulunduğunuzda başınız uykusuzluktan önünüze düşmesin.İçkiyi siz bırakmasanız dahi içki sizi bırakacaktır, dolayısıyla içkinizi kontrollü için. Kadının veya erkeğin sarhoşu hiç çekilmez ama, yaşlınınki daha da çekilmez olur. Güncel kitapları okuyun, moda şarkılara veya musikiye yakın olun, spor olaylarını, özellikle de futbolu yakından takip edin.Çocuklarınız varsa evvela onlarla arkadaş olun ki, onların arkadaşları sizin yanınızda rahat etsinler ve sizinle de arkadaş olsunlar. Ölmüş eşlerinizi kendi kendinize anabilirsiniz, ama sık sık onlardan bahsedip gençlerin yaşam heyecanına sekte vurmayın. Yukarıda da söylediğim gibi, genç kalabilmek için etrafınızda gençleri tutmanız gerekmektedir. Gençleri etrafınızda tutabilmenin şartları ise çok ağırdır. Bu şartları gözönünde bulundurduktan sonra seçim sizlere aittir.
 
Ece
Çar May 22, 2013 11:03 pm
 
Foruma git
Konuya git

açıklamalı özdeyişler

Adaletin egemen olduğu yerde, silahın yeri yoktur.(Amyot) İnsanlar haklı olduklarını düşündükleri ve normal yollarla haklarını alamayacaklarını anladıkları zaman kaba kuvvete başvurabilirler. Böyle bir durumun ortaya çıkmaması için, adalet mekanizmasının çok iyi işlemesi gerekir.
Akıllılar nedenler konusunda tartışır, aptallar da karar verir.(Anarchasis) Tartışma, doğruya ulaşma yollarından biridir. Bu nedenle. gerçeğe ulaşmak isteyenler, olayların nedenlerini tartışarak neden-sonuç ilişkilerini bulmaya çalışırlar. Tartışmayla ulasılan sonuç sağlıklı olacaktır. Oysa, aptal insanlar bir konuda tartışmadan karar verirler. Bu peşin hüküm de onları çoğunlukla yanlış sonuca götürür.
Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz.(Claude Bernard) Bir konuda arastırma yapmayı düşünen kişi, öncelikle konusunu çok iyi kavramıs olmalıdır. İyice anlamadan arastırmaya başlarsa, ne aradığını tam olarak bilmediği için, ya sonuca ulaşamaz ya da ulaştığının farkına varmaz.
Arkadaslar kavun gibidir. Neden mi? Bir tane iyisini bulmak için yüzlercesini yoklarsınız da ondan.(Claude Mermet) Kavuna dıştan bakılınca olgunluk derecesi anlasılmaz. İyi bir kavun bulabilmek için birçoğunu yakından incelemek gerekir. Arkdaş seçmek de güç bir iştir. Çok sayıda  insanlarla birlikte oluruz. Bunlardan niteliklerini beğendiğimiz, kişiliğimize uygun olanlarla dost oluruz.
Asil insan eşyaları kendisine esir eder, âdi insan ise onların esiri olur.(Siön Kiang) Eşyalar, insanların daha rahat yaşamaları için  üretilir. İnsanlar, eşyaları amaçları doğrultusunda kullanırlar. Bazıları ise eşyalardan yararlanamazlar. Bunların asıl düşünceleri eşyalardan yararlanmak değil, onlara sahip olmaktır. Böyle insanlar eşyanın tutsağı olurlar.
Ayaktaki bir işçi, oturmakta olan bir beyden çok daha iyidir.(Franklin) Bir Türk atasözü"Nerede hareket, orada bereket" der. Durmadan çalışılan yerde verim artar, bolluk olur. Bu yüzden çalışan kişi her zaman saygıya layıktır. Varlığına  ve bulunduğu yere güvenerek çalışmayan insanlar, çalışıp üretenlere oranla çok daha az saygı görürler.
Ayrılık, gerçek dostlar için bir mihenk taşıdır.(Lacordaire) Dostlukların sürekli olması için,  dost olan kişilerin ille de bir arada bulunmaları gerekmez. Aynı yerlerde bulunsalar bile, dostlukları sürmelidir. Birlikteyken dost görünen; ama birbirinden uzaklaşınca ilişkileri kesilen kişiler, gerçekten dost değildir. Bu nedenle ayrılık, kimin gerçek dost olduğunu ortaya çıkaran bir ölçü olabilir.
Bazı insanlar, koca evreni bilirler de, kendilerini bilmezler. (La Fontaine) İnsanı değerli kılan özelliklerden biri de kendini tanıyabilmesidir. Kimileri, her şeyi bildikleri düşüncesindedirler. Her konu, her durum ve her olay hakkında hüküm verirler. Bu da onların aslında kendilerini tanımadıklarının bir göstergesidir. Kişi önce kendindeki kusurları görebilmeli, düzeltme yollarını aramalı ki başkalarını eleştirme hakkına sahip olsun.
Ben kitaplarımı yaratmadan  kitaplarım beni yarattı.(Montaigne) Bildiklerimizin çoğunu  kitaplardan öğreniyoruz. Kitaplar kişiliğimizin oluşmasında etkilidir. Kitap yazan kişi, bu aşamaya yine kitap sayesinde gelmiştir. Dolayısıyla bir yazarı bulunduğu noktaya getiren , kendisinden önceki yazarların eserleridir.
Bize değer kazandıran şeyler, yaptığımız işlerdir.(Bancroft) Bir insanın değeri, yaptığı işlerle ölçülür. İş kişinin aynasıdır. Yaptığı işe bakarak bir kişinin niteliğini anlayabiliriz. İnsanların  ürettikleri şeyler, kendilerini değerlendirmede bir ölçü olabilir.
Bize vazifenin öğretilmesinden  çok sevdirilmesi gerekir.(A.Vinet) İnsanlar, severek yaptıkları  işlerde başarılı olurlar. Sevmeden yapılan iş, insana sıkıntı  vereceğinden  onu mutsuzluk ve başarısızlığa sürükler.  Bir işten  olumlu sonuç alınmak isteniyorsa, çalışacaklara işlerini sevdirmek gerekir. Bu nedenle bir görev verilirken kişilerin ilgi, yetenek ve ihtiyaçları gözönüne  alınmalıdır. 
Bilim, bütün dünyanın malıdır, milletlerin sınırını tanımaz.(Goethe) Bilim evrenseldir. Bu alandaki ilerlemeler ülke sınırları içine hapsolunamaz. Aslında bilimi ülke sınırları içnde tutmaya zorlamak doğru değildir. Sözgelimi, milyonlarca insanın  sağlığını ilgilendiren tıp alanındaki  bir buluşu, dünyanın hizmetine sunmaktan kaçınmak yanlıştır.
Bir güzel söz söyleme sanatı varsa, bir de güzel anlama -dinleme sanatı vardır.(Epiktetos) Güzel söz söylemek bir sanattır. Dinlemek ve dinlediğini anlamak da bunun kadar önemlidr. İnsanlara sadece güzel söz  söylemeyi  değil , söylenen sözleri dinleyip anlama alışkanlığı da verilmelidir. Bu, insanın başarısı için olduğu kadar, insan  ilişkileri  açısından da son derece önemlidir.
Bir insanın kültür seviyesini öğrenmek istiyorsanız, boş zamanlarında ne yaptığını sorunuz.(w.Churcill) Boş zamanları olumlu işlerle değerlendirebilmek önemli bir alışkanlıktır. Bu alışkanlığa sahipolanlar, belli bir kültür düzeyine ulaşmış kişilerdir. Boş zamanlarda yapılan işler ve kişilerin boş zamanlarında üzerinde çalıştıkları konular, onların kültür düzeylerini gösterir. Bu bakımdan boş zamanlarında ne yaptığını  öğrendiğimiz  bir kişinin kültürü hakkında da az çok bilgi sahibi oluruz.
Bir insanı tanımak istiyorsanız onu büyük bir mevkie  getiriniz.(Tagore) Sağlam bir kişiliğe sahip olanların mevkileri  ne olursa olsun,m davranışları değişmez. Büyük ve önemli mevkilere geldiklerinde bile, önceki dostlarını, çevresindekileri küçümsemezler. Zayıf karakterli kişiler ise,  önemli  bir göreve geldiklerinde şımarıp kibirlenirler.
Cesurun ayakları dayanmak, korkağın ayakları kaçmak için yaratılmıştır.(Hz. Ali) Başarıya ulaşmak için, cesarete ihtiyacımız vardır. Güçlüklere göğüs gerebilmek de cesaret işidir. Araçlar aynı olduğu halde,kullanım araçları farklı olabilir.Bunun gibi,insanların organları da değişik amaçlara hizmet edebilir .Ayaklar kimi zaman zorluklara karşı direnmek,kimi zamanda kaçmak içindir. Ciddi ve gerçek bir gayret, yarı başarıdır .(W. V. Humbold) Hedefe varmak için gösterilecek ciddi bir çaba, konunun sonuca ulaştırılmasında çok önemli bir adımdır. Bir işi yapmayı ciddi olarak istemek, sonuca ulaşmanın temel koşuludur. Çünkü gönüllü yapılacak işler olumlu sonuç verir..Çakıl taşlarını kemale erdiren çekiç darbeleri geğil suyun okşayışıdır.(R. Tagor) Sertlikle hiçbir sorun çözümlenemez;aksine sertlik çözümü güçleştirir. Oysa sevgi, güler yüz tatlı ve dille çok güç sorunlarınbile altından kalkabiliriz. Çocuklara sevgi ile yaklaşmanın, onlara vereceğimiz eğitimde etkiliyöntemlerden biri olduğu unutulmamalıdır.
Çocuklara yanlız anadillerini bilmedikleri zaman dayak atılmasına taraftarım.(Churchill) Günümüz eğitim anlayışında, dayak ve zorlamanın yeri olmadığı bir gerçektir.Çocukların eğitiminde baskı ve dayağın yeri yoktur. Dil, bir ülkenin insanlarını birbirine bağlar; insanlar arasında anlaşmayı sağlar ve ülke kültürünü kuşaktan kuşağa taşır.Bu nedenle de onun en düzgün biçimiyle öğrenilmesi çok önemlidir. Dilin bu önemini anlamayan ve anadilini öğrenmemekte direnen çocukların zorlanmasında sakınca yoktur.
Daima: ‘'Bilirim!'' mi diyor, gençtir; her şeye ‘'Olabilir!'' mi diyor ihtiyardır.(Cenap Şahabettin) Gençler, her şeyi bildiklerini sanırlar.Bir konuda tartışmaksızın karar verirler. Deneyimleri az oldukları için genellikle önyargılıdırlar. Yaşlılar ise, uzun yılların verdiği deneyimler nedeniyle her konuda ölçülü davranırlar. Karar vermede, olayları yorumlamada, insanları değerlendirmede daha dikkatlidirler.Daima yukarıya bak , bilmediğin şeyleri öğren ve her gün yükselmeye çalış.(Pasteur) İnsanlar, bulundukları koşulları daha ileriye götürmek için çaba göstermelidirler. Bu nedenle bilmediği şeyleri öğrenmeye daha büyük hedeflere ulaşmaya çalışmalıdır. Kişi bugün ki bilgi ve yaşantısını yeterli görürse ilerleyemez.Her şeyin daha iyisini elde edebilmek için uğraşmalıdır.
Dostlarımızın sefaletine acımak iyi, fakat onların imdadına koşmak daha iyi.(Voltaire) Zor duruma düşen dostlarımıza acımak yeterli değildir.Onların yardımına koşmak gerekir. Bir atasözümüz ‘'Dost kara günde belli olur'' der. Sıkıntılı günlerimizde dostlarımızın bize acımalarını değil ,yardımlarını bekleriz. .
Dostluk yolu üzerinde ot bitmesine müsade etme.(Mme Geoffrin) Uzun sure gidip gelinmeyen toprak yollar , bakımsız kalacağından, otla dolar. Dostluklar da böyledir.Dostlar arasındaki ilişkilerde uzun süreli kopukluklar olmamalıdır.Bu kopukluklar, ilişkilerin soğumasına neden olabilir.Buna meydan vermemek gerekir.
Düşüncelerinize katılmıyorum; ama söz özgürlüğünüzü sonuna kadar savunacağım.(Voltaire) Uygar insan, düşünen, düşündüklerini serbestce söyleyen, kendisine ters gelsebile başkalarının düşünce ve söz özgürlüğüne saygı gösteren insandır. Bu nedenle düşüncelerine katılmasak bile karşımızdakilerin konuşmalarına engel olmamalıyız.
Eğer zamanın içinde yaşıyorsak , onunla beraber ilerlemeye mecburuz. Aksi halde o bizi sürükler.(Herder) Çağımıza ayak uydurmak zorundayız. Zamanın şartlarına sağlamayanlar, bilim ve teknolojinin yeniliklerinden yararlanamazlar.Bu da onların zararına olur. Kolayca yapabilecekleri şeyleri uzun süre ve çok emek harcayarak yapmak durumuyla karşılaşırlar. Sonuçta da, gelişmelere iyi uyum sağlamış olanların arkasından sürüklenmek zorunda kalırlar.
En verimli yağmur , alın teridir.(Cenap Şehabettin) Emek ile ürün arasında sıkı bir ilişki vardır. Emek harcamadan karşılığını alamayız. Bir ürünün elde edilebilmesi için ne kadar çok alın teri dökülürse, elde edilen ürün o kadar değerli olur.
En yükseğe erişmek isterseniz en aşağıdan başlayınız.(Syrus) Ulaşmayı amaçladığımız yüksek bir yere varabilmek, birtakım aşamalardan geçmeyi anlamsızdır. Bu bize zaman ve güç kaybettirir. Öte yandan bazı zorlamalar ve rastlantılarla hak etmediği yere gelen kişi,o yerde uzun süre kalamaz. Zirveye ulaşmak için, en aşağıdan işe başlamak gerekir.
Evinizin eşiğini temizlemeden, komşunuzun damındaki kardan şikayet etmeyiniz.(Konfiçyüs) ‘'Kendi gözündeki merteği görmez, elin gözündeki çöpü görür.''diye bir atasözümüz vardır. Bunun gibi, kendi hatalarımızı görmeyip çevremizdekilerin daha önemsiz hatalarını söz konusu etmek doğru değildir. İnsan, hataları düzeltmeye önce kendinden başlamalıdır.
Evvelce biraz düşünmek, insanı sonra ki çok düşünceden kurtarır.(Benjamin Franklin) Yapacağımız işleri önceden planlayıp sonra uygulamaya geçmeliyiz. Düşünmeden başladığımız işler, ilerlemiş bir durumdayken karışırsa, çözümü güçleşir. Harcanan emeğin boşa gitmemesi için, iyi düşünülmesi, çok iyi planlanması ve malzemenin hazırlanması gerekir.
Felaketlere karşı koymak ve kadere eğilmemek kahramanlıkların en büyüğüdür. (Fenelon) Felaketler karşısında yılgınlığa düşmemek gerekir. Başarısızlıklarımızı kaderi kötü bir cilvesi olarak göremeyiz. Başarıya ulaşabilmek için karşılarına çıkan engelleri aşma gücünü gösterebilenler, en büyük kahramanlardır.
Geleceği satın alabilecek tek şey bugündür.(Samuel Jahnson) Geleceğin hareket noktası bugündür. Bugün temelleri sağlam atarsak, bunun üzerine kurulacak olan geleceğimiz de sağlam olacaktır. Yarınlarımızın garantisi bugünden sağlanmalıdır.
Genç kalmak, her gün yeni bir şey öğrenmektir.(Solon) İnsan, öğrendiği her yeni şeyle yeni bir dünya keşfetmiş gibi olur. Öğrenilen yeni şeyler, insana yaşama sevinci verir. Öğrenme mutluluğuyla insan coşar. Genç kalmak istiyorsak, yeni şeyler öğrenmeliyiz. İnsan gençliği yaşıyla değil; bilgi, düşünce ve hayal ettikleriyle ilgilidir.
Gülmek için mutlu olmayı beklemeyiniz. Belki gülmeden ölürsünüz.(V. Hügo) Her insan, mutlu olmak için uğraşır, sürekli olarak mutluluk arayışı içindedir. Ne var ki, yaşanılan koşullar herkesin tam anlamıyla mutlu olmasına elverişli değildir. Bu nedenle küçük mutlulukların tadını çıkarmalıyız. Bir görevin yerine getirilebilmesi için, elverişli koşulların doğmasını bekleyemeyiz. Beklersek elimizdekini de yitirebiliriz veya iş işten geçmiş olabilir.
Hafızasına güvenip tesbit etmeyen her zaman aldanır.(Emerson) Kişinin belleği çok güçlü olabilir. Yine de her şeyi aklında tutması mümkün değildir. Bunun için öğrenilenler bir yere yazılmalıdır ki süreklilik kazanabilsin.''Alim unutmuş, kalem unutmamış.''atasözümüz de bunu anlatır.
Hata yapmaktan korkan insan, genellikle hiçbir şey yapmıyordur.(J. Phelps) Kimi insanlar, hatalı iş yapmaktansa hiçbir şey yapmamayı yeğlerler. Oysa bazı işler başarılırken, ister istemez hataya düşebilecektir. Önemli olan bu hataları düzeltmek ve ikinci kez hata yapmamaktadır. Yapılan işte bir hata ortaya çıkarsa, bunda bir art niyet aranmamalıdır. Hata yapmaktan korktuğu için hiçbir şey yapmayanlar, ne kendilerine, ne de topluma yararlı olabilirler.
Hayırseverlik, insana zenginlikten daha fazla dost kazandırır.(Fenelon) Kişinin varlıklı olması önemli değildir. Çevresine hiçbir hayrı dokunmayan bir insan, ne denli varlıklı olursa olsun, dost edinemez. Öte yandan, varlıklı omadığı halde çevresindekilere küçük de olsa yardım edenler, başkalarınca sevilirler. Önemli olan varlıklı olmak değil hayırsever olmaktır.
Herkes hata yapabilir, fakat ancak ahmaklar hatalarına bağlı kalırlar.(Çiçeron) Hatasız insan olmaz. İş yapan bir insan için hata yapmak, korkulacak bir durum değildir. Önemli olan, hatalardan ders alıp aynı hatayı tekrarlamamaktır.Hatalı olduğunu bile bile aynı şeyde ısrar edenler ahmaktır. Akıllı insan, aynı yanlışı iki kere yapmaz.
Her kütüphane bir hapishane kapatır.(Seneca) Kitap okumanın yaraları herkesçe bilinir. İstediğimiz kitapları da kütüphanelerde bulabiliriz. Bir ülkede kitap ve kütüphane sayısının çok olması, o ülke insanlarının bilgi ve görgüsünü artırır. Bilgisizlikten kaynaklanan kimi suçların kütüphanelerin çoğalmasıyla ortadan kalkacağı düşünülebilir. Bu bakımdan, açılan her kütüphane bir hapishane kapatmak demektir.
Her şeyi kendinizden bekleyiniz, hiçbir şeyi tesadüf ve talihten değil.(Büyük Frederik) Çalışıp çabalamadan bir şey elde edemeyiz. İleri ki yaşantımızı belirleyecek olan , bugünkü çabalarımızdır. Hiçbir şey yapmadan, rastlantılardan ya da şanstan yarar beklemek anlamsızdır. Geleceğini birtakım şans oyunlarında görenler, bekledikleri mutlu anın gelmeyeceğini er geç anlayacaklardır. Bir an için şanslı görünseler de, ‘'haydan gelen huya gidecek''tir.
Hiddetli isen hiçbir şey yapma: Fırtınalı havada yelken açılmaz.(Euripides) İnsanlar, öfkeli oldukları zaman doğru karar veremezler. O an için yaptıklarının farkına da varamazlar. Hiç istemedikleri şeyleri yapabilirler. ‘'Öfkeyle kalkan zararla oturur.''diyen atasözümüzde bunu açıklar. Fırtınalı havada yelken açmak gemiyi batırabileceği için çok tehlikelidir. Öfkeliyken önemli kararlar vermek de kişiyi acı sonuçlara götürür.
Hürriyetin tadını bir kere mahpus olda gör. (Namık Kemal) Kimi değerler vardır ki, ancak yitirdiğimiz zaman ne denli önemli olduğunu anlayabiliriz. Söz gelimi hürriyetin anlamını ancak mahpus olanlar bilir. Susuzluğun ne demek olduğunu çölde susuz kalan insandan daha iyi kim bilebilir.İlim, akrabalar tarafından yağma edilmeyen, hırsızlar tarafından çalınmayan ve başkaları ile paylaşılınca azalmayan tek servettir.(Bharabhubi) Kişi ne denli zengin olursa olsun, mal varlığı çeşitli yollarla eksilebilir veya tamamen yok olabilir. Söz gelimi, ölümünden sonra, yakınları tarafından malları paylaşılabilir; doğal afetlerden zarar görebilir, çalınabilir. Oysa bilim öyle değildir. Daha çok kişi tarafından kullanılması onun değerini artırır. Mal varlığı geçicidir, bilim ise ölümsüzdür. Bunun için en gerçek zenginlik bilimdir.
İnsan ancak yabancı memleketlerde vatanın ne olduğunu anlar. (G. Freytag) Bulunduğu çevreden ayrılmayanlar, çoğu zaman yaşadıkları yerin değerinin farkında bile değillerdir.Ülke dışına çıkmayanlar da vatan hasretinin ne olduğunu anlayamazlar. Çünkü bizi hiç anlamayan , düşüncelerimize, geleneklerimize çok ters gelen insanların arasında kalmışızdır.Dilleri, yemekleri,yaşayış biçimleri bizimkinden ayrıldığı için huzursuz oluruz. Bir an once kendi çevremize, ülkemize dönmek isteriz.
İnsanlar, kötülük karşısında tarafsız kalmak hakkına sahip değildirler.(Maday) Başkalarına yapılan kötülüklere seyirci kalamayız.''Bana yapılmıyor , beni ilgilendirmez'' diyemeyiz. Aynı şey, başka bir zaman bize de yapılabilir. Kötülüğe uğramış birine yardımcı olmak , hem güçtür,hem de çözüm yolu değildir. Önemli olan, kötülüklerin yapılmamasını sağlamaktır. Bunun için de kötülükler karşısında tarafsız kalmamak gerekir. Tarafsız kalmak kötülerden yana taraf olmak demektir.
İnsan olana öldükten sonra güzel bir nam bırakmak, belki hiç ölmemekten hayırlıdır.( Namık Kemal) Bize değer kazandıran şeyler, yaptığımız işlerdir. Öldükten sonra dab u işlerle anılırız. İyi bir adla anılmak istiyorsak, olumlu işler yapmalıyız. İnsanlar, geride bıraktıkları eserlerle ölümsüzleşirler.
İşinin yapılmasını istiyorsan kendin git, istemiyorsan başkasını gönder.(Franklin) İnsanlar, başkalarının işini kendi işleri kadar önemsemezler . Bunun için çok zorunlu olmadıkça işimizi başkalarının yapmasını beklememeliyiz. Özellikle de bizim için çok önemli olan işleri, kendimiz izlemeli ve sonuçlandırmalıyız. Unutmamalıyız ki ‘' el elin eşeğini türkü çağırarak arar.''
İtibar, insanın canı gibidir. Bir kere çıktı mı, bir daha dönmez.(Pubillus Syrus) İnsanın saygınlık kazanması güçtür. Çevrenin güvenini kazanmak, uzun zaman alır. Kişinin bencil olmaması, söz ve davranışlarının tutarlılığı; yardımsever, çalışkan ve dürüst olması gibi iyi nitelikleri, onu saygın duruma getirir. Gelinen yer de sürekli değildir. Yapılan kimi hatalar sonucu, kişi saygınlığını yitirebilir. Yeniden saygınlık kazanması ise çok zordur.
İyi kitaplar, en gerçek arkadaşlardır.(Bacon) Arkadaşlar, olumlu ya da olumsuz yönde birbirlerini etkilerler. Güzel olan, arkadaşların birbirinden iyi huy kapmalarıdır.Bunu da ancak iyi arkadaşlıklar sağlayabilir. Bu açıdan kitapların, iyi birer arkadaş olduğu düşünülebilir. İnsanı yanıltmayan, iyi yönde etkileyen birer arkadaştır onlar.
Kalem, acemi avcıların elinde hedefini şaşıran bir ok da olabilir.(Baroccio) Duygu, düşünce ve bilgilerimizi karşımızdakilere iletmenin yollarından biri de yazmaktır. Yazarlar, gazeteciler, politikacılar kalemleriyle kitleleri etkileyip yönlendirirler. Yazmak çok dikkat ister. İyi kullanılmayan kalem, acemi avcıların elindeki ok gibi hedefini şaşırarak istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Söz gelimi, çoğunluğu ilgilendiren bir konuda çıkarılacak asılsız bir haber,toplumsal huzursuzluğa yol açabilir. Her alet gibi, kalemde onu iyi kullanabilenin elinde değer kazanır.
Kalem kılıçtan keskindir.(Napolyon) Kılıç, bir sonuca kaba kuvvet yoluyla ulaşmayı simgeler. Kılıç, yıkıcı bir güçtür. Bilgi ise insanların yararına kullanılır. Kaba kuvvetle sorunların üstesinden gelinmez. Bilim ve mantık yoluyla zoru kolaylaştırmak mümkündür. Savaş alanında kazanılmayan bazı zaferler, masa başında kazanılabilir. Kılıç, kalem ile yenilebilir.
Kavak ağacını beğenen ve seven çok az kişi gördüm. Çünkü dosdoğrudur. (Cenap Şehabettin) Doğruluk, en büyük erdemlerden biridir. Kişi, çıkarları uğruna ya da kimi zorluklar nedeniyle yanlışlıklar içine düşebilir. Çıkarlarına düşkün olanlar, doğruluk kavramını önemsemezler; hatta doğrulara düşman kesilirler. ‘' Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.'' Atasözünün de belirttiği gibi, doğruların ortaya çıkması bu kişilerin işine gelmeyebilir. Doğruyu söyleyenler sevilmeyebilir. Ama unutulmamalıdır ki yalan ölümlü, doğru ölümsüzdür. Doğru er geç ortaya çıkacak ve doğru olan haklı olacaktır
Kendini pek çok seven, pek az sevdirir.(Cenap Şehabettin) İnsanın kendini sevmesi, kendine değer vermesi doğaldır. Başkalarını sevmenin yolu, kişinin kendine olan sevgi ve saygıdan geçer. Ne var ki beğenme, kendini sevme aşırıya varırsa, bu durum kişiyi çeşitli saplantılara götürür. Bunun sonucu, başkalarınca sevilmeyen bir kişi durumuna gelebiliriz. Toplum yaşamı, karşılıklı özveri gerektirir. Kendini çok sevenler, özveride bulunamazlar; başkalarının güvenini kazanamazlar. Kendini aşırı sevmenin sonucu yanlızlıktır, terkedilmişliktir.
Kitaplar, hiç solmayacak bitkilerdir. (Herrik) Bitkiler, doğanın dengesini koruyan vazgeçilmez birer parçadır. Doğayı kuru bir görüntüden çıkaran ve diğer canlıları besleyen hep bitkilerdir. Doğa için bitki neyse, insane için de kitap odur. İnsan, okuduğu her kitapla yeniden doğar; yeni bir dünya kurar. Kitaplar, düşünceleri kuruluktan kurtarır. Bitkiler, zaman içnde kuruyup yerlerini yenilerine terkettikleri halde, kitaplar canlılıklarını yitirmezler.
Kitapsız hayat kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır. (Seneca) İnsan, kendini ve başkalarını tanıyabilmek için her zaman yeterli deneme, yapamaz. Bu eksikliği kitaplarla giderebilir. İnsanların görüş kazanması, anlayışlı olması, etkili ve güzel konuşması, büyük ölçüde kitaplar sayesinde olur. Kitaplardan yoksun olanların fikirleri basittir. Bu kişiler, duygu,düşünce ve isteklerini doğru ve güzel bir şekilde anlatamazlar. Olayları ve kişileri anlamakta güçlük çekerler. Onun için kitapsız hayat kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır.
Köpeğe gem vurma: Kendini at sanır.(Cenap Şehabettin) Yeterli eğitim görmeden, kendini iyice yetiştirmeden önemli bir mevkiye gelen kişi,'' ne oldum delisi''olur.Kişi belirli mevkilere yükselmeden once, o görevi yürütebilecek güç ve olgunluğa ulaşmış olmalıdır. Hak etmediği bir göreve gelmişse ve o işte yetersizse, hem kendine, hem de topluma zararlı olur. Gereksiz ve aşırı yasaklar, kişileri güçlerinin üstünde bir karşı koymaya itebilir.
Madem ki zaman içinde yaşıyoruz; ona ayak uydurmalıyız. Yoksa o bizi sürükler.(Herder) Kişi, bulunduğu çevreye ve yaşadığı çağa ayak uydurmak zorundadır. Gelişmelere ayak uyduramayanlar, toplumun gerisinde kalırlar. Günümüzde baş döndürücü ilerlemeler olduğu için, yerinde sayanlar,zamanından çok gerilere gider ilerlemeye ayak uyduramayanlar, toplum dışına itilirler.
Mahkemede yargıç, davadan başka her şeyi unutmalıdır.(Beaumarchais) Yargıç,tarafsız ve önyargısız olması gereken bir kişidir. Kişileri, bulundukları görevlere, yaşadıkları çevrelere,varlıklarına ya da kendilerine olan yakınlıklarına gore değil, haklı-haksız oluşlarına gore yargılamalıdırlar. Adalet anlayışı bunu gerektirir. Yasalar karşısında herkes eşit tutulmalı, bir yasa hükmü yoksula başka, zengine başka biçimlerde uygulanmamalıdır. Ayrıca akrabalık ve düşmanlık, yargıcın kararını etkilememelidir.
Mal kaybeden bir şey kaybetmiştir. Şeref kaybeden çok şey kaybetmiştir. Cesaret kaybeden her şeyi kaybetmiştir.(Goethe) Malını yitiren insan, küçük bir zarara uğramış sayılır.Çünkü, kişi sağlıklı ve kararlı olduğu sürece, yeniden mal, mülk ve para sahibi olabilir.Onurunu yitiren insan, malını yitirene gore çok daha büyük bir kayba uğramış olur. Kişi, onuru olmadan yaşayamaz. Saygınlığını yitiren bir daha saygınlık kazanamaz. Dostları, yakınları, iş arkadaşları kişiyi terkederler. Çevresindekilerin desteğini yitiren kişi de yanlızlık ve karamsarlığa düşer. İş yapmak istemez. Bu da ona büyük zararlar açar. Her alanda başarılı olmak için cesaret gerekir. Yeni bir işe girişmek, yeni yeni insanlarla tanışmak, yeni çevreler edinmek hep cesaret işidir. Başarmak için cesaret zorunludur. Bu nedenlerle, cesaretini yitiren kişi, aslında her şeyini yitirmiş demektir.
Menfaat sandalyeye benzer. Başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına alırsan yükseltir.(Cenap Şahabettin) Sandalyeyi başımızın üstünde tuttuğumuzda bizden yukarıda olacağı için biz küçülmüş gibi oluruz. Sandelyenin üzerine çıktığımızda ise kendimizi çok büyük ve çok yüksekte hissederiz. Kişisel çıkarlarda sandalyeye benzer. Kendi çıkarını toplum çıkarından üstün tutup, baştacı eden kişi başkalarının gözünde küçülür. Kişisel çıkarlarını önemseyip ayak altına alabilen kişi, toplumda yücelir; başkalarının gözünde değer kazanır. Kişi kendisini her şeyden, herkesten önde görmemelidir. Toplumsal çıkarlar,kişisel çıkarlardan önemlidir.
Mizah, şakanın arkasına saklanmış ciddiyettir.(J. Velse) Mizah, eğlendirmek ,güldürmek ve birine bir davranışa incitmeden takılmak amacı güden ince alay demektir. ‘'Mizah, yaşam çatışmasının bir ürünüdür. Ancak bu çatışmada güçlü olan güçsüzü döver, ezer, yener, ama onunla alay edemez. Çünkü güçlü, yenik düşürdüğü kişiyle, bir de alay etmeye kalkarsa, bu alay tutmaz,yayılmaz ve mizah değeri kazanmaz. Yenik düşürdüğü kişiyle, alay eden güçlüye ancak kızılır. Alay etme, yenilmişlerin vazgeçilmez, dayanılmaz kusuru ya da meziyetidir. Başkaldırdıkça çok eziliyorsa, işi alaya alır. Göründüğü gibi mizah aslında çatışmaların ürünüdür ve doğrudan söylenemeyen bazı şeylerin şaka yollu ifadesidir. Bu açıdan mizah, şakanın arkasına saklanmış ciddiyet sayılmalıdır.
Meşhur bir filozofa sormuşlar: ‘'Servet ayaklarınızın altında, siz fakirsiniz. Neden?'' ‘'O servete konmak için eğilmek lazım.''(V. Hugo) Kişi, birtakım çıkarlar uğruna doğru bildiği şeyi yapmaktan, gerçekleri söylemekten çekinmemelidirler. Doğrulardan ödün vermek, kişiye büyük servetler kazandırabilir;ama bu servete ulaşmak için onurundan ödün vermesi gerekebilir. Bir kez toplumdaki saygınlığını yitirdi mi, o kişinin mutlu olması düşünülemez Belki varlıklı olmuştur; ama insan içine çıkacak yüzü kalmamıştır.
Mutlu olduğum zaman insanları anlıyorum sanmıştım. Halbuki onları ancak felaket içinde tanımam mukaddermiş.(Napoleon) Mutlu olan kişi, çevresindekilere olumlu yaklaşır. Olayları iyi yanlarından görür. Küçük yanlışları ve insanların densizliklerini hoş karşılar. Başkalarından yardım alması da gerekmez. Kötü günlerinde ise , diğerlerinin yardım ve ilgisine ihtiyaç vardır. Felaket günlerinde sıkıntıyı paylaşan kişiler, gerçek dostlardır. Bu da ancak kişi kötü bir duruma düşünce anlaşılır.
Nasihatlardan başka hiçbir şey o kadar cömertçe verilmez.( La Rochefoucauld) Bir kimseye yapması ya da yapmaması gereken şeyler için yol göstermek kolaydır. Söz gelimi, bir işi nasıl yaparsa daha iyi sonuç alacağını söylemek kolaydır; ama o işin gerektirdiği harcamalara bizim de yardımcı olmamız zordur. Paraya ihtiyacı olan birine bol bol öğüt vermenin bir anlamı olur mu?
Okumayı sevmek, hayatta can sıkıcı saatleri en güzel saatlerle değiştirmektir.(Montesguieu) Zamanın geçmek bilmediği can sıkıcı anlarımız olur. Kitap okumak, can sıkıntımızı geçirir. Bilmek istediklerimizi okuyarak öğrenebiliriz. Sadece kitap değil; gazette, dergi gibi yazılı kaynakları da okumalıyız. Boş zamanlarımızı okuma ile değerlendirirsek, kötü şeyler düşünmeliyiz.Yapacak bir şeyi olmayanlar karamsarlığa, kötümserliğe düşerler. Okuma bu sıkıntıdan bizi kurtarır.
Olgun adam hatalarının sebebini kendinden arar, çılgın ise başkalarında(Confucius) Herkes hata yapabilir. Önemli olan hatanın nedenini araştırmak ve aynı yanlışı tekrarlamamaktır. Olgun insan, hatanın nedenini kendinde arar, başkalarını suçlamaz. Başkalarını suçlayarak, hata nedenini onlardan arayarak bir yere varılamaz. Olgunluğa erişmemiş kişi hatalarını kabul etmez. Başarısızlığa uğradığında , buna, başkalarının hatalı davranışlarının yol açtığını ileri sürer. Olayların neden-sonuç ilşkisini kavrayabilen, hatalarını kabul edip,yanlış yapmamaya çalışan kişi, olgun kişidir. Bunu yapaamayanlar cahildir, çılgındır.
Öğrencisini etkilemeden öğretmeye kalkanlar, soğuk demiri boş yere döverler.(Horace Mann) Soğuk demiri ne kadar döverseniz dövün,şekil veremezsiniz. Demirin yüksek ateşte kızdırılıp ondan sonraişlenmesi gerekir. Öğrenci de böyledir. İlgisi çekilmeden, öğrenmeye güdülemeden ona hiçbir şey öğretilemez. Öğrencinin öncelikle öğrenmeye hazır duruma getirilmesi gerekir. Yoksa soğuk demiri işlemeye uğraşmak gibi, boşuna emek ve zaman harcanmış olur.
Para ile satın alınan bağlılık(sadakat), daha fazla para ile mağlup edilir.(Seneca) İnsanlar arasındaki ilişkiyi sevgi, saygı ve karşılıklı özveri bekler. Bu güçlerin yerini para alırsa, ilişkiler sakatlanır. Paraya dayalı bir bağlılık kısa süreli olur. Çünkü, para için sizinle birlikte olan kişi, daha fazla para verecek birini bulunca sizi terk edecektir. Paraya tapan kişinin sadakati,bir köpeğin sahibine olan sadakatinden daha değersizdir.
Para iyi bir uşak kötü bir efendidir.(Bacon) Parayı değişik alanlarda değerlendirebilir, dileğimize ulaşmada ondan yararlanabiliriz. Para, olumlu biçimde kullanıldığında bize yardımcı olan, işimizi gören iyi bir uşak durumundadır. Kimi zaman da para insanı yönlendirmeye başlar. İnsan, onu elde etmek için bazı güçlüklere katlanmak zorunda kalır. Böylece para, kendisine hizmet edilen efendi durumuna geçer. Para, işlerimizi görmek için bir araçtır. Onu araç olmaktan çıkarıp amaç durumuna getirmeliyiz.
Ressam gördüğünü değil, görülecek olanı yapmalıdır.(Valery) Sanatçılar, eserlerine kişiliklerinden bir şeyler katarlar. Sözgelimi, bir yerin resmini çok sayıda ressam yapmış olabilir. Bakılan yer aynı olduğu halde, ortaya çıkan eserler farklıdır. Bu durum, sanatçının kendince önemli görüp ön plana çıkardığı ayrıntıların yansımasından kaynaklanır. Sanatçı, başkalarınca fark edilmemiş güzellikleri görerek bunları eserlerinde yansıtan
Ece
Çar May 22, 2013 11:13 pm
 
Foruma git
Konuya git

Aşk bile bile tutsaklık

Nicedir kaçıyordu çocuk.. Hayli çetin olmuştu bu kovalamaca ama artık atlattığını düşünüyordu peşinden gelenleri. Ama yine de korkuyordu durmaktan, zira bu kadar koşmuşken, kovalayanları arkasında bırakmışken yakalanmak istemiyordu arkasındakilere.
Köşeyi döndüğünde gördü kızı, çarpıştılar şiddetli bir şekilde. Hayır, bu o bilindik çarpışma sahneleri gibi olmadı. Ne kızın elindeki kitaplar yere düştü, ne çocuk onları toplamak için eğildi. Sadece şiddetli bir çarpışmaydı bu ve çocuğun tek kaygısı başkasının canını yakmış olmaktı. Nedense çok korkuyordu başkasının canının yanmasından, oysa ki daha kendi yaraları kapanmamıştı..
Kız çok sağlam durmuştu, belli ki güçlüydü. Çocuk da güçsüz sayılmazdı ama kız çocuğun gözünde çok güçlüydü artık. Bir şeyleri olup olmadığını sordular karşılıklı, özür dilediler birbirlerinden aynı anda, "yahu ne güzel" dedi çocuk kendi kendine "aynı şeyleri aynı anda düşünüyoruz sanki." Ortak payda aramadan konuşmaya başladılar, konu konuyu açtı, konuşmak ikisine de iyi gelmişti. Çocuk hayran kalmıştı, nicedir kimseyle "konuşmuyordu" çünkü.. "Konuşmak ne güzelmiş" dedi çocuk önce kendine sonra kıza.. Gülümsedi kız, "evet" dedi, "biliyorum". Sevindi çocuk, bilmesine kızın..
Böylece çocuğun geldiği yöne doğru yürüdüler, yürüdüler.. Çocuk, kaçtığı yöne doğru yürüdüğünün farkında değildi, ta ki kaçtıklarıyla karşılaşana dek.. Geriye baktı bir an, ama çok geçti artık, sonra yanındaki kıza baktı, "Tanrım bu nasıl bir güzellik" diye geçirdi içinden, sonra kaçtıklarına baktı, "Aşk" ve "Kendisi" artık kollarına girmişti, bunca yıl koşmasının kaçmasının anlamı kalmamıştı bu ikiliden. Yanındaki kıza tekrar baktı, tekrar iç geçirdi, gözleri doldu ama boşalmadı, "Yıllar değil, ömür heba etsem değer senin için" dedi kıza,içinden.. Artık dönüşü olmayan yola girmişti, kalbini yıllar sonra kelepçeletmişti..
Ece
Çar May 22, 2013 11:24 pm
 
Foruma git
Konuya git
cron