91 sonuç bulundu

Geri dön

Re:sizce iyi Bir insanda olması gereken özellikler

- Yalan söylemez, kimseyi aldatmaz. - Kul hakkı ve haram yemez; helal kazanç ve gelirle geçinir. - Emanetlere hiyanet etmez; ehil olmadığı başkanlığı, memurluğu, makam ve mevkiyi kabul etmez. - Rüşvet almaz ve vermez. - Haksızlık ve adaletsizlik yapmaz. Kendisinin ve yakınlarının aleyhinde de olsa doğruyu söyler, doğru şahitlik yapar, doğruyu tutar ve destekler. - Eliyle ve diliyle (kalemiyle) fitne ve fesat çıkartmaz. - Olumsuz ve yıkıcı tenkit yapmaz. - Zengin de olsa kanaatli bir şekilde yaşar, ihtiyaçlarını çoğaltmaz. - Komşularını kardeş kabul eder, onlara elinden gelen maddî ve mânevî iyiliği yapar. - Köyünü, sokağını, mahallesini, şehrini ve bütün vatanını bir ev ve yuva olarak kabul eder ve onu kirletmez, onlara zarar vermez, onları çirkinleştirmez. - Kadınlara anne, eş, bacı, kız çocuğu muamelesi yapar, onlardan gayr-i meşru ve haram şekilde yararlanmak istemez. İffetle yaşar, ırza, namusa, şerefe gözle, elle, dille, tecâvüz etmez. - İnsan haklarına saygı gösterir, çeşitliliklere tolerans gösterir, başkalıklara düşmanca bakmaz. - Haksızlıkları, zulümleri, adaletsizlikleri, kötülükleri YASAL SINIRLAR içinde protesto eder, onların giderilmesi için elle ve dille çalışır veya çalışanları destekler. - Parayı bir değer değil, bir vasıta olarak kabul eder; altını gümüşü, euroyu doları putlaştırmaz, para için her haltı yemez. - Komşusu aç iken kendisi tok gecelemez. - Toplumda ve ülkede iyiliklerin hâkim olması, kötülüklerin uzaklaştırılması için çalışır. - Maddî manevî her türlü sömürüye karşıdır. - Para spekülasyonları, devalüasyonlar, borsa oyunları, riba ve tefecilik yoluyla devletin, halkın ve ülkenin soyulmasına yardımcı olmaz, aksine bunlara karşı çıkar. İsraftan, aşırı tüketimden, saçıp savurmaktan, sefih bir hayat sürmekten, gösterişten, süs ve püsten, lüksten uzak durur, ölçülü bir şekilde yaşar. - Çocuklarını bilgili, kültürlü; ahlâklı, faziletli; güzelliği seven ve güzel olmaya çalışan insanlar olarak yetiştirir. Onları cahil, sapık, ahlâksız, karaktersiz, çirkin, şerir kimseler olarak yetiştirmez. - Toplumsal barışı ve sosyal uzlaşmayı zedeleyecek fikir ve hareketlerden kaçınır. - Devletle sistemi özdeşleştirmez. Devleti her hâl ü kârda korur, sistem bozuk ve zararlı ise onun değişmesi için çalışır. - Gelenin keyfi için gidene söğmez. Atalarına, dedelerine bağlıdır, onlara hürmet eder, rahmet okur. (Atalarına söğüp sayanlar, ana ve babalarını reddeden *ler gibidir.) - Anarşi ve terörden uzak durur; kötülükleri, fena şeyleri meşru sınırlar içinde ve hikmetin (bilgeliğin) ışığında değiştirmeye çalışır. - Futbol kulübü tutar gibi parti, cemaat, hizip, fırka tutmaz, bu gibi asabiyetlerden (taassup) kaçınır. - Evcil ve vahşi hayvanlara merhametli olur. Zevk için, sadik duygularla cana kıymaz. - Zulmü, haksızlığı, sapıklığı, ahlâksızlığı desteklemez. - Sevdiği ve bağlı bulunduğu siyaset, ideoloji, tarikat adamlarını putlaştırmaz, onları erbab haline getirmez. - Dostlarına mürüvvet ve lütuf, düşmanlarına karşı müdara ile hareket eder. - Her yeni gününün BİLGİ-KÜLTÜR, AHLÂK-FAZİLET, İYİLİK- GÜZELLİK bakımından bir önceki günden daha üstün olması için çalışır çabalar. - Öyle bir hayat sürer, öyle hal ve hareketlere sahip olur ki, onun faziletini ve iyiliğini düşmanları bile kabul ve tasdik eder. - Vicdanında yirmi dört saat açık duran bir mahkeme vardır. Orada kendini muhakeme eder, denetler. - Hayattan-sorumsuz bir şekilde- azamî (en fazla) zevk ve haz alma sapık-felsefesine bağlanmaz. Maddî hazların ve zevklerin çok üstünde birtakım yüce değerler olduğunu bilir ve onlara bağlanır.
KoRaTeS__
Per May 30, 2013 8:52 am
 
Foruma git
Konuya git

Arka Kapısı Yok Ki Sevdaların

    
Arka Kapısı Yok Ki Sevdaların, 
Ayrılık Vakti Gelince Kaçalım
 
Kaç gündür hayata bağlanmamı isteyenlere,
sensizliği anlatmanın yollarını arıyorum.
Yeteneksizlik bende değil..
sensizlik ağır.
Sensizlik zor.
Beni zorda bırakıyor, dilleri lâl, sesi sessiz,
görüntüleri renksiz, tadı tatsız kılan bir hal bu...
 
Anlatılamıyor, yoksa neden susayım
konuşmamın en çok lazım olduğu anlarda...
Yoksa neden küseyim, sen tam da
hayatın kalbinin attığı yerde,
kalp atışım olmuşken...
 
Yoksa neden bir nem olasın gözlerimde,
canımın taa içine seni yerleştirmişken...
Ama sensizlik işte, gözü kör, yaşaması eksik olsun!
Arka kapısı yok ki sevdaların,
ayrılık vakti gelince kaçalım...

Sensizliğe inat, senli vakitleri
yad ediyorum ben yine de...
Yaşanmış ve yaşlanmış anılara dalıp,
anlar çektim içlerinden.
 
Ne kadar çokmuşsun anılarımda ve anlarımda.
Ama yine de, insan yaşadıklarına sevinmekten çok,
yaşayamadıklarına ağlamayı daha iyi beceriyor.
Yani, geçmiş zamanlardaki varlığının
çokluğuna inat, şimdilerdeki yokluğuna ağlıyoruz
hayatta kalan hücrelerimle.
 
Hayatta kalan diyorum, çünkü sen giderken
o kadar çok yanım gitti ki peşinden...
Bir ben kaldım, gerçi ben bu halimle
pek de bir anlam ifade etmiyorum kendime bile.
  
Bir yerlerde daha çok sen olmalı diyorum.
Yüreğim yanı başımda hissediyorum.
Peki sen yine neden yoksun,
sen niye yoksun anlamıyorum.
  
Arka kapısı olsaydı sevdaların,
elinden sıkıca tutar, kaçardım!
Ahh!Yokmuş, yakalandım...
Sen gittin ben kaldım, bir de bir şarkı dudağımda,
usul usul mırıldandım...
 
Hüzünler kaldı bende
Hasretin kaldı bende
Sızlayan yüreğimde sen kaldın bende
Sevgiler kaldı bende
Sensizlik kaldı bende
Bitmeyen özleminle sen kaldın bende...
 
 
 
  
Senem 

 
Senem
Cum May 31, 2013 12:46 am
 
Foruma git
Konuya git

Ah Min'el Ask

Ah... Tek hece... Bütün Lisanlarda aynı olan mana... Bir elif ardından bir he... Allah adının ilk ve son harfi... Elif ve heile yanmış aşk...Zora tahammülü güzel bulanlara değil; güzele tahammülü zor bulanlara yazgılıdır âh...Güneşi izleyen bulut, gizleyebilir mi hiç varlığını güneşin; acıyı saklayan tebessüm, ya saklayabilir mi hiç vücudunu acının? Dokunulunca en ince teline içindeki sızının, bülbül durabilir mi şeydalanmadan ta mahşer olunca?...Her nereye bakarsa gördüğü âhtır aşkın; âh elinden niyaz için mescide girse dahi...Minaresi elif, kubbesi hedir çünkü camilerin...Ve hala elifin bağrı şerha şerha kan ve hala iki gözü iki çeşme henin...
Erbab-ı aşka pîşe heman her gün âhimiş
 
                                                  Her bir nefes ki âh ile geçmez, günah imiş...
                                                 

Ve sözün düğümü;
 
Âhmine-l aşk!... 
                                                İskender PALA  

      

Ey aşık! Hani özlem çekiyorsun ya sevgiliye..Bilki sevgilidendir özlemin özü..Odur asıl sana özlem duyan..Çünkü o tutuşturmayınca alevi,kimsede olmaz ateş..Ve aşk ateşi önce sevilene ondan sonra sevene düşer..
 
”Aşkın hikâyesini, durmaksızın feryâd eden bülbüle değil;Sessiz sedasız can veren pervanelere sor…!
 
”Seni tanımadan önce Aşk masalları okurdum.Şimdi senin aşkınla,ben kendim masal oldum”
 
Haydi yeniden gel sevgili !... Sabır tesbihini tekrardan alalım elimize... Sen"ben" çek... ben de "sen"... Erelim yenidensenli-benli günlere,Sonsuza dek...
                                            
Turku
Cmt Haz 22, 2013 2:12 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Ah Min'el Ask

Eskiler "Ah mine'l-Aşk" yani "Ah aşkın elinden!" demişler         Galiba biz de"Ah Bine'l-Aşk" yani"Ah aşka ulaşmak!"demeliyiz..!         Biz Acıyı Aşk'a Yama Yaptık ..! Şey Gibi; Biraz Günlük, Biraz Şiir,
 
         Biraz Deneme..gibiyiz.../ Ama Elhamdülillah Yine Kokusunda Gül          Saklı Her Sözün Hizmetçisiyiz ve asr-ı saadet aşığıyız...
Turku
Cmt Haz 22, 2013 2:31 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Ah Min'el Ask


emeğine kalemine sağlık türkü kardeşim          <3 MeLTeM <3

huzun_gecesi
Cmt Haz 22, 2013 11:58 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Ah Min'el Ask

AH MİNE’L- AŞK  (AH AŞKIN ELİNDEN)

duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun, etme sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun, etme çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun, etme ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize o zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle huzurumu bozuyorsun sen mahvediyorsun, etmeharama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme ısyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme 
 
MEVLANA.
Emeğinize, yüreğine sağlık Turku adminim .Güzel paylaşımınız için tebrikler....
 
Siyahin_Matemi
Cmt Haz 22, 2013 2:46 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Ah Min'el Ask

Ben tşkr ederim arkadaşlarr  Birbirinden güzel paylaşimlarla destek verdiğiniz için..

Turku
Cmt Haz 22, 2013 4:32 pm
 
Foruma git
Konuya git

Dil susar....

İnsan, yerine ve zamanına göre konuşmasını ve susmasını bilmeli, konuşmasında da susmasında da aşırılıklardan kaçınmalıdır.
Ecdadımız, “Çok söz yalansız, çok para da haramsız olmaz.” demiştir. Ayrıca, “Bilirsen güzel kelâm söyle ibret alsınlar, bilmezsen sükût eyle adam sansınlar.” ve “Allah, insanoğluna bir ağız, iki kulak vermiştir. Bunun manası: ‘Bir konuş iki dinle’ demektir.” gibi sözlerle bizlere yol göstermişlerdir.
Konuşmak, insanın başkalarına meramını anlatabilme özelliğidir. Cenab-ı Hak bu müstesna özelliği eşref-i mahlukat olan insanoğluna bahşetmiştir. Ademoğlunu diğer yaratılmışlardan ayıran ve ona ayrı bir değer kazandıran konuşma yeteneği, çok üstün bir meziyettir. Onun için her insan konuşma usul ve üslubunu yerli yerince kullanmalıdır.
Konuşma, insanın kişiliğini, seviyesini ve seciyesini (kişiliğini, karakterini) sergiler. Zaruret miktarı kadar konuşmalı, şayet konuşmayı gerektiren bir durum yoksa sükût etmeli, susmalıdır. Dile hakim olmak dil sahibini yüceltir. Dili gelişi güzel ve uluorta kullanmak ise sahibini toplum içinde şahsiyetsiz ve seviyesiz kılar.
Susarak sessiz kalmak, sükûtu tercih etmek dil için en güzel ve en uygun terbiye metodudur. Fahr-i Alem s.a.v.’in Ebu Zer r.a.’a yapmış olduğu bir nasihatinde şöyle buyurmuşlardır: “Sen çoğu zaman susmayı tercih et. Bu sana, dininde yardımcı olup şeytanı kovar.”
Başka bir mübarek sözlerinde de buyuruyorlar ki: “Kişinin kendisini ilgilendirmeyen hususları terk etmesi, olgun imanın gereğidir.”
Boş lakırdı ve gereksiz sözlerden daima uzak kalınmalıdır. Diline böylesine sahip olan kimseler Cenab-ı Hak katında yüksek makam ve mevki sahibi olurlar. Mana Erleri, “Dilim, senden çektiğim zulüm!” demişlerdir.
Manasız sözler, yersiz konuşmalar, dünya veya ahiret için hiçbir yararı olmayan ifadeler ile yalan ve iftiraya yönelik lakırdılar, müberra dinimizde kesinlikle yasaklanmıştır. Bütünüyle bu gerçekleri göz önünde bulundurması gereken her müslüman konuşmalarında, hal ve hareketlerinde doğruluğu ve ciddiyeti esas almalıdır. “Lakırdısı çok olanın hatası da o nispette çok olur!” demişlerdir.
Hz. Malik r.a., Yahya b. Saad r.a.’dan şunu rivayet eder:
Hz. İsa a.s. yolda duran bir domuza: “Allah rahatlık versin!” dedi. Yanındakiler şaşırdı ve: “Sen bunu bir domuza mı söylüyorsun?” dediler. İsa a.s. şöyle cevap verdi: “Ben dilimi kötü söylememeye alıştırıyorum!”
Nerede olursak olalım, şartlar neyi gerektirirse gerektirsin, dilimizi kötü, çirkin ve kaba sözlere alıştırmaktan uzak kalmaya özen göstermeliyiz. Dili yüzünden başına gelen türlü felaket karşısında, “Dilim, seni dilim dilim dilmeli!” diyen büyüklerimizin feryatları asla kulak ardı edilmemelidir.
Ankebut Suresi’nin 46. ayet-i celilesinde Rabbimiz şöyle buyurur: “İçlerinden zulüm edenler müstesna olmak üzere, ehli kitap ile en güzel (şekilden) başka bir suretle mücadele etmeyiniz.”
Müslüman kişi, kitap ehli olan yahudi ve hıristiyanlarla bile mücadelesini en güzel bir şekilde sürdürmeli, dilini kötü sözlerden korumada gerekli hassasiyeti göstermelidir.
Yine Cenab-ı Hak buyuruyor ki:
“O çok esirgeyen Allah’ın has kulları ki, onlar yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler. Kendini bilmez kimseler onlara laf attığında ‘Selametle!’ deyip geçerler.” (Furkan, 63)“Onlar, boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve ‘Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size... Size selam olsun! Biz kendini bilmezleri (arkadaş edinmek) istemeyiz.’ derler.” (Kasas, 55)
Bazı insanların işi gücü boş konuşma, yani gevezeliktir. Çeneleri kuvvetli olan bu insanlar herkesle münakaşaya ve münazaraya girerler. Boşboğazlık sanatı olan kimseler, yerini, zamanını ve mekanını dahi hesap etmeden hep konuşurlar, daima konuşurlar. Oysa bu konuşmalarının çoğu boş şeylerdir, hiç kimseye en ufak yarar sağlamaz. Ancak kişinin günah hanesinin kabarmasına, vebalinin büyümesine sebep olur. Fahr-i Cihan s.a.v. bir hadis-i şeriflerinde buyurur ki: “Hidayet üzere olan bir topluluk, tartışmaya girmeden dalâlete (batıla yönelmeye) düşmez.” (İbn Mace)
Bir başka hadis-i şerifinde ise Efendimiz s.a.v. şöyle buyurur:
“Allah, ineklerin ot yerken ağızlarını geveledikleri gibi insanlara karşı ağızlarını geveleyen insanları sevmez. Allah, onların ağız ve yüzlerini cehennemde evirip çevirecektir.”
Başkalarını güldürmek için acayip kılıklara girmek, insanları taklit etmek hem dinî kurallara, hem de adab-ı muaşeret ve görgü kurallarına ters düşer. Onun için her müslüman böylesine yasaklanmış çirkin fiillerden son derece sakınmalı, dilini ve diğer göz kulak gibi organlarını yerli yerinde kullanmasını bilmelidir. İnanan insanlardan beklenen budur.
Fuzuli konuşmalar ve gereksiz tartışmalar insanı günah yükü haline getirir. Onun için her insan Şeyh Sadi Şirazî’nin dediği gibi: “Konuşulacak yerde susmayı; susulacak yerde de konuşmayı” iyi ayarlamak lazımdır.
Diline gereği gibi sahip olmasını bilen insanların dünya ve ahiret hayatı mamur olur. İnsanların birçoğu günümüzde tartışma hastalığına yakalanmıştır. Halbuki hiçbir dinî mesele tartışmayla çözülmez. Bunun için inceleme ve araştırma esas olmalıdır.
Ashab-ı Kiram’dan rivayet edilen bir hadis-i şerif şöyledir:
“Biz bir dinî konuyu tartışırken Rasulullah s.a.v. çıkageldi. O güne kadar görülmediği tarzda öfkelendi ve bizi azarlayarak şöyle dedi:
Ey Ümmet-i Muhammed, yavaş olun ve kendinize gelin! Sizden önceki ümmetleri bu gibi boş tartışmalar yok etmiştir. Tartışmayı terk edin! Çünkü tartışmanın zararları açık ve kesindir. Tartışmayın, çünkü size kötülük olarak tartışmacı olmak yeter. Tartışmayın, çünkü tartışan kişiye kıyamet gününde şefaat etmem. Tartışmayın, ben tartışmayanlara, biri köşede biri ortada ve biri de en yüksekte olmak üzere cennette üç köşk vermeyi taahhüt ediyorum. Bunların en yükseği haklı olduğu halde tartışmayı terk eden içindir. Tartışmayın, çünkü putlara tapmaktan sonra Allah’ın beni nehyettiği ilk şey tartışmadır.” (Taberanî)
Hümeze Suresi’nin ilk dört ayetinde de şöyle buyrulur:
“Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi adet edinen herkesin vay haline! O ki; birçok mal toplamış ve onu sayıp durmaktadır. Sanıyor ki malı kendisini (dünyada) ebedileştirecektir. Hayır! (Malı onu kurtaramaz) muhakkak ki o ateşe atılacaktır.”
Diline sahip olan kendini selamette bulur. Yalnız insanlara verilmiş olan konuşma, bir tanışma, bir anlaşma aracıdır. Bu çok önemli özelliği gayesi dışında kullanmak sahibini hem geçici olan dünyada, hem de ebedi olan ahiret hayatında zelil ve rezil eder. Böyle bir akıbete düşmemek için dil denilen o küçük et parçasına ve ağzımızdan çıkan her söze, her kelimeye, her cümleye dikkat etmemiz ve kontrol altında bulundurmamız lazımdır.
Ecdadımız ne güzel söylemiştir: “Sükût-u lisan, selamet-i insan!”
Rabbimizin tevfik ve inayeti ile...Selam ve dua ile Hacegan....
Hacegan__
Cmt Haz 22, 2013 7:55 am
 
Foruma git
Konuya git

Karanfilli şiirler

  
ne bir demet karanfil ne bir damla gözyaşıbir hal hatır sormayı dener diye bekledimCemal Safi
 
 

 
“Yârin dudağından getirilmiş 
Bir katre alevdir bu karanfil, 
Gönlüm acısından bunu bildi!”

                         ”Ahmet Haşim”
 


 
“Aslında bu denli güzel kokmaz hiç bir karanfil, 
Onda seni kokladığımdan bunca güzel. “
 

                “Aziz Nesin”
Su_MiSaLi_
Sal Haz 25, 2013 12:14 pm
 
Foruma git
Konuya git

Geceye Şiir


 
Geceye ŞiirKalbim bir çiçektir, gündüzler ölgün;Gelin, gelin, onu açın geceler!Beni yadedermiş gibi, bütün günÖtün kulağımda, çın çın geceler!Geceler çekmeyin benim için hüzün,Gelin siz, ruhumu tenimden süzün;Bırakın naşımı yerde gündüzün,Gölgemi alın da kaçın geceler!
İnsanlar içinde en yalnız insan;Düşün, taş duvara başın gömülü!Ve kapan sükûta, granitten, taştan,Mazgallı bir kale gibi örülü.Gözünü tavandan ayırma ki, sen,Üşürsün, gölgeni yerde görürsen.Dikilir karşına, mumu söndürsen,Ölüler içinde en yalnız ölü...
Sesimi alıp da kaybetse rüzgâr,Versem gözlerimi bir sonsuz renge!İçimde bir mahşer uğultusu var;Ruhumdur çağıran, tenimi cenge.Gözlerim bir kuyu, dilim kördüğüm,Bir görünmez âlem olsa gördüğüm;Mermer bir kabuğa girip, ördüğüm,Kapansam içimden gelen âhenge...
 
Necip Fazıl Kısakürek
Su_MiSaLi_
Sal Haz 25, 2013 11:50 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Mutluluk..

emeğine yüreğine sağlık tutkumm 


         

huzun_gecesi
Pzr Haz 23, 2013 12:13 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Mutluluk..

Sahi mutluluk nedir?Dikende gül olmak mıdır? Gülde diken olabilmek midir? Bir yetimin okşanan başı olmak mıdır? O yetimin başını okşayan el olabilmek midir? Oksijen olup hayat vermek midir? O oksijeni soluyabilmek midir? 

 
Sahi mutluluk nedir? Hem sevip, hem sevilmek midir? Yoksa sevilmeden sevebilmek midir? Yârin gözlerinde aşkı görebilmek midir? Ya da sadece yâri görebilmek midir? Pervane olup vuslatı yaşamak mıdır? 

 
Sahi mutluluk nedir? Yağmur olup çatlamış topraklara düşmek midir? Çatlamış toprak olup, yağmura doymak mıdır? Bir sabah, yalnızlığını delip geçecek kapı zilinin çalması mıdır? Bir sabah yalnızlığını ve özlemlerini bitirecek bir kapının zilini çalmak mıdır? Ya da bir sabaha daha uyanabilmek midir? Güneş olup karanlıklara doğmak mıdır? Karanlık olup güneşin üzerine doğması mıdır? 

 
Sahi mutluluk nedir? İncinmeden yaşamak mıdır? İncitmeden yaşayabilmek midir? Ölçülemeyecek kadar çok paraya sahip olmak mıdır? Yoksa parayla ölçülemeyecek kadar değerli bir yüreğe sahip olmak mıdır? Gece olup yeryüzünün bütün kirlenmişliğini örtmek midir? Gündüz olup geriye kalan güzellikleri açık etmek midir? 

 
Sahi mutluluk nedir? Son anda ölmekten kurtulmak mıdır? Ölümden korkmayacak kadar hasreti yaşamak mıdır? Her şeyin yolunda gitmesi midir? Yoksa bin defa dibe vursan da, bin defa sıçrayıp çıkabilmek midir? Çaresizliğin darağacında, uzanan bir dost elinin ipi kesmesi midir? Sahi mutluluk nedir?
huzun_gecesi
Pzr Haz 23, 2013 12:07 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Mutluluk..

emeği geçen herkese çok tşkrlr


 

Esinti__
Pzr Haz 23, 2013 8:36 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Mutluluk..

Mutlu olmak hiç de zor değil bana sorarsanız. "Problem" dediğimiz şey yaşadıklarımıza yaptığımız yorumdur Demek oluyor ki problem sandığımız durum gerçek sorunumuz olmayıp onu sıkıntılı hale getiren bizim o anki duruma verdiğimiz tepkidir Kalem yere düştüğünde dünyanın sonu gelmiş gibi yorumlarsam kalemin yere düşmesi dünyanın en büyük problemi olur benim için Ama "neyse canım sorun değil eğilir alırım." diyerek yorum yaparsam kalemin yere düşmesi sadece kalemin elimden yere düşmesi olarak kalır. Ve ortada sorun diye bir şey de olmaz.  :))))
 
Ustam emeğine yüreğine sağlık  yine harika bir konuya el atmişsin   TEŞEKÜRLER..
Turku
Pzr Haz 23, 2013 11:15 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Mutluluk..


 
Dünyanın beklentisiİnsanların aradığıYalnızca tek kelimeMutluluk mutlulukİnsanlar şu fani dünyadaNeler isterler nelerAslında doğru değil bunlarOnların istediğiYalnızca mutluluk
 
 

 
Mutluluk arıyorsan baktığın her yerdeMutluluk,kendi güler yüzündeMutluluk,seni sevenin gözlerindeMutluluk, nefes almanın ötesinde
 

 
 

 
Emeğine yüreğine sağlık...
Su_MiSaLi_
Per Haz 27, 2013 12:45 pm
 
Foruma git
Konuya git

"Farkında"Olmalı İnsan

Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen…Bir Damlacık Sudan Nasıl YaratıldığınıFark Etmeli.Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını Ve En Sonunda Bir Metre Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını Fark Etmeli.Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahrete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu Fark Etmeli.Henüz Bebekken “Dünya Benim!”Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı Olduğunu, Ölürken De Aynı Avuçların “Her Şeyi Bırakıp Gidiyorum İşte!” Dercesine Apaçık Kaldığını Fark Etmeli.Ve Kefenin Cebinin Bulunmadığını Fark Etmeli. Baskın Yeteneğini Fark Etmeli Sonra.Azraillin Her An Sürpriz Yapabileceğini, Nasıl Yaşarsa Öyle Öleceğini Fark Etmeli İnsanVe Ölmeden Evvel Ölebilmeli.Hayvanların Yolda Kaldırımda ÇöplükteAma Kendisinin Güzel Hazırlanmış Mükellef Bir Sofrada Yemek YediğiniFark Etmeli.Eşref-İ Mahlûkat (Yaratılmışların En Güzeli) Olduğunu Fark Etmeli.Ve Ona Göre Yaşamalı.Gülün Hemen Dibindeki Dikeni Dikenin Hemen Yanı Başındaki Gülü Fark Etmeli.Evinde 4 Kedi 2 Köpek Beslediği Halde Çocuk Sahibi Olmaktan Korkmanın Mantıksızlığını Fark Etmeli.Eşine “Seni Çok Seviyorum!” Demenin Mutluluk Yolundaki Müthiş Gücünü Fark Etmeli.Dolabında Asılı 25 Gömleğinin Sadece Üçünü Giydiğini Ama Arka Sokaktaki Komşusunun O Beğenilmeyen Gömleklere Muhtaç Olduğunu Fark Etmeli.Zenginliğin Ve Bereketin Sofradayken Önünde Biriken Ekmek Kırıntılarını Yemekte Gizlendiğini Fark Etmeli.Annesinden Doğarken Tertemiz Teslim Aldığı Gırtlağını 60-70 Yıl Sonra Sigara Yüzünden Azrail’e Soba Borusu Gibi Teslim Etmenin Emanete Hıyanet Sayılacağını Fark Etmeli.63 Yıllık Ömründe Hiç Karnı Doymayan Bir Peygamber’in Ümmeti Olarak Aşırı Beslenme Yüzünden Sarkan Göbeğini Fark Etmeli.FARK ETMELİ.Ömür Dediğin Üç Gündür,Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,O Da Bugündür
KoRaTeS__
Cum May 31, 2013 10:53 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: "Farkında"Olmalı İnsan



emeğine sağlık korateş paylaşım için ayrıca tşklr

huzun_gecesi
Cum May 31, 2013 6:46 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: "Farkında"Olmalı İnsan

yaşam ellerimizin arasından kayıp giderken
farkedemediklerimiz ne kadar da çok aslında
farkında olduklarımızın yettiğini sanarken 
ne kadar da aldanıyoruz aslında...boshayaller  misali

çok güzel bir paylaşım olmuş teşekkürler   Cann

Su_MiSaLi_
Per Haz 27, 2013 10:14 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Re:sizce iyi Bir insanda olması gereken özellikler

İYİ İNSAN İyi insan gülen ve güldürendir Kin ve nefreti içinde söndürendir Kederi kısaltıp sonunu görendir İyilik edip, iyilik sevendir İyi insan kendini yeniler Başkalarını destekler Altını üstünü görür, hırsını yener İyilik edip, iyilik verendir İyi insan daima öğrenir ve öğretir Herkesi bağışlar, kusurları örtendir Kusurlarını görüp düzeltendir İyilik edip, iyilik görendir İyi insan ayırmadan herkesi kabul eder Kimseyi dışlamaz, herkesi sever Tutarlıdır sorunları sabırla savar İyilik edip, iyilik serendir İyi insan öfkeden korkar, kaçar Beklenmedik olaylara hazır, bilgece yaşar Kırılmaz, küsmez herkes buna şaşar İyilik edip, İYİLİĞİ HAK EDENDİR 
huzun_gecesi
Per May 30, 2013 3:17 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Re:sizce iyi Bir insanda olması gereken özellikler

İYİ BİR İNSAN DÜRÜST OLUR.EMPATİ KURAR HER ZAMAN. YANİ KENDİSİNE YAPILMASINI İSTEMEDİĞİ ŞEYİ BAŞKASINA YAPMAZ.İNSANLARI AYIRMAKSIZIN SEVER.SORUMLULUK SAHİBİ OLUR.ONURLUDUR.KİMSE KARŞISINDA ONURUNU AYAKLAR ALTINDA ÇİĞNETMEZ.PRENSİP SAHİBİDİR.YARDIMSEVERDİR.HERKESE YARDIM EDER.ZOR GÜN DOSTUDUR.....
 
'SİZİN EN HAYIRLINIZ AİLESİNE KARŞI EN İYİ OLANINIZDIR.                                                                        HZ. MUHAMMED(S.A.V.)    Bence iyi bir insanda bulunması gereken özellikleri aramaya gerek yok  PEYGAMBERİMİZ BUNA EN GÜZEL ÖRNEK DEĞİL Mİ?
 
Su_MiSaLi_
Per Haz 27, 2013 10:04 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: "Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar" Türküsünün Hikay

"Zahidem" Türküsünün Hikayesi Nedir,
           Halk arasında “Zahidem” adıyla ün yapan türkünün şairi Aşık Arap Mustafa, 1901 yılında Çiçekdağı’na bağlı Orta Hacı Ahmetli köyünde dünyaya gelmiştir. Babasını annesini çok küçük yaşlarda yitirdi. İlk önce bir akrabasının himayesinde, daha sonraları da onun bunun yanında büyüdü.Arap Mustafa’nın babası düğünlerde, toplantılarda “Koca Oyunu” adı verilen oyunda “Arap” rölünü üstlenirdi. Bu nedenle Mustafa’ya da “Arap” lakabı takılmıştır. Kimsesiz kalan Arap Mustafa 10 yaşına gelince Yukarı Hacı Ahmetli köyünden Hacı Bürozadeler’den Mehmet’e çiftçi durdu. Zaman içinde çalışkan, babayiğit, giyimine özen gösteren yakışıklı bir delikanlı olan Arap Mustafa, Ağasının yeni yetişen Zahide’ye gönlünü kaptırdı. Fakir ve kimsesiz olduğundan bu sırrını bir türlü açığa vuramadı.20’sinde askere giden Mustafa’nın aklı, deliler gibi sevdiği Zahide’de kalmıştı. Köydeki dostlarına mektuplar göndererek Zahide’den haber almaya çalışan Arap Mustafa, Zahide’nin başka biriyle evlendirildiğini ve düğünün’ün de bir hafta sonra olacağını duyunca üzüntüsünü aşağıda içli mısralara dökmüştür. Türküyü Neşet Ertaş plağa okuyup tanıtmıştır. (1)
    
Zahide Kurbanım n'olacak HalimGene bir laf duydum kırıldı belimGelenden gidenden haber sorarımZahidem bu hafta oluyor gelinHezeli de deli gönül hezeliÇiçekdağı döktü m'ola gazeliDolaştım alemi gurbet gezeliBulamadım Zahidem'den güzeliAy ile doğar da gün ile aşar,Zahide’mi görenin tebdili şaşarİyinin kaderi kötüye düşer,Diken arasında kalmış gül gibi. Zahide’m kurbanım kurtar bu dardanBaban anlamadı bizim bu haldanKekiline sürmüş kokulu yağdan,Derdin beni del’ediyor Zahide’m.Ziyaret’ten çıktım Cender’in özüKum gibi kaynıyor Zahide’m gözüAslını sorarsan esalet yerdenHacı Bürolardan Mehmet’in kızı.Gurbet ellerinde esinim esirZahide’m kurbanım hep bende kusurEğer baban seni bana verirseNemize yetmiyor el kadar hasır.Çiçekdağı’nda da hiç gitmez dumanZahide’rn kurbanım hallarım yamanYapamadım şu babayın gönlünüFakir diye bana vermedi baban.Anamdan doğalı çok çektim cefa,Şu yalan dünyada sürmedim sefa,Adımı namımı soran olursa,Orta Hacı Ahmetli Arap Mustafa  
 
 

 Mekanları cennet, toprakları bol olsun hayatlarını kaybeden ozan ,şair aşıklarımızın...Tutkum Teşekkürler Mihran öyküsü ve hikayesi için bitanem sana...

 
 
 

 
 
 
 
Siyahin_Matemi
Per Haz 27, 2013 8:11 am
 
Foruma git
Konuya git

Üstad'tan Ramazan Hatırası..

Şimdi, masum çocuklara değil, Ramazan günü açıkca ve iftihar edercesine sigaralarini tüttüren her vasıf dışı insanlara o hamal kılığı içindeki saffet ve hassasiyetle hitap etmek istiyorum: Günahınızı niçin Allah'la aranızda bırakmıyor ve sanki onun reklamını yaparcasına, zedelediğiniz Allah hakkına kul hakkını da ekliyorsunuz? Üstad Necip Fazıl Kisakürek



Bir Ramazan Hatırası Çocuktum. 6-7 yaşlarında var yoktum. Bir Ramazan günüydü. Çemberlitaşta oturduğumuz büyük Konaktan sokağa çıktım. İleride, bir sehpaya oturttuğu tablasından çoluk çocuğa şeker meker satan birini gördüm. 10 para mı, 20 para mı, ne verdiğimi hatırlayamadığım bir horoz şekeri satın aldım. Şekeri eme eme konağa dönmek üzereydim ki, üzerime hamal kılıklı bir adam çullandı. Yarı ciddi, yarı şakacı bir edâ ile haykırdı: -Şu bacaksıza da bak! Sokakta, elâlemin karşısında yiyor! Ödüm patlamıştı sanki... Şekeri yere attım ve evime doğru koşmaya başladım. Adam beni kapıya kadar kovaladı. Konağın açık kapısını bu herifin suratına çarparcasına kapatıncaya kadar adeta baygınlık geçirdim. Şimdi, masum çocuklara değil, Ramazan günü açıkca ve iftihar edercesine sigaralarini tüttüren her vasıf dışı insanlara o hamal kılığı içindeki saffet ve hassasiyetle hitap etmek istiyorum: -Günahınızı niçin Allah'la aranızda bırakmıyor ve sanki onun reklamını yaparcasına, zedelediğiniz Allah hakkına kul hakkını da ekliyorsunuz? Eskiden Ermenisi, Rumu, Yahudisi bu kul hakkına tecavüz etmemek için Ramazanlarda müslümanların karşısında oruca aykırı bir harekette bulunmazlardı. Düşünün, sizin derekeniz ne olmali! Hamalın kovaladığı çocuk bugün 75 yaşında ama, kovalayanın soyundan kimse kalmadı.
Turku
Sal Tem 02, 2013 10:41 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Kendi Kazdığı Kuyuya Kendi Düştü...

Dört özellik vardır ki, kimde bulunursa, Allah o kimseyi cehennemden uzak kılar ve onu şeytandan korur: Kötü bir şeyi yapmak isterken iradesine hakim olan; Nefsi istemediği halde, güzel bir şeyi yapan; Bir şeyi canı çekip, iştah duyduğunda nefsine engel olan; Öfkelendiğinde, öfkesini tutan... 4 özellik daha vardır ki, kimde bulunursa, Allah rahmetini o kimse üzerine yayar ve onu cennetine koyar: Bir yoksulu koruma altına alan; Zayıfa merhamet eden; Emri altındakilere (işçi ve hizmetçilerine) yumuşak davranan; Anne babasına bağış ve iyilikte bulunan." Hz. Muhammed (SAV) Bu güzel paylaşımınız için emeğinize yüreğinize sağlık.
 
Hacegan__
Cum Tem 19, 2013 11:09 am
 
Foruma git
Konuya git

ANAHTAR KABE

Sanmayın öyle muhteşem bir yapısı var. 18 ayar altın işlemi kapısı var. Kuş, uçmaz kervan geçmez bir yerden tapusu var. Dünyanın, ahretin anahtarıdır KÂBE.
Gecenin karanlığı örtüsünün boyası, Altın simlerle işli üzerinde yazısı, Tavaftaki meşaket ruhların tek sefası, İnanmaya şehadetin anahtarıdır KÂBE.
Örtüsü halkalarla mermerlere çakılı, Okuyamadım hangi ayetler var yazılı, Orhan burda fark etti başındaki akılı, Kulluğun, ibatedin anahtarıdır KÂBE.
Kalpler onunla açılır, onunla kapanır. Arşı ala yeryüzüne Kâbe’yle bağlanır. Allah için riyasızca onda ağlanır. Hacerül Esvedle cennete anahtardır KÂBE.

Yüz çevirme hiç gafletle Kâbe’den öteye. Doyulmaz koklamaya doyulmaz öpmülmeye. Gelmedin Orhan kullarla sohbet etmeye. Allah ile sohbete anahtardır KÂBE.
İçtiğin zemzemdir memba suyu değil, Çevreyi tarayarak içmen doğru değil. Cenneteki Kevser şarabı olduğunu bil. Saygıya, dikkate anahtardır KÂBE.
Herkes birbirinden çok heycanlı, telaşlı. Herkesin yüzü hüzünlü, göz pınarı yaşlı. Kadın, erkek, sakat, sağlam, her renkten genç, yaşlı, Her gönülde hasrete anahtardır KÂBE.
Şüphesiz ki Hacerül esved, zemzem cennetten, Çıkarılmış değilmi ilk kul Âdem cennetten Tövbenin kabulu apaçık belli ayetten Tavafıyla cennete ANAHTARDIR KÂBE

Dayadımda kalbimi bir ara siyah örtüye. Korktum kaldım alnımdamı kalbim diye. Başladım alnımı ben elimle ellemeye. Alnımdaki işareti anahtardır KÂBE.
Seccadesine işlemişte Kâbe resmini, Hacı olsa ne fayda o zavallının ismi. Yürüyen puttan farkızdır beden denen cismi. Böyle kalp kilidine anahtardır KÂBE.
Hacer kaldı mahzun, hemde çocuk İsmaille, Biraz hurma yiyecek, birkaç günlük su ile. Kıyamete kadar anılacak dua ile. Allaha Tevekküle anahtardır KÂBE.
(Orhan Afacan)
Turku
Pts Tem 22, 2013 2:24 am
 
Foruma git
Konuya git
cron