Çocuk İstismarına Hayır.....
Çocuk istismarı, Fiziksel ya da psikolojik olarak bir çocuğa bir yetişkin tarafından kötü davranılmasıdır. Ayrıca çocuklara kötü davranmak veya çocuk istismarı ve ihmali ile de çoğu zaman eş anlamı taşır. Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını şöyle tanımlar: "Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir."
2 Eylül1990 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre; "Ulusal yasalarca daha genç bir yaşta reşit sayılma hariç, 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır".
Cinsel istismara maruz kalan çocukların yaşa göre dağılımları incelendiğinde; %30'unun 2-5, %40'ının 6-10, %30'unun 11 - 17 yaş grubunda olduğunu görülmekte. İstismara maruz kalan çocuklarda kız/erkek oranı 3'tür. Yurt içi yayınlarda ise kız/erkek oranı birbirine yakın bulunmuştur. İstismarcıların %96'sı erkek, %80'i de çocuğun tanıdığı birisidir.
Herhangi bir çocuk istismarı ve çocuk tecavüzü halinde çocuğun deşifre edilerek haber yapılması son derece yanlıştır. Eğer bir çocuk istismar edilmiş ise o çocuğun gazete sayfalarında manşet edilmesi çocuğun geleceği açısından son derece yanlıştır. Tecavüze uğramış bir çocuğun resimlerinin gazetelerde boy boy günlerce yayınlanması ve o çocuk hakkında bilgiler verilmesi, o çocuğu potansiyel bir suçlu psikolojisine ve toplum dışına itmiş oluruz.
Çocukların sigara ve alkol, uyuşturucu gibi alışkanlıklara yönelmesi halinde mutlaka çocukla iyi bir iletişime geçilerek yaptığı hareketin yanlış olduğunun anlatılmasından yanayız.
Geçtiğimiz aylarda adını bile anmak istemediğimiz bir köşe yazarı 70’li yaşlarda, 13-14 yaşında bir kız çocuğuna tacizde bulunmuş, bir müddet tutuklu kaldıktan sonra salıverilmişti. Doktor raporları kız çocuğunda psikolojik sorun olmadığına karar vermiş, nerdeyse suçlunun bu mağdur kız çocuğu olduğuna karar verilmişti. Daha sonraki günlerde sayısız tecavüz olayları okuduk basından. Basının da manşetten yazdığı gibi , “Gerçekten noluyor bizim insanlarımıza”, bir yerlerde yanlış var, bu fiili yapanlara aslında insan dahi denemez. Yapılan kontrollerinde akıl sağlıklarının yerinde olduğu yönünde raporlar veriliyor. O taktirde insanlarımızı yetiştiremiyoruz, batılı kediyi köpeği yetiştirirken biz çocuklarımızı insanlarımızı yetiştiremiyor, koruyamıyoruz. Çocuk sığınaklarında, çocuk bakım evlerindeki; terk edilen 0-6 yaş grubu çocuklara sahip çıkılabilir, tüp bebek sahibi olabilmek için milyarlar harcayan anne babalara sesleniyoruz, kendi canınızdan kendi kanınızdan çocuk sahibi olmanız tabi ki hakkınız, ancak bu adı geçen kurumlara terk edilen çocuklar da bizlerin bu toplumun çocukları, bir alternatif olarak düşünün deriz.