46 sonuç bulundu
46 sonuç bulundu • 2 sayfadan 1. sayfa • 1, 2
Işığı Yanan Evler...Tıp fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere, Konya'ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim. Gençtim, bekârdım. Küçük bir beldeydi gittiğim yer. İlk gece bir eve misafir olmuştum. Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi.Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti. Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı. Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Bir müddet daha geçti; yine bir hareket yoktu. Evin büyüğü olan Hacıanneye sıkılarak:"Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?" dedim.Hacıanne:"Evlâdım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu bekliyoruz" dedi.Merak ettim, tekrar sordum:"Trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?"Hacıanne:"Hayır evlâdım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda,ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır. Buraların yabancısı biri geldiğinde, "ışığı yanan bir ev" bulsun diye bekliyoruz."Konya Ovası'nda, ya da bir başka yerinde Türkiye'nin,trenden inen yabancılar için "Işığı yanan evler" yerinde hâlâ duruyor mudur? Yabancılar, yorgun bedenlerini yün yataklarda dinlendirmeye devam ediyorlar mı? Aç bir köpeğin önüne bir kap yemek bırakan kadınlar yaşıyorlar mı? Kuşlara yuva yapan mimarlar sahi şimdi neredeler? Bu güzel insanlar, atlarına binip gitmişler. Bizler, atlarına binip giden güzel insanlara sahip bir medeniyetin yetimleriyiz. Çekip gidenlerin doldurulmamış boşluklarında savrulup duranyoksullarız.Şâir öyle diyordu:"Güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler." Şimdi bu güzel insanlar, neden ve nasıl atlarına binip gittiler? Onları ne yıldırdı da bir daha dönmemek üzere, sessiz sedasız gittiler? Ey güzel yurdumun güzel insanları! Neredesiniz? Kaynak: Prof. Dr. Saffet Solak'ın bir hâtırası
Gerçekten Değermi...Bazen bir şey okuyunca işte bunun altına imzamı atarım deriz ya aynen öyle bir söz. İnsan kendini kaptırmışçasına yaşayıp gidiyor bir şeylerin ardından. Hiç kendini sorgulamıyor. Çünkü tek amacı sahip olup unutmak. Bir sonrakine... Bir sonrakine... Ruhsuz bir hayat bazen. Peki sahip olmadan beklemeyi biliyor muyuz acaba? Daha ne kadar sabredebileceğimizi? Böyle bir gücün varlığından haberdar mıyız kendimizde? İşte günlerden bir gün dank eder insanın kafasına meğer ne gereksiz şeylerin ardında harcamışım kendimi... Çok değil 2 dakikanızı ayırın şimdi ve sizi en çok üzen perişan o hevesleri bir düşünün. Gerçekten değer mi? O hevesleri yüceltirken kendimizi değersizleştirmeye... Bir düşünün... Teşekkürler.
Çanakkale ZaferiAylardan mart. Gelibolu’nun o muhteşem manzarasından bir hüzün doğuyor. Karşıda binlerce düşman. Mehmet Akif Ersoy’un deyimiyle “Kimi yamyam, kimi Hindu, kimi bilmem ne bela” Çanakkale Boğazı vatanın kalbi, geçilmemesi gerekiyor. Bu yüzden bıyığı yeni terlemiş delikanlılar bile cepheye koşuyor. Damarlardaki o asil kan durmuyor. Vatan askı tutuşturuyor bedenlerini Öyle bir akın oluyor ki Çanakkale’ye o yıl tıp fakültesi hiç mezun vermiyor. Hepsi cephede şehadet şerbetinden içip şehit oluyorlar. Analar ağlıyor… Yavrusunu kınalayıp “Haydi oğul, haydi git! Ya gazi ol, ya şehit!” diyerek gönderdiği yavrusu için gözyaşı döküyor. Amansız bir mücadele başlıyor Çanakkale’de Boğazda 26 mayın patlıyor. Ve düşman gemileri geri çekiliyor. Düşman anlıyor denizi geçemeyeceğini. Bu sefer karadan saldırmaya karar veriyor. Ama bilmiyorlar ki ne denizimiz onlara geçit verir ne de karamız. Mustafa Kemal Pasa emrediyor askere : “Askerler ben size taarruzu emretmiyorum. Ben size ölmeyi emrediyorum. Sizin düşmanı oyalayacağınız zaman içinde, yerinize başka askerler gelebilir.” Zaten onlar ölmeye hazırdı ve hepsi seve seve canlarını verdi. Simdi ise pırıl pırıl deniziyle kendisini ziyarete gelenleri kucaklıyor Gelibolu. Her yağmurda buram buram kan kokusu yükseliyor topraktan… Azıcık, toprağı kazsalar kemik parçaları ve mermiler çıkıyor. Bir metrekareye 6000 merminin düştüğü Çanakkale, atalarını unutmayan ve onlar için bir Fatiha okuyacak bu vatanın evlatlarını bekliyor. Çanakkale’m, ah kahraman gazilerimiz, gençliğine doymadan vatan için canını veren aziz şehitlerimiz! Yaşamımız için canını veren, havadan daha önemli bağımsızlığımızı kazandıran isimsiz kahramanlarımız! Ruhunuz şad olsun! Bu vatanı, bu topraklarda yatanları, bu topraktaki kanları artık bizler koruyacağız. Bu vatan bizim. Gerektiğinde sizler gibi bizler de canımızı vereceğiz. Sizler rahat uyuyun.
İyiki Doğdun Sevgili Peygamberimiz...Dünya işleri için kızmazdı. • Lüzumsuz yere konuşmazdı. • Umanı umutsuzluğa düşürmezdi. • Kimsenin kusurunu araştırmazdı. • Vakar ve sükunetle rahatça yürürdü. • Susması konuşmasından uzun sürerdi. • Gerçeğe aykırı övgüyü kabul etmezdi. • Hoşlanmadığı bir şey hakkında susardı. • Konuşurken çevresindekileri adeta kuşatırdı. • Sıkıntılı halinde kabalaşmaz,bağırmazdı. • Konuşurken yüzünü başka tarafa çevirmezdi. • Sade kıyafetler giyer,gösterişten hoşlanmazdı. • Kendi şahsı için asla öfkelenmez ve öç almazdı. • Yürürken beraberindekilerin gerisinde yürürdü. • Bulunduğu mecliste ayrıcalıklı bir yere oturmazdı. • Sıradan değildi,ama sıradan insanlar gibi yaşardı. • Kapısına yardım için gelen kimseyi geri çevirmezdi. • Kimse hakkında hayırlı olmayan sözü söylemezdi. • Her zaman hüzünlü ve mütebessim bir baletle dururdu. • Adet üzere sarfedilen hiçbir kötü sözü ağzına almamıştı. • Kelimeleri parıldayan inci dizileri gibi tatlı ve berraktı. • Fakirlerle birlikte yerdi,Öyle ki onlardan ayırt edilmezdi. • Yanında en son konuşanı ilk önce konuşan gibi dikkatle dinlerdi. • Düşmanlarını affetmekle kalmaz,onlara şeref ve değerde verirdi. • Hiç kimseyi ne yüzüne karşı, ne de arkasından kınarve ayıplardı. • Yürürken ayaklarını yerden canlıca kaldırır, iki yanına salınmazdı. • Adımlarını geniş atar,yüksek bir yerden iner gibi öne doğru eğilirdi. • Dostlarına şöyle derdi, Dünyada garip bir kimse yahut bir yolcu gibi ol, • Sabahları evinden çıkarken şöyle derdi,’’İlahi, doğru yoldan sapmaktan ve saptırmaktan,kanmaktan ve kandırmaktan, haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan, saygısız etmekten ve saygısızlık edilmekten sana sığınırım’’
Dostu Olmalı İnsanın....Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...'Nereden çıktın bu vakitte' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; gözünün dilinibilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında;sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin.İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.Kucaklamalı seni güvenli kolları, dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhemolmalı...En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesindeserinlemelisin sorgusuz sualsiz...Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli. Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde debunun iyilikten olduğunu bilmelisin.Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş..Gözbebekleri bulutlandığında, yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.Ve sen ağladığında onun gözlerinden gelmeli yaş...Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavındabirbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri...'Parkurun bütün zorluklarına rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız' diyebilmeli...Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa ama ümit var biryazıyıyüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:'Bunu da aşacağız! Can Dündar
Maden İşçilerimiz Dualarımız Sizlerle...Somada Maden Faciası Allahım yardımcınız olsun. Ölenlerin ailelerine allahtan sabır diliyorum. mahsur kalanların bian önce çıkarılması dileği ile.. Dualarımız sizlerle Maden işçilerimiz.
Re: Maden İşçilerimiz Dualarımız Sizlerle...Karış karış biliriz biz bu şehri; Eki'nin çiçekli bahçeleri Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla; Paydos saatlerinde yollara dökülen Soluk benizli insanlarıyla. ................................................."Siyah akar Zonguldağın deresi; Yüzkarası değil, kömür karası; Böyle kazanılır ekmek parası."Orhan Veli KANIK
Re: Maden İşçilerimiz Dualarımız Sizlerle...BİR KURU EKMEKLE YAŞAMAK UĞRUNA CAN VERDİN SEN...
ONUR SANA AİT,
UTANMAK BİZE...
Re: Maden İşçilerimiz Dualarımız Sizlerle...Bazen Söze Gerek Yoktur
Kadir Geceniz mübarek olsun...Allah’ım! Bize kalp verdin; sevgini lütfet! Bize gönül verdin; aşkını ihsan et! Bize çeşit çeşit duygular verdin; irfanını ve şahadetini ikram et! Bize akıl verdin; ilmini ve hikmetini nasip et! Kalbimize Senden başkasının Senin için olmayan sevgisini koyma! Gönlümüze Senden başkasının aşkını yerleştirme! Duygularımıza boş düşünceler ve yaramaz hülyalar verme! Aklımıza faydasız bilgiler koyma! Bizi yeryüzü bahçende hakikat arısı kıl! Bize hakkı sevdir! Bize doğruyu sevdir! Bize Senin yolunu sevdir! Bize Senin dinini sevdir! Bize hizmetini sevdir! Bize Senin Yüce Zatını ve esma-i hüsnanı sevdir! Bize tüm sevdiklerimizi Senin için sevmeyi nasip et ve bize rızana ulaşmayı kolaylaştır! Âmin… Kadir Geceniz mübarek olsun...
Secdelerde iste!.. Ya Rabb dedin ya,"Buyur kulum" hitabını bekleme!.. Ya Rabb diyebiliyor isen; buyur edilmişsindir zaten.Bu mübarek gecede yürekten bir 'YA RABB' diyebilmek temennisi ile ibadeti bol bir kadir gecesi diliyorum..
Re: Kadir Geceniz mübarek olsun...“Ellâhümme inneke afüvvün, tuhibbu’l-afve fa’fü annî” (Allah’ım! Şüphesiz Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet.) (Tirmizi, Da’avât 89)
Kadir gecenizi kutlar tüm Türk ve islam alemine hayırlara vesile olmasını temenni ederim...
SanalKahve © Copyright 2007 - 2014 Tüm Hakları Saklıdır.
|