22 sonuç bulundu

Geri dön

KIRLANGIÇ VE ADAM

Kırlangıçın biri, bir adama aşık olmuş.Pencerenin önüne konmuş,bütün cesaretini toplamış,röleli tüylerini kabartmış,güzel durduğuna ikna olduktan sonra küçük sevimli gagasıyla cama vurmuş.Tık..tık..tık..Adam cama bakmış.Ama içeride kendi işleriyle uğraşıyormuş.Biraz meşgulmuş! Kimmiş onu işinden alıkoyan? Minik bir kırlangıç! Heyecanlı kırlangıç, telaşını bastırmaya çalışarak, deriiiinn bir nefes almış, şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış.`-Hey adam!Ben seni seviyorum.Nedenini,niçinini sorma.Uzun zamandır seni izliyorum.Bugün cesaret buldum konuşmaya.Lütfen pencereyi aç ve beni içeri al.Birlikte yaşayalım`.Adam birden parlamış.`-Yok daha neler? Durduk yerde sende nerden çıktın şimdi? Olmaz, alamam` demiş.Gerekçeside pek sersemceymiş. `Sen bir kuşsun! Hiç kuş,insana aşık olur mu?`Kırlangıç mahçup olmuş. Başını önüne eğmiş. Ama pes etmemiş,bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş,gülümseyerek bir kez daha şansını denemiş:`Adam, adam! Hadi aç şu pencereyi. Al beni içeri! Ben sana dost olurum. Hiç canını sıkmam!`.Adam kararlı, adam ısrarlı: `Yok, yok ben seni içeri alamam`demiş. Biraz daha kabalaşmış ve lafı kısa kesmiş.`İşim gücüm var, git başımdan`.Aradan bir zaman geçmiş, kırlangıç son kez adamın penceresine gelmiş:`Bak soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda. Aç şu pencereyi al beni içeri. Yoksa sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım. Çünkü ben ancak sıcakta yaşarım. Pişman . olmazsın, seni eğlendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hemde sende yalnızsın, yalnızlığını paylaşırım` demiş.Bazıları gerçekleri duymayı sevmezmiş. Adam bu yalnızlık meselesine içerlemiş. Pek bir sinirlenmiş. `-Ben yalnızlığımdan memnunum` demiş. Kuştan onu yalnız bırakmasını istemiş. Düpedüz kovmuş. Kılangıç,son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca başını önüne eğmiş, çekip gitmiş. Aradan zaman geçmiş. Adam önce düşünmüş, sonra kendi kendine itiraf etmiş:`-Hay benim akılsız başım.`demiş.`-Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik . bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim ki? Şimdi böyle kös kös oturacağıma keyifli bir vakit geçirirdik birlikte.`Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş.Yine de kendi kendini . rahatlatmayı ihmal etmemiş:`Sıcaklar başlayınca,kırlangıçım nasıl olsa yine gelir.Bende onu içeri alır,mutlu bir hayat sürerim`diye düşünmüş ve . çok uzunca bir süre,sıcakların gekmesini beklemiş.Gözü yollardaymış.Yaz gelmiş,başka kırlangıçlar gelmiş ama...Onunki hiç görünmemiş.Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna.Kırlangıç yokmuş! Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş. Olanları anlatmış.Bilge kişi gözlerini adama dikmiş ve demiş ki;`Kırlangıçların ömrü 6 . aydır...`
 
 
esmersevda
Çar Tem 24, 2013 10:23 pm
 
Foruma git
Konuya git

ATEŞ VE SU

ATEŞ VE SU
Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında
sevdalanmış onun deli dalgalarına.
Hırçın hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa
Demiş ki suya: Gel sevdalım ol, Hayatıma anlam veren mucizem ol…
Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş;
Yüreğim sana armağan… Sarılmış ateşle su birbirlerine
sıkıca, kopmamacasına…

Zamanla su, buhar olmaya, ateş, kül olmaya başlamış.
Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı…
Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de
yüreğindeki kederi de alıp gitmiş uzak diyarlara su…
Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları…
Aramış suyu diyarlar boyu,
günler boyu, geceler boyu
Bir gün gelmiş, suya varmış yolu
Bakmış o duru gözlerine suyun,
biraz kırgın, biraz hırçın.
Ve o an anlamış; aşkın bazen gitmek olduğunu.
Ama gitmenin yitirmek olmadığını….
Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla.
İşte o zamandan beridir ki:
Ateş sudan, su ateşden kaçar olmuş..
Ateşin yüreğini sadece su,
Suyun yüreğini Sadece ateş alır olmuş…
esmersevda
Per Tem 25, 2013 6:05 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Rivayetler Kur'an ın Önüne Geçerse

Bizlerin Kur’an ı anlamaya çalışırken unutmamamız gereken, İslam dininin akıl ve ilim dini olduğudur. Yaradan bir emir veriyorsa, onun ilimle ve akılla çelişmesi mümkün değildir. Birkaç damla emilen sütten, hiçbir şey olmayacağını, bünyeyi kalıcı etkilemeyeceğini, uzun zaman emerek gelişimini, bu şekilde tamamlamasının gerektiği, ilmi ve akli bir düşüncedir.
esmersevda
Per Tem 25, 2013 11:37 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Peygamberimizin Kur'an ı Açıklaması Sözünden Ne Anlamalı

(Kur'an, her yönüyle bir haritadır. Kendimizi o haritanın bir yerinde bulamazsak, hakikatin parçası da olamayız...)
 
 
 
Kur’an ın bir yerinde olmak istiyorsak, ondan nasiplenip kurtuluşa ermek istiyorsak, lütfen Kur’an ı anlamak için, yine Kur’an dan yardım alalım. Kur’an bizlere kendisini anlatacak, nuruyla nurlandıracak ve bizleri en doğruya ulaştıracaktır. Allah boşuna, Kur’an ın ipine sarılın demiyor.
 
 
 
Dilerim Rabbimden, Kur’an ın ipine sıkı sıkı sarılan, onu anlayabilmek için çırpınan, çaba harcayan, kendi imtihanını başkasına bırakmadan, düşünerek iman eden, Rabbin halis kullarından oluruz.
ALIŞILMIŞIN DIŞINDAKİ KONU VE AÇIKLAMALARINIZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜRLER      YAZILARINIZI  DAHA SIK YAYINLARSANIZ KENDİ ADIMA ÇOK SEVİNİRİM   TEKRAR TEŞEKKÜRLER
esmersevda
Çar Tem 31, 2013 8:56 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Kur'an ı Bolca Okumalıyız, Ama Nasıl Okumalıyız

Dilerim cümlemiz, Kur’an ı anlamak adına çaba harcayan, Onu anlaşılması zor ilan etmeden onun ipine sarılan, ayetler üzerinde düşünen aklını kullanarak iman eden, mahşer günüde, bu dünyada yaptıklarından pişmanlık duymayan, Rabbin halis kullarından oluruz.
esmersevda
Per Ağu 01, 2013 6:10 pm
 
Foruma git
Konuya git

HAZRETİ EYYÜB' UN SABRI

Hazreti Eyyüb'un Sabrı Allahü Teâlâ'nın has kulu Eyyûb aleyhisselâm, îshak aleyhisselâmın oğlu lys'in oğullarından olup Yûsuf aleyhisselâm ile çağdaş bulunuyordu. Geniş serveti, arazisi, sürüleri ve çok evlâdı vardı. Allahü Teâlâ'nın bu nimetlerine karşı şükrünü tam ifa eder, gece ve gündüzünü ibadetle geçirirdi. Fakat onun bu ibâdet ve tâatlerini hazmedemeyen Şeytan, kendisine mal ve evlâd acısı, azabda elem, meşakkat ve bedende zahmet ile dokunmuştu. Bütün bunlara karşı senelerce gösterdiği büyük sabrın nihayetinde Rabbına şöyle nida etti: — Ey Rabbim, benim halim şu. Zahmet ve acı ile bana Şeytan dokundu, vesveseye yol buldu. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin. Allahü Teâlâ da cevaben şöyle buyurdu: — Depren ayağınla, işte —yani deprenince bir kaynak zuhur etti— sana bir yıkanacak su, serin ve içecek. Yıkan ve iç, için dışın iyileşsin, yorgunluğun dinlensin, yüreğin soğusun. Ne kadar dikkate şayan bir noktadır ki, Allahü Teâlâ, Eyyûb aleyhissclâmın duasına cevap olan kurtuluş mucizesini verirken bile evvelâ ona böyle bir hareket emretmiştir. Burada bir emir Hz. Eyyûb'a söylendiği gibi Kur'ân-ı Kerîm'de hikâye olunarak Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm'a hitaben bir itirazı cümle imiş gibi bir imâ da yapılmıştır. Ayak vurmak, ayakla deprenmek, mengilemek, olduğu yerde tepinmeye, çabalamaya veya sefer veya hicret veya gaza etmeye, yani cihadın mümkün olabilen her kısmına uygun olabileceğine göre bu imâ, kıssanın hisse noktalarından birini teşkil eder. Eyyûb aleyhisselâmın deprendiği bu arzın Gabiye olduğu naklolunmuştur. Allahü Teâlâ, Eyyûb aleyhisselâma bu hareket emrinden sonra şöyle buyurdu: — Elinle bir demet tut da vur onunla ve yemininde durmamazlık etme! Hz. Eyyûb hastalığı sırasında bir hâdise dolayısiyle zevcesine yüz deynek vurmaya yemin etmişti. Bu suretle bir demet yaparak vurmakla yeminin yerine geleceği kendisine ruhsat olarak gösterilmiş ve had ile yeminlerde bu; «Eyyûb ruhsatı» nâmiyle baki kalmıştır. Allahü Teâlâ, Eyyûb aleyhisselâmı çok sabırlı bularak onun güzel kulluğunu methetmiş, ona bütün ehlini yani evlâd, servet ve sıhhatini, beraberlerinde daha bir mislini rahmet olarak hem de temiz akıllılar için bir ibret dersi; ibâdet edenler için bir hatıra olarak bahsetmiştir
esmersevda
Cum Ağu 02, 2013 8:08 am
 
Foruma git
Konuya git

AYRILIK NEDİR BİLİRMİSİNİZ

Ayrılık Nedir Bilir misiniz..
ayrılık nedir bilir misiniz ayrılık kanadı kırık bir kuştur. ayrılık kavuşmayan varılmayan, bitmez yollarda yokuştur. ayrılık hüzündür yalnızlıktır ayrılık olmayan sabahın gecesidir ayrılık duymayan kulağın sesi, görmeyen gözün hayat gailesidir. ayrılık uzaklardan gelmeyen yolcu ayrılık gittikçe büyüyen bir çığdır ayrılık dili tutulmuş gibi bülbülün, suskunluğa gömülen çığlığıdır ayrılık geçmişi olmayan anlarda, ayrılık şarkılarıyla avunmalardır. ayrılık rüzgarını kaybeden yağmurların, yaban elin göğüne yağmasıdır ayrılık solan son yapraktır dalda ayrılık elle tutulamayan dumandır ayrılık büyümeyen çocuk kucağında, ha bire avuntuyla kandırılmaktır ayrılık kabuk bağlamayan yara ayrılık rengini kaybetmiş gökkuşağı ayrılık kalabalıklar içinde bir an, görmek istediklerini gizleyen gözbağı ayrılık nedir bilir misiniz? ayrılık...
esmersevda
Cum Ağu 02, 2013 8:35 am
 
Foruma git
Konuya git

ATATÜRK'ÜN DÜRÜSTLÜĞÜ

Mustafa Kemal Atatürk'ün en önemli erdemlerinden birisi de, koşullar ne olursa olsun dürüst olması, her zaman doğruyu söylemesi ve doğru bildiğini açıkça ifade etmekten asla çekinmemesiydi. Şu sözleri bunun en güzel örneğidir: Ben düşündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda lüzumu olmayan bir sırrı kalbimde taşımak iktidarında olmayan bir adamım. Çünkü ben bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın huzurunda söylemeliyim. Arkadaşlar birbirimize daima hakikati söyleyeceğiz. Felaket ve saadet getirsin, iyi ve fena olsun, daima hakikatten ayrılmayacağız. Milletin başkanı olan kişinin halka doğruyu söylemesi ve halkı aldatmaması, halkı genel durumdan haberdar etmesi son derece önemlidir Atatürk'ü büyük bir asker, kusursuz bir devlet adamı yapan en önemli özelliklerinden birisi halkına karşı her zaman açık olmasıydı. Atatürk açıklığın, dürüstlüğün ve doğruluğun pek çok felaketi engelleyici gücü olduğunu biliyordu. Sorunların gizlenerek değil, ortaya konulup el birliği ile üzerine gidilerek çözülebileceğine inanıyordu. "Kamuoyunu gerçek durumla karşı karşıya bırakmayı yeğlerim." derken de bu anlayışını en güzel şekilde ifade etmekteydi. Büyük Önder'in açıklığa, dürüstlüğe ve samimiyete verdiği önemi gösteren diğer bazı sözleri de şöyledir: Bir şeyi vicdanen iyi yaptığımıza, sözlerimizin iyi olduğuna inanıyorsak, onu olduğu gibi açık, tereddütten ve belirsizliklerden arınmış olarak anlatmayı amaçlamalıyız. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir
Keşke etrafımızdaki 10 kişiden birinde bu dürüstlüğü görebilsek
esmersevda
Cum Ağu 02, 2013 8:20 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: İMAN'IN İNSANA VERDİĞİ HUZUR VE MUTLULUK..

Yalnız, islam kalplerin dinidir.

Kalp, gerek madde, gerekse mana olarak bütün organların, his ve duyguların merkezidir. Kalp yüreğimizde bulunan nurdan bir cevherdir.Alimler buna "kalb-i Hakiki" derler.

Hakik-i kalp, Rabbani, ruhani bir latifedir. Ve insanın hakikatidir. Özüdür.

İnsan da Rabb'ini tanıyan, iman edip, ibadet yapmaktan zevk alan bu kalptir. ALLAH'u teala ile muhatap olan odur.

Her yaratılan gibi kalp de eksik ve muhtaç yaratılmıştır. İhtiyaçları, ancak ALLAH'ı bilmek, sevmek ve O'na teslim olmakla giderilir.

ALLAH (c.c.) Hac süresi 46.Ayette buyuruyor:

"Yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılarmı ki, (kendilerinden önce, isyanları sebebiyle helak olanlardan geriye kalanları görsünler de, akledecekleri kalpleri, işitecekleri kulakları olsun.Zira gözler kör olmaz, fakat göğüslerdeki kalpler kör olur."

Bu ayet akletme ve düşünme eyleminin kalp ile gerçekleştirildiğini açık bir şekilde belirterek, aklın sanıldığının aksine beyinde değil kalpte olduğunu haber veriyor. Yani aklın merkezi kalptir.

ALLAH (c.c.) Araf /179'da buyuruyor:

"Andolsun ki biz, cehennem içinde birçok insan yarattık ki, kalpleri vardır fakat onlarla anlamazlar. Gözleri vardır fakat onlarla görmezler,Kulakları vardır fakat onlarla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidirler, hatta daha sapıktırlar.İşte gafil olanlar onlardır."

İnsan kalbi ile düşünmekte, kalbi ile anlamakta.

Akıl bağımsız bir cevher olmayıp, manevi kalbimizin bir fonksiyonudur...
esmersevda
Cmt Ağu 03, 2013 9:39 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Kur'an ın Namaz Konusunda Verdciği Detaylar

ÇOK GÜZEL KONUYA DEĞİNMİŞSİNİZ  AYETLERLE ÇOKTA GÜZEL ANLATMIŞSSINIZ  TEŞEKKÜRLERRRRRRRRR

esmersevda
Pzr Ağu 18, 2013 9:00 pm
 
Foruma git
Konuya git

ŞEVVAL AYININ FAZİLETİ

ŞEVVAL AYININ FAZİLETİ

ŞEVVAL AYININ FAZİLETİ
Ebu Eyyub el-Ensari’den rivayet edilen bir hadiste Resul-i Ekrem (s.a.v),
“Kim Ramazan ayında oruç tutar sonra da Şevval ayından altı gün oruç tutarsa bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur” buyurmuştur.
Âlimlerin geneli şevval ayında altı gün oruç tutmayı müstehap görmüşlerdir.
Bu ayda altı gün orucun ne şekilde tutulacağına dair üç görüş vardır
1-Altı gün orucu şevval ayının başında ve peşpeşe tutmak müstehaptır. İmam-ı Şafii ve İbnu Mübarek bu görüşü savunmuşlar ve görüşlerine şu hadis-i şerifi delil olarak getirmişlerdir:
“Kim bayramın birinci gününden hemen sonra peşpeşe altı gün oruç tutarsa, senenin tamamını oruçlu geçirmiş gibi olur.”
2-Bu ayda tutulan altı gün orucun peşpeşe veya ayrı ayrı tutulmasının bir farkı yoktur. Bu, Vekı’ ve İmam-ı Ahmed b. Hanbel’in görüşüdür.
3-Bayramın hemen peşinden tutulmaz. Çünkü o günler yeme ve içme günleridir. Üç gün eyyam-ı bi’den önce üç gün de eyyam-ı bi’den sonra tutulur. Ma’mer ve Abdurrezzak da bu görüşü savunmuşlardır. Ata’dan (rah), “Kaza orucu olan kimselerin bu orucu tutmaları mekruhtur” görüşü rivayet edilmiştir.
Âlimlerin genelinin görüşü ise bayramın ikinci günü oruç tutmanın mekruh olmadığıdır.
Ashabdan ve tabiinden bir grup, Ramazan bayramının birinci günü ve Kurban bayramı günleri hariç oruç tutmaya devam etmişlerdir. Ümmü Seleme’nin (r.anha), ailesine şöyle söylediği rivayet edilmektedir:
“Kim Ramazan ayında oruç tuttuysa, bayramın ikinci günü de oruç tutsun! O gün oruç tutan senenin tamamında oruç tutmuş gibi sayılır.”
Şa’bi (rah) şöyle derdi: “Ramazandan sonra bir gün oruç tutmam, bana senenin tamamında oruç tutmaktan daha sevimli geliyor.”
ŞEVVAL AYININ TAMAMINI ORUÇLU GEÇİRMEK
Bu konuda Resul-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kim Ramazan ve Şevval ayını oruçlu geçirir ve pazartesi, perşembe günleri de oruç tutarsa Cennet’e girer.”
Resul-i Ekrem'e (s.a.v) bütün zamanı oruçlu geçirme ile ilgili sorulduğunda, şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki ailenin senin üzerinde hakları vardır. Ramazanı, onun peşinden gelen ayı, pazartesi ve perşembe günlerini oruçlu geçir! Böyle yaparsan bütün zamanı oruçlu geçirmiş, aynı zamanda iftar da etmiş olursun.”
Usame b. Zeyd (r.a) haram ayları oruçlu geçiriyordu. Resul-i Ekrem (s.a.v), ona: “Şevval ayını oruçlu geçir!” buyurdu. O da, haram aylarda oruç tutmayı bıraktı ve ölene kadar Şevval ayını oruçlu geçirdi.
Ramazan ayını ve şevval ayından altı günü oruçlu geçirmenin, bütün zamanı oruçlu geçirmek gibi sayılmasının hikmeti nedir, diye sorarsan, cevabı şudur:
Yüce Allah katında iyilikler on ile çarpılır. Buna göre Şevval ayında oruç tutmak, iki ay oruç tutmaya denk düşer. Bu konuda Resul-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Ramazan ayında oruç tutmak, on ayın orucuna denktir. Şevval ayında altı gün oruç tutmak da iki aya denktir. Bunları toplamı ise seneyi tamamlar.”
Ramazan ayının on aya denk olması için yirmi dokuz veya otuz gün olmasının bir farkı yoktur.
                                                                              Cafer AKÇAY
esmersevda
Çar Ağu 28, 2013 9:49 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: İslam Geleneğinde Sünnet Olma Konusu..

Allah ın emirlerini bilelim, emin olalım, daha sonrada güzel geleneklerimizi elbette devam ettirelim, ama gelenekleri Allah emridir demeden, dinselleştirmeden, bunu da iyice bilelim.

esmersevda
Çar Ağu 28, 2013 9:58 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Yüreğinize gül ekin...

Güllerin güzelliği, renklerin ahengi, kokuların letafeti, Meyvelerin zerafeti Senin rahmetinin yansımasındandır. Sen ki kimseye muhtaç değilsin; Rahmetinle cümle muhtaçları görüp gözetirsin. Şu çorak gönlüme rahmetini indir. Senin varlığın kimsenin varlığına muhtaç değil; Rahmetinle herşeyi heran var edensin. Şu fani ömrümü sonsuzluğa eriştir. Senin rahmetin olmasa kimse kimseye yar değil; rahmetin sayesinde kimse kimseye ağyar değil. Şu mahsun kalbime müjdeni yetişdir. Senin vechine bakmayan herşey fanidir; rahmetin sayesinde ayrılıklar ve hicranlar baki değil. Şu telaşlı ruhumu vuslatınla yatıştır. 
esmersevda
Per Ağu 29, 2013 8:11 am
 
Foruma git
Konuya git

Allah Aşkını Hissediyor musunuz?

 
 
 
 
Allah Aşkını Hissediyor musunuz? 
 
Mümin dünyaya Allah’a aşkla bağlanmak için gelir. Yalnızca O’na kul olmak, O’na şevkle ibadet etmek, içinde tutkulu aşkı hissetmek, Rabb’ine deli aşık olmak için gelir.Mutluluk Allah sevgisiyle, Allah aşkıyla olur, bunun dışında kalpler tatmin olmaz, kurtuluş gerçekleşmez. İnsan yüzlerce yol dener ancak başka türlü mutlu olamaz. Yaşaması gereken, samimi Allah sevgisi ve gerçek Kuran ahlakıdır.Aşık sevdiğini gücendirmekten, onun sevgisinin yok olmasından çok çekinir. Allah’a aşkla bağlı insan, bundan daha şiddetle içi titreyerek Allah korkusunu yaşar. Allah’ın hoşnutluğundan mahrum kalmaktan korkar... Allah’tan gücü yettiğince korkan insan, O’nun buyruklarına uyma konusunda çok daha dikkatli olur; en çok Rabb’ini sever ve en çok O’na saygı duyar.Her an Allah aşkıyla yanmak, insana bir enerji ve canlılık verir. Bu ruhla yaşayan, Allah’a derin bir teslimiyeti ve Allah korkusunu derinden hisseden, Kur’an’a tam tabî olan mümin için tedirgin olacağı, rahatsızlık duyacağı bir şey yoktur. İnsan ancak Allah aşkıyla huzur bulabilir, tevekkül edip rahat olabilir.Samimi mümin, Allah’ın vereceği her şeye razıdır. Her türlü sonuca razı olarak Allah’a teslim olur. Allah’ın razı olması için, o da Allah’tan razı olur. Allah ne musibet verirse versin, aşkla sever Allah’ı, ne yaşarsa yaşasın aşkı devam eder.“Rableri Katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O’ndan razı (hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden ’içi titreyerek korku duyan kimse’ içindir.” (Beyyine Suresi, 8) Bediüzzaman Allah aşkını şu sözlerle dile getirir: “ Aşk, şiddetli bir muhabbettir. Fâni sevgililere yönelik olduğu vakit, ya o aşk kendi sahibini daimî bir azap ve elemde bırakır. Veyahut o mecazî sevgili, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için, kalıcı bir sevgili arattırır; geçici sevgiliye değil, Allah’a olan aşka dönüşür.” Allah’a derin aşkla bağlı mümini Rabb’ine kavuşturacak olan, ölümdür. Ölüm, dünya metaına olan hırsı ortadan kaldıran kesin delildir ve mümin için cennete açılan bir kapıdır. Nefsi müthiş terbiye eden, ahlakı güzelleştiren en önemli sebeplerin başında gelir. Ölüm korkusu, cehennem korkusu insanları çok etkiler. Bu korkular, insanların daha merhametli, şefkatli, daha akılcı, daha sevecen, daha ince düşünceli olmalarını sağlar. Ve güzel ahlakın kökenini oluşturur. Bu nedenle ölüm, mümin için cennete vesile olma, Rabb’ine kavuşma yönünde bir nimet anlamındadır.Ölümle her şeyin biteceğini, yok olacağını düşünmek korkunç bir şeydir. Oysa sonsuza kadar Allah aşkıyla yanmak, sonsuza kadar aynı şiddetli aşkla yaşamak muhteşem güzel bir duygudur. Milyarlarca yıl da geçse, Allah’ı aynı muhabbetle sevmeye devam etmek... Dileyelim Allah bu aşkı bizlere katıksızca yaşatsın; tükenmesi olmasın…
 
esmersevda
Per Ağu 29, 2013 8:37 am
 
Foruma git
Konuya git

PEYGAMBERİMİZ : SEVGİ VE RAHMET ELÇİSİ

      PEYGAMBERİMİZ : SEVGİ VE RAHMET ELÇİSİ       İnsanlığın içinde yaşadığı küresel sömürgecilik ve aldatmacılık, kirli savaşlar, işgaller ve etnik çatışmalara karşı Hz. Muhammed'in (S.A.V) örnek yaşamı kandil gibi kalpleri aydınlatıyor .Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed(S.A.V)'i karalamak için yapılan aşağılık saldırılar, İslam dünyasının Hz. Peygamber'e olan sarsılmaz bağlılığını zayıflatamadı. İnsanları şirkten arınıp tevhide bağlanmaya, kula kulluktan sakınmaya, iyilik ve takvaya çağıran Hz. Muhammed(a), Necip Fazıl'ın ifadesiyle "Çöle inen nur" idi. Kur'an-ı Kerîm'in Enbiya sûresi 107. âyet-i kerîmesinde Hz. Muhammed(a) misyonu şöyle belirtiliyor: "Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" buyuruluyor. Rahmet Peygamberi olarak nitelenen Hz. Muhammed(a), sınıf, ırk, soy, cins, servet ve tüm statü farklarına dayanan imtiyazları ortadan kaldırdı, bütün insanların bir tarağın dişleri gibi eşit olduklarını tekrarlardı hep. Üstünlük ise sadece takvada idi ve Allah katında geçerliydi. Hz. Peygamber'in insanları çağırdığı şey, kirli savaşların, işgallerin, etnik çatışmaların, küresel sömürgeciliğin ve aldatmacılığın yaşandığı, güçlerini hayra ve iyiliğe harcamak yerine toplumlar üzerinde sulta ve hegemonya kurmak isteyenlerin cirit attığı bugünkü dünyaya ve insanlığa da ilahi bir mesaj
esmersevda
Cum Ağu 30, 2013 8:27 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Maide Suresi 116-117. Ayetlerden Alacağımız Dersler

Bizler Kur’an dan habersiz, Allah ın berisinden edindiğimiz veliler, şeyhler, kendimizce belirlediğimiz Allah ın hiçbir kanıt indirmediği Allah dostları adını verdiklerimize de Kulluk etmeye kalkarsak, mahşer günü hesabın görüleceği o günün sonunda, gireceğimiz yerin neresi olduğunu Allah çok güzel anlatıyor.Din ve iman adına Allah dan başka güveneceğimiz kimsenin olmadığını, secde 4. ayet çok güzel izah ediyor. Allah ın indirdiği bilgilere uyun, onun dışında dostlar edinerek, onlara inanmayın diye sıkı sıkı tembih eden Rabbimizin sözlerini duyalım. Duymayan sonucuna katlanacaktır, bunu da hatırlatırım.Allah ın bunca ayetlerini duymazlıktan gelerek, velisi- şeyhi olmayan cennete gidemez, İslam ı doğru yaşayamaz diyenler, Allah ın tabiriyle inkârcılar topluluğuna katılmış olacağını unutmamalıdırlar.
Çok güzel açıklamışssınız  keşke herkes bu doğruluklara inanabilse
esmersevda
Cum Ağu 30, 2013 10:52 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: YaLan SözLer Üzerine Kısa Bir Yazı

Yalan, insanların birbirlerine olan güvenlerini derinden zedeler. Bir kere olsun yalanını yakaladığımız birine bir daha şüpheyle yaklaşırız. İnsanlar arasındaki ilişkilerin temeli güvene dayanır. Bu nedenle yalan söylemek insanların hayatını ve ilişkilerini de etkiler. Yalan söylemek, kötü bir davranıştır ve insanları kandırmaya çalışarak kendini akıllı sanmaktır. Başkalarına söylenilen yalan, aslında kişinin kendine söylediği yalandır.
yalanla hep kazandığını zannedersin  ama her yalan bir kayıptır 
esmersevda
Cum Ağu 30, 2013 8:23 am
 
Foruma git
Konuya git

HAŞR SURESİ'NİN MEALİ

(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)

59-HAŞR:
1 - Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ı tesbih etmektedir, O üstündür, hikmet sahibidir.
2 - Ehl-i kitaptan inkar edenleri, ilk sürgünleri yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın azabı, onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın.
3 - Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, elbette, onları dünyada başka şekilde cezalandıracaktı. Ahirette de onlar için ateş azabı vardır.
4 - Bunun sebebi şudur: Onlar Allah'a ve Resulüne karşı geldiler; Kim Allah'a karşı gelirse Allah'ın azabı şiddetlidir.
5 - Hurma ağaçlarından her hangi bir şey kesmeniz veya kökleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyle ve O'nun, yoldan çıkanları cezalandırması içindir.
6 - Allah'ın, onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince siz onun üzerine ne at, ne de deve sürmediniz. Fakat Allah peygamberini, dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeye kadirdir.
7 - Allah'ın o kent halkından, Resulüne verdiği ganimetler, Allah'a, Resul'e, ona akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, yolcuya aittir. Ta ki içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alın. Size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir.
8 - Bir de göç eden fakirlere aittir ki yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır, Allah'ın lütuf ve rızasını ararlar; Allah'a ve Resulüne yardım ederler. İşte doğru olanlar onlardır.
9 - Ve onlardan önce o yurda yerleşen imana sarılanlar kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, onları öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar umduklarına erenlerdir.
10 - Onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz! Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!"
11 - Münafıkların, kitap ehlinden inkar eden dostlarına "Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz." dediklerini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.
12 - Andolsun eğer onlar, çıkarılırsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.
13 - Onların kalblerinde sizin korkunuz, Allah'ın korkusundan fazladır. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.
14 - Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak, müstahkem şehirlerde yahut duvarların ardından (sizinle savaşmak isterler). Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalbleri dağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.
15 - (Bu yahudilerin durumu) kendilerinden az önce, işlerinin günahını tatmış olan, ahirette de kendileri için acı bir azab bulunan kimselerin (Bedir'de cezalarını bulan putperestlerin) durumu gibidir.
16 - (Yahudileri kandıran münafıkların durumu da) tıpkı şeytanın durumuna benzer ki insana "İnkâr et." dedi, (insan) inkar edince de: "Ben senden uzağım, ben âlemlerin Rabb'i Allah'tan korkarım!" dedi.
17 - Nihayet ikisinin sonu, ebedi olarak ateşte oldu. Zalimlerin cezası budur.
18 - Ey inananlar, Allah'tan korkun ve kişi, yarın için ne (yapıp) gönderdiğine baksın. Allah'tan korkun; çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
19 - Allah'ı unutup da Allah'ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın onlar, yoldan çıkan kimselerdir.
20 - Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli kurtularak isteklerine erişenlerdir.
21 - Biz bu Kur'ân'ı bir dağa indirseydik, Allah'ın korkusundan onu baş eğmiş, parça, parça olmuş görürdün. Bu misalleri düşünsünler diye insanlara veriyoruz.
22 - O, öyle Allah'tır ki O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyen bağışlayandır.
23 - O, öyle bir Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mâlik ve sahiptir, münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah puta tapanların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.
24 - O, yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını yüceltmektedirler. O, gâlib olan, her şeyi hikmeti uyarınca yapandır.
BİZLERİ ŞİRK KOŞANLARDAN DEĞİLDE, SALİH AMELİ   OLAN , İNANAN ,KENDİSİ İÇİN İSTEDİĞİNİ BAŞKASI İÇİNDE İSTEYEN,RIZANI KAZANANLARDAN EYLE...
esmersevda
Cmt Ağu 31, 2013 8:45 am
 
Foruma git
Konuya git

AMME (NEBE) SURESİ

AMME (NEBE) SURESİMekkede inmiştir 40 ayettir.BismillahirrahmanirrahimRahman ve Rahim olan Allahın adı ile başlarım1. Amme yetesaelune. 1. Neden soruşuyorlar?2. Aninnebeil'azıymi. 2.O büyük peygamberlik haberinden3.Elleziy hum fiyhi muhtelifune. 3.ki Onlar onda görüş ayrılığına düşüyorlar.4.Kella seya'lemune. 4.Hayır, ileride bilecekler!5. Sümme kella seya'lemune. 5.Hayır, hayır, ileride bilecekler!6.Elem nec'alil'arda mihaden. 6.Biz, yeryüzünü bir döşek yapmadık mı?7.Velcibale evtaden. 7.Dağları da birer kazık (yapmadık mı)?8.Ve halaknakum ezvacen. 8.Sizleri çift çift yarattık.9.Ve ce'alna nevmekum subaten. 9.Uykunuzu bir dinlenme yaptık.10.Ve ce'alnelleyle libasen. 10.Geceyi bir örtü yaptık.11.Ve ce'alnennehare me'aşen. 11.Gündüzü bir geçim vakti yaptık.12.Ve beneyna fevkakum seb'an şidaden. 12.Üstünüze yedi sağlam bina (gök) çattık.13.Ve ce'alna siracen vehhacen. 13.İçlerine parıl parıl parlayan bir kandil astık.14.Ve enzelna minelmu'sırati maen seccacen. 14.O yoğun bulutlardan şarıl şarıl bir su indirdik.15.Linuhrice bihi habben ve nebaten. 15.Onunla taneler ve otlar çıkaralım diye.16.Ve cennatin elfafen. 16.Ve sarmaş dolaş bağlar bahçeler.17.İnne yevmelfasli kane miykaten. 17.Şüphesiz ki, o fasıl (kıyamet) günü belirlenmiş bir vakit olmuştur.18.Yevme yunfehu fiyssuri fete'tune efvacen. 18.Sur'a üfürüldüğü gün, bölük bölük gelirsiniz!19.Ve futihatissemau fekanet ebvaben. 19.Gökde açılmış, kapılar oluşmuştur.20.Ve suyyiretilcibalu fekanet seraben. 20.Dağlar yürütülmüş, bir serap olmuştur.21.İnne cehenneme kanet mirsaden 21.Şüphesiz, cehennem bir gözetleme yeri olmuştur.22.Littağıyne meaben. 22.Azgınlara bir barınak olmuştur.23.Labisiyne fiyha ahkaben. 23.İçinde devirlerce kalacaklardır.24.La yezukune fiyha berden ve la şeraben. 24.Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de bir içecek.25.İlla hamiymen ve ğassakan. 25.Yalnızca bir kaynar su ve irin.26.Cezaen vifakan. 26.Yaptıklarına tamamen uygun bir ceza olarak.27.İnnehum kanu la yercune hısaben. 27.Çünkü onlar, hiçbir hesap ummazlardı.28.Ve kezzebu biayatina kizzaben. 28.Ayetlerimize yalan diye diye tam bir yalancı olmuşlardı.29.Ve kulle şey'in ahsaynahü kitaben. 29.Biz ise her şeyi sayıp bir kitaba geçirmişiz.30.Fezuku felen neziydekum illa 'azaben. 30.Artık tadın! Artık, azabınızı artırmaktan başka birşey yapacak değiliz!31.İnne lilmuttekıyne mefazen. 31.Şüphesiz, takva sahipleri için bir kurtuluş ve murada erme var32.Hadaika ve a'naben. 32.Bahçeler var, bağlar var.33.Ve keva'ıbe etraben. 33.Turunç göğüslü yaşıt (kızlar) var.34.Ve ke'sen dihakan. 34.Dopdolu bir kadeh var.35.La yesme'une fiyha lağven ve la kizzaben. 35.Orada ne boş bir laf işitirler ne de bir yalan isnadı.36.Cezaen min rabbike 'ataen hısaben. 36.Rabbinden bir karşılık ki, yeter mi yeter!37.Rabbissemavati vel'ardı ve ma beynehumerrahmani la yemlikune minhu hıtaben. 37.O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir, Rahman'dır. O'na bir hitapta bulunma gücüne sahip olamazlar.38.Yevme yekumurruhu velmelaiketu saffen la yetekellemune illa men ezine lehurrahmanu ve kale savaben. 38.Ruh'un (Cebrail'in) ve meleklerin saf saf kıyama duracakları gün, Rahman'ın izin verdiğinden başka hiç kimse konuşamaz; o da doğruyu konuşacaktır.39.Zalikelyevmulhakku femen şaettehaze ila rabbihi meaben. 39.O gün gerçektir, o halDe dileyen Rabbine varacak bir yüz edinsin, bir yol tutsun!40.İnna enzernakum 'azaben kariyben yevme yenzurulmer'u ma kaddemet yedahu ve yekululkafiru ya leyteniy kuntu turaben.40.Çünkü Biz size yakın bir azabı ihtar ettik. O gün kişi ellerinin önceden gönderdiğine bakacak ve kafir ise: "Ah ne olurdu ben bir toprak olsaydım!" diyecektir.
esmersevda
Cum Ekm 04, 2013 6:34 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: 3.TEKİL ŞAHISLAR HERZAMAN GEREKSİZDİR !!Aldatmak Acizlik

Sevgi güzel bir duygudur. Sevmek ve sevilmek ikisinin arasında çok fark var. Bir bayan sevildiğinden emin olmadan karşısındakini sevmeyebilir bu onun en doğal hakkıdır.
esmersevda
Cum Ekm 04, 2013 6:27 am
 
Foruma git
Konuya git

Re: Bakara 146-147. Ayetlerden Alacağımız Dersler

Gönül gözlerimizin açık olmasını istiyorsak, Kur’an ayetlerini anlamadan değil, anlayarak bolca okuyalım ve üzerinde düşünelim. Bakın o zaman imanımızın, inancımızın bizlere, çok daha huzur verdiğini nasıl fark edeceksiniz.

esmersevda
Sal Ekm 01, 2013 8:17 pm
 
Foruma git
Konuya git

Re: Kur'an da Nesih Edilen Ayet Var mıdır

Dilerim Rabbimden, Kur’an ı bütününden ayırmadan, onu anlamak adına çaba harcayan, Kur’an ın sınırlarını aşmayan, Rabbin halis kullarından oluruz.


AMİN

esmersevda
Çar Ekm 23, 2013 7:33 am
 
Foruma git
Konuya git
cron