Akşam olmakta uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi gözlerimde mavi gecelerin yıldızları yüreğimde özlemin ince sızıları yorgun güvercinlerin kanat çırpınışlarında soluğum bakakalırım her akşam öyle dalgın, dargın ve ıraklardan ırak yalnızlığımdır damlayan karanlığın kirpik uçlarında her gece her sabah bir çocuktur içimde alıp başını gider uzak dağların doruklarına yıllar var ki tek bir çiçek açmadı gönül bahçemde kabr-i hanemde tek bir yolcu geçmedi çöl oldu gülüstanım şiiristanım, düşistanım
oysa hep yolculuklardı sakladığım kendime, keşifsiz denizlerdi ...
İçimde hiçbir şey bilmeyen çocukların berrak sevinci..Sanki yarın bayram ve ben yeni ayakkabılarımı giyeceğim..Ya da en sevdiğim iki günlük yol ötesinde sabah er kalkıp yola düşeceğim ve en sevdiğime kavuşacağım…Bir muştu bir heyecan bir kıpırtı yıllarca uyuduğum uykudan uyanış çiğ düşmüş yeşil gözlü bir sabaha…Gece değil miydi hep sabahı özleten.. Ne çok özlemişim hesapsız kitapsız anların varlığını.. Geliyor işte besbelli, gün hatmi çiçeklerinin üzerine düşmüş..Çiğ taneleri mavi dantelinden bin bir eda ile süzülmekte…
Peygamberimiz SAV efendimize ashabı soruyor; —Biz sizden sonra kime, neye uyacağız kime inanacağız? Cevap veriyor O güzel Peygamber —Ben size bir kitap ve sünnetimi (sözlerimi), bir de ehli beytimi bırakıyorum… Diye cevap veriyor. Konuyu açıklamak için bize rehber olan peygamberimizin yaşamından bir örnek daha sunacak olursam sizlere ; Resûlullah, Muaz’ı Yemen’e gönderdiği zaman kendisine sorar: --“Sana bir dava geldiği vakit nasıl hükmedeceksin?” Muaz RA cevap veriyor; ---“Allah’ın kitabıyla hükmedeceğim” ---“(Meseleyi Kitabullah’ta) bulamazsan?” ---“Resûlullah’ın sünnetiyle hükmedeceğim.” ...
Ben Giderken; Söylenmemiş söylenememiş tüm o adı saklı sözcüklerimi de bana katarak çıkmıştım yola... Giderken... En derinlerde bir yerden sana olan elvedalarımın son sesini duyuyordum... Çünkü biliyordum... Yalnız olmayacaktım bu en son elvedamda...Ya ben gidecektim olmayan varlığından...Ya da sen yokluğumun yokluğuna terk edecektin beni... Biliyorsun... Defalarca tekrar yazdık birbirimizin kaderini... Defalarca birbirimizi yürüttük uçurumlarımıza doğru... Hiçbir zaman tek ve karanlık dönmemiştik oradan... Hiçbir zaman bir diğerinin o uçurumdan bir meçhule doğru ellerimizden kopup gitmesine izin ...
3- İslam dini, ahlaka pek büyük bir kıymet ve önem vermiştir. Aslında İslam, bir ahlak ve fazilet, bir hikmet dinidir. Öyle ki, Peygamber Efendimiz buyurmuştur: ”Ben, ancak mekâkim-i ahlakı (ahlakın iyi ve güzel olanlarını) tamamlamak için gönderildim.” İslamda, insanların manevî kıymetleri, sahib oldukları ahlaka göredir. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur: ”Sizin imanca en güzeliniz, ahlakça en güzel olanınızdır.” Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) diğer bir hadis-i şerifde buyurmuştur: ”Allahü Teala’ya kullarının en sevgilisi, ahlakça en ...
İnsanların dokunulmazlık hak ve özgürlüklerinden biride gizli yönlerinin araştırılmasıdır. Dinimiz insan onuruna yaraşır bir şekilde davranmayı emretmiş, insanın şeref ve haysiyetine saldırılmasına asla izin vermemiştir.
Casusluk kelimesi ile aynı kökten gelen ve başkalarının gizli ve özel hallerini, ayıp ve kusurlarını araştırmakanlamına gelen Tecessüs, dinimizin yasakladığı bir davranıştır. Çünkü dinimizde başkalarının ayıp ve kusurlarını ortaya çıkarmak değil, örtmek gizli tutmak esastır.
Bir ayette müminlere hitaben..” Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın.! (Hucurat 49/12) buyrulmuştur.
178- İslam dini, hem maddî, hem de manevî temizliğe büyük bir önem vermiştir. Bu iki kısım temizlik arasında büyük bir ilgi vardır. Bunlardan biri diğerinden ayrılmaz. Öyle ki bunlardan her biri, bir bakımdan maddî ise, diğer bir bakımdan da manevîdir. Abdest gibi… 179- İslamda, maddî şeylerle kirlenen bir vücudu, bir elbiseyi, bir yeri temizlemek bir görev olduğu gibi, günah denilen manevî kötülüklerle kirlenmiş bulunan bir ruhu temizlemek de bir vazifedir. 180- Başlıca maddî temizlikler şunlardır: ...
4658 – Ebu Hureyre ve Ebu Said radıyallahu anhüma’nın anlattıklarına göre, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur:
“Mü’min kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık bir üzüntü hatta bir ufak tasa isabet edecek olsa, Allah onun sebebiyle mü’minin günahından bir kısmını mağfiret buyurur.”
Soru 1 : Müslümanların dünyadaki nüfusu ne kadardır? Cevap : Yaklaşık 1,5 milyar kadar, dünya nüfusunun dörtte biri kadar Soru 2 : İmsak ne demektir? Cevap : Sahurun bitimi, orucun başlama vaktidir.
Soru 3 : Sahur ne demektir? Cevap : Oruç tutmak maksadıyla gece kalkılıp, en geç imsak vaktine kadar yenilen yemeğin adı.
Soru 4 : Günümüzde nüfusu en fazla olan İslam ülkesi hangisidir? Cevap : Endonezya