1 sayfadan 1. sayfa

42 Kilo Zayıflayan Bayanın Basarı Öyküsü...

İletiTarih: Sal Haz 05, 2012 8:30 pm
Koray
ALINTIDIR (Biraz uzun ama lütfen sonuna kadar sabredip okuyun)

28/04/2006
Sevgili arkadaşlar,
28 yaşında bir bayanım.ızmir’de yaşıyorum, özel bir şirkette ithalat dep.da çalışıyorum,şişmanken kimse bana bakmadı,zayıfken de ben onları beğenmediğim için bekarım:)))
Ne olur anlatacaklarımı iyi dinleyin eğer sokağa çıkmaktan utanıyorsanız kat kat yağlarınız yüzünden, bacaklarınız birbirine sürtünmekten pişik olduysa, kendi ailenizin yanında bile utana sıkıla yemek yiyorsanız, odanız gizlenmiş yemekler/suçluluklar/utançlar ama yine de hiç durmadan çatlarcasına yemeler cehennemine dönmüşse , sırf pantolonlarınızın fermuarları kapanmıyor diye üstüne uzun,upuzun,çuval misali penyeler tişörtler giydiğiniz halde mağazaya gidip yeni bir pantolon almaya utanıyorsanız isteyeceğiniz bedenin haşmeti yüzünden, hiçbir işe yaramadığı halde karnınızı gün boyu içinize çekmekten müthiş gaz krampları yaşıyorsanız, sizden 10-15 yaş büyük adamlar/kadınlar size abla/teyze diye hitap ediyorsa, makyaj malzemesi alacakken bile utanıyorsanız “sanki makyaj yapsan ne olacak?” tarzı bakışlardan ve sırf bu yüzden makyaj bile yapmıyorsanız artık, bir erkeğe/kadına değil sahip olmayı ona bakmayı bile yasaklıyorsanız kendinize, dolabınızın gizli köşelerinde duran, bir ayin yapar gibi çıkarıp baktığınız, alırken “falancaya alıyorum” diye aldığınız küçük beden kıyafetler saklıyorsanız onları birgün giyeceğiniz umuduyla, siz şişmanken içinizde incecik bir kadın/adam yaşıyorsa ve kabullenmek istemiyorsa XXL olmayı, ve yiyorsanız bunlar başınıza her geldiğinde, tıkanıncaya, çatlayıncaya, midenizi değil her yönden aç kalmış ruhunuzu doyurmak isteğiyle yanarcasına yiyorsanız ama doymuyorsa içinizdeki o aç, o zavallı, o hor görülmüş, o gizli gizli ağlayan, o şişmanladıkça kırılganlaşan, ama sanki şişmanladıkça dayanma gücü de artacakmış gibi daha da itilen,dışlanan,paramparça edilen ruh, anlatacaklarımı iyi dinleyin, çünkü bunların hepsini, hepsinden fazlasını yaşadım ben...
Ama bitti, bitirdim... O günleri her anımsadığımda şu anki gibi gözlerim dolsa da, bitirdim artık. Ben tam 42 kilo zayıfladım arkadaşlar. Kolay mıydı? Hayır. Peki çok mu zordu? Yine hayır.

Gerçek anlamda zayıflamaya başladığım güne kadarki zamanı es geçiyorum, hepiniz bilirsiniz çünkü o malum pazartesiler vs, unutun bunları. Ben bir Çarşamba günü başladım zayıflamaya.Ama öncesi var.
21 mart 2005 gecesi: Internette malum sörflerimi yapıyorum bir elimde çikolatamla,google’da aramalar,anahtar cümlelerim hep aynı: diyet,rejim listeleri,kilo verdim,mucize diyet...Birden farkettim ki şu diyet,rejim sözcükleri sinirimi bozuyor.Okudukça kocaman kocaman ısırıyorum çikolatamı hırsla,sanki gelip onu benden alacak şu diyet denen şey,sanki bir canavar o.. Bunu farkedince “neden diyet ya?” dedim, “ben diyet yapmayacağım,ben zayıflayacağım”. Bilgisayarı kapattım. Yatağıma uzandım.Düşündükçe nefret ediyorum diyet,rejim sözcüklerinden,nefret ettikçe kaçıyorum,kaçtıkça kovalıyorlar beni,bir kbrit kutusu beyaz peynirler,ince bir dilim kızarmış ekmekler.. Normal zamanda pekala kabul edilebilecek bir dilim peynir,bir diyet listesinde yeralınca en iğrenç yiyecekten daha iğrenç görünüyor gözüme.Oysa diyet yapmasam?Yapmayacağım desem,diyet ve rejim sözcüklerini atıversem kafamdan, kimbilir? Böyle garip düşüncelerle uyuyakalıyorum.
22 mart Salı günü,kızarmış ekmek kokusuyla uyandım,annem mutfakta,her zamanki kahvaltı menümü hazırlamış,bir dilim kızarmış ekmek+1 salatalık+ 1 domates+ bir kibrit kutusu beyaz peynir.. Şişmanlar bilirler,ailenizdeki herkes bir diyet uzmanıdır,kendince bir diyet uygulatır size mutlaka.Akşamki düşünceler geldi aklıma.Gittim mutfağa “ben diyet falan yapmıyorum yeter artık böyle de mutluyum”dedim anneme.Sanki yıllardır uygulattığı sözümona diyet çok işe yaramış da ben hainlik etmişim gibi kızgın kızgın baktı bana ve “ne halin varsa gör”dedi. Birden o kızarmış ekmek mis gibi koktu bana:) oturdum karnımı doyurdum(kahvaltı sonrası gizli gizli başka şeyler yemek zorunda kalmayacağım için rahattım)ve geçtim tv karşısına.kumanda elimde,zap yapıyorum,ama aklım başka yerlerde,aklımda diyete dahil etmediğim an mis gibi kokan o kızarmış ekmek,kütür kütür tadını ala ala yediğim o salatalık var,peynir bile hiç bu kadar beyaz olmamış sanki..tıpkı annemin hiç bu kadar sinirli olmadığı gibi:)) halbuki bilse onun diyet kahvaltıları sonrası gizlice neler yediğimi,yaptığım bu “diyet olmayan kahvaltı” için gelip alnımdan öpecek:)) O 22 mart salısı bana birşeyler oldu işte,ya da ben bana,ben beynime birşeyler yaptım ve düşündüm durmadan.Düşündüm.Kendimle konuştum.
-Zayıflayabilirim.Neden olmasın ki?Yapacağım tek şey,yiyeceğim şeyleri bir diyetin veya rejimin değil,zayıflama isteğimin belirlemesi.
-Peki o istek yeterince güçlü mü bende?Hem de dağları devirecek kadar.
-E o halde,derdim ne ki benim?Derdim kendimi bağımlı ve mecbur hissetmem.
-Neye karşı?Bana dayatılanlara karşı,içinde diyet/rejim sözcüğü geçen bütün cümlelere karşı,bir kibrit kutusu beyazpeynirlere karşı
-Yani?Yanisi,beni en çok istediğim şeyi yapabilmekten alıkoyan şey,beni en çok istediğim şeye ulaştıracak yolun başka yerlerden geçtiğini zannetmem
_Peki nereden geçiyor ki o yol? Benden,kendimden,beynimden,herkesin bildiğinden değil benim bildiğimden.Çünkü bu beden benim.Onun ne istediğini benden daha iyi kim bilebilir,ne hissettiğini,neyin onu acıttığını,neyin cesaretlendirdiğini...
-Zayıflayabilirim o zaman.Evet,tabi ki,neden olmasın ki,neden?
Kendimle konuştum durdum bütün gün ve bütün gece.23 mart sabahı uyandığımda,ne bir diyete/rejime başlama kararı almıştım,ne de o gün pazartesiydi:)) basit bir çarşambaydı işte.Mutfağa gittim,bir portakalı,bir elmayı,bir armutu,bir salatalığı,bir avuç çileği(sanırım hormonluydular ama ne yapayım daha yeni çıkmışlardı ve kıpkırmızıydılar:))) blendıra attım,püre yaptım ve oturup yedim.Kendime sözüm vardı ama,bu bir diyet değildi.Değildi işte!!Sadece akşam yediğim makarna yüzünden doluydu midem ve canım sabah sabah o soğuk meyve püresini çekmişti.O püre yumuşak yumuşak mideme kayarken garip bir huzur duydum arkadaşlar.”Ben diyet yapmak için değil,mideme destek olmak için yapıyorum bu hafif kahvaltıyı”düşüncesine inanmıştım çünkü.
Kahvaltıda meyve püresini yedikten kısa bir süre sonra midem bir kazındı ki sormayın. Deliricem neredeyse. Ama neden delireyim ki? Ne diyet yapıyorum ne bir şey,niye tutayım ki kendimi? Kalktım usulca,mutfağa gittim,dolabı açtım,gözüme ilk ilişen kapaklı bir kapta etli biber dolması,çok da severim,aldım bir tane öyle elimle, tabiri caizse yuttum.Ben onu çiğnemeye çalışırken ne oldu hatırlamıyorum kapı mı çaldı,telefon mu,annem mi seslendi,araya bir şeyler girdi işte ve midemin bir sonraki kazıntısını duyduğumda öğlen olmuştu! Annem sofra hazırlıyor. Bu arada,ailenizdeki herkes diyet uzmanıdır demiştim ya,aynı zamanda çift kişiliklidir de!Bir yandan mantıları börekleri kızartmaları koyarlar sofraya,bir yandan “aman şundan az ye bundan yeme”bilmemne.Annem de mevsimin ilk patlıcanından misler gibi kızartma yapmış,üstünde sarmısaklı yoğurt,yanında biber patates köfte domates sosu... Çöktüm bütün haşmetimle masanın başına,annemde yine aynı suçlayıcı bakışlar üzüntüyle karışık, “bakma bana öyle anne” dedim, “diyet falan yapmıyorum,yiyeceğim canım ne istiyorsa banane” ışin garibi,kendim de inanarak söylüyorum bunu, öyle arka planda “yine de az yiyeyim” gibi bir düşünce falan yok arkadaşlar,arka plandaki tek düşünce,bir gece önceden düşündüğüm şey: Zayıflayabilirim,yapabilirim! Ama yiyeceğim işte bu kızartmayı çünkü canım çok istiyor... Ve yedim. Tıkabasa. Artık diyet yapmayacağım düşüncesinin keyfiyle,tadına vara vara...
Yaklaşık 1 haftayı böyle geçirdim arkadaşlar.ıstediğimi özgürce yiyerek.Bir haftanın sonunda bir duş sonrası tartıya çıktığımda ibre 93. E bir hafta önce de 93’tü? E herhalde 93 kalacak,ben diyet/rejim yapmıyorum ki.Tabii ya...
Bir hafta kadar sonra.Nisanın 7’si. Gece 12 suları.Dert ortağım yastığıma sarılmış düşünüyorum.Şeytan dürtüyor durup dururken,fırlayıp tartının üstüne çıkıyorum.91 mi??Nasıl ama?Ne diyet ne başka bir şey yaptım ben,hatta hayatımda ilk defa diyet yapmadım!Yatağa dönüp geçen haftayı kafamdan geçiriyorum.Farklı olan şey ne?Duramıyorum kalkıp bir sigara yakıyorum ama ellerim titriyor sevinçten,birşeyler var,birşeyler var ama ne..Buluyorum sonra ne olduğunu.Başardım,2 kilo zayıfladım,çünkü nefret ettiğim diyeti kovdum kendi cumhuriyetimden,o diyet ki ne zaman “hadi yap beni”dese arkamdan çivili sopalarla iterdi beni buzdolabına,marketin cips reyonuna,köşedeki nefis dürümler satan büfeye.Çünkü o çok uzaklarda ulaşamayacağım yerde duran bir cansimidi gibiydi,”gel bana tutun kurtul boğulma”derdi ve ben ona her ulaşmaya çalıştığımda denizin daha derinine daha derinine batardım.Öğrenmem gereken tek şey çarenin uzaktaki cansimidinde degil kendi kollarımda olduğuydu.Bilinçsizce öğrenmiştim.Sigaram biterken(içtiğim son sigara oldu)geçirdiğim haftanın farkını buldum.Bir hafta boyunca kaybetme korkum olmadan yemek yemiştim.Bu yüzden bilinçsizce değil,doyduğum anı hissederek ve doyduğum an masadan kalkarak yemiştim.Düşünün arkadaşlar.diyet yapmaya karar verdiğiniz pazartesilerin öncelerini düşünün,nasıl yangından mal kaçırır gibi yemek yediğinizi düşünün.Ben çok yaşadım bunu ya siz?Bir keresinde bir pazar günü iki kere kendimi zorlayarak kusmuştum daha çok yiyebilmek için. Doymayan midelerimiz değil içimizdeki o aç ruhtur,kendisinden esirgeneceğini anladığı an daha bir açgözlülükle saldırır normal zamanda belki hiç yemeyeceği şeylere bile.Çünkü beyin ona “bak bir daha yiyemeyeceksin bunları”sinyalini verir siz farkında olmadan ve o da yer yer yer,ta ki diyet sudan sebeplerle bir sonraki pazartesiye ertelenene kadar yer..
Bir sonraki hafta ilk ve son yanlışımı yaptım.
Tartıda gördüğüm –2 kilo beni heyecanlandırmıştı,hangi şişmanı heyecanlandırmazdı ki?Yanlışım ise farkında olmadan yeniden garip bir hırsa kapılmak ve o şuursuzca yiyeceklere saldırmayı bekleyen aç ruha açık kapı bırakmaktı.Hırsım,hadi şundan daha az yiyeyim hadi patates kızartmasına hiç dokunmayayım diyen o diyetlere alışkın beynim 3. hafta korkunç bir oyun oynadı bana.Evet tartıda –2.5 kilo gördüm hafta sonunda,evet sevindim bu doğru,hatta o kadar sevindim ki tartıdan indikten sonra soluğu telefonun başında alıp sözümona ödül verdim kendime: tam 5 tane kıymalı pide ısmarladım ve bir solukta yedim.1 litre kola içtim.Üstünden yarım saat bile geçmemişken 2 tane bademli magnum yedim.Ardından 250 gramdan fazla fındık.Ardından neredeyse kurumuş ve tüm cazibesini kaybetmiş (ama aç ruhum için ne farkeder ki?) 7-8 dilim baklava.Sonra öğlenden kalan kısır, sarmısaklı yoğurt, 2 muz... Ne de olsa kilo verebiliyordum,gene verebilirdim değil mi?öyleyse o maratona yeniden başlayana kadar bişeyler daha bişeyler daha yesem ne çıkardı ki?ışte arkadaşlar,beynimin oyununa gelişim böyle oldu.Ama iyi ki de olmuş.Korkunç bir mide bulantısıyla tuvalete koşup bağıra bağıra kusarken herşeye lanet ettim.Aptallığıma,gözümün önünde duran gerçeğe o bana o kadar yaklaşmışken sırt çevirmeme,herşeye. ışte günlük tutmaya o gece başladım. Yazdığım ilk şeyleri aynen aktarıyorum size:
GERÇEK: BEDENıM BEYNıMıN KONTROLÜNDE
SORUN : BEYNıM BEDENıMı ZAYIFLATMAYI REDDEDıYOR
NEDENı: BEYNıME ÖYLE HATALI ŞEYLER YÜKLEMıŞıM Kı O ÇARESıZ KALIYOR
ÇÖZÜM: BEYNıME BEDENıMı ZAYIFLATMASI ıÇıN ıHTıYACI OLAN DOĞRU BıLGıLERı YÜKLEMELıYıM
BEYNıME ÖĞRETECEKLERıM:
1-BEN DE ZAYIF OLABıLıRıM.BENıM ıSKELETıM DE ıNCECıK BıR ıNSANINKıNDEN FARKSIZ!!!.NEDEN ONUNKı DÜZGÜN KASLAR VE YETERLı MıKTARDA YAĞLA KAPLIYKEN BENıMKı KATMAN KATMAN YAĞLARLA ÇEVRıLı OLSUN Kı?
2-KENDıMı ZAYIFLAMAK ıÇıN KISITLAMAM GEREKMEYECEK,ZATEN DOĞAL OLARAK OLMASINI BU KADAR ıSTEDıĞıM BıRŞEY ıÇıN NıYE KISITLAMALARA VE ZORLAMALARA ıHTıYACIM OLSUN?
3-AŞIRI yemek YEMEKTEN ALDIĞIM HAZ GERÇEK BıR HAZ DEĞıL,O,YAŞAYAMADIĞIM BÜTÜN O ŞEYLERıN YERıNı DOLDURUYOR SADECE
4-yemekler HıÇBıR YERE KAÇMAYACAK,OLDUKLARI YERDE DURACAKLAR,BEN GEÇıCı BıR SÜRE DAHA FAZLA HAZ ALACAĞIM BıR ŞEYE ULAŞMAK ıÇıN ONLARA ÇOK FAZLA YOĞUNLAŞMAYACAĞIM
5-BU YEMEKLERE SIRT ÇEVıRECEĞıM ANLAMINA GELMıYOR,HEM NEDEN SIRT ÇEVıREYıM Kı,ONLARIN NE SUÇU VAR,BUGÜN ŞıŞMANSAM SUÇ YEDıKLERıMDE DEĞıL YEDıKLERıMıN MıKTARINDAYDI VE MıKTARI BEN AYARLADIM
Arkadaşlar,en başta dediğim gibi zayıflamam çok kolay olmadı,ama zor da değildi.O geceden sonra bu yazdıklarımı yüzlerce binlerce defa okumam gerekti.Umutsuzluğa düştüğüm anlarda günlüğümü alıp bunları okudum,yenilerini yazdım,yaptıklarımı,yanlışlarımı,korkularımı,doğru larımı yazdım.Ama çok iyi bildiğim bir şey var ki,sanırım ben beynime bu doğruları yerleştirmeyi başardım kısa bir süre sonra.Arkadaşlar ben herşeyi yedim ama herşeyi.Sadece beynime az yersem de çok yersem de tadın ve hazzın değişmeyeceğini;ama az yersem bedenimi inceltirken çok yersem kalınlaştıracağımı soktum.Mantığım hep şu oldu arkadaşlar:haksızlık etme.. ne kendine ne bedenine ne de kilolarına(vallahi onlara bile haksızlık etmedim,bazen onlardan yana oldum:)).. Bakın mesela şöyle açıklayayım.Birgün oturuyordum,aklıma birden şu mantık geldi:ben bu kiloları alırken oturup durdum yayıldım durdum ve aldım,peki şimdi gene böyle oturursam nasıl azalsınlar ki,yani onları oluşturma aşamasında eğer hareketli olsaydım hiç oluşmayacaklardı değil mi?hem hırsızlık yaptır,hem arka çıkma hapse at misali.ben onlara haksızlık yaparsam onlar da bana yapar tabii.yürümeye başladım.gözünüz korkmasın öyle ani bir geçiş değildi,bilirim şişmanlar kadar nefret eden yoktur spor düşüncesinden,ilk gün 15 dakika yürüdüm mesela,arttırdım sonra.Neredeyse 2.5-3 saat yürüyordum sonlara doğru.ınanın bir süre sonra cazip gelmeye başladı temiz havada ciğerlerimi şişire şişire yürümek,kendimle gurur duymak bunları yapabildiğim için.tavsiyem,mutlaka yürüyün arkadaşlar,kesinlikle sıkı sarkmamış,haksızlığa uğramamış:) bir beden istiyorsanız yürüyün.onu şişiren formunu bozan bizdik,düzeltecek olan da biziz.yapabilirsiniz,tek adım atmaya üşenen ben yaptıysa siz uça uça bile yapabilirsiniz.yürüyüş göbeğimi de etkiledi,bacaklarımı da,hatta gıdımı da,bütün vücudu çalıştırıyor.size garanti ediyorum,bir süre sonra zevk almazsanız yürüyüşten ve onun bedeninize yaptıklarından tekrar şişman olayım. Hiçbir yerim sarkmadı,kimsenin sarkmaz eğer şişmanlarken yaptıklarınızı zayıflarken telafi ederseniz ve haksizlık yapmazsanız o güzelim bedeninize. Haksızlık konusu demişken,biraz da beslenmekten bahsedeyim.Arkadaşlar her zaman inandığım bir düşünce geliştirmiştim kafamda: Doğa doğal olmayana izin vermez.. Bunu yazinca size “aman sadece doğal gidalarla beslenin zayiflayin”falan gibi bir zirvalik söyleyeceğimi zannetmeyin sakın.Bu düşünce şunu içeriyor bana göre: doğa bedeninin ihtiyacı olan besinleri alması,bu besinlerden zevk duyması için tüm canlıların bedeninde bir program oluşturmuştur,canlılar da doğaya ait, ondan olan varlıklar çünkü.Dikkat edin doğada yaşayan şişman hayvan yok,şişmanlık insanlarla birarada yaşayan,insanların müdahale ettiği evcil hayvanlarda görülebiliyor ancak.Neden bir düşünün.Çünkü hayvanların bizimki gibi gelişmiş bir beyinleri yok.Bizim gelişmiş beyinlerimiz milyarlarca faydalı bilgiyi depo ettiği gibi milyarlarca yanlışı da depo ediyor ve beynimizi doğru tarafa çekmediğimiz sürece o zaman zaman bizi bu yanlışlarla idare edebiliyor.Günlüğüme yazdığım,size de ilettiğim yukardaki şeylere bir bakın.Beynimdeki bütün o yanlış şeylere bir bakın.Örneğin,beynimde koca bir dilim çikolatalı pastayı yemenin çoook güzel olacağı kayıtlı,ama aslında o pastanın bir lokması da aynı güzelliği yaşatır bana ve üstelik şişmanlamam!Yapmanız gereken kendi beyninizdeki yanlış kayıtları bulup doğruya,doğaya,doğal olana çevirmek. evet yedim ben pasta da çikolata da,nasıl vazgeçebilirdim ki o güzelliklerden.Ama haz almam için yetecek kadarını beynimde kayıtlı yanlış bilgiye dayanarak belirlemedim,önce o bilgiyi doğal ve doğru olanla değiştirdim,sonra yedim.gün geldi bir ısırık çikolata bana şişmanken yediğim 2 paket çikolatanın zevkinin toplamından kat kat fazlasını verdi.Çünkü ben o bir ısırık çikolatayla direkt olarak içimdeki çikolata isteğine hitap ediyordum ve yetiyordu;oysa 2 paketi birden yerken,çikolata isteğimi bastırdığımı sanıp içimdeki hırsı,birikmiş öfkeleri,özlemlerimi,ulaşamadıklarımı,kompleksleri mi,ezilmişliğimi,yaşayamadıklarımı bastırmaya çalışıyordum aslında ve onlar öyle büyük öyle büyüktü ki hiçbir zaman bastırılmıyorlardı,2 paket değil 2 ton çikolatayla bile bastırılmazlardı.canınız neyi çekiyorsa yiyin arkadaşlar.ama birşeyleri bastırmak için değil isteğinize hitap etmek için,göreceksiniz doğanın mükemmel bir parçası olan bedeniniz kendine yetecek kadar olanıyla yetinmesini bilecek.Yiyeceklere haksızlık etmeyin.Tabakta mis gibi duran çıtır çıtır kızarmış patatesin ne suçu var? Suç “aaa bundan şöyle koca bir tabak yemezsem zevk almam” diye direten beyninizde,beyninizi eğitin ve atın ağzınıza bir dilim kızarmış patates,o mis tadını şöyle damağınıza yaya yaya yiyin.yetecek göreceksiniz.hiçbir meyveden yok şekerliymiş yok bilmemneymiş diye uzak durmayın.öyle olsa doğa bol keseden verir miydi onları bize? teknolojiden önce doğayla içiçe yaşayan,tıpkı hayvanlar gibi besleneyim,ısınayım,uyuyayım,çoğalayımdan başka hiçbir isteği olmayan insanlar arasında var mıydı obez olan,şişman olan? Onlar aman üzüm yemeyeyim çok şekerli,aman avokado çok yağlı,aman muz kilo yapar diyerek mi yiyorlardı meyveleri? ne sebzelere ne meyvelere sakın haksızlık yapmayın.tuz konusuna biraz dikkat edin.aslında bedenimizin ihtiyacı olan tuzu sebze ve meyvelerden alabiliyoruz,mümkün olduğunca azaltın,kilo vermek için değil normalde bile.yağlar için ben şu mantığı kurmuştum:yağ insan bedeninde mutlaka olmaşı gereken bir şey,ama benim bedenimde bir sürü yağ var,bunların fazlasının yakılması lazım,yakıyorum azaltıyorum iyi hoş da,peki ya kendince bir algısı olan bedenim benim yaktıklarımı fazlalık olarak algılamayıp kendince bir sonuca varır ve “bende olması gereken birşeyleri yokediyor” telaşıyla o yağları korumaya alırsa? bunun için yapmam gereken şey ne? Bedenimi ikna etmek.Peki nasıl?Ona onu kandıracak az miktarda yağ vermeye devam edip,verdiğimden daha fazlasını almak. Arkadaşlar yağı keserseniz bedeniniz artık dışardan alamayacağı korkusuyla mevcut yağı depolar,çünkü bedeniniz doğaya ait ve doğa doğal olanı koruyor,doğal olan da bedenin işleyişinin devamı için belli miktarda yağ almak.uzmanlar bu konuda ne diyor bilmiyorum,çünkü çok uzun süredir ne diyetlerle ne diyetle ilgili söylenenlerle ilgili değilim ama benim kişisel fikrim yağı beslenmenizden asla çıkarmayın,almanız gereken yağ bir dilim patates kızartmasının içerdiği kadarı olsa bile alın ve akışkan yağları tercih edin,kan bir sıvı,aldığımız yağ da akışkan olsun ki kanımızın önüne öyle setler barajlar kurmasın değil mi:))
Sevgili arkadaşlarım,kör bir kuyudaydım,yüzüme günışığı vuruyordu,çıkmak istiyordum ama yapamıyordum,ta ki birgün “buraya düşmenin bir yolu vardı,neden aynı yoldan çıkamayayım ki”diye düşünene kadar.Şimdi günışığı sadece yüzüme vurmuyor artık,her yerimde.Ben bunu haketmiştim,siz de ediyorsunuz.Hergün her an kendime tekrarladığım bir şeyi siz de unutmayın ve deyin ki kendinize “ben de zayıf olabilirim,benim iskeletim de incecik bir insanınkinden farksız!”

hep söylediğim gibi ben hiçbir diyet listesi,yiyecek raporu falan dinlemedim.diyet/rejim sözcüklerinden hep nefret ettim,hala ediyorum! Siz de nefret ediyorsunuz,bırakın onları defolup gitsinler hayatımızdan.Şişmanız diye neden yemek zevkinden mahrum kalalım ki? Unutmayın arkadaşlar,yemek yemek bir suç değil,insanın sahip olduğu en doğal istek ve zevklerden biri,bir suçlu arayacaksanız o YEDıĞıNıZ yemek DEĞıL,YEDıĞıNıZ MıKTAR.. Buna çok dikkat edin.Kendinizle birtakım anlaşmalar yapın,midenizle konuşun,yemeklerle oyun oynayın,kendinize göre yöntemler geliştirin işte,zafere giden yolda herşey mübah:)Kendi oyunumdan örnek vereyim:),sabah kalktim diyelim,kahvaltıda peynir,zeytin vs var,bir dilim ekmek alıyorum elime,içimden peynire soruyorum:bugün canım seni çekti, yesem bana ne yaparsın?,peynir masum masum bakıp: ne kadar yediğine bağlı diyor,e şimdi burda suç zavallı peynirin mi olur çok fazla yesem yoksa benim mi?O bana “al istediğin kadar ye hiçbişeycik olmaz”deyip beni kandırmıyor ki.Yiyorum.Zeytine bakıyorum,aklıma “aman ha zeytin çok yağlı, yeme”diyen diyet reçeteleri geliyor,bir de o güzelim zeytin ağaçları öte yandan, nasıl olur da doğaya,doğala ait o güzelim ağaçların güzelim meyvesindeki o kadarcık yağ bana zararlı olabilir ki diyorum,hiç korkmadan birkaç tane yiyorum. ınanın yemekten korkup kaçtığınız yiyecekler kafanızda bir süre sonra öyle yer ederler ki,bedeniniz zayıflamak istese bile beyniniz şişman kalır ve bedene gerekli komutları vermez.Yiyeceklerden korkmayın.Ekmeği mutlaka yiyin,ama yarım ekmek değil,korkmadan yediğiniz müddetçe bir dilimi de yetecektir size.Tekrar söylüyorum,HERŞEYı yedim ben.ışyerinde birgün bile çıkan yemeklerden yemediğim olmadı,mantı da yedim,döner de,börek de.Ama mantıya öcü gibi bakmadığım için o da bana zarar verecek şekilde saldırmadı.Doğada hiçbir şey kendisinden korkmayana saldırmaya cesaret edemez.Kozlar sizin elinizdeyken her zaman galipsinizdir ve yemek konusunda kozlar sizin elinizde..Şöyle düşünün,bu da bir oyun,diyelim ki siz bir savaşçısınız ve bir meydanda ayakta duruyorsunuz,karşınızda da başka bir savaşçı(mantı),siz bir anda onun gücünden korkup sinip kaçmaya başlasanız ne olur? Peşinizden gelir ve sizi en sonunda yakalayıp mağlup eder.Kaybettiniz,çünkü korktunuz,çünkü onun gücünü çok abarttınız.ışte diyet mantığı... Belli bir süre kaçar kaçar kaçarsınız,ama savaşçı arkanızdadır ve sizi mutlaka yakalayacaktır,10 gün kaçarsınız ama 11. gün kendinizi tıka basa çatlayıncaya kadar yerken bulursunuz, bu mağlup olduğunuz andır işte.Oysa korkmasaydınız,o üstünüze geleceğine siz onun üstüne gitseydiniz kazanacaktınız.Mantıdan korkmayın:) Bir kaşık yiyin,kesmedi mi,bir kaşık daha,inanın yetecek gözünüzü doyurmaya,o kadar kesin söylüyorum yeteceğini çünkü biliyorum ki yiyeceklere karşı uyanan aşırı istek onları yememek gerektiği düşüncesinden doğar. Yine de mideniz hala aç mı,saldırın salatalığa domatese elmaya armuta,düşünün “mantı yememek için bunları yemek zorundayım diye bir şey yok,mantı da yedim işte bal gibi” deyin kendi kendinize.Yalan da değil yediniz işte:)
Arkadaşlar hiç zor değil hiç değil!

zayıflama günlüğü tutmak konusuna gelirsek,hepinize öneriyorum arkadaşlar,basit bir defter alın ya da şatafatlı bir tane,zevkinize kalmış:) ve ona hissettiğiniz herşeyi ama herşeyi yazın,yediklerinizi yazın,canınızın çektiği şeyleri yazın(ama bunu yazdığınızın ertesi günü mutlaka canınızın çektiği o şeyden yiyin ve onu da yazın)kendinize ne kadar güvendiğinizi yazın,göreceksiniz bir süre sonra kendi gücünüzü farketmeye başlayacaksınız.Mükemmel bir bedeniniz var,mükemmel bir işleyişi var,mükemmel bir şeye yani doğaya aitsiniz,yapmanız gereken tek şey kendinizi o mükemmel işleyişe teslim etmek,sadece bu işte.Çok mu zor yani?Siz odalarda saklanırken dışarda salına salına yürüyen o incecik insanlar sizden daha mı akıllı,daha mı güçlü,daha mı üstün?Hayır, sadece onlar doğanın mükemmel işleyişine daha fazla teslimler,onlar mantıdan korkmuyorlar, mantıdan korkmayı bir kere bile düşünmemişler,korkmadıkları için savaşçı/mantı onları kovalamıyor, bu yüzden sadece kendilerine yetecek kadarını yiyorlar ve bu sistem öyle doğal işliyor ki,öyle incecik kalıyorlar.Ne yani siz yapamayacak mısınız?Kalıbımı basarım ki şişman insanlar diğerlerinden bin kat daha zeki insanlardır,çünkü bizler derinlemesine düşünmeye,kendimizi korumaya,incinmemek için çırpınmaya,varolabilmek için çabalamaya o kadar ihtiyaç duyduk ki,o kadar çabaladık ki tüm bunlar için,hepimiz düşünceden ibaret birer varlığa dönüştük sonunda.Zekanıza güvenin,yiyeceklerden korkmayın,başaramamayı aklınıza bile getirmeyin,bedeniniz doğaya ait ve doğada başaramamak diye bir şey yok,başarısızlıklar hep dış etkenler sonucu olur doğada,hangi hayvan dış etkenler sonucu hastalanmamışsa hamile kalmaz,hangi tohum dış etkenler etkilemedikçe toprağı delip çıkmaz,hangi su dış etkenler olmaksızın kirlidir?Hergün tekrarlayın, BEN DE ZAYIF OLABıLıRıM.BENıM ıSKELETıM DE ıNCECıK BıR ıNSANINKıNDEN FARKSIZ,çünkü doğal olan bu,çünkü ben doğanın bir parçasıyım...
Zayıflayacaksınız yaaa vallahi olacak :)

Asıl yazacağım şeyi unutmuşum gevezelik etmekten
Sakın yemek öncesi,şunu yiyeyim bunu yiyeyim diye plan yapmayın,kendinize listeler hazırlamayın,bu insanda "mecburiyet" psikolojisi yaratıyor.Bu da sizi kısıtlar,zorunlu bırakır ve korkutur ki korkmak yok!! Kısıtlandıkça daha çok açılmak ister insan.
Nüfus sayımlarını düşünün,hani sokağa çıkma yasağı olur ya o gün,sıkıntıdan patlar oflar puflarız evdeyiz diye,oysa yasak olmasaydı kısıtlanmasaydık belki hiç çıkmayacaktık bile,aklımıza gelmeyecekti bile. aynı şey işe.. Oturun sofraya,şöyle bir bakın ne var ne yok,o anda verin ne yiyeceğinizin kararını..

Ayda ne kadar zayıfladım.. ortalamaya vurursak ayda 10 kg civarı vermişim, ama tartılıp kaydettiğim tarihlere bakarsak (diyetten nefret ettiğimi farkettiğim tarihi baz alarak) öyle kesin bir düzen yok
23 mart 2005: 93
31 mart “ : 93
7 nisan “ : 91
15 nisan “ : 88.5
23 nisan “ : 85.5
2 mayıs “ : 82.5
10 mayıs “ : 79
16 mayıs “ : 77.5
30 mayıs “ : 73.5
8 haziran “ : 71.5
17 haziran “ : 68
9 temmuz “ : 62.5
22 temmuz “ :57
14 ağustos “ :52
21 ağustos “ :51
23 mart 2006 : 51
20 nisan “ : 51
tartıya çıkmak bir süre sonra anlamsız hale geliyor zaten çünkü artık ordaki rakamla değil bedeninizin verdiği görüntüyle değerlendiriyorsunuz vücudunuzu.doğrusu da bu zaten.

diyet/rejim sözlerini unuttum
Yemeklerden korkmadım,onları sevdim,az da yesem aynı hazzı alacağımı farkedip bu hazdan vazgeçmedim,yedim
Hiçbir gün “bugün sadece şunu yiyeceğim” diye planlayıp beynimi korkutmadım,ne varsa tattım
Mutlaka yürüdüm,sarkmayacak işte hiçbir yerim deyip yürüdüm(ve sarkmadı),yürürken kurallar koymadım, suyumu da içtim, hızlı yürüyeyim derdine de düşmedim, yorulunca oturup dinlendim bile, ama yürüdüm,temiz havayı,baharı içime çeke çeke..
Hergün herşeyi yazdım,yorulduğum anlarda onları okuyup yeniden güç topladım
Tartıya değil aynaya güvendim
Oluyor işte.Yapabilirsiniz.Yarın başlayayım demeyin,hem başlayacağınız bir şey yok ki:) bugünkü ilk öğünde yemeklerle konuşun,onları sevin,yiyin,ama 2 tabak da yeseniz 2 kaşık da yeseniz alacağınız tadın ve hazzın aynı olacağını farkedin bugünkü ilk sofrada.Tamam mı?

28 nisan 2005 de yediklerim bunlar: (arada açıklamalarını da yazdım)
-kahvaltı öncesi: (saat 7 civarı) blendırda hazırlanmış karışım: 1 bardak yağsız süt+2 çilek+ bir mandalin+1 armut
-kahvaltı saat 7:30 civarı: Biber salçası sürülmüş 1 simit+peynir+domates (peyniri yemeden 2-3 dk önce üstüne sıcak su döküp bekletiyorum,hem fazla yağı hem fazla tuzu çıkıyor,tadı da çok güzel oluyor)
-işyerinde (9 civarı) bir kase çilek
-10:30 civarı kendi yaptığım müsli(tarif bir dr.dan ama yazmam kurallara aykırı mı bilemediğim için yazmadım)+bir bardak yağsız süt (burda sütü yağsız içiyorum çünkü yaptığım müslideki yağ oranı yeterli)
-11:30 civarı yeşil çay(şekersiz,ben içine birazcık tarçın serpiyordum mis gibi kokuyordu)
-öğle yemeği (12:30) (işyerindeki yemekler tamamen normal pişmiş) üçte bir karnıyarık,3 kaşık pilav,bir kase semizotlu sarmısaklı yoğurt, 1 elma
-biraz sonra yeşil çay
-(14:00 civarı) dolu bir avuç erik
-(15:00 civarı) 2 ısırık elmalı kurabiye, bir ısırık kıymalı poğaça(ziyan edicem kalanı demeyin,atın gitsin,ya da ne kadar yiyeceğinin sınırını bilemeyenlere verin yer onlar:))
-biraz sonra 1 şişe, limon sıkılmış maden suyu (hergün bir tane maden suyu içtim içindeki mineraller için)
-serviste (17:00-18:00 arası) 1 bardak boyutunda,içine 1 yemek kaşığı kaşık keten tohumu(dövülmüş değil tohum şeklinde) atılmış yoğurt+ birkaç kuru erik (3 tane falan yerdim bir seferde)
-akşam yemeği öncesi 2 kaşık patates salatası (mis gibi koktu diye)
-akşam yemeği: (20:00 civarı) 1 ortaboy ızgara balık(bol limonlu azıcık tuzlu), koca bir tabak az zeytinyağlı bol elma sirkeli tuzsuz çoban salata(elma sirkesi koyunca tuz aramıyor insan salatada), bir tabak haşlanmış, sarmısaklı yoğurt dökülmüş brokoli(sarımsak da tuz eksikliğini hissettirmez), bir lokma mozaik pasta
-yemekten yarım saat sonra yeşil çay

artık zayıf olduğumu farkettiğimde aradan yaklaşık 4-4.5 ay gibi bir süre geçmişti, yaklaşık diyorum çünkü hiçbir zaman diyet/rejim yapmadığım için diyetin/rejimin beklenen bir bitiş tarihi de olmadı benim için. Şunu çok iyi hatırlıyorum ama: 6 Ağustos 2005’te, çok sevdiğim bir arkadaşımın düğününe giderken, hayatımda ilk defa ama ilk defa daracık, bütün o bol siyahlara inat daracık, askılı, açık pembe bir tuvalet giydim. Hayatımda ilk defa kalabalık bir ortamda gerçek bir kahkaha attım. Hayatımda ilk defa kalabalık bir ortamda utanmadan çatal tuttum. Hayatımda ilk defa “bitsin bu işkence de oturayım yerime” demeden bir erkekle dansettim ve onun belimde duran elinden haz aldım... O gece eve geldim, dolabımda hala duran çuvalımsı bir bluza elime alıp baktım ve ağladım.
Meyve püresi meselesine gelince, hiç olur mu sadece meyve püresiyle? Dedim ya, o bir gece önceki makarnanın bedeliydi diye:)) Şaka bir yana, arkadaşlar, size anlatmaya çalışacağım nasıl bir beslenme mantığının peşine düştüğümü. Inanin deli gibi istiyorum bunları okuyan herkesin,hepinizin artık birşeyler yapmasını, diyet/rejim yapmasını değil ama,unutun onları. diyet yok, rejim yok, zayıflamak var sadece.
Düşünün bir.. Bu kiloları alırken aklımızda var mıydı hiç şişmanlamak düşüncesi, şişmanlamaya yönelik özel çabalar sarfettik mi de onca kilo depolandı bedenimizde kolayca? Neden öylesine sinsi, öylesine kolay, öylesine farkettirmeden şiştik? Düşünün, çok uğraştığı halde kilo alamayan(ve insanı delirten) sıskalar yok mu? Ellerinde bizimkilere içerik olarak olmasa da biçim olarak benzeyen diyet listeleriyle dolaşan, bizim açken suratımızı buruşturduğumuz gibi önlerindeki bir dolu yemeğe bakarken suratını buruşturan sıskalar yok mu? Neden onlara sinsice saldırmıyor bu kilolar? Metabolizma diyeceksiniz.. tamam, metabolizma olsun, peki yemek yemenin onlara bize olduğu gibi delice bir zevk vermemesinin suçlusu da mı metabolizma? Ben metabolizmanın işleyişine, sırlarına, kilo üzerindeki etkilerine inanıyorum arkadaşlar, ama ona inandığımdan daha fazla inandığım bir şey varsa da, metabolizmanın patron değil sadece bir uşak olduğu ve aracılık etmekten öteye gidemeyeceği. Bedenimizle beynimiz arasındaki gariban bir aracı, bir elçi. Şimdi söyleyin bakalım, elçiye zeval olur mu? :)