1 sayfadan 1. sayfa

Kabullenemediklerimiz

İletiTarih: Cmt Haz 22, 2013 9:52 pm
Ece

Uyum sağlayıp kabullenemediklerimiz ile tükeniyoruz


 

Hayalleri anlatmak ne zor, hisleri paylaşmak. Aynı hayali görmek ne zor. Hayaller can yakıyorsa, istemsiz ise ve boğucuysa...
Bulutların arasına karışmak istiyorum. Karanlık apartman duvarlarına bakıyorum. Aşağıya sarkıyorum, nefesimin buharı ile karşılaşıyorum. Selam vermek istiyorum bana ait olana. Sokağa uzağım, her zamanki kadar olmasa da. İnsanlar karınca değil buradan bakınca, söylemek istiyorum yarın mesela. Onlar da dinlenmek istiyor mu bizim gibi?
Bazen insanlar mutsuz olmamızı mı istiyor? Mutluluklarımızı mı baltalıyor? Ne kadar mutlu olmak istiyoruz, diğerleri ne kadar mutlu olmamızı istiyor?
Çalışamıyorum artık, okuduklarımı anlamıyorum. Kelime bulutları önümde.
Zaman zaman dalgalara karışmak istiyorum. Suya değil, radyo dalgalarına. Yönsüz bir şekilde dağılmak da güzel, her yöne. Gücümü kaybediyorum her adımda, yok oluyorum. Hatalar oluşuyor içimde.
IP atamak istiyorum kendime. Sunucuya gidip de "ben de buradayım, hatırladın mı, cache'ini bir kontrol et istersen" demek istiyorum. Network'ü yanlış anlamadım, o beni yanlış anladı belki de.
Koordinatlarımı düşünüyorum. Düşlüyorum bazen neredeyim diye.
Düşüyorum daha çok. Ne kadar derine? Kesikler var ruhumda, kan sızmıyor içimde. Arkadaşımı ne çok özlüyorum, bu akşam onunla olmayı çok istemiştim.
Gözlerimin altında ıslak kalmalarını engelleyen yorgunluğun izlerini taşıyan mor bölgeler var. Hoş değiller, yorucu onları kendimle birlikte taşımak.
 

Re: Kabullenemediklerimiz

İletiTarih: Cmt Haz 22, 2013 10:01 pm
Ece

Her yeni gün biraz daha büyüyor belkide.Özlem mi nedir bu ? Aşk mı ? Hiçlik belkide.Kocaman bir hiçlik.
Ağırlığının gidişi içimde bunu bıraktı.Belki akıp giden gözyaşları en yakınken bize yanıldık sahte bedenlerde.Belki yalan dediğimiz, soğanın yakıcılığına bahane ettiğimiz göz yaşları gerçekti sadece.Mutluluk geçici bir hevesti...Hep kurduğumuz düşlerin baş rolü,aslında   her bölüm ölen dublörlerden ibaretti.Belki kabullenemediklerimiz,hep dışlanan o korku filmlerindeki  küçük kız çocuğu masumane planları kuruyordur yeniden.Belki onun adalet terzisi bugün benim acı çekmemdi.Ya da insanlar için sürekli komedi filmleri ve canlı şarkılar yapılması neden ? Bence içimizde hep var olan hüzün,sadece mutluluğun ardındaki minik yuvasında.İtiş kakış ile hep saklanmakta.Bir iki maske ve kamuflaj malzemesi yeterli! Hadi saklambaç oynayalım.Bakalım kim daha derine saklayacak acılarını ?


Re: Kabullenemediklerimiz

İletiTarih: Cmt Haz 22, 2013 10:16 pm
Ece

Sana ne sözlerim birikti, bilmiyorsun!

Söyleyemediklerimi sen anla !...





Sana herşeyi anlatmadım.

Hiç olmadık zamanlarda dalıp gitmelerimi,

Bedenimi cehennem benzeri ateşlerde ,

Külçe gibi eriten yalnızlıklarımı.

En çok bu yerler vurur başıma,

Durduk yerde ellerim üşür.

Alnımda yokluğun yazar , utanırım.

Herkes biraz vurur , uykularım bölünür.

Kendimi ararım...

Boynum bükülür, onlarca ağırlığıyla omuzlarıma.

Sen olmadan ağlayamam.

Yaslanmadan göğsüne , sarılmadan sana sımsıkı.

Yıldızların ışıttığı yüzüne korkuyla bakıp...

 



Bir düş penceresi değildi yaşamak!

Kerpiç kokusuna hasret bir kent gecesi bu.

Boşluğunda aynı yalnızlık.

En değerli varlığımız gibi koruduğumuz umutsuzluk

Ve en eksik yanımızdı tutkumuz...

Konuşandık yanıp sönen suskunluklarda ve yaşayandık

Madalyonun pek parlak olmayan diğer yüzünü.

Kimsesiz ağlayandık !

Kabullenemediklerimiz beynimizin en derin noktasında,

Başkaldırılara direnmekti çoğu zaman.

Bağırmak isterdik kayıtsızca ve yaşamı yüklenirdik yeniden...

 



Derin ve karanlık vadiler olmasaydı,

Dağların dorukları o kadar güzel olmazdı.

Üstesinden gelinmesi gereken güçlükler olmasaydı,

İnsanoğlu en büyük zenginliği olan,

Başarılarından tat alma duyusunu yitirirdi.

Gece olmasa gündüzün,

Kötü olmasa iyinin,

Soğuk olmasa sıcağın,

Tadını anlayabilir misin ?!...

O halde olumsuzlukları bırak , yaşamı hisset !

 

 

Yarınlar düşlerinin güzelliğine inananlarındır !

 

 

Yaşamak buysa bizde yaşadık,

Acının her çeşidini nedensiz.

Kan uykularda bin parça olduk !

Belki umut kalmadı;

Belki hiç parlamayacak o ışıltı sönen gözlerde.

Ama hayat devam ediyor.

İnadına yaşamak lazım şimdi,

İnadına umut etmek,

İnadına mutlu olmak...!!!

 



Re: Kabullenemediklerimiz

İletiTarih: Cmt Haz 22, 2013 10:31 pm
Ece

Neyse diyerek söyleyemediklerimiz !




"'neyse' demek iyidir, 'bu da geçer' demek gibidir, geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. bazen 'gibi yapmak' da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer, hiçbir zaman geçmez. insan 'neyse' demeyi hayli geç öğrenir, belki de geç değildir, tam vaktindedir. kimi bunda bir olgunluk bulsa da, bulunan şey zorunluluktan başka bir şey değildir. uzatacak ne var, insan 'neyse' demeye başladığında, 'ne sabahtır bu mavilik ne akşam' duygusunun da, yavaş yavaş ondan geçtiğini kabul etmeye de başlamış demektir. ikindinin akşam alacası dediğimiz o garip vakte değdiği yerdedir. hiçbir şey 'neyse' demenin niye bunca dokunaklı olduğunu o ıssızlık anı kadar iyi anlatamaz.


sizin de 'neyse' demekten, 'peki' demekten yorulduğunuz olmuyor mu? 'neyse' demenin, sanki her şeyi, herkesi, hayatı bağışlıyormuş gibi görünen, oysa unutmaktan, sineye çekmekten, uzaklaşmaktan başka bir şey olmayan kolaycılığı ağır gelmiyor mu? insan, ne kendini bağışlıyor gerçekte, ne de bir başkası gibi gelen hayatı yalnızca unutmayı seçiyor. unutnma unutarak yaşayabilirsin diyor, içimizde varsa bir se belkide yaşarsan unutursun. unutarak yaşamak 'neyse' demek mi? her şeyi unutmak, kendini de unutmak için. geri alıyorum söylediğimi, 'neyse' demk 'bu da geçer ya hu' demek değil, kimse beni hatırlamasın, bn kendimi çoktan unuttum demek.


çok yorgunum hatırlamaktan demek, belki de başka hiçbir şey dememek. attila ilhan'ın dediği gibi: "insan bir akşamüstü ansızın yorulurtutsak ustura ağzında yaşamaktan" demek. yazı da yorar bazen insanı, 'neyse' diye yazmak bile ağır gelir, kelimeler eline gelmez olur, 'nasip' diye baktığın kelimeler bile gönülsüz, uzak durur yazıy


yalnızca yazı mı, şiir de yorar, şiir de yorulur, hiç başlanmamış, yarım kalmış şiirlerden söz etmiyorum, onlara heves yetmemiştir ya da heves o kadardır. şu tamamlanmış gibi duran yayımlanmaya hazır, hatta yayımlanmış şiirler de bazen neyse' yorgunluğunu taşır. tomris uyar'ın unutulmaz hikâyesi 'metal yorgunluğu'nu okuduysanız, beni daha iyi anlarsınız. uçakların yorgunluğunu anlatmak için kullanılan bu deyimden, insanın düşmesini kelimelerin düşmesinide anlayabilirsiniz metal yorgunluğu sürtünmeden kaynaklanıyorsa insanın yorgunluğu da karşılaşmaktan, çarpışmaktan kelimelerin yorgunluğu, insanın acısını alır diye ağır cümlelere dizelere bir teselli olarak yerleştirilmekten neden kaynaklanmasın? 'neyse' diye başlayan bir yazı ne anlatabilir?


'neyse' diye bir yazıyı okuyan bunda ne bulabilir? 'neyse' diye yazan yazmış bulunmakla kurtulabilir mi bu duygudan? 'neyse' diye yazmanın ne faydası var? hiç. şimdi 'neyse' demek iyi midir? isterseniz iyi olsun, biri 'hiç' diye, biri 'terörist' diye öldürülen iki çocuğun henüz sıcak gözleri üstümüzdeyken


burası da kalbin, vicdanın, hiç yorulmasını beklemediğimiz şeylerin yorulduğu yerdir insan hatırlamaktan, hatırlatmaktan yorulur


belki bu yazıyı unutmak en iyisi ben unutmaya hazırım, isterseniz siz de unutun. kelimeler beni bağışlasın, cümleler özrümü kabul etsin siz de üzerinde durmayıp 'neyse' derseniz 'hali pür melal'im anlaşılmş olur: insan bazen en çok kendinden yorulur!"



Re: Kabullenemediklerimiz

İletiTarih: Pzr Tem 21, 2013 6:00 pm
Efe

Ece adminim emeklerine sağlık paylaşımlar için tşklerrr